15 -4-939 ALİN ISİN Nİ Kıssadan Hisse rnavutluk, istiklâlini kazandık. tan sonra yükselmek İstiyor- du. Halk fakirdi, Memleket baştan başa umrana muhtaçtı. Ne mektebi vardı, ne hastanesi, ne yolu, nede Ordusu. Bütün bunları yapmak için paraya ihtiyacı vardı. Arnavutlukta gözü ©- lan İtalya derhal kral Zogonun im - dadına yetişti. Ona iki milyon İngi- İliz lirası ikraz etti. Fakat buna mu - kabil Arnavutluğu iktısaden kendi esareti altına aldı. Yolları o yaptı, köprüleri o yaptı, orduyu o organize etti, Arnavutluk kımıldar gibi görü- nüyor, fakat hakikatte İtalyanın ku- cağına düşüyordu. Kral Zogo tehlikeyi görüyor, fa- kat bir defa yakasını kaptırmıştı, kurtulamıyordu. O Dahili © hare - ketler başladığı Için bir ara İtalyaya kafa tutanlar bile olmuştu. Fakat İ- talya kral Zogoya 100 milyon altın frankdaha verdi. Ve bu defa Arna- vutlağu tamamen esareti altına aldı. Arnavutluk işgal edilmeden ev - vel istiklâlini kaybetmişti, Kıssadan hisse: Emperyalist dev- letlerin yardımına güvenilmez. Bu acı hakikati tecrübe ile bilen Türki- ye, istiklâline kavuştuktan sonra ha- riçten yapılan paraca yardım teklif- lerini daima nefretle reddetti. Hiç bir vakit harici bir istikraz yapmayı düşünmedi. Ve bu sayede biç bir emperyalist devlete boyun eğmedi. * Zebunkeş Olmıyalım Arnavutluğun işgali o dünyanın her yerinden ziyade, şüphesiz ki, Türkiyede teessür uyandırmıştır. Biz Arnavutlarla kaynaşmışızdır. HAJâ içimizde yaşayan, mukadderatımıza ortak olan binlerce Arnavut vardır. Ailelerimiz, akrabalarımız, dostları- muz içinde Arnavutlar bulunur. Böyle olmasa da, tek bir tay; resi olmayan, bir milyonluk küçük ve müdafaasız bir millete tanklarla, tayyarelerle, iki yüz gemi ile yapı - lan taarruz hepimizde günahsız ve eğme Âvnseei wlllatina kara Sempali uyandırmıştır. Bazı arkadaşlar, Arnavutluğun iş- gali münasebetiyle, vaktiyle Arna - vutların Osmanlı İmparatorluğuna karşı isyanlarını. hatırlatarak, acı sözler söylemişlerdir. Bu bareket Arnavutlar kadar Türkleri de müteessir etmiştir, Ma - Zziyi biz tasfiye etmişizdir. Tarihe mal edilmiş bir hesabı bugün bu şartlar içinde görmeğe kalkmak yakışık a ır bir iş değildir. Bilhassa zebunkeş olmak Türkün karakteriyle barısa - maz, * Sessizce Yapılan İşler Şehir içinde sessiz bir faaliyet var, Şehrin muhtelif sömtlerine a- gaçlar dikiliyor, şimdiye & kadar el değmemiş sokaklar tamir ediliyor, meydanlara yeni helâlar yapılıyor, ve saire ve şaire. Bunlar basit ve küçük işlerdir. Fakat şimdiye kadar ihmal edilmiş ve İstanbulun harabisine yardım et- miştir, Bunlar küçük bir himmetle yapılabilecek işler olduğu için, Vali Lütfi Kırdar, bunları bir emirle yap- terrvermiştir. Daha bunlara benzer bir çok kü- çük işler vardır ki, gözümüz önün - de yapılmaktadır, ve şebri güzelleş- trmektedir. Bu sessiz faaliyetinden. dolayı va- Mmizi takdir etmemek mümkün de- ğildir. maa > > TAN'ın hedefi: Haber- de, fikirde, herşeyde temiz, o dürüm, samimi «lmak, karin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene (2800 Kr 750 , GAY 1500 » 00, 3 Ay 800 . 180 , iAy 300 , Milletlersranı posta titihadına dahil cimyan memleketler için abone bedeli müddet srasiyle 30, 16, 9. 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir: Adres değiştirmek 25 © kuruştur. Cevap için mektuplar 19 kuruş- huk pul ilâvesi lâzımdır. TAN Sadrettin Celâl Antel, bu yazısında mesleki istikamet meselesi üzerinde fikirlerini anlatıyor, memleketimizde henüz meşgul olunmıyan bu mesele ile, bilhassa sınai inkişaf vaziyetimiz gözönünde bulundurularak yakından alâkadar olmak icap ettiğini söylüyor o o o Mesleki İstikamet ee cemiyetlerde her fer- din sâyinin kıymeti, ancak kendini ve mensup olduğu küçük camlayı, dar muhiti alâkadar eder. Fakat teknik seviyesi yükselmiş ve iş bölümü genişlemiş medeni cemiyetlerde insan sâyinin kıyme- ti, binlerce bağlarla kendine bağlı olan, uzak yakın milyonierca in « sanı alâkadar eder. İstanbul, Pa- ris, Londra gibi büyük şehirlerde- ki elektrik santralındaki işçiler - den birinin yanlış bir hareketi, bir şimendüfer makasçısının o yanlış bir manevrası, bir vapur kaptanı- bın bir dakika geç kalmış bir em- ri binlerce, yüz binlerce (o insanı muhtelif şekillerde müteessir ede- bilir. Bunun içindir ki, herkes en çok müsteit olduğu iş için yetiştirmek, yâni herkesi en çok verim temin edeceği meslekte hazırlamak, bu » günkü cemiyetlerin hâkim endi « şesidir. İlk cemiyetlerde meslek inti - habı, insanın doğuştan mensup ol- duğu içtimai gruplar (Kastlar, kor porasyonlar) tarafından tayin edi- liyordu, Bu meslekler babadan o- Zula irsen intikal ediyordu. Fakat Fransız inkılâbı ile, si - yasi sahada olduğu kadar iktisadi sahada da hâkim olan (hudutsuz hürriyet, meslek ve sanatların ge- lişi güzel intihabina müncer oldu. Diğer cihetten, korporasyonların ortadan kalkması, bazı meslekler- de izdihamı, diğerlerinde mütehas- 8s eksikliğini tevlit etmek sureti - le iş piyasasını altüst etti, 0m cape aklini zir 5 mumiyetle tesadüf ve ebe- veynin vaziyeti hâkim olmaktadır. Bunun ferdi ve içtimal mah - zurları vardır; İstidat ve kabiliyetlerine uy - gun olmayan bir mesleğe giren bir insan işini benimseyemez: mosut değildir, bedbindir. Sık sık mes - lek değiştirmeler bundan ileri gel mektedir, Kafalar, verim azlığı ve izdi- ham, bunun içtimat mahzurları « dır. Beşeri faaliyetlerin © rasyonel bir şekilde tanzim edilen bir cemi- yette her fert, kendi şahsi istidat. larına ve temayüllerine en uygun bir meslek için hazırlanır ve her- kes, azami muvaffakıyetle yapabi- leceği bir işin başına getirilir, Bu netice, iki esasın tatbiki ile,temin edilir. 1 — (Mesleki istikamet Orien. tation professlonnelle) yâni insan- ların ferdi istidat ve temayüllerini meydana çikarmak ve onlara bu istidatlarmın mümkün kıldığı ve icabettirdiği mesleklere hazırla” mak ki bunun ilk safhası (Mektebi istikamet - Orientation seolaire) dir; yâni mektep talebesinin, ilk mektepten sonraki fasıllarına, isti- datlarının müsaade ettiği ve zaru- ri kıldığı istikameti vermektir. 2 — (Mesleki ıstıfa - Sölection profesiorinelle) ki bu daha ziyade yetişkin ve ez çok bir mesleki te - şekkül almış olan insanları alâka- dar eder. Gayesi, muayyen bir iş, bir meslek veya sanat için, bunu en İyi ve en verimli bir surette ya pacak insanları seçmektir. Bunun temini için iki | esaslı unsurun mesleğin ve ferdin tetkik edilmesi ve taninması lâzımdır. di — Meslek: İçtimai faaliyetleri Oç esas - lı grupta toplayabiliriz: 1 — Sınai veya sanayileşmiş meslekler (Profusions İndustriel - les, industrialises) 2 — Zanaat meslekleri Artisanes), 3 — Serbest meslekler (Prof. Libârales). Pisikolojik bakımdan bu mes « lek ve sanatları ayıran şey. bunla» (Prot, Yazan: Sadrettin Celâl Antel - rın icrasında muhtelif ruhi fonk - siyonların, zekânın müdahalesi « dir. İnsan, mesleki faaliyetinin ic « rasında zekâsı ne kadar çok mü- dahale ettirirse, mesleki gayelere götüren vasıtalarm intihabında o kadar serbesttir. Zekâya ve muhay yeleye ne kadar az