30 YAZIRAN 1935 Hasta bakıcılık - okulunun :.ıllmcıîr;lı 8. Abdüllhalik Renda toplantıda bulunanlarla birlikte (Başı 1. ci sayılada) altıncı yılını bitirenlere diploma vermek sevincini hissetmiş oluyo- ruz. Okuldan şimdiye kadar 29 ta- lebe çıkmış bunlar evlere hastane- lare yerleşmişlerdir. Yurdun en zi- yade ihtiyact olan çocuk bilgisini genişletmek umayile bu ertiğe gi- ren kızlarımız annelik ödevlerini eksiksiz denecek derecede öğren- miş olmakla hem kendilerini hem çalıştıkları yeri yararlı kılmış olu- iki yıl pratik ve teorik ders gör - mekte gittikleri yerlerde sevinci macip derecede muvaffak olmak- tadırlar. Bagün diploma alarak Marinettinin vereceği konferanslar (Başı 1. ci sayıfada) Kitab ve resim sergisini açtı. İtal- ya fütürist şair Marinetti açılma - da bulundu ve bir konfe: di ve konferansında, fütürizmin türlü memleketlerdeki hareketle- rini anlattı. Sergideki kitablar, tablolar, vazolar ve öteki esyalar hakkında izahlar verdi. Sergide bir çok elyazısiyle yazılmış resim- K tarihiğ kitablar, italyan fütürist- leri tarafından yapılmış tablolar, kıristal ve bronz vazolar, heykel - ler, sofra takımları, masa örtüleri, kadın çamaşırları ve sayfaları alü- minyomdan yapılmış mağdenden bir kitab vardır. Marinetti konferan- sından sunraki diyevinde İstanbu- la bir defa daha geldiğini, sonba- harda tekrar gelerek Ankarayı da göreceğini ve güzel sanatlar aka- demisinde yeni türk sanat hare - ketlerini gözden geçirdiğini söyle- di. Marinetti fütürizmin dünya - nın her yerinde, herşeye karsın ilerlediğini, 1937 Paris arsıulusal sergisinde fütürist sanatın üstün olacağı kanağatında bulunduğunu söyledi. Şair pazartesi günü ital yan kulübünde bir konferans ver- dikten sonra uçak ile İtalya'ya dö- necektir. yarın önemli ödevlerine başlıya - eak kızlarımızdan ayrılırken acı duyuyoruz. Bu acıyı onların başa- racakları işleri düşünerek yenme- ye çalışıyoruz. Kurumumuzda ge- çen sevgenli dürüst arı ahlâkların- da devam ederek her bulundukla- rt yerlerde birer insan örneği ol - malarını dileyerek kendilerine ba- şarılar ve uğurlar dileriz.,, Doktor Bayan Fıtnat'tan son- ra Kamutay Başkanı Bay Abdül - halik Renda diplomaları dağıtmış ve İç Bakanımız başarılar dilemiş- tir . Çağrılılar okulu gezmişler ve l.;'ırzırlıııın büfede ağırlanmışlar Antalyada marograf istasyonu Antalya, 29 (A.A.) — Türkiye- nin ilk marograf istasyonu harita genel direktörlüğünce Antalya'da deniz kıyısında kurulmuş ve bu - gün çalışmaya başlamıştır. Ma - rograf yayın çekin hadisesini ya - zacak ve memleket nivelemanına temel olacaktır. Tekit yönetgesinin yeni yapısı Konya, 29 (A.A.) — Tekitler yönetgesi bugün yeni yapısına ta- şınmıştır. DIŞARDAKİ YURDDAŞLARIMIZI GETİRTMEK SIYASAMIZIN SONUCg,î Wt SAYIFA $ Bugün 614 binolan Trakyanın nüfusu on yılda bir buçuk İç bakanlığı, nüfus genel direk- törlüğü için beş yıllık çalışma programı hazırlamıştır. Busproje- nin “yurdlandırma - kültür,, gibi çok önemli iki konuya hasredilen kısmından, beş yıllık çalışmaya temel olan incelemelerin özünü a- ltyoruz. Yurdlandırma bölgeleri: Yurdumuz 2510 sayılı yurdlan- dırma kanununa göre üç bölgeye ayrılmıştır: 1. numaralı bölge: Türk kül- türü ve nüfusunun sıklaşması is- tenen yerler. 2. numaralı bölge; türk kültü- rü olmayan nüfusun yerleştirilme ve yurdlandırılmasına — ayrılan yerler. 3. numaralı bölge: yer, sıhat, ekonomi, kültür, sıyasa, askerlik, ve yasav sebeplerile boşaltılması istenilen yurdlandırma ve eğleş- me kanunla yasak edilen yerler- dir. İki sayılı bölgede en fazla kı- nav gösterilmesi gereken Trakya genel ispekterliği çevresi yani Te- kirdağ, Çanakkale, Edirne ve Kırklareli ilbaylıkları olduğundan bu yazımızda beş yıllık plânın bu bölge hakkındaki kısımlarını alı- yoruz: Trakyada yurdlandırma: Trakyanın 1915 deki nüfusu şimdiki Edirne, Kırklareli, Tekir- dağ ilbaylıklarile, Çanakkalenin Gelibolu, Eceabad, Çatalca, Siliv- ri, ilçebaylıklarında 652.636 kişi olup bu kısımların ölçümü 22.865 kilometre murabbar olduğundan her kilometre murabbama 28.5 yurddaş düşmekte idi. 1934 yılında ayni ölçüm içinde 614,382 kişi olup kilometre başıma 26,8 nüfus düşüyordu. Bu rakam da, yıllardanberi ve en fazla Yu- nanistandan değiş suretile gelen türklerle sağlanmıştı. Bu nüfus toplanması, yakın komşu balkan topraklarındaki nüfus çokluğunun yarısından az olduğu görüldüğün- den “Trakya yurdlandırma duru- mu,, bu sebeplerle doğmuştur. Komşularımızdan — Bulgaris- tanda nüfus topluluğu kilometre başına 57.7, Yunanistanda 40.1, Yugoslavyada 55.7, Romanyada 61.7 yi bulmaktadır. Trakyamızın yanı başında olan yunan batı Trak- yasında toprağın bir kısmı dağlık ve taşlık olduğu halde bu toplan- tı 105 e çıkmaktadır. Bu durum karşısında komşula- rımız kadar olsun bir nüfus top- lanması düzeyini bulmak için gö- zümüzü Trakyamıza çevirmek ve | milyona varacaktır yurdlandırma işlerinde birinci ev- rede olan bu bölgeyi doldurmak gerekli bulunmuş ve bu yolda ol- dukça geniş adımlar atılmaya baş- lanmıştır. 1 ikinci kânun 1934 tarihinden bu güne kadar Balkanlardan Trak- yaya gelen göçmen sayısı 5298 ev- de 19.544 kişidir. Bunlardan 1000 ayleye ayrımın azlığına karşın ev yapılmış, toprak dağıtılmış, tarım bankasınca her ayleye bir ton ye- meklik ve tohumluk buğday - ve- rilmiştir. Geride kalan 4298 ayle- nin evleri ayrımsızlık ve mevsimin elverişli olmaması dolayısile ya- pılamamıştır. Evleri yapılamayan bu göç- menler 2510 sayılı kanunun verdi- ği yetkiye dayanarak komşuları türk evlerinde barındı ve toprakları sürdürülmekle beraber yeni alınacak ayrım - beklenilerek evleri yapılmak üzere girgilerde bulunulmuş ve bu arada Tarsusta bulunan 3.000 metre mikâbı ke- reste Trakyaya getirilmiştir. Ev yaptırtmak için 1934 büdcesinde bütün Türkiye için konulan 38.480 liradan 24.900 lirası Trakyaya böl- gesine verilmiştir. Bu kadar az ay- rımla yapılan işlerin çokluğunu, Trakya yerli halkının büyük yar- dımlarında ve iş başındakilerin bü yük çalışmalarında aramalıdır. Trakya ne kadar göçmen alabilir? Trakyadaki nüfus topluluğunu hiç olmazsa 55.8 e çıkarmak için bugünkü Trakyanın nüfusunu 640 bin göçmen ilâve ile 1.250.000 e çı- karmak gerekmektedir. Bu 640.000 göçmenin de ilâve- sinden sonra Trakyanın nüfus topluluğu 55.8 i bulacak ve komşu memleketlere yaklaşmış olacak- tır. Hazırlanan 5 yıllık çalışma programına göre, göçmen sayısı 935 finans yılı içinde 90 bin ve sonraki 4 yıl içinde de 173 bin göçmenin getirilmesi kararlaşmış- tır. Bu yıl Trakyaya getirtilecek 18 bin evde 90 bin nüfustan; 6 bin evde 30 bini Kırklareli, 6 bin evde 30 bini Çanakkale ve 3 bin evde 15 bini Tekirdağı ve 3 bin evde 15 bini de Edirne ilbaylıklarına yer- leştirileceklerdir. Gelecek 4 yıl- da getirtilecek 173 bin nüfustan; 40 bini Tekirdağına, 44 bini Ça- nakkaleye, 44 b'ni Kırklareline ve geri kalan 45 bini de Edirne ilbay- irklarına yerleştirileceklerdir. Bunların yerleştirilmesi için yurdlandırma kanununun 21 inci maddesinde yazılr bütün ulusal topraklardan, şehirlerin, kentle- rin ,köylerin sınırları içinde bulu- nan otlaklık, bataklık, fandalık gibi orta malı olup hükümetçe itti tiyaçtan fazla görülen topraklar« dan boöş yerlerden Meriç ve Erge« ne sularmdan başka Trakyada bu lunan büyük ve küçük bataklıkla« rın kurutulmasile elde edilecek topraklar ve bir kısım çiftliklerin 1505 sayılı kanuna göre satın alttı- masından elde edilecek topraklâr- dan asığlanılacaktır. Böylelikle Trakyaya 5 yılda 263 bin göçmen alınıp yerleştiri- linceye kadar Bayındırlık Bakan- lığının bataklıkları kurutması ve çiftliklerin satın alınmasile 5 yıl- — dan sonra geleceklere de yer ha- zırlanacağından ikinci bir $ sene- lik plânla Trakyaya bugünküne i- lâve olarak 640 bin nüfus daha yer« İ leştirilmek, bugünkü sayıyı 10 yıl- da 1.254.381 e çıkararak nüfus top- Tuluğunun 55.8 e çıkması sağlana- caktır. İstatistik genel direktörlüğün: ce son defa yapılan deneç, sayım- larının verdiği rakamlara göre yıb lık genel artımımız ortalama bir hesapla yüzde 20 ye varacaktır. Buna göre göçmen getirtilmesi suretiyle Trakya nüfusunun 1, milyon 254.000 e varıncaya kadar yılda tabiiğ artımı da buna ekler- sek Trakya nüfusunun on yıl için- de 1.5 milyonu bulacağı sonucuna varırız. —a RADYOLAR ANKARA 19.30 - Eğitim saati (B. Hilmi Malili konuşuyor) 19.40 - Musiki: Couperin: La tendre Fanchon Daguin: Coucou Piyano: Ferhande Ulvi 20. —« Arıcılık saati 20.10 « Musiki: Paganini: M&lodie Pağanini: Tarantelle Keman: Necdet Remzi Piyano: Ferhande Ulvi 20.30 - Dans musikisi 20.50 - Haberler İSTANBUL Plâk neşriyatı Danş musikisi (plâk) Çocuk #aati. Hikâyeler. Mesud Cemil — Konferans Bayan Birsen, türkçe sözlü e serler, radyo ca xve tango or. kestraları Son haberler » borsalar Ay tango demir caz orkestra. ları. Bayan Beybi. Mayistro Popof idaresinde Si- gan Tomans. 22. Tefrika: 110 qu!)"u;ı .ı—;;ınunı San Michelenin kitabı Türkçeye çeviren: Nastlı BAYDAR Varzan: Aksel MUNT Güzel ve zeki, daha doğrusu sempatik yüzüne şaşarak baktım ve sicilyalı olup ol- madığını sordum. “Hayır,, dedikten sonra, Sicilyada yıllardanberi oturmakta olduğu- nu söyledi. Sert bir yağmur düşmeğe başla dığından beri biribirimizden ayrılırken ne- rzede barınmakta olduğumu sordu. Cevap verdim: “Nerede olursa,, . İslak rubalarıma baktı ve geceyi yanında geçirmemi önerge di; iki dostu ile birlikte, oralarda bir yerde oturuyordu. Yıkık dıvarlar ve türlü türlü kı rık mobilyalar arasında kendimize yol aça- rak bir merdivenden indik. Girdiğimiz yer, dıvarında asılı renkli bir Meryem ana resmi- nin altında yanmakta olan bir yağ kandili ile aydın'anan bir yeraltı mutfağı idi. Or- tada, serili üç battaniye vardı. Sinyor Ame- deo bunlardan kendininki üzerine uzanma- mı ve vıkılan evlerinin altında, arkadaşları ile birlikte, öteberi arayacağından, bütün gece orada bulunmayacağını söyledi. Mesina'ya geldiğimdenberi ikinci defa dır ki o gece iyi bir yemek yidim. Sinyor Amedeo'nun battaniyesi üzerin- da sabaha kadar horul horul uyudum ve an- cak ev sahibimle mutlu arkadaşlarının teh likeli gece yolculuklarından döndükleri sı- rada gözlerimi açtım. “Tehlikeli yolculuk- larımdan,, diyorum; çünkü askerler, kendi evlerinden bile olsa, yıkılar arasından bir şey alıp götürecek olanlar üzerine ateş et- mek emrini almışlardı. Gece yolcuları, çuvallarını masanın altı- na ve kendilerini de battaniyelerinin üzeri- ne attılar ve biraz sonra, ben oradan ayrı- lırken, derin bir uykuya dalmışlardı. bile.. Ev sahibim, yorgunluktan bitkin bir halde olmasına karşın gene, istediğim kadar evin- de kalabileceğimi söylemek nazikliğini gös- termeyi unutmadı. d Ertesi akşam, Sinyor Amedeo ile yeme- ğimi yidim. O sırada iki arkadaşı uyuyor- lardı ve üçü birden, o gece de, işe gidecek- lerdi. Beni kendine böylece konuk etmiş ©- lan bu adam kadar iyi bir insan ömrümde ———————————————————————— | görmedim, diyebilirim. Parasız olduğumu anlar anlamaz beş yüz liret borc vermek is- tedi. Esefle söyleyim ki bu parayı bugün de kendisine borcluyum. Ertesi gün, öğleden sonra, Trinakriya o- telinde, yıkılar arasında, İsveç konsolosu- nun ölüsünü, yüzü koyun yürüyerek arar- ken, üzerime nişan almış bir askerle burun buruna geliverdim ve tutularak en yakın polis merkezine götürüldüm. Orada, neresi olduğu iyice bilinmeyen memleketim hak- kında anlattıklarıma, beni sorguya çekmiş olanları zorla inandırdıktan ve ilbayın im- zalamış olduğu belgeyi gösterdikten sonra subaydan izin alıp çıkarken bakışlarında bana karşı inansızlık sezdiğim için içim ra hat olmayarak merkezden ayrıldım. Vakit gecikmiş ve her taraf oldukça ka- rarmıştı. Biraz sonra, arkamda, birinin yü- rümekte olduğunu sanarak koşmağa başla- drm ve başka bir şeye rastlamadaı yerime geldim. Her vakitki gibi karnım aç olduğundan ev sahibinin, benim için masa üzerine bırak- mış olduğu çorbayı içmeğe başladım. Fik- rim, o gece, mallarını ararken kendisine yardım etmek olduğundan onlar uyanınca« ya kadar beklemekti. Ettiği iyilikleri ancak — bu suretle karşılryabileceğimi düşünüp du« | rurken, birden bire, bir düdük ve ayak sesi işittim. Merdivenlerden biri iniyordu. Bat«- | taniyelerinin üzerinde uyumakta olan üç a- | dam, kaşla göz arasında, uyanıp ayağa kalke tılar. Bir tüfek patladı ve bir italyan karabi- | nacısı vürulup, boylu boyuna, ayaklarımın dibine uzandı, Askerin ölüp ölmemiş oldu- ğuna bakmak için üzerine doğru iğilirken Sinyor Amedeo'nun, rövelverini bana çevire miş olduğunu ve o anda mağaranın askerle | dolduğunu gördüm. Bir silâh sesinden, bir kaç itişip kakışmadan sonra askerler ya- | nımdaki üç kişiyi sıkıca bağladılar. Sinyor Amedeo, elleri, ayakları bağlı, ö- nümden geçerken bana öyle bir baktı ki kas nımın damarlarımda donduğunu duyar gibi | oldum. Yarım saat sonra ben de, sabahki — merkeze gönderilip, geceyi geçirmek üzere, bir yere tıkıldım. Ertesi sabah, zekâsıma ve ivi yürekliliğine hayatımı borçlu bulundu- ğum, ayni zabit tarafından sorguya çekik dim, 5 (Sonu var) —