ma EE Türk Safosunun Haya YAN TEFRİKA No. 56 Murat Çıldıracaktı Hemşiresi Yakışıksız Bir Hale Mâni Olmak İçin “Padişahım Ferman Olursa İçeri Gidelim,, Dedi Kızlardan biri — Esmihan sul tan tarafi rine — raksa kalkınca, padişahın da bütün şaha kalktı İradesi, rakkasenin billâr topuk» larına takılmış gibiydi, bedenini de ayni mihraka bağlıyarak kızla beraber dönmek, fırıl fırıl dön mek, sükün bulmaz bir şevkle mahşere kadar dönmek istiyordu. dan verilen işaret Üze- sları ormuş gibi — güçlükle çık- bütün idrâki, bü büyülenmişti. Yeri, şöğ bütün dünyayı o dakikada, döner bir çift topukla bağlamasını ko- nuşturan güzel bir ağızdan ibaret görüyordu. Gözleri hep o topuk- larda, kulağı hep o ağızdaydı. Bi anda, tek bir saniye içinde kızla- rın ber ikisini kucaklamak, rul ya hayret tedellüh hisseder, Rahmetli muallim Naci, bu arap- ça kelimeyi — ki aşka müncer o- lacak duygulardan birini ifade et- tiği için labilir — lethuşül aşk,, Diye tercüm ni meçhulü meçhulle tarif etmiş ti. Ben tedellühü bönlükle tercü- ünde ıstılah ta $ Fakat böyle vakarsızlıklar an- cak halvet âlemlerinde, eşikten dışarıya sır sızdırmıyacağına İna- nılan yerlerde yapılabilirdi. kulunun evinde — velev ki, o ha- zır olmasın — raksa kalkmak, na sokmak istiyordu ve bir dudağının bir demde mak veya iki buse vermi tine malik olamadığını — cezbe- ye yakın bir halde rağmen — düşündükçe duyuyordu. İşte bu durumda n teklifini e Sultan Murat, bu derecesindeydi. Fakat her iki güzeli ek ve yüri de müsavi tutmak istediği | garip bir durumdaydı. Ha rın birini diğerinden dem ayırdetmeğe yordu. İki ta saşkınlığın birden sevi R n de âdeta e- itmiş ve inler gibi “Gidelim!,, Deniişti!., B u gidiş, geçmek kurtul mekti. Fakat M edile i Bununla beraber, içinden bir küvvet kendini itiyordu. k için zorluyordu. tmaçları bol entarisinin ında — birbiri ardın ca beliren şimşekler gibi — teb rdiği beyaz şüleler ve o şü- inde ikleri taçdarı tam le zivanadan çıkarmak ü- mereydi. Vakar korumak kaygısı da bu tehlikeyi karşılamak kabi- den artık uzaklaştırıyordu pek kısa bir zaman ooyuna Kızı dönü; Yordu. sonra n gölgesi, o gümüş topuk. (lâ karşısındaki Osmanlı padişahı bir rak Vir'eden şu b EM rn ok du Esmihan su yakışık: kıbeti sezdi, taçdar kardeşinin ko- ca bir kalabalık içinde cezbeye tutulup vakarını feda etmesine ra zı olamadı — Padişahım, dı yurur bur; bir mâna taşıy, i, ferman bu- nız içeri vesidir - limeyle güzel Bu bir kelime onun ağzından sanki bin kelimi bir anda Nakleden : Şehâbettin Fuat Hayır, aldanmıyorum, “Tonya,, doğru söylemiş: Babam müthiş bir pinti olmuş... Babam sözüne devam etti: — Aleksandr hâlâ iş bulamadı, Boşta geziyor. Bi- izi bir Allah bilir. Babamı: a karşı takındığı tavır ve bu riyakâr 7 parçalıyor. Bu adam kızına bile doğ- rudan doğruya düşündüklerini söyliyemiyor. Bin dereden su getirmiye kalkışıyor. Pek âlâ, öyle olsun!,. Ben de senin ekmeğini yer- ıma bile koymıyacağım... Elveri çabuk bir işe yerleşeyim. “Tonya,, babamı çaya davet etti: — Baba, çay içelim. ç Babam cebinden bir parça ekmek çıkardı. Ekmeği değil de kalbimin bir parçasını koparıp çul sandım. Dilimleri muntazam surette, incecik dilim dilim kestikçe kalbim kökünden burkuluyor. Kendisine bir dilim kesti. Aleksandra da bir dilim kesti, Ya bana? Bu ne demek oluyor? Bana kesmiyecek mi? Birdenbire dedi ki: ç şüphe yok, köyden geldiğin için karnın Yolda bir şeyler yemişsindir? ns sıçradı. Gözlerimin kinle parladığı- nı hissediyorum. Gözlerimdeki kini göstermemeğe gayret ediyorum. Cevap verdim — Hayır, karnım tok. Ah, doğrusu çok âlâ. Biz burada yarı aç, yarı şıyoruz. Karnımızı adamakıllı doyurinak ka- bil değil ki... kadar kestikten sonra ekmeği bir gaze- dına sardı: ve cebine yerleştirdi. Kirnikle- 1yor kesretten vahdete âğyar âleminden halvete kavuşmak de t, ik i bi beğendiği kızların ayrı ve kendis nin ayrı birer vücut yet halinde kal Maddenin eriyip mânasi- nın tebellür etmesini, dip, mefhumun meydana çıkma. re sını, kalıpların yerine kalpl — memzuç ve müttehit — geçme- sini özlemekteydi. yürütmek istiyen ş gibi davranarak kızları kendinden önce yürütürken Mecnunun Ley» hayretini ediyor ve Fumulimim e heyeti Sm tini Sultan Murat bu sırada tam bir tedellüh halinde; » bu tâbirin türk- çe karşılığını — aczin ne acı cil bulamadım. Fakat o ke- ğe karşı husule len şaşkınlıkların e sinin ifade olunduğunu biliyorum. Duygulu bir insan yüksek güzel likler önünde ya takdir, ya tahsin, n biradam gülünç fikren Esmihan sultan her şey gibi hissen ardağı ve pek ihti ğ büyük bir ket ediyordu. Gurur ve sürur içinde bu küçük kafile- Yi harem dairesinin bitmez tülen- dehlizleri içinde dolaştırı- yordu. Nihayet muhteşem bir dai- geldi, elinde taşıdığı bir kaç şamdanı yaktı ve birden kes- kinleşen ışık yağmuru içinde kar- deşine zarif bir salon seyrettirdi. Orada, işret sofrasından yatağa kadar akla gelen ve gelmiyen her şey vardı miinsisiikimielemelnnieu ha fazla & ık edem de sezdire birer şahsi mı da İstemi- mez, lâfzın gi- önüne mumla derece derece Ruhunu Ya bir beden tanzir esine için için eceğini kadar nazik görün- Ger ben, ben İsem nesin sen ey yar Ger sen, sen isen neyim meni zâr rsa, dedi, ben yine Sevdiğiniz fasıl. lardan birini yaptırayım. Sazın s6- si uzaktan daha tatlı gelir. Siz d burada biraz dinleniniz. Emirleri- nizi bana bildirmek için dışarda iki köle bekliy i Pek kuvvetli son deri ği Murat bu sözleri bel ki duydu, fakat muhakkak Bütün benli; vardı veo, TEFRİKA No. 4 Timin arasından babamın zayıflamış, kurumuş par- maklarına bakıyorum. Onun için ayrıca ıztırap çekmeğe başladım. Babama hem. acıyorum, hem de ondan nefret ediyorur Ne kadar değişmi: Eski haline hiç benzemiyor! Ekmeği gazete kâğıdına basisane bir ki... Ve derhal cebine sokuyor. Yemekten sonra: Haydi bakalım, dedi. Uyku vakti geldi Tekrar bana mü korktum. Odasında yatabilecek miyim? Yarabbi, dan korkmağa başladım! Ya bitler... Baba, siz nerede yatıyorsunuz? Nerede mi? Odamda canım. Odamı görmedin mi? Gel, göstereyim. Şaşkın şaşkın yüzüne baktım. Bak sen hele: Bir de, bana yalan söylüyor. Odasının kilitli olduğunu bilmiyormuş gibi yapıyor!... Odaya girdik. Korka korka ilerliyorum. her tarafta bitler yüzmek bir karyola var. — Baba, sizi rahatsız etmek istemiyorum. Bura. da yer yok. Yengemin odasında yatsam daha iyi olacak. — Hayvanlığın lüzumu var mı ya? Orada yer var mi sanki?.. — Tahtanın üstünde yatarım. — Söz dinle. Saçma sapan söylenme öyle. Bu du yatacaksın, diyorum sana Babam, bunları tehditkâr bir tavırla söylemişti Hiç yoktan, ne çabuk ta kızdı. Belki de beni koğ- mağa kalkışır, Artık kendisinden her sev memnl, ik bir nazarla baktı: Ansızın babam- Bana öyle geliyor ki, Köşede iki yataklı ayrılmış tek bir 1 etmek is etmeden yâkan ateşin hazzını yö- ordu odadan çıkarken de an aç ve 8 takatsizliğ Adınız nedir sizin y İki ağızdan ayni zamanda cevap döküldü Şahı Huban cariyeniz! rrican cariyeniz Hünkâr; sabit bir fikrin zoru al tındaydı, kızların bir tutam şeker gibi diline tatlı — ayakta durduğu, kızların elleri inde “ bulunduğu hal | tekrar edip duruyordu. Du- alevden bir büse olup yerlerinden kopmak ve uçmak ü zereydi. Lâkin o busenin ayni an- Şah ateşlemesini istedi gelen erini Hubanı da, biri k ile de olsa busesin yenin binde z fasıla inden öbü- sına razı ola bütün desini kullanarak dudaklarını ye rinde tutuyordu. Belki fazla bit & yordu, on- ların elleri nasıl birer evu da bulunuyorsa, yani ikisine manda kendi rip on- | ların ılıklığını da yine bir anda duyuyorsa, kendileriyle geçirmek istediği aşk saatlerinin hep o tarz- da esini istiyordu. Halbüki iki ayrı varlığı tek bir varlık ha- Yine koymak mümkün değildi. İ- ki kadın, iki ayrı emel gibi bir kal- be yerleşebilseler bile madde ha- linde sığmıyorlardı Bir dudağın iki yanağı birden öp- mesine imkân yoktu. *urat, belki ruhundaki dalâ- let istidadının feveraniyle. oem *sifloşluk zöriyle işte bu imkânsızlığa galebe etmek; istedi. | Bir çok tecrübelere girişti, bir hayli ter döktü, fakat gülünç şüncesini gi Jeşme teşini hissett lara davarları bir kucağa mişlerdir. hası çıkaramadı, azminden de dö di, dönemedi. Sinirlenip celâllndi. Nihayet sı tuttu, kızların bir busesini almadan veya onlara ken- di bir buse verm yaralamış den yere yuvar. | hibini landı, çırpınmağa adı, Şahy Huban ile Sırfıfan, Sâfo gib' “içün doğmuş mahlüklar de- basına ye (Devam var) o 'vurmuştur. Su Bana da bir yatak yaptılar, öteki odada yatıyorlar. On dakika sonra babam ne horiamağa bi Yüzü; Tadım. Allahım, Allahım! Başıma neler geldi. Beni Petrograda getirten babam, Çalışarak ekmeğim! ka: zanmamı istiyor. Jimnazyon (1) un beşinci sınıfını bile bitirmeğe kalmadı. Beni palas pandıras mek- . Hiç acımadan; istikbalimi hiç düşün” n alikoydu. Imtihanlara üç haf- Müsaade etmedi. Yazdığı mektuplarda mütemad yet ediyor; hepimizin kendisine yük oldu, dan yanıp yakılıyordu. Pinti, bitli, Diğerleri kâmiler ağır, derinden deri- rlıyanları da hiç sevmem. erek acı acı ağlamağa baş- ta kalmıştı inden ert bir ödem olup çıkmıs! Aleksandr gözlerinin önünde aç yor da o, oralarda ol muyor. Beni de 1 yakında bir işe sem, muhakkak kapı dışarı edecek. Henüz uykuya varmıştım ki, yanımızdaki odaya “Dimitri, nin girdiğini hissettim. “Dimitri, karde- şimdir. Yirmi yaşındadır. Kendisinden pek hoşlan- mam, Sonra, duvardan kulak verdim. Uzun uzun ko- nuşmağa başladılar. Arasıra benim ismim geçiyor- du, Acaba bana ait neler konuşuyorlardı? Bilmiyo- rum. Sözlerini kâmilen işitmek kabil değildi. Kal bim endişe içinde, üzüntülü: dakikalar dum. Birdenbire, gayet vanh olarak şu cümleyi işit tim; ve çıplak etime bir kamçı yemiş gibi oldum: * — Bitliler defolup gidemedi ki... Başımıza bir de annesi çıkıp gelirse, artık biz taş yiyelim. Birdenbire babam yatağında döndü. Duvarın ar- kasındaki muhavereyi i mi acaba? Benim göz yaşlarımı duyuyor 'mu Karanlıkta ağır, korkunç sesini İşittim! Yarin odamın kapisini kapamıy katli bulun. Bütün vücudümde nefret raşeleri dolaştı. Dişle- rimle yastığı ısırdım. Aman yarabbi, ne iğrene sey! Ne iğre geçiriyor- Dik- velâ sopa ile adamakıllı Cihanbeylinin Büyük Beşkavak kö yünden Emir ve Cömert isminde iki köylü koyun otlatmak kavga etmişler Cömert taşla Vakayı haber alan E- mirin babası oğlunu götürürken, Cömert koyun le beraberine binmişler, dört nall şmişlerdir. Tabancâya sarılan Cömert, bu va- kada Emirin babası Hasanı kandan) Nezle, Grip ve Romatizmay# lu yakalanmıştır, Sizi günlerce izti- rab çekmek- #an kurtar En şiddetli baş, diş, adale ağrılarını, üşütmekten mütevellid bütün sancı ve sızıları derhal keser. Grip, nezle, soğuk algınlığı, kırıklık ve romatizmaya karşı çok müessirdir. Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklid benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. ayn a aaa alaşım mini zilli iin İNİN Konyada İki Cinayet Konya, (TAN) — Akşeh kafalı köyünden Lütfi isminde biri Başı ağrıdan in Ha gatlıyacak gibi iki arkadaşı ile birlikte davarlarını | Kâmilin tarlasına sokmuş, Kâmil bun | -armalarnı söyleyin- | ce kavgaya başlamışlar, Kâmili ev- dövmüşler, İsonra da tabanca ile öldürmüşlerdir. Yakalanan suçlular adliy ye veril - MELE NEVROZİN En şiddetli Baş ve Diş Ağrılarını Dindirir. NEVROZİN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser, İNEVROZİN eselesinder Emiri alıp Konyaya arın alarak atlara yaralı ile ba- karşı çok müessirdir. 26 Nisan. ün gece tatlı rüyalar gördüm. Rüy da “Frw nef,, le beraber tekrar “ is,, ya kadar tren yolculuğu yaptık. Üçüncü çan çaldı. Veda bur sesi. Nişanlımın boynuna atıldım; hiç bir sebep yokken şunları mırıldandım. — “Sergey, , sevgili “Sergey, ciğim: Sakın hakkımda fena düşünceler beslemeğe kalkışma! Eki #ene sonra muhakkak evleneceğiz. . O da bana muhebbetkâr nazarlarla bakıyordu Beni alnımdan öptü; ve mahzun bir deği ki: — Sen de, mini mini “Fenya,, cığım, beni ebedi- yen unut öyle değil mi? Beni unutma! ayır, rgey,, , katiyen! Tren hareket etmişti. Nişanlım koşarak yetişti; atladı. Ve gözden kayboluncıya kadar kasketini salladı, yacak — Hayır, ç me sığmıyordu gibi oluyordum: — Demek beni sev dum. Ben ki, arkı çocuğum. Beni seviyor, beni seviyorl.. , Birdenbire uyandım. Baş ucu: dan çekip duruyordu: — Halacığım, halaciğım, kalksanat Sıçrıyarak kulktım ve karşımda gördüm, Hemen sarildim, öptüm. Bu dünkü sözleri hatırladım. Annesi, “Oda bi ğu için “Tamara, ya yasak ettim., dememiş m Fena halde sinirlenerek yastık yüzünü ve çarşafı musyeneye başladım. Filhakika, iki bit y adım. Fakat çok şükür iki taneden fazla çıkıuodı. Demek oluyor ki, “Tonya, , bermutat, mübalâfa etmiş Gördüğüm zaman yalan söylediğini yüzüne çarpa” cağım. Masanın Üstünde'bir parçacık ekmek buldum. Sabah kahvaltısı için bana düşen hisse olacak, di ye düşündüm. Maamafih kahvaltılığa bil ecek kadar azdı. Bir iki lokmada y çıldıracak seviyor! Diyor ç örgüsiyle h a birisi saç kilayet (Devamı Var)