Türk Safosunun Hayatı TEFRİKA No. 84 Padişah Sefere Çıkıyor Safo, Oğluna Diller Dökerek İlk Fırsatta Geri Dönmek Üzere Sefere Çıkmağa Kandırmıştı Safonun oğlu da bu imkânsız. lığı anladığından anasına sığındı: — Gördün mü velde, dedi, başı- ma neler geliyor? Başla vezirle. rim, hocam olduğu halde işte her- kes benim sefere çıkmaklığımı is- tiyor. Ocaklı da bu dilekte. Ben nasıl sefere giderim. Doğdum do. ğalı kuş tüyü yataklarda yatma- ğa, iyi yeyip içmeğe, sevilip ok. şanmağa alışmış bir adamım. Or- du nasıl yürütülür, bilmem. Düş- mana nereden ve nasıl hücum e dilir, bilmem. Bu bilmezlikle on binlerce azgın çerinin içinde ben ne yapabilirim ki Safo, . yirmi yedi, yirmi sekiz yaşında bir çocuk olan oğlunun 0- muzlarını ve yügünü okşadı: — Telâş etme arslanım, dedi, her derde derman bulunur. Bu i. şin de elbet kolay taraf: vardır. Sultan Mehmet, telâşla annesi- nin ellerine sarıd., yine telişla sordu: — Hay ağzını öpeyim anne Tez söyle. Gördüğün kolaylık nedir? — Sefere gitmek, lâkin Bel, grattan İleri geçmeyip geri dön. mek! — Ocaklı yakamı © bırakır mı anne. Mutlak beni (o Kızılelmaya dek götürür!.. Hüner, bu yıkılası saraydan dışarı çıkmamaktır. Bir kez yola düştükten sonra geri dö. nülmez. Ben İstesem de, aske: bi- rakmaz. Safo, tatlı tatlı dil döktü, bin dereden su getirdi ve oğlunu — Jik fırsatta geri dönmek şarti. İc — sefere çıkmağa kandırdı. Ze. ki kadın, yeniçerilerin takındığı vaziyete göre, onun İstanbulda kâlamiyacağını — hatırlattıktan ve tahtını, tacını muhafaza etmek is- tiyorsa , ordunun başına geçmesi lâzım geleceğini anlattıktan sonra, şunları söylemişti; — Belgrada kadar boş durmaz. sın. Bol para dağıtıp, arasıra etli pilâvlar yedirip, ocaklıya kendi. ni sevdirirsin. Belgrada gelince de, rahatsızlığını & bahane edip, geri dönersin. Yolda ele alacağın gorbacılar, orta zabitleri — hele bir iki yüz kese akçeyi de gözden çıkarırsan — sönin yanını tutar. Hele bir sabah, kendisi, seli: O gün, tavan arasi, ona, lar, askerin söylenmesine meydan vermezler. Şayet bir güçlük gö- rürsen, seferi öbür yıla bırakır. sın, orduyu da beraber alıp döl nersin, — Öbür yıl yine yola düşmek için mi böyle yapayım?, — Yok arslanım, yok. Öbür yıl barış istersin, Nemseliye haber yollayıp, müzakere açarsın! S afo, mücadele edilemez bir zarurete boyun eğerek, oğ- lunun sefere gitmesini teşvik e. diyordu. Yoksa — başka bir nü- fuza kapılması ihtimalini düşün. dükçe — onun yanından ayrılma. sını enikonu (felâket saymağa başlıyordu. Hattâ oğlu ile bu mu. havereyi yaptığının ertesi günü, el altından ocak ağalarına, hocalara müracaat etti, Avusturya üzerine yürüyecek © ordu kumandanlığını sadrazamın & yapmasına, onların göz yummalarını temine çalıştı. Fakat ters cevap aldığından, sinir- lendi ve Avusturyalılara güya göz dağı verdirmiş olmak için Osman. h İmparatorluğu hudutları içinde oturan bütün hıristiyanların öldü. rülmesini oğlundan istedi. Pedi. şah ta hemen hemen bu teklife muvafakat ediyordu. Hoca Sadet- tinin, vezirlerin müdahaleleriyle iş, sözden ibaret kaldı ve Safoyu memnun etmek kaygusile İstan. buldaki bekâr rumlar öteye beri. ye sürülerek bu dava da kapat. dı (0D. Padişahın harbe gitmesi “artık kararlaşmıştı. Ulaklar vasıtasiyle imparatorluğun her tarafına gön- derilen fermanlarla, bu büyük karar ilân olunduğu gibi, harp hazırlıklarına da germi verilmiş. ti. Bu cümleden olarak — hün. kârı on iki yıl evvel sünnet et. miş olan — vezir Cerrah Mehmet Paşa zahire toplamağa, Karaman Beylerbeyi #le bir defterdar, köp. rülerin ve yolların tamirine, Ni- şancı Hamza paşa, cephane mü. fettişliğine, baş imrahor Tumakçı Hasan, top ve yük hayvanları derlemeğe memur edildi ve bu iş. ler için altı yüz bin altın verildi, ultan Mehmet sefere gitmez. den önce, halkın yüreğini kazanmak çarelerini de aradı. Ba- bası cizye, arpa, mutfak ve tersaz ne eminliklerinden, o evkaltan ve daha başka yerlerden ödünç adı altında bir çok paralar çekmişti, İstanbullular, hal mak veya halayıkla darik edilmek için, nan bu paraların hesabını — de- dikodu yapmak suretiyle — ara. maktan geri kalmıyordu. Sultan Mehmet, bu işi temizlemeyi bir şe. ref meselesi saymış göründü, ilk elmas te. ağızda, elli milyon akçe ödedi, bi. | vakıf paralarını suiistimal edil. tını vererek hesapları kapattı. Hünkâr, bu gösterişle kalmadı, ahlâk kaidelerine aykırı hareket ettikleri bahanesiyle, bir kaç ka- dın boğdurttu, şarap aleyhinde bulunarak, meyhaneleri kapattı, vakıf paraların» sulistimal edil. mekten kurtarmak için, tedbirler aldı ve 21 haziran 1596 da tanta. nalı merasimle ve ordunun başin. da olduğu halde yola çıktı, Hünkâr mevkibinin en önünde kumbaracrlar, piyade tüfekçiler, stit mızraklılar, çavuşlar, yeniçe. riler vardı. Bunların ardından —onat yedekliyen — seyisler yürüyor ve atların altından ya- pılmış, pârlek elmeslerla sıvama bezenmiş olan gemleri, eğerleri, | dizginleri âdeta göz kamaştırıyor. du. Devamı var) (0) Ham mesi. C: 1S: 211) şöyle diyor: “Hükümetin ruhu dsima - Üçüncü Murat devrinde Ha- seki Sultan sıfatile hökümet eden, şim- di Va tile hükümet ete an, - Venedikli, Bafa idi, Oğlunu ordu kumandanlığın deruhte elmeklen #likoymak için elinden gele- ni yapmıştı, Bu da padişahin harp teh- Micelerine maruz k: na anabie şef- kati kail olmadığı için de nin beraber bulunamıyacağı bir seferde tesirinin azalmasından korktuğu içini. Oğlunun payitahtta kalmasını temin 6- demeyince » kendisini onların dinine bağlıyan ber türlü rabıtaları unutarak » Ylristiyanlar haklcnda bir katliim tek- HE eti! ık satın alın. | istikraz olu. | BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 23 4567859 10 ve suaauawy BOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI; Bir devlet merkezi - Bir yarımada. ihza - 14: nota - Tire iradeniz: 6 — Okka sorgu kelimesi, ı 3 Atıbr - Bir mo 4 5 it-kaza - Kurum, Sözünün bir hecesi - Bir 7 — Bir nota - İnmekten emir - Bir) nota, 8 — Bir sayı - Üç - Alılır. 9 — Eyüpte bir yer - Çamaşırda kulla” Balır. 10 — Bir hayvan - Tenbih Bilmecemizde Kazananlar 10 haziran tarihli Çocuk Sayfanızda “Bilmece - Bulmaca, yı doğru halli lerden hediye kazananlarin İstesi DOLMA KURŞUN KALEMİ KAZANANLAR mi Cuma mahallesi 47 No. da Ayser Cün, Pangaltı Yiseni 918 A, Cangül, Eyüp Ra- Erenköy 4 üncü ilkmektep 221 Melek Bu- sek. MÜREKKEPLİ KALEM KAZANANLAR Kadiköy “Cevishile okulu sokiik 38 0 da Neclâ Çakını, Üsküdar 1 inci ortamek- tep 18İ Sülm Kuttaş, Yatih Darüşşafaka eadöesi $12 No. da ML Körim. RESİM MODELİ KAZANANLAR İstanbul İnetrdiyi fikmeklep 859 Mari. yen, İstanbul 14 üncü ilkmektep Ayten Aykut, Balıkesir İstasyon arbar şefi Ham- di oğlu Ali Kâmuran Ulkay, SULU BOYA KAZANANLAR Zile Yünipek kardeşler yanmda Münir Özöğretmen, İstanbul Gedikpaşa Neviye sokak 39 No. da Anahit Süsen Çapyan, İzmit Kâğt mahallesi 20 No, da İlhan Berktay, KALEM BOYASI KAZANANLAR Ürküp İstiklât mektebi 66 Nihal Güleç, İpsala Merkez mektebinden 100 Mustafa Özbey, İstanbul Aksaray Haseki enddesi 30 No. da Hayriye, PERGEL KAZANANLAR Göztepe Rufatpaşa çayırı 11 No, da Na- ime Yenilmez © İstanbul Erkek lisesi 740 26-6-939 OKUYUCU MEKTUPLARI . Altı Köyün Dileği |, Söğüt kazısna bağlı bulunmakta olan aya, İğdir, Kapıkaya, Beyköy, Düz- köy, Bayyaylâ köyleri Söğüde 18, Bileci- ğe ise 25 sist mesafede bulunmaktadır. olan bu köyler mah- mlsrdan rles ediyoruz Eskişehir Akarbaşı No. 16 da Fuat Sönmez © Orhanelinde kiremit sıkıntısı: rina çer, tahislarile örtülerek, her mene de tamirat yapılmak suretile İdare olun- edilmesile | bol tahta bulmak im'cân: kalmadığından artık kire De lüzum ve enecbur köremitsizdir ve het bi ihtiyaç bulundu. İiğunm göre 30 milyon kiren 160 pareden ibaret olan etindedir. Fekat bel ve val rh ar vaktile evlerini ki- İ remitlemiş oldu bir ocağın a- 90 raya baliğ olan ruhsatiye, kısmı veremediğinden bir- çamsmaktadır, ticaret makandile deği dan, cakları ocakların Yühsatiye masrafları in» dirildiği ve nlarda çürümekte olan lere sarfediimek zere de ve kolaylık göster x halkanın “bu ders olacaktır. Z. Ançek . Türkçe plâklar çalınmıyor : Yeşilköyde oturuyorum. Boş vakitlerim- aki bir gezi giderim, Gezi“ daki gramelonda çi denberi nazarı dik z atı miliiyemi de rencide etmektedir. Geçen pozar günü saat 15 ten 20 ye ka- dar gazinoda oturdum. Bu müddet zarfında ie çlinmadı. Gazisp 58- ds alaturka plğ Tate ayi fönda güzel türken şarkılarimizı a yabancı hevalar- anlıyamıyorum, o Eminönündeki saat : Bir okuyucumuz göyin diyor “Eminönü meydanına | vuluyor. Meydanın Merde slncajtı az le bu küçük ve eski saat hiç te münasip Cağaloğlu ortemektebi 3 nci İ sınıf C. Özbey. KART KAZANANLAR İstanbul Gedikpaşa Müsellim sokak 27 No. da Hay - Gaz, İpsala merkez mektebi 28 Gönül Sayın, Pangaltı lisesi 681 H. Ka- Bağısyan, Fatih No, da Şadi, büsbütün mecalsiz his- her zamankinden yak seslerini duydu, düşmiğecektir. Meydanda saat için hazır- kanan sütuna dört taraflı büyük bir saat koymak bem meydanla bir nisbet teşkil etmeğe, hem de halku daha çok day olmağa yarar. il yerlerde reklâm yapabil- Mf firma tâ onları rekabete 8 temin edilebi Belediyenin Bazar riz” ederek bu iş para» dikkatini celbede- İntihabın feshi yorum anın üçüncü günü âpildi. Köy kanunu tatbik edilerek yapılan bu köyümüzde mamen habın yolsuz. yapıldığını ileri sürdü, yeniden intihap yapılması Jâzım geldiğini söyledi. Diğer- leri de ona bak verdiklerinden Mekrar in- Uihaba başlandı, Köyüm bi varken ikinci İştiruk etti. Bun! yaşında çocuklardır. Neticede başka biri- #ini muhtar intihap e Tahrirat kâtibi İle jandarma cavuşunun bu yolsuz hareketlerini bir istida ile v irdim, istidam 195 numara İle mu- r, Bu intibabın feshedilmesini is- tyorum, Silivrinin Akviran köyü muhtarı Ahmet Çorak . . Bir eski mütekaidin ricası * üflerin tahsisstları- yapılacağı ve evvelce ka- inin inde edileceği söylendi. Hattâ bir gerete de bunu rür etmiş gibi göstererek yazdı. Bugüne kadar bu bahis etrafında tekerrür etmiş bir şey yoktur. Bugün sayısı 10 - 12 bini bulan biz eski mütekaitler çocuklarımıza yüksek tahvil vermek imkânından mahrum buluruyo- ruz. Burun en mühim sebebi maaşımızıa #sizliğidir. Mevcut eski 7 in 7900 kadarı üç ayda 20 - 30 tra manş #lünlardır. Bunlara bir müsli zam yapmak, geri kalanına da yüzde 30 - 40 zam ver- mek. eski, mütekalileri tatmin edebil Bulkan ve Çünakkele ve Anafari Bir aralık eski toki na bir misli za, len yüzde yi kımızda da ddilüne bir karar verilmesi zer ediyorum. Devlet Şüranından mütekait, Sa matyada Hacıhamza mahallesin. #1 No.da M. Kâmil Gökkan . Müdürsüz bir nahiye İzmirin Kadıköyünde, bir buçuk sene- denberi nahiye müdürü yoktur. İşl idare edilmektedir. Ni undan bir buçuk senedir mütand- dit Taporlarla mezuniyet alrsaktadır. Bu vaziyet ise, salâhiyettar bir zatın iş ba $ında bulunmaması yüzünden nahiye için Zararh olmaktadır. (İmza mahfuzdur) A YAŞ Fitil, şarkı da söylüyoğdu. Bir aralık, şarkı ke. 'daha havasız, daha karanlık, daha basık geldi. Dışarıda uyanan sisli sabahın suratı, ona, hasta ve çapaklı bir gözün açılışını hatırlattı. O gün, içi de, tıpkı bu kasvetli güne benziyordu: Göğsünde bir daraltı, bir sıkıntı vardı. Ayağa kalkınen, tavandan sarkan bir yün fani. lârın ucu suratına süründü. O yün fanilânın ıslak kokusu midesini bulandırmıştı: Sağına solüna tutu. na tutuna aşağıya indi: Dışarıya, bahçeye çıkmak, ve helâya yetişmek için kapıyı açtı. o Fakat daha fazla dayanamadı; Birdenbire, öğüre öğüre istifra etti... Sonra soğuk alnını, kapının kenarına dayadı: Terliyordu. Dizleri titriyordu, Birden soluğu tıkan. dı. İçini çekti: “— Ölüyorum! Diye haykırarak, taşlığa yuvar- landı, Bu scı feryat, Benli Melâhati yerinden sıçratmış- tı: Aşağı kata kaşunca, Çakır Zehranın yerde hia- reketsiz kalmış vücüdiyle karşılaştı: Ürke ürke yanına sokuldü: “— Zehra... Zehra... Diye seslenerek dürttü. Son- Ta onu kucaklayıp üst kata taşımak istedi. Fakat Çakırın büsbütün ağırlaşan tombul vücudünü kal. dıramıyacağını anlayınca, Fitile seslendi. Onu, Kadri ile birlikte oradan kaldırıp, yukarıya çıkardılar, Çakır Zehra, Benli Melâhatin yatağına uzatılışından, ve yüzüne su serpilişinden, bilekleri. nin, göğsünün ovalarışından sonra, kendine gele. bildi: Fakat, başı hâlâ dönüyor, midesi fena halde bulanıyordu. — Melâhatin verdiği suyu içer içmez, tekrar istifra etti, Onun istifra edişi, Fitil Kadriyi hiddetlendirmişti: “.- Mundar karı... Ortalığı berbat etti; çıkıştı, Fakat, bereket Melâhat, Çakırdan yana çıkmıştı. Fitile: senemde, «.. Canım, dedi, ne bağırıyorsun? Kör müsün, , Diye TEFRİKA No. 12 kadıncağız hasta işi “- Hasta olduğunu anladık: Fakat insan, hasta- yım diyerek, rast geldiği yeri pislemez ya? Biraz dişini sıkıp, belâya yetişemez miydi?,, Benli Melâhat, bir taraftan kirlenen yerleri te. wizlemeğe çalışıyor, bir taraftan da, Çakirı müda. İaa ediyordu: “ — Canım, kadıncağızın mecali olsa, bunu yapar mı? Hem sana ne oluyor? Kirlenen çarşafı sen yı. kayacak değilsin ya?,, Zehra, kırık bir sesle: “ — Siz rahatınıza * bakın. Dedi. Ben şöyle bir parga tzanıp kendime geleyim: Sonra kendim te. mizlerim burasın!!.. Çarşafı da değiştiririm: Yuka- rıda temizleri var! Melâhat: “- Sen kımıldanma.. Ben getiririm yukarıdan!,; Diyerek odadan çıktı. Fitil yalnız kalınca, Zehraya sunturlu bir küfür savurdu, ve: “— Davran da, yukarıya çık... Dedi.. Kadının ya. tağı, büsbütün berbat olmasın!,, O yatakta bırakılmıyacağını anlıyan Zehra, olan- ca takstini topliyarak, yerinden doğruldu. Karyo. ladan indi: Fitil ona yardım bile etmiyordu. Eğer tavan arasına çıkan merdivenin yarı yerinde Melâ. hatle karsılaşmasaydı. ve onun tarafından tutulma. saydı, aşağıya kadar yuvarlanacaktı. Melâhat onu yatağına uzatıp: “— Ben birazdan gelirim!,, Diyerek aşağıya di. Fakat gelmeğe başlıyan müşterilerden vakit bu lup ta, bir daha tavân arasına çıkamadı. Ve Zehra. yı ancak, meyhane kapandığı zaman hatırlıyabile. rek; Pitile: “.— Yahu, dedi, zavallı Çakırı yukarıda unuttuk. Bari bir fincan sicak çay götürelim!,, “— Evde çay yok. Bu santie çayı nereden bulu. ruz? Peki, kadıncağıza hiç bir şey vermiyelim .— Canı bir şey istemiyor ki, yatağından çıkmı. yor... Karnı aç olsa, aşağıya inip, yemez mi? Eteği- ne yapışan mi var? Yoksa yatağa bağlı mı? “— Yahu, sen hastalıktan anlamaz mısın? “— Anlamaz olur muyum? Hastadır diye sesimi çıkarmadım da, bütün işlerini ben gördüm. “— Peki, bu gece aç mi uyusun? “— Yiyecek te, ne olacak? Yine istifra edip çı- karacak değil mi? Aşağıları pislediği yetişmiyor da, şimdi, bir de tavan arasını mı berbat etsin? Melâhat, fazla ısrar edemedi.. Odasına çekildi. Soyunurken, evvelâ, tavan arasına çıkan Fitilin a. sildi ve isvan arasında, bir patırdı oldu. Ve kimbi. lir ne korkunç silleler, tekmeler yiyen biçare Zeh. ranın &cı hıçkırıkları duyulmağa başladı. Daha son ya, bıçkırıklar da kesildi: Ve tavan arma, Fitil Kad- rinin, hayvanlığını hasta bir kadın kurşısında bile unutmadığını ifşa eden seslerle doldu! O geceden sonra, bütün bir hafta, böyle geçti. Çakır, yataktan kalkamıyordu. Ve Benli Melâhat, ona gizlice, süt, çorba, yoğurt, ve çay taşıyordu. Bir hafta sonra, Zehra, konuşamıyacak derecede ZAYİ düşmüştü: Başının dönmesi, ve. içinin bulan. tası, bir türlü geçmiyordu. Onun yataktan kalkamayışı, Fitili her gün biraz daha hiddetlendiriyordu. Tkide birde: “— Kaltak mahsus yapıyor: Yatak rahat geldi de ondan!,, Diyordu. Ve bu hiddetle, zavallı kadına attığı dayağın ölçüsünü, her gece biraz daha arttı. riyor, şiddetlendiriyordu. Zaten artık, onu döv. mekten, Vahşi, ve acaip bir zevk almağada alış müşta Her gece tekrarlanan bu dayak faslı, Çakırı eri. ap bitirmişti. Fitil, onu yumruk ve tekmeyle bay. gın bir hale sokup bıraktıktan sonra meyhaneye iniyor, ve Benli Melâhatle birlikte rakı içiyordu. Bir gece, Yine gizlice tavan arasına çıkan Me. lâhat, Zebrayı çok fena bir halde buldu: Biçare. nia yüzü mosmor kesilmişti. Bu hazin manzara karşısında tüyleri ürperen Melâhat, derhal aşağıya koşarak, Fitile: “— Bana bak, dedi, çabuk yukarıya gel: Zehra- ya bir şeyler oluyor!,, Fitil, Jâkayıt bir eda ile, Melâhati takip etti. Melâhat, Çakırın vücudünü ovuyor, ve; kendisini, elleri arkasında, ıslık çalarak seyreden Fitile: “— Yahu, diyordu, ne duruyorsun? o Görmüyor musun? Kadıncağız bitik... Gidip şuradan bir dok- tor çağırsana?. “Devamı var)