Ulus 12 Mayıs 1938 sayfa 9 | Gaste Arşivi

12 Mayıs 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

12 Mayıs 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİK Â YE Dirilen Mektubunda güzel İstanbulu bıra- karak bu ıssız ve cansız kasabaya gel- meye nasıl razı olduğumu, kocamı bu düşüncesinden vaz geçirmeye neden şalışmamış olduğumu soruyorsun. Fa- kat, Sadiyeciğim, ufak bir maaş farkı için İstanbulu bırakarak buraya gel- meye kotamı zorlayan ben olduğumu hatıra tikçe takatimin kesildiğini his ediyor- dum, Bu evlenme tasavvurunu gecik- tirmek için haklı bir mazeret bulamı- yordum. Asıl sebebi söylemeyi hatı- rımdan bile geçirmezdim. Aileme kar- şı son derece itaatli ve mahcub bir kız- dım, Sonra, Hasanın da gizliden gizli- ye beni takib ettiğini farkettim. Sadi ile daki mü beti anlamış, ken- Öğrenirsen acaba daha mı az şaşacak sın? Evet, tahmin ettiğin gibi burada ne bizim İstanbulun, ne sizin Ank disine karşı bu yüzden soğuk davran- dığımı his etmişti. Beni sevdiği için sesini çık fakat bazan imalı ne de hattâ bir İzmirin, bir Bursanın hayatı yok. Nasıl yaşadığımızı merak ediyorsun? Bütün gün ev işleriyle ve bahçeyi düzeltmekle uğraşıyorum. Ak- şamları erke_nden yatıyoruz. Ve her gün bu sessiz ve münzevi hayatı tek- rarlıyoruz. Ara sıra komşular bize ge- sözlerle kendisine karşı bu kadar alâ- kasız dürmamın sebebini bildiğini çıt- latırdı. O zamanlar ne söyliyeceğimi şaşırır, odama kaçar ve ağlardım. Bir aralık Sadi hastalandı, bir iki ay hastahanede yattı. Ara sıra ondan bir arkadaş iyl ktub alryord Fakat bu müddet zarfında en büyük çiyor ve ya biz onlara gidiyoruz. Fa- kat bu görüşmeler de inzivadan daha beter, Çünkü bu ahbablarla ne konu- şacağımı bilemiyor, onlar söylerken ben mütemadiyen esniyorum. İstanbuldaki mütevazi " fakat aat ve eğlenceli hayatımızı bırakıp da ne diye buralara geldiğimizi anlamak is- tiyorsun, değil mi? Sana bu sebebi ah- latabilmek için biraz maziye dönmek icab edecek. Hatırlryor musun, tam on iki sene evel sana ne hararetli mektub- lar yazardım, Seviyordum, seviliyor- dum. Yirmi yaşımın ilk sevgisiydi bu! Hayat yalnız bu sevgiye inhisar edi- yordu. O, hukuk fakültesine devam e- diyordu. Ben İis son sınıfların- daydım. Senelerce, hattâ, biribirimize sevmek kelimsini etelâffuz etmeden sevişmiştik. Gözler bütün hararetiyle konuşurken kelimelerin lü kal- dığı bir yaştaydık. O kadar ahenkli bir çift teşkil ediyorduk ki, herkesin bize gibtayla baktığını his ediyordum. Ze- kiydi, yakışıklıydı, ve bilhassa çok iyi kalbliydi. Sonra bana, yaşındaki genç- lerden beklenilmiyecek bir sadakatle bağlıydı. Bu sevgi senelerce devam et- mişti. Senelerce aramızda en küçük bir ihtilâf, en ufak bir münakaşa çıkma- mıştı. Beraber gezer, sonra daima te- essürle, istemiyerek ayrılırdık. Yarın bizim için mevcud değildi, yarını ha- tırımıza getirmeden, günün bize getir- diği saat payından mesud yaşıyorduk. Fakat liseyi bitirdikten sonra evde annemle babam beni sıkıştırmaya baş- ladılar. O zamana kadar bana bir talib çıktığını söylediler - mi, yanıma yak- laştırmaz, bir mekteb kızının evlenme- yi düşünmek için vakti yoktur, deyip işin içinden çıkard Fakat li *. mezun olduktan sonra bu mazeretim kalmamıştı. Gerçi üniversiteye devam edebilirdim, fakat lise tahsili beni çok dgâhı kaybetmiş gibiydim. Çün- kü ne zaman kendimde bir zaaf his et- sem, onun sevgiyle dolu gözlerine bakmak, bana mücadelede devam için yeni bir kuvvet bahşederdi. Bu esna- da ailemin tazyiki de son haddini bul- muştu. Annem, bütün ailemizi müşkil Ege ve Çankaya » I.İı':ı:.vı Yenişehir ,, Cuma :: Merkez " Cumartesi : Ankara | HALK ve YENİ SİNEMALAR Seans saatleri Geceleri saat 21 de Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — Telefon, müra- caat şehir: (1023-1024). — Şehirlerara- sı: (2341-2342), — Elektrik ve Havagazı Memurluğu: (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705), — Taksi Te- lefon numaraları: Zincirli cami civarı: (2645, 1050, 1196), — Samanpazarı civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi! (2323) — Havuzbaşı: Güven taksi : (3848); Birlik taksi: (2333) — Cankırı caddesi, Ulus talesi: (1291). Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son' sefer — sefer Ulus M, dan K. dere'ye K. dere'den Ulus M. na Ulus M. dan Çankaya'ya Çankaya'dan Ulus M. na Ulus M. dan Dikmen'e Dikmen'den Ulus M. na Ulus M. dan Keçiören'e Keçiören'den Ulus M. na Ulus M. dan Etlik'e Etlik'ten Ulus M, na Ulus M. dan Cebeci'ye Cebeci'denUlus M. na Cebeci'den As, fabi, ra As. fabl. dan Cebeci'ye Yenişehir'den Ulus M. na Ulus M. 7.15 7.25 bir mevkie koyduğumu, bu harek min fena niyetli kimselerin zihninde kötü şüphelere yol açacağını söylü- yordu. Bu söz çok ağrıma gitti. Etrafı- mı saran ve hepsi benim saadetimden başka bir şey arzu etmeyen bu insan- lara karşı nasıl mücadele edebilirdim? Nihayet bir gün peki dedim. “Artık her şey bitmişti. Sözümü geri 1 Çünkü k h ! larına derhal başlamışlardı. Bu aralık Sadi hastahaneden çıkmıştı. Kendisini bir gün gördüm ve evleneceğimi söy- ledim. Hey dan ve brmdi bu karari hangi şartlar içinde verme- ye ğ , derin bir kederle yüzüme baktı, elleri titriyordu. Hiç bir şey söylemedi. “pe- ki, mesud olmanı temenni ederim” de- di ve gitti. Fakat o ayrılık anının bü- tün fecaatini, senelerden sonra dün olmuş gibi halâ hatırlarım. Sonra, biliyorsun, Hasanla evlendik. Yavaş yavaş yeni hayatıma alışmaya başladım. Bir sene sonra Ferhad doğ- du. Kalbimdeki yarayı nasrl olsa tedavi edeceğini dügünüyordıîın Esasen o zamandanberi Sadiyi ne gör- müş, ne de ondan bir haber almıştım. Fakat senelerden sonra onun hatırası tuhaf bir ısrarla beni takibe başladı. Daha doktorluğunu almasının hemen ertesi sene ilk mühim keşfini yapmış- tı. Gazeteler resmini basarak uzun boylu ondan bahsettiler. Bir kaç sene içinde memleketin en meşhur hekim- lerinden ve ilim adamlarından biri ol- y ştu. Hattâ son lerde mekti bi terketmemek için kendimi zorlamak mecburiyetinde kalmıştım. Esasen ba- bam da bu tahsilin bana kâfi olduğunu söyliyerek üniversiteye devamıma râ- zı olmıyordu. Bu sefer evlenme fikrini redde im- kân bulamayınca bana gösterilen nam- dleri beği k için sebebler icad ediyordum. Sadi ile bu mevzu üzerin- de aramızda en küçük bir muhavere geçmiş değildi. Fakat onun beni geçici olmayan bir aşkla sevdiğini bi- liyordum. Ona katiyen itimad edebi- lirdim. Yalnız daha trb fakültesinin ilk sınıflarındaydı. Mektebi, stajını, bitirip de evlenebilecek bir vaziyete gelmesi için daha bir çok seneler lâ- zımdı. Halbuki bizim evdekilerin taz- yiki günden güne artıyordu. Bir ara- lrk talibler arasına akrabadan bir genç de karıştı. Zahiren hiç bir kusuru yok- tu. Gençti, çirkin denilemezdi, müte- vazi bir memuriyete sahibti. Terbiye- liydi. Sık sık bize gelip gide:di'._xim- den bahsettiğimi anlryorsun değil n.ıi? Kocam Hasan. O, karşıma çıkan rakib- lerin en tehlikelisiydi. Rakiblerin d.ı. yorum, çünkü, ben o zamanlar, bütün namzedleri, saadetime karşı çıkan ra- kibler şeklinde görüyordum. Her şeye rağmen aileme mukavemet ediyordum. Ancak bu mukavemetin ne zamana kadar devam edeceğini kesti- remiyordum. Ailem, akrabalarım, _tl birliği olmuş, ille beni evlendirmek is- tiyorlardı. Tek başına bir genç kız ne kadar mukavemet edebilir? Gün geç- du. Gazeteler her lede fikrini öğ- Tenmek için ona koşuyorlar, ilmi çalış- malarından, yabancı memleketlerde kazandığı itibardan, eserlerinden ve keşiflerinden durmadan bahsediyor- lardı. Bütün tanıdıkların ağzında da yalnız onun adı vardı. Midemden ra- hatsızlanırım, hemen bir tavsiye “a- man hiç ihmal etme derhal doktor Sa- di Ertuğrula koş. Üstüne mütehassıs yokmuş!” Çocuğum hastalanır, “aman, mutlaka Sadi Ertuğrula göstermeli- sin” Ne müşkil bir mevkide kaldığımı his ediyor musun? Ben onun hayatın- dan tamamen silinmiştim, Belki artık beni büsbütün unutmuştu bile. Fakat onun hatırası ve ismi bir vicdan azabi gibi peşimi bırakmıyordu. Bir akşam bir baloda ona rastladık. Tam on sene sonra, Hep o ayni çocuk başını taşı- yordu, Yanında henüz on yedi yaşla- rında olan genç ve güzel karısı nefis bir tuvalet içinde, balonun en güzel kadınıydı. Yanımdan geçtiler, gözleri- miz karşılaştığı halde Sadi beni tanı: madı, o anda içimden geçen fımtınaları his etmedi bile, O, takdir gören, sevi- len, sayrlan maruf bir adamdı, Ben kimdim, mütevazi bir belediye memu- runun karısı. Bir hiç! Tali ne tuhaf şey diye düşündüm. “Daha bir iki sene aileme karşı mukavemet gösterebilmiş olsaydım, şimdi onun karısr bendim” Diyordum, O gece yatağımda, kendi kendime, ağladım, ağladım. Madam ki artık her sey maziye karışmıştı, bari tesadüf o- nu bu kadar israrla karşıma çıkarma- ü kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 bi muntazam seferler vardır. $ Akş_amlm Ulus Meydanından saat 23 'deh son seferlerle bunların Ulus Mey- saatlerine Posta Saatleri © © ——— 6.45 * 23.00 İspanyanın istikbali Sivil harbden sonra çok otoriter bir politika lâzım Lö Figaro'da Lüsyen Romiye ya- zıyor : İspanyanın istikbali bir çok meç- huller ihtiva eder. Fakat muhakkak olan bir tarafı vardır: Memlekete bir yabancı harbı kadar kurban verdir- miş ve aynı nisbette aileden aileye, ferdden ferde kinler ve husumetler doğurmuş olan bu sivil harbten son- ra, milletin hakiki birliğini tesis et- mek, nizamı devamlı bir şekilde te- min etmek, ve - daha az müşkül olmı- yan bir iş bütün enerjilerin kalkın- ma işinde elbirliği etmelerini hazır- lamak için çok otoriter bir politika icabedecektir. İspanyol harbının bir diktatörlü- ö n ko, kendi kendilerini besliyen mınta- kaları fethetmiş olduğu için, bu güç- lüğe hiç rastlamamıştır. Fakat Mad- rid, Barselona ve Valansiya, ve Ak-« deniz kıyılarının diğer kalabalık kı sınları, bir kere harb bittikten, istis- nai işler nihayete erdikten, dişardan gelen yardımlar kesildikten ve asker- ler terhis olunduktan sonra vaziyet değişecektir, *Hk Sivil harb neticesinin ona empoze edeceği diktatörlük karakteri hesa- ba katılmazsa İspanyanın yabancılar- la ilerdeki münasebetleri — sakkında doğru bir fikir edinilemez,. Şüphesiz, İspanyada — yahbancıları ğe Zamanımızda, hakiki bir diktatör- lük, —memleketin istihsali, istihlâki, teşebbüslerin faydası, gelirlerin mü- vazenesi, sermayelerin kullanılış şek li, kredinin istimali, iş rejimi — gibi, ancak bütün hâyat şartları üzerinde tam bir kontrol tesisi suretiyle müm kün olabilir. Fakat böyle bir kontrol, içeriden dışarıya kaçmaları olduğu kadar dışa- rıdan içeriye müsaadesiz sızıltıları yok etmek için sımsıkı bir surette kapalı olmak lâzımdır. Hem ekonomik, hem de politik sebebler dolayısiyle lüzum lu hale gelen bu kapalılık, ister iste- mez bir “otarşi” ye, yani hududların çerçevesiyle tahdid edilmiş vasıtalar- ler, Her iki taraf için bu bir ir, Harb bittil soenra bu his daha da artacaktır. İspanva ya- bancıları kusacaktır. Ve bu müşterel; hüsumet, hükümete, — isponyalları müstakil birlikleri şuuruna — eristir- mek için ilk manivelâ hizmetini gö- recektir. Fakat düşünülen ve söylenen ne o- lursa olsun, mesele burada değildir. halit etmesi, Almanyanın hareketine doğ- rudan doğruya yardım ve teşvik mahi- yetini arzeder. Çekoslovakyaya karşı Almanyanın yaptığı tehdidler, İtalya- nın yalnız diplomatik değil, filf müza- haretine de nail olacaktır. Esasen bu tazyik ve tehdidleri bilhassa İngiltere terviç eylemektedir. Konuşmalar ve konsey toplantısı Roma mülâkatı Milletler cemiyeti pl arifesinde vuku bulmal ihtimaliyle husust bir ehemiyet ikti- sab etmektedir. Eğer faşistlerin teca- vüz plânları Roma mülâkatı bakımın- dan tetkik edilecek olursa, Avrup vaziyetiyle sıkr sıkrya alâkadar olan fevkalâde mühim meselelerde millet- ler cemiyetinin kararlarına hareket noktasr teşkil etmelidir.,, Fransa : Habeş işinin konuşulması neden gecikti? Gazeteler, bilhassa Milletler cemi. — yeti konseyinin toplantısı ile meşgul olmaktadır. Gazeteler ekseriyetle, ha- beş işi müzakeresinin sonraya bıras kılmasını ve Negüsün birdenbire Ce- nevreye gelmeğe karar vermesini hay- retle karşılamaktadır. G ler, bazı entrikalardan bahsediyorlar. Bu tehi«s rin melhuz neticeleri hakkında görüş- ler değişiyor. Gazetelerin bir kısmı, habeş meselesinin ergeç halledileceği- ni, bi leyh böyle bir taahhürün Mesele, diktatörlüğün, kani ve kendisini saracak müşkülât yüzün- den hangi yab devletlerle mü bet tesisini tercihe mecbur kalacağını bilmektedir. » Şüphesiz, sivil harb nihayetlendik- ten sonra, İspanya, ancak bir yeniden inşa işine giriştiği — takdirdedir ki * iğtük e b â la milletin bir kapalı ek yaşamasına sevkeder. Halbuki, İspanya, tabit şartları i- tibariyle, böyle bir rejim içinde yer- iyet, l kavuşa- bilecektir. Bunu ise, hangi — harici yardımlarla ve hangi — mübadelelerle elde edebilir ? ve diğer yan- Bir dan İngil leşmeye pek az müsaid bir n kettir. Sivil harbın onu sürüklediği politik rejimle, bu dramı takib ede- cek olan rejimin ekonomik ve sosyal önü ül h yt &. a tabit imkâ İrkel da pek va- Posta saat 19 İstanb mektub hbu.l.ıdırhd.“ Teahhütlü 18 e kadardır. Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20.Her akşam 19.15 ve 19.50 de pııınod:ıpuınbo Samsun hattına sürat.) * Hergün 9,35 (Kayse- Diyarbakır hattı Zonguldak hattı Kırıkkale'ye rayotobüs GÜNDELİK Hicri - 1357 Rebiül'evvel: 12 8. D. Güneş: 4 45 Rumf - 1354 Nisan: 29 s, D. Akşam: 19 17 T N Ankara Borsası 11-5 - 1938 ÇEKLER Açılış — Kapanış — — ç Londra Nevyork Paris Milano Brüksel Atina Cenevre Sofya Amsterdam Prag Madrid Berlin Varşova Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama ö Moskova 23.8175 Stokholm 3.08 ESHAM VE TAHVİLAT 1933 türk borcu 1 — 19.678 — 19.70 2.7258 # ayünei Sıvas - Erzurum saydı. Müdhiş bir istirab çekiyordum. İşte günün birinde kocam, gelerek bu kasabada bir memuriyet teklif ettikle- rini söylediyi zaman sevinçle boynuna sarıldım. Sonradan düşündüm ki bel- :; da hakikati his etti de bana bir şey lemeden bu çareyi düşündü. Şimdi burada çok rahatım. Onun is- Mi ve şöhreti gazetelerin bile uğrama- dığı bu sakin ve ıssız kasabaya erişe- Tez. Şimdilik, bundan başka bir arzum yok. Maziyi kalbime gömmek ve artık hiç bir şey hatırlamamak istiyorum.” Hikâyeci him bir tezad göze çarppmaktadır. Bu tezadı görmezlikten — gelmek, insani tahminlerinde yanıltabilir, DU Evvelâ Tamperaman meselesi, İspanyol tamperamanı ne rusun, ne al ve ne de İtaly tam- peramanına benzer, İspanyol son de- rece ferdiyetçidir. Ferdciliği bu de- receye çıkarmış bir milleti sivil har- bın hızından vazgeçireceğini sanmı- yorum, Bilâkis. Yangın ateşi söndür- mez, Sonra, muhtelif mıntakaların an- aneleri, âdetleri ve idealleri d ki ayrılıklar gelir, İspanyanın bu di- kenli, her yerden daha dikenli man- zarasını herkes bilir. Bir diktatörlük, ancak her şeyden önce, hiç bir zaman hakkiyle yapılmamış olan birliği vü- cude getirdiği takdirde sağlam ola- 'bilir. Aksi halde, derhal kendi ara- sında inki: ğ l Bu va- dan (Almanya ile mütesanid olarak) hiçbir ehemiyeti olmadığını yazarken diğer bir kısım matbuat ise Fransanın da müzaharet ettiği ingiliz realist si. — yasetine bunun zarar verebileceğin. —— den ve hattâ Fransa ve İngilterenin İ- talya ile olan münasebatını müşkülleş. YlranaSin Ha nT Nöğüz'ün bilüirü lüzimgeler 'er Pöti Parizyen diyor ki: “İtalya ile anlaşmaya ve Romaya bir ğ bilyük elçisinin gönderi $ ne mani olmağa çalışan mahfiller ingi- İtalya İspanya üzerinde kolayca mu- tabık kaldılar. Fakat bu mutabakat müphem bir formüle istinad etmek- tedir. Gerek İngiltere, gerekse — İtalya, her türlü müzakerelerden daha kuv- vetli olan hâdiselerin en büyük payı kendilerine garanti edeceğine inan- makta değil midirler? Her ikisi de hesaplarını ayrı donelere istinad et- tiriyorlar, İngilizlere göre, İspanya, çok kre- diye, istikraza, ve kendini toplamak için kârlı bir ticarete ihtiyaç hissede- cektir. Şu halde Londraya baş vur- mak mecburiyetinde kalacaktır. İtalyanlar ve Almanlar için, İspan- ya sert bir diktıtörlüğe ve totaliter rejime mevud bir memlekettir. Bu i- tibarla, “demokrasi'lerin politik sos- yal ve ekonomik sirayetine tehlikesiz koynunu açmayacaktır. Yani mübade- leleri, müşavirleri ve satıcıları için tercihan Roma ve Berline baş vura- caktır. İspanyanın, Fransaya sırf husume- ti yüfünden baş vurmasını önlemeye ğray ziyet, İspanyada, meselâ, esasen ta- etmiş italyan birliği üzerinde çalışmış bir duçenin, —veyaırk te- zini ortaya atmış olan bir führerin ihtiyaç duymamış oldukları daha bü- yük bir tazyike lüzum hissettirecek- tir. Nat 14 #iml Sovyefler birliği “Müşterek bir tecavüz plânı,, Jurnal dö Mosku, Roma mülâkatın- dan bahsederek diyor ki: Göç T göçü menediyorlar: Bu yasak bu jimleri kendi içlerine kapanmaya sevkeden ekonomik ve politik — mo- tiflerin umumi — heyetine bağlıdır. İmdi, ispanyol milleti için göç da- ima tabit ve lüzumlu bir hareket ol- ştur, İspanyanın, İspanya içind ziyade dışında ahfadı vardır. Bu va- ziyetin değişmesi için milli çerçeve içinde tabif servetlerin ve kârlrı iş imkânlarının yalnız bugün olandan de ğil, harbten evvel olandan çok daha yüksek olması icabeder. Bunun için endüstriyel vç zirat ıslâhat ve techi- Zat yolunda muazzam bir gayret lâ- zımdır. Çok daha müsaid şartlar için de on iki sene durmadan böyle — bir gayreti göstermiş olan B.» Musolini, göç davasının halli için bir impara- torluk aramak zorunda kalmıştır. Hem göçten, hem de imparatorluk tan mahrum olunca, bir yandan da şartlar bugünkünün aynı — kaldıkça, totaliter bir devletin iç emniyeti ve sosyal istinadgâhı olan, herk iş ve yiyecek temin etmek işi, ispanyol hükümeti için müdhiş surette la caktır. Şimdiye kadar Cnııı_g:ş;- liz- £ dekl y ehemi- yetini azaltmağa çalışryor. Habeşler, ileriye sürülmüş ve bu manevra ile İ- talya aleyhinde bir hareket vücuda ge- tirilmek İi iştir. Aynı d Çemberlayn ve Daladiye hükümetleri- 'nin de nüfuzu baltalanmak isteniliyor. Konsey ruznamesi, habeşlerin ve on- ları ilham eden avrupalrların kaprisle- ri yüzünden altüst olmuştur. Negüs şunu iyi bilmelidir ki, onun mukadde- ratı artık taayyün etmiştir ve impara- torluğu da artık ilelebet ortadan kalk- Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli 132335456067 8 9 h “Almanya ile İtalya d d derin görüş ayrılıklarına rağmen, Hit- ler ve Musolini, Romadaki görüşmele- rinden istifade ederek müşterek bir tecavüz plânı tanzim etmişlerdir, Hit- ler ve Musolini, İspanyada müştere- ken yaptıkları askeri hareketlerin bi- lânçosunu tanzim etmişler, ileride İs- Panyada yap ları plânlarını hazırlamışlar, Akdenizdeki bütün deniz bazlarının müştereken kullanılması meselesini tetkik etmiş- Ler ve nihayet iki memleket arasında üdahalaleri: y inın na karar vermişlerdir. Çekoslovakya meselesi Ay'ın d Easist ni lar, CEKRAN Zi D 5 Di # B 9. Soldan sağa: 1- Susuzluk duymak, 2- Düğmenin geçtiği delik - farsca su. 3- Sayı - bir nota, 4- Esirlik, 5- Aman - bir nota, 6- Asmaktan emir - çok titreyen 7- Kırmızı - üstün zıddı. 8- Mısırda güneş tanrısı - yemiş. 9- Ağrı - l şarki Avrupasındaki ü lerini artıracak usulleri de büyük bir itina ile gözden geçirmişlerdir. Alınan bütün hdıerlerdeze:luıolini ile Hitle- rinl_"— 1 kyay kırçll' ta- rafından yapılacak tecavüze İtaly ne gibi şartlar altında müzaharet ede- ceğini görüşmüşlerdir. Roma mülâka- Teyi l b Yukarıdan aşağıya: 1- Film gösterilen yer. Bi 2- Gazetemizin adı - yumurta içinin ren Bi, 3- Anadoluda bir kasaba - Alaz kelime. — | sinin ikinci hecesi ) Akarlar. 5- Plebisit 6- Serbest bırakmak - engin kelimesinin. ilk hecesi, 7- Trenin ü gittiği demiryol. "_p”gı rinde y 8- Sanat - mezarlıklara dikilen 9- İstanbulda orta köyüne Do

Bu sayıdan diğer sayfalar: