p —8— Şe Haziran. 1932 ——— Yi Nakleden Hikâye! Kesik saç modası ! eği — Ne o Necdet! Busomurt- kanlık neden? Seni daima şen görmeye alıştık, Doğrusu bu bal sana hiç yakışmıyor. — Bırak allahı seversen. Ni- şanm bozuldu. — Sahi mi? Eh, sıkılmakta höklsin.. Ne ise elbet bir baş- kasını bulursun. . — Bir daha evlenmiyeceğim. — Uiftır o... e Mütebessim, güzel bir çehre görür görmez bu karardan vaz geçersin. — Moda değişmezse, kararı- mı bozmıyacağım. — Ne modası? — Saç kesme dedikleri ma- Basız moda, Kadınları gülünç, biçimsiz yapan o menbus moda yök mu? İşte o değişmedikçe evlenmem. — O nasıl lâkırdı? Avrupada, Amerikada bütün kadınlar..... — Ne dersen de. Kesik saçlı bir kadınla kat'iyyen evlenmem. Nefret ettim.. Nefret.. Başıma geleni bir bilsen, sen de bana hak verirsin? — Anlat bakalım! — Nişanlımı tanırsın. Nazik, güzel bir kızdı. Her noktada an- laşıyorduk. Ne yapayım ki oda bu menbus modanın esiri oldu. Evleneceğim kız, bütün emsali gibi süs mefaklısı olabilir.. Fakat bukesik saç modasına esir olma sını artık hoş görmeme imkân kalmadı. Namiye saçlarını kes- tire kestire alagarson şekline sokmuştu. Ensesi tıraşlı, saçları parlak bir baş, tıpkı bir erkek başı, bundan başka erkek ve kadının müsavi olduklarmı isbat için” yakalı, kolluklu gömlekler giymeğe, kıravatlar takmağa baş- ladı, Sigara tellendirmeyi de adet edindi. Maamafih olan hâdiseye ka- dar ne yapsa hoşnma gidiyordu. Birkaç gün evvel babasının Göz- tepedeki sayfiyesine taşındılar. Ben de birkaç gün kalmak için oraya gitim. Nişanlım ile berâ- ber gezintiler yapiyor, türlü ha- yallar kuruyorduk. Onu sevi- yor ve çok mesut bir istikbal tasavvur ediyordüm. Heyhat! Bir ikindi vakti bazı yazıla- rm tamamlamak için odamda kalmıştım. İşim bittikten sonra bahçeye indim. Bahçenin tenha bir köşesindeki küçük bir sırada birisi, sırtı benden tarafa dönük oturmuş, sigara içiyordu. — Sevgili Namiyel Mutlaka müstakbel saadelimizi düşünüyor! Diye mırıldanarak, usul usul yaklaştım. Omuzlarından yakala” dım, ensesinden hafifçe öptüm. Azizim, işte facial Bu mu- habbetli okşayışıma mukabil şid- detli bir tokat yedim. Dört kişi birden bağırışıyorlardı : — Bu ne rezalet! edepsiz he- rifl Bu hali görenler, bana karşı ateş püskürüyorlardı. Namiyenin annesi, biddetle haykırıyordu : — Senin ne ahlâksız olduğunu bana söylemişlerdi de inanama- mıştım. Şimdi iş anlaşıldı. Za- vallı evlâdım az kalsın nara ya- nıyordu. Hemen defol bir daha gözümüze görünme! Mes'eleyi anlıyorsun ya? — Hayır anlıyamadım. Bir erkeğin nişanlısını öpmesi gayet tabii bir şey, değil mı? — Evet; fakat nişanlısını öp- mesi | — Peki, öptüğün kimmiş 2... Başka bir kız mı? — Hiç değilse öyle olsaydı, Değil, azizim, değil. Nişanlımın erkek kardeşi imiş. Kesik saç benzeyişi, beni aldatmış! Havzada un fabrikaları Havzadan bir manzara Samsun husus! muhabirimizden: Size bu mektubumla Samsunun en şirin ve dilber bir kazası olan Havza- fabrikalarından pe bahsedece - yla yak ehemmiyeti - Ie meşhur olan kazaya bu gün her şeyden .. bir san'at mem leketi demek daha doğru olur. Çin - kü, bütün Karadeniz sahillerinin ve deden bir çek şehir ve kasabaları zm un ihtiyacmı tatmin eden Hav- 4 dahilindeki büyük un fabrikaları- dır. Havzanin cenup istikametindeki (Çeltek) boğazma yerleşen bu fabri- kaların atları şunlardır: in Zeka Şeref, Beşgüz, Sekizgöz. dik kazasının şarkında oldukça piya. bir gölden nebean eden ve Havzanm cenubundaki Çeltek boğa- amı geçerek daha ilerde Yeşilirmek nehrine karışan Resakan deresi gerek bu fabrikaların, grek aynı İstikamet- te bulunup Merzifon kazasına ait o - fan (Ciniviz) ve (Meserret) fabrika - larının deveran faaliyetini temin et- mektedir. Gerçi, bu fabrikaların makine ve ASar) arı henüz sistemini değiştir - “imiş değilse de bu ihtiyder tekdir e - den fabrika sahipleri yeni sistemlere! temay'i! eden teşbbüs ve hareketler - de bulunmaktadırlar. Her fabrikanm kendine mahsus bir randmanı vardır. Bünlarm en kuvvetlisi Sekizgöz ve Teşvikiye fab- rikalarıdır. Bu fabrikalarm malları piyasada diğerlerinden daima fazla satılmaktadır. Bu fabrikaların işlediği buğday - lar, randmanı kuvvetli olan Merzi — Tan, Çorum, Amasya, Zile ve havali - sinin mahsulleridir., Kışm suların donması, tamirat, ve tatil gibi zaruri sebeplerle senede an cak GW gün işliyen bu fabrikalar, mal buldukları ve muntazam işledik leri takdirde seneyi on altı milyon kiloya yakın uh çıkarmaktadırlar, KISA HABERLER YENİ SEFERLER — Tramvay şirketi yeniden Ortaköy — Beyazıt ve Beşiktaş — Beyazıt arasında truuvay sMerleri ihdası etmiştir, BPWDİYEDE TEAÜTLÜK — Belediye! moenurlarına nit teknüt kanununun redde . dilmesi zerine beeldiye yeniden bir teknlit nlzanınamesi hazırlsmıya başlamıştır. KUDUZLA MUCADELE — Sesak huva- larn kuduz vukuatı çoğuldığı nazari dik -) kate simarak, temizlik işleriyle uğraşan bütün armelelerin baştboş köpekleri yakala - maları ve öldürmeleri belediye tarafından alâkadar memurlara emredilmiştir, Oyunlar Şimdi tatil günlerin de, serin bir yerde oturarak lençeli o- yunlarla pek güzel vakit geçirilir. Size aylarca, türlü türlü oyunlar- dan bahsettik, Bunların bir kıs- mı salonlarda, bir kısmı da açıkğ yerlerde oynanabilir. Bununla beraber yenilerini de öğreteceğiz. İşte bugün bir tanesini yazıyoruz. Oyuncu kaç kişi olursa olsun; bir daire şeklinde oturulur, Her kes bir çiçek ismi alır. Şayet isimler yetişmezse renkler çogal- tılır. Meselâ kırmızı karenfil, be- yaz karanfil, sarı karanfil ve sa- ire gibi. Sonra oyuna başlanır. İlk baş- layan yanındakine; — Ah derdim var! Der, vanındaki sorar: — Kimden? — (Meselâ) beyaz gülden | Beyaz gül kimin ismi ise © hemen cevap verir: — Ah derdim var. Der. (Beyaz gülden) sözünü söylemiş olan — Kimden? Diye soracaktır. Eğer beyaz gül, cevap vermekte geçikirse e olarak *“Bir benekli, ismini alır. — Yani, bir benekli beyaz olur. Bu böyle devam eder. Üç benekli olduğu halde yine vaktinde cevap veremiyen oyun- dan çıkar ve nihayette bir ceza alır. Tabii bunun için bir “alâmet,, vermeğe mecburdur. Yüzen köyler Filpin” adâlari ahalisi “pek ka- rışıktır. Yüzlerce adanın içinde oturan hertürlü cinse mensuptur- ar, Fakat Sulu adalarında bulunan lar hepsinden daba garip insan- Jar adada oturmakta ziyade de- nizde bulunrlar. Daha doğrusu kara çıkmazlar ve çıkmaktan nef- ret ederler. Bunlara Bajaos der- ler. Hatta deniz çingeneleri de denir, Bu adamlar büyük ağaç gör- delerini oyarak bir nevi kayık yaparlar. Her kayık bir evde- mektir. Burada bütün bir aile ikamet eder, Yatak odası, mut: bah hepsi burada bulunur. Bajaoslar çok cesur insanlar- dır. Kayıkları mubitin uzakla- nna kadar giderler. Balık ile geçinirler, İçlerinden biri ölünce içi oyul- muş bir ağaca koyarlar. Etra- fına ağır cisimle bağlıyarak uzak denizlere götürüp atarlar. Yel değirmeni Artık tatil zamanları geliyor. Sizi faideli bir surette meşgul edecek vasıtalar hazılayoruz. Hi selâ yukandaki resme bakarak ince mukavvadan bir yel değir- meni yapabilirsiniz. Bunu tecrü- b iniz, Resimli ÇOCUK hikâye: Bir hırçınlığın cezası 1 — Fındık çok hırçın bir köpektir. Boncu- ğu gördüğü za- man arkasından koşar, bir daki- ka rahat birak- maz, 2 — Zavallı boncuk, findık- tan (o kurtulmak için masaya tır- manıyor (sepet içine saklanıyor. 3 — Fakat fındık, arkasını bırakır mı? Oda masaya tırman- mıya çalışıyor. 4 — Nihayet sepete kadar çı- kabiliyor. Lâkin boncuk tırnakla» rile onu fena bir yere düşürüp kaçıyor, 5 — Şimdi boncuk pek memnundur. Bıyıklarım dikerek düşma- nma bakıyor. Neden mi? Çünkü fındık fena bir vaziyette yere düşerek ölmüştür. Faydalı Bilgiler ema) Gelincik şerbeti (Coğrafya dersinde Bu mevsimde kırlar türlü tür lü çiçeklerle süslenmiştir. Hele gelincikler, kırmızı, göz alıcı renklerile ne güzel bir manzara vücuda getirirler. Fakat tabiat bunları, yalnız güzelliklerini gör- mek için vücuda getirmemiştir. Her çiçekten türlü türlü istife- deler temin olunabilir. Meselâ gelinceklerden insanın içine fe- rah ve serinlik verici bir şerbet yapmak pek kolaydır. Kırda gezerken topladığınız gelinceklerin yapraklarını ayırınız diplerindeki siyah kısımları çı- karınız. Sonra hepsini büyücek bir kâse içine koyar biraz da li- mon sıkarsınız. O gece olduğu gibi bırakınız. Ertesi günü bir süzgeçten ge- çirince gayet güzel kırmizı renkli bir su elde etmiş olursunuz. Bu sudan bir miktar bardağa dökün içine kâfi miktarda su katıp şe- ker atar, afiyetle içersiniz. Çok nefis bir şerbet olduğunu göreceksiniz. Fakat ne yazık ki bu şerbeti saklamak kabil de- 2 Hemen ayni günde içme- ir. —————— Oynıyan kibrit! Yanmış kibrit çöplerini at- mayınız. Söyliyeceğimiz bazı o- yunlar için size lâzım olacak. İşte bir tanesi : On tane, yabut onbeş tane kibrit çöpü alın. Bir masa üze- rine evvelâ birini ufki olarak ko- yacaksımız; sonra bir diğerini bu- bun üzerine ve amut olmak şar- tile yerleştireceksiniz. Amma o suretleki çöpün büyük bir kısmı bir tarafta, küçük bir kısmı di- ğer tarafta kalsın. Sonra bu küçük kısın ucuna diğer bir çöpün ucunu birleştirin. Bu üçüncünün tam ortasına da bir dördüncünün ucunu koya- caksınız. Dördüncü çöpün orta- sna beşinci çöpün ucu gelecek Hoca Hanım talebesine sualler soruyor * j — Söyle bakklım Sulbiye, dünyada kaç kıt'a vardır. — Avupa, Asya, Afrika, Amerika, Okyanosya. Pekâlâ yavrum bunların hangisi en eski bir kıt'adır. — Amerika efendim. — Neden? o, en sonra keşfe" lunmadı mı? yle hoca Hanım, fakat Avrupalılar pek çabuk eskittiler. Yeni bilmecemiz 1 ».»wWewm Yukaridan aşağıya : — 1 Mekteplerde artık bite şey 2 — Ak ciğer 3 — Manasif bir söz 4 — Eski bir Türk ka” mi 5 — Bir av köpeği. Soldan sağa: 1 — Bir harf 2 — Erkek 3 Ak ciğer 4 — Sazdan yapıla kap 5 — Baba 6 — Ayakları” yerde bıraktığı nişan 7 — harf, © Vakıt bilmece k eğ 9-6-1932 ve böylece devam edeceksiniZ Elinizdeki çöpler bitince me” Ice de kalmaz. Artık son çöpü” ortasına parmağınızla biraz bas : betınız mı başta olan tek hemen kalkıverir. E gibi...