l Sahife 8 Dr A RO ŞE İ FAN TEZİ Karagözle Haciyvat rokor diyarında! Karagöz Cincj meydanında Şeytan uçurtması uçururken şiddetli bir rüz- gâr eser ve kaçak sigara kâğıdından yapılmış uçurtmanın pamuk ipliğini tutan karagözü sürüklemeğe | başlar. Hacıyvat bunu görür, Karagözün im- dadına koşar. Bu aralık Karagözün ayakları yerden kesilmiştir. Hacıyvat hemen bacaklarına yapışır, fakat rüz- gür gittikçe şiddetlenerek ikisini bir. den havalandırır. Müthiş bir zulumba bunları gök yüzüne çeker, Hacıyvat — Karagözüm hakkı- ni helâl et. Artık mahvolduk de- mektir. Karagöz — Korkma Hacıyvat, Bak şurada, ayaklarımızın altında büyük bir yıldız görüyorum... Fa- kat tuhaf şey burada stadyom do- lu. Hacıyvat — Bildim. Burası muhakkak Los Anjelos denilen ve olimpiyatların yapıldığı meşhur sinema şehridir, (Karagöz uçurlmanın pamuk ipliği. ni koparır ve küt! diye yıldıza düşer. ler. Biraz dolaşırlar ve yıldız haltın- dan birisine rastlarlar.) Karagöz — Affedersin bilâder, burası hangi memleket? Bilâder — Burası Olimpika yıldızıdır, ve rekor memleketidir. Fakat her şeyden evvel, bana, bu yildiza ne kadar zamanda geldi- ğinizi söyleyiniz bakalım eski re- koru olan 12 dakika -17 saniye 3/10 nı kırdınız mı? Karagöz — Bilâder biz müte- nekkiren seyahat ettik, Acelemiz olmadığı için saat tutmadık. Bilâder — Nasıl, nasıl? Saat tutmadınız mı? Rekor kırmağa te- şebbüs etmediniz mi? Siz böyle hangi diyardan O geliyorsunuz? Ne vahşi adamlarsınız! (Cebin- den mendilini çıkarıp gözleri kro- nometrede olduğu halde sümkü- rerek) 2 saniye 4/7... Çok iyi, gok iyi, eski “sümkürme,, rekoru- mu bir saniyenin dörtte biri nis- betinde iyileştirmişm. Formum yerinde!... Hacıyvat — Ayol siz her hare- ketinizi kronometre ile öleer mi- siniz? Bilâder — Tabii, bi“, burada hayatımızı rekor kırmakla geçiri- riz. Sizin hiç bir gayeniz yok mu? OF... Nefret ediyorum sizden... İyisi mi sizi selâmlayıp ayrılayım (şapkasını kaldırırken kronomet- reye bakar) 12 salise 1/3... Bir rekor daha kırdım.. Doğrusu for- mum bugünlerde çok iyi... (gi- der) Karagöz — Hacıyvat, eğer bü- tün bu yıldız halkı böyle ise eğ- lenceli bir yer doğrusu... Bir ses — Öyledir, ey aşil ya- | bancılar! Öyledir, ve daha bir şey | görmediniz. Karagöz — Yu!... Hacıyvat... Bak, bak Tavşan bize söz söylü- yor. Demek burada hayvanlar ko» nuşuyorlar, Tavşan — Evet efendiler, iki senedenberi, biz, Olimpika hay- vanları konuşmağa başladık. Du» rTunuz anlatayım, Bu çok mantıki- dir. Bu yıldızda turanlı i le tabif insanlar Dir bee eee bi sen b Nakleden * Fa, sanlar tavşanlar gibi koşmağa, beygirler gibi sıçramağa, balık- lar gibi yüzmeğe merak ettiler. Bütün fikri haytı bırakarak artık yalnız bedeni harekâta ehemmi- yet veren bu insanların şimdi bir tek Allahları vardır: Vücutları, ve bir gayeleri mevcuttur: Rekor kırmak, Halbuki Olimpikalılar vücut ve beden (kabiliyetleri cihetinden hayvanlara yetişmek için çalışma- ğa başladıkları gündenberi, biz, hayvanlar, bugüne