4 G MX lisesinden me- zun olanlar, her sene yap- mayı âdet edindikleri toplantıyı dün de tekrarladılar. Her sene ol- duğü gibi, bu sene de, bermutat mektebin tarihi tamburu çalındı. Sıra haline giren dolgun yaşlı ve © — olgun başlı Galatasarsylılar, mek- tebin konferans salonuna çıktıla, Ik söz, mektebin en yaşlı mezu- nu Bay Muhtara verildi. Bu &k saçlı, ak sakallı yetmiş beşlik genç, mektepten diplomasını henüz al - mış bir talebe dikliği, din © Meşesile konuşuyordu. Evve! Ve genç arkadaşlarını, büyük öl müşlerin hatıralarma hürmeten, bir dakika süküta davet etti. Koca Salonu dolduran bütün Galatası- raylıları ayağa kaldırıp putlaştıran bu ihtiram vazifesinin tamamlanı- şından sonra, Bay Muhtar İsfendi- © © yaroğlundan, tarihe mal olmuş es yılların hatıralarını dinledik. Nük- — teli sözleri ikide birde, kahkaha ve © alkış tufanlarile kesilen Bay Mub- tar Isfendiyaroğlu: “.— Vaktile, dedi, sofralarında çatal, bıçak görülen İlk mektep © Galatasaraydı. O devirde, sofraya otururduk. Bir arkadaş, karavana- © © daki yemeği, arkadaşlarının tabak- © larına taksim ederdi. Arslan payı © da, bittabi dalma müvezzie düşer. © Cdi. Akşam üzerleri, kahvaltı olarak ellerimize birer dilim ekmek ve rirlerdi. Bu ekmekleri, katıksız yi- yemiyorduk. Dışarı çıkmak ta müm kün olmadığı için, katık tedarik e- © demiyorduk. Bizi bu katık ihtiya- © — cından, meşhur Celil Muhtar kur- termiştı: Mektebe, ince ince ke- silmiş kaşar peynirleri getirir. ve peynirlerin incecik dilimlerini bi- $ze *yirmişer paradan satardı. Bu sayede, o da müstefit oluyordu, © “bizde! Zaten Bay Celâl Muhtar üs- © — tadımız, böyle ince görüşlerden il- © ham alan teşebüslerinde, mektep- © ten çıktıktan sonrada muvaffak oldu.” lin sikingi ne ae şönret kazanan meşhur milyoneri- mizi iğneliyen bu zarif nükte, u- zun alkışlsra lâyık görüldü. Hele, Bay Muhtar, kaşığa, pilâva dair darbimeselleri okurken, toplantı - © min neşesi son haddini bulmuştu. © Bay Muhtardan sonra kürside, AlL © Samiyi gördük. Ali Sami; © © “— Bizce, dedi, Türk sporundan © konuşulurken, Galatasaraydan, ve Galatasaraydan konuşulurken Türk sporundan bugün de, yarın da mut- Jakü bahsolunacaktır. Türkiyede, futbol topuna İlk ayak salhyan Türk, Galatasaraylı Fuattır. Onun top oynadığı devirde, Türkler, he- nüz futbol oymyanlar arasında de- © OğİM futbol seyircileri arasında bi- le yer almamışlardı. Ve o devirde © Hutbolü oynamak bir ayıp, bir cü- U “Srüm sayılıyordu. Bu itibarla, Bay * © — Fuat, ceza görmekten, hakaret gör- — mekten, tıpkı eski yıllarm recim- © edilen günahkâr kadınları gibi ta- © pa tükrüğe tutulmaktan kurtul - mak için, kendine: — “Bobi,, adını takmak meçbu- © riyetinde kalmıştı, oi Ondan bir müddet sonra, ben, — Galatasaray lisesinde, bir futbol ta- © kımı kurmayı düşündüm. Böyle bir klüp kurmak, hafi bir cemi- yet kurmak kadar tehlikeli bir ha- reketti, Fakat cesur, daha doğru- © su cüretkâr arkadaşlarımızın teş- — vikile, bu, teşebbüsü, müsbet bir karara bağladık. Kurduğumuz klü- be iki isim münasip görülüyordu: Oduks, veya “Kartal”. Fakat biz, birisi “cüret” mâna- $ina gelen. diğeri de bir çikolata © markasından mülhem olan bu iki İsmi de beğenmedik ve ilk maçı- © © mıza İsimsiz çıktık. O takım, Tür- kiyede, meydana çikan ilk munta- © dam futbol ekipi idi. O günden ev- vel, futbol, Galatasaray bahçesin- © de, 200 kişi tarafından oynanan a- © cayip bir oyundu. Bazan top orta- “dah tamamen kaybolduğu halde, .. Genç ihtiyar bütün mezunlar bi Galatasaraylıların “Meşhur “Pilâv,,ı Çok Neşeli,EğlenceliGeçti Aradapilâv yediler,konuştular, “Pilâv gününde,, tambura #utbolcüler, biribirlerile yumruk, yumruğa dövüşmekte devam & derlerdi ve bittabi, bu tehlikeli o- yun da mektep idaresi ından Sahaya çıkışımızdan sonra, bi- ze “Galatasaray,, adını, Galatasa- rayda okuduğumuzu öğrenen se- yirciler taktılar, Fakat biz, bu is- min şüyuundan çekiniyorduk. Çün- kü o devirde, “saray, gibi neta- meli bir kelimeyi kullanmak, hay- li tehlikeliydi. Spor yazıları yazan güzeteler - den rica ettik: Bizim takımdan, “Galatasaray, yerine “bir diğeri, diye bahsetmiye başladılar. Buna rağmen, halkın bize taktığı “Gala- tasaray,, ismi, hüv ze ya viştı ve bir daha bizi bırakmadı. İ formalarımızın rengi kır- mızı beyazdı. Fakat, Türk bayrağı renginde formalar giyerek, sahaya çıkmamız, nazarı dikkati celbediyordu. Her birimizin peşin- de hafiyeler dolaşmıya başlamıştı. Takipten, cezadan korunmak içi bu formayı değiştirmek meeburi- yetinde kaldık. Ikinci seçtiğimiz formanın rengi Fenerbâhçenin şim- diki renklerinden imürekkepti, Fa- kat biz o formayı giydiğimiz gün iena bir mağlübiyete uğradığımız için, o renkleri de uğursuz saydık ve yeni bir formia seçmek üzere çarşıya çıktık: O zamanlar spor eş- yaları satan bir mağaza sahibi, ö- nümüze kumaşları yığdı: “— Beğenin beğendiğinizi se- çin!” dedi. Ne tuhaftır: O gün, sarı ve kar. mizi renkli iki kumaş topunun te- sadüfen biribirine karışması, bi- 28 formamızı buldurdu: Bu iki ay- dınlık ve tatlı rengin biribirine ka- rışmasile hasıl olan nefis manzara hepimizi birden cezbetmişti. Hep birden: Bulduk: diye haykırdık. O gün o kumaşları bize çok pa- halıya mal olmasına rağmen aldık: Ve bir hafta sonra, hemşiremin diktiği sarı kırmızı formalarımızı giyerek yaptığımız ilk maçta, par- lak bir zafer kazandık: Bu zafer, Türk futboleülerinin, ecnebilere karşı kazandığı ilk zaferdi. Ve o zaförin neşeslle müştereken Bük - ümüzü verdik: — Sarı - Kırmızı, uğurlu renk- tirl,, Hakikaten, Sarı kırmızı forma Türk futbolünün hakimiyetini te- Sarı - Kırmızı!,, Âbideye çelenk koydular e lpaiman sis eden bir büyrak gibidir ve ha- kikaten bu renkler, o günden son- Tü, onu seven, onu sayan, onun et- rafında toplanan her Galatasaray- Mya uğur getirmiştir. Size Galata- saray formasını ilk defa giydiğimiz günün şerefli tarihini de söyliye- yim: 8 Kânunuevvel, 1908. — Bon, ilk zamanlar, ikide bir- de patlıyan topu'yamar, maçlardan sonra formaları yıkatır, ütületir, klübün maç davetiyelerini yazar - dım: Bu davetiyelere bastığımız mühür de barde dururdu: Biraz bunlardan kinaye, biraz alay işin, biraz da yüksek teveccüklerinden olacak, arkadaşlarım, bana dalma: “Reisi,, derlerdi.. Ve ben, bu sıfatı bilâ fasıla 15 sene taşıdım. Galata- saray gibi, yüksek bir ocağa, on beş sene hizmet etmiş bulunmakla müftehirim. Ben biraz evvel, bu kürsiye Ga latasaraylılık rabıtasım takviyeye hizmetkâr olacak sözler söylemek üzere çıkmıştım. Fakat ben sözle i rimle sizlerin bağlarınızı takviye edeceğime, sizler, gözlerinizle “be nim bağlarımı takviye ettiniz: Si. 7e söz söylemiş gibi değil âdeta Sizleri dinlemiş gibiyim ve içimde, sizleri dnlemenin, dost bakışlarını. zın sıcaklığını kalbimde duyma - in en im bir rum: Bana t çok yılları yeniden kazandırdığınız. İ- çin, sizlere müteşekkirim?” Bu derece mütevazi ve bu de rece sümimi sözlerin, pe uzun bir alkışla sona erdiğini tahmin eder- siniz. eee çıkan en genç me zun Orhanın, Galatasaraylı büyüklerine, arkadaşları namma teşekkür edişini müteakıp, söz, Er- cüment Ekrem Taluya verildi. Er- cüment Ekrem: “— Ben, dedi, bugün, iki mu- #ipliğe birden uğramış bulunuyo- rum; Hiç bir hazırlığım olmadığı halde, ısrarla bir kaç söylemiye çı- karıldım. Halbuki benden evel, en genci de, en yaşlısı da, sporcusu da, talebesi de söyledi. Hem onların hepsi de, birer söz ustast idiler. Bana söyle: nebilecek hiç bir şey bırakmadı « lar. Bu itibarla, şimdi, yumurtaları almmış kuluçka tavu- ğuna döndüm: Bu birinci muzip- lik., Ankaradaki Galatasaraylılar, be- ni kendi namlarına da pilâv yemek üzere buraya gönderdiler. Halbuki, bu sabah mektebe girince gördüm ki, beni kendi namlarına gönderen- ler, buraya benden evvel gelmiş- ler! Sordum: “— Dayanamadık, kendimiz de geldik!,, dediler: Bu da ikinci mu- ziplik! Şimdi, aklıma bir fıkra geliyor: Yobazın biri, bir gün, söz söyle- mek üzere kürsüye çıkmış. Yutkun- muş, yutkunmuş, fakat tek lâkırdı söylememiş. Nihayet dayanamamışlar: — Yahu, demişler, neden susu- yorsun, konuşsana? Softa; — Aklıma söyliyecek bir şey gelmiyor! deyince: — Yahu, demişler, aklına söyli- yecek söz gelmiyorsa, kürsüden in- mek te mi gelmiyor? Vâkıa, benim aklıma, kürsüden inmek geliyor ama, inmiyeceğim- Zira söylemek istediğim şeyler var: Gelecek seneye ne olacağımız belli değil, Bu itibarla, hazır fır. sat bulmuşken konusayım da, içim- de ukte kalmasın. altından p ÖLÜM HABERLERİ | TAN pe sabah Ankaradan gelir- ken, trende yaşlı bir dostu- ma rastgeldim. Sordu: — Nereye? — istanbula., Pilâv yemiye! — Ankarada pilâv yok mu? Var, amin, bizimki d — Sizinkine kuş mu konduru - yorlar” — Kuş kondurmuyorlar bizim pilâvin, bir çok hususiyotle” ri vardır: Evvelâ, bizim pilâv bir ama, semboldür; Ufak pirinç tanelerinin, tıpkı Galatasaraylılar gibi birleşip, besleyici, yaşatıcı bir kül haline gelmesi bakımındar Sonra bizim pil kuvvet, sıhhat ve neşe anasıdır: Bak, memlekette yüz binlerce soy» adı var ama; “Kocamaz, soyadı; almayı, bir Galatasaraylı akil etti: Çünkü Galatasaraylı, & hakikaten “Kocamaz!,, Nitekim, biraz evvel yetmiş beşlik Muhtar İsfendiyar. oğlunu gördünüz: Şurada, nasıl 22 Yaşında bir nöbetci gibi dimdik du- ruyordu? Ben, sözlerim! oturarak söyliye- cektim ama, doğrusu ondan utan- dım! Sözü pilâva bırakmadan evvel, | bir noktaya daha dokunmak iste- | rim: Adını bilmediğim birisi, latasaray” kelimesini beğenmemiş. Saray kelimesile, demokrasi ara - sında bir tezat varmış. Halbuki, Galatasaraylıların ne kadar de - mokrat olduklarını, her yıl tekrar- ladıkları şu toplantı bile ne tekzi kâr ve Hili bir belâğat ve kudret- İe teyit ediyor değil mi? Hem ben, Galatasaraylılar o arasındaki ba- ğın, bir isimle koparılabileceğini umanlara şaşarım” Zira Galatasa - raylılık, bizim dimağlarımıza, ruh- larımizâ, hattâ gıdalarımışa karış- mıştır. Meselâ şurada, aranızda, Anadoluyu ve İstiklâl Savaşının Altın Sayfalarını Milli Edebiyatımıza Geçiren İlk Şiir Kitabı: Ana Kalbi Bu kitabın resimlerini ieymetli san'atkâr MÜNİF FEHİM yaşamıştır. Kitapta Münif Fehim tablosu Tevzi yer Raif Külbastı adında koyu bir Gâ- latasaraylı oturur. Sarı kırmızı ren ge ve bu ocağa, ocağın mensupları- na, âdeta kara sevda İle bağlı olan bu arkadaş, bütün yıl, öğlen, ak- | şam, havuç yer.. Neden bilir misi- niz? Ortasından kesilen havucün içindeki renkler Sarı kırmızıdır da ondan! * KE İSRA b larla bölüne bölüne, uzun alk arasında sona erdi. Sonra, dışarda- ki Galatasaraylıların gönderdikleri telgraflar okundu. Büyüklere ta - zim telgrafları çekilmesi kararlaş- fı. Atatürkün cenaze merâsimine ait renkli bir film ve geçen sene pilâv gününü gösteren baya bir film seyredildi ve Galatasarayın ta- rihi pilâvının büyük bir neşe, son- suz bir iştiha içinde yenilişini mü- teakıp, Galatasaraylılar, muazzam bir tabur halinde, Taksime kadar giderek, Cümhuriyet âbidesine çe- lenk koydular. Bu neşeli gün de, onu yaşıyâanlar da unutulmaz bir hatıra birakarak sona erdi. O ka- dar ki, Taksimde daj saraylılar, gelecek he kadar zaman kaldığını, samimi bir sabırsızlıkla hesaplamıya bile başlamışlardı. Selim Tevfik e Me Merhum Amiral Mustafa mahdu- mu ve deniz kurmay albayı Ruhi Develilioğlunun dayısı ve Hüsumet- fin Kavalalınm kayınpederi emekli deniz albayı Tevfik Gökmen vefat etmiştir. Bugünkü pazartesi “saat 11.30 da Beyoğlu İstiklâl caddesi Saka Salim çıkmazında Sağlık apsr-| tımanmdan cenazesi kaldırılarak öğ le namazını müteakip Ağacamlinde! cenaze namazı kılındıktan sonra Fe- riköy makberesine defnedilecektir. Mevlâ rahmet eylesin, İLİ Zİ Kasâplar Ana Cadde! Kaldırılacak rden Zabıtai belediye talimatnamesine göre, şehrin ana caddelerinde kasap dükkânlarmın bulunmaması icap et- mektedir. Halbuki tallmetnamenin bu maddesi şimdiye kadar tatbik © dilememiştir. Şehrin imarına büyük bir fanliyetle devam edildiği şu sı yalarda talimatnamedeki bu madde- de tatbik'edilecek ve ana caddelerde» ki bütün kasaplar, kismen piyasa ma- : iler hallerine, kismen de bulundukları | yağmur bekliyor ve kuraklıktan do: | Ken ve bu yüzden. buradan iki K semtlerdeki yan sokaklara alınacak- lardır. Sovyet Rusyada olduğu gibi di rak telâkki edilmektedir. Odesa - Kief - Moskova Şehirleri arasında 20 günlük seyahat için: Birinci mevki İkinci o ” Turist ” Turist o, — am m — Otomobil ve Kamyon Kazaları Onniğin idaresindeki hususi olo- mobil Büyükdereden Istanbula ge- lirken Zincirlikuyu civarında Yuva- kim isminde bir gencin idaresindeki 293 numaralı motosiklete çarpmıştır. Yuvakim kolundan yaralanmıştır. Bir Motör Tutuştu Haliç Fenerinde sahilde tamir edi- len Denizlaş motörü içinde yapılan oksijen ksynağından sıçrayan kıvıl- cımla motörün mazot deposu tutuş- muş, İse de ateş büyümeden söndü- rüleliştür. Balıktan Zehirlendi Beyoğlunda Karanfil sokağında o turan 20 yaşında Sami Eminönü, Ba- lıkpazarında yediği balıktan zehirlen miş, Cerrahpaşa hastanesine kaldı- rılmıştır. Li, 210 gag ii Devlet Şürası İçin Seçim Ankara, 28 (Tan Mubabirinden) — Devlet Şürasında“açık bulunan bi- rinci dalre reisliği ie üç azalık hak- kında intihap yapılması için Başve- kâlet tezkeresi Millet Meclisine gön- derilmiştir. —— ——— Sındırgında Kuraklık Sındırgı (TAN) — Havâlar kurak gittiği için bu sene Sındırgıda tütün müşkülâtla ve ez ekilmiştir. Herkes layı endişe içinde “bulunuyor, Muhitimizde bu sene ilk tütün e- ter ölmüştür. Yazan: Haftanın © Eski HAYA" 'üks kitabıdi Mecmuasının Bütün kitap$ değerli şairi larda arayini M. FARUK iz ai 300 sayfa, 5 GÜRTUNCA kuruştur. Vahşet, Bu Kız Kim? İste İstiklâl Savaşımızdan mı en güzel şiirler., “M. Faruk Gürtunca,, yatçılarımıza, genç talebelerimize hararetle tavsiye ederiz. İnkılâp Kitabevi. Her kitapçıda bulunur. 300 sayfa, iplik dikiş, mukavva cild. Yalnız 50 kuruştur. m a RE ap 1939 Ağustos ayı zarfında MOSKOVADA açılacak olan büyük ZİRAAT SERGİSİ anın her tarafında da çok büyük alâka uyandırmıştır. Bu senenin en mühim hâdiselerinden biri ola Bu fiyatlarda vapur, tren, otel, yemek, ve otomobille günde dör- der saat gezinti masrafları dahildir. 21 Temmuz grup seyahatına iştirak edecekler için Giriş ve çıkış vizeleri meccanidir. Fazla malümat istiyenler Galatada 6 ner Vakıf Hanımda İNTURİST Şarki Karip Mümessilliğine müracaat edebilirler, #mmamım TELEFON : 401 | (Cünüp cicekleri), 28.00 Son miarr BAP İleri ve yarınki progra 20-5.939 — edebiyatımıza geçen ANADOLU Milli edebiyatın, tasannudan uz8 içten duygularla yazılmış, her #40 rında memleket kokan en güzel Şİ kitabıdır. ANADOLU Yalnız içindeki özlü memleket $İ irlerinin güzelliğile değil, tab'ındak nefaset ile Türk matbaacılığının Ö muvaffak olmuş bir eseridir. ANADOLU Bugünkü Türk şiirinin, Türk döl nin en özlü varlığı olarak yari kalacak bir eserdir. nin bu kitabımı bütü edebiyatseverlere, edebi” T.L 42054 T.L. 23035 T.L. 14073 T.L. 386.26 T.L. 218.64 T.L. 13403 ANKARA RADYOSU Türkiye o Radyodifüzyon £ Postal#”” Türkiye Radyosu Ankara Radyo” Dalga Uzunluğu 1689 m. 183 Kez 120 E“ TAG 19MM. 15195 Ko. 20 KÜ TAP Bim. dS4 Ke, 20 8 Pazartesi, 29. 5. 1939 1230 Program, 1235 Türk müziği < Fi 13.00 Memleket! saat &yarı, ağanın ve PM“ teorotoji haberleri, 13.18 - 14 Müzik (8 NE müzik) PL 18.30 Progeam, 1835 Müstc (Oda mii #) Pİ, Tü0O Konusma (Doktorun s4 19.19 Türk müziği (Karışık program * sıl heyeti), 20.00 Memleket seat âyar5, Jans ve, meteoroloji haberleri, 20.45 müziği: İdame eden: Mesut Cemil, Ani Radyonü küme beyeti 21.15 Eshart, tahvilet, iy Zirast Borsesi (Fiat), 21.28 Neşeli PAÜ lar - R. 2130 Konuşma:"Folklür (48 Bedi Yönelden). 8 Müzüç çvirti 14) PL 2200 Müzik çKücük orkesifi Şet: Necip Askin), 1 — Walfher Şehr gi Akşam üzeri (harin perçay, 2 — He rer « Eşkıya operetinden - Potpuri, “al Hane Stlip - Marş 4 — Cari Robreht ei eretinden - Potguri, $ — 1. Str ş 23.15 - 74 Mİ (Cazband) PL metre uzaktaki İskeçeli Hasan