TAN ABONE BEDELİ Türkiya Ecnebi 1400 Kr. © 18ena (o 2800 Kr mo ” 8 Ay 180 “0 » 3Ay sw ww ” 1Ay 3 Milletlerarası posta ittikadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 2.5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap Için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi izımdır. Türk Matbuatı Satın Alınamaz L ondrada çikan “Daliy Mal” gazetesi Cenevre muhabirine atfen ortaya yeni bir iddia attı: Milletler Cemiyeti müzekerele - rine iştirak etmek üzere Cenevreye &iden yüksek makam sahibi bir Sov- yet diplomatı, Daily Mail muhabiri ne Almanyanm İngiliz - Sovyet an- laşmasının vukuuna mâni olmak için elinden geleni sarfettiğini söylemiş ve ilâve etmiş: “Almanyanın Arkara sefiri o Fon Papen 27 nisanda Ankaraya var- dıktan sonra, Türk - İngiliz anlaş- masına muhalefette bulunmalarını temin maksadiyle gazeteler üze - rinde müessir olmak için bir mil yon İngiliz lirası sarfetmiştir.” Sevyet diplomatının böyle bir id dinda bulunmak için elinde nasıl bir vesika bulunduğunu bilmiyoruz. Yal- nız sarfedildiği söylenen paranın bir milyon İngiliz lirası olarak gösteril- mesi, bu iddianın mevsuk olmadığını göstermeğe kâfidir. . Almanyanın kendi propagandası- »i yürütmek için Balkanlarda, Suri - Yede, cenubi Amerikada, şimali Ame Yikada, hattâ dünyanm her tarafında bilyük paralar sarfettiği malümdur. Ancak Türk gazetelerinin, memle - ket menfaatleri aleyhine olan propa- Gandalara âlet olmıyacağı, bilhassa Para mukabili kendilerini sâtmiya - ip Börek izi ei tanıyanlar için şüphe götürmez bir hakikattir. Pakat Rus diplomâtını olduğu gi- bi, herhangi bir ecnebiyi şüpheye dü- Şürscek alâmetleri de güzönünden Wzak tutmamak lâzımdır. Üç sene - denberi bazı Türk matbnatının, mem leketin hayati menfaatine zıt âkide- leri muntazaman müdafaa etmeleri, İngiliz - Türk ittifakı müzakere edil. diği sıralarda bu neşriyata devam et- #neleri, herhangi bir ecnebiyi bu ze- baba düşürebilir. Türk gazetecileri - Din milli menfaatlere ne kadar bağlı Olduğunu, hariçte bulunan herkesin takdir etmesini bekleyemeyiz. Alman arın her memlekette propaganda İ- sin sarfettiği paralar, satın aldığı Kazeteler, mevcutken, Avrupa mat - buatında sık sık satılmış gazetelere *it vesikalar neşredilirken, Türkiye- de de bu kabil neşriyat yapan gaze - teleri bu sınıftan addetmeleri müm. kündür, Amerika ve Fransada, gazetelerin Varidat menbalarını kontrol için ya - Pılan neşriyat, Alman © propaganda lâtının bir çok gazeteleri satn aldığı hakikatin sabit olmasından ile ti gelmiştir. Almanyanın her tarafta Propaganda için büyük paralar sar - tetiği sabit olmuş bir hakikat iken, Türkiyede de bu şekilde harekete ia elerini tahmin eden diplomat - n bulunması muhtemeldir. ola Türk gazetecileri, bir gaflet eseri pg 9k yanlış neşriyat yapabilirler. > bunları satılmış olarak telâk- Si #tmek, Türk gazetecilerinin haysi- dl Şereflerine ne kadar bağlı ol- armı bilmemek demektir. Türk veetelerini bu gibi | ithamlardan in zih ederken, yanlış neşriyatın bu ilere sebep olduğunu da kabul mek mecbürivetind yiz. N Gebze Civarında Hayvan Hastalığı ze (TAN) — Maltepeye kömür harüiren ârabacıların hayvanları şap b” tutulduğu, Cumaköyü, tay 2lİ, Akviran, Mudarlı köyleri ça- hastay aklı bayvanatımın du ayni tr liğa yakalandığı görülinüştür. stalıkla mücadeleye başlanılmış, ERİ köylere hastalığın ademi sira- İşin tedbirler ittihaz edilmiştir. K. Atatürk Diyor | Terbiye ve Tedriste Tatbik Edilecek Usul, Malümatı İnsan İçin Fazla Bir Süs, | Bir Vasıtai Tahakküm, Yahut Medeni Bir | Zevkten Ziyade, Maddi Hayatta Muvaf- İstimal Bir Cihaz Haline Getirmektir. Cümhuriyet Maarifinin 16 Yıllık Bilançosu rine göre hareket edilmiş olsaydı, orta zaman zihniyeti ve mücssese- lerile rabıtalar kati olarak kesil miyecek, lâiklik esası, Isviçre me- İ nsanlar gibi milletlerin de, hayatlarının muhte- Hf devrelerinde, cehtlerinin mahsulü olan maddi ve ma- nevi kazançlarının bir bilân - çosunu yapmaları, program - larından ne kadar kısmını ta- hakkuk ettirdiklerini öğren - meleri faydalıdır. Çünkü bu suretle, elde ettikleri müsbet neticeleri görerek kendileri- ne itimatları artacak: muvaf- fakıvetin zevk ve hevecanı - nı duyacaklar, ayni zamanda, programlarını ve ideallerini tam olarak tahakkuk ettir - mek icin geri kalan isleri tes- bit ederek, daha büyük bir hızla ileriye atılmak ihtiyacı- nı duyacaklardır. Milli Şefin idaresi altmda inki- üp hafüketlerini İdare eder. pir - landığı bu günlerde, ümbüriyet ma arifimizin on altı yıllık faaliyet ve muvaffakiyet bilânçosunu çizme- Yi bunun için faydalı buluyoruz. Cümhuriyet maarifimizin ke - miyet bakımından, tahsil yapmak itibariyle temin ettiği muyaffakı - yetler hakkında bir fikir vermek için, cümhuriyetin ilânında ve bu- gün mekteplerimizde tahsilde bu- lunan talebe mıktarlarını birbirle- riyle mukayese etmek kâfidir: fik Orta Ise (923-924) 341.041 5905 1.241 (936-937) 768.673 71.622 18.277 B" küçük mukayese bize açık bir surette gösteriyor ki, on üç sene gibi çok kısa bir zamanda ilk mekteplerde talebe adedi iki, orta mekteplerde on iki, liselerde on bir misli artmıştır. Bu, göğsümüzü iftiharla kabar. tacak büyük bir inkişaftır. Fakat, Cümhuriyet maarifimi. zin daha şayanı iftihar olan hüvi- yeti ve siması, maarif sistemimize hâkim olan esas prensipler ve zih- niyet tetkik edildiği zaman mey - dana çıkar. Filbakika böyle bir etüd yaptığı - Miz zaman, cüimhuriyet maarifi ile ondan evvelki devirler maarifi a- rasında mukayese edilemiyocek ka dar büyük farklar bulunduğu an - Taşılır. Orta zaman zihniyetini ve teş- kilâtını modern hayatın icabatile, birleştirmeğe çalışan tanzimat, kur tulamadığı teokratik zihniyet, ge- ri idare sistemi ve geri bir kültür içinde, aldığı mütereddit, vazuh - suz, yarım tedbirlerle, Türk mille. tine lâyık ve muhtaç olduğu mas- rif sistemini verememişti. Programlarında arapça ve fars- çaya ana lisanından, din dersleri- pe müsbet ilimlerden daha geniş bir yer veren, Türk tarihi yerine islâm tarihini okutan imparatorlu Bun ümmet maarifi, Türk çocukla” rına milli şuur ve benliklerini ta- nıtmaktan çok uzaktı. Osmanlı devletinin istinat etti. ği vustai ve teokratik teşkilâtta e saslı değişiklikler yapamıyan, ta - assup ve irtica ocakları olan med- reseleri kaldırmağa cesaret edemi- yerek onları ıslah etmek suretiyle (hayatlı din, dinli hayat) formülü- nü, mevhum Osmanlılık idealile be raber tahakkuk ettirmeğe çalışan, #âhiri değişikliklere rağmen mek- teplerde hâkim olan ümmet terbiy: sine sözde ssri ve Avrupai bir ter- biyeyi eklemekle iktifa eden meş - rutiyet dahi, terbiyeye milli ka - rakterini tam olarak kazandırama- miştar, üphesiz, meşrutiyet devrin - Ş de Ziya Gökalp, o zamana kadar hiç ehemmiyet verilmeyen (milli terbiye) meselesini © ortaya atmak ve bu hayati mesele üzerin- de alâkadarları düşünmeğe, tetkik Ve Munakaşaya, sevketmekle"çok hayırlı ve memleket için çok fay - dali bir iş yapmıştır. Bundan dola- yı İsmini hürmetle anarız. Fakat, inkılâbımızın, Ziya Gö - kalpın ortaya attığı ve müdafaa et- tiğ! prensiplerin neticesi olarak in- kişaf ve tahakkuk ettiğini iddia e demeyiz. Filhakika, Ziya Gökalp için ce- miyet de, tabiat kadar ferdi ezen ve ona Kâkim olan bir vâkıadır. Ona uymak, intibak etmek mecbu- riyeti vardır, Mümkün olan, vâki olandır. Fakat, vikiaları hesaba kat - makla beraber mefküreye de kıy- met veren inkılâçılar için bizzat imefküre, en kıymetli bir vâkıdır ve ona inandığımız nisbette tahak- kuk imkânlarını hazırlamış oluruz. Yarının hakikat kumaşını doku - yan, bugünün hayalleridir. Vâkıaların hepsini tamamen öl çüp te bir idealin kati surette ta - hakkuk edemiyeceğine, bir hare - ketin âkim kalacağına peşinen hük metmek her zaman mümkün de - ğildir. Bundan yirmi sene evvel, mem leketin içinde ve dışında büyük bir ekseriyetin, imkânsız gibi gördü - Bü; zaferi kazanmak, istiklâle ka- vuşmak, modern bir devlet kur - mak, demokrasi ve cümhuriyeti te» sis etmek gibi gayelerin tahakku kunu ancak bir milli dehahın vâ kıaları iyi takdir etmemesi mevcut kuvvetleri ve unsurları iyi | sevk ve idare etmesi ile beraber, bu ide- allere inanması ve inandırması ile kabil olmuştur. Mefküreyi ihmal ederek vâkı - alara dört elle sarılan Ziya Gökal- pın, müsbet / ilimlerede kiymet vermediğini, hattâ onlardan kork- tuğunu aşağıdaki sözleriyle anlı - yoruz: “Müsbet ilimlerle tagdiye olunan genç zeklilar, esasen Içtimal vicdana istinat eden kiymet — hükünelerini, maddi İlimlerin o mantıkı ile tahlile bağlıyacaklarından, ruhlarında kıy» met hükümleri hakkmda derin şüp- heler uyanması zaruridir. İşte genç- Mik buhranı, bu şüphelerin tevlii ete tiği istıraplardır. Sevilen şeylere ina- hamamak, İşte, ruhun çektiği istrop- ların en şedidi budur, Halbuki, inkılâbımızı tahakkuk Yazan:—— i | | ettirenlerin, müsbet ilimlere bü - yük itimatları vardı: “Dünyada herşey için, mad- diyat için, maneviyat için, ha- yat içn, muvaffakıyet için en hakki mürşit ilimdir, fendi İlim ve fennin haricinde mür- #t aramak gaflettir, cehalettir, delâlettir.,, ATATÜRK Dün gençlerde kıymet hüküm - leri hakkında şüphe uyanması ta- biiydi: Onların kuvvetle bağlana- bilecekleri kıymetler ortada yok - tu ve bundan muztariptiler. Fakat bugün gençlik, (millet, İubilâbın getirdiği, milli varlık. ve milli menfaat, siyasi ve iktisadi is- tiklâl, demokrasi ve cümhuriyet, bürriyets. gibi ıztıraplar, mahru - miyetler ve iedakrlıklar pahasiha kazanılmış olan kıymetleri benim- semişlerdir. Bunların, müsbet i - limlerden korkuları olmadığı gibi bu ilimler, bu idealleri daha iyi ve tam olarak tahakkuk ettirecek bilgi ve iktidarı gençlere kazandır. maktadırlar, Bir milletin o vicdanmda yaşa - yan ahlâki, dini, bedii, hukuki kıy met hükümlerinin o mületin har- sini teşkil ettiği ve terbiyenin va - zifesi, bu harsi o milletin fertlerin- de ruhi melekeler haline getirmek olduğunu söyleyen Ziya © Gökalp “terbiyede yapılacak en büyük in- kılâbın, harsı bırakıp medeniyete doğru gitmek değil, o medeniyeti birakıp harse doğru gitmek sure - tiyle tecelli edebileceğini ve sul - tanllerde (liselerde) fünun (en) şubesi ilga edilerek mektebin he - yeti umumiyesini harst | tedrisata hasretmek iktiza eyliyeceğini” id- dia ediyordu. albuki, inkılâbı tahakkuk et- tiren milli şeflerimiz ve par timiz, fertlere milli benliklerini ta- nıtan ve milli ideali (oObenimseten milli kültürle, müessiriyet ve ikti- dar kazandıran müsbet ilimler a - rasında hiç bir zıddiyet olmadığı - nı, bilâkis bunların - birbirini ta- mamladıklarına inanmışlar, pro - gram ve metodları, müsbet bilgile- rin ve ilmi tetkik ve tenkit zihni - yetinin kazandırdığı iktidar milli ideallerin hizmetine koymak ârzu- su ile yanan gençleri yetiştirecek sürette tanzim etmişlerdir. İlkmektep müfredat programı terbiyenin gayesini: “Genç nesli, yaşayan müesse - seleri, emel ve mefküreleriyle mil li camiaya intibak ettirmektir.” Şeklinde tarif ve tesbit etmek - le milletin - Ziya Gökalpın düşün. cesinin zıddına olarak - mihaniki bir surette intibak ettirilecek sta - tik bir şeniyet değil, belki tahak - kuk ettirilecek bir mefküre,'dina- mik bir varlık olduğunu tasdik e- diyor. i Hulâsa, Ziya Gökalp'n fikirle. Maarifin Milli, Lâik ve Tek Mektep Esa- sasına Müstenit Olması Umdemizdir. Ter- biyede Hedefimiz, Milli Cemiyetin Me- İ deni ve İçtimai Kıymetini Yükseltecek fak Olmayı Temin Eden Ameli ve Kabili | ve İktisadi Kudretini Arttıracak Vatan- daşlar Yetiştirmektir. | deni kanunu, enternasyonal tak- vim, saat, rakkamlar ve ölçüler, Lâtin harfleri kabul edilmiyecek, medreseler, tekkeler kapanmıya- cak, şapka giyilmiyecek, bugünkü inkılâbımız tahakkuk © etmiyecek, bir kelime ile, asırlar senelere sığ- dırılamıyacaktı. izahattan anlaşıl- mıştır ki, terbiyenin milli karakterini tam bir vuzuh ile teba- rüz ve tahakkuk ettiren, cümhuri- yet rejimi olmuştur. Bundan başka, 3 mart 192$ te Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen hilâfetin ilgası, şeri- ye ve evkaf vekâletlerinin ve med- reselerin kaldırılması ve tevhidi tedrisat kanunu ile, cümhuriyet devleti İle beraber maarifinin de iülkleşmesi çok mühim bir hâdise- dir. Bu kanunun maarilimizde ne kadar derin ve hayırlı bir değişik- lik yaptığını anlamak için, saltanat devrinde terbiye ve tedrisat işle- rınin: Meşihat, Evkaf Nezareti, gayri Müslim cemaatler, ecnebiler, hiçbir ciddi teftiş ve konirole tâbi olmıyan şahıslar, Maarif Nezareti ve Meclisi Maarif gibi çok başka ve ekseriya salâhiyettar almıyan ellerden idare edildiğini düşünmek kâfidir. Tevhidi tedrisat kanunu ile Ma- arif Vekâleti, bütün tahsil ve ter- biye müesseselerini idaresi altına al mış, ekalliyet ve ecnebi mektepler üzerinde sıkı bir kontrol tesis et- miş, onların programlarma turk“ çe, Türk tarihi ve coğrafyası ve yurt bilgisi koymuş, diğer cihetten 1931*senesinde Türk çocuklarının ilk tahsillerini Türk mekteplerin- de yapmalarını mecburi tutan ka- nunu çıkarmak suretile cümhuri- yet maarifinin milli ve lâik karak- terlerini kuvvetlendirmiştir. Cümhuriyet maarifi, o zamana kadar bütün mekteplerin program- larında büyük bir yer tutan din derslerini kaldırmakla, düşünceyi zincirliyen, vicdan hürriyetini bo- gan dini ve skolâstik zihniyeti de beraber kaldırmıştır. Bunların ye- rine programlarile koyduğu müs- bet ilim derslerile, gençlerce ilmi zihniyetin inkişafını temin etmiş- tir. Cümhuriyet maarifinin en esas- lı karakterlerinden biri de halkçı- lıktır. Saltanat maarifinde bariz bir imtiyaz zihniyeti hâkimdi. Tahsil ve terbiyeden ancak iktisadi ve iç- timai vaziyetleri müsait olap aile- lerin çocukları istifade ediyorlardı. Halbuki, halkın fedakârlığı ve kanı İle kurulan bir rejimin ko- ruyucularını yetiştirmeği gaye edi- nen cümhuriyet maarifi, mektep teşkilâtında da en geniş bir halk- çılık esasını hâkim kılmıştır. İlim ve irfanı küçüx hir imti- yazlı zümreye hasretmekte, yüksel» miye namzet olan zekâları körlet- mekte, hiçbir menfaati olmıyan Türkiye Cümhuriyeti, zengin ve fakir, kız ve erkek bütün vatan ço- cuklarının, müstait oldukları tah- sil derecelerine kadar yükselebil. İTalebenin Morali, Muallimin Morali. azı bazı, mekteplerde taleb lerin muallimlerine ç hâdiseler olur. Bunlar ender vi olduğu gibi, umum talebenin » düşkünlüğünü ifade etmez. Bazı 4 muallimlerin çocuklara tec: gibi hâdiselere de şahit olüruz. münferit vakalar da muallimler sında bir moral düşkünlüğüne değildir. Hâdise talebelere inhisar tiği zaman, birçokları mekteplerde siplin olmadığını, çocuklara e hürriyetin bu hâdiselere sebep gunu iddin ederler. Tazyik ve şi tecrübelerle sabit olmuş bir hakikate tir. Yüksek moral hürriyet ve emni- yet içinde teessüs eder, Korku, gelen hâdiseler, ların hususi fizyolojik ve mantal ziyetlerine, aile muhitlerinin deje « neransına delâlet eder. Böyle old: halde, bu gibi hâdiselerde en b hücuma uğrayan talebe ve mektebin disiplinidir. Ahlâki düşkünlük muallime inhi sar citiği zaman, bunu münferit dise olarak kabulde kimse te; yüksek moralin en büyük rehberi ve nümunesi muallim olduğu için, ço - cuk dejensransına gösterdiğimiz. . sasiyeti, muallime karşı da göster meliyiz. 4 Geçenlerde bir meklepte mu: talebesiyle beraber aldığı tayyare yanko biletini kendi ismine yazdır - mış, ve çocukların hissesini vermek» ten imtina etmişti. Bugünlerde yine gazetelerde bir muallimin 8-10 yaşın» daki kız çocuklarına yaptığı bir teta: vüzü okuduk. Bu vakalar ender dı olsa, ailelerin binbir itina ile yetiş « tirdikleri yavrularını, bir ahlâk yu. vasına teslim ederken, milyonda dahi tehlike tevehhüim lâzımdır. Çocuk bu İrfan merkezinden kafa» sına ışıkla beraber, insanlığının teme lini kuran moral kıymetleri alır, lerin ve cemiyetlerin moral yüksek» liği, medeni ve insani bir cemiyet ol- duğunun en büyük ölçüsüdür. Satıcının hiyleli rın gürük iplikten örülmüş çorabı, mu - rabahacının hiyleli defteri, komisyon» linde dönen yalan, karşısındakinin emniyetini sulistimal için © çevrilen kurnaz dolap, bütün bunların birbi riyle birleşmesinden doğan müteka bil emniyetsizlik, ağlanacak bir mo - ral seviyesidir. i Moral, hürriyet ve emniyet top- rağında büyüyen ağaçtır. o Morakiz hiç bir cemiyet gelip geçmemiştir ve geçmiyecektir, Her devrin kendi. ne göre değişen moral | kıymetleri İ vardır. Moralin kıymeti değişir, fa- kat kendisi insan cemiyetleri var ol İdukça var olacaktır. Mektepten ço - cuklarımıza İlim istediğimiz kadar, insanı insan yapan, şahsiyetini ve İ- vadesini kuvvetlendiren yüksek mo rali de isteriz Morali olmıyan insanın, gübreden ne farkı vardır? Bunun İ- şindir ki çocuklarımızdaki moral düş- künlüğüne karşı ne kadar hassas $- sek, tek dahi olsa, muallimin moral düşkünlüğüne karşı daha fazla has - sas olmalıyız Çocuk eğer İrsi dejenere değilse düzelebilir, muallim, toprak. tan usaresini içmiş, tekömülünü yap- mış, kütükleşmiş bir ağaçtır, büyüdü ise düzelemez... . Geçen gün Ereğlide kaymakamın bi temelli menetmesi üzerine yazdığım yazı hasabiyla, Ereğli Spor Klübü Birliğinden aldığım bir mektupta deniliyor ki “Yalnız şu noklamın tavzih edilmesi icap etmektedir. 22 Mayısta verilmez si düşünülen o (Zehirli kucak) piyesi temsilin menedilmesi üresine C H. P, umum! merkezine ve Vilâyet maka mına müracagt edilmiş ve alinan müs saade üzerine 23 Nayisin halka tem- sil verdirilmiştir. “Büyük C, H. Partisinin davamızı hükümet nezdinde o müdafaasını ve Cümhuriyet hükümeti “makamlarının #lâkasını da minnet ve yükranla kar“ #ıladığımızı ve gençliğe | tercün olmanın elan ederiz...