10 Nisan 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Francis de Groisset — 31 — Hollicat harabelerde Hollicott: | — Görülecek dört âbide var. Diye söze başladı. Biri dün gör - düğünüz ki en hoşa gideni de odur. Ama enteresanı değil. Sebebini öğ- renmek ister misiniz? Bitap bir halde onu dinliyorum. Karnim aç üykum var. İlk defa o - larak canım sıkılıyor. Paris'i ve ra- hat yatağımı düşünüyorum. Kendi zevkleri için seyahat eden ve an - cak evlerine döndükten sonra o zevki duyan kimseler gibiyim. Söze başlıyan Hollicot: — Bunların en dikkate şayan o- lanı, solunuzdaki şu garip âbidedir bakınız... Dedi. İtaat ettim. Her katı derece derece küçülen, yedi katlı ve en üstünde bir cihan- nüması olan garip bir bina. İlk üç katın sutuhu birer höcre ile tezyin edilmiş ve yalnız ikincisinin hey- keli sağlam kalmış. Fakat bu hey- keliri de başı kopmuş, çalılar arası- na yuvarlanmış. Piza kulesi gibi çarpık bir kaç sütun, güvercinliğe benziyen garip sarayı kuşatıyorlar. — Ne güzel değil mi? Dedim. Hollicott: — Size güzeldir diye göstermi- yorum, görmeniz lâzımdır diye gös- teriyorum. Bu yedi katlı küçük bir saraydır. — Her halde bana söyledğiniz saray bu olmıyacak. Bunun içinde dört bin oda filân yok. — Dört bin değil bu sarayda bir tek oda bile yok. Sade tepede gü - vercinlik gibi tek bir höcre var. O- nu inşa ettiren büyük rahip, orada yalnız başına dua etmesini severdi. O eski büyük sarayın yerine yapıl- dığı için ismine “Yedi katlı saray” denildi. — Anladım. Hollicott ayağımızın altındaki kayak, yassı ve cesim bir taşı gös- tererek: — Bu âbideyi görüyor musunuz, bu bir kitaptır. — Nasıl kitap? — Evet bakınız, açılmış bir kitap şeklinde değil mi? — Eğer öyle görmek isterseniz evet. — Buna galpota derler. — Bu neye yararmış. — Hiç bir şeye. Asıl enteresan olan ciheti de bu ya. Emsaline hiç i Arkasından koşarken sordum; — Bunlardan kaç tane var? — Dişi mi? — Yok canım, mâbed? — İkiden fazla. Fakat daha Da- güuba ile hamamlar da var. Kayalar içine oyulmuş Dambulla mâbedini de belki görmek istersi- niz. — Bügün değil. Hollicott - işte dedi, Dalida Ma- ligawa'nın önündeyiz. Mahawanso- Mahawanso'nun ne olduğunu bilir misini? — Evet, şu eski mukaddes kitap değil mi? — Tâ kendisi, Mahawansoda ya- e zilı ki büyük kıral Prakrama.......... Prakrama'nın kim olduğunu hatır- lhıyor musunuz? — Evet, Kirti Nissanga'nın oğ - lu. Ciddi bir tavırla beni tashih ede- rek: » — Hayır, dedi, babası. Ve bir da- ha bunu şairmayınız. Kıral Prak - rama altınlarla süslenmiş bir filin üstünde büyük bir merasimle bura- ya gelerek Budda'ya muzafferiye- tinden dolayı dua etti. — Hangi muzafferiyet? — Malabar'a olan zaferi. Mâ- bedin dıvarları ve sütunları üzerin- de hâlâ olduğu gibi duran kabart - maları görüyorsunuz. Şimdi bir kaç dakika yürüyünce Jettawanarama mâbedine geleceğiz. Uysal bir halde rehberimin arka- sından gidiyorum. Çalılık sahayı çaprastlama geçtik. Hollicott sor - dü. — Bu âbideyi görmek canınızı sıkmaz ya? Mâbedin güzelliğini görünce: — Yooo.. Herhalde bu, can sıkacak bir âbide değil. Dedim. İhtiyar mâ- bet ışıklı sabahın - tazeliği içinde bakırımsı altın renginde pırıldıyor. Binlerce şafak, yanık dıvarlarını kavurmüş ve kızgın harabeden gü- neşler terliyor. Madalyalar gibi yontulmuş geniş basamaklar, sütunlarından başka bir şeyi kalmamış olan bir revaka doğru çıkıyor. Mâbet harap olmuş. İki tarafında sütunlar olan uzun sahanı kızgın bir dıvarda nihayet buluyor. Bu dıvarın dibinde de bir Buda heykeli var. Fakat bu mabut heykelini, mu - lerin bulunduğu ö - tadd bir yerde tesadüf ed i Bastonu ile taşa vurarak, dersi- ne devam etti: — Bu kitap kıral Kirti Nissan- ga şerefine yapılmıştır. — Bunlar" beni alâkadar etmiyor. — Öyle ama, pek meşhur bir şey- dir. Paris'te güzel bir kadın - size ;Kirti Nissango'nun döşeme taşını gördünüz mü?” Diye sorsa ne ce - vap verirsiniz? — Paris'te böyle bir sual soracak güzel değil çirkin bir kadın bile yoktur. — Belli olmaz. Bu taşın boyu 8 m. 40 eni 5 metre kalınlığı da 75 santimdir. — Bravo! — Görüyorsunuz ya, kitap açıl - mış gibidir ve taş sayfa üzerinde resimli yazılar var. — Görüyorum. — Şu bağdaş kurup oturmuş Bu- danın üstünde, hortumlarını hava- ya kaldırmış duran fillere dikkat e- diyor musunuz? Bu iki hortumun mânası vardır. — Nasıl bir mânası vardır? — Ben de bilmiyorum, Seylanca okuyabilseydiniz bu yazıların, akil kıral Kirti Nissanga'nın hakiki ta- rihi olduğunu anlardınız. Kıral Kirti Nissanga'nın ne yaptığını bi- liyor musunuz? — Henüz bilmiyorum. — İki kıraliçesi, oğlu, kızı ve bü- tün ailesiyle birlikte tartılırak ağır- lığını beş misli altın gümüş ve tunç parayı şehrin fukaralarına dağıttı, © vakit şehrin bütün fakirleri kı- ralın ve ailesinin sıhatte kalması ve daha şişmanlaması için dua edip dururlardı. Dambulla mâbedi üze- rinde de aynı yazılar vardır. Çünkü Buda'nın 72 heykelini ye- niden yaldızlatan büyük kıral Trak- sam-Balu'da onun gibi, fukaraya kendi ağırlığının beş misli para da- ğitti. Asabileşmiş bir halde yüzüne ba- kıyorum. Bu hikâyeler hakiki bir kitap kadar sıkıcı. Jimnastik adım- lariyle önüme geçerek: — Haydi, beni takip edin, size Dalida Maligawa'yı göstereyim, bu- rası Buda'nın dişini muhafaza et- mek için yapılmıştır dedi. bür mabetteki heykel gibi narin ve zarif değil. İnsanı korkutuyor. Mâbede nispeten çok büyük. Bina- yı âdeat eziyor; adaleli omuzları ve kocaman başı ile mâbede hâkim duruyor. Orada, harabe enkazları arasın- da, insana dehşet veren bir budi samson tesiri yapıyor. Bir taraftan ağaçların kökleri, o büyük taşları oynatırken, dar höc- resi içinde o kaca heykel de ağır- lığiyle mâbedi kanırıyor. Mâbedin ayakları gibi sıralanmış olan bu ağaçları dün görmemiştim. Zaten mukaddes emanetler mâbedi beni dün o kadar hayran etmişti ki başka hiç bir şeyin farkında olma- mıştım. Oradaki şu Dagoba da hiç dikkatimi celbetmemişti. Otlar ve yapraklarla örtülmüş olduğu için sabahın yarı aydınlığında onun bir tepecik sanmıştım. Vaktiyle kimbilir, porslenden bir dağ gibi