İki günlük kısmın hulâsası: Bütün Rumelindeki idarecilerin Yıldız Sara» yını telgraf bombardımanına maruz bırakmasiyle BOR Mulâl Silen baş- Esasen oralardaki idarecilerin hemen hepsi o zamanlar gizli çalışan İttihat ve Terakki pilyeti mensübeyinden oldukları hetle bu cemiyetin başlıca gayesi o- lan memlekette Meşrutiyeti iade için aldıkları emri ifa ediyorlardı. Fakat inkılâptan sonra iş başına geçen ve sonra zamân zaman iktidar mevkiini uzun müddet elinde tutan bu cemi- yet bazi hatalıra düşmekten kendini alamamıştı, Harbi Umumiye girmek te bu cemiyelir siyasi hatalarından birini teşkil ediyordu. Umumi Harpte mede bir milletin nasl eridiği iş ba- gında bulunan idareciler tarafından görülüyordu Artık yavaş yavaş eli ve eleği te- miz kalmış kimseler de birer birer idare mevkiinden o uzaklaştırılıyor- © (du. Çünkü irkılâğtan sonra devlet dümenini ellerine alanlar, Abdüiha- © mit "rotasından ayrılamıyorlardı. Ni- hayet harp bitti, fakat dört yıl harp ve memleketi idare edenler hakkında ağzımı bile açmıyanlar artık dile gel- miş bu arada bazı hüinler yapılan fena işlesin mesuliyetini Türk mille. tine de teşmil elmiye yeltermişi * Bana gelince: Talât gibi, Enver gibi siyasi, idari ve askeri bakım. dan sayısız hatalar işlemiş, fakat namuslarına, zati ve milli şerefle." rine kir bulaştırmamış şahsiyetle. — rin, yarattıkları felâketin her tür- elemini başkalarının vicdanına “We irlanına yükleyerek memleket. © ten savuşmalarını doğru bulmu. © yordum. Onlar ihtilit kahramanla. rı idi. Eserlerinin yıktldığını veya — yıkılmak üzere bulunduğunu gö- rür görmez mertçe ölmeği göze al. “ malıydılar. Belki ilk fırsatta hatala rını millete affettirmek için vurd. “dan uzaklaştılar. Ne yazık ki meş- “um kinler kendilerini takip etti ve - öldürdü, Bu kin, Türklerden de bir züm- reyi istilâ etmişti. İttihat ve tarak. ii erkânıma ve efradına — Gayri “Türklerle, muharip “düşmanlarla craber — Onlar da hücum edi. > yorlardı. Ayan meclisinde Ahmet Rıza beyle damat Ferit, gazete sütunlarında da hürriyet ve İtilâf — Jiderleri Diran Kilikyanların, zeh. Melâhat, bu yalana inanmış göründü: Zira, Mu. , TEFRİKA ço rapların, Aliye divanıharbi mah- kümlarının kanlarinı.dava ediyor. lardı, Talât Paşanın ve arkadaşla. rırım — imkân bulunduğu suret. te — linç edilmesini istiyorlardı. ok müteessirdim, çok ıztırap çekiyordum, Mondorosta İm- zalanan mütarekede imparatorlu- ğun inkırazını tesbit eden bir vesi. ka mahiyeti görüyordum. Zâten Suriye, Trek, Hicaz ve Yemen el. den çıkmıştı. Kilikya adile mağa başlanan Adana bavalisi iş. gal altındaydı. Asırlardan beri bir “Vilâyatı Şarkiye,, klişesi birçok ağızlarda siydei bir mefhum çeşni. si vermekteydi. Umumi harp gü. ya ilik çağların, Kurunuülünm A- nadolu haritasındaki isimleri ihya etmek için açılmış gibi orta Kapa. donya Puntos gibi adlar da stil. muştı, Türk vatanında bu isimler müânalaştırılmak ve coğrafi bir hü- viyete erdirilmek isteniyordu. Bu vaziyette Türklerin iç ve dış düşmanlarını tanımaları, el ele ver meleri, kanadı gagası kesilerek kuşa benzedilmiş olan vatanı yeni ve tamamile haksız bir yağmadan korumaya çalışmaları lâzımken şu ve bu haris ademlar kendi kursları. nı, kendi hınçlarını yurdun men. İaatine, hattâ “yurdun hayatına tercih ederek siyaset havasını bo. Yünü SülanatMy örTETİL Ve Türk olmayanların Türk yurdu. nu bölüşmek istemelerini — ne kadar gücümüze giderse gitsin — tabii görmek lâ fakat #tilâf ve hürriyet, sulh ve selâmet, taaliilislâm, muhipler cemiyeti gi. bi teşekküllerin yabancı küvvet. lere dayanarak iktidar mevkiine çıkmaya ve o mevkii yabancı men- faatlerin husulüne âlet etmeğe ça- lışmalarıni havsalaya sığdırmağa imkân yoktur. Yıkılmış bir yurt. da düşman eli, düşman eteği öpe. rek mevki sahibi olmanın ve o mev i eli, ayni eteği öpe- çalışmanın ne zev- m gelir, Hürriyet ve İtilâf Fırkası > Mütarekede İktidarı Eline Alan Bu Fırka, Affı İmkânsız ki vardır ki, kerli ferli beyler, pa. şalar ve hocalar, © yola dökül - müşlerdi. Türk milletini mebusan ve âyan meclislerinde türkçe çı. kan gazetelerde itham ederek e- mellerine ermeğe çalışıyordular. Bu gaflet ve bu körü körüne ihanet çirkâbi — birbirine karı- şan lâğımlar gibi — kol kol açılıp yayılıyor ve dalga dalga kabarı. yordu. Meclis koridorları kin, hirs ve entrika kasırgalariyle altüst o. lop duruyordu. İşte bu vaziyeite Talât Paşanın ikinci haleli olan - Sadrazam Tevfik Paşa, mebu. den vatani elemlerle baş başa ka. larak bir köşeye çekildim, facia- yı geriden seyre daldim, Her kafadan bir ses çikiyor gi. biydi. Hınç ve ihtiras haykıran a- Zızlara kulağımızı kapıyarak, ru. humuzu yurdun selâmeti, Türk - lüğün hayrı için çırpınan yütek. lere açtığımız vakit o yüreklerde — zayıf veya müphem olsa bi. le — bir takım emellerin yer al- dığımı görüyorduk. Meselâ Vilâ. yatı Şarkiye Müdafaa Hukuku Milliye Cemiyeti adile bir teşek. kül vardı, Anavatandan zorla koparılacağı muhtemel görülen yerleri böyle bir âkibetten korumak için çalış. mak istiyordu. O kuvvette değilse daha başka ufak tefek cemiyetle.“ Aİ Seres mal e Kal Tin de İslisiz vatanın yözümü gül. dürmek ülküsiyle faaliyete ges'- ket birliği yoktu. o O şekilde ki, mütareke devrinin ilk aylarında göze çarpan vatanseverlik hamle. leri her telinden başka bir beste dökülen garip bir saz ahengine benziyordu. Bu da gayet tabiiydi. Zira saz usiz bir sanatkârın elin- de değildi ve bütün tellerini ay. rı kudrette, ayrı hassasiyette par- maklar idare ediyordu. Peki amma âkıbet ne olacaktı?. Medeniyete parlak parlak hizmet. lerde bulunmuş, bir değil, bir kaç kıtanın siyasi muvazenesinde 8. sırlarca hâkim bir rol oynamış, insanlığa şeref ve gurur veren “AN BULMACA Dünkü bulmacamizin halledilmiş şekli 12345671599 123 4867180 10 -.gaa yay. SOLDAN SAĞA; 4 — Birer harf g Ricat eden 5 — İsimler © Mene, 6 — Siz g Bayramdan evvel 7 — Bir oyun © Sanat, 8 — Bir uzvumuz © Fakat © Bir hart. 9 — Bir nota g Bir harf © İçine ps- ra konur, 10 — Bir sesli harf © Bir böcek © İh- tlâr, YUKARDAN Aşağı: i — Bir şehrimiz. 2 — Bir peygamber © Her zaman; 3 — Vâml olmek g Sıfat “yapan bir ek © Bir hart. 4 — Bayağı © Bir sesli harf © Payla- mak, $ — Sobah vakti 6 Bir hart 6 Bir sesli harf, 8 — Adanan ger, T — Doymak bilmez © Okurur, 8 — Bir Şarım adi & Bir sesli hart © 10. Bir renk (8 Bir sesli harf, aaa aaa e Kartalda Bozuk Ekmekler Denize Döküldü Kartalda işliyen yegâne fırının ek- mekleri eksik, ekşi ve hamur olduğu görüldüğünden toplanarak denize dü. külmüştür. Son günlerde bu hâdise ikinci defa olarak tekerrür-etmekte. dir. —— yüksek” hasletlerin en kıymetlile- rine malik olmak haysiyetiyle ta- rihte ün almış olan Türkler, gö- zü ve ruhu doymaz bir düşman, zümresihin yardımiyle içli dışlı tufeylilerin elinde sürünmeğe imi mahküm Kalacaklardı? (Devamı var) 12-8.939 Ders Kitapları ve Yardımcı Kitaplar (Başı S-incide) sarlarina rağmen « bügün, ders kitabında bulunmasını istediğimiz. vasıfları en İyi temin öden sistem- dir. (Tek devlet kitabı) na şürada bazı murahhaslâr tarafından yapı. lan itirazların o yerinde olmadığı ve bunun, tek ders kitabı mefhu- munu kavramamaktan ileri geldiği “Devlet, yalnız bir kitap okuya- caksınız, başkalarını okumıyacak. sınız, diyemez. Bu, fikir hürriyeti. ne muhaliftir.,, Fukat bunun fikir hürriyeti ile * alâkası yoktur. Çünkü esasen dere | Kitapları serbest olduğu zamanlar» | dada, Maarif Vekületinin tetkik ve İ kontrolüne tâbidiler. Diğer cihetten ders kitabı, bütün mektepler Için ayni olan progra. ma göre âyarlanmış bir kitaptır. Tedrisatın standarize olan kısmı- ni ihtiva eder ve bu kitabin ayni olması, nakiller esnasında çocuklar için faydalıdır. Esasen Dalton'plâ. Fakat talebenin bütün tetkik ve mütalea faaliyetini yalnız tek ders kitabına inhisar ettirmek, bugün hiç kimsenin aklına gelmez. Çünkü talebeyi tek ders kitabına “bağla- mak, onda, orta zamanların sko. lâstik, kitabi, Nassi zihniyetini tesis etmektir. Bunun içindir ki, tek, standari. ze ders kitabin yanında, onu bes- liyecek mahiyette bir çok yardım. ci kitapların bulunmasın: istiyo- ruz. Bugünekadar ihmal edilen bu meseleyi, sistemli bir surette hal letmek zamanı gelmiştir. Mearif Vekâleti, muhtelif ders- ler için lâzım olan yardımcı ki- tapların bir listesini yaparak ilân etmeli, müsllimleri ve muharrirle. isinde e m bizzat” Vekllet yâpabileceği gibi büyük bir kısmını kitapçılar basacaklar. dır, Bu mesele hakkindaki tetkikime .son vermeden evvel (tek ders ki- tabi) nın meydana gelmesi için Ma. arif Vekâletinin müracaat ettiği i- ki sistemin, yani (müsabaka) , ve (havale) usulletinin o kıymetleri hakkındaki fikirlerimi söylemek 1s. tiyorum. Umumiyetle ve bilhassa ilk mek» tep kitapları için (mtisabaka) usu- lünün daha faydalı olduğunu zan. nediyorum. Meydana gelmesi için çok zah. met, masraf ve emek sarfıni İcap ettiren hususi mahiyette kitapların yazılması, salâhiyettar zatlara ha- *“— Ben, dedi, vale edilebilir. Fakat müsabaka usulünün, ken. dinden beklediğimiz iyi neticeleri verebilmesi için, bazı şartların ta- hakkuku lâzımdır. (Okul kitapları kanun ve tali. 'matnamesi) ne göre, müsabakaya dahil olan kitaplara, komisyon a- zası tarafından, dil ve üslüp, ilmi sihhat ve pedagojik kıymet hağla- kanaatindeyim; rindan birer numara le — “Hatalarından Tarihe Mücrim Olarak İntikal Meğer | em mma sr aç ğe mağ ra derece tayin olunmaktadır. m esasla ruhuna nü. fuz etmeksizin - şeklen ve harfiyen riayet eden bir tetkik he- yeti çok garip neticelere varabilir, Tıpkı, bir tabloyu, menazır, tenk, şeniyete mutabakat... bakımların - dan ayrı ayrı tetkik edip bu kıy- metlere takdir edilen rakamları ce. mettikten sonra o tablo hakkında bir hüküm veren bir hakem heye- ti gibi... Bu vaziyette, Vangog, Sezan gi. bi büyük ressamların tablolarının derece kazanmalarına imkân yok- i Vinnetk tur. . nihal zaler teranesiyle unun yıllar. kelimeden başka bi! 1 san meclisini dağıttı. Bende her | 4. pir vilâyetimiz © Mükü ni, Vi a sistemi gibi en yeni geçirlmii, sekiz on cephede Yarı 88 yani tari ve cağraiya bakımından türlü siysi öksliyekleb uzaklayün, | 3 Rana e Pera tedris tekniklerinde böyle standa. o Meselâ bir (Yurt Bilgisi) kitabe yarı çıplak fakat kahramanca dö- — ici ve idrâkimi v ii tek kiptatra > ve «ki li sa- Tüşülmüş Mi Bu dört yillik sengi, müsbet bir hakikat ifade elmiyen ( vicdanımı ve idrâkimi hasta e. | 5 — Feihiden ikmtı g Bir hart, | rize tek kiptalra vardır: alalım - ki mevcuttur » lisanı dedir, ilmi sıhhati de vardır. Fa- kat içinde fikir ve ruh yoktur. Lâ. zım olan fikirler, bilgiler ve mef- humlar yoktur. Beylik sözlerle, ya. velerle doludur. Böyle bir kitap, yukarda izah ettiğim tarzda tetkik ve tahlil edildiği takdirde derece kazanabilir. Fökat hakikatte bu bir kitap değildir, ders kitabı hiç de- Bildir. Binaenaleyh, bu büyük hataya düşülmemesi Için ders kitaplarını tetkik komisyonunu, çok geniş ve * yüksek kültürlü insanlardan $seç- ek esas şarttır. Yarım lim, insanı hakikatten u. zaklaştırdığı gibi, yarım pedagoji de aklıselimden uzaklaştırır. Ders Ki mukadderatınt, bu yö rım, pedagogların tasallıtundan All tane eri YET İneği h, Maarif Vekâleti, (Ders kitaplarını tetkik komisyon- ları) azalarını en büyük bir dik. kat ve itina İle seçtiği ve mühtelit ders kitaplarında 'bulunması lâ. zim gelen vasıfları esaslı bir süret- te tesbit ettiği takdirde (tek ders kitabı) nin, bugün bizi her cihet- ten tatmin edecek tek sistem oldü- ğu kanaatindeyim. İl Kır Eğlencesi Şefkat ve Yardım kaynağı olan Kızılay Cemiyeti Erenköy Nahiye Şübesi taratın» dan Kızılay Cemiyeti mepfastine Ağusto- sun On ikinci Cumartesi günü oAkşimı “Borlancı İskele (Gazinosunda,, Zengin programlı — Halide Pişkin (Habibe Mol- 1s) Bayan Afitap, Veryete, Caz, İncesaz « bir kır eğlencesi tertip edilmiştir; yazından sonra, bütün gün serbest olabiliriri. Sen ne dersin? Muzaffer, tereddütsüz görünerek cevap verdi: “-- Ben de gelebilirim! Kema), Melğhate elini uzattı. . e, şimdilik Allaha ısmarladık. Obür ıyni vapurda buluşalım. k Melâhar, isteksiz isteksiz dudak büktü: zaflerle münasebetini ne dereceye kadar vardırdı. ğını kestiremediği halde Mürüvvete, üzüntü ve ne- damet duyurmak istemiyordu: © “—Biz de dedi, tâ deniz kenarına kadar varmı- ilkan dişisinin gözüne girmiş bir erkek etik Oha bakarken, çapkın çapkın gülüyordu: > #erdim onat... ı Ciddileşip, Kemalettine bakarak ilâve etti: « olmuş! Kemalettin de söze karıştı. Arkadaşına “— Biz uyuduk, dedi... Mürüvveti gösterdi: » -— Küçük hanım da uyumuş!.. bir sen varsın! Biraz susup; göz kırparak: N bir de kahkaha savurdu! mamış görünmeyi tercih etti ve: , “— Soğuk herif... yanalım... Zira a kaçıracağız! Kemalettin, bir ima daha yapmak istedi: kaçırdık? gururiyle dinliyen Kemalettini göstererek, devem “— Bu hınzırı ancak orada yakalıyabildim!.. “— Ama, dedi, Hamfendi'nin nasıl olduğunu gi “— Korumuzu paylaştıktan sonra, dönmeğe ni. ç yetlendik: Fakat benim yorgunluktan dizlerim dt , riyordu. Indiğimiz o yokuşu çıkmayi gözüm tutme- dı doğrusu. Biraz mola verelim, diye bir ağaç göl. o gesine uzandık. Bir de gözlerimizi açtık ki, akşam Demek, içimizde, gözleri hep açık durmuş olan , “— Şu halde, en açık gözümüz sen sayılırsın!,, Dedi ve bı nüktesini de beğenmiş olacaktı ki, uzur © Bu nüktenin içindeki imanın uyandırdığı soğuk © tesiri gidermek vazifesi de Müzatter düştü. O, ar- o kadaşının yaptığı kelime oyununa gülmedi. Anla. Dedi, gevezeliği bırak ta, dav. raz daha sallanırsak, son vapuru “.— Son vapuru da... Diyorsun. Başka şeyler de Muzaffer: “— Evet!.. Dedi ve gülerek ilâve etti: “.— Içkiyi biraz fazla kaçırdık! Mürüvvet, o anda, orada yapyalnızmış gibiydi. Bütün gayretine rağmen, zihnini konuşulan sözler- le elükadar edemiyor, arasıra kendi içine dalmak. tan kurtulamıyordu, Onun bu halini gözünden ka- ral an Melâhat: “— Mürüvvet, dedi, sen artık sıkıldın geliba? Mürüvvet, kendisini toplıyarak cevap verdi: — Hayır... Sıkılmadım. Fakat vapuru kacırınız diye düşünüyorum! i Melli: yerinden kalktı: “— Evet, evet. Dedi, hakkın var. artık! Dar yetiştikleri son vapur, yine tenhaydı. Salona yerleştikleri zaman, Kemalettin: “— Yanlış yaptık!.. Dedi, biraz erken davranıp, biraz rakı ile, biraz nevele almalıydık: Istanbula kadar, yiye içe giderdik... Şimdi bu bir buçuk saat. lik yol nasıl geçecek” Mailler te, ayni fikirdeydi: “— Evet, dedi, bu yol, kupkuru çekilmez Goğ- rusu... Mürüvvetle Mirlaklir hiç cevap vermediler. Fa kat hakfkaten, hepsine, geçen uzun günün yorgun. luğu, ve bü yorgunluğun neşesizliği çökmüştü. Dör- Yollanalım dü de, susuyorlar ve kedi kendilerine, geçirdikler, günün muhasebesini yapıyorlardı. Melâhat mem, nundu, Kemalettin memnundu. Muzaffer memnun. du. Ve için için yapılan bu hesaplarda, kedisini ka- yıpla hisseden yalnız Mürüvvet vardı: Zira o, o gün, yolunu kaybetmişti! > Heprini saran neşesizlik, vapur Köprüye varın. cıya kadar devam etti, Hattâ Istanbula yaklaştık- leri siralarda, Melâhat esnemeğe bile başlamıştı. Vapur iskeleye yanaşırken, Benli Melâhat, o gün için, bir paşa torunu olduğunu hatırladı. Vesbunu batırlayınca, memurlar ile Iâübâli olmak tehlikesi. ni hissetmiş, titiz bir âmir endişesiyle toparlandı. Kemalettine; “— Köprüye birlikte çıkmıyalım.. Dedi.. bir gören, bir tanıyan olur Kemalettir, sordu: “.- Peki, bir daha ne zaman buluşacağız? Melâhat: “— Bizim, dedi, Işimiz, gücümüz gezmek. Sizin işiniz ne zaman müsaitse, buluşabiliriz. Sonra reyine kıymet, ehemmiyet vermemiş gö. rünmemek için, Mürüvvete baktı; “ Öyle değil mi Mürüvvet? Mürüvvet, dalgın, yorgun, ve lâkayt: “«. Öylet.. Dedi. Karar birbirlerine baktılar. Kemal, Muzaffere: Siğil Belki vermek, erkeklere kalmıştı: Tki arkadas) — Yine syni yere mi gidelim? Kemalettin, bu hususta karar vermek hakkını Melâhate bıraktı, ve: “.— Sen bilirsin.. Dedi, isterseniz başka bir yere gidelim. * Muzaffer de; tamamen lâkayt görünmek istemedi. “.— Daha iyi olur. Dedi, dekor değişmiş olur!., Melâhat, Kisa kesmek İçin: “e Bence, dedi, öbür sabah saat dokuzda, Kadı. «öy: iskelesinde büulüşalım:: Nereye gideceğimizi © ruda düşünür, kararlaştırırız! Melâkatin bu kestirme teklifine, iki erkek te ta. raftar davrandılar, Kemal, Melâhatin avucuna tos- Uma edilmiş olan elini sıkarak; “— Hay böy... Dedi, muvafık!, Melâhat, Mürüvvetin * reyini sormayı yine unut- madı: “— Se. ne depsin Mürüvvet? Mürüvyetm, gözleri; Melâhate (bakmakta olan Muzafterin yüzüne dalmıştı. Bir suç işlerken yaka- lanmış gibi kızardı, ve Melâhate bakarak; masum bir tevekkülle boynunu bülrtit- “— Nası) istersenizi,, Birbirleriyle vedalaşırlarken, (en fazla heyecan duyan Mürüvvetti. Bir hissikabielvuku ona, Muzaf- ferin yüzünü bir daha göremiyeceğini sezdiçiyor. du. Vâkıâ, Muzaffere karşı, içinde derin bir züaf, derin bir sevgi yoktu. Hattâ, kendisinden aldığına mukabfl hiç bir şey vaâdetmiyen, bu hodihin erke. ge karşı, için için derin bir hiddet bile duyuyordu: Faka* ber kadın gibi, o dajilk râm olduğu bu erke- ği unutamıyacaktı. Subile iMi Sel e ii kz ğa