ULUS SAYIFA 5 Sağlık bakımından : İ Nüfus sayımının faydaları 5 İLKTEŞRİN 1935 CUMAR'TESİ At yanş[arg k Yoldan: Pazar günü başlıyor Yüksek yarış ve islab kamizyonu ta- BELGRAD 1 — Teb ilminin son inkişafını temin ederek onun uluslara fay- dasını artıran sayısız metod ve yardımcı bilgiler arasında say> man, istatistiğin, bir kelime ile ra- kamın oynadığı büyük rol, bugün herkes tarafından kabul edilmiş- tir. Bugünkü hekimlerin eline 18 inci asırdan intikal eden tıb kitab- larında filhakika birçok hastalık- lardan, bunların - yayılmasından, artmasından bahsedilmiştir, fakat bunlar rakamı, nüfusa nisbeti be- lirsiz birer hikâyedir, verdikleri zararın ehemmiyeti tabiatile mev- hum kalmıştır, çünkü hastalığın yüzde kaç kişiyi, hangi ya;uı)ule: ri, hangi içtimai şartlarda, hangi mesleklerdeki... insanları yakala- dığı, ne nisbette ve en çok ki_ml_en öldürdüğü tesbit edilmiş değildir. Asıl halka verilmesi liıın-:gek_n bilgi noksan, zayıf ve hattâ hiç hükmünde kalmıştır. 19 uncu asiır tib kitabları bu bakaımdan biraz daha ileri, daha rakamlıdır. Bunlarda hıfzıssıhhat iminin ilerlediği ve halka müs- pet korunma Polları gösterdiği açıkça göze Çarpar, : Bugünkü tıbta ise gerek ilmiğ tekâmül, gerek hastayı iyileştir- me ve gerekse sağlamı hastalrk- tan koruma bakımından rakama ve istatistiğe dayanmak, birinci umde hükmündedir. Bugün artık bir eserde, bir bil- diriğde, hattâ bir derste sözü ge- çen bir hastalığın hangi cinste, hangi yaşta, nerede oturanlarda, göründüğü, ne derecelerde zarar verdiğini söylememek, o hastalığı hiç bilmemek, tanımamakla bir tutulur. Çünkü; hekimin bu has- talığıi tanımasından gaye; bir ikin- cı tesadüfde onu şartlarına baka- rak, seçtiği vasıflara bakarak sü- ratle tanıyıp iyi etmek ve sağlam olanlara da o hastalığa yakalan- mamak için o şartlara girmemeği öğretmektir. Bunu yıpıhılmek için her şeyden önce, kaç kişi ol- duğumuzu bilmeğe ihtiyaç vardır. 2 — Bir ulusun ortalama sıhi durumunu her an, en doğru ola- rak bilmek, devletin. hem hakkı ve hem de birinci vazifesidir. Do- ganlar mı, ölenler mi çoktur? Bu- na göre ulus artıyor mu, eksiliyor mu? Doğanların yüzde kaçı ölü- yor ve bu ölüm nisbeti bütün dün- yaca kabul edilen ortalama ra- kamlardan yüksek midir? Devlet bunu bilecek ki iş kötüye doğru gidiyorsa çaresini arasın, tatbik etsin. 4 3 — Vasıtalı veya vasıtasız o0- lazax şahıstan şahısa, hayvandan “insana geçen bazı hastalıklar ta- n.yoruz. Bir mahalle halkını, bir şebri, bir dünya parçasını kapla- yan, yayılan (bulaşık ve yayılıcı) birçok hastalıklar tanıyoruz. Ve bunlar çok zaman insan yığınları da büyük ölçüde ölümler y korkunç hastalıkların - ba- şında geliyor. Bir memlekette böyle bir has- talığın hüküm sürüp sürmediğini bilmek için kaç kişinin yakalan- dığmı gün geçtikçe tutulanların mikdarlarının artıp eksildiğini bil- meği üyaç vardır. Bunu aıı_lı_- mak için ise önce orada' kaç kişi- nin yerleşmiş bulunduğunu bil- mek lâzımdır. : 4 — Bir memlekette yerleşimiş bazı bastalıklar bulunabilir. Sira- yet bu hastalıkların kökünü al- ma/a mani olduğu için devlet ya- nış olanları tedavi :d:ıjek. aları bulaşurmzımak için k üsüllerle - bu hastalıklarla, saş yapar). Bu savaşta yerine ircok usuller kullanır. Bir zaman sonra tutulan yolda mu- vaffak olunup olunmadığını anla- mak, gerekiyorsa yolu değiştir- mek 'veya yeni bazı usuller ilâve ederek savaşı idare etmek ister. Muvaffakıyet veriyorsa — tuttuğu yolda devam eder. İşte böyle bir karar verebilmek için de hastanın, iyi olanın, ölenin sayısını bilme- ğe, daha önce de memlekette kaç kişinin oturduğunu bilmeğe ihti- yaç vardır. 5 — Bunca ilerlemeğe karşılık bâlâ sebebini bilmediğimiz bazı hastalıklar vardır. (Kanser) bun- ların başında bulunuyor ve bütün dünya, hayrete değer teşkilât ile bu öldürücü, kötü illetin sebebini arıyor. Her memlekette, her dün- ya kıtasında kanserin iklime, bes- leniş tarzına, mesleğe, yaşa, cin- se.. göre nisbeti aranıyor, toplanı- yor, bu suretle vücudda kanser çıkmasında muhtelif amillerin te- sirleri araştırılıyor ve böylece kanser yapan hakikiğ âmil aranı- yor. İşte bu işte de ilme bir yar dim edebilmek, sebebleri meyda- na çıkararak, mümkün ise, korun- mağı temin etmek ve nihayet bu gaddar illetin itfası için kullandı- gımız vasıtaların ne nisbette ve ne şartlarda muvaffakıyet verdi- ğini tesbit ederek ona göre bun- ları kullanmakta devam veya ıs- lah etmek için rakama, “nisbeti adediyeye,, istinat etmek mecbu- riyetindeyiz. Bunun için de her şeyden önce, her yerde ve her kö- şede kaç kişi bulunduğumuzu bil- meğe zaruret vardır. 6 — Devlet yurdun dört köşe- sine hekim gönderiyor, hekim sa- yım nütus sayısiyle yakın bir alâ- ka gösterir, muayyen mikdarda insana muayyen sayıda hekim lâ- zundır, o halde kaç hekim lJâzrm olduğunu tesbit için, keza muhte- lif kasaba, şehirlerde açılacak hasta yurdu dispanser, ve her ne- vi sosyal yardım teşkilâtı için nü fusun tesbiti zaruridir. 7 — Gerek devlet teşkilâtı, ge- rek kurumlar muhtaçlara, düşkün- lere.. yardım için hüdce ve teşki- lâtlarını nüfusa göre tanzim et- mek her noktasının nüfusuna gö- re hazırlık yapmak mecburiyetin- dedirler. 8 — Son zamanlarda Avrupa uluslarında, bilhassa büyük şehir- lerde doğum azaldığını gören ba- zı yazarlar beyaz ırk insanlarının bu gerilemelerine karşı sarı ırkın artmasından yana yakıla şikâyet ediyorlar. Almanyada 1873 de 1000 nüfu- sa doğumlar (39,7) olduğu halde bu rakam, 1932 de 15,1 re inmiş, yani binde 62 nisbetinde azalmış- tır. Fransada bu azalma 47 Dani- markada 44, Britanyada 56, İz- viçre'de 49 dur. İşte ulusların, ırkların ileri ve- ya geri gidişlerini, evlenme, has- talık, çocuk yapma, çocuk düşür- me nisbetlerini tesbit ederek teh- likeyi veya tehlikeleri zamanında tanımaklığımız; hep sayım üzeri- ne kurulacaktır. Sayımın sağlık bakımından ehemmiyeti, temin edeceği fayda- lar saymakla tükenmez. Biz bura- da birkaç maddede muhtelif ceb- heleri hulâsa etmek istedik. Üzer- lerinde ancak birer satırla dura- bildiğimiz her bahis bir ulus, bir memleket için yalnız başıma (ha- yati) olabilecek kadar mühimdir, Ulusumuzun ileti atılmalarile dolu olan, yaşamak kudret ve hak kını dünyaya tanıtan bir devirde yaşıyoruz. İnkişallarımızın ölçül- mesi, her zaman tehlikeden uzak olarak garanti aitında bulundurul ması için üzerinde ehemmiyetle duracağımız işlerimizden bir ta- nesi de muhakkak ki — sayımdır. Bunun için sayımın diğer bakım- dardan ve bizim ihtisasımız dışın- da olan faydalarını bir tarafa bı- rakarak diyebiliriz ki sayım, sağ- lık bakımından uluslar için haya- ti iştir, bu bakımla her vatandaşın ona yardım etmesi de milli ve va- tani vaziledir. Operatör Kâzım İsmail GÜRKAN 'Tıb fakültesinde doçent rafından hazırlanan Ankara ili sonba. har at yarışları yarın haşlıyacaktır. Koşular her yıl olduğu gibi altı haf. ta sürecektir. Bu mevsimde memleke- tin ber tarafında yapılmakta olan ko: Şular yavaş yavaş bitmekte olduğundar bütün yarışçılar Ankara koşularına gel. meğe başlamışlardır. İlk hafta olmasına rağmen yarışlara yazılar at sayısı otuza yakındır. Son. raki baltalarda bu mikdarın çok arta- cağı umulmaktadır. Bilhassa yarım kan ingilir taylara mahtus koşularla yerli ve arab atlara mahsas koşulara bu yıl her tarafta fazla at girmiş ve koşular her zaman güzel sonuçlar vermiştir. An- karada da aynı güzel koşuları seyrede. ceğimize şüphe yoktur. Her zamanki gibi koşulardan evel, birge bahis meraklılarına koşularda ka. zanması umulan at ve kısrakları gazete- mizde tanıtmağa çalışacağız. Pazar yapılacak koşular hak ğimiz malümatı aşağı ya. kında ediz ziyorüz: Birinci kaşu: Üç yaşında ve hiç koşu kazanmamış yarım kan ingiliz er. kek ve dişi taylara mabsustur. Mesafe- si 1200 metredir. Koşuya Neclâ, Erten, Uğur, Bora, Uyar ve Kuhinur isminde altı tay ya zılmıştır. Bu taylardan Bora ve Erten şimdiye kadar koşu koştukları için ra. kiplerine göre koşuda daha fazla piş. mişlerdir. Fakat, ilk koşusunu koşacak olan, Kuhinur bu mesafeyi kesilmeden bitirebilirse koşudaki şansı fazlalaşır. İkinci koşu: Üç ve daha yukarı yaş- ta ve 1935 yılı içinde 500 liradan fazla ikramiye kazanmamış arıkan ingiliz 2t ve kısraklara mahsustur. Mesafesi 1400 metredir. Bu koşuda Barç, Göosser ve Şoram- po isminde üç at koşacaktır. Gosser koşuya tamamile hazır bir durumda ol. madığı için şansı azdır. Barç için de mesafe biraz fazladır. Çok çabuk bir at olan Şoromponun birinciliği beklene. bilir. Maamafih birge bahiste Barç da ihmal edilemez. Diğer koşularla çifte bahis hakkında yarın malümat verece- * ğiz. A H Bir arkadaşımız daha evlendi Yazıcı arkadaşlarımızdan B. Hıfzı Oğuz Bekata ile şehid yüz- başı B. Seyfeddin kızı Bayan İs- met Bekatanım evlenme - töreni dün gece Ankara halkevinde ya- pılmıştır. Tören dolayısiyle süva- rede şehrimiziyi pek çok sayın kim- seleri bulunmuş ve süvare gece yarısına kadar coşkun ve samimi bir neşe içinde uzamıştır. Yeni ev- H çifte uzun ömürler ve iyi gün- Jer dileriz. Fransız bakanlar kuru- lunun toplantısı Fransız Bakanlar kurulu dün topla- narak B. Lavalin izahlarını dinlemiş ve dış bakanının İngiltereye vereceği ce- vabı kabul etmiştir. B. Lavalin görüşlerile mutabık olan kurul, bundan sonra Cenevrede yapıla. cak konuşmalar için kendisine güveni. ni bildirmiştir. Havas ajansının Cenevreden öğren. diğine göre, B: Laval, İngiltereye veri- lecek cevab metnini B. Edene bildirmiş- tir, Buna göre, Fransa İngiltere ile Ak. denizde sıkı bir işbirliği yapacak, ve sosyeteye sadık kalmak — niyetindedir, Ancak Fransa, iş birliğinin, yalnız Ak. denizi değil, bütün Avrupa işlerini içi ne almasını istemektedir. Bay Laval dün akşam moanlekete hi tap ederek çakardığı bir bildirikte, ar kadaşlarının kendisine karşı gösterdik leri güvene teşekkür ettikten sonra, memleketin içindeki görüş farklarının ve parti ihtiraslarının yatışmaları ge - rekliğine işaret etmekte, Cenevrede bir partiyi değil, bütün — Fransayı temsil edeceğini söylemektedir. Bildicik sryasa ve diplomasi mah - fellerinde derin bir intiba uyandırmış tır. Büyük hadiseler başlangıcında bu kanulduğu kanaatle — söylenilmekte ve zecri tedbirlerin karar altına alınmış bir iş olduğundan süphe edilmemektedir, (Başı 1 ancı saytada) gözlere, ışıktan silüetini büyük bir demir köprü ardından çizer, Medeni bir şehire girdi gündüz beton balluğundan anlar- sanız, gece de ışık bolluğundan hissedersiniz. Harbtan önce Belgrad'ı gör- müş olanlar ondan âdeta şirin ve büyücek bir kasaba gibi bahseder- ler. Belgrad, 1918 den sonra, bü- tün balkan hükümet merkezleri gibi, dev adımlarla ve şaşılacak bir hızla büyüdü. Şimdi, bu üç yüz elli bin nü- fuslu slav şehrinde, Bükreşin ge- nişliğini ve monümantal çapını bulamazsınız bile, güzel ,binalar la örülü geniş caddelerinde aynı temiz ve medeni havayı teneffüs edersiniz. Büyüyen balkan şehir- lerinde, doğu, gitgide artan bir süratle kaybolmaktadır. Ve cad- delerinde çıplak ayaklı, beyaz en- tarili köylü kalabalığına daha az rastladığınız için, bir bak:ma, Bel- grad'ın daha medeni bir gösterişe sahib olduğunu bile iddia edebi- lirsiniz, Belgrad sokaklarında pitoresk tek tük rastlanan boşnak fesleriy- le arnavud keçe külahlarında top- lanıyor. Belgrad: Parlâmento Biribirine müvazi veya birihi- rine amud geniş, çok geniş, uzun, çok uzüan caddeler. Şehrin merke- zini teşkil eden kısımdaki hende- silik, Belgrad'ın, gelişi güzel de- Bil, fakat çok iyi hazırlanmış bir plâna göre büyümüş olduğunu a- Çıkça anlatıyor. Belgrad'ın başlıca taşıma va- sıtaları otomobil ve tramvaydır. Bükreş ve Atina'daki otobüs bol- Tuğunu burada göremiyorsunuz. Fakat tramvay, sokakların geniş- liği pek elverişli olduğu için, şeh- rin en uzak köşelerine kadar uza- tılmıştır. Şimdiye kadar şehire bağlılığı otobüslerle temin edilen Zemun'- la Belgrad arasında kurulması bi- ten tramvay hattının birkaç güne kadar açılacağı, ben orada iken söyleniyordu. Zemun, Tunanın karşıyakasın- da, daha yakın zamanlara kadar müstakil bir kasabayken, şimdi, hele merkeze tramvayla da bağ- landıktan sonra, Pireyle Atinanın birleşmesi gibi, Belgrad'ın bir maballesi haline gelmiştir. Zemun iş ve endüstri şehridir. Belgrad fabrikalarını bu, merkez- den biraz uzakça yerde kurmakla azıl şehri baca dumanından ve fabrikanın çirkinleştirici manza- rasından korumuştur. Belgradın türkler zamanından ç ? $I $ S-n Miche: kalma tarihiğ kıymeti yüksek es- ki eserleri yanında, çok güzel ye- ni binaları var, En yeni yapılarda görülen modern mimariğ örnekle- ri Solya'da rastladığım bazı ben- zerleri kadar — zevksizleşmemiz. Kübikte bile, göze hiç de hoş gel- miyen kuruluğa ve çıplaklığa kadar gitmemişler. Kubbeyi, sü- tunu ve rokokoyu atarken, yanıya haşmet ve güzelliğini veren şekil değişikliklerini yadırgamamıslar. Belgrad'ın, Tuna'nın yalnız bir kıyısında büyüyüp genişlemiş ol- ması esefe değer. Budapeşte, Tv ( bir çeşni almıştır. Halbuki Belgrad'da, nehir ke- narı, tarla ve köy olan karşı kıyı- nın çıplaklığı yüzünden, güzelli- ğinden çok şey kaybetmektedir. Paris modelini kendilerine ör- nek seçmiş olan Atina ve Bükreş yerine, Belgrad, Sofya gibi, Berlir modeli üzerinde yürüyor. Onun içindir ki hayat burada daha di- siplinli, daha az hareketli ve gece hayatı, nisbeten daha sönük. Bükreş ve Atina'da tiyatro ve sinemaların gece saat 22,30 da ve hattâ 23 de başlamasına karşılık Belgrad'da, saat 21 de gittiğim ti- yatronun ilk perdesini göreme- dim. Ve Bükreşte gece hayatının yeni başladığı bu saatte, şehrin merkezindeki cadde ve gazinolar yavaş yavaş boşalıyor, tenhalaşı- yordu. 1M milyon nüfuslu Yugoslav- yanın hükümet merkezi Belgrad- m,4 milyon nüfuslu eski Sırbis- *anın hükümet merkezi Belgrad 'a Belgrad: Aleksandr I. köprüsü nazaran büyümesi henüz bitmiş — değildir. Kenar mahallelerde, hâ- lâ eski devri gözlerimizde canlan- dıran tek katlı, kulübemsi binalar, yavaş yavaş yerini üç katlı, şirin ve temiz evlere bırakarak göcü- yorlar. On sene sonra yeniden görmekliğim kısmet olursa, Bel- gradı çok € 'ta değişmiş ve gü- zelleşmiş bulacağımdan şüphe et- Yaşar NABİ AARARAI e'nin kitabı w deresinde gazinonun müzik köşkü na'yı ortasına almak ve her iki kıyıyı çok güzel köprülerle biribi- rine bağlamak suretiyle hususi miyorum. Bir yılda yirmi altı dile çevrilmiş tek eser Kitabcılarda arayınız Yazan: Aksel Munte., türkçeye çeviren N. Baydar ? Basıldığı yer: Ulux Basımevi AAAARDARARDARARAARARARARKARKAARARARARARARARRRARARARARKAN