<< | Başka Almanya, Memleketlerde Rusya ve ltalyada “ii. wi?“ Gençleri Nasıl Yetiştiriyorlar? de Mussolini Dünya genç- "ğine şöyle bir atarsak yö- törüz ki her Memlekette Şençlere karşı "iyasi fırkalar 8on derece kas- bir alâka içrtermektedir- Almanyada Hitler Blğimi Mt olan gençler teşkilâtı, beş Yaşındaki o ço- cuklara varın- “aya kadar işi Bebişletmiş, on- n bile çok sıkı bir fırka di- Mpliine tabi muştur, İtalyada fa- “stler bir tek Zenci başı boş rakmıyor. Orada yeni Deslin fikir inkişafı, günün ve Zecenin her saatinda mütemadi Oonferanslarla ve prokaganda- arla temin edilmektedir. Büyük © kütüphaneler beran gençlerin arzusuna âmade kitap arla doludur. Bu kitaplar bil- *ssa Rusyada o kadar çok ve “a3iptir ki gençler arasında mü- 'âa denilen şey bir moda ha- * girmiştir. 1, Ssumamak artık bir nevi ayıp | vi edilmektedir. Az okuyan Pa hiç okumıyan genç arka- ik kıymetini gün geçtikçe kaybetmektedir. ” ER keler teşkilâtının kadın ve er gi günün mubtelif saatle- © muhtelif mevzular Üzerinde O d Mİeranslar vermeğe mecbur- urlar İT, talimi yaptırıyorlar. Hitler teşkilâtına dahil iki Alman çocuğu Faşist teşkilâtında bir araya gelmiş üç dört genci on dakika susmuş göremezsiniz. Derhal iç- lerinden biri masanın üstüne fır- lar ve başlar bağıra çağıra bir nutuk veya bir konferans vet- miye. Ve sokaklarda gençlerin heyecanlı heyecanlı bir anlattıklarını görürsünüz. Gelelim Rusya'ya.. Rus fabri- kalarında çalışan genç karşı, fabrika idaresi mürebbi ve müşevvik görüyor. şeyler işcilere bir nevi vazifesi Almanya'da yaptığı her nüma- yişte Hitlerin yanında boy gös- teren İtalyada faşist ve Rusya'da bolşevik olan gençler bu mem- leketlerde istedikleri. veya müda- faa ettikleri rejimlerin en büyük dayanma direkleri yani kuvvet- leridir. Faşistler İtalyan gençlerin& mitraly > ! Papa 11 inci Pİ Fransa'da 'bir çok (siyasi fır- kalar olduğu için gençler arasın- da muhtelif birlikler vardır. Bit- tabi bu zaman zaman, muhtelif içtimai temayüllü teşekküllere dahil olan gençlerin birbirlerile münakaşa ve kavga etmelerine sebebiyet vermektedir. Gençlerin kavgacı ve atılgan yetişmeleri yeni terbiye esasla- rına uygundur... Fakat bir mille- tin istikbalini birbiriyle tepişerek yetişmiş ve muhtelif içtimai te- lekkilerin mücahidi haline gir- miş unsurlara terketmek kadar teblikeli bir şey olamaz. Fransa ve ona benzer adedi sayılı libe- ral demokrat memleketler böyle bir tehlikeyi kendi elleriyle mem- leketlerinin istikbaline musallat etmektedirler. Kavgacı bir genç- lik, fakat tek cepheli, inkilâpçı bir Türk gençliği... Hedefiniz bu olmalıdır. Sağlam, atılgan, zeki ve oku- yan bir nesildir ki hedefimiz, Türk inkılâbını bileğile müdafaa ettiği kadar kafasile de onun en mutaassıp muhafaza unsuru (ltalyan mizah Züzetesi 1 435 ten) (Papas “Ona ahreti Öğreteceğim., diyor Faşist bırakmıyor. “Hayır -diyor. O. bun evvela .dünyayl öğrermesi lâzım, onu. ben yetİştireceğim! - 7— VAKIT 17 Teşrinsani 1931 —& İn Moris Löblan dan: fa. Benim sıram geldi... Artık çocuğu bana ver! — Belki bu akşam.. Onu çok seviyor musün? Küçük kızın yüzü güldü: — Çok, dedi, ne kadar çek.. Annem ne iyi, ne güzel kadın- dır. Bütün annelerin en güzeli- dir. — Yal. Adam, durmuştu. Şimdi yü- zünde o eski mana yoktu. Gül- dü. Bu gülüş, küçük kıza emni- yet vermiş olan gülüşe benze- miyordu. Gözlerinden güzel bir kadının müphem bayalı geçip gidivermişti. Artık hava geceki gibi soğuk değildi. Adam tekrar yola dü- züldü. “Gece sırtında o kadar ağır çeken yük, şimdi artık kay- bolmuştu. Öğleye doğru - Po- lonya (Ohududunun © yakınında olduğunu gösteren işaretleri gö- rünce sevindi. Nihayet, gelmişti. Biraza