11 Haziran 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

11 Haziran 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——â4 — VAKIT 11 Haziran 1932 Fikirler ve görüşler Yazıyor ! ———— ' Her Ludvig'in Stalin sir gazi; muharri —— Sencâ tım 50 bin ingiliz lür-e kazanmaktadır yoldaşla bir mülâkatı Stalin, büyük Petro ile mukayese edilmesini doğru bulmuyor Maruf Alman edibi ve tarihcisi Emil Luduig, Rusya'ya giderek, Sta - lin yoldaşla dikkate şayan bir mülâ - kat yapmıştır. Bu müldkati neşredi - yoruz: Ludvig — Beni kabul etmek fırsâ - tamı bulduğunuzdan pek minnatları - nım. Yirmi sene oluyor ki, tarihi; şahsiyetlerin hayat ve faaliyetini ta 7 kip ediyorum. İnsanları İyi tanı -| dığımı zannederim, buna mukabil, ik -| tisadi ve içtimai şeraitten bir şey an -| Jamam, Stalin — Pek mahviyetkârsınız.. Zudvig — Hayır. Hakikaten bu! böyledir. Ve size soracağım sualler bunun İçin garip görünebilir. Bugün, burada, Kremlin'de, büyük Petro'ya ait bazı şeyler gördüm, ve size sora 4 cağım İlk sunl şudur: Sizinle büyük Petro arasında bir mukayese yapılma g#mı kabul eder misiniz? Kendinizi bü- yük Petro'nun eserinin muakkibi ola- rak mı telâkki ediyorsunuz? Stalin — Katiyen. Tarihi mukaye - geler çok defa yanlışlığa sebebiyet verir. Mevzuu bahis mukayesenin| de hiç mânası yoktur. Ludvig — Bununla beraber, büyük Petro, garp harsini Rusya'ya getir - mek için memleketinin tekimülüne bü yük hizmetlerde bulundu. Stalin — Filvaki öyle, Büyük Pet - ro, ârazi sahipleri sımfını yükselt - mek ve henüz doğmıya başlamış olan tüccar smıfmı tekâmül ettirmek ve milli mal sahipleri ve tüccarlar, devletinin teessüs ve sağlamlaşması i - çin çok şeyler yapmıştır. Yalnız bun - Jarın tamamen esarete alınmış ve so - yulmuş olan köylüler aeyhine ya - prldığını da söylemek lâzımdır. Bana gelince, Leninin bir talebesiyim ve gayem, ona lâyik bir talebe ol- Hayatrmı vakfettiğim gaye, işçi sı - mfmm yükselmesi gayesidir. Bu iş, her hangi milli bir devletin sağlam - laştırılmasma yaramaz, sadece 808 - yalist, yani beynelmilel devletin kök - derini o esaslaştırır. Ve bunu ya - parken de beynelmilel işçi sınıfmın he Yeti umumiyesin! sağlamlaştırır, ei desi sınıfını yükseltici ve #05 - yal evletini sağlam ci YO-| Tümde, her attığım plağa sinifi van vaziyetinin tekâmülü için a. tamazsam, kendimi muvaffak ola - mamış e Pek âlâ görü- yorsunuz ki, yapmak ist mu - kayese uygun değil, ri Lenin ile büyük Petro'ya lince, büyük Petro, denizin içinde bir gani olabilmiştir. Lenin ise bütün bir Bah - rimuhittir, Zudvig — Bundan otuz sene ©vve) Darülfünunda tahsil ederken, Kami lerini tarihi maddecilik taraftarı ad - deden Alman profsörleri Marksizimin kahraman rollerini, tarihteki kahra - man şahsiyetleri rollerini inkâr et - tiklerini söylemişlerdi, Stalin — Bunlar Marksizmi umumi bir şekilde okutan kimselermiş, Mar - ksizim kahraman rollerini katiyen in - kâr etmemiştir. Bilâkis, bunun e - hemmiyetini, mevzuu bahsettiğin: ge - rait dahilinde tanımıştır. Kollektif — iktida Zudsin — Oturduğumuz masanm etrafında 16 sandalye var, Yabancı memleketlerde, bir taraftan, Sov - yet eümhuriyetleri ittihadınm her şeyi meclis halinde halleden bir mem - leket olduğu bilinmekle beraber, di - ğer taraftan, bütün müukarreratın bir kişi tarafından alındığı da bilini - yor. Bu adam kimdir? Stalin — Hayır. Birkişinin karar vermesi kabil değildir. Şahsi karar - lar, daima veya hemen hemen daima bir taraflı, bir cephelidir. Her mecliste, her Kellektif vazi - yette, fikirlerinin kıymetleri olan kimseler, yanlış bile olsa, fikirlerini söyliyenler vardir. Üç. ihtilâlin verdiği tecrübeden) öğrendik ki, bir şahıs tarafımdan a - Irmmış 100 karardan doksanı bir tek cepheli, bir taraflı olmuştur. Bizi idare eden fırka merkez komitesi, bü tün Sovyet ve komünist teşkilâtını i - dare eden heyet 70 azadan mü- rekkeptir. Bu heyetin içinde en İyi sanayicilerimiz, en iyi kooperatif - çilerimiz, en iyi nakliyat mutahas - ! sıslarımız, eniyi askerlerimiz, en .İYİ propağandacılarımız, “en iyi ihti - Jâleilerimiz, en iyi sovkoz ve volkoz| mutahassıslarımız, eniyi köylü ve ferdiyetçi iktisatcılarrmız, en iyi mil - liyetcilik o politikacılarımız vardır. Fırkamızın zekâ ve kabiliyetleri bu komitede teksif edilmiştir. Her. kesin, her kimin olursa olsun, fikrini tenkit edip, düzelimiye hakkı ve vesa - iti vardır. Herkes tecrübelerini buraya vere - bilir. Eğer böyle olmasa ve kararla - rrmızı yalnız başımıza alsaydık, me - saimizde bir çok büyük hatalar olur - du. Düşman Ihtilâli ZLudvig — Siz evvelce senelerce giz - li gizli çalıştmız. Bir çok defa silâh, propağanda edebiyatı vesaire kaçır - mıya mecbur oldünuz. Sovyet düşmanlarınm sizin kul- landığınız usullerden ve tecriibeerden istifade ederek aynı şekilde aleyhinize çalışabileceğini zannetmiyor musu - nuz?, Stalin — Bu. pek tabii kahildir..... ZEudvig — Düşmanlara kürşı hü -|, kümetinizin amansız bir şekilde açtı - ğı mücadelenin sebebi bu mudur? Stalin — Hayır. Başlıca sebep bu değildir. Size tarihi misaller g6 - tirebilirim. Bolşevikler iktidar mev - kiine geçince, düşmanlarına kar- şı tatlı omünmelede bulundular. Menşevikler kanun bir şekilde faali - yetlerine devam edip gazetelerini çı - kardılar. Cümhüriyetci sosyalistler de böyle idi. Leningrad aleyhine mukabil ihtilâl hareketini hazırlıyan Ceneral Krasnov elimize düştüğü zaman, harp halinde bulunduğumuz için, hiç ol- mâzsa esir olarak tutabilirdik. İste - sek kurşunada dizebilirdik. Fakat onu, verdiği “Söz,, üzerine serbest bı - raktık. Sonra? Sonradan anlaşıl- dı ki, bu âlicenaplık, Sovyet iktidar kalesini baltalamaktan başka bir şey yapmamaktadır. Bu âlicenaplığı, İş - çi smıfm düşmanları lehine kullana » rak bir hâta işemiştik, Eğer bu hâtayı tekrar işleseydik, işçi smıfma karşı bir cinayet işlemiş olur, onların menfaati aleyhine hare » ket etmiş olurduk. Esasen şu hakikafe vasıl olmuştuk ki, biz düşmanlarımıza âlicenaplık gösterdiğimiz mikyasta, onlarm bize mukavemeti artıyordu. Ve çok geçme den sağ cenahtaki cümhuriyetçi sos - yalistler, Gotx ve arkadaşları ile, sağ Leningrat Menşevikler'deki Jun - kes, mukabil ihtilâlini hazırladılar, ve ihtilâlei bahriyelilerimizden bir çoklarının kaybolmasına sebep oldu - Jar. Verdiği söz üzerine serbest bıraktığımız Krasnov, Beyaz Ka- zaklar teşkilâtını yaptı, Mamontov ile birleşerek, Sovyet'lere karşı iki se - ne silâhla döğüştü. o Ve pek kısa bir zaman sonra, bu Cenerallarm arka - sında, Fransa, İngiltere, Amerika ve Japonya gibi garbin kapitalist dev. Tetleri bulunduğu anlaşmdı. o Biz de, gösterdiğimiz tatlı muamele ile ne ka» dar yanlış İş yaptığımızı anladık, ve tecrübe, bize, ve düşmanlarımıza karşı en amansız bir şekilde hareket etmedikçe onları mağlüp edemiyeceği- mizi anlatiı. (Yarın devam edecek) venç muharrir : Noel İngilterenin bugün en meşhur muharrirlerinden biri Noel Co- nard'dır. Henüz otuz iki yaşında olan genç muharririn kaleminin ucun- dan senede kazandığı para elli bin Tagiliz lirasıdır, Otuz iki ya- şındaki genç muharrir, tam yirmi senedir yazmaktadır, On yaşında sahneye intisap etmiştir. Conard o Zamandanberi çalışmakta ve yazmaktadır. Mubarrir son on sene zarfında on sekiz eser yazmış ve eserle- rile büyük bir servet kazanmış- tır. Fakat kendisi henüz bekârdır ve çok sade bekâr hayatı yaşar. Merakı resim yapmak ve piyano çalmaktır. Içki içmez. Seyahat, onun" en belli başlı zevklerinden biridir; Cönard'ın: sâerleri, bütün : Holiyudun en çok beğendikleri eserler arasındadır. Conard'ın' sâi ve faaliyeti bir harikadır. Muharrir çalışır, çalışır ve ancak iki senede bir istirahat eder, Kendi kendini yetiştiren bu muharrir, henüz pek genç olduğu halde İngiltere kralı tarafından da kabul olunmak üzeredir. Son posta ile gelen Londra gazeteleri, ona yakında “Sir,, unvanı vere- do rd'ım bundan sonra ne yapacağını bilen yok. Münekkitlerden biri onun hak- kında şu sözleri söyliyor : “Bu adam bir dehamıdır? ve eserleri yaşıyacak mıdır ? yoksa bu muharrir, halkın zevkini keş- fedebilen zeki bir genç midir? bunu ati gösterecek.,, Kadınlar Yakında erkekleri geride bıracaklar! Ingiltere'de yapılan büyük bir o - yarışı iki kadın tarafından Ky Biri Madam Wisdom, diğeri Jan Rişmondtur. Bin mil mesafe üzerinde yapılan yarışta bu iki kadm hep ilerde kalmışlar ve otomobillerini saatte seksen mil Üzerinde idare etmişlerdir. Kadmların bu şekilde otomobil ya - ww ez ba in iye mak uyor. Yarışa bir erkekler de iş - tirak ettikleri halde hep geride kal - mışlardır. Londra gazetelerinden biri bu mü - nasebetle yazdığı bir baş makalede şu sözleri söylüyor: “Kadılar ilerlemekte deyam edi - yorlar. Günün birinde, kadınm biri! İl Adresime bir cilt Tarih el kitabı yollayınız. Bedeli (100) kuruş postayla gönderilmiştir. Isim :— Adresi Yukarıki parçayı kesip gönderirseniz adresinize bir cilt Tarih Avusturalya'ya uçarak rekor kırıyor, daha sonra biri, yalnız başına Atlâs Okyanus'unu geçiyor, dün de iki ka - dan bütün erkekleri geride bırakarak bin millik bir otomobil yarışını ka - zandı, Kısa bir zaman evvel, kadın « lar, yalnız erkeklerle müsavi olmıya razı idiler. Bu müsavatı andık - tan sonra bir şey kalmıştı: “Erkekle - re faik olm Kadınlar di de bumu temin ayarlar şkye) Küçük A A a Mösyö Valorj, koltuğa yaslan - mış dalgm dalgın sigarasını içi - yordu. Koltuğun yanımdaki masa üzerine bir gazete atılmıştı. Ma - dam, Valorj, gazeteyi alıp ismine baktı. Müstehzi bir tavırla sor - du: — Ne o? siyasi mesleğini de - ğiştirdin mi? bu gazete, her gün İ okuduğun gazete değil! Mösyö Valorj, lâkayt cevap verdi: — Bu gazetede beni daha zi - yade alâkadar edecek mevzular buluyorum. Yoksa hoşuna gitmi - yor mu? — Bana ne! Madam Valorj, gazeteyi tek - rar masaya brrakacak oldu. Fa - kat son sayfada gördüğü bir delik hazarı dikkatini celbetti. İki üç satırlık bir havadis makasla ke - silmişti. Hayretle sordu: — Burası niçin kesilmiş? Mösyö Valorj, bu sualden sr - kıldığını gösterir bir vaziyetle o » muzunu krmıldattı: — Hiç... Bir makale sonu var *| dı. Arkadaşlardan birine göster - mek için kestim. — Pekâlâ... Zaten sormakta ne mâna var?.. Canın isterse ga -| zeteyi lime lime kes.. . Karısı, lâkayt bir tavır takın -| makla beraber satırların nereden! kesildiğine dikkat etmişti. Yemek odasına çıktı. Ve koca - sı gidinciye kadar gözükmedi. Tekrar odaya girdiği vakit gazete masanın üzerinde duruyordu. Fa -| kat kesik bulunan sayfayı tekrar! görmek isteyince bulamadı. Va -| lorj, bu sayfayı yırtmış, yanma! almıştı. Kadın mırıldandı: — Dur bakalım.. Elbet ne yap - tığını anlarım.. Ertesi günü Valorj, gazetesini okurken kadın, odadan çıktı, a - nahtar deliğinden kocasının pe yapacağımı seyrediyordu. Valorj, küçük ilânları gözden geçirerek, aradığı bir tanesini buldu. O ilâ - nı, cebinden çıkardığı makasla, ihtimamla kesti, Bir deftere ya - pıştırarak, defteri yazıhanesinin bir çekmecesine sakladı. Sonra gazete kırpmtılarını toplayıp ce - bine koydu ve sigarasını yakarak! dışarı çıktı. İ Valorj çıkar çıkmaz karısı iş odasma girdi ve yazihanenin çek - mecelerini karıştırmıya başladı. Nihayet ilânm yapıştırılmış oldu - ğu defteri buldu. Bu defterde bir takım küçük ilânlar yapıştırıl - mıştr. Madam Valorjilânları o - kumıya başladı. “Ben de sizin gibi bu hayal pe - şinden koştum. Eğer razı olursa - nız, hayali hakikileştiririz. Ş. N.,, “Yarın randevü mahallinde bulunacağım. Tanışmamız için i » şaret malüm. Ş. N.,, Unutulmaz bir hatıra... Yegâne ümidim sizi tekrar görmektir. Ş. Muhavere gittikçe daha sami » mi, daha iştiyaklı devam edi- yordu. AÂşıkane kelimelerin 80 - nunda randevü saati ve mevkii bildiriliyordu. En son kesilen parça ise şu satırlardan ibaretti: “Saat dörtte Monmartr'de ye - raltı tüneli istasyonunda buluna - cağım. Ebediyen sizin. Ş. N.,, Madam Valorj, bu ibareleri o Efendim , bemen gönderilir, dme İkna atl mb ik lü ümitnzndierlldn ilân ! kurken sapsarı olmuştu, vücudd zangır zangır titriyordu. O de” rece dalmıştı ki, yanında sert bir sesin: — Ne yapıyorsun? Demesi, kendisini zıplattı. Mös * yö Valorj, ansızın avdet etmiş kadın farkına varmadan odays girerek defteri okuduğunu gör * müştü. Madam Valorj, koca” sına sert sert baktı. Fakat ağzını açıp bir şey söyliyemedi. Valorj, karısmını henüz elinde tuttuğu defteri çekerek hormurdandı: — Ya!.. Çekmelerimi karış“ tırıyorsun, ha? Sesini yükseltiyordu. Çok hid * detli gözükmek istiyordu. Fakat hakikatte ne diyeceğini bilemiyor de . Defteri elinde kıvırarak sor * yu: — Okudun değil mi? Ne san” dın? Madam Valorj, ağızını açmı* yordu. Adam, asabileşti: — Söylesene, ahmak.. Bu mu * haverenin bana hitaben yazıldığı * nı zannettin, değil mi? Madam Valorj, yere dikmiş ol « duğu gözlerini kaldırarak kocası * na baklı. Beriki köpürdü: — Hakikaten beş paralık aklın yok.. Sana doğruyu söyliyeceğim.. Hiç te senin zannettiğin gibi de * iğil.. — Ben bir şey zannetmedim. — İnkâr etme. Senin nedü* şündüğünü anlıyorum. Günü gü“ nüne deftere yapıstırılmış olan bu muhavere parçalarını görünce, benim bir kadınla münasebette bulunduğumu O zannettin, değil mi? Halbuki yanılıyorsun.! Kadın, müstehzi bir tavırla o » muz silkti; Valorj israr etti: — Sana yemin ederim ki, ha < kikat şudur: Bir ay evvel kahve * de, yanımdaki masada oturan iki kişi, konuşuyordu. Biri gazete * de Küçük ılânlar vasrrasile giriş * tiği bir omüaşakayı anlatıyor ve kadının Ş. N. rumuzu ile cevap yazacağını söylüyordu. Gazete * yi de elinde tutuyordu. İçimi bir merak kapladı. Tanımadığım çif * tin muaşakalarını gazetede ta * kip merakına düştüm! İşte bü kadar. Nasıl beni affediyor mu” sun? Kadın tereddüt ediyordu. Va * lorj, karısının ellerinden tuttu: — Sözüme inan.. Dinle beni İstersen yarın gazetede gösteriler randevü mahalline gidelim. Âşık * la maşukayı görür ve benim bu i$ te alâkam olmadığını anlarsın. Bu sözler Madam Valorj'u ik * na etmişti. Gülerek cevap verdi! — Zahmete değmez.. Sözün€ tamamen inandım! ... Madam Valorj, heyecanlı a endişeli bir tavırla postaneye gir * di ve kimsenin takip etmediğin? kanaat getirdikten sonra şu mek * tubu yazdı: “Ruhum. Randevüye gelemi yeceğim. Kocam uhaveremiği farketmiş.. Başka bir muhaver* usulü arıyacağız. Maamafih bi” kaç gün daha eskisi gibi muha“ bere edelim. Eğer ilânlar bir* denbire kesilirse, kocam şüph€ * lenir.. Buseler. Ş. N.,, Ve mektubu zarfladıktan son” ra posta kutusuna attı. Tarih el kitabı için kolaylık Istanbulda Ankara addesinde “Vakıt,, Gazetesi Idare Müdürlüğüne ... simli inne

Bu sayıdan diğer sayfalar: