Ez 7-4-939 TARİHTEN YAPRAKLAR ünün Birinde Gene Tahta Çıkarsam Derini Yüzeceğim T ürkler delilere büyük bir şefkat göstere gelmişlerdir. Aklın insanlar için ne büyük ni. met olduğunu şüphe yok ki, âkil milletler bilir. Türkler hem bu ni- meti tebcil, hem o nimetten mah- rum olanları teselli için ellerinden geleni yapmış ve meselâ zararsız delileri giydirip beslediği gibi az- gınları da timarhanelerde tedavi ettirmiştir. Dünyanın ilk timarha- nesi Türk diyarında kuruldu ve Türk hayır sahipleri mescitlerin, mekteplerin, kütüphanelerin ya. nında timarbaneler açmayı unut- madı, Bu timarhanelerde musiki tedavi usulü bile tatbik olundu. Evliya Çelebi merhum bizzat ge- zip gördüğü timarhaneleri anlatır» ken bu noktayı kaydediyor. Fakat o devirlerde ne sinir hastalığı şim- diki kadar boldu, ne de sinir mü. tehassısları bugünkü kemali bul- muştu. Timarhaneye konulanlara İpokrat zamanındaki zihniyete gö- te muamele yapılıyordu. Sipahilik- ten veya yeniçerilikten gelme ti- marhane müdürleri tedavi işine karışırlardı, gardiyanları da karış. tarırlardı. re böyle bir devirde Istanbul tımarhanelerinden O birinde 'Tahirfağa adlı bir müdür vardı. Bayılanların sille ile ayıltılmasını en doğru bir bareket bulan bu a- dam, delilerin de kamçılanmakla akıllahacaklarına imen besliyordu. Bu sebeple de sabah ve akşam za- vallı akıl yoksullarına kamçı ziya- feti çekiyordu. Zincirlere vurulu deliciklerin, kim bilir hangi hayvanın sert de- risinden yapılmış ve içine tel de konulmuş olan bu heşterimsi kır- baç altında kıvranmaları Tahir &- Hayı neşe içinde bırakırdı, Çünkü o, her kırbaç darbesinde bir tutam #ifa bulunduğuna inanıyordu, de- lerin dayak yiye yiye akıllana- caklarını sanıyordu. Deliler de onu görür görmez gerçekten uslanıyorlardı. Birbir- lerine diş bileyen yüzlerce mah- Tük, Tahir ağanın sesini duyar duy- maz zincirlerinin üzerine kıvrılı- yorlardı, boyunlarını büküp gözle- rini kapıyorlardı, sağır ve dilsiz kalıyorlardı. Bu, kırbaçtaki kera- meti isbat eden bir şeydi eh Ta- hir ağanın kanaatlerini kuvvetlen- diriyordu. Bir gün bilinmez nasıl oldu, en azgın deli zincirinden kurtuldu ve bütün delileri de o ağır bağdan kurtararak başına topladı, şu nut- ku verdi: — Ben Allahın inayetile tahta çıktım. Bugüne bugün padişahım, hepinizin efendisiyim. Kabul mü? Bir sürü deli bir ağızdan itaat- lerini haykırdılar: — Evet padişahım, kabul — Öyleyse hükümeti kuralım, Sen, palabıyık!, sadrAzamsın. Sen, kanbur oğlan!, şeyhülislâmsın. Sen, kır sakallı!, Yeniçeri ağssısın. A kene bir yere oturarak mesnet, memuriyet ve rüt- be dağıtmıya başlıyan zır deli, bü- tün yoldaşlarına birer hizmet ver- dikten ve vükelâsını etrafına top- layıp çavuşları da karşısına sırala- dktan sonra ferman buyurdu: — Tahta cülüsumu halka ilân etmek kolay. Kılıç alayını yap- mak kolay. Fakirlere ihsan dağıt- mak kolay. Fakat bunlardan ev- vel yapılacak mühim bir iş vat. Vükelâmin bu işi müzakere etme- lerini isterim. Sadrizam, o mevkiin ehli oldu- ğunu gösteren bir vaziyet aldı, yer öptü — Her iş sizin fermanınızla &- ur padişahım. Müzakereye ne lü- elesin YL Zi) M. Turhan TAN saearessesesee zum var? Şevketmeöp deli gülümsedi: — Bu da doğru, Palabıyık, de- di, emri ben vermeliyim ve işte veriyorum: Şu melün Tahir! yaka- latın, huzuruma getirin, bana kamçı atmak ne demek olduğunu kendisine göstereyim. Ss adrâzam bu irsdeyi Yeniçe ri ağasına, o da çavuşbaşı- ya devretti, çavuşbaşı da yirmi beş kişilik bir müfrezeyi Tahir ağanın yakalanmasına memur ederek gön- derdi, Gardiyanlar yemek. yiyor- lardı. Tahir ağa da odasında tes- bih çekiyordu. Deliler müfrezesi ilkin gardiyanları hapsettiler, son- ra Tahir ağanın karşısına dikildi- ler ve padişahlarının fermanını bildirdiler: — Huzura çıkacaksın! Tımarhaneler tarihine büyük bir ad bırakmış olan Tahir ağa va- zöyetin ağırlığını bir bakışta anla- dı, dudaklarını isirdı. Fakat soğuk kanlılığını kaybetmedi, müfreze i- le beraber yürüdü, padişahın hu- zuruna girdi. Lâkin bu giriş çok akıllıcaydı. Zeki müdür gerçekten bir hüküm- dar huzuruna çıkıyormuş gibi dav- ranmıştı, üç kere yere ve sonra da çıplak padişahın çorapsız ayak- larına kapanmıştı. Deli, bu büyük hürmetten memnundu, neşeli ne- geli gülüyordu. Lâkin Tahir ağayı mutlaka cezalandırmak özminde bulunduğu için çalımı da elden bi- rakmıyordu. Müdürün elpençe di- van durması üzerine ağzını açtı: — Bre melün, dedi, benim bir gün bu yüce tahta çıkacağımı bil- miyormuydun ki beni dövüyor- dun? — Kim efendimiz? — Sen. — Ben kimim efendimiz? — Tahir ağa! — Hüşü, sümmehâşâ, Ben efen- dimin dededen, babadan kalma bir kuluyum, kölesiyim. Kaç yıldan- beri bugünü bekliyorum. Fakat o melün “Tahirin yüzü biraz bana benzer. O yüzden işte şevketlü pa- dişahımın, azametlü sultanımın da tekdirine uğradım. P adişah ile vükelası hayrst İ- çinde idiler. Bu adam Ta- hir ağa değilmiş, O halde hain Tahir nerede idi?.. Zeki müdür de- Yilerin bu müşkülünü de çözmekte güçlük çekmedi, Tahir ağanın cü- 1âs haberini alır almaz kaçtığını söyledi. Padişah, can sıkıntısından ba- şını kaçıyordu ve yüzünü ekşite ekşite soruyordu: — Şimdi ne yapalım, melün Ta- hiri nasıl bulalım? Tımarhane müdürü telâş gös- ....... 2. şereeseasasemememeeei Termenen fıkrını arzeti: — Zatişâhüneleri müsaade bu- yurursanız ben sizi bağlıyayım, kendim de bir tarafa saklanayım. Tahir ağa bağlandığınıza inanıp gelince hemen zincirlerinizi çöze- yim, kendisini çavuşlarınıza yaka- lattırayım Vükelâ bu fikri kabul, padişah ta tasdik etti. Deliler tekrar zinci re vuruldu, arkasından da Tahir ağanın kamiçısı meydana çikti, tı- maerhane hükümdarının sırtında şaklamıya başladı. Deli, faka bastırıldığını anlayın- ca boynunu büktü: — Zararı yok Tahir ağa, dedi, bü sefer aldandım: Fakat bir daha tahta çıkarsam derini Şimdi sen vur. O gün ben vuru . Tum. Zavallı deli, bilir ikinci bir cülüs hülyesile dayak yedi ve kim bilir nasil can verip gitti?.. yoğlunun Göbeğinde Bir Harp Başlıyacak (Başı 5 incide) Kedilerden önce bu kadın için Tıbbıadlinin nazarı dikkatini cel- bederim, Şair ve Dr. Rıza Tevfiğin yet- miş yılda bir bile olsa güzel bir teşhisi vardır: Der ki, biz bazı iyi şeyleri o kadar tersine alırız ki as- lında doğru ve levent olan o şeyler bizde kabak durur. Yâni başı yer- de bacakları havada. ei Hayvanat işi de bun- lardan biridir. Mankafa olan atı hemen öldü - rürler, çünkü müthiş bulaşıcı bir hastalıktır. Himayei hayvanat k rışamaz, Kuduz hayvanı hemen dürürler, Tehlikesi malüm, Hima- yel Hayvanat karışamaz. Madam eenapları, biz mahalle- liden önce kedileri tarafından 151- rıhp kudurursa, kilit altına alır - lar. Orta veya dip başkanı olduğu Himayci Hayvanat karışamaz. Beyoğlu belediyesinden çok ri- ca ederiz, ilk gösterdiği hassasi - yetten vaz geçmesin. Çarının elinden üç asır neler çektiğimizi biz biliriz, şimdi de ko- kanasının keyfine ve kedilerine baldır paça kaptırmak istemiyo - ruz, Ben, kendi hesabıma iki tedbir aldım; Birincisi dikkatli belediy: mizi bir defa daha ikaz etmek; İ. kincisi de bizim silâhcı bay Cen- yo'ya bir çift son sistem mitralyöz sipariş etmek. Lâf aramızda, öyle komik işle- rimiz oluyor ki... TAN .İsinın Şu Garip Dünya: OÖpüşmiye Karşı Mücadele Nİ nezareti, ve - remle mücade- le için öpüş melere karşı da| sıkı bir-müca dele © açmıştır Öpüşmenin ve receği neticeleri, halka (anlatmak için sokaklara ar astırılmıştır. Hususi bir takım yaftalarda ise, ka- dınlara, hattâ kocalarına ellerini bi- le öptürmeğe müsaade (edilmemesi hitap olunmaktadır. * 6 kilo rakı içmiş Bulgaristan- da Lom kaza Golântsi köyünde Todor Lazarov'un meyhanesinde bir kaç köylü içerek köfaları çekiyorlarmış. Bu arada da bunların yanına gelen 53 yaşında Bumi Çilev isminde bir çingene bir oturuşta © kilo rakıyı birden çekeceğini iddis etmiş ve bahse tutuşmuştur. Filha - kika Bumi Çiley 6 kilo rakıyı içmiş, fakat biraz sonra yere serilerek öl- müştür, “ * Banka memurluğundan Milyonerliğe Amerikalı milyonerlerin - den Çaris Kan, bugünlerde Lon ada bulun- maktadır. Bu adamın milyo - ner olması bir mucizedir. İlk zamanlar bir bankada küçük bir memur olarak o malşetini temin-edebiliyormuş. Bir gün genç Çaris, gribe tutularak hastalanmış ve hastalığı esnasında insanların bu müziç hastalıktan kurtulmaları için aklına bir şey gelmiş ve bunu he- men tatbike geçmiş. Çarls, lâbora * tuvarlarda iyi surette dezenfekte et- tiği küçük mendilleri iyi kâğıtlarla sardırarak bunları grip tedavisi için hijiyenik bir vasıta olarak satılığa çıkarmıştır. Gribe tutulan, ve tutul- maktan korkan halk bu mendilleri çok almağa başlamış. Halbuki mendiller, yalnız dezen- fekte edilmekten başka bir ilâcı ha- vi değilmişler. Bu suretle Çarls, gei- be karşı sıhhi mendil satmaktan ne- ticede milyoner olmuştur. * Maymun lügati Maruf hayva . nat profesörle- rinden Vater hus, Garnez ve Hüces adların da üç profesör Nevyorkta may: munların (kö nuşması hakkında bir kitap neşret- mişlerdir. Bu profesörler, maymun- ların ses ve sözlerini tetkik ederken evvelen onların karakteristik sesle- rini anlamağa çalışmışlar ve neti cede bunları gramofon plâğına al mışlardır, o En nihayet, bu sesleri ehemmiyeti itibarile gruplara ayır- mışlardır. Bu sebeple profesör Garez'in altı ay bir maymun kafesi içerisinde, maymunlarla beraber kalması icap etmiştir. Diğer profesörler de gibon, şampanze ve orangolan maymunlar tetkik etmiş- rının konuşmalarını ler. Bunların aldıkları neticelere gö -| re, maymunca “kil,, kelimesi “An- ne,, demekmiş, “Kaa,, sözü “Bab: yı ve “rli,, kelimesi de yağmuru ifa- Daha böyle bir çok de «diyormuş. maymunca kelimelerin ifadeleri bu- Tunmuştur, Fakat maymunların lügati çok fa- kirmiş ve maymunların da (dilleri insanlar gibi muhtelif olduğu için bütün maymunların birbirlerile an- laşmaları güçmüş. Kitapta bu suretle neşredilen lü- gat ilk maymun lügatidir. ay ts “ea RESİMLERİ | HÂDİSELERİN Yüğeslavyads Hırvat partisi Visdmir Ola çek.ile Başvekti Svetkoviç arasmdaki gö- rüşmeler müsait bir bava içinde yapılmış ve Paskalya tatilinden sonruya bırakıl» mıştır. Resimde, Başvekille biaçe ki bir arada görüyoruz. Tripitz zıehlen, Her Hitlerin buzuzile Her Hitler, Wihetmhaven'da Çemberlayna cevap teşkil eden nulkunu söylüyor. Alman devlet relsi, resimde görüldüğü üzere, kurşun işlemez osmun önünde könuş muştur, KA LAŞEMNES İYTE ER çe gem çk vira w e deie kile yepeaği Ere Franklst kuvvetleri Mâdrite girdiği gün, © Zamana kadar muhtelif bombardıman larla hayli harap olan şehrin hazin manzarasi,