12 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mmflldMıııııınE..fmnmııumH l MMWWMIML DN HMİ EB. e a ğ Tefrika No. 132 | BİR MİRAS DAVASI MuharebeŞiddetleDevamEdiyordu Yazan: AKA GÜNDÜZ PLOLLODEOCLOCE 63233222333 3x Fekat Bu Mücadele ve Yapılan Müsademeler İstanbul Emir ve Arzuları Hilâfına İdi .. A L . Hükümetinin Fakat, bu tapların ateşe başlattı- rılmasında nazarı itibara alınacak siyasi bir mesele vardı. Kuman - dan derhal bunu hatırladı. Mese- le şuydu: Salgıncılara karşı girişilen mü- cadele ve o ana kadar yapilan mü- sademe ve muüharebeler, İstanbul hükümetinin emir ve arzuları ve hattâ sükün ve itidal tavsiyeleri hilâfına doğrudan doğruya gale- yan eden milletin emri ve mill: kuvvetlerin elile yapılıyormuş gi- bi gösteriliyordu. İtilâf devletle. rinde ve diğer alâkadarlarda, bu ve emsali teşebbüslere fırka ku- mandanlığının — karışmadığı ve hattâ taraftar bile-olmadığiı zan. nını hasıl edecek bir şekilde hare. ket olunuyordu. Bütün müsade - me ve muharebeler piyade silâh- ları ve bu arada makineli tüfek. lerla yapılıyordu. Bu sebeple, o gün yapılacak topçu ateşi, hiç şüphesiz ki, yal- nız o günkü muharebenir şeklin. de değil, hükümetin siyasi vaziye- tinde de bir değişiklik yapacaktı. Başta İstanbul olmak üzere bir çok yerlerde telâş uyandıracaktı. Bu mülâhaza, fırka kumandanı Şefik beye, topçulara ateş emri vermeden evvel bazı tedbirler almak ve yapılacak bu teşebbüs ve hareketin uyandıracağı muhak. kak olan tesirleri azaltmak gibi çok ehemmiyetli ve nazik bir me. sele tahmil etmişti. C esur ve müdebbir kuman- dan, bu hususa ait kararı. nı da derhal verdi, Hemen; ateş hattında bulunan binbaşı Hacı Şükrü Beyin yanına gitti. Ve: — Binbaşım, dedi. Görüyorsu. nuz ki, mukabil kuvvetler topçu ateşi açtı üzerimize, Biz de açmaz- sak milli kuvvetlerimizin manevi. yatı üzerinde fena bir tesir yapa- cak. Bunun için topçulara emir verdim. Nerede ise ateş başlıya. caktır. Ancak, düşüneceğimiz si. yasi bir nokta var, Malümya, a- lâkadarlar, topların milli kuvvet. ler tarafından kullanıldığına, hiç bir vakit inanmıyacak, bu hareket lere, hükümet kuvyveti olan ordu. nun da iştirakine hükrıiedecekler ve hiç şüphesiz ki, bunu bir harp sebebi ve iyi bir vesile telâkki e. derek İstanbulu fena halde hırpa- layıp ezecek ve belki de hüküme. ti atarak şehri büsbütün işgal ede. cektir. Böyle bir felâkete sebebi. yet vermemek için bir çare var. O da isyan. İstanbul hükümetine karşı, bizzat fırka namına isyan et. meği ve milli kuvvetlere iltihak ettiğimi resmi bir surette İstanbu- la bildirmeği düşünüyorum. Bu şekil de, hükümetin, benden alaca- ği telgrafı göstermek suretile, ya. pılması yüzde yüz muhakkak olan müdahale ve teşebbüslerin tevlid edeceği mes'uliyetten kendini ve herhangi bir felâketten de yurdu kurtarabileceğini kuvvetle ümit ediyorum. Fakat... Ben isyan ettiğim tak. dirde yerime, esasen mücadeleye muhalif olan Ferid Paşa kabinesi tarafından bir kumandan gönde- li hareket ve menfaatimiz için da- ha faydalı olacaktır. Ben, sizin is. yan etmenizi düşünüyor ve çok münasip görüyorum ve işe de şöy- le bir şekil vermek istiyorum. * Murlu ve Köprübaşı müfre. zelerini kumandahız altiına verdiğimi, şimdi yazacağım bir e- mirle size bildireceğim. Siz de, bu emri aldıktan sonra, mukabil kuv vetler tarafından kadın ve çocuk- ların, medeniyet ve insaniyet ka- ide ve mefhumları hilâfına itlâf edilmekte olduğuna tahammül e- demiyerek, kumandanız altında bu lunan müfrezelerle beraber milli kuvvetlere güya iltihak edecek ve keyfiyeti, kısa bir esbabı mucibe ile bana şimdi yazacaksınız. Ben de, bu vaziyeti şifreli bir telgrafla İstanbula bildireceğim. Bu suret. le, taarruz mahiyetteki topçu ate- şimizle tevellüd edecek siyasi va- ziyete ve tahassül edecek şüphe- lere karşı, hem hükümeti müşkül bir mevkiden ve hem de İstanbulu melhuz bir tehlikeden kurtarmış olacğığız. Ne dersin bu işe arkadaş? Bu şekillere göre siz mi bana is. yan edersiniz, yoksa ben mi İstan- bula isyan edeyim?.. Cidden çok fedakâr bir kuman. dan ve o nisbette milletine ve yur.- duna karşı vefakâr bir insan olan Binbaşı Hacı Şükrü Bey, verilen bu izahat karşısında, kumandanı. nın eskisi gibi mücadelenin başın- da âmil ve nâzım olarak bulunma- sını vaadetmek şartile, fırkaya kar şı isyan etmeği hemen kabul et. mişti. Şefik Bey de, bu mukaddes mücadele yolundan ölünceye ka- dar ayrılmıyacağını temin eylemiş. ti. Günün bu iki fedakâr kuman. danının yaşlı gözleri, güler yüzleri üzerinde gezinmiş, heyecandan tit. reyen elleri avuç avuca gelmişti. Miralay Şefik Bey bahsettiği emri yazarken, Binbaşı Hacı Şükrü Bey de o tarihi isyannamesini imzala. mıştı. Milli Mücadelede ilk patlıyan Türk topları ve şerefli topçuları Binbaşı Hacı Şükrü Bey, o andan itibaren Aydın mil- li kuvvetleri kumandanı ve günün mukaddes ve şerefli âsisi oldu ve hemen işinin başına köştu. Bu sı- rada, İskoda Obüs takımı da Men. deres köprüsünün altı yüz metre ilerisinde, zaten evvelce hazırlan. mış olan mevzilerine girmişti. O sirada Umurlu müfrezesinin sahra topçu takımı da harbe gir. miş ve Aydın milli mücadelesinin ilk sahra topları da patlamıştı. Ar- tık, bu topları ateşlemek şeref ve iftiharı topçu mülâzımlarından Ya kup ve Kemal Beylere nasip olmuş tu. Toplarımız, birbiri ardına ateş saçıyordu ve hırçın gürlemelerile efradımıza muvaffakiyet müjdeli. yor, savurduğu lâğım ve tahrip taneleri ile karşı taraftakileri acı acı düşündürüyordu. Biraz sonra piyade ateşleri gibi topçu düello. su da birden şiddetlenmiş ve böyle ce müsademe hakiki bir muhare. be şeklini almıştı. (Devamı Varj- AMİPLİ DİZANTERİ Di inin bu türlüsü sıcak memleketler hastalığıdır. Fakat, gariptir, hastalığın asıl se- bebi olan amip dünyanın en so- ğuk memleketlerinden biri olan Rusyada Arkanjel şehri halkın. dan bir delikselı dizanteri hasta. lığından Petrograt hastanclerinin birinde tedavi edilirken, 1785 yı- lında orada keşfedilmiştir. Basilli di inin basili bundan ancak on üç yıl sonra bulunduğundan, a- miplisinin fence tanınmış olması daha eski demektir. Bu amipin ilk defa tâ Rusyanın Şimalinde keşfedilmesi, onun as- lından sıcak memleket sakinlerin- den olmakla beraber, seyahatten korkmadığını ve en soğuk memle- ketlere kadar gidebildiğini göste- rir. Zaten seyahati insanların karnında olduğu için, pasaportsuz ve masrafsız her yere gidebilir. Onun için bizim memleketimizin İstanbul gibi en mutedil, hattâ sı- cak iklimlerden ziyade soğukça ik- limlere benziyen yerlerinde bile arada Aamipli -dizanteri görülür. Büyük muharebedenberi, Avrupa- hılar da bu türlü dizanteri ile hay- lice tanışmışlardır. Basil ile amipin farkını bilmi - yorsanız, btuııu sormak, tabii, hak- ine de bir sebep yoktur. Amip te, insanın barsaklarına kadar girince, orada yapacağı ma- rifet, dizanteri olmakla beraber, bu türlüsü basilli dizanteriden az çok farklıdır. Bir kere, öteki gibi birdenbire yüksek ateşle başlamaz. Ateş gel- se bile, yüksek olmaz, İlk günleri sadece bayağı bir ishal. Fakat pek fena kokulu. Sonra kanlı ve irin- li. Dışarı çıkmak ta ötekindeki ka- dar sık değildir: Günde on defa kadar. — Buruntu da olmuyabilir. Karın ağrısı daha hafiftir. Hiç bir şey yapılmadan da has- talık bir kaç gün içinde kendi ken. dine hafifler ve geçer. Fakat, te- davi edilmemiş ise, tekrar, tekrar gelir ve nihayet dizanteri müzmin olur, kalır. O vakit te arada sıra- da karın ağrısı, kanlı ve itinli.... Bunlar pek sık olmasa da devamı insanı zayıflatır, eritir. Bu müzmin dizanterinin de ken- di kendine durduğu olur. Fakat en fenası budur, çünkü amip ha. zım cihazından içeriye girmiş de- mektir, O zaman, az çok uzun bir müddet sonra, hangi uzuvda yer- leştiğini bildirir. En ziyade kara- ciğerde, fakat onun beğenip te, yıekr_lî'şmiyeceği uzuv, hemen yok rilmesi ve gelecek bu k d da bizimle hemfikir olmaması ih. timali vardır. Bu vaziyette, nice müşkülât ile vücude getirdiğimiz bugünkü mücadele his ve hareketi derhal sönecek, sarfedilen bunca emekler heba olup gidecektir. Ve bilhassa milli şerefimiz ayaklar al tında ezilecektir. Benim yerime di. ğer bir arkadaş isyan ettiği tak. dirde tabiatile ben fırka kuman- danlığında kalacağım ve kumandan hk nüfuzumu, fırkanın vesaitini milli mücadele lehine, şimdiki gi- bi, yine sarfa devam edeceğim. İsyanım halinde, yerime gelecek kumandanm bunu yapacağı — şüp- helidir. Şu halde, şahsımdan ziya- de diğer bir arkadaşın isyanı, mil. .. ar daki far- kı tam ilmi olarak anlatmak pek uzun düşer. Yalnız şunu hatırla- tayım ki, basil bütün mikroplarla birlikte nebatat sınıflarından sa- yılır. Halbuki amip, hayvanların en küçüğü ve cok hareket eden bir şeydir. Tek hücreli olduğu halde, işine yarıyacak bir gıda bu- lunduğunu hissedince, kolunu u- zatır gibi bir çıkıntı uzatarak, © gıdayı yutüvermesi, mikroskop al- tında pek ziyade göze çarpar.. Bunun da insanın barsağına ka- i dar girmesi, gene elden ele geç- mekle olur. Gene pislik ve dik- katsizlik., Fakat basil, su içinde yaşadığı halde, amipin kendisi de, yavruları da su icinde yaşarlar. O. nun icin, bu türlü dizanteri içilen suya karsırsa, onunla da gelebilir. Sineklerin, onu kanatlarına taka- rak yiyecek şeylere kadar getir- Onun icin, amipli dizanleriyi daha başlangıçta tedavi ettirmeli- dir. Bu türlü dizanerinin seromu olamazsa da, kat'i ilâcları vardır: Emetin ve Yatren. İkincisi daha 1921 denberi bilinir. birincisi da. ha eski, 1912 de bulunmuştu. Yeni ilâçları öğrenmek işinde, memleketimiz hiç bir vakit geç kalmadığından, Büyük Harp için- de bir sıcak iklime giderken, ora- daki ord merkez h nesine teslim etmek üzere bana da kocaman bir şişede emetin e- Manet etmişlerdi. Hiç bir sandığa emniyet edemediğimden, — şişeyi gündüz koltuğumda, gece koy- numda saklıyarak götürdüm. O- nun için, bu ilâcın kıymetini be- nim kadar hissetmiş olan başka hiç kimse olmamıstır. Kayserili Molla Torumoğlu pek saf, ahmak denecek ka- dar Allahlık bir adamdı. Öyle ka- rışık bir miras davasının kanca- sına yakalanmıştı ki dört uzun harp yılı içinde ne Kayseri kadısı, ne Ankara mahkemesi, ne Sıvas Müftüsü işin içinden çıkamadılar. Halbuki dava pek basitti, Molla To rumoğluna dedesinden birçok mülk ve çift çubuk miras kalmıştı. De. desi sağlığında Bursa, Balıkesir taraflarında uzun yıllar yapı kal. falığı yapmıştı. Onun için mirasın çoğu o taraflardaydı. Mirasa tam vaktinde konamadığının sebebi, dedesinin ölümü sıralarında Bal. kan harbinde yaralanıp uzun za- man hastanelerde kalışıydı. Umumi har de gelip çatınca işler büsbütün karıştı. Kadı yedi, hâ. kim yançizdi, Müftü işe akıl erdire. medi. Koca dava kala, kala Molla Torumoğlunun cahil başına kaldı. Bir gün tahrirat kalemi altıncı baş mümeyyizi acıdı: — Molla Torumoğlu, dedi, sen işini gördürsen, gördürsen İstan. bulda gördürürsün. — Şu mütareke zamanında ora- da ne yapabilirim ki? Bütün ya- ban devletler İstanbulun başına çullanmışlar, nefes aldırmıyorlar. — Torumun torunu! benim de. diğim başka. Sen adam akıllı ca. hilsin, bir şey bilmezsin. Hem da- vanı orada değil, burada yürüte- ceksin, Usuli muhakematı huku- kiye kanunnamei Hümayunun al. “tıncı faslının on beşinci maddei müzeyyelesince bu böyledir. Orada büyük avukatlar vardır, birini ki. ralarsın, Bursaya götürürsün, da- vanı kazanıverir. Hangisini mi? Meselâ, Kenkeranizade Firuzefam Bey pek meşhur - bir avukattır. Ondan üstününü az bulursun. Me celleyi meşhur mesele şarihi Esat hocadan okudu. Fransa fakültesin den birinci, İtalyadan ikinci, Al. manyadan ikisi ortası diploma al. dı. Daha mektep sıralarındayken meşahiri hukukiyundan, Vezir Ha. san Fehmi Paşa merhum bile Fi. ruzefam Beye parmak ısırmış, hem iki üç parmağını birden. Bu biçim salığa can mı dayanır, para kesesi mi? Molla Torumoğlu heybesini, seccadesini omuzlayın- ca soluğu İstanbulda aldı. Meşhur Üstad Kenkeranizade Firuzefam Beyi buldu. — Pek zor iş! dedi,'beş on gün. de kurtarılamaz. Çok mudil bir meselei hukukiye.. — Sakın olmaya ki bir becerik. sizliğe.., — Ağa! ağa! Sen bana dikkatli bak! Ben bu diyarın en benam mu hamisiyim. — Afedersin, kusura kalma E. fendi, seni bana abukat dedilerdi, meğer zatiniz... — Muhami avukat demektir, il. mi tabiri budur. — Peki, peki, tecrübe eder an- larız. Pazarlık oldu bitti. Bursa vapu- runa binecekleri sabah ilk masraf ve yol harçlığı olmak üzere elli ta. ne sarı lira verdi, çünkü Aavukat kâğıt paraya para demeyen takım. dandı. Davanın ortasında iki yüz sarı.. Kazanırsa üç yüz daha ala. cak. Vapur çok kalabalıktı. Ken- keranizade alafranga çanta- larını, bavullarını birinci kamara- ya yerleştirtti. Kendine güverte bileti alan Molla Torumoğlunun ise bir heybesinden, bir d ve bir sıska, viran eşeğinden baş- ka bir şeyi yoktu. Avukat Bey a- lay etti: inden — Molla torunu! bu kılkuyruğu da | nerede buldun? — Fatihteki Atpazarından al. dim. — Bu berbadı ne yapacaksın? — Ah abukat Efendi! Sen be. nim miras kaçakçısı akrabalarımı bilmezsin. Beş paraya on taklak a. tarlar. Hele bir çocukları var, da. rı dünyada eşi bulunmaz. Biricik olduğu için son kertesine kadar şı. martmışlar. Ona bir eşek hediye ötürürsem belki çocuğun sevinci yüzüsuyu hürmetine yüzleri biraz yumuşar da dava kolaylaşır. — Başka bir şey bulamadın da bunu mu buldun? — Ne yapayım efendi? Katırın oğluna eşek hediye edilir; sırma haşalı Arabistan kısrağı götürecek değilim ya. Tam bu esnada İstanbulu işgal eden ecnebilerin memurları va- pura geldiler. Anadoluda milli ihtilâl başlamış ve Ankara hükümeti yeni kuürul. muştu. Bunun için yolcular sert bir kontrolden geçiriliyor, bilhas. sa Anadoluya altın kaçırılmaması için pek dikkat ediliyordu. — Altını olan teslim etsin! — Sen kavanini mevcudeyi, mu amelâtı adliye ve hukukiyeyi ne bilirsin? — İşte onun için değilmi ya E- fendi? ben de davamı bir eşek sa- yesinde kazanmak sevdasına düş.- tüm. Az kalsın kavga çıkacaktı. Aşa. ğıdan haykırdılar: h — Bu eşeğin sahibi kim? Bu e. — şek kimin? 4 Molla Torumoğlu telâşla kulak kabarttı. Avukat hakaretli bir ta. vırla: — Bak, dedi, lar! Torumoğlunun torunu saftı, bu nükteyi anlamadı. Hemen eşeğinin yanına koştu. Felâket! Eşek can çekişiyor. Zavallı eşeğe ne oldu? Gözleri fır fır, gövdesi titremeler içinde, dar dar nefes alıyor? (Sonu: Yarın) — seni çağırıyor- Herkes altın götürmediğini söy. | ledi. İnanmadmlar. mevki yolcuları aradılar, birinde üç dört altın bulup aldılar, Bir başkasının tek lira çeyreğini de aldılar. Meşhur avukatı da iyice aradılar. Avukat bütün Fransızca. sı, İtalyancası, İngilizcesi ile söy- lendi, nutuk verdi ama kimse din. lemedi ve sonunda sayın avukatın tâââ apışarasından bir çıkın çıkar. dılar! Açtılar, sarı sarı, çil çil lira. lar, saydılar, tam kırk tane. Kenkeranizade araştırmanın şeklinden kepaze, altınların gitmesinden perişan oldu. Yolcula. rın kimi gülüştü kim' acıdı. Molla Torumoğlunun bir şeyden haberi yoktu, habire her yerden kovulan sıska eşe- ğine yer arıyordu. O da sırası. nı savdı. Yirmi otuz kâğıt lirasını tabii almadılar. Vapur yola düze. lince avukat açtı ağzını yumdu gö. zünü, hamiyete dair ne kadar lâf varsa sıraladı, vatanperverliği şah. landı. Hele Bozburunu aşınca büs. bütün köpürdü. Bir aralık yeni Müşterisi yanına geldi. İşi öğrenin ce sade suya bir: — Vah vah vah! Deyip sustu. Firuzefam Bey dertleşecek adam arıyordu. Müş- terisine dönüpt& söze başlamağa hazırlanırken Molla Torumoğlu kalktı: ; — Hele şu eşeğe bir bakayım e. fendi, dedi, arpası samanı tüken. miş olmasın. — Benim liralarım gitti, üstüne üstlük kepaze de oldum. Beni din- lemiyorsun da viran eşeğini mi dü. şünüyorsun? — Ne yapayım efendi? Bana da- vamı asıl kazandıracak odur. — Vay! demek bana hakaret ha! — Hâşa ve kellâ!. Sümme hâ. şa! Sittin estağfirullah! Demek is. tediğim şudur ki eşeği Mudanyaya sağ, salim çıkarırda hasımlarımın çocuklarına verirsem mesele yüz- de yüz bitmiş gibidir de. Önce birinci | MALATYADA Millt Şef İnönünün - Heykeli Rekzedilecek Malatyada Yenicami namile gayet kıymetli ve güzel bir Türk eseri vara dır. Bu camiin etrafı şimdiye kadar bir takım köhne, ve harap bina ve barakalarla kapatıldığı için bu gü — zel eser — güzelliğini — kaybedi. — yordu. Bu defa Malatyanın ileri ge. len zevatından Tevfik Temelli, Va. hap Saltoğlu, Etem Fadıllı, Müteah. — hit Sait Demirbağ, Darendeli Zaroğa lu ve daha bazı hamiyetli zevat ta- rafından camiin etrafındaki bu bi. — nalar satın alınarak bir park haline ifrağ edilmek, bu parkın ortasında İs. met İnönünün bir heykeli konmak- : şartile mezkür arsaları belediyeye — teberru edilmiştir. Malatyanın faal yeni belediye reisi Doktor Cafer Öz — zelçi de arsaların modern bir park — haline konması için güzel bir proje hazırlamaktadır. Yeşil Malatya bir — kat daha güzelleşecek ve çok güzel — bir Türk eseri olan Yenicamiin de — meydana çıkacaktır. Öi İstanbuldaki bazı Malatyalı tüc. — carlar da İnönünün heykelinin bir — an evvel yapılması için Malatya be- — lediyesine müracaat ederek kendile. — rine düşecek yardımın hemen bildi. — rilmesini dilemişlerdir. & —- DAKTİLO Eski ve yeni yazıyı o- kur, yazar, dosya tanzim eder seri bir daktiloya ih- tiyaç vardır. Askerliğini — — bitirmiş olması şarttır. Şimdilik ayda 25 lira ve- 4 rilecektir. İstanbul posta . SY kutusu (406) ya daktilo işaretile müracaat. yi İnhisarlar İstanbul Başmmüdürlüğünden : 15 - Ağustos - 939 tarihinden itibaren 50 santilitrelik bira şişeleri perakende olarak 16 ve 62 santilitrelik salon biraları da 20 kuruşa sa- tılacaktır. 14 ağustos 939 günü akşamı ellerinde eski fiyatlı bira bulu: nan bayiler mevcut miktarı gösterir bir beyannameyi en yakın inhisar — | satış depolarıma vermeleri ilân olunur. (6120) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: