Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ç “ insiliz ulusuna şu beş soruyu- 7 HAZİRAN 1935 PAZAR Roma'ya bildirmiştir, fakat İtalya ve Bar lş balotail —D | ması demek olan hadisede görüleme- mektedir. Şüphesiz, Londra hükümeti Geçenlerde Lord Robert Sesil arımlz Almanyanın önergelerini Parise ve sormuştu: 1) İngiltere ulus - lar sosyetesinde kolmalı mı?” 2) Genel bir anlaşma ile si - l&hlar azaltılmalı mı? 3) Ar - “ gralesal bir anlaşma ile uçak - cilık kaldırılmalı mı? 4) Si - lâhların özel şahıslar tarafın - dan yapılması ve satılması ya- sak edilmeli mi? 5) Saldır - gana karşı, öteki devletler topluca hareket etmeli mi? Bu sorulara ingiliz ulusu, bazı'arı için 30 haziran tarih- Ni sayımızda da vazdığımız gibi 11 milyonu belan müs - bet cevablar verdi. İnciliz ca- zetelerinden —alıp asatıya kovduğumuz ba vazılar, ya - pılan #enoy hakbırda açık bir fikir vermebtedir. 28 baziran tarihli Mançester Gardi- yen gazetesi, barış balotajı hakkında Wazmış olduğu bir baş betkede diyor ki- İşin başında verilen oyların sayısı dört, yahut beş milyonu bulacağı umul- danuştu. Bugün bunların sayısı yirmi milyona vardığı görülmüştür., Halk, bu balotajda herhangi bir sryasal parti için yapılan oy vermelerden, genel se- çimlerden daha fazla önemli ve dikkat- li olarak oy vermeyi bir ödev saymıs- ,tır. Birçok seçim çevrelerinde oy ver- meğe giden gençlerin sayısı bütün seç- lerin yüzde seksenini bulmuştur. w Kalite bakimından da bu balo- tajın sonucu az ilgen değildir. Arsı- ulusal sıyasa meseleleri üzerinde veri- len oylar önemlidir. İngiliz halkının yüzde yetmiş dokuzu uluslar sosyete- gsinden yana oy vermiştir. Saldırgana karşı ekonomik tedbir- ler alımıp alınmaması için sorulan so- ruya evet! ve hayır! şeklinde verilen cevablardan yüzde doksan dördü böy- le tedbirler alınmasını uygun bulmak- tadır. Sonra oyların yüzde doksanı özel olarak silah yapılmasının yasak edil- Mmesini istemiştir ki bu sonuç, bu mese- le ile uğraşmakta olan komisyona eyi bir yol gösterse gerektir. «« Bu balotajın bu sekilde beliren sonucu içerde ve dışarda kollektif sis- temi ve uluslar sosyetesinden yana o- dan ingiliz sryasasını kuvvetlendire- cektir. Bundan başka, arlı da ulusun yardakçılığı olup olmadığı belli değil- dir yollu bir bahane uydurarak bu sıya- #«ağa eğilim göstermeyecek olan her- bangi bir kabinenin de kolunu, budunu kıracaktır. »« İngiliz kamoyu uzun boylu dü- şünüp taşındıktan sonra kararını ve o- yunu vermiş bulunuyor. Bunda şüphe , eedilecek hiç bir taraf yoktur. Deyli telgraf ve balotaj 28 haziran tarihli Deyli Telegraf gazetesi de balotaj için yazdığı bir baş betkede diyor ki- »« On bir milyondan fazla oy kâ- ğıdı doldurulmuş ve bunda yer alan yurddaşlar, bir sorudan başka bütün sorulara»yüklü bir çoğunlukla müsbet cevablar vermişlerdir. Fakat evet! cevab almış olmasına karşın olarak bir takım sorular esasta menfiğ bir deyim taşımaktadırlar. On bir milyon kişinin uluslar soz- yetesinden yana cevab — vermelerinde şaşılacak, umulmayacak bir taraf var mıdır? Asıl şaşılacak taraf, bu soruya yüzde üç nisbetinde hayır! cevabı ve- rilmiş olmasıdır. Bu soru, tıpkiı yaşlı adamlara emekli aylığı bağlansın mı, bağlanma- gn mı? diye sormağa benzer. Elbette berkes evet diyecektir. Silahlanma işi de böyledir. Buna herkesten beklenen en tabiiğf cevab, evet! dir. Sade biz değil, teori alanında bü- tün uluslar bu fikirdedir. Şu halde ba- botaj ile hiç bir şey yapılmış değildir. »« Bu balotaj birçok çevenlerde hü- kümete karşın bir girişi anlamına alı- mabilir. Eski başbakanın çıkarmış olduğu Yabancı gazetelerde okudukl B. Baldvinin söylevi ve fransız gazeteleri İngiliz Başbakanı B. Stanley Baldvin, 18 haziranda yapılan İngiliz — Alman deniz anlaşma- sının Fransa ve İtalyada uyandır- dığı hoşnudsuzluğu gidermek üze- re, İngilterenin Londra bildiriği ile Stresa'da saptanan prensiple- re bağlı kaldığını anlatan bir söy- lev vermiştir. Fransız gazetelerinden ala- rak türkçeye çevirdiğimiz aşağı- daki yazılardan da anlaşılacağı üzere, fransızlar bu sözlere inan- mamakta ve B. Göbels'in aynı gün, aynı iş hakkında verdiği söy- levi ele alarak, Almanyanın hiç de İngilterenin fikrinde olmadız. nı isbata çalışmaktadırlar. Entransijan, Paris — 1 7. 935 Dün, birisi İngilterede B. Baldvin, öteki Berlinde B. Göbels tarafından ol- mak üzere, iki söylev verildi. İkinci söylev birincisinin yorası yerine geçe- bilir. B. Baldvin, İngiliz — Alman de- niz anlaşmasının, Büyük — Britanyaca eskiden alınan yükenlere bir zarar ver- mediğini isbata çalışmış ve demiştir ki: “Uluslar cemiyeti paktı, ingiliz sı- yasasının temel taşı olmuştur ve 3 şu - bat tarihli Londra bildiriği, bizim programımız olarak kalmaktadır.,, İngiliz başbakanı, yeni paktın İn- giltereyi, Fransa ve İtalyaya karşı o- lan yükenlerinden kurtaramadığına da işaret etmiştir ve İngiliz — Alman de- niz anlaşmasının, silahların arsrulusal ve ihtimaliğ bir buclandırılmasına doğ- rü atılmış bir adım olduğu düşüncesin- dedir. B. Baldvin için kötü olan nokta, Dr. Göbels'in de aynı gün ve aynı iş hakkında söz söylemiş olmasıdır. Ne yazık ki, Rayhş'ın propaganda bakanı- nın kullandığı lisan, Büyük Britanya başbakanmınkine — hiç benzememekte- dir. Onun söylevi, ingilizlerin yaptığı bu tehlikeli girişimin Fransa ve İtal- yada uyandırdığı kayguları haklı gös- termektedir. B. Göbels'e göre İngiliz — Alman deniz anlaşması hiç de, arsıulusal bir sükün doğuracak bir iş birliğinin baş- langıç noktası değildir. “Tersine ola- rak, bu diplomatik belge, Hitlerin yar- dımcısına, Rayhş'ın kullandığı sıyasa- nın başkaları tarafından da tanınması gibi görünmektedir. B. Göbels diyor ki: “Biz yiğitlik gösterip bu işi başardık. Dünya yalnız kuvvetli devletleri sayıyor. İngiltere bizimle bir deniz anlaşması yapdıysa bu, Almanyanın yeniden büyük ve ege- men bir ulus haline geldiği içindir.,, * B. Göbels haksız mi? Onun söyle- vinde bizim her halde bilmezlikten ge- lemiyeceğimiz bir ders vardır: O da, dünyanın sahiden yalnız kuvvetli dev- letleri saydığıdır. Boş yere sızlanıp vaktimizi kay- betmiyelim; başladığımız — diplomat' konuşmalara devam edelim, fakat unut- mayalım ki, hiç kimse bizim kuvveti- mizden şüphelenemiyecek durumda o- lursa, sözlerimiz daha eyi dinlenile cektir. Londrada, arsrulusal ahlak üzerine kurulmuş kanıtlardan fazla, kuvvet üzerine kurulmuş kanıtlara karşı daha hisli davranılıyorsa kabahat bizim mi? ** Jurnal, Paris — 1.7.935 *« B. Baldvin'in, Stresa'ya giden hükümetlere vermeği lüzumlu gördü- ğü izahlar, ileride avam kamarasında daha açık olavak verilecek izahlar için pek de eyi bir beldek değildir. Söy- levdeki göze çarpan cümle: “3 şubat tarihli bildiriğin objektivitesine,, bağ- h kalındığını bildiren cümledir, Bu ne demektir, biliyor musunuz? İngiltere- nin, barışın kollektif olarak örgütlen- mesinden vaz geçmediği; hattâ bu ör- gütlenmeye, deniz silahlanma yarışı- nı durdurmak ve Hitlere geniş bir gü- ven kredisi açmak suretile, geniş bir yardımda bulunmuş gibi göründüğü; bu üsüulle, yabanice kanunlara dönmek arasında bir seçim yapmnak gerektiği demektir. Bu. arsrulusal anlaşmazlıkla- rın soravını, andlaşmaların açıktan â- çığa bozulmasında, güzel sözlerin ya- tıştıramadığı kaygu sebebleri görenle- rin üstüne atmak istiyen, tuhaf — bir ökemdir. Fakat Almanyada herkes, Hitlerin 21 mayısta verdiği söylevde kullandığı tatlı dili kullanmıyor. B. Göbels epey- ce gürültülü bir söylev vermiştir. Bu söylev hele, anglo-sakson liberalizmine en uygunsuz bir rejimin utkusunu ber- kiten sert yatıştırma hareketinin yıl dönümünde verildiği için, adam akıllı kışkırtıcıdır. Hitlerin 18 haziran tarih- Hi anlaşmanın utkusiyle şımaran pro- paganda bakanı, her türlü küstahlığı gösteriyor. Yahudileri ayakları altın- da çiğniyor. Papazlara kafa tutuyor. Kuvveti övüyor. Almanyaya hakkı ve- rilmediği için onun uluslar cemiyetin- den çıktığını söylüyor: -Almanya bu hakkı almıştır ve İngiltere de bu alışı onamaktadır. Bu cevab B. Baldvin için acıklıdır ve o bunu pek de hak etme- miş değildir. e. * * Eko dö Pari, Paris - 1.7.935 B. Baldvin Londra ve Stresa bildi - riğlerinin hâlâ ingiliz sıyasasını bağla- dıklarını ileri sürüp düurmasın. Me » leketi — İngiltere'nin fikir — değiştir - mesinden kârlı çıkmış olan B. Göbels, onun sözlerini yalancı çıkarmak için ortaya çıkmıştır, B. Göbels diyor ki: 418 haziran tarihli anlaşma ile İngilte re bizim hakkımızı tanımıştır.,, Fransa, İtalya, küçük anlaşma ve Sovyet Rus - ya adına söz söyliyen ve bu hadiseden zarar görmüş olanlarla, İngilteredeki ayrış partilerinin liderleri de başka tür lü düşünmüyorlar. B. Baldvin İngilte- renin Almanya ile ayrı olarak anlaşıp Berlini temize çıkarmasiyle, ileride fırtınanın ne tarafa gideceğini düşün- meksizin, fırtınadan korunmak istedi- ğini söyleseydi herkesi daha çok inan- dırabilirdi. İngiliz başbakanı İngilterenin bun- dan sonra ne yolda çalışacağını anlat- mak istiyerek, her zamanki kutsal for- mülleri tekrarlamıştır: Uluslar cemi- yeti, Lokarno, Stresa, Bu formüllerin anlamı yoktur. Bunlar, boş bir tapınak içinde yankılar Cenevre mi, B. Baldvin? B. Edene, geçen gün Musoliniden ne cevab aldığını — soru- nuz bakalım. Lokarno mu, B. Baldvin? Sir Saymenin, 7 ikinci teşrin 1933 te avam kamarasında, Ren paktını men- fiğ tarafından yoradığını — hatırlamı- yor musunuz? Yahut, hiç olmazsa, Fransanın nisanda yaptığı önergelere uygun olarak, birge güvenlikle bölün- mez barışa engel olmayan iki taraflı ve karşılıklı hava yardımı paktları yap- msağa hazırmısınız? Stresa mı, B. Bald- vin? andlaşmaların tek taraflı olarak bozulması hakikında ne düşünüyorsu- nuz? doğuruyor. İngiliz politikasının yalnız seçim- lerden esinlendiğini ve ilerisini dü- Fransanın ileri sürdükleri prensip dü- şünleri üzerinde durmayarak, italyan ve fransız cevablarının Londraya var- dıkları gün resmiğ olarak Almanya ile anlaşmayı yapmıştır. Gayet eyi niyet- lerle itiraf edilmek gerektir ki bu şe- kilde yapılan bir hareket, doğru bir iş birliği sıyasası yapmanın düzgün bir an'ayışiyle güç bağdanabilir. Biz, ingiliz hükümetinin İtalya ve Fransa ile iş birliği yapmağa devam etmek isteğin - de olduğundan şüphe etmiyoruz. Zater bunu, İngilterenin en açık asığları da gerektirmektedir, çünkü bu iki devle- tin yardımı olmaksızın Avrupada ve- rimli ve devamlı hiç bir şey yapilamaz; fakat bu isteğin yapılan işle de berki- tilmesi ve cidden faydalı bir iş birliği ile varılacak gayeyi bulmak için, kul- lanılacak metod ve usuller üzerinde u- yuşulması lazımdır. B. Stanley Baldvin, 3 şubat tarih- hi bildiriğde —anlatılan — noktaların, her zaman için ingiliz hükümetinin programı olduğunu ve bu programın olduğu gibi yeritileceğini içtem olarak umduğunu dün tekrar etmiştir. 3 şu- batta alınan kararların böylece berki- tilmesi, eğer İngiliz — Alman deniz İngilterede bile, zihin- anl ın günmeden işi oluruna bağlamak al da hareket ettiğini söyliyerek sözümü- zü bitirelim. ** *& Temps, Paris — 1.7.935 B. Stanley Baldvin, İngilterenin Londra deniz anlaşmasının imzalanı- şından sonra arsrulusal alanda gütmek istediği sryasayı anlatmak için, B. An- toni Eden'in Paris ve Roma yolculuk- Jarından sonra getireceği haberleri gözden geçirecek olan ingiliz kabinesi- nin yeni bir l İ tir. « B. Baldvin İngilterenin barışa ve ulusların uzlaşmasına giden doğru yoldan ayrılmak istemediğine; uluslar cemiyeti paktının, Büyük Britanya dış sıyasasının kilit taşı olduğuna; ve hele, İngiliz — Alman deniz anlaşma- sının, İngiltere, Fransa ve İtalya ara- sında Stresa'da kararlaştırılan şekilde bir çalışma beraberliğini küçültmek demek olmadığına özel bir ısrarla jişa- ret etmiştir. Başbakanımn bu sözleri, B, Eden'in Paris ve Romada hükümeti a- dına verdiğini bildiğimiz — inancalara epeyce uygundur; fakat, önce de söyle- diğimiz gibi bu gibi inancalar ne ka- dar içtem olurlarsa olsunlar, açık olan ve İngilterenin soravımı angaje eden hadiseleri güçlükle düzeltebilirler. İn- giliz — Fransız — İtalyan iş beraberli- ği sıyasasının, çalışmada biraz da uy- gunluğa ihtiyacı vardır, yoksa böyle bir iş beraberliğinin hiç bir anlamı ola- maz. Bu çalışma uygunluğu, İngiltere- nin Almanya ile iki taraflı bir anlaş- ma yaparak Versay andlaşmasının be- şinci bölümünü ağır bir şekilde boz- beyaz kitab, hâlâ birçok yerlerde ulus- lar sosyetesi ruhunun tersine bir belge sayılıyor . Bu beyaz kitaba karşın olan adam- larla saldırgana hücum edilmesini isti- yen halk kümesi biribirinin aynıdır. İngiliz ulusunun bütün yüreğiyle barış istediğini göstermek için böyle bir barış balotajına ihtiyaç yoktu. Fa- kat bu ulus, aynı zamanda, elden geldi- ği kadar yurd savgasında kuvvetli ol- mak- kararındadır. Taymis bu işe karşın 28 haziran 1935 tarihli Taymis ga- zetesi de “Soru ve cevab,, başlığı altın- da yazmış olduğu bir betkede diyor ki: Bu bolotaj kendine özel maddiğ ve yahut tinel bir takım ergelere var- mış mıdır? Bu, ingiliz kamoyuna yeni bir şey getirmiş midir? Bu karar, bugünkü ve yahut ya- rınki bir ingiliz kabinesine bir hareke- K te girişmek imkânını bağışlıyacak mı- l dır? ve bu balotaj olmasaydı ©o yolda bir harekete girisilemiyecek miydi? Deyelim ki başka bir örgüt çıkıp halka başka bir takım sorular sordu. Meselâ “bugünkü yaşayış standardı- nın yükselmesini istiyor musunuz?,, dedi. Bunun üzerine halkın tarife ka- yıdlarını, tecim kayıdlarını, harb borç- larını istemediği anlaşıldı. Bunlar ye- rine getirilebilecek midir? Bu balotaj, bugünkü kabineye şim- diye kadar bilmediği hiç bir şey öğ- retmedi ve arsıulusal sryasa alanında kendisine yeni bir yetke vermedi. Her hangi bir hadisede almacak süel ve ekonomik tedbirlere yardım sözü ver- mek, bir hükümete hiç bir şey kazan- dırmaz. « Bir hükümetin dış sıyasası esas- lı prensiblere göre yönetilir ve kamoy ona yardım gösterir. Barış balotajının üç ergesi t 28 haziran tarihli News Chronicle p gazetesinin baş betkesinden: Sonu bugün belli olmuş olan barış balotajını örgütliyenler, Lord Sesil'in dediği gibi üç erge gütmüşlerdir. Bunların birincisi, ingiliz hükü- metini, ingiliz ulusunun kollektif sis- temini catdan, gönülden istediği hak- kında sağlamaktı. İkincisi yabancı uluslara ingilizle- rin uluslar sosyetesine tam olarak yar- dımcı ve yardakçı olduğunu göstermek- ti. Üçüncüsü ise kollektif sistem, gü- venlik, silahları — buclandırmak - gibi önemli meseleler üzerinde halkı düşün- meğe ve bunların sebeblerini araştır- mağa yöneltmekti. a © © Bu balotaj, bir demokrasi deneçi olmuştur. Bu deneçin büyük bir başarı ile çlandığı da ortadad Bu sonuç, kabinedeki akıllı unsur- ların yerlerini kuvvetlendirecek ve hü- kümete devamlı olarak ingiliz —ulusu- nun uluslar sösyetesinin ardında oldu- ğunu hatırlatacaktır. lerde uyandırdığı kargaşa — yatıştırıl- mak isteniliyorsa, şgüphesiz fayda ver- mekten geri durmaz. «« Başbakan, İngiliz — Alman de- niz anlaşmasının pratik bir tedbir ve arsıulusal bir anlaşma ile silahların ih- timaliğ bir buclandırılmasına doğru atılmış bir adım olduğu yolundaki te- ze bağlı kalmaktadır. Biz tersine ola- rak, bu anlaşmanın deniz silahlanma yarışının yeniden başlaması için kötü bir şevklendirme olması korkusunu doğurabilecek sebebleri anlatmıştık. Gelecek aylarda durumun gelişimi, şüphesiz bu noktayı eyice aydınlataralı. tır. İsviçre bankaları ve sıyasal durum 30 haziran 1935 tarihli Noye Zür. her Saytung'dan: Geçenlere İsviçre bankası genel kurulu toplantısını yapmıştı. Bu top- lantıda okunmuş olan yıllık taporda deniliyor ki: Almanyadaki durumun alacağı şek- li önceden kestirmek güçtür. Ancak hiç bir zaman bugünkü kadar umudsuz bir halde değildi. Devlet başmanları- mız, finansal istekleri, zaten zayıf olan döviz transferinin büisbütün sonuna bı- rakmış olmalariyle bu durum daha çok umudsuzluk içine düşmüştür. İtalya ye- ni bir harba girişmek üzeredir.Bu harbın hazırlığı, zaten çok ağır finansal yük- ler altında bulunan İtalyaya, her gün milyonlara mal olmaktadır. Bu hadise- ler dolayısiyle ürem ve kazancın da dı- şarı çıkarılamıyacağı korkusu yüzün- den bazı kimseler İtalyadaki paraları- nı geri çekmişlerdir. Küçük ölşüde asığlarımız olan doğu Avrupasından gelen raporlar, kötü haberler getifmek- te ve ilerisi için hiç de güven verme- mektedirler, Birleşik Amerika. hükü- metlerine gelince, üsnomal bir derece- Yi bulmuş olan devlet saypasını ağır vergilerle kapatmak deneci yapılmak- ta, cumur başkanı, çöküntünün önüne geçmek için bin bir türlü zor tedbirle- ri almaktadır. aa Üstünlük Zeis çerçeve ve punktal camları ile Revü ve Omeğa saatlarıdır. Bankalar caddesi RIİIZAGÖZLÜKCÜ 1—2702 Tel: 3025 W CÇ SN D a