p geT BAYIRA a Konseyin kararı Temps, Paris — 184935 Uluslar sösyetesi koaseyinin başlı- ©a ödevi barışın korunmasının vamlı bir güvenliğin kurumlandırılma- Sının birinci şartı olan “devletlerin ar sıulusal ödevlerine saygı göstermeleri,, ni temin etmek olduğuna göre, Alman- yanın geniş ölçüde silahlanışının kon- seyce gözden geçirilmemesi doğru o- lamazdı. Pransız hükümetinin bu hak kın böyle açıktan açığa çiğnenmesine karşı protesto yapmak teşebbüsü fran- sız hükümetince yapıldığı ve dışişler bakanımız cesurca bir şekilde sosyet:- nin üyelerini kendi mesuliyetlerinin karşısına koyduğu için bu işte en bü-, yük onur Fransaya düşmektedir. Eğer böyle bir hadisede uluslar sosyetesi Se& çıkarmasaydı ve sösyete evrensel wicdanın salahiyetli bir tercümanı ola- rak bir genel andlaşmanın büyük bir devlet tarafından bozulmasına — karşı kuvvetli bir protesto yapmasaydı. var- lığının sebehini kaybedecek ve son u- mudlarını sosyetenin gayretlerine bağ- Myan soysal dünya karşısında fena hal- de küçülecekti. B. Laval'in hakikatte fransız andı- cının bir komanteri olan sözleri ton ve itidal bakımından çok güzeldir. Söylenmesi önemli olan her şey söy- lenilmiş ve bunun jiçin de Pransanın barışın korunmasından — başka bir gey düşündüğünü sandıracak sözlere hiç rastlanmamaktadır. Uluslar sosyetesi- min menşelerinin, Almanyanın 16 mart- ta aldığı kararı sosyetenin — susmakla geçiştirmesine ve buna yabancı kalma- sıma müsaid olmadığı keyfiyeti lüzu- mu kadar dölenle anlatılmıştır. Ulusla- rın bir oldukları ve aralarında ayrıt bu- Tunmadığı, fransız sıyasasının biç bir ülkeye — karşı çevrilmediği ve -fakat ve de- * Fransanın istediği güvenliğin herkes için muteber olması lâzımgeldiği yo- lundaki sözler de az dokunaklı değil- dir. B. Laval'in sözleri fransız teşebbü- sünü genel bir çerçeve içinde ve hak- kın korunmasile barışı — küvvetlendir- mek istiyen bütüa ulusları ilgilendire- cek şekilde ortaya koyduğu için önem- lidir. Cenevre konseyini en çok hayre- te düşüren, B. Laval'in ilk diyevinin sonucu olarak, karar projesini üç bü- Yük hükümet, yani Fransa, İngiltere ve İtalya adına verdiğini söylemiş ol- masıdır. Böylece, fransız teşebbüsü müşterek bir Pransız — İngiliz — İtal. yan teşebbüsü olmaktadır. Bu ise Stre- sanın başlıca sonuclarından biridir ve Berline yapılmış bir ihtar mahiyetini almaktadır. İngiltere adına Sir Saymen ve İtalya adına Baron Aloisi hemen B. Laval'le birlik olarak — projenin kabul * edilmesini tavsiye etmişlerdir. Sir Saymen, ingiliz, fransız ve italyan sı- yasalarının birleşmelerinin amacı, ba- rışı uluslar derneği çerçevesi — içinde korumak olduğunu teyid etmiştir; Ba- ron Aloisi de faşist hükümetin Versay andlaşmasının beşinci bölümünün ye- niden gözden - geçirilmesine müsaid davranmışsa da, bu revizyon'un ancak kanuniğ yollarla ve ilgili devletler ara- sında konuşmalar yapılarak lera öolu- nabileceğini kuvvetle söylemiştir, ki bu da Almanyanın 16 martta aldığı tek taraflı kararın mahküm edilmesi demektir. Dün bir takım devletlerin delege- leri tarafından ileri sürülen çekinekler üzerinde durmak epey boş olur. Önem: M olan könseyin son kararıdır; çünkü bu karar berkesi, şimdiye kadar içinde bulunmaktan — hoşlandıklarr müphemi- yetten çıkararak soravlarını açıkça al- mağa mecbur etmiştir. B. Bek'in ileri sürdüğü Avrupa plânımda — vaziyet al- mak gerektiği saman Leh — Alman an- Taşmasının Varşova hükümetini — nasıl bir güçlüğe soktuğunu göstermektedir. Polonyanın yeniden kuruluşunu — ken- dine borçlu olduğu — Versay andlaşma- #ının bozuluşunu hoş görmesi ve Al- manyanın en fazla Polonyanın güven- lik ve erkinliği için bir tehlike olan si- Tahlanışına aldırmaması, şaşırtıcı gey- kerdir. Devletlerin bakikiğ tavırları ü- zerinde başlangıçta aldanan bir hükü- metin diplomatik yanlışlarının büyük bir ulusu ne gibi bir duruma sokacağı bundan da anlaşılır. Fakat Polonyanın la karardan yana oy vermesi birçok | â Almanya'nın atacağı adım 18 nisan 1935 tarihli Deyli Herald gazctesi (Almanyanın atacağı adım) başlığı altında .yazdığı bir başyazıda diyor ki: Stresa'da varılan sonuclar üzerinde uluslar sösyetesi konseyi — tarafından verilen karardan sonra ne olacak? Bunun hemen doğuracağı sonuclar kolayca kestirilebilir . Alman gazeteleri, açık bulundurul- duğu söylenilen kapıdan Alımanyanın bu karar üzerine girmesinin İmkânsız. laştığını yazıyorlar. Ortada açık bir şey varsa o da bu- günkü günde Almanyanın Cenevreye dönmesinin geri kalmakta olduğudur. Almanların Roma'da yaprları Tuna konferansında bulunmuyacakları aşi- kârdır. Hattâ (batı hava Laokarno) su- na bile girmelerine şüpheli gözle ba- kılabilir. Uluslar sosyetesinin — vermiş oldu- ğu karar, Berlindeki (kendi başına kal- mak) okulası taraftarlarının ekmeğine yağ sürmüştür. Fransız teklifi sosyeteye havale e- dildiği zaman biz, bu sönuca varılaca. ganı önceden kestirmiş bulunuyorduk. Bu karar, Almanyaya karşı birleş- meler yapmak istiyenler tarafından, şüphesir, gayet eyi karşılanmıştır. Gerçek bir kollektif sistem — kur- mak için uğraşanlarsa bunun karşısın- da üzülmüşlerdir. İki şey var ki bize gayet açık ve gerçek görünüyor. Birincisi, Almanyanın kendi çadırına çekilmesi, ondan başka ulusları kendi aralarında bir güvenlik sistemi kurmağa çalışmaktan alıkoymı- yacaktır. İkincisi de şimdi uluslar sosyete- sinin ruhuna tam uygun bir kollektif sistem kurmanın gerekliği bu sırralarda büsbütün artmıştır. Yalnız şu var ki uluslar sosyetesi- nin ruhuna uygun gibi gösterilerek ve barışr korumak perdesi altında Alman. yaya karşı kutlu bir birleşme yapmak istiyenlerin el çabukluğuna gelmeme- Hiyiz. Böyle yapılacak olursa bu İşlerin al- tından büyük tehlikeler çıkar. Başbakanın dün gece radyoda ver- diği söylevde İngilterenin gerçek ola- rak uluslar sosyetesi sıyasasmı güde.- ceğini söylemesini biz, her halde ga- yet eyi karşıladık. küserek Yabâı;cı_gşzçtelerde oî&iıdıîıklz_ırı_mız_ Almanya'ya açık kapı BAY MAKDONALD, STRESA'"- DA KONUŞULANLARI ANLATTI 18 nisan 1935 taribli Taymis gaze- tesi yazıyor: Başbakan Bay Makdonald parla- mentoda bugün epeyce zaman önce verdiği sözü tutarak Söresa'da güdülen sıyasa hakkında bir söylev söylemiş ve saylavları aydınlatmıştır. Bay Makdonâald, en önce 16 martta almanların verdikleri yükümsel asker- Hik kararından, bunun ne yolda yankı- lar brraktığından ve Stresa'da bunun üzerine ne yolda konuşmalar yapıldı- Şından bahsetmiştir. Stresa konferansında, tam Versay andlaşmasının — silahlanmayı — abayan maddelerini serbest konuşma yolu ile ortadan kaldırmağa uğraşılırken almanların bu kararı ortaya atmaları esefle karşılanmıştır. Başbakan bundan başka Londra gö- rüşmelerinde Almanya ile anlaşmak kararı verildiğini ve Almanya ile do- ğu Avruüpası işlerinde de bir saldırma- yış ve karşılıklı yardım anlaşması yap- mak istenilmiş olduğunu da bildirmiş- tir. Üç devlet, güdecekleri sıyasada A- vusturya erkinliğini tanımayı ve orta Avıupa işlerini ilgili devletlerle ya- kında Romada toplanacak — bir kanle- ransta konus ayı kararlaştırmışlardır. Başbakan, doğu paktı ve Avustur- yanın erkinliği sorumunda İngiltere- nin hiç bir tanhhüd altına girmediğini, yalnız Avusturya erkinliği bir — tehli- keye uğrarsa o zaman yalnız kendisile danışılacağını söylemiştir. Bundan başka konferansta Bulga- ristan, Avusturya ve Macaristanın si- Tablanma dileklerinin de ilgili devlet- ler tarafından tetkik edilmiş, buralar- da da saldırmayış ve güvenlik andlaş- ması yapmak imkânları araştıtılmıştır. Stresa konferansında bundan baş- ka hava andlaşması da enine boyuna tetkik olunmuş, ve bu tetkiklere — de- vam etmek onanmıştır. İngiltere ile İtalya, Lokarna and- laşmasına katşı olan bağlılıklarını bir daha ileri sürmüşler ve konferans, her Üç devlet arasının gayet eyi ve müna- sebetlerin sıkı olduğu bildirilerek ta- mamlanımıştır. Başbakan, durumu böylece hulasa et- tikten sonra, son hareketlerile işi hay- Hıdan haylıya bozmuş olan Almanya- mın herhangi bir kollektif güvenlik sistemine girebilmesi için kapının açık TETD ) Paris'te hüküm giyen çaşıtlar Paris'ten 18 nisan tarihli Deyli He- cald gazetesine bildiriliyor: Pariste yapılan ve 32 kişiyi suçlu olarak bulunduran büyük çaşit muha- kemesi kadınların feryadı, çocukların ağlaması ve dinliyenlerin — gürültüsü içinde bugün bitmiştir. Mahkeme salonunda o kadar gü- rültü oluyordu ki bildirilen hüküm pek güç işitilmiştir. Hâkim, bir buçuk saat süren kara- rımı okuyup yerine oturduğu zeaman jandarmalar ,bayılan — kadınları ayılt- mağa uğraşıyorlar, hüküm giyen an- neler çocuklarına sarılıyorlar, erkek- ler duygularını saklryabilmek için uğ- raşıyorlardı. ş Marjori Svitz ile tayyareci kocası, ve amerikalılar her ne kadar suçlu gö- rülmüşlerse de çeteden birkaç kişiyi devlete haber verdikleri için serbest btrakılmışlardır. Deniz bBakanlığı memurlarından profesör Lui Marten en ağır cezayı ye- miş ve beş yıl hapse atılma hükmünü giymiştir. Bu adamın sevgilisi olan esrarengiz rus Lidya Stal'e de beş yıl hapis ceza- &1 verilmiştir. Çetenin telsiz ve fotoğraf memuru olan 23 yaşında genç ve güzel muallim Mari Marmel'e üç yıl hapis ve 65 in- giliz lirası para cezası verilmiştir. Bu kadına hüküm bildirilir bildiril. mez, yüzüne siyah bir dul peçesi in- dirmiş, bir daha kaldırmamıştır. Ha- piste iken dünyaya bir çocuk getirmiş olan öteki suçlu kadın, Dr. Şana Sal- man da bu cezayı yemiştir. Hareket halinde bulunan tanklara telefonla nasıl emir verildiği hakkın- daki devlet sırlarını yabancı bir dev- Tete satan Albaz Dümüleu'e de edi ağır ceza olan S yıl hapis cezası verilmiş- tir. Bu adam “624,, numaralı çaşıt di- ye tanınmaktadır. Bu adamın kararı o- kunurken dinleyiciler arasında — bulu- nan bir kadın çığlığı basmıştır. Çaşıt çetesinden olan başka erkek ve kadınlar suçlarına göre daha hafif cezalar almışlardır. bırakılmış olduğunu söylemiştir. İngiltere, Fransa ve İtalya, sıya- salarının uluslar sosyetesine uygun ©- larak devam edeceğini açıkça söyle- mişlerdir. Her üç devlet de bugünkü güçlüklerle çarpışabilmek için elbirliği etmek ve bunu sonuna kadar götürmek kararile konferanstan ayfrılmışlardır. —H—” ——— —— Kusa duyuklar. ş LOYD Core'LA ULUSAL KAL- KINMA GÖRÜŞMELERİ Noye Fraye Prese gazetesine 14 ni- san tarihile Londradan bildiriliyor: Bugün Loyd Corç, İngiltere için hazırlamış olduğu ulusal kalkınma programını tenkid ve araştırmak mak- sadile toplanmış olan sekiz bakana programını anlatmıştır. Bu görüşmede, Makdonald, Nevil Çemberlayn, Bald. vin, Runsiman, Lord Hailsham, Tomas, Lord Kingslay Vud ve Sir Kunlife- Sister bulunmuştur. Görüşme gizli ya- pumıştır. Haber alındığına — göre, bu defaki toplantıda yalnız genel prensip- ler üzerine görüşülmüştür. Programın bazı noktaları kabule değer bulunmuş- tur. Öyle anlaşılıyor ki, Loyd Corc bu ilk görüşmenin — sonuçlarından mem- mun kalmıştır. 29 ve 30 nisanda daha iki toplantı yapılacaktır. Bu toplantı- larda daha ziyade teferrüat — üzerinde görüşülecektir. şeyleri düzeltmekte ve yalnız Danimar- ka girmeksizin konseyin birlikle onadı- ğı ve İngiltere, Fransa ve İtalyanın müşterek bir hareketleri olan kararda, Berilnde anlatılacak olan açık bir ih- tardır. HİNDİSTAN'DAKİ KARIŞIKLIKLAR Hayas ajansı 17 nisan tarihile Bom- baydan bildiriyor: Karaşideki çarpışmaların resmiğ bir araştırmadan geçirilmesine lürum olmadığı hakkında hükümetin vermiş olduğu karar Üzerine sıyasal durum çok gerginleşmiştir. Müslümanlar, 19 nisanda bütün Hindistanda gösteriş toplantıları yaparak hükümetin kararı- nı protesto etmek ve gene birçok müs- lüman önderler de kıralın yıldönümü genliklerine müslümanların katılma- malarını istiyorlar. Hindülar ise, yapıl- mış olan kıyaların eyiden eyiye araştı- rılmasını istemektedirler. Bütün Hindistanda Kıral Beşinci Jorj'un yıldönümü kutlanacağı bir sı- rada bu bhadiselerin ortaya çıkması do- layısile hükümetin durumu çok güç- leşmiştir. YURDDAŞLIKTAN ÇIKARILANLAR Noye Zurher Saytung gazetesinin Berlin bildirmeni 17 nisan tarihile ver- diği bir habere göre, Berlinde yeniden 110 aile yurddaşlıktan çıkarılmıştır. Listedeki adların çoğu yahudi adıdır. Yurdsuz kalan bu aileler yakında Al- manyadan çıkarılacaklardır. MONTEKARLO'DA İŞLER BOZUK Felemenk gazetelerinin yazdıkla- rtına göre, Montekarlo gazinosu şirke- ti geçen yıl için bu yıl kâr dağıtmıya- caktır. Geçen yılın kârı daha önceki yılın 2,$ milyon filorinine karşı yalnız 95 bin filosindir, İşlerin eyi gittiği yıl- larda yüzde 165 kâr dağıtan şirket son yıllarda yalnız yüzde 15 kâr dağıtabil- miştir. İşlerin bozuk gitmesine sebeb o- larak Fransadaki gazinoların çoğunda rulet oynatılmakta olduğu ileri sürük mektedir. Montekarlo garzinosunun Ba- zil Zaharof ve Amerikanın çelik kıra- lr diye tanınmış olan H. Şvaf gibi bü- yük aksiyonerleri hisaselerini satmış- lardır. ZAVALLI BIR ANA Noyes Viner Jurnal gazetesine Bükreşten bildiriliyor; Romanyanın Torda kasabasında A- nişof adında bir kadın birdenbire çıl- dırınış ve kocast evde bulunmadığı bir anda biri altı, biri iki ve biri de altı ay- hık üç çocuğunu boğazlarını ustura ile keserek öldürdükten sonra kendini de öldürmüştür. 25 NıSAN 1805 OU Kadın kurultayı çevresinde görüş- ler, düşünceler Arsıulusal kadın kurultayı 18 nir — sandanberi toplantılarına — başlamıştır. Açılma günü ben de gazeteci arkadaş- lar arasında bulunuyordum; ancak bü kongre çerçevesindeki görüş ve düşün celeri toplamak için üç gün bekledim | Düşüncem şu idi: Söylenen sözler, top | lantıların mevzuu gazetelerde — günde- lik havadis olarak yazılacaktır, tez de | bilinir; asıl bu kurultay çevresini — sa- ran havadır ki, türk kamusal düşünüşü — için çekici olacaktır. Yalnız — Yıldız köşkü — içerisinde değil, İstanbulun yer yer ve türlü türlü iş evbark kadırti ve erkeklerile görüştüm; bem de, ne bir anketci, nede bir yazar gibi görük- miyerek... Ayrtıca bugünler içinde — İstantal gazetelerinde de çok değerli yazılar yar sılmıştır; bunlar içinde de, İstanbulda bu koöngre Üzerinde esen bavayı belir- ” ten düşünceler vardır. Açılma günü üç duyuş vardır ki, tiçü de bizim göğsümüzü kabartacak ve gözlerimizi yaşartacak kadar derin bir anlam taşır. Kongre açıldı, açılma sözleri baş- Tadı; bu sözlerin Atatürk'ümüze, dev- timimize ve bt kanaldan — kadınlığımı: zın duürüşüna verdiği —önem bütün 3- lonun havasını sarmıştı. Atatürk, bir yükseliştir. ki, onun yarattığı çevre, türke kadınlığını, bU salonu dolduran kadınlığın azına nasib olan bir yere birden ulaştırmıştır. ve burada her göz bunu görüyor, her ağıt bunu söylüyordu. Sıra geldi, delegeler bir bir tanı- tıldı, bu arada kadın — saylavlarımızın köngre halkına tanıtılması içeride bir ikinci coşkunluk uyandırmıştı. Türlü dilden bağrışmalar işitiliyordu. “Ken- dilerini görmek isteriz.,, Ne mutlu o türk kadınına ki bunca uluşun kadin- liğı önüne, saylav kadınımı göğsünü gere gere çıkarıyardu. Sayın bayanlar Sessiz ve gösterişsiz bu alkış gürültü- leri içinde süzüldüler ,geçtiler; fakat bu süzülüş sanki dünya kadınlığının başından ve gönlünden geçmiştir. Üçüncü canlı duyuşu Hind, Ja- mayka, Mısır ve bunun gibi uzak veya doğu memleketleri delegelerinin tanı- tılmaları sıralarında yakaladım. Hele bir gün sonraki sözlerile ırkını korus mağk istiyen, insanlığın, medeniğ in- sanlığın bu ırka ettiklerini acı acı an- latan Jamayka murahhasının tanıtılk ması ayrı bir hava yaratmıştı. Yalnız bu havanın, kendisinin fizyonomice görünüşüne verilen bir değerden mi, yoksa böyle bir irki temsil edişindeki varlıktan mur ileri geldiğini pek yakâr Tıyamadım; ber ne de olsa, böyle bak- ları korunmamış kadınlıklar, güler yüzle ve sevgi ile kucaklanıyordu. O an her türk için kendi içini dinliyecek ve tartacak andı. Yeryüzünün böyle gelip geçici şefkatlerinden fayda bek- Temiyecek kadar dinç, gürbüz ve güç- Yü idik; dahası var bütün bu insarla. rTın İmrenir bir bakışla baktıkları ve ulaşmak istedikleri yerdik Bunları topladıktan sonra yukarı da anlattığım gibi birçok kimselerle de görüştüm; İşte buraya kısaca — geçir- mek istiyorum. 1 — Bir ilk okulada, başmuallim 0- dasındayım; — kadın erkek muallimler bu mevzu üÜzerinde görüşüyorlar. On- lar o kadar beraberce ve arkadaşça ça- Tışmağa, çacukların bütün bakım işle- rini beraberce paylaşmağa alışmışlar ki, “niçin, diyorlar, yalnız kadın ayrı- lığı; hele bizim gibi süfrajet bakımdan bütün adımların atılmış olduğu yerler. de?... Bizim yapacağımız sosyal kal- kınmadır ve bunu kadın erkek — bera- berce yapmalıyız... 2 — Taksimde bir apartımanın sa- tonundayım; sayın bayan da kongreyi gidip görenlerden biridir. “Kongre murahhaslarının ülkülerine bu kadar bağir oluşunu çok — döğrü — bülik yor; yıllarca üzerinde uğraşılan — bir işin clbet insan en bağlı bir işçisi olur diyor ve zeki bir görüşle, aralarında genç üyelerin hemen hemen bulunmas dığını, yeni atılışlara geçebilmek için, —a Y YA W YAY A A aK a