K : ? j Montrö Boğazlar konferans Montrö konferansı etrafında düşünceler hakkında dünya gazetelerinin yazdıklarını — sütunlarımıza al makta devam ediyoruz: Bugün okurlarımıza Lö Tan, Mesaje Daten, La Parol Bulgar ve Jur- 'nal dö Montrö'nün bu mevzu etrafındaki yazılarını sunmaktayız : Montrö konferansı ve bugünkü Türkiye Montrö'de çıkan (Jurnal dö Mon- *rö) gazetesinin başyazısından Bugünkü Türkiye'yi canlandıran te- şebbüs fikri hakkında şüpheye düşebi- Tecek olanlar, Türkiye cumuriyeti dele- gelerinin, Montrö konferansına iştirak edecekler, tetkika sundukları vesikala- a baksınlar. Orada bunu tam olarak öğe reneceklerdir. Genç türk cumuriyeti, Wendini bize sözle değil, resimlerle, istatistiklerle, maddi delillerle - bir kelime ile söylü. yelim - iş ile vakıalarla tanıtıyor. Faşist İtalya'nın kerametli - kalkın. ması ile mukayese edildiği zaman bir- gok noktalarda ondan üstün cihetleri görülen Kamâlist Türkiyenin çabuk kalkınması, harbsonrasr tarihi içinde hayret verici bir hâdise olarak kalacak- tır. Unutmamalı ki Mustafa - Kamâl'in Türkiyesi her şeyi yeni baştan ya- Tatmak — mecburiyetinde Kanlı Mücadeleler neticesi harbtan çok bitkin Bir halde çıkmıştı. Mütemadi - budan- yal formu içinde, sıyasal birlikten mah- Tum, derebeylerin nüfuz ve keyiflerine terkedilmiş bambaşka bir devir hayatı yaşıyordu. Sayısı pek az olan yollarda emniyet yoktu. Demiryolları, hemen hiç dene- Cek derecede idi. Kültür. bakımından Vaziyet aynr fakirlikte bulunuyordu. Maarif yeniden kurulacaktı. Orta ve yüksek tahsil esaslı surette ıslaha muh- taçtı. Bütün bunları bir irade ve deha a- damt başardı. Türklerin (Gazi) adını verdikleri adam Türkiyeye yalnız siya- Si istiklalini vermekle kalmadı, © tam manasiyle ve her şeyi tamam - yepyer bir devlet, türk cumuriyeti devletir yarattı. Bu devleti teşi dern bir fotm verdi, yarattığı ünkü canlı Tür- kive, Cumur Reisi Atatürk'ün ve etra- fint saran sadık, zeki adamlarının ese- Jısma arkadaslarını sermesini” bilmesi: dir, Türtiye Cumur Reisi hu mükemmsl sürette göstermistir. Türk delege heyeti Montrö'ye ge- çen türk cumuriyetini tanıtmak ga. yesiyle beraberinde bol bir “edebiyat” da getirdi. Bunlar, vaktalar, rakamlar, ciddi vesikalarla dolu ve kolayca tet- kik edilebilecek eserlerdir. ve Basın Genel Direktörlüğü tarafından neşre- dilmişlerdir. Bu eserlerden biri olan (La Turaule Contemporauie - Muasır Türkiye) Ka- mülist eserini A sından Z sine kadar tahlil eden 300 sayfalık büyük bir cild- kalkınmasına aid çok ehemiyet- Ti malümat vardır. Bu meyanda Cumur Reisi Kamâl Atatürk'ün, cumuriyeti onuncu yıldönümü dolayısiyle 1933 teşrininde sövlediği şu nutuk da var: Ar zamanda, çok ve büyük işler yap- tık. Bu islerin en büvüğü, temeli, türk kahramanlrğr ve yüksek- türk kültürü olan, Türkive Cumurivetidir. Bundaki muvaffakıveti türk mille- tinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göre- meyiz. Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetindeyiz. Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve '€en medeni memleketleri seviyesine çı- Karacağız. Milletimizi en geniş refa vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milll kültürümüzü, muasır medeniyet, Seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunlar için mağrurane 'ne bir hedef çizen, istediğini bilen ve bütün milletin güveni ve heyecanı ile işe satılan bir “Şef” in sözleridir. Ha- kikaten Türkiye bugün durmadan iler- liyor. Garb medeniyetinin bugünkü de- teceyi buluncıya kadar geçtiği yol üze- rinde durarak oyalanmıyor. Varifesini anlamış, mazisinlen mağrur ve istikba- şefi. ile modern icabların en seçiyor. İşin asıl hayrete de- ğer tarafı şu ki başka tarafta gördük- lerini kopye değil. kendi şartlarına uy- durarak tatbik ediyor. Tinden emin olan bu zeki millet, Bugün Anadolu, sayısız gelir kay- makları ve hudüdsüz imkânlar içinde Atatürk'ün gösterdi; bale dev a- olsinilaik yözüyez. Yeni Türkiyede her şeyin yeniden yaratılması lâzmmgeldiğini söylemiştim. Evet, her şey yeniden — yaratılmıştır. Türkiye'nin payıtahtr yoktu. Yabancı- Jarın kötü tesirleri altında kozmopoli bir İstanbulu payıtaht olarak kabul et- mek istemiyordu. Yeni baştan - ve tam manasiyle bir payrtaht yarattı. On sene €vel Ankara 15 bin nufuslu bir kasaba idi. Bugün geniş caddeleri, rahat evle- Fi, otelleri, bahçeleri, parklarr ve tesi- Satt son zamanda biten bol içme suyu ile 150 bin nufuslu modern bir şehirdir. 'Tarihte Ankaranın yaratılışına ben- zer hayret verici gibidir. Bu harikayı meydana getiren- den her fevkalâdelik beklenebili Türkiye, hem zen; Zengindi, çünkü mümbit ve feyizli olan toprağı bol mikdarda her çeşid mahsul yetiştirmeğe müsaiddi. Fakirdi, çünkü Kamâlizm inkılâbmna kadar bu feyizli topraklar Nuh zamanından kalma usul- derle ekiliyordu. Vergiler milleti harab etmişti. Ağaç kalmamıştı. Nakil vasıta- Tarından mahrumdu. İleriyi gören Mustafa Kamil yol yaptırmak ve ağaç diktirmekle işe baş- İadı. Yarım asır sonra Türkiye - bütün dünyanın en zengin memleketlerinden biri olacaktır. İnsan, (Muasır. Türkiye) kitabını. karıştırırken tek bir kişinin - çalışma arkadaşlarının bilgi ve fedakârlıkları- nan yardımı ile - 12 senede başardığı e- #er karşısında hayrete düşmekten ken- dini alamıyor. Bugün Türkiyenin sınaf ve ekono- mik teçhizatı tam bir kalkınma halin- dedir. Başarmak iradesine sahib böyle bir milletten her şey beklenebilir. Montröde Balkan antantının birliği Mesaje d'Aten gazetesinden: Konferansın karakteristik- cephele- rinden biri hiç şüphesiz Balkan antantı. Montrö'de sıkt bir temas halinde temsil edilmeleridir. Bu vaziyet 'aynı zamanda müzakerelerin cerey Bir yunanlı, B. Politis, konferansın ikinci reisliğine seçildi. Bir başka yu- nanlı, B. Agnidis de kâtiblik vazifesine B. Politis otoritesi ve hukuk bilgisi ile milletlerarası - toplantılarda kendini tanıtmış bir şahsiyettir. Fakat bu defa Montrö konferansının - başına imesinde Yunanistanın şarkt Ak- denizdeki hususi vaziyetinin ve boğaz- Jarr elinde tutan develtle çok sıkr dost- Tuğunun müessir olduğu söylenebilir. Konferans, B. Politis'i relslik makamı- getirirken vereceği kararr evelden ihsas etmiş olmaktadır. Elen hükümeti, daha ilk andan itibaren türk talebini sempati ile karşıladığını ilan etmişti. B. Titülesko da türk talebinin kabulünün hiç bir suretle Balkan antantı vaziyeti üzerine tesir etmiyeceğini ve bu key- iyetin revizyonizm ile alâkası olmadı- Hinı söyledi. Montrö ve Cenevre Paris'te çıkan Tan gazetesinin baş yazısından; 1923 muahedesinin boğazlar rejimi nin tadili için toplanan Montrö konfe- ransı dün çalışmalarını tehir etti. Buna mukabil Milletler Cemiyeti bugün top- Janarak İtalya'ya karşı zecri tedbirlerin kaldırılması hakkında kararını verecek. Diplomatik faaliyetler bu sırada Mon- trö ve Cenevre'de toplanmış bulunuyor. Diplomasinin işi ne Montrö'de, ne de Cenevre'de kolaya benzemiyor. Her iki sahada da memnun edici neticelere va- ct yolü hazırlamak İçin çok ba- rışsel bir fikirle hareket lâzım. Birkaç gün evel Montrö konferansının ne gibi gartlar altında ve ne maksadIa tonlantı. ya çağrıldığını yazmıştık. — B. Tevfik Rüstü Aras hükümetinin boğazlar hak- kındaki tezini konferansa izah etti, Türk talebi, prensip bakımından hak- li ve meşru göründü. Montrö'ye iştirak eden devletlerin bütün delegeleri türk talebini, ileri sürülen emniyet bakımın- dan tetkik edeceklerini ve meselenin bu bakımdan Türkiye lehine halli için bü- yük bir hüsnüniyet ve samimiyet pös- tereceklerini “müştereken bildirdiler. Bununla beraber fransız delegesi - B. Pol Bonkur, türk talebi ile ortaya çı- kan meselelerin karışıklığına işaret et- mekten geri kalmadı. Filhakika - harb gemilerinin boğazlardan geçme hakkı prensini münakaşası başladığı — zaman Sovyet — Rusya delegesi, ileri sürülen tahdid keyfiyetinin Karadenizde sahili bulunan devletlerden başkaları için tatbi-. kini istedi. Bu istek derhal İngiltere delegesinin ititazı ile karşılaştı. Diğer taraftan japon-delegesi de Karadenize geçecek harb gemileri için konmak iste- 'nen tahdidin Karadenizden — çıkacak harb gemilerine de şamil olmasını iste- di. Türkiye tarafından teklif edilen projenin, bir barb tehlikesi halinde mil- letler cemiyetini haberdar etmek şar- tiyle harb gemilerinin boğazlardan geç- mesini hususi müsaadeye tâbi kılan kıs- e bu husustaki noktai nazar ihtilafla- nt büsbütün artırdı. Japon delegesi, memleketinin Milletler Cemiyeti azası olmadığını ileri sürdü. Diğer taraftan B. Pol Bonkur, bazt memleketlerin Mil- letler Cemiyetinden ayrı olarak kendi aralarında bir takım karşılıklr muahe- deler imzaladıklarını ve bu muahedele- rin herhangi bir vaziyet halinde tatbik lerinin temini icab ettiğini söyledi. B. Litvinof, hükümetinin görüşünü mat. buata verdiği bir tebliğ ile anlattı. Bu tebliğde Sovyet Rusya, Milletler Cemi- yeti paktına dahil bir memleketin uğer- yacağı herhangi bir taarruz karşısında, bu memlekete yardıma gidecek devlet- lerin bütün harb gemilerine karşı bo- Şazların acık tutulması prensipi ri sürüyordu. Bugüne kadar İngiltere Sovyetlerin teklifine yanaşmış görünmiyor, daha ziyade japon teklifine — meylediyor. Montrö'de bulunmıyan fakat vaziyeti Cenevre'de aydınlandıktan sonra kon- feranta iştirak edecek olan İtalyanın ise Sovyet teklifine - karşı - itirazlarda bulunacağı söyleniyor. Montrö'de verilecek kararın Cenev- re'de almacak kararla çok alâkası var. Bunun içindir ki konferans çalışmasını tehir zaruretinde kaldı. Şimdi Montrö- de komisyonlar tekrar başlıyacak mü- zakerenin teknik noktalarınr hazırla- makla meşguldürler. Şu anda Milletler Cemiyeti ” görüş- melerinden ne gibi bir mantıki netice alınabileceğini kestirmek güçtür. Fran- sa ve İngilterenin evelce vermiş olduk- Jarr karara uygun olarak zecri tedbir. lerin kaldırılması kararı verileceği mu- hakkak gibidir. Bütün düşünceler, zec- £ tedbirler kalktıktan sonra İtalyanın tekrar Avrupadaki rolüne yeni müşkül- derle karşılaşmadan nasıl döneceği key- #iyeti üzerinde toplanmaktadır. Habeş Bursa, (Hususi) — Buradaki mer- hum Necati kız enstitüsünün senelik sergisi valimiz Şefik Soyer'le — askeri komutarı general Salim Cevad ve gok davetli önünde açılmıştır. Önce enstitü öğretmenlerinden Fahri Dalsar mektebin tarihçesini anlatmış, müesse- senin ev kadınlığında yaptığı değişik. likten bahsetmiştir. Sonra valimiz Şe. fik Soyer (bir millet varlığının temeli ni teşkil eden aile hayatının sağlamlığı kadınlığın bu vadide iyi yetiştirilmekle mümkün olabileceğini) anlatmştır. Va. limiz sözlerini bitirirken enstitünün bu Prensip Üzerinde çok çalıştğını ve mu. vartak olduğunu zikretmiş, ayrıca mü- taşıdığı merhum Ne- saygı ile anarak kordelayı” kes- miştir. Davetliler enstitü ve akşam ta- lebesinin bir sene içinde hazırladıkları muhtelif işlerin teşhir edildiği serginin irelerini büyük bir zevkle gez- Buralarda tül üzerine yapıl. mış aplikasyon, dantel anglez, - filitre, file, reşölye, anteb, hesab, venüs, büz. Gü, çin iğne, organtin üzerine sap işleri eşid çeşid gırlar, tuvaletler, roblar çok ince if edilmişti. Duvarlarda mes- imler vardı. Kapiton- ikları, renkli ve yün örme, kü- bik yaştıklar, muhtelif kumaşlarla ve- 've çok zarif çiçekler, en son moda mev. Bursa “Necati Kız Enstitüsü? nün senelik sergisi açıldı 2 TEMMUZ 1936 PERŞEMBi. simlik ve yazlık şapkalar, deriden ya pilmiş el çantaları ve eldivenler — gil eşya, kadın ve erkek bütün davetliler tarafından pok beğe Diyebi lirim ki: enstitünün sergisinde bulun. mıyan hemen hiç bir ev ve kadın eşya: yoktu. Akşam talebesinin sergisi de asıl mekteb talebesinin sergisinden he- men hiç farksızdı. Aynı eşya burada da göz alıcı bir intizamla teşhir edilmişti. Ssalonuna gelince: Burası bir. aile kadınının / öğrenmesi düzimgelen bütün işlerin nasıl yapıldığını — göste- ren canlı bir daireydi. Ameli olarak le- .me, halı temizleme, gümüş takımlariyle porselen, cam eşyası, çatal bıçak temizleme işleri, örgü, yama ve gorap tamiri, eskilerden bozulup yeni- Jeştirme işleri, ütü, kola, yünlü ve ipek- Ji kumaşların yıkanması, hattâ bir ça- maşir dolabınin bazırlanması gibi bir evin her türlü işlerinin burada nasıl ya- pıldığı gösteriliyordu. “Tabahat dairesinde pasta, konserve, reçel, kurabiye, turşu gibi muhtelif ye- necek şeylerin hazrlanma tarer ve bir gay veya yemek sofrasının - kurulması gibi işler teşhir edilmişti. Bastttünün sergisinde gördüklerimizden — yarmı ev kadınımızın nasıl yetiştirildiş iyi anlıyorduk. Bunlarr yetiştirenleri ve ev kadınlığımızda bu inkılâbı yapan- Tart içten bir saygı ile anıyorduk. Musa ATAÇ ——— — anlaşmazlığı umumi vaziyeti ” öyle bir şekilde altüst eti ki, zecri tedbirl. kaldırılması, 1935 ilkteşrininden —önce Avrupa'da mevcud beynelmilel işbirli ği havasının tekrar yaratılmasına kâ gelmiyecektir. Mali ve ekonomik sank. #iyonların devam ettiği aylar zarfında ve İngiltere - İtalya münasebetlerinin gerginlik devrelerinde Alplar'ın öbür tarafındaki fikirler adamakıllı işlendi. Bazt deliller'gösteriyor ki Roma ile Berlin arasında bir anlaşma olmamakla beraber hâdiselerin tesiri altında İtal- 'ya - Almanya münasebetleri çok değiş miştir ve faşist hükümeti, beynelmilel büyük meselelerden bazılarının evelce Fransa ve İngiltere ile baraber Stresa cephesinde düşündüğü şekilden büsbü- '*tün başka şekilde tetkikine taraftar o dacaktır. Yarın, müşterek emniyet organizas- yonunda, merkezi Avrupa politikasının istikrarı işinde, Lokarno - garantisinde İtalyanın vaziyeti ne olacak İşte bi tün bu sorguların ağırlığı zecri tedbir- derin kaldırılmasından sonra Cenevre müzakerelerinin üzerine basacak mahi- yettedir. vaziyeti (La Paroli Bulgar) gazetesin “Montrö'de celseler konferansın ilk başladığr günün havası içinde devam et miyor. Vakıa Türkiyenin boğazları tah kim isteği hiç bir tarafta ciddi bir mu- halefete rastlamıyor, fakat harb ve sulh zamanlarında boğazlardan geçecek harb gemilerinin tahdidi işi bi takım ihti- laflara mevzü teşkil ediyor. Bu ihtilaf Jarın altından Büyük Britanya ile Rus- 'ya arasında asırlardanberi devam eden rekabeti sezmek'güç değil. Sovyet Rus- 'ya ile olan münasebeti bakımından Ja- Ponya da ihtirazi kayıdlar ileri sürüyor. İtalyanın vaziyeti henüz belli değil. Fa- kat ne olursa olsun, şimdiden anlaşılı- yor ki boğazlarda yeni rejim, Ankara hükümetinin isteği veçhile Türkiyenin emniyeti noktasına istinad edecek. Bu aristan, daha bidayette türk talebini tasvib ettiği için prensip itibariyle tek- nik ihtilafa'ara iştirak etmiyecek. Mon- trö'deki bulgar deleğelerinin vazifesi boğazların yeni rejiminin bugünkü ti- Cari vaziyet ve şartları üzerinde daha fena mücesir olmamasını teminden iba- et kalacaktır. Esasen montröye iştirak 'eden Karadeniz devletlerinin menfaat- deri bulgar menfaati ile birdir. Bu ba- kımdan neticeden bizim için endişe et- mek yersiz olur. Bulgaristanın asıl menfaati boğazların seyrisefere açık bulundurulması noktasındadır. Başka mahreci olmadığı için Kara- denize sıkışmış kalmış olan / Bulgaris- tan, türk projesinin ikinci kısmı ile çok alâkalıdır. Bu itibarladır ki bulgar de- Jegasyonu reisi B. Dr. Nikolaef, yeni boğazlar muahedesinin bütün - Karade- niz sahil devletlerinin emniyetlerini karşılıyacağı bir şekilde tanzimi - icab ettiğini söyliyen fransız delegesi B. Pol Bonkur'a teşekkür etmiştir. Montrö'ye iştirak eden devletler a- rasında Bulgaristanın, 26 haziranda bir delegemizin söylediği gibi büsbütün ayrr ve hususi bir vaziyeti vardır. Bulgaristan, son zamandaki şartla- rın değişmesini ileri sürerek sulh yo- liyle boğazlar muahedenamesinin tadi- Tini istiyen Türkiyenin devletlere yap- tığı müracaatın müsaid - karşılandığı görmekle memnundur. Zamanla tatbik kabiliyetini kaybet- miş ahkâmın alâkadar devletlerin mu- vafakati ile değişebileceğine konferansı bir delildir. Muahedelerin bir taraflı bozulmasına asla taraftar ol mıyan Bulgaristan, emniyetini koruyas cak müsaadenin verilmesi için büyük devletlerden ümidini bir an bile kesmeş miştir.