Sayıfa 10 Been Bu hikâyeyi, Asyanın orta ve şimali şarkında çok dolaşmış olan Ferdinand Ossendooski an- latıyor: Novökiyevskteki kışla hayatını görmek için birkaç gün kalmış” tum. Buradaki zabitler pek tubaf ve sert adamlardı. Ekserisi sar- hoşluktan, bazıları emirleri altm- daki askerleri kamçı altında ö- dürdüklerinden bir kısımları da asker nizamlarına uygunsuzluk ettiklerinden buraya sürgün gön- derilmişlerdi. Bu zabitlerin haysiyet, onur, merhamet narmna birşey duy. dukları yoktu. En ziyade boş- tandıkları şey içki, kumar vebir takım ahlâksızca o rezaletlerdi. Hemen ekserisi de bekârdı. Şa- yet içlerinden birisi evli olupta öilesini yetirtecek o'sa, derhal kavgalar, döğüşler, cinayetler Buraya gönderilen zabitlerin içinde #£ çok iyi ablak sahibi olahler da yok değildi. Fekat, bu “ölüm körfezi, ve budut bo- yunda bulunan bu imanda ça- bütak ötekilerine uymak mec- buriyetinde kalırlardı, Zira, ava gitmekten başka eğlence tarmna Novokiyevskde birşey oyoktu. Yök “değil, vardı. Burası,, Kap lanlar kulübü,, idi ve size anla- tacağım yer de burasıdır. Bu “ Kaplanlar kulübü ,, şök- relimi ta sibiryanm oortalarma kadar yaymıştır. Bundan yiryi sene kadar evel ismi “Bitliler kulübü ,, idi. Kulüp denilen yer, keviş bir ambar idi, Orade her #kşam ge- C€ yarısına kadar durmağan içi- İir. Veinsan içtikçe ekseriya acı şayler düşünür, İşte kaplan oyu- nu denilen oyun ba suretle doğ- muştur. Gece yarısı olupda artik vot- ka şişeleri boşalıp, gözler bula- nınca, kulüpte lâmbalar söndürü- Jür, bir tek mem yakılırdı. Bu mumun titrek Ziyası oatmda, İmali ie ri çİeteeri eki kemeski askailesi lke lsszi iğ | | kulüpte mevcut olanlar sayılır, ve | bir torbaya, okadar adet kırmızı ve siyah kâğıtlar atılır, kur'a çe- kilirdi. Kırmızı kâğıt çekenler avcı, siyah çekenler kaplan olur- du. Bu suretle, kulüpte hazır olan- lar iki kısma ayrıldıktan sonra, avcılar arasında bir kur'a çekilip bir kişi seçilir, kaplan olanlar | arasından da bir kişi seçilirdi. Sonra, seçilen avcımn eline, bir tabanca futuşturu'ur, kaplan ola- nm boynuna da bir çıngırak 2s51- i hr, birisi muma püf.. der ve oyun başlardı. Oyunun esası şu idi. Karanlık olanca, “kaplan,, olan boynun- daki çıngırağı sallamamağa gayret ederek ve sessizce yürüyüp bir tarafa büzülecek, “avcı,, olan ise, karanlıklar içinde “kaplan ,, m gittiği istikameti takibe ça- lişacak ve kaplan, boynundaki çıngırağı sallar sallamaz, © istika- mete ateş edecekti. Bazen silâh sesini yere yuvar- lanan bir ceset takip ederdi. Lâmbalar yakılır, kaplanın ya yaralandığı, yahut öldüğü görü- lürdü, Yok, eğer silâh patlayıp da, kaplan vurulmadı ise, “Kap- | lan,, boynundan çıngrağı çıkarır, hasmı “Avcı,, ya uzatır, elinden tabancası alarak: — Haydı bakalı, sıra senin : D'ye tekrar oyuna başlardı Ve bu, böylece bir ölümle veya- but üçer devre bitirilinceye kadar devam edilirdi. Ekseriya, sabah olunca, dev- riyeler, kulübün önünde, bir za- bit cesedi körülür, gidip kumau- dana haber verirlerdi. Kumandan meselenin ne ol- duğunu bildiği halde: “Çar bazretlerinin . . . . ordu- suna mensup rütbeli ... » zabit dün akşam intihar etmiştir.,, Tarzmda bir rapor hazırlar, Petresburg'a, harbiye nezaretine gönderirdi, fa. En eski devirlerde Türk musikisi (9 uncu sayıfadan devam) şiirin musikiye ait kısmını almak- la iktifa ediyorum: Ötleik deliklerinden burununun Her birinden bir Avaz çıkar onun Güh Isiahandan düzer Avazmı İfklirüp revrura ber bir sezin © Gih hicaz perdesini sar eyler el Buselikten nağme ağn eyler ol Gih robavi perdesini gühr irak Perdelerden saz iğer beetle bak Geh düşük ve çarğâhiden öter ol Gek hüseyni perdesinden datar ol Bu mekumatı İeanmı seyr eyiediir Bumunun deliklerinden söyledir Çünkü öte burnu unm saz eder Her delik bir nağmel Svas eder Ba könslidile 'bir kuştur tamam. “Finiks kuşu,, masalı gibi “beş- liler sistemi,, in —kidemi Milât- tan yüzlerce sene evveline çıkan bu Asya malınm— da Yunanis- tanda (o revaç bulmuş olduğunu görmek garip değil midir? ” Bu bilğilerden sonra, Asyanın en eski Türk lehçelerinde “ses, nida, şarkı, şeref ve şöhret,, mânaları- na gelen ve “Divanı lügatüt Türk,, , “Kotatko Bilik,, gibi en eski mehazlarda ve Yakutça, Uy- gurca gibi en tarihi Türk lehçele- rinde bulunabilip inek, (inlemek gibi en aykırı görünen kelimelere kök wazifesi görmüş olan ün ke- İimesini (ki bir iki uzak lehçede “ung,, ve “ok,, şekillerine girdiği- mi görürüz) eski Yunancadaki (şarkı, ve mabetlerle kahraman- lara mahsus ilâhi) Oomânslarma gelen Ümnos (2) kelimesine ben- zediğini, hattâ bu kelimenin © Türkçe aslmdan geldiğini söyler- sek ileri Bitmiş sayılmayız. O “Ümnes,, kelimesi ki şimdi- ye kadar lisanı kökünün Sanslrit- çeğe buluması yolunda yapılan muhtelif tahmin ameliyeleri hep zaif ve hattâ garip mahiyette kal- mıştı; lâtincede “hyumnus”, İtal. yancada “inno, Fransızcada “hymme,, , İngilizcede “hymns,, şekillerine girdi, Avrupada müna. sma 'şümul verilerek (vatan ve za- fer şarkısı) mukabili de kullanıl. dı.. Bir kaç senedir yazılarımda İ bu son mânalarda olarak kullan- makta bulunduğum bu halis Türk çe “'ün,, kelimesinin meslektaşla- rımca iyi karşılandığını ve “milli Gi) Baez garp müelirer Çinliler ile Yu- manlıdarn “bu sistemi “birbirlerinden habar dar olmalar ve ayrı ayr gamanlarda kag- fettikderine iranmaktadırlar. (2) ÇÜmnce) okuyunuz. OSondaki "os, maruf Wütkader, | malın: bizim neden dolayı bugün bi- sair. VAKIT Osmanlıce hastalığı ile m (Baş tarafı 1 inci sayıfada) ler oordularile Oyapamadıkları nı dillerile yaptılar!) (o diye, türk dilinde arap ve acem tabirleriyle açılan istilâya işaret ettilerdi de iş, garp aslından kelimelere ge - lince onları, fransızca fonetikli « ğile ve bittabi frasızcalıktan da çıkaran bir şekilde türkçe “diye yazmakla dilimizde bir yeni isti - lâya meydan verilecek? Dil me . selelerinde tamamen bilgisiz olan ben, âlimlerimizden Türk irfa- | nı namına ve bahusus Kurultay da aldığım hamle üzerine sormak | isterdim: Bunların yerine, ne bi- leyim, meselâ (o (Sözkaynağı.. ve saire) gibi türkçe tabirler konul- maz mıydı? Osmanlıca hastalığı ile mücadeleye kalkan milli ordu- muzun, yaşıma ve halime bakın ca, saka neferi olabilen ben, Ku rultaydan sonra en ön battında çarpışan avcı neferiyim. Fakat, | ya, benim senelerden beri adına | (Tanzimat hastalığı) (odediğim! hastalıkla o uğraşanlar baka mı kalsınlar?! Öteki hastalık da, bu, değil mi? İşte yeni bir misal: (Ü) harfi- İe başlıyan (Üniversite!) Demek ki, garptan o alınıyor! Bu alım, böyle mi olur, a canım? Dünya | bize bakıp duruyor! Size, bu hu- suslarda çok O söylediklerimden birimi, üç sene önce çikan bir ese- rimden şu satırları tekrar vere - yim; İsmi ingilizcede University, fran - sizcada Universitö, almancada Uni - versilât ve italyancada yazilan ve bizde bugün bile hâlâ Da- rülfünen denilen müessesenin garpça | adı konulacaksa bu, ancak Üniversi. te olabilir. Bu, dünyanın müşterek Üniversite le fransızen okuduktan sonra U ye rine Ü harfi koymamız ve beynelmi- lel bir #nbiri üllâ #ramsız olfabesile | okudukten sonra türkçe diye (Üni - versite şeklinde yazmamız anlaşıl - maz bir iştir? Bakınız: Macarlarda ne aslı- na uysun diye (Universita), ne de, fransızcalıktan O(maktulen muharref!) bir (Üniversite) ta - biri yoktur. Ne var? Macar dilin- ce yapılı (Eygetem) ! Biz de böy le yapalım. Yok, her yazımda yazdığım ve dilimle (söylediğim gibi, eğer bize arap aslından di. ye bir tabir almak lâzımsa, (Tan zimat hastalığı) nı atarak, Türk ün,, , “cümburiyet ünü, gibi i-| simlerin çinde kullanıldığını memnuniyetle görüyorum, Orta Asya musiki kültürünün Milâttan yüzlerce sene evveline ait kuvvetini muhtelif menbalar - dan istifade ederek buluşturmağa çalıştık ki, bu kuvvet sonraki da- ha tarihi devirlerde de daima mahfuz kalmıştır. Çin musikisinin Hanlar devrine düşen nazari in- kılâp hamlelerindeki Türk tesir - leri hakkında “Anadolu Türkü- leri ve musiki (istikbalimiz,, (1928) adlı kitammda tamamile tarihi malümat vermiştim; merak edenler oraya bakabilirler. Av - rupa üzerindeki Orta Asya İ (Türk) tesirleri ise hem hiç bir tarihi devirde eksik olmamıştır, hem de daha tarihi vesikalarla sabittir. Gelecek makalalerde de bu ci- heti bildirmeğe çalışırız. | Darülfünunun vazifesini Misli Bluallim mektebi nuallimlerinden ve Türk Tarihi tetkik cemiyeti Arasından | Kösemihalzade | Mahmut Ragıp İ milli alfabesine kıymet vermek- | ten ibaret olan tezim veçhile bu tabiri aslından ve bizce muta ol- ması lâzım gelen Türk alfabesi - nin fonetik kıymetiyle almamız icap eder. O halde tabir de ancak (U) ile başlıyan (Universite) kö- künü hâmil olur. Beynelmilel i - lim tabirlerinin bize de alınması lâzımsa onları dünya metodlari le almaktan ibaret olan tezimizin | aksine ve fakat positif ilim usul lerile, cevabımı hâlâ O bekliyoruz. Darülfünunun vezifesi (Bu ilga, yap * madığını gösterir, siz ne dersi - niz?) kısmına cevabım, üç önce çıkan (Fisiolozi müessesesi, faaliyet ve neşriyat ve tekâmül projesi) eserimizde O yazılmıştır. İşte o dava şimdi aktualite kespet ti. O kitaptan naklediniz: “Garpta #lim müemenelerinin inkişaf ta- #ibina bakınca, bunların bilayette vals ha- sit vasıtalarla işe başladıkları ve kemal er- babi yelişükçe vaerbıların we müesseselerin hekâmdil we delemmüi ettiği görülür. Biz bugün bu yohü takibe kalkışamayız. Bunser harp vastalarmn malik orduları kfıç ve kalkanla karşı çıkılamaz. Asri bir ordu vü- cuda getirmek için cfrat ve uhsurlarmın tetim ve terbiyenle berber orfunun asri uavaş vamrtilarile terhizi, iaşe ve levazzma tanın temini nasıl ki ilk merhalede düşünü Miyor da ondan #ozra © org! #ar hekleriyorm, buzün iliri ve Darfilfünen denilince de ilk iş olarak onun ber sumetle teçhizi, levazımatının ve gıdasının temini tlzrmgelir. Muhit ve darülfünun 1 — Almanyada harpten sonra mark kıy metinin düşmesile huzule gelen Da karyı çare bulmak için, bi raatnı beklemeden, alman Sorgunuzun ikinci ve sene Motgemeinarhah der deuturhen Wissenseh- | ruh, bir geliş ve m haften namile bir cemiyet “teşkil oderek # min seviyesini düşürmemiye çalıştılar. 2 — Denexre Rarllfiryanımuz KApasında- Mi gu: i (Cenevre halkı bu Büyük Birayı yüksek etütlere tahris etmekle, kendi hürriyetlerinin mütekeffili olan talim | ve terbiyenin vergi ve mürüvvetlerine ara hürmet eder). Yazıcı gözdüğlm zamen, 0 "beliğ weci- 7e bana, hürriyeti beşeriyesin o miltekefm! olan ilim “ve irfana surlmak Mzumunu, onu anlamıyan milletlere haykıran ulvi bir hita be gibi gelmişti, Himin ve Darlirinunun, muhit ile mü - Darültilnun ve ısiahalı Bizde tıp fakültesi ve dariifünun tensik ve mlaha muhtaç midir Bu dava, dünya Him müesseseleri için Ayni mahiyette bir meseledir. Çinkü iyinin cinin duba “İyisi vardır. İyi bir adrma ihtiyaç varken, Da - Fülfünunun mianeviyeti we şimeiki vaziyeti hitaral tarihgilerin derin tetkikine muhtaç, kompleks bir davsdir. Tedrin heyetinin mi - him ve millerrimiğe giden kısmı “1, otuz | yaşmı “imdi etmiş dme, 2 —— şükei iri yesine ait yüksek meslek tahsili gösmüş ci- mak, 3 — Hüviyeti ilmiyesini zwüsbit hir e- ser vücuda getirmiş bulunmuk, 4 — Bene. | bi Iaabma waka? olmak, gibi şartinria te- yerinde | yin seden bir Darülfünun saymıya mahlğın idi. Bu hal ve “vaziyet karşında şimdi de (Bu söz söylenmiştir) “Universileyi fa vi teşkildt Ale tenslku Kalkışmak bdhsine ge- lines, Abesham #lexmer'in klüabendeki şu Bözleri bu bapta küf bir işaret telâkki ede- rim: “En erönlite, Tidön de Tsire progra In selence par Toganlsation o sehörmeliyme des Universilös, est essentiellement falla - zaten ilmi, darililinuların dmeyi Merletmek İlleri aslında aldatı - Hele şmektepten yeni çıkmış ecnebileri müderris diye celbetmekle bir mili dargiy. Buna “terakki âmüi leceğini ta - savvur etmek hayali tir. Zira, bir mi. M derülfünuna malikiyet iddası, o gibi un- surlarla ne temin, ne da telif edilebilir. VU surları weli olan ordu fe Mühar eri) gibi, milletin medeni ve imi varlıfının yar ve timaali de darüMünumun sapcak till Unsurları cinbilir. Bir bakım meselesi Eğer bizde ilim ve darlifünun swah ve isikişnt halinle değilem, eğer © darfifinun, haz acı hitabelerin işaret ettüği gi m6 dincre ae “veya ©, bu balda görülmek date nilmiyorsa, terakki smnili ve yolunu, bisut #öğlerde ve faraziyelerde değil, fakat her şeyden evvel hali, vakayli ve bilem haki: kati görebilen nlfuru Bazarda aramalıdır. İşte, şimdi bu nazar nüfuz e- diyor!,, San ig ve za-| ! den de (Ruhun nm bir (kâşif) | tarihi kamus vücud? 16 TeşrinieY ücadel sorgun Gi 44 Üçüncü i Darülfünun, inkılâp” | cehesinde kalkınan 3 sunun pişdarıdır. Dördücü sorg i i bi, henüz müderrislik ği oturanlara sormami vaziyette (Kimleri © i siye edersiniz?) sori 5 i | bım ancak (hepimi , ten ibaret olabilirdi! Müderris nasıl o gunuza da ben değil, 1 garp âlimi ne diyo” (Tıp nasıl öğrenilir, ellifi: A. Bickel). Al ” fünunlarınan vazifesi #3 risatın tanzimi; idamefi mı ile bizzat ilmin je Bu iki vazifenin hak rülfünunların ancak yen hocalarına müy ra, her iki iş her şeyde ni olmıyan kabiliyet V9 müftakirdir. Öğretme ği ve araştırma (Tetki ruhun muhtelif sayıfi zılıdır. Tedris | kabili dan (Başkalarından ri güzel ve kuvvetli #9 | rar vermek, konuşma ğini emniyetle söyliyeliği tuk olmak) beklenirken pre verici faaliyeti, terkip kâşif olabilmek bahti lenir. Müellif demek ister Darülfünunlarında bil& olması” yoktur, ve bu hasletler” biat vergisi meselesidi Z derim. lü, has şen beyanatım © sizi miştir, Arap akad€ Mısır maarif # bir lâyiha hâ KAHİRE, 14 © “Times gazetesi mub#" ş yor,,? / Maarif nazırı Hilmi hirede bir “Arap akad€ cuda getirilmesi hakkın lar meclisine bir Jâyih Bu akademinin vazifg akademsinin fransız li tığı hizmetlerin aynimiği ne temin etmekten ibs tır. Bu yeni müessese programında şu maf K nacaktır: “ 1 — Zamanımızıdf yalında ilim ve fen sule gelen terakkilerif terdiği teknik tabir " tesbit etmek ve (lisa çikarılması icap edef rma dikkati çekmek ği Tap dilini asri hayali na uydurmakla ber# temizliğini muhafaz# © 2 — Arap dilinin di zamanımıza kadar ite şamil elmek üze” , 3 — Mısırda “© gin memleketlerinde PU Z lan muhtelif Arap '*, kında tetkikler Y© kân hazırlamak içi” mak, i 4 — Bu yeni “ deceği gaye ile m rak maarif nezareti ortaya Çi - çel mevzu ve meseleleri