kadar münha- sıran insanlara mahsus olan fikri sahada yükselmeğe çalıştık, gay- ret ettik, konuşmağı, sonrada yaz- mağı öğrendik; insanlar tarafın- dan tamamen terkedilmiş olan kitaplardan ilim ve edebiyat tah- sil ettik. Onlar rekor kırmakla meşguldüler, Hacıyvat — Doğrusu olur şey değil... Tavşan — Pek tabit senelerin tesirleri ile, Olimpikalıların şekil- leri de değişti. Şimdi, meselâ bok- sör bir Olimpikalının çocuğu go- ril kafalı doğuyor, yüzme şampi- yonlarının çocukları yengeç gibi yürüyorlar. Karagöz — Hiç olur mu ca- nım? Tavşan — Nasıl olmaz! Bir il mi eserde okumuştum “ihtiyaç uzvu yaratır,, diyordu. Bu ilmi bir hakikattır. Şimdi biz, tekem- mül etmiş hayvanlar, Olimpikalı- larm rekor kirmak meraklarına acıyoruz, Düşününüz ki, ben, kü- çucük bir tavşan onların en büyük yüz metre koşucularını yarı yolda bırakabilirim. Halbuki, bir defa olsun benim resmimi gazetelerine koymadılar, Geliniz de gülmeyin. Bu kadar yoruluyor da, küçücük bir tavşanla bile boy ölçüşemiyor- lar! Ben ne ise, pireyi ele alalım. Mini mini pireyi!.... Hangi şampi- yonları bir pire kadar sıçrıyabi- lir? Fakat sizi alıkoyuyorum efen- diler, gidiniz de bizzat görünüz. (Hacıyootla Karagöz uzaklaşırlar. Büyük bir stadyoma girerler. Tribün- lerde binlerce halk vardır, Sahada o tuz kadar yatak ve her yatağın içinde bir atlet uyumaktadır. Her yatağın yanında küçük bir masa, masaların üzerinde birer çalar saat. Ahmet Fet- geri, Adi Kiray, Felek Burhan, Ömer Besim ellerinde birer kronometre ha- kem heyetini teşkil ederler.) Karagöz — (Yanında duran Olimpika ahalisinden birisine hi» taben) Burası atletlerin koğuşu mu Bilâder?... Bilâder — Hayır, şimdi “yatak tan kalkış, şampiyonasının final maçını göreceksiniz, Hacıyvat — Yataktan kalkma şampiyonası mı? Bilâder — Evet, resmi rekor bir saniye 5/10 dur. Ümit ediyo- ruz ki bu sefer kırılır. (Bu aralık bütün çalar saatler hep birden çalar ve atletler yatakların. dan fırlarlar.) Bilâder — Aman Yarabbi, ne güzel.... Ne heyecan... Nerede ise sevincimden ağlıyacağım. Yarab- bugünleri de VAKIT e diki UÜ 41 evlât sahibi Bir baba.. Torunlarının isimlerini değil, sayısım bile bilmiyor (Yozgat) refikimiz yazıyor — Bu civarda Yerköy ahalisinden Koca Ahmet tam 41 evlât sahibi- dir. 63 yaşmda bulunan fakat hâ- lâ dinç olan Ahmet ağanın çocuk- larından şimdi sekiz oğlu ile on iki kızı sağdır. Altı erkek çocuği- le on beş kızı ölmüşlerdir. Ahmet ağanm çocukları dört zevcesinden olmuştur, Zevcelerinden üçü sağ- dır. Ahmet ağa zevcelerinin ka- gar yaşında bulundukları sualine diyor kis — Birinci karım Fatma benim- le yaşıttır. Ölen Zeliha 50 yaşında idi. Üçüncü karım 45, dördüncü ise 38 yaşındadır. Çocuklarıma gelince en büyük oğlum Ahmet 38 yaşında, en bü- yük kızım Şerife 32 yeşındadır. İlk oğlumla kızım öldü. Ahmetle Şerifenin kaçıncı çocuğum olduk- larmı hatırlıyamıyorum. — Kaç torunun var? — İşte bu olmadı! Bu hesabın içinden ben nasıl çıkarım? Torun- larımın ne adlarını bilirim, ne de hangisinin hangi çocuğuma ait olduğunu ayırt ederim. Çiçek dağının Hüseyin Bey çif- liğinde oturan Ahmet ağa: “. Meydana getirdiğim kırk muhbirinin yaptığı hareketin tama- bir çocuğu Allah bağışlasa idi. ailece bir köy kuracaktık. Ne ya- 20 Ağustos | Bir Gazetecinin Hatırat! Tren hareket etmişti. imparator V zevcesi birbirlerile konuşuyor! Bi Tahtını kaybetmiş bir hüküm- darın avdeti bu Kanton hakkın- da hiç bir tesir hiç bir merak hissi uyandırmıyordu, Bunlarda Fransova Jozefin bahsettiği lâ- kayt köylülerdendi. Trenin yak» laştığı haber verildiği sırada bir otomobil motörünün horultusu duyuldu. İstasyonda duran oto» mobilden iki kadın ve bir erkek inerek koşarcasına istasyona gir- diler, Bunlar İmparatoriçe Zita ile dam dönöri ve imparator Şarl'ın kâtibi Baron Verkman idi. Cenevre gölü civarındaki Prangnis'ten sabahleyin hareket etmişler ve İsviçreyi (o cenup garbinden şimal şarkıma kadar katederek imparatoru karşılamı- ya valtında yetişmişlerdi. Cesur imparatoriçe meyus kocasını te selli etmiye koşuyordu. Gazetecilere bir tavsiye Bilmem nasıl bir Mucize eseri olarak imparatur ailesi ve zabit- lerle ayni vagonda bulunuverdim. Daha doğrusu gazeteci olan ka- rilerime takip ettiğim usuli anla- tayım. Böyle bir harekette muvaf- fak olmak için insan bir gazete men zıttını yapmalıdır. Bir gaze- teci bir kenara da durur, Ben payım ki Allah müsaade etmedi.,, |halka karışırım, Bir gazeteci elinde demekte ve: : — Halin, vaktin nasıl? Sualine de şu cevabı vermekte» dir: — Nasıl olacak? Bu kadar ço- İuk çocuk sahibi bir babanın hali vakti iyi olur mu hiç? Karagöz — Bak, Bilâder, şura- da birisni sediye ile götürüyorlar. Bilâder — Bu, yataktan sıçrar- ken ayağı karyolaya takılıp yara» lanan bir atlettir. Karagöz — Peki burada 100 metre koşusu filân yok mu, Bilâ- der? Bilâder — Bu koşular başka hususi stadyomlarda yapılır. Bu- rada yüksek şampiyonalar yapı: yor. Şimdi “yaka düğmesi tak ma,, şampiyonası yapılacak, Her atlet eline bir yaka düğmesi alıp bekliyecek işaret verilinde takma- ğa başlıyacaklar. Kim önce takar» sa... Hacıyvat — Anlaşıldı. Bak, bak... Bir düğme yere düştü, Tıp- kı bizim dünyada olduğu gibi ma- sanın altına kaçtı, İşin yoksa ara! (Bu esnada şaşıyona olmuş ve “ya. ka döğmesi takmak, rekoru bir sani. yenin doksan sekizde biri nisbetinde bir zamanda kırılmıştır.) Bilâder — Hayatımın en güzel gününü yaşadım. Bir günde iki re. kor, Artık rahat ve memnun öle. bilirim, Karagöz — Vay canma, dese" ne Bilâder, bu memlekette her şeyin bir rekoru var? Bilâder — Tabii. Ben meselâ, anadan doğma rekorcuyum. Karagöz — Anadan doğmare- korcu mu? Bilâder — Evet. Biz ikiz karde- şiz. Ben kardeşimden daha evvel doğmuşum! Karagöz — Poe Şi iç ıcıyvat. ei bir defter tutar. Eiimde ne def- ter ne kalem bulunur. Faciayi Veya vakayi temsil edenler ge- lirse onların hareketlerini taklit ederim. Şapka çıkardıkları zaman çıkarır. Meyus göründükleri vakit yeisli dururum, Bu usuli takip ederek hayatımda bir çok def- alar, hiç tanımadığım adamların ellerini samimane siktığım ol- muştur. Karınları acıkmıştı.. Tren hareket etmişti. Vagon bazı bir katara bazı diğer bir katara bağlanıyordu. “Lösern,,e kadar süren beş saatlık seyahat esnasında konuşmıya, dinlemiye, müşahedatta bulunmıya muvaf- fak oldum. Uzun bir yolculuk- tan kuvvetsiz kalmış olan elek- trik ekümülâtörleri ziya veremi» yordu, Vagonların ötesine beri» sine mumlar dağıtılmıştı, Bu mumlar vaktile saray debdebe- sini görmüş olan vagonda mağ- mum ve müphem bir ziya saçıyorlardı. İmparalor ve zev cesi bir küçük bölmeye oturmuş birbirinin © ellerini © tutmuşlar, yavaş sesle konuşuyordu ,Zürihe yaklaşıldığı sırada İmparatoriçe birden bire “acıktım,, dedi. Şarl ayağa kalkarak maiyeti asilzadelerinden birini çağırdı. lik istasiyona bir İsviçreli asker gedip iki jambonlu sandviç aldı. Karı koca bununla karlarını doyurdular, 4 Bu karanlık trende yapılan s3- yahat gayet mübeyyiç bir mâ“ hiyet alıyordu. Imparatora Ma- caristan seyahatinde refakat et- miş olan kont Beroviçyeni hü- kümdarın Çomboteli Macar şeh- rinde halkla nasıl vedalaştığını anlatıyordu ; | sapan konuşarak telef9 eek önünde ( toplanmışlardı. “ saat onda kral balkonda pil nünce halk tarif olunm3” yeri tebeyyüçle milli marşı 3 çk başladı. Kadınlar diz gif dua ediyorlardı. Imparatof pi şmın mekaratımı halkla ediyordu. Otomobilimiz ul na girince bütün halk Yol rine sıralandı, A hyorlar ve arabaya demi " met çiçek atıyorlardı. Hep birden: “Tekrar İ bağınyorlardı. A | bitleri geldiler, geldiklerini öğrenince a Avusturya tasyona koştular. büyük bir halk kitlesi g Reisleri gayet asâbi bir mutlaka imparatorla istediğini söylüyordu. wi sosyal demokrat Avustury8” , usu vardı. Herifler müni girişmek istediler. Fakat #*, nistler lâf dinlemiyorlardi. *S/ ratorun bir daha ber ne olsun Avusturya toprağına basmıyacağına dair bir name İmzalamasını talep lardı, Fransız binbaşısı; , bir kâğıdı imzalatmıya raf mayızl,, dedi. Tezabürat larla temasa bile razı gi Trene taarruz edeceklerini / nettik. Süküti iade için alti icap etti, Ondan dolayı ; tik.» , Yasak.. Şarl teşebbüsü boşa o tekrar Pranjene avdet ederek (5 hayatı süreceğini yannetif il Isviçre hükümeti namma oi fakat eden Miralay # disine acı hakikati bildirdi * di ki: “Gerek Vo kantonu $. bir çok diğer kantonlar 780” metpenahınızı kabul yi | y karar verdiler. Sizi L09€ o» receğiz orada İsviçre ” ra eme inse deceksiniz.,, arl bu tebiği kay! eğik şam Kl cuklar Pranjen'i çok i dıl, Demekle iktifa etti gi Akşamın on birinde çi Kanton,, gölü sahilinde il nal otelde bulunuyo! düzüne gazeteci tafsilât veya hummalı bir ef eos dalla. Bana geline” lara karşı olan tefev“”“ kaybetmemek için heme” yi fona giderek uzun bir ” verdim. Jöl Veren'in kal Mişel Itroyof diğer haber verememeleri için “* “/ la saatlarca Tevrattad PX çeker. Ben okadar ileri mekle beraber me: geciktirmek için oldukça