sonra, geniş bir ırma- ğın kenarında oldukça mühim bir köye gelinişti. Burası hudut- tu. Uzakta, nöbetci Rus asker- leri gözüküyordu. Bir kısmı da eski gümrük binasının önünde toplanmış, : konuşuyorlardı. Ya- bancı, hiç tereddüt etmeden, yollara doğru ilerledi, sordu: — Irmağı geçmek için bir ge- çit olup olmadığını öğrenmek is- teyorum. Askerler ona baktılar. Bu ser- seri ne istiyordu. — Rusyadan çıkıyormusun? — Hayır, hayır, şurada otu- ran akrabalarıma gideceğim. — Evrakını göster bakalım, (Adam gösterdi. Muntazamdı. | O zaman askerler yumuşadılar ve yolu tarif ettiler. Adam: — Peki gidip biraz dinlene- yimde,. Deyerek uzaklaştı. Epi kala- balık vardı. Herkes, şehrin ke- nârına doğru gidiyordu. Orada bir polis kulübesinin önünde bir sal vardı. Beş on araba, karşıya geçmek için nö- bet bekliyorlardı, Her “sala bi- nen de pasaportunu gösteriyordu. Serseri yolcu, beybelerini ve torbasını indirdi. Usulcacık sa- ate baktı, boynundan armonika- sını çıkararak * çalmıya başladı. işi gücü olan adamlar dinle- meden geçiyorlardı. Bununla beraber, onu dinlemiye başladı. Zengin bir çiftçi gibi geçinen bu kadının güzel bir tipi ve en- damı varkı, bir kadın Adam, ona gözlerini. dikerek, hazin bir şarkı söylemiye başladı. Bitirince o kadınla konuşmıya başladılar. Kadın karşıya geçmek için sırasını bekliyordu. Bu kas cın, Poloaya tarafından bir köy» den arabasile gelir, erzak satarak boş küfelerile tekrar . köyüne dönerdi. Adam, onunla, adet olduğu veçhile senli, benli konu- şuyordu, Bir aralık sordu: — Araban burada mı ? — Evet. Elile dört tekerlekli küçük bir araba gösleriyordu. o Arabanın üstü çenberli ve örtülüdü. — Yaya yürümek var mı? — Elbet, hem bir senelik pas saport.. Hoş, zaten beni herkes tanır, Adam, kadının gözlerinin içine baktı: — Şu torbayı dedi. — Evet. — İçinde küçük bir kız var. An görüyor musun, İ nesine götürüyorum. — Aman yarabbi!,. Seni haber veririm diye korkmuyor musun? — Senden eminim. Onu araba“ na koyup götüreceksin.. Yarın akşam gelir, alırım. — Peki, ya sen, sen nasıl gele- ceksin, — Gece suya atlar, yüzer geçe rım, — Seni köpek gibi vururlar. . — Ey, ne yâparsın. . — Peki amma, bittün'bü'tehli- kelere neden göğüs geriyorsun? Para için mi? Adam düşündü. Acaba sahi. den bunları para için mi yapıyor- du. — Hayır,dedi, var, — O halde? — Hoşuma gidiyor. İnsan ha- yatta eğlenmek için bir çok şeyler yapar, alay olsun diye.. Bende böyle şeylerle eğleniyorum. Tekrar armonikasmı almış ve öyle tatlı çalıyordu ki, bunu sade, kadın anlıyordu, adam, ona baka- rak ve şarkısının tatlı kelimelerini söyliyerek uzun uzun çaldı. Kadın ona iğilmiş bakıyordu. Mavi göz“ lerine, beyaz dişlerine, güler yü- züne bakıyor ve o da gülüyordu. Böylece saatler geçti. Akşam © luyordu. Irmaktan kalın bir sis yükseliyordu. Adam arasıra, öte tarafa, Polonya tarafına doğru ba kıyordu. Nihayet aradığını buldu. Karşıdan önce hafif, sonra büyü- yen bir ışık yanmıştı. Bu, bir işa- retti. Çiftçi kadın: — Hadi, . dedi, geldi. Çocuğu ver. Kimse farkına varmadan torba- yı aldı, arabanın içine koydu. Son ra, adamın yanına yaklaşarak: (Bitmedi) para.. Param benim sıram üdumek hızlanıyor! Atina'da m i, Baze ürkyeri temsil eden atlet çıkan resimlerde ve si- Nurmi finâlde.. Padok koşar adımda.. nemalarda çevrilen filmlerde gördük ki, l ünilotmalarının. temizliği ve elbiselerini Pelzer koşarken... İntizamı itibariyle en fazla göze çarpan ekipti. Fakat adalenin muvaffakiyeti mas Sera Marten yaklaşıyor! Ritolâ son sür'atte na) Binaenaleyh yukardaki bacakları fede rağyona ittihaf ediyoruz. alesef bize değil rakip takımlara şeref sunmuştur. (Kabil bayrak yarışı müstes-