a 1-6-939 ii dag TAN ABONE BEDELİ Türkiye Kensbi 1400 Kr. O 1 Sene X 2800 Kr. 7 » say a0 w ” say wo » » 1Ay w” e aş Milletlerarası posta ittibadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 38 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap Için mektuplara 10 kuruşluk Pul Mâvesi lâzımdır. a KE Türk Diplomasisinin Lisanı aha Cümhurrelsimizin gür ve gümrah sesi kulaklarımızda olanca tazeliği le (o aksederken bir Pransız gazetesinde, Hariciye Vekili- Mizin beyanatını okuduk... | Derlerdi ki, siyaset adamı, keli - i, maksatlarını ifade etmek için değil, gizlemek için kullanır, Derlerdi ki, diplomat, en ustaca Yalan söyliyen insandır. Derlerdi ki, devlet Reislerinin , özlerini bir maske gibi gizle- Yen kalın bir kabuktur. Cümhurreisimiri dinlerken, bu Dayat vecizelerin, hakikati ifade © - kabiliyetlerine verdiğimiz numa- *a, koskoca bir “sıfır” dı Hariciye Vekilimizi ekurken, © AYAN be terileri ulasir “dırzona bir daha inandık. Bir daha gördük ki, Türkiyede si. adamı, kelimeleri, maksatları. Bi gizlemek için değil, bütün dünya- Ya duyurmak için kullanır. Bir daha gördük ki, Türkiyede İplomat, bütün emellerini, alabil - ğine açıkça söyleyen insandır. Ve bir daha gördük ki, Türkiyede Devlet Reisinin sözleri, bütün mille- özünü, edebi bakımdan d dan da, tam numara “ek bir belâgatle anlatır. Biz, açık sözlü, açık kalpli, açık Yollu, açık alınlı bir milletiz. Dolam- li sözlerin, Jâstikli ve oynak ke - Ümelerin karanlık deliklerinde birer bisi ve zehirli yılan gibi sürünmek, kıvrılmaz, eğilmez, bükülmez İyemizin müistait olmadığı aşağı marifettir. Bu yalan, dolan dünyasında, bir anla hakikate susayan beşeriyet, kaç gün evvel, Cümhürreisimi - tuttuğumuz yol kadar doğru söz- Bİ, kupkuru bir çölden | fışkıran pınar gibi içti, v Onun çağlayan gibi gürleyen sesi, e gölünde yüreği kuruyan bütün v, yanın susuzluğunu giderdi. n, iniz ki, evvelki gün Ankarada, Aticiye Vekilimizin, bir çocuk yü- ppi kadar açık sözlerini dinleyen © i muharriri de, kendisiyle ko- mg İnsanın mert ve açık alınımı öp- arzusunu çok güç yenmiştir. di, Plfünkü Türkiye, yeşil masa ke omatları gibi, politikayı, pokere ,>*yen blöflü bir oyun saymaya - düşende ağır haşlıdır. — Milletinin lay, ö<elerine, ve hislerine, düşman mağ, le takdir duyurabilecek bir a- tün, ,ve belâgatle tercüman olan “İ- hı “nün, arslan yelesi gibi kaba - Sesİ, müsterih bir uykunun ebedi ini tatmakta olan Atatürkün Unu, bir defa daha şad etmiştir. ©, siyasetlerini, şeffaf ve et - gimelerin sahte paravanı arka- gizlemeye çalışarak yol alan ieiletlerin, muazzam bir körler kaf: "den farkı yoktur. ati ve kör kalabalığın nereye Bini sadece, o kalabalığı koyun İleri gibi güden çobanlar bilir. ty, Tacik bir karanlık, küçücük bir bir dönemeç, nereye gi- "eri biz dı in, Meri bir tuh, Totaliter Devletlerin İcat EHiği ş Yepyeni Bir Usul İ ngiltere ile Romanya a - rasında yapılan ticaret anlaşmasının esasları, yüzde beş faizli beş milyon ster - linlik bir kredi ile Romanya piyasasından dünya piyasa- sı fiyatı ile 200 bin ton buğ- day satın almaktır. Anlaşma, normal bir sulh devz ri anlaşmasıdır. Şartlar, elverişli - dir ve Romanya için (o faydalıdır. Fakat bir İngiliz heyetinin Roman- yaya gitmesinin ve bir anlaşma yapmasının hikmeti, bir sulh dev- ri anlaşması yapmak değildi. Bu yüzden, büyük bir siyasi ittifakın temeli olmak bakımından, anlaş - manın kıymeti göze çarpıyor. Bir kere Romanyaya açılan kredi az - dır ve geçen sene Türkiyeye açı - lan krediden daha azdır. Sonra bu buki, dünya piyasası fiyatına Ro » manya buğdayından iki yüz bin ton almak için, Romanya hüküme- tinin bu ihracata yardım etmesi lâzımdır. Bu yüzden bu taahhüdün kıymeti bir hayli şüphelidir. akat bu itirazlara bir takim cevaplar verilebilir. Bunla- rın birinelsi Romanyanın henüz kararmı vermemiş olmasıdır. Ro- manya, Alman genişlemesine kar- şı benüz kararını vermemiş oldu- ğuna göre, daha fazla ileri gitmek, doğru olmazdı. Çünkü bir işe ka- tışmıyana yapılacak muamele ile bir işe katışana yapılacak muame- le srasında fark bulunmak lâzım- gelir. Sonra yeni anlaşma, daha geniş yardımlara imkân vermek - tedir. Bununla beraber Romanya ile yapılan yeni anlaşma, yeni dost - larımıza iktisadi yardımlarda bu - lunmak yolunda atılan İlk adım - dır. Buna dair elde edilecek malü- mat, Dr. Benham tarafından yazı- lan ve bu salâhiyetli makamlar - dan yardım gören oeserde göze çarpmaktadır. “Cenubu şarki Av - rupa” adını taşıyan bu eserin İfşa ettiği hakikatler, Almanya İle Bal kanlar arasındaki bağlılığı pek 4- çık surette göstermektedir. Bu da İngilterenin bu havalide takip e- deceği ticaret siyasetini aydınlat mağa kâfidir. x İngilterenin hedefi, Almanya - yı bu memleketlerle ticaretten elı- koymak, yahut iki taraf arasında- ki ticâret mıktarımı azaltmak de - ——— kabil gafil sürüleri, en tehlikeli da- Bılışlara mahküm eder, Halbuki, şu anda Türk milletinin her ferdi, nereye gideceğini bilmek- tedir, Yediden yetmişe kadar her Türk. ne yapacağını, hangi menzilde mola vereceğini, ne zaman susacağını, zaman, ve ne söyleyeceğini, meyi s6- veceğini, neden korunacağını, hangi eli sıkacağını, ve hangi elden sakına- cağını, ve ne zaman, niçin dövüşece- fini bilen bir hahtiyardır: Ve açık sözlü, açık yürekli Türk milleti, bu eşsiz bahtiyarlığını, dürüst siyaseti - sert #eceklerini bilmeden ilerleyen buİnin aşikârlığına borçludur! TAN Arasında Tıcarı Temaslar Economist Gazetesinden ğildir. Çünkü Almanyanın Balkan piyasalarında en mühim âmil ol - duğu şüphe götürmez. İmkân bu - Yunsa di bu vaziyeti değiştirme- memleketlerine zarar verir, hem de Nazistlerin iddia ettikleri Al- manyayı boğma iddiasmı haklı gös terir. İngilterenin hedefi, Balkan- lara yeni ticaret mahreçleri temin etmek olmalıdır. Bu mahreç, Al - man mahrecinden daha küçük o - labilir, fskat Almanyanın iktisadi tahakkümünü siyasi cebekruta çe- virmekten alıkoyar. Ve bu suret- le bu memleketler (o Almanyaya “hayır,, demek imkânını bulur. B" hedef, mutat ticaret me - todları ile tahakkuk ede - mez. Bir taraftan Balkan memle - ketlerinin para siyaseti, diğer ta- raftan Alman ticaret metodlarının tesiri yüzünden, Balkan memle - ketlerindeki fiyatlar, dünya piya - sasına uygun değildir. Meselâ, bir İngiliz lirası 800 ley etmekte ve bu da İngiliz mallarının Romanya da satılmasına imkân vermekte - dir. Diğer bir fiyat, bir İngiliz li- rası mukabilinde 1200 ley almak- tır. Bu da Londranın o Romanya mahsullerini bir zarara uğramadan almasına sebep olur. Fakat anlaş. mada, neticeyi hemen temin ede - cek bir şey yoktur. Bu vaziyet Ak manyanın Balkan O mahsulâtına, dünya piyasasından üstün © fiyat vermesinden ileri geliyor. Zaten i- ki taraf arasındaki ticaretin inki - şafına sebep, Almanyanın bu ti - carete şekilde yardım etmesidir. İngiliz « Balkan tearetinin art- ması isteniyorsa ayni usul tatbik lâzımdır. Fakat, İn krturımğ - Balkan ticareti- Balkanlardan ise ancak Almanların verdikleri fi daha fazla mal almak lâzımdır. Bu yatları vermekle, hiç olmazsa on- larla rekabet edecek fiyatları esir- gememekle mümkün olur. O halde bizim bu memleket - lerden satın alacağımız maddeler nelerdir? Lehistan, ve (Türkiye, Yunanistan, Romanya, Yugoslav- ya ve Bulgaristandan alabileceği - miz maddeleri gösteriyoruz: Lehistan: İh. Nisbeti Kereste ve mamulâtı nn Kömür 16 Canlı hayvanlar ve et 3 Yugoslavya: İnşaat için tahta 4 Carl hayvanlar 10 Mısır 10 Hayvan mahsulâtı 9 Türkiye: "Tütün zi Hububat 13 Ham pamuk 7 Bulgaristan: Tütün, şeker ve saire 41 Meyve, sebze 18 Hububat "1 Romanya: Petrol 46 Buğday 16 Kereste 13 Yunanistan; Tütün 46 Kuru üzüm 12 Zeytinyağı 6 Türk » İngiliz Anlaşmasından Sonra : Diktatör Mallarını Satmak İşin Kapıya Dayanıyor İngiltere ile Balkanlar u cetvelde en belli başlı mad deler gösterilmiştir. Roman yanım petrolü ile Lehistanın kö - mürü istisna edilirse diğer madde- lerin başlıcaları hububat, tü - tün, hayvanat, kereste ve meyve oldukları görülür. İngiltere ise bütün bunları bol bol ithal etmektedir. Bunu karşı « Taştırarak göstermek mümkün - dür: Rakamlar Rakamlar binton obinten m (21 Buğday 204 5,160 Arpa 229 1,010 Et ve et mahsu- o 19 1,574 lat Yumurta 20 192 Yağlar 6 102 Susam yağı 3 606 Sıcak ve yarı sıcak mamlaketler mev- veleri Tı 1151 Diğer meyveler (| 201 957 Tütün * 157 Kereste 63 10,067 Madeni yağ ve sair mahsulât 451 12,048 İngiliz tiryakileri Türk tütünü- nü fazla kullanmadıkları için tü - tün maddeleri istisna edilirse Al - manyanın Balkanla yaptığı tica - retin, İngiliz ithalâh yanında e - hemmiyetli bir şey olmadığı apa- şikâr görülür. Sonra, bahis mev - zuu ettiğimiz altı memlekette de yardım tedbirleri almağa ihtiyaç yoktur. İngilterenin diğer mem - leketlerle olan ticareti mühim bir değişikliğe uğramadan Balkanlar - la alış verişi arttırmak mümkün - dür. Almanyanın bu altı memleket- ten aldığı malların âzami değeri 60 milyon İsterlindir. Ve Bu yüz - den İngiliz - Balkan ticaretini ge- nişletmek ağır bir yük teşkil et - mez. Bugün, İngiltere ile Balkanlar arasında ticaretin genişlemesine se bep, İngilterenin müstakar ve mü- ©sses vaziyetinden ayrılmak İste - memesidir. İngiltere, ticareti yal- nız kazanç için yapmaktan vaz ge- çerse sulh cephesinin çok kiymet- 4 siyasi kazançlar temin edeceğini görür, (1) Eski Almanyaya Lehistan Ro- manya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yuna- nistan ve Türkiyeden 1638 de ithal clu- nan miktar. (2) 1938 de İngiltereye muhtelif yer- lerden ithal olunan miktar, — Kozlu - Zonguldak Maçları Kozlu, (TAN) — 19 Mayıs bay - ramı münasebetiyle, omütekalt ve genç takımlar arasında yapılan Zon- guldak - Kozlu maçlarını Kozlu fut- bolcüleri kazanmışlardır, Bartın - Karabük Maçı Bartın (TAN) — 19 mayıs müna- sebetiyle - burada, Karabük spor gençleriyle Bartın spor gençleri, üç bin kişi önünde heyecanlı bir futbol maçı yapmışlardır. Bartınlılar, iki- > karşı üç sayı ile galip gelmişler. dd TEZİ Beyazıt Kütüphanesi, Evkafa Kira .ş... Vermeli midir? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel B kütüphanesi, bir halk kütüphanesidir. Gençler, İ- limle alâkası olan herkes bu kütüp- haneden istifade edebilir, Kütüpha - ne vazifesini tamam yapıyor mu? Mevzuum hu değildir. Bununla be - raber sırası gelmişken şunu da söy - liyeyim ki, yapmıyor. Bir halk kü - töphanesinin kapısı, o sabahtan gece yarısına kadar açık olmalıdır. Gün- düz çalışıp, gece okumak isteyenle » re bu fırsat verilmeli, ve halkı kü - tüphaneye çekmek için tedbirler a « unmalıdır. Bu başka bir dava. Benim bahsetmek istediğim, Maarif Vekâle- Gyle Evkaf arasında - bu kütüphane yüzünden - geçen münakaşadır. Beyazıt kütüphanesinin tapusu Evkafın elindedir. İçindeki kitaplar, teşkilât maarife aittir. Bir müddet evvel maarif kütüphaneyi evkaftan satın almış, parasını yatırmış, fakat tapu muamelesi yapılıp (tekemmül etmediği İçin manrif o kütüphaneye sahip olamamıştır, Şimdiye kadar da evkafa kira ödemeden, kendi mülkü telâkki ettiği binada vazifesini gör- müştür. Defterlerini tetkikle meşgul olan evkaf, maarifin bu kütüphnneye ki - ra vermeden oturduğunu anlayınca, binayı tahliye için protesto çekmiş. Beş bin üniversite gencinin istifade ettiği bir kütüphanenin kapanması, gerek maarif müdürlüğünü, gerekse Üniversite Rektörlüğünü O müteessir etmiş. Derhal tahliye © muamelesini durdurmak için, Üniversite kira ver- meyi üzerine almış, maarif müdür- lüğü de Vekâleti işten haberdar et « miş. Maarif Vekâletinin buna karşi ne tedbir alacağını bilmiyoruz, Fa « kat hâdisede teessüle değer bir çok noktalar var, Evkaf, bir ticaretane midir ki gençli- ğin, halkın istifade ettiği bir kültür müessesesinin kitaplarını sokağa ata- bilecek kadar şiddetli harekete lüzum görüyor? Evkaf, hayır sahipleri ta » rafından bu milletin hayırı için vak- fedilen müesseselerin mütevellisi de- gil midir? Bir halk kütüphanesi, ka- dar hayıra vakfedilmiş eser olabilir mi? Bu binayı vakfeden hayırsever, İ mezarında bu binanın yaklettiği işe değil de, yine çok hayırlı bir ise kul- lanıldığını duyacak olsa esef eder mi? Evkaf bu binadan kira almadan, bi - nayı halkın istifadesine açık bıraksa gayesine aykırı bir iş mi görür? Mil let ve devlet müesseseleri arasında, halkın lehine iştirakler yapmak, mil- li gayeler uğrunda elele vererek be- raber çalışmak milli kalkınmamızı kolaylaştırmaz mı? Formüllere, kırtasiyeciliğe, şe - killere uymadan, esas gayeye yürü « mek daha kestirme yol değil midir? Evkafın, bu binayı maarife, dolayısi. le halka hasretmekle gayesine daha kuvvetli hizmet edeceğini zannedi - yorum. ————— aa — Samsun Havzasında Umran Samsun Havzası (TAN) — Son on senedenberi burada başlıyan yeni binalar vücude getirmek merakı, son zamanlarda pek hızlanmıştır. Böyle ce kasabamız güzelleşmekte ve ge nişlemektedir. Büyük binalar yapıl makta olduğu da görülüyor. Bunlar- dan bir kısmı ikmal edilmiş bulun- maktadır, Dere kenarında asri bir mezbaha inşasına başlanılmıştır. Yine dere ke- narındaki “eski mezbaha tâdil edil miş ve elektrik levazımının deposu haline getirilmiştir. Elektrik tesisatı da bitirilmek f- zeredir, Bir sya kadar Hav3a, elek- trik ziyasına kavuşacaktır. i