'Türk endüstrisinin ama- cı otarşi değildir. Pr. Orhan Conker Arsıulusal tecim uluslar arasındaki iş bölümünün zorağ bir Acunun coğrafiğ yapılışı gereği — rak her ülkede başka başka ürünler çık- | makta ve insanlar ihtiyaçları olan şey- | bheri alış veriş suretile kendilerindeki fazlalıklar karşılığında elde etmekte. — Meselâ Kanada toprakları en faz- iday yetiştirmeğe — elverişlidir. j lılar natürün kendilerine ver- — miş olduğu bu nimetten istifade ederek — bol bol buğday yetiştirirler ve bunu az " buğday yetiştiren ülkelere - satıp kar- gılığında Kanada'da çıkmayan şeyleri alırlar: Meselâ kahve, çay gibi ürünler. Bu, ulutlar arasındaki tecimin gerek. — liğini ve faydasını gösteren küçük bir örnektir. : - Şimdi bir an için Kanada'nın otarşi yapmak — yani kendisine gereken her — geyi içerden almak — hevesine düşe- — gek kahve veya çay yetiştirmeğe — kal- kıştığını farzedelim- Bu doğru bir ha- Teket olur inu? Kanada belki birçok Mmasraflar ve rahmetler sonucunda kah. we veya çay yetiştirebilir. Fakat bu ta- — biiğ kendisine çok pahalrya mal olmuş - elur. sonucudur. ola- ğ “Türkiye'mizin — endüstrileşmesin. — den ürkenler zaman zaman bizi de otar- gi yapmakla suçluyorlar. Türkiye'yi ya- Pık ürünleri için ötedenberi açık bir — pazar olarak görmeğe —alışmış olanlar — tabiğdir ki kurulmakta olan endüstri. /— mize eyi bir gözle bakamazlar. y Plânlı bir endüstrileşme sonucun- — da 1934 te yediğimiz şeberi dışardan getirtmek zorağından kurtulduk; 1937 de pamuklularımızın ypıl: 86 sını ken- — di fabrikalarımız dokuyacak. : Hammaddeleri ülkemizde bulunan — bütün endüstrileri en kısa bir zaman içinde kurmak emelimizdir. Bundan tabiiğ ne olabilir? Acun tarihi bize gösteriyor ki medeniyette yükselen “uluslar hiç bir zaman yalnız tarrmcı o- larak kalmamıştır. Güçlü bir endüstri- ye dayanmıyan medeniyet [î?rülmımiı— tir. Şüphe yoktur ki şimdi biz ulusal — türk endüstrisinin temellerini atmakla / Hilkemizin ileride yalnız ekonomik dü- ' zeyinin değil, aynı zamanda kültürlü- nün de yükselmesini sağlamış oluyo- ruz. Bunu yaparken hiç bir surette — otarşi'ye varmağı aklımızdan — geçire- ' meyiz. Çünkü fabrikalarımızın dışar. / dan getireceğimiz makina ve gereçle- — güni ödemek için tek aracımız çıkatları- mizdir. - Ülkemizi bayındırlandırmak Ekonomi Bakanlığının endüstsileş. — memize olduğu kadar dış tecimimize / de verdiği önem göz önünde bulundu- — rulursa Türkiyenin bu alandaki amacı- — mın otarsiden ne kadar uzak oldüğü — kolaylıkla görülür. h. Gerçi genel ekonomik — çalışmamı- zın gayesi Türkiyeyi kendi üzerine bü- zülmüş kapalı bir ülke yapmak değil, — fakat tarımı ile endüstrisi gerektiği gi. — bi yüksek bir düzeye ulaşmış bir mem- Jeket ve yabancı illerden bol mal alan (ve bunun karşılığında tabiiğ bol mal satan) uluslar ailesinin faydalı bir fer- — di yapmaktır. Almanya Çiçek atmak yasaktır — Prarikfurter Saytung — gazetesi al- /—mman haber alma bürosunun bir bildiri- v 4, O S A UC ĞN SUŞ . l 30 HAZİRAN 1935 PAZAR Arsıulusal yazarlar kongresi A 21 haziranda başlamak ve 25 hazi- randa bitmek üzere Paris'te “kültürün korunması için arsrulusal yazarlar kol gresi,, toplanmıştır. Bu kongreye giren yazarlar arasında bütün dünyaca tanımı- mış birçok şahsiyetler vardır. Bunla, rın arasında, en fafla göze çarpanlar şunlardır- Andre Jid, Henrik Man, Ehrenburg, Huksley, Malro, Barbüs, Lönorman, Tolstoy, Şamson, Blok, Ge. henno, Glaeser, Karen Mihselis, Benda ve Kasu. Israrla çağrılmış ve kongrede mutlaka bulunmaları istenmiş olan türk yazarları adına da Yakub Kadri gitmiş- tir. Yalnız B, Yakub Kadri, resmiğ ö- devi dolayısiyle köngrede görücü üye sıfatiyle bulunacaktır. Görüşülecek konular şunlardı: cu- ma günü akşamı “kültür mirası,,, cu. martesi öğleden sonra “cemiyette ya- zarın rolü,,, cumartesi gecesi “ferd,,, pazar öğleden sonra “hümanizm,, , pa. zar gecesi “ulus ve kültür,,, pazartesi öğleden sonra “aynr konuya devam,, pazartesi gecesi “yaratış meseleleri ve fikrin haysiyeti,,, salı sabahı —“örgüt meselesi,, , salı öğleden sonra “pazarte- si günkü konuya devam,, ki bu toplantı ya türk üyesi Yakub Kadri başkanlıx edecekti. Salı gecesi “kültürün korun- ması,,. Sön gelen Lö Tan gazctesi yazarlar köngresinin ilk gününü göyle anlatıyor : Komünizm, gitgide, yalnız yeni bir cemiyet düzeni ve yeni bir ahlak olarak değil aynı zamanda yeni bür estetik ola- rak kendini tanıtmaya doğru gidiyor. Duruksamadan — yazalım ki “daya. nışma evi,, nde çalışmalarına başlamış olan arsrulusal yazarlar kongresi de bu- na beldektir. Bütün dünyanın delegele. ri ilk önce “kültür mirasından,, ve son- ra “cemiyette yazarın rolü, nden bah- settiler, Ferdle, hümanizma ile, fiktin haysiyeti ile de uğraşacaklar. Bu işlerle en az ilgisi olanlar bile anlayacaklardır ki bu program şu de- mektir: Batının eski edebiyat anlayı. şına bayrı kalmak mı lazımdır, yoksa, es ki yunan kültürel mirasiyle sevaşırken fikir adamını ekonomiye bağlamak is. tiyen yeni komünist anlayışımı mı ka- bul etmelidir? B. Julyen Benda meseleyi dün bu şekilde ortaya koymuştur. Bu açık söz- Tüğü için kendisine minnet duymalıyız. Benda'nın adı bile ispat etmeye ye- ter ki bu toplant, yalnız - komünizm sempatizmanlarını bir araya toplamak- tan çok uzaktır. Fakat aynı zamanda şunu kaydetmek faydalı olacaktır: Hiç olmazsa fransız üyeler arasında komü. nizm B. Şarl Morras'ın sarsılmaz düş- manlığını gösterecek pek az adama rastlıyoruz. Bununla beraber Andre Jid, açış söylevinde hissettirdi ki yapılmak is- tenen herhangi bir propaganda değil, fakat bütün dünya yazarlariyle görü- şerek kültürü tehdid eden — tehlikenin türlü evrelerini gözden — geçirmek ve bunlara karşı koymak çarelerini —ara- maktır. Andre Jid şunları da jlave etti: *“Şu noktadan hareket edilmesi ge. rektiğine inznıyorum: korumak istedi- gimiz bu kültür her ülkenin özel kül- türlerinin biribirine — katılmasından meydana gelmiştir, bu kültür. hepimi- zin malıdır ve arsrulusaldır.,, , Kongrenin havasını yaratmış — olan bu çok güzel ve tarafsız söylevden son- ra tam bir liberali dinledik. İngiliz yı. zerı A, Forster her şeyden önce bütün memleketi adına konuşmadığını hatır- dattı. Ona göre, her hakikiğ ingilizin göründe anana ve hürriyet biribirinden ayrılmaz şeylerdir. Fakat ingiliz hürci yetinin iki sımırı vardır: Irk ve sınıf Şurası kesindir ki, işsizler, ekmeksiz ve otrusuz adamlar hürriyeti pek umurs>- mıyorlar ve onu zenginlerin bir fante- zisi saymaktan kendilerini alamıyorlar. B. Forster, onları küçüksemeden hürri- yetin tükelliğine —inanıyor. Façizmi şöyle tamlıyor: “Kötülüğü elde etmek için kötülük yapmak,,. Komtnizme de katılmıyor: Komünizmde “umud, iyi- GRĞRR lik,, le beraber isteklere uymayan soe- nuclar görüyor. Kısaca, İngilterenin bu- günkü şeklini beğeniyor, çünkü kendi. Si geçmişe ve elde edilmiş hürriyetle- te bağlılık duyüyor. Ve bu bağlılık o kadar fazladır ki memleketi ona bir başka türlü façizmin tehdidi altında görünüyor: yavaş ve iki yüzlü ilerleyen reformcu bir façizm Geçen yıl kabul edilmiş olan “azıyı teş- vika karşı, kanundan bile ürküyor. U. zun yıllardanberi ilk defa olarak bu kanun “radyonun psikolojik sansör,. ünden de faydalanarak araştırmalar ya- pılmasına imkân veriyor. Bu kanun ba- rışçılara karşı poliş gerçinleri yapılma- sına izin veriyor. Dört sene hiç bir kö. tü tarafı görülmemiş olan bu kitabı ba. sanlar da bu yüzden cezaya çarpılmış- lardır. B. Forster kendisi gibi Hberellerin ortadan büsbtün silinip süprülmesi için bir harbın yeteceğini söyliyor. Sonra uzun bir kargaşa devresinin ardından medenileştirme ödevi bu bizim bugün- kü kültürümüzle hiç ilgisi olmıyan in- sanlar tarafından görülecektir. Herhal. de bir yazar, hem cesur ve hem de duy. gulu olursa sosyal ödevini yapmış sâ- yılır. B. fulyen Benda ne eski kültür- ün övücüsü, ne de yeni kültürün yıkrı: cısı olarak görünmek istemedi. Eski yunanlılar zamanındanberi batıda, fik. riğ çalışmanın — ekonomik çalışmadan büsbütün ayrı olduğu sanılmıştır. Bu inanıştan hiç de halkçı olmıyan bir €. debiyat doğdu. Bugün komünist tezi fikir işlerinin ekonomik çalışmalara bağlı — olmasını istiyor (misal: Rusyadaki proletarya edebiyatı). Bazılarına göre bu görüş, eski batı anlayışiyle bir ayrılış olmaktan fazla onun tam bir genişlemesidir, tıpkı ro- mantizm, Neo - romantizm okullarının bunun kısmiğ bir genişlemesi oldukla- vı gibi. Başkalarına göre de bu görüş doğru değildir: Çünkü romantizm, edebiyata yeni şeyler getirmekle beraher fikrin ekonomikten ayrı ve erkin olduğuna inanmaktan geri kalmadı. B. Julyen Benda bu iki taraftan bi. rine ortaklık etmeden bu iki tezi an. latmakla kaldı. B. Jan Kasu son eseri olan “şiir için,, isimli kitabındaki fi- kirleri kısaca özeterek anananın sabit bir şey değil, birçok buluşlar serisi 0!- duğunu anlattı. Öna göre façizm aka. demizmle buluşuyor. Anana ancak dev. rimcilikle sezilir. ve duyulabilir. Bu prensipten hız alan yeni kültür yeni bir hümanizme doğru gidiyor. Alman yazarı B. Egon Ervin Kiş aşağı yukarı şöyle dedi- * “Vicdanımızı anlatmak çarelerini tam bir eütetiğin bütün ideal kanunla. rTına uygun gelecek çareleri bulmak için bütün gayretimizle — çalışmalıyız. Biz bunu yapıyoruz. Bizi suçlayanlar bunu yapmıyorlar. Onları karakterize eden materyalizm'dir.,, Sövyet yazarı B. Luppol gerileyen burjuvaziden, burjuvazinin — rasyonel kıymetlerini reddederek mistik kıymet- lere bağlanmasından bahsetti. Ve dedi ki: “Proletarya işe karışmalıdır; o, bur juvari gerilemesinin tehdid ettiği kül. türlerin mirasçısıdır; © hümanistler. den, façizmin kültürel krymetleri red. dettiği bir zamanda pek açık olmryan hümanizm nasyonunu beraberce gözder geçirmelerini istiyor.., Edebiyatta ferdeilik 25 haziran tarihli Tan'dan: Yarına kadar devam edecek olan ar. srulusal yazarlar kongresinin en ilgi uyandırıcı konuşması “ferd,, mesclesi üzerinde oldu. B. Andre id, esas çizgilerini tam bir tarafsızlıkla kısaltacağımız bir söy- levle bu mesele üzerindeki kendi güç- Jüklü durumunu İzah etti. Tlk önce şu prensipi ortıya koydu: *“Ben tam bir fransız olmekla beraber tam bir arsrulusal kalmak — letiyorum, a aP C u UY ' ve hemsr ardından “tam bir ferdci el- makla beraber tam bir komünist olmak istiyorum.,, Hattâ B. Aüdre Yid kömünizmin yardımiyle ferdci olmak istiyor. Kon. disinin belki de komünizmi bugünkü şekliyle değil, derin bir değişimle ala- bileceği şekliyle sevdiği hatıra gelebi- Hir. Her balde B. Yid'e göre, bir ferd kollektivitiyeye, ve bir ulus insanlığa ancak kendi özellikleriyle en çok fay- dalı olabilirler. B. Andre Molro'nun farmüliyle, diyor, “bir komünist cemi. yeti ferde bereketliliğini verir.,, ve öteyandan “Sovyet Birliği sovyet da- yanışması içindeki her devletin ruh ve , törülerine ilişmez.., A. Yid, fransız klasik edebiyatının ve hele Rasinin sarsılmaz bir hayranı olmakla beraber bu edebiyatı abstre ve yapmacık buluyor. - Roma edebiyatı müsteana dünyanın hiç bir edebiyatı kendisine bumun kadar cansız - görün- müyor. Ona göre bir edebiyat ancak esasına, halka dönmekle kuvvet alır ve yenilenir, 18 inci asırda fransız edebi. yatmma canlılığını kazandıran Volter değil, Jan Jak Rusa'lar, Didro'lar ol- muştur. n Fransız edebiyatı yapmacığa karşı © kadar eğilim duyar ki romanizm, klâsiklerin yapmacığı ile savaşırken kendisi de aynr hale düşüyor. Hugo kurtuluşun başka yanda olduğunu gör- dü. O doğru yolu öportünizminden faz- la içduyusu ile buldu. Sembolist reak. siyonunda aynı yapmacık eğlimini gö- rüyoruz. Hattâ yadısanan büyük ve insâniğ Zola'da bile şekil bakımımndan da olsa bir nevi romantizme yaklaşan, abstre'ye doğru giden bir eğlim — bul- muyor muyuz? Andre Yid'e göre medeniyet ancak bu eski kültür anlayışma — zıd bir yol tutmakla gelişebilir. Bununla beraber, bugünkü kültüre değil onun yapmacık taraflarma hücüm edilmesini istiyor. Aynr zamanda “içinde yaşadığımız ya- lana, sosyal düruma,, hücum edilmesini de istiyor. “Medeniyetin ister istemez yadiçtem olacağı ve ancak yalan söyle. mekle — medenileşilebileceği, — artık kabül edilmemelidir. Cemiyet “halkı ne söyliyeceğini bilemiyecek — kadar hayvanlaşmış bir halde tuttukça, — ya- diçtemdir. Çünkü kültür söylenecek bu şeylerden büyük faydalar kazanır- dı. İnsanlık henür son sözünü — söyle. miş değildir, henliz daha gençtir. Ve burada, Andre Yid, birdenbire yeni rus estetiğinden ayrılıyor. Mos- kova'daki yazarlar kongresinde işçile- rin “bizi yazınız, bizim hayatımızı an- datınız,, demelerinden kayguya düş. müştür. Dikkatc değer eserlerine rağ- men genç sövyet edebiyatı şimdiye ka.. dar aşağı yukarı yalnız bu rolü gör- müştür. Halbuki bununla — kalmamalı. dır. Yazarlar yeni adama kendi kendini yaratmak işinde yardım — etmelidirler. Onlar öğretmeli, önergemeli, yaratma- hdırlar.,, Okurlarla değette bulunmak, evet. Fakat, meselâ Fransa'da halkın biraz yardımla olabileceği hale gelmeden ya- zarın halkla değette bulunması imkân- li mıdir? Sövyet Rüsya “yararın doğ. rudan doğruya halkla değete girebile- ceği tek, benzersiz ve örnek bir görü- nüş., gösteriyor. Bununla beraber sov- yet edehiyatı “Sovyet Rusya'nın yarat. maya çalıştığı ve beklenilen — insamı,. ,benüz vermiş değildir Her sağlam sanat eserinde “bir e- mrfın, bir devrin süresiz — ihtiyaçlarına cevab vermekten,, daha büyük bir şey vardır. Eski ve yeni eserlerden alma- cak dersin nevi üzerinde anlaşmak ge- rektir: Bir kitab güzel olmasiyle çok şeyler öğretir ve “bir eserden alınacak derg aranırken güzellik — unutuluyor, büyük eserleri herkesin, kendi anladı. ğı gibi izah etmesine izin vermek eyi- dir. , Hakikiğ artistler — fakat bunlar a kadar ax ki — Andre Yid'i bu noktada ancak onayabilirler. Komünizmin kar- şıtları, ideal komünizmi bir “tekçeşit- Yobazların kini Belgradda çıkan Politika gazetesi- nin 18 haziran'tarihli sayısında okudu. ğgumuza göre Üskübün Şarkurulu üye- lerinden ve eski saylavlardan olan Bay Şevki Ramiz Üsküpte dört beş sarıklı hocanın saldırımına uğramış, Üzerine silâh atılmış, fakat bir tali eseri olarak bu yağınçtan sağ olarak kurtulmuştur. Vâaka şöyle olmuştur: Bay Şevki Ramiz bürosundan çıksrak bir. kahve- ye gitmek üzere iken yolda karşısına yobaz hocalardan Şaban, Sadık, Fettah isminde üçü ile bir köylü çıkmış ve bunlar kendisine beş el silhâ attıkları halde rastlatamadıklarından kaçmışlar. dır. Saldırganların hepsi polisçe yaka- lanmıştır. Bay Şevkinin polise verdiği diyeve göre bu yağıncı hazırlayan Üsküp yo. bazlarının başı sicilli hayinlerden Atâ. hocadır. Bay Şevki mütevelli olduğu ev- kaftan aylık alan bu kara ruhlu adanmır oradan kovmuş, ve bu da kendisinden öc almak için arkâdaşlarına böyle bir saldırım yaptırmayı düşünmüştür. Atâ hoca yakalanmış ve tüzel ger- çinlere başlanmıştır. Çin Afyonculara ölüm cezası Frankfurter Saytung gazetesi bir. leşik ajansların Tiyençinden aldığı bir Haberini yazmaktadır. Bu habere göre, afyon içenlerle uğraşan kurumun ön- derliğini yapan Mareşal Çıyang - Kai- şek aAfyon içenlere ölüm cezası koy. muştur. Afyon yapılıp dağıtılması sıkı bir kontrol altına alınmıştır. Bu yeni tedbirlerle 1940 yılına kadar afyondan doğan bütün kötülükleri ortadan kal- dırmak niyetindedirler. Afyon düşkünlerinin bakılrp eyileş- tirilmeleri için Çinin birçok yerlerin: de sanatoryomlar açılmıştır. Bu sana. toryomlara getirilen tutkunların yüz- de ellisi zorla getirilmektedirler. Sa- ı:ıatoryomı girmiş olan her afyon has. tasının bedenine dövme — İşaretler ya- pılmaktadır. Sanatoryomda kür yapa« rak çıkmış ve yeniden afyon tutkunlu. ğu yüzünden geri gelmiş olanlar kure şuna dizileceklerdir. “Kiralık oda Anafartalar caddesinde Dr. Nis zameddin apartımanında cadde üstünde bir oda kiralıktır. Kabine, büro yapmağa ve be- kâr ikametine elverişlidir. İş bü- rosuna baş vurulması TI. 2036 * risde ——— Jeştirme,, isteğinin zıddı tanıyan Yid'iz bu düşüncesini onun bhesebına hafifle. tici sebeblerden sayabilirler. Yid söylevini şu sözlerle bitirdiği zaman bütün salon kendisini uzun u- zun alkışladı: “Bugün, basınç altında bulunan, — yapmalaşmış bir — insanlığa karşı sevgi ve ilgi duyuyoruz. Fakat hiç sanmayorum ki aç ve basınç altındı olmadığı zaman insan bizi artık ilgile- mez olsun. Başkalarının ıstırabının bi- zi ezmesini kabul ediyorum, fakat ay. nı zamanda herkesin neşeden payını alabileceği bir cemiyet düzeni ve neşe- nin de büyütebileceği insanlar İstiyo- TUM,.. Bundan sonra “ferd,, konusu —üze- rinde B. İlya Eherenburg'un bir etü. dünü, Brod (Almanya), Musil (Avus- turya), Tebraak (Holanda) ve Mabro'- nun enteresan düşüncelerini dinledik. Bir secansa başkanlık eden Henrik Man'la, son zamanlarda kendini öldü- ren Röne Krevel'e kongrenin saygıları bildirildi. Diğer toplanmalarda, J. R. Blok eyi bir teknikle yığının istediği içi birleştiren eserletin üstünlüğü hakkın. da ısrar etti; fakat aynı zamanda beş yüz bin yerine beş yüz okur için çalı- şan yazarın da hor görülmemesi lâzım geleceğini söyledi ve çok alkışlandı. B. Aldus Huksley, çözeleme kuvve- tiyle alaycı zekâyı birletgirerek, ya. zarın yaptığı etkilerin şekil, sebeb ve sınırları hakkındaki etüdünde çok de. rin düşüncelere vardı ve kongrenin en parlak başarılarından birini kazandı.