müracaat ede- cek olursa, bu intihapta o kadar az serbesttir ve mesleki faaliyetin de muayyen şekillere o kadar çok bağlıdır. (Serbest meslekler) tabi - rinden, kısmen bu mana anlaşıla - bilir. Bu mesleklerde insan mes- leğine hâkimdir, halbuki sınaileş- miş mesleklerde, daha ziyade in- sana hâkim olan, analidir. İçtimai bakımdan meslek ve #a- nat, (gayesi, hayatın devamını te- min olan iktisadi faaliyet) şeklin - de tarif edilebilir. Teknik bakım- dan sanat ve meslek, herhangi bir çıraklıkla kazanılmış meharetle - rin heyeti mecmuasıdır. Yirminci asır cemiyetleri, faaliyetleri ras - yonalize etmek (o teşebbüslerinde, muhtelif sânat ve mesleklere nam zet olanların, bu teknik meharet » leri kazanmalarını kolaylaştıracak tabii istdatlarını peşinen meyda - na çıkararak bu çıraklık müddeti- ni asgariye indirmek suretiyle, za- mandan, cehtten ve paradan tasar- ruf etmek istiyorlar, Pisikoloji ve pisiko tekhik, sa- af m eli mm» yüllerini yaymak suretiyle bu me #eleyi halle çalışmaktadır. Sanatların tahlili: Anket, mü- şahede ve teerib usulleriyle, sa - natların icrasında müdahale eden ruhi fonksiyonlar, ayni zamanda bunların icrasını güçleştiren fiz- yolojik ve pisikolojik hakikatler (Cantre « indication) meydana çı- karıldıktan sonra, muhtelif mes - lek ve sanatların © monografileri yapılmıştır, Bir sanatin monografisi: O sa - natın İcrası İçin fertlerde bulun - ması lâzım gelen fizyolijik ve pisi- kolojik vasıfları ve istidatları, bu sanatın icrasını güçleştirecek kon- tr - indication'ları; bu (sanatın maruz kıldığı tehlikeleri, mesleki hastalıkları; bu mesleğe hazırlan- mak için lâzım gelen tahsilin “bir çıraklık mahiyetini ve müddetin, mesleğin inkişaf ihtimallerini; iş — Baylar, Bayanlar! Seyrettiğiniz İspanyol fasissından Bunu da ayni şeklide seyredeteğinizi Umit ediyoruz. dramı başlıyor. piyasasının vaziyetini ihtiva eder. Bu morografilerin meydana gelmesi çok uzun ve güç bir iştir. Küçük büyük (14.000) meslek bu- lunduğu hesap edilmiştir. Akade - mik tahsil ile elde edilen meslek - ler (700) kadar tahmin ediliyor. — Fertlerin tahlili; 2 Pisikolojik tetkikler, fert - lerin mizaç, seciye ve zekâ farkla- rı ile birbirlerinden ayrıldıklarını, ayrı istidatlara malik olduklarını göstermektedir. (İstidat - Aptitude), bir şeyi ev- yelce hiç bir terbiyeye tâbi olmak- sızın, birden ve ayni şeraitte olan insanların vasatisinden daha kö - laylıkla ve daha İyi olarak yapmak hususundaki tabii temayüldür. tidat, bir ferdin tercihan bir isti - kamette inkişaf etmek, bir tecrü- beden istifade etmek kabiliyetidir. Verim, tabii temayül ve ferdi farklar unsurlarını ihtiva eden is- tidadı, keman çalmak, bir otomo- bili idare etmek» gibi mümarese neticesi kazanılmış olan ikabili - yetler - capacitös) le karıştırma « malıdır, İstidatlar, mahiyetlerine göre, bassi, hareki, fikri, yahut basit ve mufassal olmak üzere muhtelif kısımlara ayrıldıkları gibi, umümi ve hususi olmak üccFe de iki bü - yök sunla ayrılırlar. Şüphesiz bu tasnif nisbidir. Meselâ, riyaziye is- tidadı zekâya nazaran hususi bir istidat olduğu halde, hendese ve cebire nazaran umumi bir istidat sayılır. Zekâ da, zihni fonksiyonların heyeti mecmuasının iriklşafı, zihni seviyesi, hafıza, dikkat, muhake- me, muhayyile gibi ruhi fonksi. yonların testler vasıtasile tetkikile tayin edilir, Fakat zekâ, zihin vasıtasile ye- ni meseleleri halletmek iktidarı o- larak tasavvur edildiği zaman hu- susi bir istidattır. Çünkü muhtelif insanlar zekâlarını muhtelif saha- lara muvaffakıyetle tatbik etmek hususunda biribirlerinden ayrılır. lar. bu bakımdan, kelâmi, adedi, idrâki, ihtiral, tenkidi mahiyette zekilar vardır. Fükat, bir ferdin zihni #izyono- misini karakterize eden istidatlar- e an sonra, şimdi İtalyan dan başka, onun harici âlem karşı- sında aldığı (vaziyetler - attitüdes) ün de, mesleki faaliyette muvaffa- kıyet için mühim şartlardan biri- dir. Bu muvaffakıyetler, fikri ve hissı olmak üzere ikiye ayrılır: Fikri vaziyetler- Binet ve Joung gibi ruhiyatçılar, zihnin, biribirine tamamen zıt olan iki büyük tevec- cühünü meydana çıkarmışlardır. Binet fertleri, müşahade ve tas- vir kabiliyetlerine göre objectif ve subjectif olmak üzere iki esaslı bünyeye ayırmıştır. o di ti ti ve İntro- | oran, aczi eri İdar elde ettikleri muvaffakıyetler - verti diye iki tip tesbit etmiştir. Extroverti tipler, eşyaya teveccüh eden, harlcı âleme kolaylıkla ve ar- zularile intibak eden, umumiyetle açık, nikbin ve neşeli insanlardır. İntroverti tipler, harici âleme karşı çekingen, hattâ düşman bir vaziyet alan, mefhumlar âleminde deruni bir hayat yaşayan, fikirleri- ni genişletmekten ziyade derinleş- tiren, kapalı, içine çekilmiş, ekse. riya mahcup, inatçı ve bedbin in- sanlardır, 'anmımış âlim ve filozoflar- dan Darvin ve Cuvier, ex- iraverti tipi, Kant ve Nletzse ise introverti tipi temsil etmektedir. Hissi, teessüri vaziyetler: Ferdi, kendini tatmin eden iştiğallere sev» 'keden hissi vaziyetlerin de meslek intihabında mühim bir rolü var- dır. Almanların materlalgefülhl ismi- ni verdikleri bu tercih edilen mad- delere karşı temayül, ferdin bazı meddeleri kullanmakta duyduğu wemnuniyet hissi ile tezahür eder ki, bu, büyük omikyasta air ki muvi 1yetin adr. Umumi- yetle A El sie kar- şı büyük bir inelizap, diğerlerine karşı derin bir nefret, istikrah duy- maktadırlar, Oyle insanlar vardır ki, toprağa yaklaştıkları zaman bü- yük bir haz duyarlar, âdeta gaşyo- Turlar. Bu insanlar, ziraat işlerin. de muvaffak olacaklardır. Parmak- larmın arasından akan suyun tev- lit ettiği zevk, bazı insanları, ça- maşırcılık yahut kimyevi boyacı. lık mesleklerine doğru sevkede- cektir. Cinsi insiyak ta, fertleri bu te- mayülü şu veya bu şekilde tatmin eden mesleklere sevkeden mühim bir âmildir. Bu insiyak, diğer cin- se mensup insanlarla temas “e lin. de olmak arzusu ile tezahür eder. Kadın doktorları, hasta bakıcılar, kadın, erkek masajcılar, berberler, manikürler bunun en bariz misal- iğer bazı insanlar da meslekle- rini, kendilerini, gayri ahlâki ve caniyane temayüllerine karşı ko- rTumak için seçmişlerdir. Meselâ, cinayete yahut haksızlığa karşı kuvvetli temayülleri olan insanlar polis hafiyesi, yahut hâkim olmak suretile kendini bu gayri ahlâki temayüllerine karşı korumuşlardır. Yalnız kalmağı ve yalnız çalış. mağı seven İnsanlar olduğu gibi, cemiyet içinde çalışmağı, kendi. lerini göstermeği sevenler de var- dır. Dramatik artistler, siyaset a- damları, avukatlar bu meyanda. dır. Daimi surette heyecanlı ve teh. likeli bir hayat yaşamaktan hoşla- pan insanlar da meselâ, tayyareci» liğe, kâşifliğe temayül ederler. Br. tebarüz ettirilmesi lâzım gelen mühim bir nok- ta vardır. Insanın. kendinde mev- Sut olan teessüri temayülü. hangi şekilde olursa olsun tatmin etmesi kâfidir O ferdin istediği ve muh taç olduğu, bu temayülün tatmini- ni mümkün kılan bir faaliyettir. Bunun içindir ki, bir insanın ope- ratörlük, yahut hâkimlik mesleği” ne karşı bir temayülü vardır, de- mek yanlıştır. Meselâ, gaddarlık (Arkası 8 incide) GOPÜŞLEP Chamberlain'e Mussolini'nin Cevabı Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel hamberiain sabırsizlikla bek- lenen nutkunu verdi. Artık İngilterenin tereddüt devresinden sıkıp kati kararını verdiği unlaşılı - yor. Chamberlain şimdiye kadar to- taliter devletlere karşı yapılacak fe dakârlıklarla sulhü kurtaracağına i nanıyordu. Belki de, mukadder olan harbe daha kuvvetli girmek emeliy- le hüdiselere seyirci gözü ile baki yordu. N Cihanın mukadderatı — Hitlerin “Benim cephem” kitabında, Musso - İçinden çürüyen totaliter devletle « rin ancak büyük imparatorluklar kurmak hülyasiyle halkı avutmaları, ve bu İmparatorluklara doğru adim- lar atmaları zaruriydi. Şimdiye ka - de, artık totaliter devletleri geriye dönemiyecek bir hale getirmiştir. o .Chamberinin nutkunda artık te « cavüzgr hiç bir harekete müsaade edilmiyeceğini, Balkan yarımadaşın- da yaşıyan veya merkezi Avrupadaki küçük milletlerden ber hangisine iaarroz vuku bulduğu dakika, tota- liter devletlerin karşılarında İngilte- reyi ve İngiltere - Fransa blokuna n milletleri beraber göreceğini ilân ediyor. Chamberlain, küçük (milletlerin uğradığı taârruzdan muztariptir, He. le İtalyaya ve Almanyaya karşı gös- terdiği bu kadar dostluktan, yetmiş yaşına rağmen tayyare ile Münihe uçmak zahmetine katlanışından son- İra emeklerinin boşa gititğine, pek üzülüyor. Fakat yine centilmenliği elden bırakmıyarak diyor kiz “İtalyan hükümetine, son hareke- tile teminatının samimiyetini ihlâl etmiş olduğundan dolayı teessüf - lerimi açıkça beyan etmeliyim?” Herhalde bu teessüf, Chamber - lain nutkunu söylerken Roma rad - yolarında parazit olduğu için Roma- da duyulmamıştır, Fakat Chamber- İsin'in nutkunun sonunda söylediği şu sözleri gayet iyi duymuşlar: “İtal. ya hükümeti ile dostane münasebet» leri idame etmeği çok arzu ederim, | İtalyan hükümetinden de benim but arzuma iştirak ettiğinin delilini bek- Diyorum.” j * Romanın radyoda bu o cümleleri kaçırmadığı muhakkak. Çünkü dün akşam Roma radyosunu dinleyenler, evvelâ Düçenin nutkunu, sonra da sokaklarda müzikalarla nümayiş ya- pan İtalyanların “Parise... Korsika - ya” diye haykırdıklarını duydular, Bu da Müssolininin Chamberlaine Sinyorca cevabı, Bundan sonra taarruz hareketle. rinin duracağına kalıbını basanlara | da Berlin gazeteleri cevap veriyor- lar; “Polonyadaki Alman ekalliyet - lerinin maruz kaldığı işkenceye ar « tık tahammül edemeyiz. Yüzlerce | Alman bu mezalimden kurtulmak i- çin Danzige kaçıyorlar. Buna müsa- ade edemeyiz.” 15 Nisanda Almanla- rın Polonyaya yürüyeceği havadisle- ri de sızıyor, Doğrusu Almanları Polonyalıla - tın zulmünden, İtalyanları Arnavut- ların tehdidinden kurtarmak için, totaliter devletlerin taarruza geçme" leri bir haktır, Fakat işin korkulu ta. rafı, bir memlekette Almanların ve- ya İtalyanların zulüm gördüğü şayi- ası çıktı mı, arkasından istilâ geli - yor. Hitlerin ellinci doğum günü, bu zavallı Almanların kurtuluş gü « nü olmayacağı ne malüm?. Chamberlain şüphesiz bu hare - ketler karşısında yine teessüf duya- cak. Fakat bu defa artık bu teessüfü, arhlılarım toplariyle beyan edeceği- ni de itiraftan çekinmiyor, “Parise, Korsikaya” sesleri kar « şısında Chamberlain'in vereceği ce - vap artık sarihtir, mma 43 NİSAN ÇOCUK BAYMAM, Ticarethane sahipleri: ÇOCUK işi memleket işidir. Ço- cuk Bayramına siz de vitrinleri- mizi çocuğu ilgilendirecek suret te süsliyerek iştirak ediniz. şim lininin Roma haritasında çizilmişti,