nasıl pırıl pırıl parlıyor- du. Hollicott, onun inşasında kul- lanilan harcın yasemin suyiyle ka - rıştırıldığını anlattı. Kahvaltıyı düşünen yüzbaşı, ka- bartma resimlerle tezyin olunmuş dört köşe metin bir bina olan Kral Prakrama sarayının önünden çarça- buk geçti ve hızlı hızlı yürüyerek, kıralın hamamlarını görüp görme - mek istediğimi sordu. — Görmeğe değer mi? Dedim. — Hayır, dedi, bir hamam nedir bilirsiniz. Fakat orada bir yuvarlak taş göreceksiniz ki üzerinde kıra- lın yıkanmak hakkı yoktu. — O halde bu taş üstünde kıral ne yapardı? — Onu başkaları yıkardı. — Kadınlar mı? Kıralın hesabına öyle olmasını temenni ederdim, dedi. Bu harap meydandan ayrılırken gözlerim bir defa daha mukaddes emanetler mâbedini arıyordu. İşte şebnemlerle parlıyan çalılı- ğın üstünde, mâbet, muallak bir sey yare güzelliğiyle duruyor. (Sonu var) Çeviren: L. Karamanoğlu Sivas'ın bir köyünde Bir horoz dövüşü yüzünden iki kardeş birden yaralandı Sıvas, (Hususi) — Sıvas'a bağlı h Fengisağır köyün- de horoz döğüştür- me yüzünden iki kişinin yaralanma- siyle —neticelenen | ” bir hâdise olmuş- tur. Köy meydanında toplanan köylüler arada sırada horoz döğüştürerek eğle- nirlermiş. O gün de bir horoz döğü- şü tertip edilmiş. İsmaille, aynı köy- den Mehmet ve kardeşi — Abdulla- hın horozları dö- ğüşmiye başlamış. Köylüler, iki horo- zun mücadelesini bir spor heyecanı i- çinde eğlenirlerken ho- rozlar birden bire kızışmışlardır. İs- mailin horozu iki seyrederek kardeşin horozunu kan ter içinde bı- rakmıştır. Bir az Manisa'da zıraat içalışmaları: - Yozgat'ta bir sanat müessesesi Yozgat'ta köylüye araba, pulluk yapılıyor Manisa'nın ziraat hayatında mühim bir rol oyntyan amerikan asma fidanlığında çalışmalar Yozgat, (Husu- - si) Memleket gençliğinin sanata olan hevesini artır- mak ve köylüleri- mizin kalkınmala- rını temin etmek ü- zere —927 yılında husust idare tara- fından açılan atöl- ye günden güne ça- lışmalarını — artır- makta ve memle- ketin sanata ait bü- yük — ihtiyaçlarını karşılamaktadır. tezgâh- oto- Mevcut larda motör, mobil tamiratı ve oksijen kaynakları yapılmaktadır. Vi- lâyet mıntakası da- hilinde yapılan göçmen evlerinin kapı ve pencerele- ri mobilya ihtiyaçla- rı, çiftçilere ait pul luklar ve ziraat â- letleri burada ya- pılmaktadır. Köy- lülere parası Zira- müesseselerin sonra yaralı horoz kanlar içinde yere serilmiş ve mağlüp olmuştur. Kardeşler, horozun bu kadar feci bir mağlübiyete uğramasını hazmede- memişler ve bunu bir haysiyet mese- lesi yaparak İsmail'in horozundan in- tikam almak istemişlerdir. İki kardaş galip horozun peşine düşmüşler ve güç halle yakalamıya muvaffak ol- muşlardır. Horozu yakalar yakalamaz hırsla yere çarpmışlardir. İsmail bu hâdiseyi bir hakaret telâkki ederek: — Benim horozumu neden yere attı- nız? Diye onlara çıkışmıştır. Bunun üze- rine kavga büyümüş, İsmail bıçakla i- ki kardeşi ağır surette yaralamıştır. Yaralılar Sıivas memleket hastanesine kaldırılmışlardır. Suçlu tevkif edil- miştir. Trakya'da ipekböcekciliği, arleziyen ve hayvancılık Edirne, (Hususi) — Dutçuluk bu sene Trakya'da biraz daha inkişaf et- miştir. Dut fidanı yetiştirmekte en i- leri Çanakkale merkezi görülmekte- dir. Çanakkale bu sene 300.000 den faz- la dut fışkını elde etmiş ve bunların yirmi bin kadarını yardım olarak Me- riç, Uzunköprü ve Karıştıran'a gön - dermiştir. Diğer taraftan Ziraat Vekâletinin ipek kozacılığı için fakir köylülere dağıtılmak üzere bu günlerde Bursa ve Eriklice'den 1100 kutu gönderilme- si beklenmektedir. Arteziyenler Umumi toplantılarını yapmış olan Trakya vilâyetleri, bütçelerine artezi- yenler için az çok tahsisat koymuş- lardır. Belediyelerin de nisan devresi içtimalarında bütçelerine koyacakları paralarla arteziyen takımları tamam- lanacaktır. Bu gidiş su ve arteziyen işinin, Trakya'nın büyük işleri arasın- da olduğunu göstermektedir. Hayvanların ıslâhı Sıfat istasyonları 15 nisandan itiba- ren Trakya'nın her tarafında faaliyete başlıyacak, İnanlı depolariyle vilâyet depoları ve suni tohumlama istasyon- ları çalışmıya başlıyacaklardır. Bu ça- lışmaların Trakya hayvancılığının kalkınmasında bariz hizmetleri görül- mektedir. Ziraat vekâleti bu işler için otuz fen memuru gönderecektir. Edirne'de Sinan töreni Edirne, (Hususi) — Edirne ve Trak'yanın bir çok yerlerinde Sinan töreni bu sene her zamandan daha par- lak bir surette kutlanacak ve büyük sanat üstadımızın hayat ve eserleri anlatılacaktır. Bunun için. halkevlerinde komite- ler teşekkül etmiş ve faaliyete geçmiş- lerdir. Bu sene film ve projeksiyonlar da gösterilerek yüzlerce eserini. türk zevkinin inceliğine, türk muhayyele ve kudretinin enginliğine ve türkün yapıcılık ve yaratıcılık kabiliyetine en canlı birer şahit olarak asırların karşı- sına diken Koca Sinan'ın mimarideki yüksek kudret ve yaratıcılığı gençli- ğe ve halka teferrüatiyle anlatılacak- tır. Eskişehir'de ilk mektep Eskişehir, (Hususi) — İstasyon ci- varında yapılacak olan ilk mektebin i- halesi yapılmıştır. Bina 52 bin liraya çıkacaktır. Yeni mektep şehrimizde bulunan mekteplerin en moderni ve en muhteşemi olacaktır. Artvin halkevinde çalışmalar uyandırmıştır. Köylülere Halkevinin yeni binası Artvin (Hususi) — Halkevimizin köy geceleri gösteril muhitte çok alâka htelif kte, mevzular ü- zerinde dersler verilmektedir. Bayanlar için açılan biçki, dikiş ve mü- zik kursları da çok faydalı olmaktadır. Fakir hastalar bedava muayene edilmektedir. Halkevinde ve Cümhuriyet meydanındaki hoparlörler vasıtasiyle halka sık sık konferanslar verilmektedir. BANDIRMA'DA HALKEVİ 60 bin lira sarfiyle bir Parti ve Halkevi binası yapılıyor bi İ şaatı devam eti olan Bandırma Halkevinin bittikten sonra alacağı şekli gösteren maketler Bandırma, (Hususi) — Bandırma halkevi, muhitinde aydınlatıcı ve ba- şarıcı çalışmasiyle kış programını ik- mal etmiştir. Şimdi ayrı bir yaz prog- ramı tanzim ederek faaliyetine bir kat daha hız vermiye çalışmaktadır. Evi- mizde müze ve sergi şubesinden başka bütün şubeler teşekkül etmiştir. Bilhassa halk dershaneleri ve kurs- lar şubesi kış çalışmasını daha zengin bu surette tatbik etmiştir. Fransızca kursu devam etmektedir. Yeni sene i- çinde bir de almanca kursu açılacak- tır. Bundan başka evimizde bir de di- kiş yurdu açılmıştır. Altmış bin lira sarfiyle tamamlana- bilecek olan yeni halkevi binasının in- şaatına; parti, Halkevi ve belediye a- zâlarından seçilen bir inşaat komisyo- nu marifetiyle devam edilmektedir. Binanın şimdi temel ve bodrum katı ikmal edilmiştir. Yeni tahsisatla mü- teakip inşaata devam edilecektir. Cevdet Berker at bankasından verilmek suretiyle 13 çift atlı araba, 9 tek atlı araba ve 48 ö- küz arabası yapılmıştır, 7 ay zarfında (3688) liralık araba satılmış (2941) li- ra 54 kuruşluk muhtelif tamirat ve i- malât yapılmıştır. Marf içindeki hava vaziyeti Yurtfa mahsuller normal şekilde büyüyor 1939 mart ayı yurtta ziraat vaziye- ti hakkında devlet loji işteri— umum müdürlüğü bize aşağıdaki ma- lümatı vermiştir : Yurdumuzun her tarafında ziraat bakımıindan oldukça müsait geçen kış mevsimini takip eden mart ayın - da birkaç senedenberi emsaline tesa - düf edilmemiş miktarda fazla yağış olmuştur. Mart ayı yağışlarının bölgeler ara- sında uygun aralıklarla dağılışı ve miktar itibariyle fazlalığı mahsulün ihtiyacını tamamen karşılamış bulun- maktadır. Suhunet ve diğer hava şart larının da uygun oluşu zirai mahsul- lerin normal bir şekilde büyümeleri - ni temin eylemiştir. Ekim fanilyeti Ay içinde pek fazla yağış gören Marmara kıyılariyle Nazilli ve Ada- na çevreleri ve henüz karla örtülü o - lan doğu Anadoludan gayri bölge ve çevrelerde yazlık hububatla diğer zi- raf mahsullerin ekimine hararetle de- vam edilmiştir. Trakya, Kocaeli bölgelerinde pan- car ekiminin ve Dörtyol çevresinde de tütün ekiminin sonu alınmıştır. Fazla yağışlar yüzünden kabaran nehir sularının istilâsına maruz ka- lan Nazilli, Aydın ve Adana çevrele- rinde pamuk ekimi ve Marmara kıyı- larında da toprakta tav olmadığın- dan yazlık ekim zaruri olarak gecik - tirilmiş bulunmaktadır. Zarar gören muhsuller Ayın birinci ve üçüncü haftaları zarfında yağışların daha ziyade kar ve dolu şeklinde oluşu ve sık sık don- ların vukuu cenup doğusunun bazı çevrelerinde kaysı ve bademlere za - rar yapmış Çumra havalisinde de he- nız fışkiırmış olan haşhaşları ehemi - yetli surette saratmıştır. Ege ve Karadenizde ay içinde sık sık vukua gelen fırtınalar ve Adana- nın bazı çevreleriyle Diyarbakır ha- valisinde yağan dolunun meyvalı a- ğaçlarla hububatta zarar yaptığı gö - rülmüştür. Mezruat ve cayırlar fayda görmeli Mart ayı içinde bütün bölgelerde- ki yağışların miktarı 1936 yılından- beri aynı ay yağış miktarlariyle mu - kayese edildikte bu ay yağışlarının bölgeler arasında yer yer 2-3 misli fazla olduğu göze çarpmaktadır. Bu. fazlalıkla beraber yağışların bilhassa her tarafta intizamla dağılışı geçen ayın yağış noksanlığını karşılamış ve mezruatla çayırlar için çok faydalı olmuştur. (a.a.) A

Bu sayıdan diğer sayfalar: