Kızılcahamama Bir Hâkim Daha Lâzım Kızılcahamam (TAN) — Hukuk ve ceza İşlerine bakan bir tek hâki- min, sabahın erken saatinde başlı- dığı muhakemelere, petrol lâmbası - nin ziyası altında geceleyin de geç vakitlere kadar devam ettiği görü - Jüyor. Buna rağmen kazamız merke- Zine gelen davacılardan, maznun lardan, şahitlerden bir haylisinin han köşelerinde günler geçirmeğe, fuzu- N sarfiyatta bulunmağa mecbur ol - dukları da müşahede ediliyor. Bu - nun sebebi, beş nahiyeden ibaret ve on beş saat uzaklıkta köyleri olan kazamızın seksen bine yakın nüfu - suna ait adli işlerin bir tek hâkim! tarafından görülmesine maddi im -| kân bulunmamasıdır. Hiç o olmazsa| ceza ve hukuk işleri ayrılıp hâ- kim adedi ikiye çikarılacak olursa, davaların süratle rüyeti temin edi-| lecek ve mevcut müşkülüt hemen hemen kaldırılmış olacaktır. Bu âcil ihtiyacım yerine getirile- ceği ümit edilmektedir. Safkan Arap Atları Çoğaltılacak Kimltepe (TAN) — Ziraat Vekâ- leti; Diyarbakır, Mardin ve Urfada bulunan 3 binden fazla saf kan Arap atını, bu atları üretme elemanı olâ- rak kullanmak kararını vermiştir. Bu iş, baytar Mithat Özdoğana ve- rilmiştir. Mumaileyh; Mardin, Kızıl tepe ve Nusaybinde birer İstasyon açmak üzere buraya gelmiştir. Istasyonlarda ikişer aygır bulu. | sumi tohum aşılama, atların | maca. sicillenmesi, üretilmesi, ıslak işleri| yapılacaktır. e başka yerlerde, ezcümle,| Hilvan, Urfa ve Erganide de böyle! istasyonları açılacaktır. At sahipleri, bu karardan çok se- vinç duymuşlardır. 4 Mutdin (TAN) — Mütehassıs buytar Mithat Özdoğan burada, “A- rap atlarını üretme ve atlı o spor, ocağı açılması için icap ( edönlerle görüşmüştür. Ziraat Bankası Şube Açmalı Seyitgazi (TAN) — Buranın ve köylerinin halkı tamamen çiftçi ol - duğu halde, Ziraat bankasının Seyit- gazide şubesi yoktur. o Borç almak istiyen köylüler Eskişehire gitmek- tet gidip ve geliş esnasında da al dıkları paranın yarısım sarfetmek» tedirler, Halkın sıkıntı çektiğini gören be-| lediye, burada Ziraat bankasının bir| şube açması için vilâyet nezdinde| Deniz işçilerinin hiçbir cemiyeti ve bir- liği yoktur Bu yüzden maruz kaldığımız brçok haksızlıkları alâkadar makamlara duyuramıyoruz Bir kasım armatörler, ken- di arzularına göre, bazılarımızı kolundan tutup çıkartıyorlar Esasen 20-26 lira gibi çok az bir para mukabilinde çalışıyoruz. Gece gündüz dereden kışın soğuğu, karı altında güvertede, yazın cehennemi sica- ğında kazan önünde didiniyoruz. İşten se- bepsiz çıkarıldığımız vakit, hakkımızı arı- yacak bir merci bulamıyoruz, Sonra bir de, armatörler hesabına ge- ici bulmak için araya giren simsarlardan sikâyetçiyiz. Bunlar, göriletlerin çalışma» larına mâni oluyorlar. Meselâ, kendilerine müzsenat eden birini para mukabilinde bir gemiye perleştiriyorlar. Üç gün sonra bir başkası #imsura İş için daha fazla pö- râ vazdeder ve verirse, bu adamlar, para mukabilinde işe yerleştirdikleri ilik gemi- ciyi yerinden edip ötekini koymak imkâ- nını da bulabiliyorlar. Bütün bunların önüne geçilmesi için a- likadarların biz deniz İşçilerinin vaziyet- leri ile yakından meşgul olmalarını te- menni ediyoruz. Galata Tulumba sokak 6 numarada Suphi Denizbankın Cevabı Birkaç gün önceki sayılarımızaan birisinde Denizbank kooperatiftinden şikâyet eden okuyucu mektubuna karşılık Denizbanktan şu malümat' verilmiştir: 1 — İdare meelisi, eski idare mec- Msinin #stifası üzerine kanuni usul ler dairesinde seçilmiş ve İktısat Ve» kâletince tasdik edilmiştir. 2 — Kooperatif okuyucu mektu- bunda denildiği gibi alelâde bir bak- kal dükânı gibi işliyen bir müessese mai, iktisadi gayeler her an gözünün- de tutulmaktadır. Sermayesi dört sene övvel 2500 li- ra iken bugün 50 bin liraya çıkmış» tır ki, bu da kooperatif hakkında iyi bir fikir verebilir. 3 — Müdürünün aylığı 2 sene ev- vel 250 liraya çıkarılmıştır. 4 — Meclisi kixrece ihdas olunan müdür muavinliği hakkında bir tah- kikat mevzuubahis değildir. 5 — Denizbank memurları k9öpe- ratife mecburi değil, tavsiye ile or- tak olmaktadırlar, 6 — Her ortağın şikâyetlerine kar- şı idare meclisi açiktir. Gazetenize başvuranların idarehanemize bir gü- teşebbüsatta bulunmuştur. — Pek çokları ziyaretinize geldiler. Fakat dok. torlar kat'i yasak etmişlerdi. Onun için Yanınıza alamadık. — Tabii, kartlarını bırakmışlardır? Bu kartlardan bir şey çıkarmak istiyordu: Kem disini bu odaya kim koydurdu? Başhemşire birdenbire şaşırdı hazırladım san- dığı yalanın eksik hazırlandığını ledi: — Kartlar mı? Tabii tabit.. Elbette var. Ben ida- rTeye sorarım, hepsini alır getiririm, Halbuki ne tek kişi gelmiş, ne miş değildi. Savsaklamağa karar unuttururum, aranmamış olduğunu ( hissettirmem, diye düşünerek başka mevzua geçti. Çıkacağı gün derin bir üzüntü hemşireye ezile büzüle sordu: — Acaba hastane hesabım ne tuttu, lütlen so- rar mısınız? — Hay hay, beş dakikaya kadar cevap getiririm. Eğer evdeki mevcudu yeterse mezse, ne yapacak? Bu düşüncede iken başhemşire geldi ve pek ciddi bir tavırla: — Hiç bir hesabınız yokmuş Bayım. İşte makbu- zu. Kimin ödediğini bilmiyorum. sâbınızı sizin namınıza kesmiş olacak. Çıkınca tabii size hesabınızı gösterecektir. Vurgun fazla bir şey söyliyemedi. nın münasip olmıyacağını anladı. ” AKA GÜNDÜZ na şikâyetleri vaki olmamıştır. dar ileri sıktı: hissetti de keke- — Size pek tek kart gönderi. — şire, verdi. Nasıl olsa, reket etti, içinde geldi. Baş değildir; Kooperatifteri Bekleneti eti. | — Size çok teşekkür ederim, Ve başhemşireye farkında olmadan, len bir arzu ilo başka türlü söyledi: Deniz İşçileri Birlik Kurmak İstiyorlar Çetinkayadan Bir Dilek Üsküdar tramvay şirketi birinci, ikinci ve üçüncü dereceden malül olanlara paso vermek :suretile mec- canen seyahat etliriyor. İstanbul tramvay şirketi bizden bu lâtfu esir- gemişti. İdare şimdi Nafıa Vekâleti- ne geçti, Üsküdarda olduğu gibi İs- tanbul tramvaylarından da ayni şe kilde istliade etmemiz hususunda hçe 19 numarada Malül binbaşı Ömer Lütfi SAAB * Terbiye Enstitüsüne Girme Şartları 935 de Konya muallim mektebin. den çıktım. Dört senedir, Gazi ter- biye enstitüsünün tabliye şubesine girmek İçin çalışıyorum, Şeraite uy- madığım İçin giremiyorum. Açılan müsabaka Oİmtihanına © girecekler için azami Yaş olarak 25 i koyuyor- lar, Bundan başka nehari olarak de- vam edebilmek için de mecburi hiz- meti bitirmiş olmak lâzım, Halbuki bu şartlar lüzumsuzdur. Meselâ ben, tahsilimi bu suretle tamamlamak ve yine meslekte çalışmak İstediğim halde hu mümkün olamıyor. Kastamoni köy öğretmen okulu öğretmeni Hakkı Güven * Bebek Deresi Doldu Senelerdenberi Küçük . Bebek de- | sesi dağlardan akan sellerin getirdi- ZA taş, toprak ve molozla dolar. İlk bahara doğru iki amele, bir de çöp arabası gelerek bu dereyi -haftalar- ca çalışarak; güya açar ve giderler. Ertesi sene yine ayni hal vekidir. Bu sene fazla yağan yağmurlar dereyi moloz, taş ve topraklarla o derece doldurdu ki, sokak seviyesini aşarak tümsekleşti. Bu böyle aylarca kaldı. Nihayet bundan takriben bir ay ev- vel sekiz on amele gelerek derenin taş ve toprağını sokağa doldurdular. Sokâk da ortadan kayboldu. Mahalle mek zaruretinde kaldılar, Bittabi o- tomobil, at, araba peçemez oldu, ufak tefek müracaatlar semeresiz kaldı. Küçük Bebekte; Fatma TAN halkı bu yeni toprak dağının üzerin- || den bir keçi yolu yaparak gidip gel- İki Hırsız Yakalandı Hayli zamandenberi İstanbulun | muhtelif semtlerinde fazliyette bulu- | nan Yahya ve Fazıl isminde iki azılı Ye sabıkalı hırsız dün yakalanmışlar. dir. Yahya ile Fazıl bir kaç aydanbe- ri Aksaray ve civarı ile Kantarcılar tarafında pek çok hırsızlıklar yap- mışlardır. Hırsızlar dün gece emniyet müteferrikasında alıkonulmuşlardır. Bu gün adliyeye teslim edilecekler- ir, Otobüs çarptı Kerestecilerle Eyüp arasında işleyen ve şoför Muslafa tarafından idare olunan 3023 numaralı otobüs Pirinç Keresteciler caddesinden © geçerken Mercimek o civarda oturan İdrise çarparak ba- Bezelye sından yaralamıştır. Yaralı' hastaha- Yulaf neye kaldırılmış, şoför yakalanmıştır EE MERK NI Güzelliğinin Sırrı Yok Sebebi var. Kornflör Bakla Fasulya Nohut Dişleri mikroplardan, çürükler- den, | iltihaplardın koruyarak sağlamlaştıran, hem de minele- rinin bozulmasını ve sararması- nı menederek daimi bir güzek | likle muhafaza eden asrm en YVİROZ A PATİ kuvvetli diş macunudur. Sürünüz. i ve Tekrar Oyuna Başlaym Her Sabah, Öğle ve Akşam yemeklerden sonra günde 3 defa | RADYOLİN TEFRİKA No. 58 dostu varmış. Hastalığında aramışlar ve içlerinden biri masrafını ödeyerek sıhhatini satın alacak ka- Artık bedbin olmağa ne lüzum var? Hayat iyidir, dostlar vardır, sıhhatler bedava- Ya gümbürdemiyor. Yaşamak bir haktır. Otomobile binerken hastane direktörünün elini Bay doktor. içinden ge- minnettarım, pek minnettarım hem- Sararan başhemşire cevap veremedi. (Acaba sez- di mi?) diye bir şüpheye düştü. O sırada araba ha- Kırlara çıkınca sonbaharın yaklaşmakta olduğu- nu gördü. Demek hastalığı Iki ay sürdü? Iki aylık bir hayat fasılası, Daha doğrusu muvakkat bir ölüm devri geçti. Hastalığı geçmekle beraber hal mesele yok. Yet- Bir dostunuz hee © gölgeler, geniş derdi: Kurcalama- — İçki bin . Demek epeyce Kendinin verdiği derde! #izliği devam ediyordu. Büyükdere çarşısından geçerken bir meyhanenin önünde iki sarhoşu bir anda gö lümsedi. Acı acı gülümsedi. çok içki şişelerile ufki beyaz gölgeler, şakuli beyaz p uzaklaştı, Gü- Gözlerinin önüne bir hastane koğuşları geldi. Bir meslek- daşının sözü aklına geldi, bu arkadaş dalma şunu derde devadır, bir derde değildir: Içkinin verdiği dert, bin derdin komprimeleşmişi olduğu için. Bununla beraber içkisiz yaşamak ta yaşamak mi- dır? İşkisiz hayat, saksısı susuz çiçeğe benzer. İçki hayat motörünün bir çeşit esansıdır. İçki düşmanı ve haram korkağı olan esk! softa içki içmezdi. Fa- kat sarhoş edici şeyler içerdi: Keskin boza, yıllan- dırılmış şira, medrese küplerine meyvalarla kurul muş tükenmez vesaire... Bunları bulamazsa, mev- simlik sarboş olurdu. Yani marul mevsimi müdde- tince.. Kendisi bile inanmamıştı da tecrübe ile öğren- mişti ki, marul ile birlikte petek balı yenilirse, in- san sarhoş olur! Marul ve bal kimbilir mideye ne gibi bir kimyevi muamele görüyor. Dömek eski softalar marula ve bala onun için pek düşkündüler, Içkiyi nasıl içmeli? — Ben zehir ve ölüm öğretmeni değilim! Diye kendi kendine kızdı. Kapıdan girdiği vakit ev sahibinin karısı daha (Geçmiş olsun) demeden şunları söyledi: — Odanız hazir Beyim, hiç kimseye kiralama- dık, o kadar kişi istediği halde: Her gün süpürdük, temizledik, havalandırdık. — Aman Bayan, azıcık nefes al! Na demek İste- diğini anlıyorum. Merak etme, kaç ay boş kaldıysa, kirasını hemen şimdi, bir tahtada vereceğim. — Pardon Bayım, onu demek istemedim. — Senin demek İstediğini de ben dinlemek İste- miyorum, Kim gelirse (Yok) deyiniz. Akşam gezintileri başlayınca, pencerenin önüne oturup dışarıyı seyretti. Eski kalabalık yarıya, bel- ki yarıdan aşağıya inmiş. Bir aralık Bay Davalaci- royu gördü. Sevgilisi Leman kızla kol kola geçiyor- lardı. Gülümsiyerek düşündü: — Haberiniz var mı, çocuklar! Sizin yüzünüzden oldu. O gün sen Davalaciro olmasaydın, ben me- zarlarda dolaşmasaydım, bu olmıyacakti, Bununla beraber sevişiniz, yoruluncıya kadar, ölünciye dar sevişiniz. Çarpintısız yürek, dumansiz kafa ol- maz. Yunus Emre bile Yunus Emre'liğini büyük aş- kına borçludur. Aşk isterse toprakta, isterse gönül Pirinç Nişastası (Mısır Hülâsası) Arpa ve saire Hububat Unları Bu mükemmel ihtiyacımızın hakiki karşılığıdır. Tarihi tesisi 1915 M. Nuri ÇAPA SPORCULAR Düştünüz ve yaralandınız Mikroplar üzerinde Öldürücü tesiri haiz 9-3-939 ğ ve eşsiz müstahzaret tabii Beşiktaş —— ea Ba BR a A FA A SEN A A Aİ NEVROZIN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji; Kırıklık, ve bütün ağrılarınızi derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. — > de, İsterse sembolde olsun, hayattır. Bu da kim? Bu süslü püslü tombalak güzel ka- dın? Tamam! O! Perihan Soydangel! Ne kadar süs- lenmiş? Ne kadar frapan renkler varsa üstünde, E# kadar pahalı şeyler varsa sırtında, Yanındaki adam da öyle, Uçları kulaklarına doğru pomatlı karabı- yıklar, bir parmak kalınlığında altın saat kösteği. Sol cebinden renkli ipek mendil sarkıyor. Iriyarı bir genç azmanı, Biyıklarının yanlamasi- na uzatıp diklemesine kıvrılan biçiminden belli ki, ne İstanbullu, ne Ankaralı, ne İzmirli. Ya Dersimli yahut yabancı olmalı. Yıllar var ki, yeni Türkiye bu hendesede biyıklarla sünnetleme değermi sakal terketti. 5 Çok kurumlu bir yürüyüşle salımıyor. Anlami yacak ne var, Kolunda güzel ve etine buduna bir kadın gezdiren her kenar erkeği böyle kurumlanır. Çalımında da hakkı yok değil, görmiyeli Perihan bir hayli gelişmiş, serpilmiş. Kızın istidadı da bek liydi doğrusu. Garip bir meraka kapıldı, fki aydanberi görme" diği dış âlem 'içine neşe vermişti. Deniz, hava, ay” dınlık, ve kol kola piyasa eden dudağı gülümsef çiftler... Muhitin neşesi kadar insanı hayata bağlr yan, ısındıran ne var ki? Merakı buydu: Usta bir bostancı elinde yetişti” rilmiş pürüzsüz bir helvacıkabağına ( benziyen Pe” rihanı koluna takan bu toy erkek kim? Nasıl olsa dönecekler. Bir tanışma plânı hazırls” dı ve evin küçük kizına öğretti, Sevdalı olduklar! her hallerinden anlaşılan çift, dönüp gelirken kü” çük kız karşıdaki zerzevatçının önüne koştu v€ pencereye doğru seslendi: — Bay Vurgun! Vurgun amca! yım mı? Maydanos lâzım mı? Perihan birdenbire irkildi, duraklar gibi oldu Kızın baktığı açık pencereye baktı. Koluna girdiği erkeğin kulağına bir şeyler fısıldadı. Palamsı br yıklı genç azmanı da baktı, Durdular, kız geçerke” konüştular ve evin kapısına doğru yürüdüler. (Devamı var) Domates te als”