g Ayıp değil mi? ) Rakım Efendi, her gün tütün aldı. | ğı bakkala: — Ayıp değil mi, dedi.. Geçen haf ; ta bir tane Kalp yirmi beşlik vermiş sin., Bakkal şaşaladı: — Yok efendim, dedi, yanlışınız e lacak, bugüne kadar kimse bana kalp para sürememiştir. Ben almam ki si- ze vereyim!.. Rakım Efendi güldü: — Hadi, hadi. dedi. Öyle kendi. İf ne'pek güvenme.. Bu sabah sana tek- rar verdim de tütün aldım,. Farkında bile değilsin!.. pi Ne yapsın ? Göztepeye giden trende, kontrol me müru, kıyafetsiz bir yolcuya sordu: -— Efendi, sizin biletiniz mevki. , — Evet... — Peki, ne diye birinci mevkide o türuyorsünuz? — Şey... Kibar insanlarla düşüp kalkmayı severim de ondan! ei” Çalar ! İki tüccar, mağazalarının kapısı önüne çıkmış konuşuyorlardı. Bir ta nesi öbürüne sordu: — Yahu senin bir çırağın ne oldü?. — Yol verdim.. — Yazık, Saat gibi işliyordu! — Saat gibiydi amma... çalar nev « üçüncü vardı AKBABA Anne— Artık seni görmek için iki günde bir gelirim, kızım.. Gelin— Zahmet etme anneciğim, ev.mizde telefon var, konuşuruz!., ( Gençlik , güzellik l l Dürdane hazım, gazetede şa ilânı okuyunca aklı başından git- ; ti: (Gençlik ve güzelliklerini mu- hafaza etmek istiyen hanrmefen- diler, her gün, Beyoğlunda, İstik - lâl caddesinde, yeni açılan genç“ lik ve güzellik müessesesins müra- caat etsinler!) Dürdane hanımefendi, hayatı - nın ilkbaharmı çoktan bitirmiş, hatta yazmı da geçirmiş, sonba- harınm ortalarına gelmiş bir hanı mefendidir. Maamafih, Gözü ve gönlü hâlâ gençlikte ve güzellikte £ olduğu için bu ilânı okuyunca pek i sevindi. Düşündü: Ertesi güne ka- ; dar bekliyemiyecekti. Akşam ol « £ masına rağmen hemen hazırlandı ve bir otomobile atlayıp Beyoğlu. : na indi. Dürdane hanımefendiyi, genç - : lik ve güzellik müessesesinde, eri- tilmiş altın gibi güzel, parlak, oy- nak, cin bakışlı, şeytan gülüşlü bir * kız karşıladı. — Emriniz hanımefendi? Dürdane hanım, kat kat gerda- nımı kırarak yayvan bir tebessüm- le cevap verdi: — Gençliğimi, güzelliğimi mu - hafaza .tmek için geldim.. Çaymı kız, zor tutulmuş bir kahkahayla fıkırdadı: — Çok geç kaldınız hanımefen- by yg A yy yg gay gg yy gg ya yy yy gg gg yy yg gg yg İY gp gg yy yy yy yg yy yy yy yg yg yg gg yp yy © © Bakkal Bodosun Yağlı Boya Resmi © © Kırk yedi senedenberi eminö- nünde Taze mal) bakkaliye ma- ğazasını işleten Karamanlı usta beş bin de sarı altın miras br rakıp öbür dünyaya gitmişti Oğlu Ligorla kızı babalarının arkasından, böngür! höngür ağ'aştılar. mırıldandı: — Geşke irahmetli babamı:|mık — Ah ne iyi olurdu gardaş. Ah ne iyi olurdo! — Çoh bir para da değüldü Bodos, iki yöz bin kâğıt lira ve! sanırın.. Girh elli guruşa olurdu.. — Acep derim bir iresimciye gitsek, tarifilen çıhartmaz mı Marika,! ki?.. Üç dürt gün hep bunu düşün- bep bunu konuştular. Bir gün Ligor hazin hazin Nihayet Ligor, İ düler, sordu ve o günlerde Na- beyle muhim bir Ismail lerine vurdu: ressam ara zn bir fotoğrafyasını çıhartay-| münakaşaya totuçan ressamımız| dı iştel dık, yadigâr galırdı.. a Marika da içini çekti: Ali sami beye müracaat etti. Ustat, Kadın— Ben ölürsem ne yaparsın? Erkek— Deli olurum. Kadın— Tekrar evlenirmisin? Erkek— Yook... Deli olurum dedim ama, o kadar değill — Ne istiyorsunuz efendim? — Bizim irahmetli pederin bir tasvirini istiyörüz. Ressam Samı bey sordu — Sizde fotografı varmı? Ligor, istihza ile eilerine diz- benim ğibi basbayağı bir adam- — Boyu nasıldı?.. Uzun mu ince bir sesle sordu: kısamı? şişman mı? 2 lip resmi alınız! arrenaza ve rene ar rasamuza sine verene sanar yasemen (Piyano dersil Kenan bey üç aydanberi An- karada yalnız yaşıyordu, Fakat vu bayat böyle devam ;ede- mezdi. Bekâr- ğa, kimsesiz” liğe tahammül kalmamıştı. Bir akşam, © yirmi altı lira yetmiş beş kuruş öay- dı ve yataklı vagona atlayın- ca İstanbula geldi.Fingirti â- lemine yeni atıl- mış, genç, gü- zel, körpe ve bilhassa gözü açılmamış bir yavrucak aradı. Arayan mevlâsınıda bulur. belâsını da derler. Kenan bey de aradığını kolayca bul- du ve bir akşam, can yolda- şıyle güle oymya tirene at'a- > Ankaranın yolunu tuttu- ar. Pervane hanım, Kenan bey- den öyle çok para, ç süs, çok elbise istem yordu. Yalnız: — Bana bir piyano a acak- sın, birde piyano hocası tuta- ağiıvavım! Mizmun — çAvukana) Sen mi dafsanameni okurken lamak icap ederse banh göz kırptı Kenan bey, gerçi çok hasis tir. Kızın yaprak gibi yeşil görleri. konça gibi kırmızı du- dakları onapa* radan daha tat- lı göründü ve çaresiz: — Peki, de di, alırım.Tuta- rım. Ve piyanoyu aldı. Fakat, pi- yano hocası bul- mak, bilhassa Ankarada pek kolay değildi. Ada meağız, günlerce aradı, sordu. Nihayet ze tane buldu: Piyanist Fabri ey: Fahir, bu teklifi bir hayli nazdan sonra kabul etti. İş şeraite gelince, Kenan bey yüreği çarpa çarpa sordu: — Mik ay kırk lira, İkinci aydan itibaren otuzar İira.. Kenan beyin iliği dermanı kesildi. Rengi uçtu, yutkündu: — Öyleyse azizim, dedi, Tâtfen. ikinci aydan “itibaren derse başlayınız. nerelerde ağ k caksın, demişti. — Uzuna yabındı sanırım! — Vücudu nasıldı?.. zayıf mı) mi B., bir tezgâh önünde, elin- | — Amanın dirim, sen öm İründe Garamanlı bakkalın 72 yifini gordun mu hiç?.. z ğ — Peki... Kaşı, gözü, saçı, — Bizde fotografiyası ossay- e mlid. dı hiç sana gelirmiydim a Gurum — Doğru. Hakkın var. Peki nasıl adamdı bakayım? Ligor, Babasının eşkâlini anlattı. Ressam Sami B, , bütün bun- — Albir sual daha?. Senin ları dinledikten sonra başını sal- ladı:—Peki, bir hafta sonra ge- Bir hafta sonra, Ligorla Ma- rika, iki kardeş, ressamm Lâle-! yy yy yy Sy yg yy ypg gg yy yy yy yg gg yy YA yy yg yg yy gg yy yy gg ar (Hideki apartımamna gittiler S5 de. koca, bıçakla. pastırma. değ rıyan, kolları sıvalı, kirli. önlü lü, kalın enseli bir bakkal res- mi gösterdi: — Işte babanız! Ligorla Marika, evvel re- sonra birbirlerine o baktı- hüngür sme, lar ve birden hüngür ağlamıya başladılar: — Amanın dirim gozum. Biz gormiyeli beri (o irahmetli peder ne gadarda degişmiş!, karga Kadm — Balo elbisemi nasıl buldun? Erkek — Daha bulamadım, arıyorum! J ay yg yy ya a 01 yg gay