Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ÜTÜS ZT -4- 1939 Mahkeme Röportajları Aşikâr bir surette sarhoş... On dört sülâleye birden küfür yetiştirmek kolay mı Gece yarısı bir kör döğüşü Mehmed'in gizlenip inkâr edilemi- | yıp kapıya inmiş.. Arkasından da ka- yecek kadar, polis diliyle “aşikâr bir | rısı Satı... surette” sarhoş olduğunu anlamak için Mehmed'i de sanki şeytan dürtmüş. doktora muayene göndermeğe, mide- | İki adım ileride evi varken, bu kapıya sine mil sokup kimyaneye yollamağa | mıhlanmış kalmış. Derken İbrahim lüzum yok. Yaptığı işlere bakmak kâ- | kapıda görününce aklı başına gelir fidir. gibi olmuş. Fakat birdenbire niye uğ- Mehmed'in yaptıklarını merak mı |radığını da pek farkedememiş. Bir ettiniz? Fakat bunları sayıp dökmek hengâme, bir hercümerç, bir keçe kü - gayet güç. Ben size yapmadıklarını lâh kavgası başlamış. Mehmet altta, daha kolay anlatabilirim. Başlıyalım Mehmed'in marifetleri - ne: Vakit gece yarısına yakın.. Mehmet, kepenğini en son çeken meyhanenin en son çıkan, daha doğrusu çıkarılan müşterisidir. Ağaçlara sarıla sarıla vitrinlerin önünde dinlene dinlene, şu yan senin bu yan benim diye iki tara- fa vuruna çarpına evine gidiyor. Bu kadarla kalsa kime ne? Nihayet bir hayır sahibi çıkar, koluna girer e - vine götürür, yahut hayırı daha çok seven bir başkası sırtına alır, taşır: Ha- yır... Mehmet hem yürüyor (!) hem, tenha sokağın iki yanındaki evlere, pencerelere baka baka lâflar atıyor, hem de ulu orta küfürler savuruyor. Mehmet, aklıyla şuüriyle değilse bi- le, ayak yordamiyle kendi mahallesi - nin hududuna girmiştir. Bu sokakta kimlerin oturduğunu bilir; bu yüzden, küfürlerine bu sokakta karıştırdığı i- simlerin sahipleri vardır. Pencerelere koşuşuyor, Mehmed'in haline gülüyor ve başlarını içeri çeki- yorlar. Küfüre gülünür mü diyeceksi- | niz? Bazan kahkaha bile atılır. Hele ne dediğini bilmiyen biri söylerse... Ama İbrahim böyle düşünmemiş. İbrahim Mehmed'in kapıbir komşusu- dur. O da, o ğgece evine geç gelmiş, hâ- lâ uyumamıştır. Mehmet bu sırada ka- pısından geçerken, kalabalık küfürlü bir cümleye İbrahim'in, karısının ve hattâ çocuklarının ismini karıştırmış- tır. O küfürler teker teker mahkeme- de tekrar olundu. Ama gel gelelim bu- rada tekrarına imkân ve lüzum yok - tur. Mehmet, İbrahim'in yedi batın e- welinden tutmuş, yedi göbek sonrasına kadar, bir çırpıda münasebetsiz söz - lerle tavsif etmiştir. İçeride bunu duyan İbrahim derhal pencerenin camını kaldırmış ve Meh- med'e sormuştur: — Bu küfürler bana mı? Tahmin edersiniz ki İbrahim'in so- ruşu da bu kadar kibarca olmamıştır. 14 sülâleye küfür yetiştiren Mehmet böyle bir suali cevapsız bırakır mı? — Sana be, sana söylüyorum. İbrahim ağızdan yayvan yayvan çı- kan bu sözleri karine ile anlamış; fa - kat hemen bunu takip eden bir araba kürüfü hafızasında güzelce hifzedebil- miştir. — Peki aileme söylediklerin? — Gene söylerim be, korkum mu var senden? — Ya çocuklarıma, ya silsileme? Mehmet, kör kütük kafasiyle anla - mış ki ilk savurduklarını İbrahim iyi anlıyamamış, başlamış tekrara... Gene yedi göbek evelinden başlamış ve yedi batın sonrada karar kılmış. Bu sırada İbrahim de fuzuli sözlere ve pencere münakaşasına lüzum gör - meden, merdivenleri üçer beşer atla - | İbrahim üstte bir epey müddet söğüş- |müş ve döğüşmüşler. Gürültü de bitişik evden, yani Meh- | med'in evinden duyulmuş, Mehmed'in karısı Ayşe de : — Efendimi öldürüyorlar, yetişin komşular, can kurtaran yok mu ey üm- meti Muhammet, diye bağıra bağıra sokağa fırlamış. İbrahim'in elinden | Mehmed'i kurtayım derken onun üs - tüne de Satı çullanmış. Şimdi sokağın orta yerinde gayet muvazeneli bir döğüş sahnesi vardır. | İbrahim'le Mehmet, Ayşe ile Satı. Ne kadar döğüşmüş, ne kadar söğüş- | müşler belli değil, yalnız yorgunluk - tan bitap bir hale gelip ayrıldıktan sonra, yerde Ayşe ile Satı'nın başla- rından kopmuş bir kaç tutam saç, İb - rahim'le Mehmed'in,de şurasından bu- rasından akmış kan izleri kalmış. O geceyi sükünetle evlerinde geçir- mişler. Ertesi sabah İbrahim'le Meh - met, birer pullu istida ile Adliye sara- yına koşmuş, biribirlerini “darp: ve tahkir” maddesinden mahkemeye ver- mişler. | Alafranga bir ziyafet masasında | mevki alır gibi bir erkek bir kadın, bir erkek bir kadın dizildiler. İşin tuhafı şu ki Mehmet: — Ben rahat rahat evime gidiyor - dum. Bu adam (Yani İbrahim) bana pencereden lâf attı. Altında kalamam ya.: Deyip başk bir şey demiyor. İbrahim de: — Demediğini komadı, evlâdıma â- | yalime küfürler savurdu. Ben kendi - sini döğmek çin değil, koluna girip e- | vine sokmak için indiydim; tekerlen- | di, yere yuvarlandı, ağzı burnu kana- dı, kaldırınca da sille tokat üstüme yürüdü. Davacıyim da davacıyım. De- mekte mısırdır. Hâkim İbrahim'e: — Peki sizin bu kavganızı gören var mı? Diye sordu. İbrahim sağ ko - liyle şöyle geniş kavis çizdi: — Hüüüü, dedi, bütün mahalleli pencerelerden bizi gözlüyordu. — Peki neye gelip ayırmadılar. İbrahim bu suale bir darbımeselle cevap verdi: — Esmayı üstlerine siçratmamak i- çin... İbtahim buna rağmen komşuların - dan kaç tane istenirse şahit getirtip dinletebileceğini gayet kuvetli bir ses- le anlattı; ve: — Söyliyeyim size hâkim bey, dedi. Bozacı Küsmen, karısı Nazike, baldı - zı Gülşen, arabacının Rıfat, anası Ha- lide... Biraz durdu: — Daha lâzımsa, diyivirin, dedi, gö- ren o kadar çok ki... Şahitleri dinlenecek. Nevyork sergi heyetimizin reisi miserimiz Nizamettin Ali Sungursav'ı bu resimde meşhur boksör Jack ile başbaşa görüyorsunuz. Resim, bir içtimai yardım işi için Dempsey'in adindan istifade suretiyle tertip edilen bir müsamerede çık- mıştır. Dempsey, kuvetiyle şöhret bulan bir milletin mümessillerinin mü- samerede olduğunu haber alınca bir hatıra diye böyle bir resim çıkarmak arzusunda bulunmuştur. Dempsey Vedat Nedim Tör ile sergi genel ko- YURTTAN RES İMLER Urfa'ya umumi bir bakış seç n e Te el Yurdun her tarafında milli hâkimiyet ve çocuk bayramının hara- içinde kutlandığını yazmıştık. mir'de yapılan töreni göstermektedir. retle ve neşe .- Siirt'te Bayındırlık çalışmaları nn İlbay ve belediye reisi Bay İzzettin Çağpar gelir gelmez memleketin bü- tün vaziyetini öğrenmiş ve hemen ic- ra safhasına girmiştir. Şehrin en büyük ihtiyaçlarından bi ri su, diğeri elektrik idi. Bunlarla daha Ankara'da iken meşgul olmuş o- lan.vali buraya gelince de ilk iş ola- rak bu dâvaları ele almıştır. Su Bu- tan çayından getirilecek idi. Bu iş eksiltmeye konulmuş, işi yakından ta- kip için Ankara'dan bir su mühendisi "| |istenmiştir. Belediye bütçesine konan | | tahsisatla elektrik tesisatına da yakın da başlanmak üzeredir. Şehir, bu sene ortalarına doğru bu iki mühim ihtiya- cını gidermiş olacaktır. Bunlardan başka şehirde hal tesisi, modern mezbaha ve fırın inşası, park- lar yapılması gibi esaslı teşebbüslere girişilmiştir. Eski şehrin bütün bina- ları cas denilen ham alçıdan yapılmış- tır. Sevkleri de pek dar bulduğundan umumi vaziyeti itibariyle gayri sıhi olan eski şehrin imarına çalışılmak- la beraber bunun yanında yeniden bir şehir tesisi belediyece karar altına a- lınmiştir. Yukarıdaki resimler İz- Sokakların akasyalarla süslenmesi için ağaçlar ısmarlanmış ve gelmeğe Kastamonu Adliye binasının temeli törenle atıldı , Kastamonu, 26 aa. — Kastamonu adliye binasının temel atma merasimi bugfön saat 9.30 da kalabalık bir dâ- vetli huzuru ile yapılmıştır... Bando- nun çaldığı istiklâl marşını müteakip vali ve parti başkanı B. Avni Doğan başlamıştır. Şehrin toprağı tuğla ima- line gayet müsait olduğundan ve ki- reç menbaları da bulunduğundan bu gayri sıhi cas inşaatı menedilmiş ve tuğla ocakları açtırılmıştır. Bundan sonraki bütün inşaatın bu suretle ya- pılması kararlaştırılmıştır. Birkaç se- neden fazla dayanmıyan bu cas evler- den de şehir halkı kurtarılmıştır. kısa bir hitabede bulunmuş ve temele ilk harcı koymuştur. İnşaata süratle devam olunarak bu seneki tahsisatı ile yapılacak kısmı mevsim önce bitirilecektir. sonundan Şehrin zaruri ihtiyaçları birer birer başarılmak üzere Vali konağının temel atma töreninden bir görünüş Siirt (Hususi) — Coğrafi durum itibariyle gerek toprak mahsu- lâtının pek çok mnevilerini yetiştirmesi gerek endüstri tesislerine kabiliyeti itibariyle medeni inkişaflara çok müsait bir belde oldu- ğu halde şimdiye kadar mahrumiyetler içinde kalmış olan Siirt bugün çok kuvetli inkişaflar arifesindedir. Kütahya'da çalışmalar Kütahya, (Hususi) — Şehrin ağaç- landırılması işine hararetle devam e- dilmektedir. İlk iş olarak merkezdeki fidanlık yanında 100 bin metre mu- rabbalık geniş bir saha hazırlanmıştı. Bu sahaya ağaç bayramı münasebetiy- le 11 bin fidan dikilmiştir. Elektrik işi Belediye elektrik santralı için 1s- marlanan 125 er beygirlik iki dizel motörü şehrimize gelmiştir. Montaj işinin 20 güne kadar biteceği zanne * dilmektedir. İstasyondaki kavis Ana hattari geçen trenlerin şehri* mize uğraması için istasyonumuzdâ yapılacak kavis sahasına ait istimlâk muamelesi bitmiştir. İnşaatın bugün” lerde başlıyarak bir iki ay içinde bi” tirileceği tahmin edilmektedir. Konya kız öğretmen okulu falebeleri Mersin'de Mersin, (Hususi) — Konya kız öğ' retmen okulu son sınıf talebelerinde” 52 kişilik bir kafile tetkiklerde bü' lunmak üzere şehrimize gelmişlerdi” Misafirlerimiz Yenice'den karşılaf” mışlar ve akşam belediye tarafındaf şereflerine bir ziyaft verilmiştir. |