16 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

16 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ğ AR ğe ŞE EK MZ, A NA ŞAM Se ve Beyaz Kadın ticareti Sağlam bir hizmetçi kızını aldatarak ondan da istifade etmiye başladı Yazan : ? Tefrika : 27 Bazan beş altı bin pezo birik- | sürünmiye başladı.. Öyle bir dü tirdiğim oluyor. Hesabı da asla | şüş düştü ki, öyle her gün insan şaşırmam ha.. Fakat ns yaparsın | bir hizmetçi kız bulup kaçıramaz. haydan gelen huya gider. Şu hın | Zaten Bücnos Ayreste kadın çok zır içki kadehini görüyor musun? Sonra yarı pardesü, yarı redin got vazifesini gören (elbisesinin üzerine düşen bir tozu fiske ile temizliyerek mağrur bir (tavırla bu sözleri ilâve etti: — Şunu da sana söyliyeyim ki, hiçbir vakitte ve kimseye ma dik etmem. Biz sefil parasız a damlarız - ama namusumuzda le ke yoktur. Kimsenin on parası kursağıma haramdan girmez. Jano Makaron denilen adam dan bahsettiği zaman o Cambaza ne kadar içerlemiş olduğuna dik kat etmiştim. Bunun sebebini söy lemesini rica ettim. Dedi ki: — Bırak allahını seversen o bir zindan (o kaçkınıdır.. Zindan kaçkını olması ne ise fakat bu öylesi: değil. Burada herkes yu müşak kalplidir. Elimizden gel - diği kadar betbahtlara yardım e deriz. Herif kürek cezasma mah küm olmuş. Güyana sürmüşler. O radan kaçmanın yolunu bulmuş, Peruda, Brezilyada, o dolaştıktan sonra nihayet Büenos Ayrese ka pağı atmış. Geldiği zaman cebin de metelik bile yoktu. Ona yata. cak yer gösterdik. Çamaşır, ve el bise tedarik ettik. Elimizden gel diği kadar karnını doyurduk. Ne kabilse yaptık. Günün birinde devlet kuşu başına kondu. Na muslu bir adam olsaydı dünyada böyle parlak kısmete çatmazdı. Biraz köhnemiş, fakat henüz sağ lam bir hizmetçi kızı kandırmıya muvaffak oldu. Bir İspanyol karı. sı,. Karıdan istifade etmiye baş ladı. Buraya kadar hepsi tabii oarkadaşlar öna nasi - hatler (o veriyorlar, Oo Kazanma yolunu tutması için cesaretlen- diriyorlardı. Artık usülünce tüc - - car olmuştu. Fakat dedim ya! He rif başına konan devlet kuşuna lâyık değil. Kadın çalışkan bir şeydi.. Kazanç yolunda idi. Bizim zindan kaçkını birdenbire değiş ti. Artık başka türlü bir adam ol. muştu. Bara gelmiye tenezzül et miyordu. Birimizi bir kaldırımda örse, hemen öteki kaldırıma ge u. Birdenbire bir otomobil çağırıyor. İçine atla / luğu yok.. Ne kadar kadın varsa - | hepsinin üzerine fal taşı gibi göz. ler açılmış.. Herifin parasının hepsi gitmişti. Yegâne serveti parmağındaki bir elmas yüzüktü. Onu okutmıya mecbur oldu. Para- sını ötede beride, çar çur etti, ni hayet ilk geldiği zaman öyle bir karşıladık ki, deme gitsin. Fakat o gene her şeye katlanarak bura ya devama başladı. Bence böyle herifler beş para etmez. Onlar er kek değil, tembel, dolandırıcı, re zil şeyler. Ben onlardan nefret e. derim. vx Cambaz bu sözlerini tam bir hulüs ile söylüyordu. Bu adamın düşüncesi bundan fazlaya gitmi i yordu. Sözü buraya getirince ce binden bir yağlı cüzdan çıkararak i dedi ki: — Sen can bir arkadaşsın. Sa na Luizonun resmini göstermek isterim, Karı beni aldattı ama, gü zel mi güzeldi, Soluk bakışı bir lâhze parladı. Kadının düşüncesinin bir alev gi. bi içinden geçtiği - anlaşılıyordu. Yağlı cüzdanlardaki (kâğıtları masanın üzerine dökerek birer bi rer araştırmıya başladı. Araması oldukça uzun sürdü. Titrek elleri bir takım pis kâğıtları zorla açı yordu, Nihayet hayıflandı:. . İ mini bir yerde bulamadım.. Hal buki şurada cüzdanın içinde idi, Onu sana bir defa göstermek is terdim. Ne güzeldi o. Gözleri yalvarır bir tavırla yüzüme dikil di. Sonra çekinerek kekeledi: — Sana bir şey rica edeceğim. Peki dersen beni ihya edersin. Be nim Oturduğum yer şuracıkta, gel beraber gidelim. Orada onun büyük bir resmi vardır. Görürsün. Bu resimden bahsederken in- sanı adeta müteessir edecek bir tavrı vardı. Dudakları titriyordu. Mazideki debdebeli (günlerden bir parçasını kurtarmıya muvaf - fak olmuş bir adamı andırıyordu. Düşündüm. - Bu adamın hususi hayatını anlamak için bundan iyi karşılaşsak | bir vesile olamazdı. Kabul ettim. Bu kabulüm “Cambaz, ı aşırı de Yıp uzaklaşıyordu. Evet biz ona | Tetede sevindirdi. Yarı sendeliye bu kadar iyilik etmişken aç, çıp lak olduğu sıralarda giydirmiş, yedirmişken şimdi o bizi adam yerine koymuyordu. Herif çıktı. Ni Hagi e eden rezillerden.. ne kıratta bir hükmet, ime Dünyada herkes yaptığının ce- Zasını çeker, Herif beş sene karıdan istifade ederek para yığdı. Artık ka - zitalar satın almak, patronlar a rasına karışmak &melini besliyor du. Sabahın birinde karı ne kadar bilikmiş parası varsa hepsini alıp gitmesin mi?.. Nasıl bize yaptığı | hareketin namussuzca cezasını adamakıllı gördü değil mi? Kimsenin hakkını inkâr etme meli. Edepsiz ve vicdansız herife kazık atan karıyı ben çok haklı buldum. Eğer sözü geçer bir şey olsaydım, kadının yaptığı bu ha rekete karşı nişan verilmesini tek lifederdim.. Her neyse Makaron b rek ayağa kalktı, ellerini uğuştur du, kendisinden . beklenmiyecek şuh ve tatlı bir kahkaha salverdi. Sonra bana dedi ki: — Nerede oturduğumuzu da görürsün!.. Bizim yurdumuzda kadından eser yek. Biz hep er kekleriz. Hep birden bir ev tuta rak yerleştik. Böylece daha ucuza mal oluyor. (Devamı var) Halkevinde Fransızça ve Almanca Halkevinde açılan Fransızca ve Almanca kurları çok rağbet görmüştür. Kaydın kapanınış ol- masına rağmen her gün müra- caat yapılmaktadır. Fransısça ku- runa 95 kişi kaydedilmiştir. Dün akşam İtalyanca kuru da açıl mıştır. Yakında İngilizçe kuru da açılacaktır. Kurlara devam edeceklerden' biraz bilenlerle hiç bilmiyenler ayn ayrı ders ala- ca ii ia ş VAKTI : Suriyede Dil Kurultayının uyandırdığı alâka Halep, 14 (Hususi) — Son za- manlarda Suriyelilerde fevkalâde bir alâka uyandıran “en mühim mesele de İstanbuldaki dil kurul- tayıdır. Her tuttuğu işi mutlak ve mut- lak muvaffakıyetle © neticelenen ve şayanı hayret harikalar yara - tan Büyük Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin bu dil meselesini de muvaffakıyetle başaracakların - dan herkes emin olmakta ve her inkılâpta ona benzemek için bü- tün Suriyeliler can atmaktadır. lar. Antakya ve İskenderun Türk- leri bu dil kurultayı müzakerele- rini daha derin bir alâka ile takip etmektedirler. Hattâ; bu yolda kurultaya bir hizmet edebilmek için Antakyalı faal Türk gençlerinden bazıları; dört yüz sene evvelinden beri ya- şıyan ve o zamanki an'anelerini muhafaza ederek binlerce Türk | kardeşlerimizi ihtiva eden ve bazı maksat ve sebeplerle Antakya ka- zasından ayrılarak Lazkıyaya terkedilen “Bayır — Bucak,, top- raklarına giderek oradaki Türk » lerden eski kelimeler toplamağa ve Ankarada merkez O heyetine göndermiye karar vermişlerdir. ... Ali komiser M. Ponson'un üç gün sonra Fransadan Suriyeye die kat'i surette anlaşılmış- Âli Komiserin bu gelişine fazla ehemmiyet verilmetke ve gelince büyük bir değişiklik yapacağı ve İ idare sistemini tamamen değişti receği de ilâve edilmektedir. M. Ponson Suriyeye geldikten bir gün sonra yani 18 Teşriniev - vel tarihinde meclis © açılacaktır. Meclisin bu defaki toplanmasına büyük bir ehemmiyet verilmekte ve Fransızların vâsi bir muahede imza ettirmek üzere meclise tek- lifte bulunacakları zannedilmek - tedir. Irlanda isyanı 100bin kişilik dehşetli bir cenaze alayı Belfast, 15 (A.A) — Son kı- yamlardan maktul düşmüş olan- lardan Bakxter'in cenaze mera- simi, 100 bin kişi kadar talımin edilen bir kalabalığın huzurile icra edilmiştir. Alaya, 7000 işsiz de iştirak etmiştir. Mezarlıkta yapılan merasimden sonra polis sabahleyin cenaze merasiminde bazir bulunmak ü- zere gelmiş o'an eski komünist reisi Tom Mannı tevkif etmiş- tir. Sebebi meçhul olan bu tev- kif şimdiye kadar herhangi bir hadise zuburuna sebebiyet ver miştir, Filistinde Kudüs 15, (A.A) — Şeria dağlarına çakmak isteyen kaçakçı bedevilerin öldürülmesine iştirak otmiş olmakla ittiham edilen iki Ingiliz polisi hakkında adli taki- bata girişilmiştir. m Mütercimi : Zongüldsk mebusu Gençlerin hiç bir şeye, ruhi, b yaramıyan çocukça cünbüşi Fakat, bu gevşekliği, insanların ahlâki kıymetlerine ehemmiyet yermiyecek, hepsini bir seviyede İ Ve şerefsizlik içinde addettirecek bir kayıtsız'ık hali- ne getirmeyiniz. Dostlarınızı da- ima rukunuza gurur ve iftahar verebilecek temiz insanlardan seçmiye dikkat ediniz. Herkese hoş ve sevimli görünmek iyi bir şeydir; Fkat, ellerini sıkabile- ceklerinizden gayrı kimselerle münasebet tesisine meydan ver- meyiniz. Eİ sıkmak, tabiatın in- sanlara bahşettiği temiz bir ifa- de vasıtasıdır; Bunu kirletme- mek, hürmetsizliğe maruz bırak- mamak lâzımdır. Sevmediğiniz kimselerin elini her vakit sıka- bilirsiniz; Fakat, şerefsiz ve al çak kimselerin eline asla elinizi değdirmeyiniz. Gençlerin üçüncü aldanış nok- tasını eğlence teşkil eder, Ye- tişmiş insanlar bile eğlenceyi sevdikten sonra gençlerin buna kapılmamalarımı pek tabii gör- mek icabetmez mi? Şüphesiz bu herkesten ziyade onların hakkı- dır. Henüz hayatta hiç aldan- mamış olan bu taze ve canlı varlıklar, ber çihetle yaşamak isterler, Eğlenceyi mahküm ede- cek değiliz. Bilâkis, gençlerin rublara küşayiş veren, e müstak- bel dostluklara yol açan top- ; Janlılarından çok hoşlanırız. Bu toplantılarından çok hoşlanırız. Bu toplantılarda bakiki bir neş- enin, serbest ve “tabir “bir yete retin hakim olduğu görülür. Cid- di mesaiye lüzumu olan kuvvet- ler burada “hazırlanın Fikirler karşılaştırılır ve bu suretle fikri kabiliyetler uyandınlır. Bundan güzel şey mi olur? Bizim istedi- imiz, gençlerin bitmez, tüken- mez faaliyetlerini, ellerindeki va- sıtaların müsaadesi nisbetinde ruhlu ve salim eğlencelere has- retmeleridir. Fakat, enkiymetli günlerini, ruhi ve bedeni hiç bir fayda temin elmiyen bir ta- kım tıflâne ocünbüşlerle ge- çirmelerine asla tahammül e- demeyiz. Gençler bilmezlerki, bugünler pek çabuk geçecek, teessür ve teessüfle aranacak ve bilhassa telâfi edilemiyecektir. Çalışmaya ve dinlenmeye tahsis edilmesi vacikolan bu kiymetli vakitlere yazık değil midir ? Bazı eğlen celer vardır ki gençler, bunlara karışmaya kendilerini mezun zan ederler. Bununla da ka'mıyarak işlerine gelecek bir de ahlâki kaideler uydururlar. Zannederler ki kalbin hiç bir kıyveti yoktur. Zannederler ki kalp, hiç bir teh- likeye maruz kalmadan, alçalma- sına sebep olmadan tesadüflere karşı dağılıp saçılabilir; Kalp, onların nazarında bitmez tüken- mez bir hazinedir; Kaba ve ga- liz aşklar, bu hazineyi tükete- mez; Nasıl o'sa aile hayatının saadetine yetecek bir şey kala- bilir... Sözüne hiç kulak asılmıyacak | sıkı bir ablâkçı gibi söz söyliye- cek değiliz. Fakat soruyoruz : Şu bir günlük sobbetin, bu gevşek ve manasız münasebetin, sizdeki şeref ve haysiyet mefhumunu, Gir E seciyenizin temizli mediğine kanimis ken hiç bir leke kap” za İnanırmısınız ? ettiği, tahsilin söslediğiği”? * rınızın ilâhi bir şiir, “Eği. belâgat, ciddi ve , sefe öğreterek ulvi; m bet vermeğe çalıştığı ©. sin bu kıymet ve pabs , zine, size tevdi ün emanettir. Bunu, nsl zellik ve güzellikte kit: serazadlık uğrunda 9” ğe mezun değilsiniz. pe, lâlettir ki sözünde © Ei oyuna hile k tırma” lan bir haksızlığa memek, şerefsizlik ogi. lesini soyup soğan& * iz dostluğa hürmetkâr sevgilerde alçak'ık sa mugayir harel mıyor. —. Şeref ve namus ka relerden ve kimle! ediyorsunuz? Bu kaidi larımıza göre daralıp. bilirmi (o zannedersi! mevcudatın içinde K#” kaidesiz hiç bir şey $ i. İı cansız ne varsa Dİ, kanuna tabidir, Ket in lâtınızdan başka hiç I hiç bir kanuna tabi tiyazını nereden alı Delikanlının, cemiyti da karşılaşacağı tehlil miş bulunuyoruz. kanlının kendinden ba#” ve mesnedi yok İs€, dolaşmaması pek müşk kendisini temizliğe bağlayacak kuvvetli ri mahrum ise, cemiyeti ti nevima boşlukta dir, etrafındaki her $#İ ruma sürüklemek ist temiz ve kuvvetli rat bilirmis'niz?.. Aile b8i Aile, koruyan ve s1$' kucak, künahları, fez: kayan, tem'zleyen Orada hastalar şifa, ni yöz tutan yürekler Aileniz uzaktamıdır? o, daima uyanıktır, 4 ediyor. Siz onu hat! Ti nuz bile, fakat o, da' ! şünmektedir. Siz yar? | de, yarı ölü bir halde | muhakkar döner, # size teselli verir, elini kaldırır, yaralarınıza © l fa bulur, i el Aile duyğusunu bilen delikanlıyı hi$ meyiniz : Madem Ki / basına karşı taşk'” vardır, o onları ğ onlara göz yas” mekten dajma sakı98”. den uzak düşse bile bir mektup almasi, lı gözlerini - hatır! yuvarlanmasını © 0 ahlâkta bir delik 4 babası bayatta © onların aziz hatıra”. bir melek gibi ver ği ve kâkimdir. © .

Bu sayıdan diğer sayfalar: