19 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

19 Mart 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 -3 - 1938 ULUS gLO Nat - İN 5 Dün Kamutay Fikret Sılay im baş- kanlığında topl. 1T 1938 yılı şubat ayı hesaplnnnı ve Bü- #Myük Millet Meclisi müştemilâtındaki eşyaya ait mazbata okunduktan sonra jorta mekteb muallimi yetiştirmek için d Gazi Terbiye Enstitüsünde açılan kur- sa devam eden muallimler hakkındaki h görüşülmesine geçilmişti Kültür Bakanımızın izahatı Bu münasebetle söz alan Kültür | Bakını B. Saffet Arıkan, demiştir ki: '— Bu £ zggen esin- e bul dığ Ât kadaşım Ziya Gevher Etili bu kursa iş- tirâk eden muallimlere maaş veya bir î' aile parası verilip verilmiyeceği hak- | kında benden bir sual sormuş ve heye- ti celile kanunun Mmüzakeresini tehir etmiştir. Arkadaşlar, bu esasen hükü- mctçe düşünülmüştür. Nitekim bütçe inizde de bu 1 bahsolmuştur. Malâmu âliniz bu mual- “imler orta tahsilin en sıkışık olan mu- allim kadrosunu takviyeye yarıyacak elemanlardır. Hakikaten değerli olan | bu elemanları mümkün olduğu kadar arttırmak arzumuzdur. Ve bunların, bir sene kadar derdi mıışetten azâde en |ri Kamutay dün toplandı JKurs gören öğretmenler kıdem zammı alacaklar Kültür bakanı proje hakkında izahat verdi Kursa giden muallimlerin yerleri Raif Karadeniz, Ziya Gevher Etıh - nin sözleri da bal iği biyet noktasına temas ederek “Ortada mahcubiyeti müstelzim bir şey yoktur. Yalnız anlaşamamazlık vardır” demiş ve demiştir ki: “Mezunen kursa devım eden lara maaş - veril Fakat onların yeri boş kalmaktadır. Ve bunlar ek mesai erbabından bu- lunduğu cihetle vazifeleri diğer me- murlar tarafından tedvir olunmakta « dır.” Raif Karadeniz sözlerine devam e - derek kursa iştirâk eden ilk mekteb muallimlerinin yerlerinin boş bırakıl - imkân bul dığına işaret et- miş, demiştir ki: “— Büdce encümeni yalnız para çok gitmesin, çok para vermiyelim hesabi - le meşgul değildir. İcabında bol para vermeyi iltizam etmektedir. Ancak icab etmediği halde lü yere pa- yorum ki, buraya gelen muallim maaş - ları mütefavit olduğu için daha evvel - den her hangi birini kadroya alarak maaş vermeye maddeten imkân yoktur. Bunun içindir ki hükümet daha evvel - ce bunların ailelerinin maişetlerine medar olacak bir miktar para vermeyi sıayı maliyenin müsaadesi nisbetinde derpiş etmiştir. Bu olduktan sonra zannederim kendilerinin arzuları tat - min edilmiş olur. Diyorlar ki bu sene-, de lim, bu sene deki bütün paralar sarfolunmuştur. Verecek para yoktur. Açık söyliyeyim, tevziat vak - tiyle yapılmıştır. Buna imkân görmü - yorum. Buyuruyorlar ki bunlar içinde 20 senelik muallimler vardır. Burada ya- nılıyorlar zannederim. Vakıa talimat- name lâakal üç sene muvaffakıyetle hizmet görmüş ve müfettişlerin iyi raporunu almış olanlar meyanından seçilirler diyor. Altındaki maddede bunların beş altı sınıflı muallim mek- tebi mezunlarından seçileceğini tasrih ediyor. Halbuki beş altı senelik mual- lim mekteblerinin ihdası altı seneyi geçmez. Bu yirmi sene nereden çıkı- yor bilmem ? Ziya Gevher Etili — Yani hepsi üç sene evelki mezunlardır. Saffet Arıkan — Onun için istir- ham ediyorum ki, esas kanun mevzuu Raif Karadeniz arkadaşımızın da izah ettikleri gibi gelipte muvaffak olmı- berei dan gidenlerin bir sene k ua Ankara radyosunda Toska Geçen hafta Ankara radyosunda Karmeni: büyük bir muvaffakiyetle oynamış olan gençler grupu evelki ak- şam da bize Toskayı dinletmiştir. Meş- hur fransız müellifi Viktoryen Sardu- nun aynı ismi taşıyan güzel eserinden hususi bir şekilde radyo için adapte edilmiş olan metin, stüdyo salon or- kestrasının refakatiyle oynanmış ve a- lâka ile dinlenmiştir. KGüzide gençlerden mürekkep olan bu grupun temsillerinde bilhassa dik- katimizi çeken nokta, çok temiz bir türkçe konuşulması ve türkçe şive ve telâffuza lâyikiyle riayet edilmesidir. Çünkü, bu en iptidat meziyetlere, bazı Pprofesyonel artistlerimizde bile rast- lanmadığı vâkidir. Florya Toska rolü- nü yapan Güneserin bu husustaki mu - vaffakiyeti de ayrıca zikre şayandır. Gelecek hafta perşembe akşamı Me- terlink'in şaheseri olan Monna Van- neyi oynayacağını öğrendiğimiz bu temsil heyeti, Ankaramızın sanat ve fikir hayatında, bilhassa hissedilen ti- yatro boşluğunu doldurmak bakımın- dan bir kazanç teşkil etmektedir.,, 'Teknik bir şekilde çalıştırılarak ye- tiştirilen bu gençlerin, ileride faali- mahrum kalmamaları içindir.Bunu ri- ca ederim diğerlerile karıştırmasınlar. Bunlarım ailelerine muayyen bir ücret vermeyi Maliye Vekâleti ve büdce en- ra tahsisinden de kaçınmak lâzımdır. Sonra biz bu işleri yaparken daima ada- let denilen prensipi göz önünden uzak bulundurmamışızdır.” Büdce encümeni mazbata muharri- üzakere olan kanun lâyi - kılarak heyeti iye ar güzidelerini seçmek çarelerini arıyo - ruz. Eğer biz bunların memlekette ka- lan ailelerine maaş verebilir ve en gü- zidelerini seçmek fırsatını bulabilirsek kendimiz için de birnimet sayacağız. Bu suretle bunların en iyilerini alabi- leceğiz. Bü mesele esas itibariyle hü - | kümetçe derpiş edilmiştir. Ve Maliye Vekâleti ile hali müzakeredeyiz. Büd - ce encümeninde de görüşeceğiz. Önü < müzdeki sene sıai maliye nisbetinde bir teklifte bulunacağız.” Kursa giden memurlar : maaş alır mı? ““ Maârif vekilini takiben söz âlan B. " Ziya Gevher Etili, bu muallimlerin ai - ! şünülmekte olduğuna dair Maarif Ve - kili tarafından verilmiş olan izahata teşekkür ederek bundan evvelkı bir hasının encümende müzakeresinde dik kate alınmış olan adalet prensipini an- latmış ve Maarif Vekilinin kursa de - vam edecek muallimlerin geride kalan ailelerine de yardım edilmesi hususu - nun tetkik edilmekte bulunduğu yo - lundaki ifadelerine temas ederek “ve- kilin bu izahatından ve teahhüdünden sonra orta yerde ne haksız bir muamele kalır ne de maaş şeklini değiştirecek bir lüzum ve sebeb...” demiştir. Ziya Gevher Etili kanunun her han- gi bir maddesinde adaletsiz olarak gör- düğü her hangi bir noktayı izah etmek her mebusun esas vazifesi olduğunu söyliyerek meseleyi ileri sürdüğü gibi basit görmediğini, orta mektep mual - i ile görüşerek bu meseleyi vak- ti merhununda huzuru âlinize getire- ceğiz. Muallim ihtiyacı dolayısiyle.. Mazhar Müfid Kansu (Aydın) — Orta mekteb muallimine ihtiyacımız olması münasebetile, ihdas edilen bu kurslara anladığıma göre kim ailesini besliyebilirse o gelebilecektir. Ben zannederim ki, ailesini besliyemiyen bir çok zekâ bunlardan mahrum kala - caktır. Bu hem böyle bir çok zekânın inkişafına mani olacak hem de memle- ketçe bu yüzden zarar edilmiş buluna- caktır. Demiş ve kursa devam edecek muallimlerin behemehal ailelerinin de iaşelerinin temin edilmesi lâzım gele- ceğini işaret ederek yapılacak yardı- mın bu sene mi gelecek sene büdce- sinden mi? temini İ bir ka- yetini gi k olan yeni Tadyo- izlet. y Muz için güzel bir başlangıç teşkil et- tiği muhakkaktır. Piyeslerin radyofonik adaptasyon- larının da çok maharetle yapıldığını söylemeliyiz, Radyo temsilleri, yalnız kulağa hitab ettiği için, tamamen ayrı bir görüşle hazırlanmak lâzımdır ve işte Ankara radyosunda bize dinleti- len yeni eserlerde bilhassa bunoktaya dikkat edildiğini memnuniyetle gör- mekteyiz, Frankistler ilerliyor! Hükümetçiler sonuna kadar mücadele etmeğe karar verdiler Salamanka, 18 (A.A.) — Umumi karargâh bildiriyor: Kaspe, Armori- sa ile Berge ve Molinos — kasabaları kıtalarımız tarafından alınmıştır. Bin- den fazla esir ve —mühim miktarda harb malzemesi elde edilmiştir. Bu meyanda 32 mitralyöz vâardır. İki düş- man tayyaresi düşürülmüştür. Barselon bombardıman edildi Barselon, 18 (A.A.) — Fecir vak- tindenberi Franko tayyareleri Bar- selonu üç kere bombardıman etmiş- lerdir. Saat 1.30 da yapılan ilk bombardı- man 20 dakika sürmüştür. Saat 3.30 da ikinci bir bombardıman daha ya- pılmıştır. Saat 7.30 da Franko tayyareleri, ıç- çiler işe giderken şehiri bir kere da- ha bombardıman etmişlerdir. Bir kaç dakika içinde otuz kadar bomba düş- müştür. İngiliz kabinesinin uyandırdığı hayal inkisarı Madrid,, 18 (A.A.) — Halk B. Çem- berlaynin İspanya hakkındaki beyana- ti yüzünden hayal inkisarına — uğra- mıştır. Bütün gazeteler, muhafazakâr fır- kada bir tefrika husule geleceği ve bu halin baş vekili iktidar mevkiini terketmek zorunda bırakacağı ümidi- ni göstermektedir. Barselon, 18 (A.A.) — İki saat ka- leri kadrosuna alınan ilk mekteb mu - allimlerinden edilen istifadeleri mem- nuniyetle işaret ederek bu muallimle- rin ailelerinin iaşelerinin temini için hükümetçe alınan tedbirlerin bir an evel alınması temennisinde bulunduk- tan sonra esas mevzuun kursta - geçe- cek müddetin bu muallimlerin kıdem müddetlerinde nyılmuım te;kıl eden rara bağlanması için ilk önce bunun ne kadar bir paraya ihtiyaç gösterece- ğinin bilinmesi lâzım geleceğini söy- lemıştır. 1 “*tasvibini i Şi Hatibler tarafından ileri sürülen bu son mütalealara karşılık olarak Saffet Arıkan şunları söylemiştir : & âml dar süren kabine toplantısından son- ra çıkarılan resmi tebliğde, hüküme- tin iç ve dış vaziyeti tetkik etiği, mü- him siyasi ve asker? tedbirler aldığı ve sonuna kadar mücadeleye karar verdiği bildirilmektedir. Henday, 18 (A.A.) — Dün akşam- danberi fransız « İspanya — hududu Fransa tarafından her türlü eşya icin idhalât ve ihracata kapanmıştır. «| Rio dö janeiroda bir için büyük bir isabetle tesis edilen bu kürsun muvaffakiyeti için bizzat Maa- rif vekilinin sarfetmiş olduğu mesaiyi toplantıda & | i esna - sında büdce enci i L h riri tarafından verilmiş olan izahata te- maı emtiş ve demiştir ki: '— Büdce encümeni mazbata mu - harriri Raif Karadeniz, encümen namı- — na dedi ki, büdcemizde böyle bir taa - mül yoktur. Ben de bir iki şey saydım. “Hattâ mahcub da oldum. Demek ki böyle bir şey yokmuş dedim, Şimdi tet- — kikatımdan anlıyorum ki, bu mahcu- biyet bana raci değilmiş.” Ziya Gevher Etili, bey de - ikrederek kursa devam edenlerin her hangi bir şekilde olursa olsun aileleri- nin bakılmalarını temin etmenin bir hak meselesi olduğunu söylemiştir. Kültür Bakanımız kürsüde Bunlara karşı Maarif Vekili demiş - tir ki “— Arkadaşlar, Ziya Gevher arka- daşımız, ben kendilerinin kürsüdeki sözlerini tahdit mahiyetinde söz söyle- diğîm manâsını çıkaracak ifadede bu - vam ederek, memürlarını kursa tâbi tuttukları müddetçe maaş veren bazı | devairin isimlerini zikrederek demek | ki demiştir: “Memur olduğu halde kursa devam edip te maaş almak bizim mali usullerimiz içindedir ve mevcüt - tur,” Ziya Gevher Etili, kursa devam D eden muallimlere maaş verilmesi lüzu- mu etrafında görüşünü bir defa daha | İzah etmiştir. dular. Her zaman söylediğim gibi gene de arzediyorum. Bu gibi işlerde devlet ve millet kürstüsü daima açıktır. Bilhassa ben böyle yapılmasını rica e- derim. Binaenaleyh böyle bir şey varit değildir. Müdafaa ettikleri tez, bir ta- raftan idarei hususiyeler verebilir, di- ğer taraftan idarei hususiye veremez devlet büdçesine alınsın. Bundan hıngııınî tercih ediyorlar anlıyamadım. B ar k İsti- Yazan: Margörit Randü YEŞİL DEFTERJ | Cimmi; — Muhakkak eve dönmüş olmalıdır, dedi ve şoför Betters'e talimat ver- mek için dışarı çıktı. Cimmi hole geçmek üzereyken Jo Plumer dairenin kapısını açıyordu. E- - Şikte bir polis memurunun iri yarı si- lueti göründü, | Hayslop, hizmetşinia cevabını işi- tince çok müteessir oldu. Hizmetçi: , —— Hayır, diyordu, Mis Neylor eve gelmedi. — Dâha gelmedi mi? — Hayir efendim. İsterseniz B. Neylor'u vereyim. Onunla görüşünüz. Biraz evel de o sizi aramıştı, Hayslop, Cimmi, diye haykırdı, Betti eve dönmemiş. Sonra telefonda Neylor'un endişeli GBesini işitti. — Betti nerede kaldı? Sizden çık- tmadı mı? Yemeğe gelmesi lâzımdı? — Bizden çıkmak mı? Fakat bize &elmedi ki! — Nasıl! telgrafınızı alınca, Re- Tayr'ın yanına gideceğim diye bura- çıktı. SEL Çeybler Gi SlreseklaL, — Ne diyorsunuz? Telgrafı kızımın mınık inda buldum, Size okuyayım ba- in. Hayslop: — Hay allahım, diye haykırdı, k Cimmil y ım, diy y , KOŞ Neylor telefona cevab verirken Cim- mi de holde biriyle konuşuyordu. — Bir dakika bekleyiniz, B. Neylor. Rezayr galiba haber aldı. (Sonra eliy- le reseptörü kapayarak) Cimmi, ne o- luyor? Diye sordu. — Bu polis memuru, Şehmers'in ya- ralandığını, hastahanede olduğunu ve beni çağrdığını söylüyor. Hayslop: — Bir kaza mı? Diye sordu. — Hayır, sir. Arkadan bir darbe ye- miş. Neye uğradığını bilmiyor. — Tehlikede değil ya? — Hayır sir, Bir kaç ğgüne kadar a- yağa kalkar. Fakat mutlaka size haber vermek istiyordu. — Yarın onu görmeye gideceğim. Bu akşam maatteessüf imkânsızdır. Teşekkür ederim, Bay memur, Ona haber verin.. İşi geri kalmayacaktır. Polis memuru Şehmers'e Rezayr'- binda bunun baî'ağ ölac:ıgx mıkdann Ancak Maliye Vekâleti ve büdce en- cümeni ile yapılacak müzakere sonun- da belli olmgını ve varılacak netice - nin heyeti iyeye arzol ğını söylemiştir, Meseleyi esasından hal.. Tahir Hitit (Manisa) — Şurayı Devletin kursa devam eden muallimle- rin maaşlarının verilmesi lâzım gele- ceği hususunda bir karar alıp almadı- ğinı sormuş ve Saffet Arıkan verdiği cevabda: “Hayır böyle bir şey yoktur,, demiştir. Söz alan hatiblerden 'Tahsin San (Aydın) — Üzerinde görüşülmekte o- lan kanuna dair bir şey söylemiyeceği- ni ve böyle bir kanun teklifinden do- layı Maarif Vekâletine müteşekkir bulunduğunu söyliyerek - ancak orta muallim yetiştirmek için alınan bu kararın - ihtiyacı karşılamaktan uzak bulunduğunu ve bu meselenin esasın - dan halledilmesi lâzım geldiğini ilâve eylemiştir. Kâzım Nami Duru (Manisa) — Kurstan geçerek orta mekteb muallim- gitti. O zaman Cimmi, telefonu Hayslo- pun elinden aldı. — Sizinle Rezayr konuşuyor, B. Neylor. Haydudlar hile vasıtasiyle kı- zınızı ele geçirdiler. Fakat onu mutla- ka bulacağım, Dışarı çıktığı zaman üs- tüne ne giymişti? Neylor, uşağa danıştıktan sonra kı- zının kıyafetini tarif etti. Cimmi: — Nerede olduğunu tahmin ediyo- rum, dedi, Hemen hareket ediyoruz. Endişe etmeyiniz, Ona fenalık yapma- yacaklardır, Hayslop: — Nereye gidiyoruz? Diye telaşla sordu. Betti ve Şehmers bir tuzağa dü- şürüldüler, değil mi? — Hayır, o Şehmers değildi. Cimmi alelacele sırtına bir seyahat paltosu geçirdi ve cebine bir tabanca yerleştirdi. — Hayır, Şehmers'i saat beşte yara- ladılar. Halbuki Betti beş buçukta 80- kağa çıkmıştı. Haydudlardan biri, kı- yafet değiştirerek Şehmers'in yerini aldı ve Betti'yi taksiye bindirdi, — Telgrafla söyledikleri gibi, de- ğil mi? Ah, şü melun herifler her şe- yi düşünüyorlar. Nereye gidiyoruz? — Viv'e söylediğim gibi Vatermer'e. — Fakat daha evvel Betti'yi kurtar- maya bakmalıydık. Cimmi, gülümseyerek; — Hadi, hadi, dedi, deli olma, U- İnutma ki 'ın otomobilde istirabrna terceman olduğu için ken - dilerine çok teşekkür ederim. Yalnız hudud bu olsaydı, yani muallim adedi- Rio dö Jeneiro, 18 (A.A.) — Polis hükümete karşı bir komplo meydâana çıkarmıştır. Söylendiğine göre bu ni arttırmak olsaydı. Bunun hakkındı daha uzun maruzatta bulunurdum. Bu- komplo bütün lekete yayılmış ol- duğu için yeşil gomleklıler teşekkü- lüne binlerce kişi tevkif e- nu müsaadeleriyle büdce müzakeresi veya her hangi bir suale cevab vermek üzere tehir ediyorum ve bu kanunun müzakeresini rica ediyorum. Bu müzakerelerin sonunda kanun aşağıdaki şekilde reye konulmuş oldu- ğu gibi kabul edilmiştir : * Orta okul öğretmeni yetitşirmek maksadiyle Gazi Terbiye Enstitüsün - de açılan kürslara devam etmiş veya devam edecek ilk öğretmen okulu me - zunu öğretmenlerden ilk okul öğret - menliğine dönmüş veya dönecek olan - lat ile orta okul öğretmeni iken mezkür kursa iştirâk etmiş veya edecek olan - larınm kursta geçirdikleri ve geçirecek - leri müddet öğretmenlik terfi kıdemle- rine zammedilir ve bu müddet için bun lara maaş verilmez.” Kamutay pazartesi gün ütoplana - caktır. yeşil şapkalı bir kadınla münakaşa et- tiğini bize tarif etmişti. Bu, vaka sa- at yedi buçukta Saseks'de geçiyordu. Halbuki çeteye mensub kadın saat al- tıyı kırk geçe kolunuza iğneyi saplı- yordu. Bu kadın iki yerde birden gö- rünemez. — Şu halde? — Viv yanlış gördü. Londrada yeşil şapka bir tane değildir. Ve Betti bu- gün bir yeşil şapka giymı;- Öcokl oto- mobil süratle y dilmiştir. Neşredılen resmi bir teb- liğde asayişin tamamiyle iade edildi- ği bildirilmektedir. Deniz kuvvetleri ile askeri kuvvetler hükümete mü- zahirdirler, Taşdelen suyunun makinesi yakında geliyor .İstanbul 17 (Telefonla) — Taşdelen membat için Almanyaya ısmarlanan yeni makineler bugün Hamburgdan yola çıkarılmıştır. Bu makineler gel- dikten ve yerlerine konduktan sonra membarn suyu daha fazla ve daha te- miz bir şekilde satışa çıkarılabilecek- air. Kadıköy evkaf müdürü ile bir doktor ve bir mühendisten mürekkep bir komisyon bu işle uğr ktadır. * ğunu unutmuştu. Jo Plumer de onlar- la beraber geliyordu. Ve üç apartıma- nın muhafazasını kurnaz Ah Sin'e bı- rakmışlardı. Her hangi bir tecavüz karşısında çinli polise malümat vere « cekti. Otomobil hareket ettikten az sonra Jo, lâstik sopasını unuttuğunu hatır- ladı ve onu almaya gelirlerken X D 7503 sahte numarasını taşıyan kırmı- zı otomobilin peşlerinde olduğunu Viv'in yanılmış olması pek tabitdir, Betti'yi Ballarat'ın evine gönderdiler, Çünkü bu malikânenin yerini bilmedi- ğimizi sanıyorlar. Hayslop, bu ümidle neşesi yerine gelmiş olarak sıçradı: — Hemen koşalım. Takib Hâayslop, bindikleri otomobilin ar- ka penceresinden bir türlü peşlerini bırakmayan bir otomobili tarassud e- diyordu . Asabi bir şekilde: — Otomobil gene peşimizde, dedi. Cimmi: — Sabırlı ol ,gelsin. Çete, Vater- mer'e gittiğimizden şüphelenmemeli- dir. Bunun için de Saseks'e teveccüh e- decek yerde şimal istikametinde gidi- yorlardı. Daha başlangıçta tali yüzlerine gül- müytü Acele ile lm'ek:; ederken Cim- görmüşlerdi. Haydudlar, takib ettik- lerini his ettirmeyi de gözlerine ala- rak, peşlerini bırakmak istememişler- di. Fakat Cimmi bu suretle takibten haberdar olunca, yolda haydudların a- rabasını ekmeğe karar vererek, Lond- ranın şimal istikametinde arabasını sürmeye başlamıştı. Kırmızı otomobilden kurtulmak â- deta imkânsız görünüyordu. Cimmi takibin sebebini öğrenmek istedi. Ten- ha bir yerde, Betters'e daha yavaş git- mesini emrederek kırmızı otomobili bizzat tarassuda başladı. Evvelâ arkadaki otomobil de yavaş- lar gibi oldu, sonra birden bire, için - dekile fikir değiştirmiş olacaklar ki, durmadan klakson çalarak süratle yanlarından geçti. Cimmi bu esnada Rebörn'ün zarif profilini görecek ka- dar vakit buldu. Otomobil tam bir kö- şeyi dönerken bir silâh sesi, arkasın - dan madeni bir gürültü işitildi, — Ne oldu? Diye sordu. Hayslop: ; Ankara sofu Buğday, arpa, tiftik... Dün, birkaç tanesini gezdiğim Ankara'nın şimal tarafı köylerinde başlıca mahsul bunlardır. Fakat biliriz ki cenub, şark ve garb köylerinde de başka şeyler bol bol yetişmez. Yumuşak çizgili çıplak tepeciklerin birbiri ar- dı sıra koşuştukları uçsuz bucaksız bozkırda gözler, ender tesadüf olu- nan dar vadilerin yeşilliği ile biraz avunur. Sonra, Bozkır, hep öyle tek renk- li, devam eder gider: Baharda göz kapayıp açıncaya kadar yeşil, bü- tün yaz sapsarı, güzün gene biraz yeşil, uzun kışta kapkara veya bem- beyaz.. Bozkır köylerinde yaşayanlar a toprakların verdiği buğdayla, ar« payla, tiftikle geçinip vatandaşlık haklarından faydalanacak, vatan- daşlık vazifelerini yerine getirecek « [ lerdir. F.k.t y e İ g AŞ pük ÇK K '" bozkır okuyor, bozkır medenileşi« yor. Bozkir halkını bozkıra bağlas mak için devlet de bugünden tedbir- lerini alıyor: Köyleri — ağaçlıyor, köyleri bahçeleştiriyor, köyleri sa« kinleri için daha sevimli ve daha ve- rimli hale getirmeğe uğraşıyor. Modern Ankırıdı, yani bu bozkır köy! ın da buyuk kalk ıııııde leri « ne al 1 vazifeler olduğunu dü- şünmeliyiz. Zengin Fransada, Amerikadan id- hal olunan 20 ton kadın elbisesinin ne gibi ince hesablar yapılmasma sebeb olduğunu dün bu sütunda o- kumuş olan kadınlarımız Ankara tif« de en kuvvetli propagandayı yapa- bilirlerdi. Ankara tiftiği nelere ya« ramaz! Ankara sofuna gelince; dün- kü Ulus'ta çıkan küçük bir haber, Türkiye tiftik cemiyetinin dokuttu- ğu sofları, şehrin birkaç mağaza« sında, maliyet fiatından 94 30 eksi « ğine sattırmakta olduğunu bildiri- yordu. Ankara sofu ile ne işler gö«< rülmez! Ankara sofunu yazlık elbi« seden perdeye ve döşemeye kadar her şeyde kullanabilirsiniz. Ankara kadınının zekâsı ipek gibi tiftiğe, yazın serin ve kışm sıcak tutan sofa | binbir istihlâk şekli bulabilirdi Asfalt caddeli, temiz bahçeli, mo« dern binalı, sinemalı, lokantalı gü« zel Ankarada otururken etrafımızı çevreliyen bozkır köylülerine fıydı- h olmak imkânlarmı da a çalışkan köylülere ve bu zarif Anka- ra'ya daha lâyık oluruz. - N. Baydar Romanya ve Bulgaristandan gelecek göçmenler İstanbul, 18 (Telefonla) — — Göçe men nakliyatına yakında yeniden baş lanacaktır. İlk partide Romanya ve Bulgaristandan 20 bin kadar göçmen getirtilecektir. Bunlar için Trakyada 3000 yeni ev yapılmaktadır. Para doğurtan dolandırıcı dört aya mahküm oldu İstanbul, 18 (Telefonla) — Bugün ikinci cezada Halim adında birine 700 lirasını makinede doğurtmak ve çoğaltmak vadiyle dolandıran Hasan dört ay suç ortağı Ali üç ay ayrıca da para cezalarına mahküm oldular. —O dılar, dedi. Betters isabet var mı? — Bilmem, sir. Korkarım bizi yols da bırakacaklar. Betters'in yanında oturan Jo: — Söl kanad kırıldı, dedi. — Anlaşıldı. Bu akşam bizi müca- dele harici etmek ııuyorhr Bekle- yin! — Yavaşlatayım mı? — Hayır, bilâkis onları yakalamak için süratlendirin. Bir fikrim var. Cimmi, yeni bir ilham gelmiş gibi heyecanlıydı. Otomobilin zeminine doğru eğildi; — Hayslop, bana şu benzin bidonu- nu ver. Çabuk. Betters, sen emirlerimi harfiyen tatbik et. — Pek alâ. Vay canına! Herifler bi- zi bekliyorlar. X D 7503'ün arka lâmbası görünmüş- tü. Karamaskenin adamları neticeyi öğrenmek istiyorlardı. — Mükemmel, Betters. Onları ya- kından takib et. Ateş ederlerse kork - :a Bize değil, otomobile nişan alıyor- K Betters: — İyi ama, ben de otomobilin için- deyim., diye homurdandı. Fakat gene emre itaat etti. Hayslop'un yanında yere diz çök- müş, Cimmi, fenerlerin Işığında par- layan kırmızı otomobile dikkat edi- yordu. Otomobılden bir kolun çıktığı- ni ve tabancalı bir elin kendilerine doğru uzandığını gördü. ( Sanu vax) h.'ı-ı-.. * KA See ,? e SAA YA Di FO LANS

Bu sayıdan diğer sayfalar: