e e 16 Tesrinievvel 1932 Eski bilgiler değişiyor Yahudilerle Amerika zen- cileri ayni ırktan mıdır? Yeni bir nazariyeye göre yahudiler Amerikalı bir kabile idiler ve Ame- rikadan Şarka geldiler İlmi tetkikler ileriledikçe or- taya öyle meseleler çıkıyor ki © İnsanların eski bilgilerini altüst ve bunların ne kadar te- © şmmelsiz şeyler olduklarını göste riyor. EN © Ötedenberi tarihçileri meşgul eden meselelerin biri Yabudile- © çin menşeidir. Asırlardanberi bu mesele ile uğraşıldığı balde onu halletmek . mümkün olmamıştı. Fakat son günlerde intişar eden bir eser, bu esrareng z meseleye © kuvvetli ışıklar serpmiye başla dı, Bu eserin adı “Büyük muhr- çeret,, tir, mubarriride Miste: ald Lee dür, © Senelerden beri bu işle meş- “gul olan muharrir, tetkiklerine başladığı zaman Asyadan, Be- riog boğazı yolile Amerikaya k eski bir muhaceret vuku- ma dair ileri sürülen nazariyeyi tahkik etmek istemiş, er bütün mubaceretlerin garktan garba doğru, vukubuldu- ğunu göstermişti. Garptan şarka büyük bir muhaceretin vukubulduğunu gösterecek bir ize tesadüf edilmez. Fakat mubar- rir tetkikatını biraz derinleştirin- ce eski Mısır ile Orta Amerika arasında bir takım münasebetler burunduğunu gösterecek deliller e Sri Yahudilerin Mısırdan Filistine okadar gitme- büyük — dair olan nakillerin daha - bir seyahata ait olduğuna zabip olur. Çünkü Mısırdan Filistine ka- dar deve © sırtında seyahat edilecek olursa Obu seyahat Ancak kırk saat sürer. Iki © memleket (arasındaki (O mesafe otuz milden ibarettir. Eu kadar- çık seyahat neden kırk yıl sür. gön! Onun için Mister Lee Tevratın huruç, yani Yahudilerin Mısırdan çıkıp Filistine hicret etmelerine | ve kırk sene dolaşmalarına sit rivayetlerin, yalnız ufak tefek izleri kalan daha eski ve daba büyük bir seyahate &it olması icap ettiği fikrindedir. Yoksa Mısırdan Fiistine gitmek için kırk sene dolaşmakta mana yok- tu. Umumi harpta en yavaş yü- rüyev neferler, Süveyşten Filis- tine, azami on iki günde var- wışlardı. O halde bu kırk sene- lik macerayı daha başka saba- larda aramak icap eder. Babu- #vs Kitabı mukaddeste İsrail oğullarının ayakları ıslanmadan derya üzerinde (o yürüyecekleri söylendiğine göre bu deryanın buz tulmuş bir deniz olması lâ- zum gelir. Bugün bile beyaz Hodson körfezinin, ve Oktosk denizinin donmuş kısımlarında bu şekilde dolaşmak mümkün- dür. O halde İsrajl oğullarının aya ları ıslanmadan Özerinde yü- rüdükleri deniz, Şap denizi değil Bering denizi ve boğazı idi. Bun- lar ise Asya ile Amerika arasın- dadır; Gene Mister Lee'ye göre ki- tabı mukaddesin anlattığı ateş sütunları ve gündüz bulutları, şimal ışıkları ve börkâni dağlar silsilesi idi. Einalogisi'ler Simali Amerika yerlilerinden garp” Kabilelerinin, mukaddes bir sandık veya bir tabut bulundurdukları söylü- yorlar. Mister Lee'ye göre bu sandık veya tabut da elvahı mukaddeseyi muhafaza ettikleri tabutun . Sonra kilabı mukaddeste Ya- budilerin Goşen memleketinden geldiklerini söylüyor. Burası ne- 1 ister ve Ley 4 mm dikleri da biç bir | a YA Iki Gülüşlü Kadın! Arsen Lüpenin yeni bir macerâsı — 75 Yazan : Moris £öblan- m mantıki olursak dü - şünür onu derhal (görmeniz lâzumdı. Değil mi? — Evet, Raul hafifçe güldü. Marki ya nma sokularak sordu: — Niçin gülüyorsunuz? Antonin de lisanı halile, ayni suali soruyordu. Raul onları daha fazla üzmek istemedi. — Niçin mi gülüyorum? Zira bir mesele ne kadar karışık olur- sa, insanların onun halledilmesi ni o kadar karışık (zannederler. Halbuki basit bir hakikat peşin - den kimse koşmak istemez, karı - - şak, dönemeçli yollara sapılır. Bu şatoyu aldıktan sonra buraya gel- diğiniz zaman, ne aramıya geli . yordunuz marki hazretleri? El aslen; Türkçeye çeviren : fa. lanmıştı, ne diye arayım? Sadece belki katile ait izler bulurum ü - midile arıyordum. — Gerdanlıkların o çalınma mış olmak ihtimali bir defa olsun aklınıza gelmedi mi? — Hayır, ne münasebet? — Evet, hakkınız var. Jorjöre ile hempaları da bu noktayı bir kerecik olsun düşünmediler. Za - ten öyledir. İnsan hakikate karşı gözlerini yumar da, (esrarengiz şeylere, karanlıklara teveccüh e - der. — Hangi hakikat! — Çocukça bir hakikat! Be - nim derhal aklıma gelen hakikat. | da durduğu $u İri vazonun içine, — Söyleyiniz rica ederim. — Gerdanlıklar boynunda i » | tıvermek kâfi. İnsanın en evvel ken şarkı söylemek istemiyen E - | aklma gelecek gizli bir yer.. Hem . Yizabet Ornen sakın onları bir ta | de emin, çok emin bir yer. O — Hayır. Madem ki bunlar ça- | rafa N bırakıvermiş olmasın? denizin ! Talimatname yon işini bitirdi Hamal, kayıkçı ve deniz ame- lesi için fırkadaki işçiler komis- yonu tarafından hazırlanmakta olan yeni talimatname bitirilmiş» tir. Bu talimatnamede hamal, kayıkçı ve deniz amelesi yeni” den teşkilâtlandırılacak, çalışma tarrlan, birbirlerine n€ şekilde yardım edecekleri tesbit edildiği gibi cemiyetlerinin umumi kâlip- lerinin vazife ve salâbiyetleri “ gösterilmiştir. Talimatoame şehir meclisinin Teşrivisani devresinde görüşülecek ve sonra Dabiliye vekâletine gönderilerek tasdik edilecektir. — aaa itizar “Ahsen Bey vakası, tefrika- mızı yazımızın çokluğu hasebile bugün dercedemedik. Okuyucu- larımızdan özür dileriz. İlanla muhtelif lehçelerinde tesadüf olu- nuyor. Goşena Koşen şekillerine giren bu kelimenin manası, “büyük kabiledir. , Sonra Yabudiler ile Amerika yerlileri. arasında bir çok müşa- behetler vardır. WillânPen 1665 de Amerika yerlilerinin Yahudi olduklarına kanidi, Çönkü bunla- nn şekilce, çizğice Yahudiler- den farkı yoktur. Bunların dini ayinleri arasındaki müşabehet de calibi dikkattır. Daha mühim bir nokta Meksi- kada eski Çolula öhirattıdır. Bu ebram, 48 dönüm yer kaplıyordu. Halbuki Mısırdaki en büyük eh- ram ancak 12 dönüm yer kaplar. Meksikadaki ehram, Mısır ebram- larının ilk şekli idi, Eserde, şimal ve orta Ameri- kadaki itikatlar, adetler ve halk sözleri ile sami milletlerin itikat- ları, adetleri ve halk sözleri ara» sındaki müşabehetler gösteril “mekte ve bunların ehemmiyeti anlaşılmaktadır. Samiyat alimlerinin bu esere çok ehemmiyet vereceklerinde şüphe yoktur, 5.R. — Kabil değil! İnsan böyle muazzam bir serveti önüne gele- nin geçebileceği bir yere bıraka - maz. — Hangi önüne gelenin geçe“ bileceği yer? Pek âlâ biliyordu ve siz de biliyordunuz ki, herkes Şa tonun daraçasnda | toplanmıştı Hem şatoda yabancı kimse var mıydı ki? — Filhakika doğru. O halde, demek bu e'masları bir tarafa bı raktığını iddia ediyorsunuz! — Öyle ya. Şarkı söyleyip bi. tirdikten sonra gelip tekrar al .. mak üzere. — Fakat cinayetten sonra her halde görür, bulurduk, . Niçin? Ya kimsenin göre - miyeceği bir yere saklamışsa? — Nereye saklıyabilirdi? — Meselâ, hemencecik yanın- yaprakların arasıma.. Şöylece uza kadar ki, kimsenin aklına gelemi» Amele için | Fırkadaki komis- tehlikesi Sayıfa ye Yugoslavya dağılmak geçiriyor Kral ve hükümeti aleyhinde nümayişler: Halk “ Fransa müstemlekesi olmıya- cağız , diye bağırıyor Avrupada birkaç taç sahibi kaldı Bunların da tehlike içinde oldukları anlaşılıyor, En mevsuk malümata göre vaziyet son derece bubranlı bir baldedir. Kral Aleksandr ile hü- kümeli aleybinde yapılan tabri- kât Azami dereceye varmıştır. Hırvatistan ile İslovenya ta- mamile isyan etmiş bir haldedir ler. Yugoslavyanın parçalanması Balkanlarda ve bütün Avrupada derin akisler yapacak bir badi- sedir. Yugoslavyanın ber tara- fında, hemen hergün kral aley- binde nümayişler yapılıyor. Altı aydanberi kral ile (O banedana mensup bir kimse, umum içinde görülmemektedir. Vaziyeti tebli- ke içinde gören Kral Aleksandrın dığı söyleniyor. Hükümet, müsellâh bir isyan- dan korktuğu için, hükümet mer- kezine birçok makinalı tüfenkler getirtmiş ve daha birçok ted- birler almıştır. Halkın yüzde doksanı olan çiftçiler iktisadi buhranın müt- hiş şiddetlerine maruz bulunu- yorlar,. Bir çok, köylerde açlık hükmünü sürüyor. Buhranı bu dereceye vardıran âmil, hükümetin erazi siyasetidir. Bütün sanayi müesseseleri iş” siz güçsüz bir haldedir. i Hükümet bir iş yapamamak: Yugoslavyadaki siyesi hoşnut- suzluğun mühim bir sefhası da balkın Fransa nüfuzu eleybinde isyanalndır. Hükümet aleyhinde | vukuf bulan nümayişlerde Fransa | hareketler vuku | aleyhinde de yecek kadar emin., Alelâmum in. sanların aptallıklarınn göremi - yeceği bir yer.. Ve ebediyyen giz- li, emin bir yer,. Yugoslavyada siyasi ve iktısadi | ! buluyor , bayrakların oÜzerine “Eransa müstemlekesi olmiyaca- ğir,, ibareleri yazılıyor. Yugoslavya, inhilâ! vaziyetinde sayılabilir. Memlekette birçok ekalliyetler o bulunması Oyunu çabuklaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Yugoslavya devleti, Pariste imal olunmuş son'i bir devlettir. Hırvatistan, Dalmaçya, İslovenya Makedonya, Bosna ve Hersek umumi harptan sonra Sırbistana Yugoslav Kralı: Aleksandr ilhak edilmiş ve bu suretle Yu- goslavya vücut bulmuştur. Bugün 13 milyon nüfusu olan bu devle- tin yansını yabancılar teşkil edi- yor. Yugoslavyada yegâne hâkim olan unsur, Sırplardır. Hüküme- tn siyaseti, bütün memleketi ler, Sırplara karşı isyan etmek- tedirler. Çünkü bunlar siyaseten Sırplardan daha ileridirler, Kral (o Aleksandr o senelerce devam eden bir diktatörlükten | sonra altı ay evvel bir parlâ- menlonun açılmasına ran Fakat Hırvatlarla Islovenler bun- | dan da memnun olmadılar ve bunun diktatörlüğü örtmek için vücuda getirildiğini iddia ettiler. Halihazırda vaziyet son dere- ce vahimdir. | rının ucuna kalkınarak, on beş se- ne evvel sevgilisinin yaptığı hare. keti yaptı, elini vazonun içine 80. Marki şaşırmıştı. Boğazı tıka- | karak, nemli toprakları o karış * nacak gibi oluyordu. Boğuk bir | trdı. Marki birdenbire titredi ve: sesle sordu: — Evet, diye fısıldadı, orada- — Ebediyye gizli.. diyorsu » | lar.. Elimle. hissediyorum.. Ya - nuz.. Ne demek istiyorsunuz? — Şunu demek istiyorum ki, | vazonun içindeki çiçekler büyü * dükten sonra, bakımsızlıktan çü - rümüşler, solup dökülmüşlerdir. Bu suretle, vazonun toprağı, bir nevi yosun kaplamıştır. Bu suret- le orası, mükemmel ve çök emin bir mahfaza haline gelmiştir. Marki, Antonin, Raulün böyle ımühüm bir iddiayı bu derece sü- künetle söyleyişine hayret ediyor lardı. Marki: — Ne kadar kat'iyetle, dedi, söylüyorsunuz? — Kat'iyetle söylüyorum. Zi- ra bunu ispat etmek kolaydır. Bizzat bakabilirsiniz! Marki, tereddüt etti, Rengi rabbi!... Yarabbi!.. Marki o kadar şiddetli bir te- essüre uğramıştı ki, kolunu bir türlü çekemiyordu. Sonra, kendi- ni toplıyarak gerdanlıkları birer birer çıkardı. Vazonun içinde beş gerdanlık vardı. Taşlar, pek tabii olarak, hiç bozulmamışlardı. Yal» nız biraz çamurlanmışlardı. Mar- ki mırıldandı: — Bir tane eksik.. Alti gerdan Uk vardı! Sonra, düşünerek ilâve etti: — Evet, bir tane eksik.. Hem de kendisine benim satın alıp he- diye ettiğim gerdanlık eksik. Tu haf değil mi? Yoksa bu 1- hk daha evvelden mi çalınmıştı? ça (Devami va) “di | sapsarı kesilmişti. Fakat, ayakla - ' NM ZN Pe