29 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T 29-5-939 Tefrika No. 58 Pand'kyan Listeyi Tâdil Ettirmişti Fakat Ali Kemal Buna Fena Halde Sinirlenmiş, Bu Yüzden de Hiddetle Salonu Terkedip Gitmişti Çunku onu, biraz evvel- ki kati beyanatı hilâfı- Da, tabiidir ki müdafaa edemiye- Cekti. Çok sıkılmış, hattâ terlemiş- ti. Kurnaz Molla, yerinde bir hulüs fakmak için derhal Feridin imda- Na yetişmişti. Pantikyan ile be- Taber salonun köşesinde oturan bü- Yük'rütbede bir düşman zabitini v:ll!'umı gösterir gibi işaret etmiş, — Damat Paşa hazretlerini pek ül bir vaziyette ,bulunduru- Yorsunuz. Ahmet Rıza Beyin bu Muameleden istisnası bazı ecnebi dostlarımız tarafından arzu ve il- timas edilmektedir. Rica ederim, iyatımıza mağlüp olup ta bazı dostlarımızı rencide etmekten te- vfkki edelim ve hemen mevzuu de- Siştirelim. Çünkü pek ayıp oluyor. Demişti. Sait Mollanın tam yerinde uy- d“l’duğu bu yalan Damat Feridin Pek hoşuna gitmişti. O da Mollanın Malarını teyit ile mevzuun de- Siştirilmesini — tekit etmişti. Bu Yalan tesirini derhal göstermişti. Köşede oturan, türkçe bilmediği ide yapılan müzakereleri dinler Bibi görünen zabite doğru dönen 'aşlar derhal hürmetle eğilmiş, a- T o anda sanki kilitlenmişti. €vzu birden değişmişti. Müfrit- in dediği olmuştu. Daha yüzler- €e isim ilâve edilerek doldurulan listeye bir yaprak daha ilâve olun- Müştu, ırslı gözler bir türlü doy- Mmuyordu. O sırada Sait Mol- disteye kaymakam -- Kemalettin Sami ve Galatalı Şevket Beylerin de ilâve edilmesini teklif etmiş, Âli Kemal de bu teklifi kabul et- tirmek için ayağa kalkmış ve ısra- Ta başlamıştı. O sırada köşesinde Oturan yabancı zabiti ile başbaşa konuşmakta olan M. Pantikyan da &yağa kalkmış, Damat Feride dö- herek şu hitapta bulunmuştu: — Paşa Hazretleri. Hükümeti - Miz, bir liste ile isimlerini bildire- Ceğiniz siyasi mücrimlere Malta a- asını değil, Adada bulunan bina- Ardan birini tahsis etmiş ve ufak bir garnizon hazırlamıştır. Bundan h_“berdar olmıyan bu efendiler, Sörüyoruz ki, bu garnizonu değil, ttâ Malta adasını bile menfiler- le dolduracak kadar adam tefrik tttiler ve daha edeceklere benzi- Yorlar, Bu hususta nazarı dikka- tinizi celp için emir aldım. Arzı Tmalümat ediyorum. Bu tatli itiraz, gittikçe şahlanan #imarıklığı biraz tadil etmiş ve ka- Ta yüzlüleri listenin kısaltılması Mecburiyetinde bırakmıştı. Bu sı- Tada Ali Kemal hiddetle yerinden f“"llimxş ve Damat Feride hitap i- — Rica ediyorum Paşa Hazret- eri, demişti, İşimize içimizde ol- Miyanları karıştırmayınız. Mem - etin selâmetine, milletin men- faatine taallük eden hususlarda bu 8ibi müdahaleler pek hoş görüle- Mez sanırım. Pantikyan Efendiye tar buyurunuz da susmak lüt- funda bulunsunlar. Ali Kemalin bu yakışıksız taş- inlığı Damat Feridi kızdırmış, fa- t M. Pantikyanı fena halde hır- Çınlaştırmıştı. Tatlı sert bir tavır- gülerek ayağa kalkmış, nazarla- 1 hazır bulunanlar uzermde gez- erek; — Evet Beyefendiler, demişti. k şükrediniz ki, Ali Kemal Bey im gibi ecnebi ve bu iş için iş- Bal kuvvetleri kumandanlığı ta- Tafından memur olarak gönderil- Miş değil. Eğer öyle olsaydı, hiç Süphe yok ki, bu gece bütün 15- tanbul Türklüğünü Ittihatçı ya- Pacak ve hepsini topluca parlattı- ateşe atıp yakacaktı. Kendisi de Yeğâne temiz ve suçsuz bir insan Olarak karşısına geçip seyre baka- Caktı. Belki de koca Istanbulda tek aşına kalacaktı. Bursada ticaretle iştigal darma başçavuşu Cevdet efendi eden jan- Bu acı sözler karşısında, Damat Feridin süküt etmesinden hırsı ar- tan Ali Kemal salonu terkeylemiş, diğerleri de süküt ve itidalle hare- keti tercih etmişlerdi. Hemen ye- ni bir liste yapılmış ve içine kalbur üstü kalanlar sokulmuştu. Gece ya- rısını bir saat geçe de fesatçılar hep birden dağılmışlardı. Damat Ferit, cidden çok yorul- muş ve çok da üzülmüştü. Gece yalıda kalacak olan kaymakam Ze- ki ile Ali Ihsan Beye rahatlık dile- ğile salondan çıkarken ellerini kal- çaları üzerine koymuş, vücudünü geriye doğru bükmüştü. Yorgun bir tavır ve ağlar bir sesle: — Emin olunuz ki beyler, vazi- yetimden çok müştekiyim. Gündüz dairei sadarette resmi muamelât i- le, geceleri de işte böyle fırkaya veya diğer hususata ait işlerle ça- lışmaktan hakikaten bitap düşüyo- rum. Rahat ve huzurum kalmadı artık. Ikinizle de mühim bir husus hakkında görüşmek istiyordum. Fa- kat şu anda buna imkân bulamı- yacak kadar rahatsizım. Sabahle- yin görüşürüz beyler. Bonsuvar. Demiş, fesathanesinin harem kıs- mına geçmişti. S abah olmuş, yorgunluğunu gi- deren Damat Ferit şen ve şatır selâmlığa koşmuştu. Ali Ih- san ve kaymakam Zeki Beyleri sa- londa bulmuş, karşılarına oturmuş- tu. Akşam geçen üzüntülü müna- kaşaların sinirleri üzerinde yaptı- ğı fena tesirlerden şikâyet ettikten sonra, İhsan Beye dönmüştü ve: — Monşer, demişti. Size gayet mühim ve mahrem bir iş tevdi e- deceğim. Bunun arzuyu şahane da- hilinde hallini, müsellem olan di- rayetinizden beklerim. Istiklâl ga- zetesi başmuharriri Rauf Ahmet Bey, Reşit Sadi Bey namında bir refiki ile başmabeynci Lütfi Sima- vi Beyin ziyaretine gelmişler. Söz arasında Rauf Ahmet B. birkaç ge- ce evel, Nevyork Herald gazetesi- nin İstanbul muhabiri Mister Vil- yam Elisle bir yerde bulüştukları- nı söylemiş ve muhabirin, Ameri- ka Reisicümhuru Vilson tarafın - dan, Türkiye, Avusturya ve Ma- caristan ve Almanya imparator- luklarının ortadan kajdırılacağı hakkında, irat edilen bir nutuktan bahis ile hakkımızda pek fena ka- rarlar verildiğini ve hattâ Istan- büulun da tehlike altında olduğunu teessür ve endişe ile ilâve ettiğini, bildirmiş. Lütfi Simavi de, aldığı bu ka- ra haberi hemen o gece Şevketme- aba arzetmek marifetini göstermiş. Muhabirin huzura kabul edilmesi- ni teklif ile her zaman olduğu gi- bi, tarafı şahaneden muhabire söy- lenmek üzere bir de beyanatı şa- hane müsveddesi takdim etmiş. Son günlerde, âdeta kapkara bir kara haberci kesilen ve bu gibi maruzatlarla sık sık zatt şahaneyi dilgir ve hatırı şehriyariyi renci- de etmeği kendine zevk edinen Lütfi Simaviyi, Sevketmeab tek- dir ile teklifini de — reddet- miş. Bu sırada, Posta ve Telgraf Nazırı Mehmet Ali Bey de bir iş- güzarlık yapmış. Başvekil ve Ha- riciye Nazırı sıfatile bana söylen- mesi iktıza eden bu haberi bir fır- sat bulup Şevketmeaba yetiştirmiş. Haber, tabii fevkalâde teessürü şa- haneyi mucip olmuş, şimdi, mu - habir Mister Vilyam Elisle görüş- mek arzusunu izhar buyuruyorlar, Fakat, Amerikalıların ve bilhassa Amerika gazetecilerinin garabeti ahvalleri malümumuzdur. Bilhas- sa mübalâğayı pek sevdiklerini bi- liriz değil mi? Zatı âliniz şu zatı bulup benim namıma bir görüşse- niz ve huzuru şahanede daha mu- tedil bir lisan ile beyanatta bulun- masını ve padişah hazretlerini bed- biniye sevketmemesini tavsiye et- seniz, diyorum. Şimdi bu zata bu yolda vesayada bulunmak ta pek tuhaf.olacak ama bilmem ki.. j hsan Bey bu mantıksız tek- lif karşısında biraz düşün- müş ve: — Ekselâns, demişti. Bereket ki, tuhaf olacağını siz de takdir bu - yuruyorsunuz. Tuhaf değil, pek yakışıksız bir hareket olur. Veka- yii Padişah hazretlerinden gizli - yormuş gibi bir vaziyete düşecek- sİNİZ. (Devamı var) Mimar PARTİ (Başı 1 incide) Ebedi Şef ve Kurucunun tek ve milli vasiyetini yerine ge- tireceğiz. Türkiyeyi muasır medeniyetin en üstün seviye- sine çıkaracağız. Böyle bir ideal ve bu idealin işi biter mi: Bizim nesil göçerken bu ideali yeni nesle bırakacağız. Bu yeni nesil göçerken, vazifeyi daha yeni nesle ve o da daha yenisine bırakacaktır. Biz. bugünkü ihtiyar ve gene ne- sil vicdanlarımızda, dimağ - larımızda ve omuzlarımızda cok ağır yükler taşıdık. Çok ter ve kan dök - tük. Hepsi bu vatana, bu devlete ve otuz bin yaşındaki asil millete helâl olsun. Yeter ki, bugünkü Türk, ken disinden sonra gelecek Türke ıztı - rap ve azap yerine ferah ve saadet bırakmış olsun. İşte, Cümhuriyet Halk Partisi. yekpare bir milletin sinesinde doğup bunlara çalışıyor. Onun içindir ki, ona klâsik siyasetlerin klâsik partisi demiyoruz; “Mimar -Parti” diyo - ruz, Partimizin bugüne kadar yaptık- larını ve bugünden sonra yapacak - larını cihan biliyor. Bize burada dü- şen vazife partimizin mütevazı, fa - kat yorulmaz bir ırgat neferi sıfatile milletimize yeni muvaffakıyetler ve gururlar temenni etmektir. — Yaşa Türkiye, Hayır, yanlış söyledik. Doğrusu - nu söyliyelim: Genç nesillerin bükül- mez omuzları üstünde yaşıyacaksın Türkiye. SEBZE TÜ_RLÜSÜ İstanbulda Bomonti semtinden mektup gönderen bir sayın oku- yucumuz - pek nazik bir Bayan olduğu için - bu yazılar arasında sebzelerden ve yemişlerden daha ziyade söz açmadığımdan dolayı beni kabahatli tutmuyorsa da, bu türlü yazılar beklediğini bildiri- yor... Bu sayın okuyucumuz gali- ba Tan gazetesını çılu'nıgı bışla- dığındanberi takip et ola- cak. Bir zaman yemışlerdeu de, sebzelerden de haylice bahis aç- mış olduğumdan okuyucularıma onlardan artık gina gelmiş oldu- ğunu sanıyorum. Gazetenin eski okuyucuları vaktile yazdıklarımı unutmuş olsalar bile, bu sayın Ba- yanın arzusunu yerine getirmek üzere sebzeleri ve yemişleri ayrı ayrı yazmağa kalkısırsam sıkıla- caklarını zannettiğimden, daha yeni okuyucularıma hizmet için bugün sebzelerden bircoğunu bir araya getirerek bir türlü sunmak istiyorum... Türlünün meraklıları onun e- sası bamye olduğunu iddia ederek bamye olmayınca türlü yapıla- maz, derler. Eski zaman paşaların- dan birinin Avrupada türlü ye- mek istediği vakit - Frenkler bam- ye yemediklerinden - orada bam- ye bulamayınca bir tarla satın a- larak mahsus bamye yetiştirtmis olduğuna göre o iddiaya inanmak zaruridir. Onun icin türlüye bam- yeden başlamak icap eder. Fakat bundan dolayı bamyenin insanı hesllyecek bir gıda olduğuna da k lâzım gel B l beraher terkihinde en çok luabi da, Brel p P A K | Çi g | sonraki fiziyoloji işlerine çok yar- dım eder. Bamyeden sonra, türlünün en mühim sebzesi patlıcandır. Bakı- nız, patlıcan terkibinde bul zeytinyağında — imambayıldısıma rağbet gösterirseniz beslemek ba- kımından da hiçbir diyecek kal- maz. Kolay hazmedilmek cihetin- den de patlıcana vaktile isnat edi- len kabahatlerin doğru olmadığı meydana çıkmıştır. İmambayıldı bile, fazla yağından dolayı, ancak karaciğeri vorgun olanlara doku- nabilir. Midesinde ekşisi fazla o- lemlara, damarlarındaki tansiyon yıikselmış bulunanlara, böhrek talarıma, hele inkıb kenl re patlıcan tam da tavsiye edile- cek yemektir. Kabak ta, biraz daha fazla se- kerinden ve lezzetinden başka, her cihetten patlıcana vakındır. Yal- nız, A vitamini bakımından pat- lıcana nisbetle pek çok değerli gı- dadır. Ondan dolayı hastalara pat- lrcandan zivade kabak yedirirler. Taze fasulyeye gelince, onun ye- şilinde bile, insanı biraz besliye- cek maddeler bulunduktan baska madenler ve vitaminler bakımın- dan o da mükemmel bir gıdadır. Yalnız, terkibinde manganez ma- deni bulunmadığından onu tanele- rinde aramak zaruridir... Fasülve- nin kurusu - vitamin cihetinden pek sünheli olmakla beraber - kış icin, bilirsiniz ki, başka bir nimet- tir. Yesil biberi türlüye lezzet ver- sin diye katarlarsa da o - besle- meğe pek te yaramamakla bera- ber - bize haylice maden getirir. Hele vitamin bakımından ehem- miyetli bir kaynaktır. Türlüye - tabit - soğan da ilâve edilecektir. O da madenlerin hep- sinden az çok getirir, fakat terki- binde hatırı sayılacak iyot bulun- duğundan tiroit guddesi vasıtasile bütün gıdaların vücut icerisinde işe yarayacak — hale gelmesine hi eder. Halkın her vemeğe yüzde 5,5 seker ve 1,3 albümini ile (yağ maddesi pek, pek az) insa- nt beslemeğe yardım ettikten haş- ka sebzelerden asıl beklediğimiz madenler ve vitaminler bakımın- dan pek mükemmel bir gıdadır. Vücudümüze en JTüzumlu on iki türlü madenin hepsinden onun İ- çinde hatırı sayrlacak kadar bulu- nur. Gene en lüzumlu dört türlü vitamin bakı dan da t d soğan doğraması da hu türlü tesi- rinin - asırlarca tecrübe neticesi olarak - anlaşılmasından ileri gel- se gerektir. Türlünün icindeki et, yemeğe hem' lezzet verir, hem yağından vücut tabit hararetini muhafaza için istifade eder. Fakat türlünün icindeki pişmiş, haslanmış etin albümin kısmı vücudü besler diye Vaktile İbni Sina hekim natlıcanı haylice cekiştirmiş olmaklı berı- ber bugün onun Beşinci Parti Kurultayı Milli —pR (Başı 1 incide) rara bağlıyacaklardıt. Bu itibarla ku- rultayın toplanışı milli hayatımızın en feyizli kaynaklarından birinin fa- aliyete geçmesi demektir. Pek iyi hatırlarsınız ki, Partimi- zin ilk kongresi bundan yirmi sene evvel Sivasta toplanmıştı. O zaman aziz milletimiz, uzun ve yıpratıcı bir harpten yeni çıkmış, her türlü mü- dafaa vasıtaları elinden alınmış ve bütün manasiyle perişan bir hale getirilmiş bulunuyordu. Memleketin kalpgâhına kadar sokulup yerleşmiş olan düşmanlarımızın gözü önünde toplanan bu ilk köngremiz, milleti- mizin sönmez vatan aşkına, temiz ve selâbetli imanına ve cihan değe- rindeki asil kanına güvenerek koca bir husumet âlemine karşı çelik dağ gibi dışarıdan gelen ve içimizde tü- reyen düşmanlara karşı vatan top- '|raklarını müdafaaya karar vermişti. O zaman bütün dünyanın hayretler- le karşıladığı bu kararı takip eden yıllardan, her biri böferiyet âleminin asırlar kaplıyan tarihini mefahirler dolduracak kadar mühip ve muhte- şem hatıralar hâlâ ruhlarımızda bü- tün zindegisiyle yaşamaktadır. Kongrenin isabetli kararları Sıvas kongresinin kararları, vata- nımızı: paçalanmaktan korumuş ve milletimizi istiklâline kavuşturmuş ise, bunu takip eden kongreler de ayni aziz varlıkları bütün cihanda ve insaniyet ailesi içindeki mevkiini kuvvetlendirecek kararlarla tema- yüz etmiştir. Eğer biz bugün temiz bir hürriyet havası teneffüs edebi- liyorsak, eğer milletimizin bütün bü- yük ve müstakil milletlerle müsavi haklar dairesinde görüşüp konuştu- ğunu görmekle gurur ve iftihar du- yuyorsak, hulâsa, eğer yüksek mane- viyatından başka her türlü maddi imkânlara sahip kahraman bir ordu- nun bir huzur ve emniyet içinde ya- şatmakta olduğunu görüyorsak bü- tün bu nimetleri biz, o kongrelerin isabetli kararlarından doğan büyük icraatına borçlu bulunmaktayız. Görüyorsunuz ki, C. H. Partisinin, başka memleketlerdeki klâsik parti- lere hiç benzemeyen bir hususiyeti vardır. C, H. Partisi, yeni Türk var- lığı ile beraber doğmuş, beraber bü- yümüş ve bütün dünyada hayran- hık yaratan muazzam eseri beraher başarmıştır. C. H. Partisi demek, Türk milleti demektir ve C. H. Par- tisi demek, Türk devleti demektir. Bu mefhumlar birbirine o kadar sıkı bir şekilde bağlıdır ki, birini diğerin- den ayırmak imkânsızdır, dünyamızı altüst eden siyasi ve içtimai buhran- ların memleketimizde makes bula- mamasının en büyük sebebi işte bu- dur. Eğer geçmiş zamanlardaki hâdise- lerden alınan derslerin istikbalde de milletlere rehberlik edebileceğine i- man ediyorsak, şimdiye kadar mille- timize en büyük iyilikleri temin et- tiğine şüphemiz olmıyan bu temiz birliği bütün kuvvetimizle korumağa ve küvvetlendirmiye çalışmak hepi- mizin milli borcumuz olmak icap e- der. Yürünecek yollar vardır Muhterem yurttaşlarım, Daima şu noktayı gözönünde bu- lundurmak lâzımdır. Şimdiye kadar başarılan işlere bakıp ta artık hede- fe vardığımızı ve her işi tamamladı- ğımızı zannetmiyelim, Onümüzde he- nüz yürüyecek uzun yollar vardır. Fakat arkada bıraktığımız bir kaç yıllık bir zaman zarfında, asırlarca uğraşılsa yapılmıyacak işleri başara- bildiğimize bakarak istikbale doğru azim ve cesaretle yürümeğe devam edeceğiz. Yurdumuzu, Türk!üğün, in- sanlıkla beraber başlıyan tarihine ve kökleri mazinin karanlıklarına kadar uzanan — medeniyetine yakışır bir memleket haline getirmek, milletimi- zi şanına lâyık bir saadet ve refah se- viyesine eriştirmek hepimize teret- tüp eden bir vazife olduğunu asla u- nutmiyacağız. Bizi bu işte muvaffak edecek en büyük âmil, feragatimiz, usan f: derseniz ald olur: Gerçekten et yemek isterseniz, onu türlüden önce şiş kebabı ola- rak v li tan sonra patlıcana da hismet et- memeğe artık hicbir sebep kalma- mıştn. Bele türlüye bolzı et ilâve ŞİE. SA Türlüye kırmızı domates lâzım olduğunu unuttum sanmayınız. Domates ayrıca bir bahse değer Hüti M ada dt d çalışmaklığımız ve hiç sönmiyecek olan milli heyecanımız- dır. Program ve nizamname Mıithtaram wva arviz mtitnacl Şefimiz Mühim Bir Nutuk Söyliyecek C. H. Partisinin Beşinci büyük — Kurultayı, bir taraftan memleket iş- — lerini müzakere ederken, diğer ta - raftan kendi programı ve nizamna- mesi üzerinde tetkikat yapacak ve —— belki bazı esasları, şimdiye kadar — yapılan tecrübelere göre ya ilâve ve- yahut tay ve tadil — edecektir. Ya - şamak ve tekâmül etmek isteyen her B siyasi uzviyet gibi, inkılâpçı olan C. — H. Partisi de daima “realiteye” intı- — bak etmekle vazifesini daha iyi bir — şekilde ifa edeceğine kanidir. Hede- — fimiz, millet ve memleketi, maddi ve manevi bakımdan doğruluğa, iyi- — liğe güzelliğe kavuşturmaktır. Bü - — yük kurultayın bu seferki toplantı - — sında başaracağı işlerin özü de bu - dur. : Son söz olarak sevgili yurttaşla - — rrmı selâmlarken, güzel vatanımızım — büyük ve kahraman evlâdı ve C, H. | Partisinin yapıcısı ve Ebedi — Reisi — Kemal Atatürkün yüksek hatırasını sevgi ve saygı İle taziz ederim. Ve onun izinde bizi daima ileriye götü ren ve daima götürecek olan Şefimiz, — değişmez başkanımız İsmet İnönünü hürmetle selâmlarım. Galatasaraylılar Beşiktaşı 3 -1 Mağlüp Ettiler (Başı 6 ncıda) I'kinci devre açılırken Gala- tasaray yine hâkim bir tempo ile sahayı kapladı. Paslar yerlerini buluyor, sürüşler rahat — oluklardan akıyordu. ç Galatasaray açığı sağdan orta - — ladı. Beşiktaşın kuvvetsiz çelip u- zaklaştıramadığı topu kale önün- de bekleşenlerin biraz arkalarında " duran Salâhattin kaptı. ”A O anda bütün Beşiktaşlılar, ka- — lecileri de dahil olmak üzere man- — yetize olmuş gibi durakladılar. Sa- lâhattinin daha önündeki arkadaş- larına pas vereceğini zannediyor - lardı. ' Salâhattin rakiplerinin bu va - ziyetlerini kavrar kavramaz doğ - rudan doğruya içeri çekti. Ve ok — gibi uzanan şüt kale ağlarını şışır— di. Bu ikinci golden sonra Galata- — saray müdafaaya yakın bir oyun —— tarzı ile işi idare etmek arzusuna — kapıldı. Halbuki oyunun bitmesine — epey vardı. Bu suretle topu, takımın en yo rulmamış elemanları, Beşıktaş f muharimlerini oynatmağa başladı- — lar. Ö Şerefin güzel sürüp tam iİçeri — çektiği bir topun mahrekini Hüs - — nü istemiyerek değiştirdi. Tehlikelerin gittikçe yaklaştı - — ğını farkeden Galatasaray muavin K leri tekrar hücumlu bir şekilde i- dareye başladılar. , Onuncu dakikadan itibaren Ga— L latasaray hâkimiyeti gittikçe ar - tarak üçüncü gole kadar yükseldi. — On beşinci dakikada bir Beşik- taş hücumunu müdafaa hattında çeviren Galatasaray hemen muka- — bil hücuma geçti. Galatasaray sağ- açığı Feyziyi geçerek ortaladı. O ara Boduri ile Cemil merkezden kıyorlardı. Sağaçığın pasını Bo - — duri kaptı. Ve birinci nevi bir ara pasiyle kendinden ileri fırlamış 0- lan Cemilin ayağı ucuna “buyu;nm 4 yapınız,, der gibi uzattı. Cemil de arkadaşının ikram et- — tiği golle Galatasary taraftarlarına — bir üçüncü sayı ziyafeti tattırdı. — Beşiktaşın Golü ki Yirmi altıncı dakika Hakkı al- — dı. Kalenin ilerisinde harmalıya- — rak Galatasaray müdafaasmnı da - — ğıttı. Önü daha açık olan Şerefe — geçirdi. Şeref hatasız bir vurüş Beşiktaşa bir sayı kazandırdı. ğ Beşiktaş bu gölden sonra ebey ğ açıldı. On dakika kadar hâkim oy- nadı. Otuz beşinci dakikadan son- ra hücumlar karşılıklı mütevaziq' bir şekle geldi. Maçın son düdüğü ça!dığı VA - kit Galatasaraylılar Beşiktaş ni at y As iAllar

Bu sayıdan diğer sayfalar: