26 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

26 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 İk er Ayvalıkta da Ali Bey İşe Girişiyor Tefrika No. 86 Venizelosun Ayvalık Rumları Hakkındaki Telgrafı Üzerine Milli Çeteler Teşkiline Başlamıştı Heri hitamı, Mondros mü- tarekenamesinin akd ve im zası bu teşkilâtçılari coşturmuştu. Metropolit ve papaslara kendileri. nin ruhani birer memur ve klise- lerin de dini birer müessese oldu- ğunu unutturmuştu. Klise ve met. ropolithaneleri O ihtilâl teşkilât. nın birer ocağı haline koymuşlar. ör. Çeteleri silâklandırıyor, siyasi cemiyetler teşkil ediyorlardı ve din kisvesi a da si ları çeviriyor, isneler memlekete ecnebi müdahale davet için her çareye başvuruyor» lardı. işte, Mustafa Kemal Paşanm Samsuna çıkar çıkmaz el koyduğu Puntos meselesi bu iddia ve faali- yet idi. Paşa, bir kaç gün içinde, Samsun ve havalisinin asayiş ve emniyetini temin edecek tedbirler almıştı. Icap edenleri bu tedbirle- rin tatbikine memur birakarak ka. rargâhmı Havzaya kaldırmıştı ve hemen halâs ve istiklâl mücadele- sine başlamıştı. » zmirin işgalinden © sonra, Ayvalık Rumları birdenbire şımarmışlardı. Midilli adasındaki Rumlarla eskidenberi hiç te eksik olmıyan münasebet ve temaslarını büsbütün arttırmışlardı. Ayvalığın işgalini süratle temin edecek va- sıta ve çarelere başvurmuşlardı. Bu arada aldıkları talimat muci. bince, civardaki Türklerin ve Ay- valık yakınındaki Küçük köyde bulunan Rumeli ve Boşnak muha- cirlerinin Rumlara tedavüz ve zu. lüm ettiklerinden bahis ile Veni- zelosa birde. şikâyelname-açur- muşlardı. O esnalarda, ik olarak Ayvalı. ğa gelen bir Yunan Kizı'haç vapu- runa, denize atlayip yüze yüze git- mek, vapurdaki Yunan bandirası. ha sarılarak öpmek gibi rümayl lerde bile bulunmuşlardı ve o den sonra da büsbütün çılgınlaşmış. lardi. Çünkü, Venizelosun Ayvah- ğin, işgali lüzumuna dair İzmirde- ki Yunan fevkalâde komiserine verdiği emri öğrenmişler, hattâ bu emrin bir örneğini de almışlardı. mir şöyle yazıl. mmişta; Paris: 21 Mayıs 1919 “Repolis” ten almış © olduğum telgrafta, Ayvalıktaki ırkdaşla - rimizın Türk ahaliye karşı kı yam etmiş olduklarını öğrendim. Ayvalıkta bulunan irklerin bizimkiler tarafından vâki ola cak tecavüzattan himayesi için, Ayvalığa bir bölük askerle yir. mi kişilik bir jandarma takimi gönderilmesini miralay Zafiri « yoya söyleyiniz. Yunanlıların taarruzundan Türk leri himaye maksadıyle gitmek- te olduklarına dair zabıtana tah. riri ve sarih talimat verilmek lâzımdır. aynen Ayvalıktaki Türklerin sonradan | gelme ve yerli ahaliden madul olmadıklarını ben de biliyorum, Lâkin bunların tehciri o benim tarafımdan halledilecek bir me. seledir, Yerlilerin © taarruzuna meydan verilmemesini ve ceb . ren çikarılmalarını tasvip ede - mem. Kıtaktı askeriye ile bera. ber sivil bir o kaymakamın da gönderilmesi icabeltiği fikrin - deyim, Bu zat gerek Rumların, gerek Türklerin müsavaten i rahat ve huzuru İle mesgul ol . malıdır. ' Venizelos Bu emirnamede Ayvalığın işga- line gösterilen sebep, başka bir su- rette ve Türkleri himaye şeklinde gösterilmişti. Fakat Ayvalık Rum- ları, kendilerini böyle, hiç te asıl ve esası olmadığı halde zalim ve mütecaviz bir vaziyette gösterdiği Mütarekede Ayvalıktaki 172 ei alay kumandanı Ali bey (Muhterem Münakale Vekilimiz Ali Çetinkaya için Venizelosa ne gücenmiş ve ne de kızmışlardı. Bilâkis mahalli Türklerine tecavüz için, el altın. dan hazırlığa başlamışlardı. Fakat... Ayvalığın mıntaka ku- mandanı ve ayni zamanda elli al- tıncı fırkaya mensup yüz yetmiş İ- kinci alayın kumandanı olan Âli Bey de (Muhterem Münakale Ve. kilimiz Ali Çetinkaya) Ayvalığın işgal olunacağını, yerli Rumların işgali teshil ve tesri için çalıştık- larını ve hattâ hazırlık yaptıkların bile öğrenmişti, Kumandan Ali Bey derhal bir taraftan yerli Rumların bir fesat çıkarmalarma mâni ola- cak dedimrisr gimakla beraberdin ğer taraftan da, İzmirdeki kolordu nun feci âkibetine maruz kalma - mak tedbirlerini hazırlamağı hiç te unutmamıştı. Hemen zabitanını toplamış, yaklaşan felâket ve fe- caati açıkça anlatmıştı. Bu tarihi toplantı, kuvvet ve kudretlerinin kendilerine bahşedeceği iınkân nis- betinde memleketi müdafaa et » mek kararı ile neticelenmişti. Ku- mandan, zabitan, ve afrat, hap bir- likte yurdun müdafaasını deruhte etmişler, yur! yolunda seve seve mişlerdi. ierağat ve iedakârlıkları, va- F tanâ ve millete olan bağlı- lıkları, hiç şüphesiz ki, istiklâl ta- rihimizde değerli ve çok şerefli ssyinlar işgal edecek olan bu ger- çekten kahraman alayın silâhlı ve silâhsiz mevcudu âncak beşyüz he. ferden ibaret idi, Fakat, kuman- danı, zabitleri, neferleri hep sar- sılmaz bir azim ve iman ile mü- cehhez bulunuyorlardı. Ne olur i- se ve kimin emri ile olur ise olsun, aziz yurdun bir kısmı da şöyle dur- sun, ellerindeki silâm da değil, hattâ bir mermisini bile düşmana teslimi, vatana karşı çok ağır bir suç buluyorlardı. lay cephesini almıç, boğuş- miya hazırlanmıştı. Ali Bey, hiç şüphe yok ki, büyük bir azim ile taahhüt ettiği bu müdafaanın elde mevcut kuvvet ile başarıla - mıyacağını biliyordu. Tabli, kuv. vetinin tezyidi çarelerini düşünü- yor ve arıyordu. Ayvalık gerilerin- | deki köyler halkının vatani ve milli samimiyetlerine müracaat e- diyordu. Arslan Türk, yurt müda. faasından, düşmanla boğuşmaktan kaçar mı? İşte, mertlik ve atılgan- dıkları ile gerçekten bir gore ve 4 şöhret sahibi olan civar köyler, ku- mendanın savaş davetine, bir eğ- lence, bir düğün zevk ve tehalükü ile koşmuşları (Devami var) Deniz Banyosunun Faydaları Zaten bildiğiniz şeyleri mevsim masebetiyle hatırlatacağım. İnsan denize girince, ilkin üşü. me, titreme ir, mefese sıkıntı basar, deri r. Fakat bir kaç saniye sonra bunlar geçer, deri 1. sınır ve kızarır, titreme biter, ne- fes İntizama girer, nebiz genişler, yüreğe ferahlık gelir. Deri ısındık. ça içerdeki uzuvlarda birikmiş © İan kan dağılır. Bunların hepsi deniz banyosu pek uzun sürmez. se, Uzun sürer de ikinci titreme gelirse, o zaman iş aksine döner ve zarar getirir. Deniz banyosu (o — tabii, uzun sürmeden — her gün tekrar edil. dikçe, insanın nefesi her gün bi- raz daha genişler, iştah artar, ha. #im daha İyi olur, etlerinin gev. şekliği geçer, içerdeki uzuvların her biri banyonun devamından is. tifade eder. a Her şeyden önce, devamlı deniz banyosu yapan kimse yazın sıcak. tan daha az rahatsız olur, çünkü vücudün içerisindeki tabii hararet deniz banyosunun tesiriyle ve sa- atlerce daha aşağı olur, ter azalır. Denizin suvu insanın derisin. den daha soğuk olduğu için, de- nize girince, kan ilkin içeriye hü. cum eder. Buhdan yüreğin kuv- veti artar. Sonra da nahzın geniş- lemesi ve sakin olması bunu gös. terir. Deniz banyosu iptidasında bile kandaki kırmızı küreciklerin sa. yısını yüzde on beşten ziyade art. tirir. Banvo devam ettikçe, kirmi- zı kürecikler yüzde yirmi beşe, kırka kadar çoğalırlar. Onun icin deniz hanyosu kansızlığa iyi bir döva olur. Bunun tesiriyle teneffüs hare. ketleri daha yavas, fakat daha ge. niş olur. İhsan daha cok hava alır ve aldığı havayı daha iyi çıkarır. Deniz banyosu, hele onun arka. sından güneş banyosu, tircit gud. desinin işlemesini kolaylaştırdı için, insanın vücudünde nehaba- lizma artar, yani yediği yemekler vücudüne daha iyi yarar. Bundan başka vücude lüzumlu olan kü- 1, foslor ve kireç madenleri vücutta daha iyi yerleşirler. İnsanın derisinde bir hastalık banyosunun te. artar ve bundan dolayı deri kuv. vetlenir, Bir taraftan da terleme. si azalır, Sinirlerin ve adalelerin deniz banyosundan İstifadeleri pek bü- yük olur. Sinirler ve adaleler, sağlam olurlarsa, hepsi kuvvetle. nir, Fakat sinirler, pek zayıf olun- <a, deniz banyosu aksine tesir ya. par, onları daha ziyade tehyiç ©- der. O zaman baş ağrısı, baş dönmesi gelir, uyku ağır olur, hem de uykuda sıçramalar gelir. Zayıf sinirli olanların bazılarında aleş artar, Rumlar deniz banyo. sunun yaramıyacağına delil olur. ir, Kadınlık ve annelik hermonla- rı Üzerine de, deniz banyosunun faydaları çoktur. OO günleri muntazam göremiyen kızların deniz banyosundan sonra düzelir. Çocuğu olamıyan kadınlardan de. niz banyosundan sonra anne olan. lar çoktur. Denizle, güneş kadın. lığın en iyi dostlarıdır. Deniz banyosu, | hormonların hepsi üzerine iyi tesir ettiğirden büyüyemiyen çocuklar deniz han. yolarından sonra birdenbire Küytü. meğe başlarlar. O derecede ki, ça- cukların büyümesi için deniz yosu mahsus bir ilâçtır. Kadın güzelliğini veren de tirolt güddesi olduğu için, denizle güneş © guddenin işlerini kolaylaştıra. pi kadınlara güzellik te verir. İ mara arkadaşımın canlaımı feda etmiye de and iç- | | ki beraber v v v v v v y v v v v v v v v v Yy v v y v v N v v v v N bd v v v v v v y v v . 2223227337323233X 0223223333333 X») H»”» Umumi henüz bitmişti. Gerek deniz seyahatleri ge. rek vapurlardaki servis, harp dola. yıstyle karman çorman olmuştu. Gemilerde, istediğinizi bulmaz, istemediğinize zarzor razı olurdu. nuz. Payıma bir yataklı değil, iki yataklı bir kamara isabet etti. Ney se İyi ki dört yataklı değil diyerek kendimi teselli ederken, bana ka. adı bildirildi. İşte o zaman canım çok (sıkıldı. Adı Keladaydı. Demek ki San o Fransiskodan Yokohamaya kadar, on dört gün sürecek olan seyahatimizin Imti. dadinca geceleri aman nezle olmi- yalım diye, kamaramızın lümboz. larını sıkı fıkı kapayacak, ve fırın gibi havada buram buram terli . yerek bunalacaktık, İçimden ah ne olurdü, şü ka mara arkadaşımın âdı da kanı da benimkisi gibi İngiliz olaydı diyor dum. Kamaraya girince arkadaşı. mın bavullarinı, çantalarım gör « düm. Gezmiş olduğu yerlerin ©- tel yaftalarından çantaların boş yeri kalmamıştı. Bizim yoldaş tu. valet takımını da çıkarıp aynanın karşısına dizmişi, Coly'nin yağlı bir müşterisi ol. duğu belli idi. Nesi yoktu efendim? Briyan- tin mi, pomat mu, esans mı, lâvan- ta mi istersiniz, hepsi (oradaydı. İçimden çattık belâya dedim, Ken disini görmediğim halde şu mister Keladadan hoşlanmadım lâm. vesse « ep çıkınca salona doğru yol aldim. Orada tek başıma bir masaya oturarak İs. Kamber Bir pasyans oyuluns daldım, Yanıma birisi dikildi. Ba. “adımız şu ve şu değil midir?” sorarken yarımdaki sandalye- ye çöktü. Gülüyordu. Dişeri be. yaz beyaz parlıyordu. Ona adımın dediği gibi olduğu. nu söyledi “— Benim adım Keladadır” Dedi, “— Ya öyleyse ayni kamara - da yatacağız" İngilizceyi su gibi söylemesine, | ve kendisini de bana İngiliz diye Satmasına rağmen, vatanının İn - gillere gökünden çok daha mavi bir gök altında olduğunu anlamak için keramete lüzum yoktu. Dol » gunca bir yüzü vardı, Etlice bur » nu, kartal gagâsı gibi çenesinin ü. zerine eğiliyordu. Saçı kuzgunt idi. Konuşurken, bol keseden atıp tuttuğu kadar da, el kol sallamakta cömert davranır yordu. Harıl harıl konuşması arasın. da bana birdenbire: “Ne içersiniz?” diye sordu. Melüm a. İçkinin ya « sak olduğu sıralarda idik. Gemide bir damla ispirto olmadığına emin. dim. Sorgusuna ceyap olarak pek masum bir içkinin adın: verdim. Bana; “— Durunuz” Dedi. Arka cebinin ( birinden bir Martini, ötekinden de bir Whis. ky şişesi çıkarttı. Yüzüme pek şark- hı bir tebessüm ışıldattı: “— Dileyin dilediğ de hepsi vardır” dedi, Lüfın ardını arkasini kestiği yoktu. Bir taraftan da çakıştırı - yorduk. Böylelikle yemek zamanı gelip çattı. Yemek odasında kendi. me bir yer tedarik etmek üzere a. yağa kalktım. Bana: “— Hiç rahatsız olmayınız. Ka- mara arkadaşı olduğumuz kadar da masa arkadaşı o olabileceğimzi düşündüm. Ve hem kendime hem size karşılıkk iki yer peyledim” dedi. İş bu kadarla kalmadı. San. yatıp o uyuduğumuz, beraber yiyip içtiğimiz yetmiyor » muş gibi vapurda nereye gidersem gideyim, adamın bir türlü peşimi salıverdiği yoktu. Bu anca bera HİKÂYE SAHTE İNCİLER Yazan: Somerset Maugham - Çeviren: Cevat Şakir ber konca beraberlikten (o illâllah diyordum âma gel gelelim, herifi baştan savmanın imkânı (o yoktu. Çünkü sizi göz hapsine aldığının hiç mi hiç farkında değildi, O siz. den ne kadar hoşlaniyorsa sizin de ondan 6 kadar boşlandı 8 mindi. Ama da girgin, konuşkan bir 8. damdı. Üç güne varmadan vapur. da tanımadığı bilmediği, gidip te şakalaşmadığı biricik olsun bir a. dam kalmamıştı, Hem, bilmediği çakmadığı ne vardı ki? Herhangi mevzua temas etseniz, ne yapar yapar işin altından çıkardı. Hem de girgin mi girgindi. Vapurda balolar ve tenis maç. ları tertip eder, şunu yapar bunu eder, her yerde hazır ve her iş. te nazır olurdu. Sözün kısası va- pur halkında © ona karşı umumi bir hınç, uyanıyordu. Yüzüne karşı “bay çok bilir” diyorduk da, udum kızacağına, ken disine kompliman edilmiş gibi memnun oluyordu. Asıl yemekteydi ki insanm ca. nna tak dedirtiyordu. Ben işi vur. dum duymazlığa dökmüştüm. S0. ğuk bir İngiliz Iâkaydisine bürü - nüyordum. Yanıbaşımızdaki ma » sada oturan doktorsa, oburluğun- dan Keladaya kulak asscak vakit bulamıyordu. Ne olursa Ramseye oluyordu. Çünkü Ramsey de Ke da kadar tükürdüğünü yalamazlar- dan biriydi. Bir tutuştular mı idi, sözlere duman attırıyorlardı. Ramsey Kobe'deki Amerikan konsoloshanesinde memurdu. Ka rısi misis Ramsey çok güzel mini - cik bir kadındı. Kocasının maaşı pahalı tuvaletlere yetecek okadar de?” Ne var ki kadin az buçuk bir mumaş, boyunun bosunun ça. lımına getirmesini, takıştırıp ya » kıştırmasını iyi beceriyordu. B ir akşam dereden tepeden ko. Ruşulurken söz mevzuu « muz İnci bahsine takıldı kaldı. Ke. lada da, Ramsey de iddialarında i- nat ediyorlardı. İki taraf için de dediğim dedik koduğum koduktu. Birisi ben anlarım diyor, öteki ben senden daha çok anlarım diyordu. Böylece birbirlerine veriştirip dururken Kelada, misis Ramsey". in boynundaki incileri göstererek: '— Meselâ şu inci dizisinin ön beş bin dolar kiymetinde olduğu. na bahs koşarım” dedi, Misis Ramseyin kocası: “— Nevyorktan — ayrılmazdan bir gün evvel o İncileri karım, on #ekiz dolara satın aldıydı. Bu ineilerin taklit olduklarına yüz dolar bahs koşarım, diye ba- gırdı. Kİ DLC CELACEeC Kelada: “— Kabul!” dedi. Misis Ramsey söze karıştı! “— Niçin bahs koşuyorsunuz? Mister Kelada incilerin sahici ol « duğunu nasıl ispat edecek Öteki atıldı: “ —Bir muayene men söylerim” dedi. Mister Ramsey: '— Çıkart da istediği baksın” diye bağırdı. Misis Ramsey çıkarmağa uğraş ta, inci dizisinin kopçasını ayıra » madı. Kocast gelip gerdanlığı çı - kardı, Keladays verdi. Kelada ce- binden bir pertavsız çıkardı. İnci, leri muayene ettikçe dudakları bir zaler tebessümüne (yayılıyordu. Hükmünü vermek için incilerden başını kaldırınca gözleri (o misi$ Ramseyin gözlerine ilişti. Kadının beti benzi kül olmuş, bakışı içten kopan bir istimdat çığlığı kadar yalvarıcı idi. Kelada afalladr. Hay. retten ağzi açık kaldı. Yüzü kıp. kırmızı kesildi. Kırık bir sesle. “— Yanılmışım, ineiler hakika, xen taklit imişler. Kazandınız. Bu. yurun yüz dolarınızı” diyerek mis. ter Ramseye yüz dolar uzattı. Ramsey: *“— Bu size bir ders olsun, bir daha çok bilirliğinize o kadar iti. mat etmeyin.” dedi. Bu hâdise vapurun her tarafım. da duyuldu, Kelada ile o akşam a. lay eden edeneydi. Misis Ramseye gelince bir baş ağrısını bahane ederek kamarası « na çekildi. edeyim he» kadar . rtesi sabah Kelada yatağımın üzerinde sizara © içiyordu. Kapıyı dışardan yavaşça tıkırdattı.. lar. Sonra kapının altından bir 78: sürdüler. Gidip kapıyı açtık. Dr şarda kimsecikleri göremedik. Zarfın üzerine daktilo ile Kelada mın adı yazılıydı. Kelada zarfı açtı. İcinde mektup yoktu. Fakat yü dolarlık bir banknot vardı. Kelada: “Bu işte budalalık rolünü oy- namak gücüme gitmişti.” dedi. Sordum: “— Hayrola, yoksa inciler sa. hici miydi?” Başını evet dermiş gibi salladı: "— Eğer bu kadar güzel bir karım olaydı, onu bir buçuk sene Inız başına birakip ts soloshanede iemurlukl etmezdim” dedi, Banknotu para çantasına koy. du. O dakikmdan sonra ne yalan söy. leyeyim Keladaya kanım ısındı. Muhammen bedeli 10.200 lira olan muhtelif makkap kalemi ile bur- gular 4/8/1939 Cuma günü saat 15.30 da kapalı zarf usulü ile Anka- tada İdare Binasinda satın alinacaktır. Bu işe girmek isteyenlerin (765) lir. ık muvakkat teminat ile kanu- Dun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 1430 a kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme Dairesinden, Haydar- paşada tesellüm ve sevk şefliğinden dağıtılacaktır. (412)

Bu sayıdan diğer sayfalar: