13 Şubat 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8

13 Şubat 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ciano - B o Şire Tetla Bazetesi, “Yeniden kurulan dost- Tuk,, başlığı altında yazdığı bir makaleyi son İtalya - Türkiye Yabancı Gazetelerde Okuduklarımız. ULUS Aras görüşmesi etrafında İtalyanın Montrö könferansına iştirâk etmesine mani oluyordu. İngiliz - italyan Gentleman's Agree- mentin yapılması üzerine Akdenizdeki gerginlik umumt bir şekilde hafifledi görüşmelerine * ıznı::'.:m..ıı:;:k: sum Alman gazeteleri :;:5 lha sian. : ğ.,ım“înîı.? — neler yazıyorlar ::.5 ç di kadlalı. Si DK e yarna, a | Berliner Tagblat ve | Te Doi aa a b bir hamlede süpürüp atmak imtiyazları vardı Nitekim Kont Ciano ile Türkiye Dış Bakanı Rüştü Aras, Milâno tebliğ. derini, 1928 denberi âdeta iki devlet a- rasındaki münasebetleri - bulandıracak hiçbir hâdise geçmemiş gibi, o tarihte yapılmış olan İtalya - Türkiye dostluk paktına istinad ettirmişlerdir. 30 mayas 1928 tarihli olan bu andlaş- manın birinci maddesi der ki; “Bu andlaşmayı imzalayan her iki taraf da, ister politik, isterse - ekono- anik mahiyeti haiz olsun, diğeriniz Jeyhine olan bir andlaşma veya bağ danmaya girmemeyi teahhüd eder.., $ zecri tedbirlere iştirk etmiş bulunma- sının, Milletler cemiyeti — kararlarının âki taraflı andlaşmalardan daha ziyade mülessir olduğuna inanmasından — ileri geldiğini ve kendisinin diğer 50 müllet- de bir safta bulunması dolayısiyle de, İtalyanın, Ankaranın güttüğü politika karşısında, Milletler cemiyetine sadık kalan diğer milletlere - duyduğundan fazla bir iğbirar hissetmemesi — lâzım geldiği bürhannı ileri sürebilmiştir. Ancak, 1935-36 - kışında, Türkiye, İngiltere tarafından teklif edilmiş oe Jan Akdeniz yardım paktına girip Ak- deniz doğusunun emniyeti — için yapı- Jan deniz görüşmelerinde büyük bir ol oynadığı zaman, bütün - Akdeniz devletleri arasında, “Romadan en acr #özleri İngiltere ile Türkiye işitmişti. Türkiye ile İtalya arasındaki güç- dükler, itilâf devletlerinin cihan harbr politikasından doğmuştur. ürkiye, habeş anlaşmazlığında İ- talyanın cihan harbına girmesini temin eden 1915 tarihli gizli and- Taşmada, yakın şarka aid çok geniş öle Şüde tutulmuş vaidler bulunduğu gibi, Sen'Jan dö Morien gizli andlaşması da, aslan payı İtalyaya verilmek şartiyle, 'Türkiyenin Küçük Asyadaki toprakla» Fının taksimini ihtiva ediyordu. Cihan — harbında * osmanlı impa- Tatorluğu çöküp yıkıldı; fakat, Ata- türk Türkiyesi topraklarına el sürdür. emek için, tekmil güçlükleri yenme- sini bildi. Frankfurter Saytung gazetelerinden: İtalya sulh andlaşmalarında, yakın şarktan eli boş çıktı. O, galip devlet- Jer arasında en ziyade memnun olma- yan bir devletti; ne Adriyatikte ve ne de sömürge meselesinde tatmin edil. memiş olduğu için, Türkiye, İtalyanın yakın şarktaki yayılma - düşüncelerine karşı temkinli davranmak mecburiye- tinde İ On iki adanın ve Türkiyenin kara topraklarına çok yakın bir mesafede o- dan Kastellorizo adasının - İtalyanın e- dinde bulunması, — Müsolininin - yakın garkla ilgili sözleri, Ankarada asabiyet uyandırıyordu. '€m Türkiyenin ve hem de İtah yanın dış politikada Moskova i- de birlikte çalıştığı devirlerde görüş ayrılıklarının ortadan kaldırılmasına imkân hasıl oluyordu. İtalya, Fransa- 'nın kurduğu küçük anlaşmaya, bir mu. kabil siklet olmak üzere, bir Karadeniz paktı yapmak gayesini güdüyordu. Fakat Balkan devletlerinin bir kısmr ve hu- Susiyle Yugoslavya, velev pek uzak- 'tan bile olmuş olsa, Sovyetlerin tesiri- ir pakta - girmemek Güşüncesi gittikçe kuvvetlendi; türk - elen andlaşması hiç beklenmiyen bir meyva verdi; Balkan devletleri İtalya- 'nın faaliyetine lüzum bırakmadan ken- di aralarında birleştiler. Habeş anlaşmazlığı, Türkiyenin yü- künü bir taraftan hafifletti, raftan da ağırlaştırdı; hafifletti: çün- kü, İtalyanın yayılması, Doğu Afrika- # istikametini tuttu. Ağırlaştırdı: çün- kü, Doğu Afrikasında girişilmiş olan sefer dolayısiyle on iki ada süratle ve D Ka kdenizin şarkında asabiyet hü- A Çi yortu Habeş buranı 'ın ortadın kalkması, gergialiği, doğ: Tadın doğruya gidermediz Aldeniz yardım. gakt teahhücle feshedildi; Negüsün 'Cenevrede kabul gürmesi de, İtalya - türk anlaşmazlık noktası mev» cud değildir. DD çök çerebunda yeni bi başlamıştır: Musolininin 1 son- teşrinde söylediği nutuktanberi Maca- ristanın ilgili olduğu İtalya - Yugos- Javya yaklaşması, bulgar - yugoslav dostluk paktı, italyan - türk görüşme- leri bu yeni zincirin halkalarıdır. işaf Deyli Telgraf gazetesi, Cenevreden gelmekte olan Rüştü Arasın, İtalyanın Milletler cemiyetine avdet etmesi mev- Tuuna da temas ettiğini bildirmektedir. Rüştü Aras. Milânoda, yalnız bo- Hazların askerileştirilmesi — dolayısiyle nüfuzu çok yükselmiş olan bir memle- ketin dış bakanı sıfatiyle değil, — Bal- kan birliğinin bugünkü Başkanı sıfa- tiyle de konuşmuştur. Bu itibarla, İtal- ya ile tekmil Balkan kompleksinin ya- kınlaşmasından - bahsetmek mümkün- dür. Frankfurter Saytung - gazetesi de, “İtalya - Türkiye münasebetlerinde vu- zuh,, başlığı altında yazdığı — bir başe makalede, geçmişteki italyan - türk mü- nasebetlerinin tarihçesini yapmakta ve 1928 andlaşmasındanberi geçen günler içinde bu münasebetlerin muhtelif saf- halarına işaret ederek şöyle demekte- dir: - üştü —Aras'la — Kont Cianonun Milânoda - konuştukları - şeyler, yalnız, bir sonu değil, bir başlangıcı da ifade etmektedir. İngiliz - italyan Akdeniz andlaşması, sahil devletlerinin yeni anlaşmalara girişmelerini - kolay. daştırdı. Çünkü, bu vaziyette, bir tara- f tutmak mecburiyetinde kaldıkları herhangi bir anlaşmazlığa karışmış ol- muyorlar. Türkiye ile iyi münasebette olması Ttalya için çok ehemiyetlidir. Türk spor kurumu dergisini okuyunuz T ü Nnuyor.,, Aynı tarihli Mir gazetesinde “köşe yazan Seyaç da bugün “Doğru nüfuzu nazar,, başlığı altında aşağıdaki köşe- yi yazıyor: “Türkiye Hariciye - Vekili - Rüştü Aras, hergün biraz daha - avrupalı diplomat olarak tebarüz — etmektedir. Bu nüfuzu nazar sahibi ve - fevkalâde faal diplomat, halli imkânsız değilse bile pek zor görünen birçok meseleleri muvaffakiyetle neticelendirmiş bulu- 'nuyor. Rüştü Aras bütün bu halli müş- kül meseleleri muvaffakiyete eriştir. mek için münasip zaman ve fırsat bek- demekte ve bunları kaçırmamak diraye- tini göstermektedir. Türkiye Hariciye bu yolda çalışırken Akvam Ce- miyetinin muayyen çerçevesi d olarak beynelmilel meselelerle meşgul olmakta ve böylelikle Akvam Cemiye- tinin kırılan nüfuzunu da - telafi eyle- . Çanakkale boğazı mesele i kabiliye- tinin parlak bir eseridir. Son günlerde İskenderun sancağı hakkında elde edi- len mufafak netice de ayni mahiyette- dir. Şüphe yoktur ki bu diplomatın ka- iyeti tahtında gizlenen başka bir ha kikat da vardır ve bu, bolşevizm aleyh- tarlığı için bir dıvar halinde - bulunan bir Türkiyenin meveud - bulunmasıdır. Avrupa devletlerinin bugün Türkiye i- de anlaşmaları, kendi menfaatlerine üy- gundür. Bunu gören Rüştü Aras, yal- nuz İtalya ile bir yakınlık yapmakta is- tical göstermekle kalmıyarak bir yan- dan İtalyaya yakınlaşamk suretiyle bu memleketle Balkan devletleri arasında inde devamlı bir münasebet meydana getir. mek; diğer yandan da Türkiye - Yuna- mistan münasebatını takviye etmek çin çalışmaktadır. Rüştü Arasın takib ettiği sıyasa a. çıktır. Türkiye Hariciye Vekili her ta- Fafa avuç dolusu —dostane - nasihatler dağıtmaktadır. Rüştü Aras - Bulgaris- tan - Yugoslavya yakınlığından mem- 'nun olmuş ve bu yakınlığın Bulgaris- 'tanın diğer komşuları üzerinde de fe- yizli akisler yapacağını tereddüdsüz söylemiştir. Türkiye adamı, Belgrat gazetecilerine bu güzel misa- din Yunanistan ve Romanya tarafından da aynen tekrarlanmasını beyaa etmiş- tir. Filhakika bugün Belgratla Sofya a- rasında böyle samimi münasebatın bu- Tunması nasıl gayet tabil ise Sofya ile diğer komşuları arasında da iyi devlet sebetlerin yaşaması o nisbette Jâzım- dır. Devlet adamı Rüştü Aras, Balkan r K Diplomasisirin ' ğaferi “T.R. Aras, bu nüfuzu nazar sahibi ve fevkalâde fal diplomat, halli imkânsız değilse bile pek zor görüne birçok meseleleri muvaffakiyetle neticelendirmiş bulu- Sotya'da çıkan| İmir gazetesindeni meselelerinin — inkişafına aid olanbu işte de çok isabetli bir nüfuzu nazas göstermiştir. Onun bu görüş ve kanaatinin bir ax evel tahakkuk etmesinden başka bir dir leğimiz yoktur. . Bütün basın, Rüştü Arasıri Sofyada masıl karşılandığını, Milâno mülâkatı ile yugoslav - bulgar yakınlığı hakkına daki beyanataı ehemiyetle neşretmeler tedir. Bu beyanat türk basnında aynen çıktığından buraya almıyoruz. Etlik ve Keçiören: lilerin verecekleri su parası Belediye meclisi dün saat 17 de rcis wekili B. Feyzi Kütükçünün reisliğinde toplandı. Meclis kâtibi Bn. Makbule Ele deniz ilk olarak geçen celsenin zabıt hu- Tâsasını okudu. Bundan sonra Keçiören ve Etlik su tarifeleri hakkandaki encü- men mazbatası müzakere edildi. Bu şe- bekeye bağlı abonelerin de umumi tarie feye göre ücret ödemeleri kabul edildik Eski Şehremaneti tarafından yaptırı. dan Yenişehirdeki ev taksitleri ve faize deri hakkında geçen celsede meclise ge- en ve kavanin tarife encümenine havale edilen tezkere üzerine encümenin sere Gettiği mütalea muvalık görülerek, tek- lif veçhile taksitlerin uzatılması ve geç- miş günler faizlerinin kaldırılması karar- daştırıldı. Su işlerine yeni bir kamyon alınması, büdeede 11660 liralık münakale yapılma» #ı, Paris sergisi günlerinde Paris beledi- yesine ziyaretlerinin iadesi için 7000 li- Talık tahsisat itası, su işleri tamirhane şefinin ücretinin 85 liradan 125 Jiraya çıkarılması hakkındaki büdce encümeni mazbataları da reye konularak kabul e- dildikten sonra pazartesi günü saat 17 de toplanılmak üzere celseye nihayet ve- rildi. Ankara otomatik telefon direktörlüğü Ankara otomatik telefon müdürü B. Sadi Alasgil ve Zonguldak Posta ve tel graf müdürü B. Nurzat Arığsoy umum Mmüdürlükçe muvakkaten becayiş ettiril mnişterdir. Yeni müdür işine başlamıştır. — Tefrika: No 66 — CENGEL KiTABI : > » — S İKİNCİ Yazan: Çeviren: Rudyard Kipling Nurettin ARTAM Şimdi, şişman maymun katili, sakin ol! Boy- nuna bir dokunacak olursam, bütün Cengel- (de namın, nişanın unutulur. Buraya gelen insanlardan hiç birisi kabargalarının altında nefes alarak geri dönmedi. Ben, kıral şeh- Tinin hazinesinde bekçiyim! Kaa bağırdı: — Fakat karanlıkların beyaz kurdu, ben sana diyorum ki ortada ne şehir kalmıştır, ne de kral! Bizim bütün etrafımız Cengel ! — Henüz hazine buradadır. Fakat öyle o- Tabilir. Kayaların Kaa'sı biraz durda oğlanın kaçışını gör. Burada kaçıp kovalamak içi bir çok yer var. Hayat güzeldir. Oğlan, ileri geri koş bakalim da göreyim! Movgli, yavaşca elini Kaa'nın başına koydu: Bu beyaz nesne, şimdiye kadar hep insan sürüsündeki insanlarla karşılaşmış; benim kim olduğumu bilmiyor, diye - fısıldadı, bu avr kendisi istemişti; bırakta yapsın bu işi. Movgli, elindeki Ankus'un ucunu yere çe- virmiş ayakta duruyordu. Bunu, büyük y lanım başının arkasına gelmek üzere fırlattı. ve onu yere mıhlayrverdi. Bir an içinde Kaa- nn ağır vücudü çabalayan yılanın üzerine çullanmış bulunuyordu. Kobra - tepesinden kuyruğuna kadar felce uğramıştı. Gözleri ateş gibi yanıyor, alt. inç enindeki başı bir sağa bir sola sallanup duruyordu. Movegli'nin eli bıçağına gidince Kaa: — Öldür! Diye bağırdı. Bıçak çeken Movgli: — Hayır, dedi, ben yine yemekten başka bir maksatla öldürmeyeceğim. Fakat Kaa, sen buraya bak! Yılanı başının arkasından - yakaladı, bı- çakla dürterek onu ağzını açmağa mecbur et- ti ve üst çenesindeki zehir keseciğini gös- terdi. Bu kesecik, kararmış ve zamklanarak kararmıştı. Beyaz Kobra, Lir çok yılanlarda olduğu gibi, artık zehirsız yaşıyordu. Movgli: — Kurumuş! dedi ve Kaa'yı itip ankusu alarak beyaz Kobra'yı serbest bıraktı. Sonra kaşlarını Çatarak: — Kralım hazinesine yeni bir bekçi lâzım, idi, moruk, iyi bir iş yapmadın; - şimdi sen bir ileri bir geri koş bakayım! Beyaz Kobra, fısıldadı: — Çok utandım; artık beni öldür! — Öldürmekten bugün çok bahsedildi. Artık biz gideceğiz. Bu ucu dikenli nesneyi alıyorum; çünkü döğüştük ve seni ben alt et- tim: — Fakat dikkat et, bu, eninde, sonunda seni öldürmesin. O ölümdür! Hatırla ki o ölümdür! Bunun benim şehrimde bulunan bütün insanları öldürmeğe kâli gelecek bir kuvveti vardır. Bu, ey Cengel insanı, ne se- in, ne de onu senin elinden alacak olanın inde uzun zaman kalmaz. Bunun yüzün- den bir çok kimseler öldürülecektir. Benim kuvvetim artık kurudu. Fakat benim yapa- madığımı ankus yapacaktır. O ölümdür! O ölümdür! o ölümdür.! Movgli, deliğin içinden sıyrılarak tekrar geçide çıktı; mahzenden ayrılırken gör- düğü son manzara şu olmuştu: Beyaz Kobra, artık zehiri kurumuş ağzını sağında, solunda yerlerde yatan altın tasvirler üzerine vuru- yor ve “ölümdür!, diye fıslayordu. Tekrar gün ışığına çıktıkları için mem- nundular ve kendi cengellerine döndükleri zaman sabah güneşinin Ankus'un parılda- dığını gören Movgli, saçlarına yapıştıracak yep yeni çiçekler bulmuş kadar seviniyordu. Oğlan, üzerindeki yakutu oğup parlata- rak dediki: — Bu, Baghira'nın gözlerinden daha parlak; bunu ona göstereceğim. Fakat o mo: Tuk yılan, ölümden bahsetmekle ne kast etti? — Söyleyeyim. Fakat ben, kuyruğumun kuyruğunun senin bıçağını ensesinde hisset» mediğine müteessirim. Soğuk inlerde daima bir uğursuzluk vardır; toprağın üstünde de, altında da Lâkin şimdi karnım acıktı. Bu sak bah benimle beraber ava çıkarmısın? — Hayır, Bağhira, bu nesneyi bir defa görmeli. Uğurlu aviar! ,Senu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: