26 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

26 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, | ——— “Fakat Gündüzde Benim Yerime Bunların çıktıkları gün, hapis - lane idaresi bir güna müracaat Ve sikâyetim olmadığı halde, beni O Süne kadar yattığım dolaptan Çı- kanp bir odaya yerleştirmek gibi, akkımda ummadığım bir kayırı- Cilık göstermişti. Mâna ve lüzu - Munu anlıyamadığım bu değişik- liği ben Ethem Ruhi bey tırafın: an yapılan bir iltimasın neticesi gibi anlamış, sebep araştırmağa kalkışmakla zihnimi yormamıştım. Hattâ yeni odamda bulunan Di - Mitri adında yoksul bir adamca- Bizin bulunmasını, dışarıdan parâ ile öteberi aldırmak, hele beni yal hızlıktan kurtarıp can yoldaşı ol - Mak bakımından faydalı bile bul Muş, sevinmiştim de- eceleri G ortaklığı ediyor, geçen lerin acılığını tatlılaştırmağa ça - lişıyordum. Bu odaya getirildiği - min dokuzuncu günüydü. O gece, hayra yorulmıyacak derecı?de fe- Nna, karışık bir rüya görmüş, Si- kıntı ile uyanmıştım. Neden bil - Mmem, bu rüya bana bayağı başi - Ma gelecek bir uğursuzluğun kara habercisi gibi gelmiş, ıkşarıîa kf - dar beni üzmüş ve düşündürmüş- A kşam üzeri, içimdeki sıkın- tıyı gidermek, biraz meşgul olarak oyalanmak için kendime iş bulmuş, odamızı silip süpürmüş- tüm, Bu sırada odaya giren arka- daşımın isteği ile de yataklarımı- zın yerlerini değiştirmiştik. — Her vakitki gibi, gece saat ona _kadar Börüşmüş, <rece oda arkaşımla dert gun tılır gibi, birbiri ar:şına patlıyan iki tabanca sesi ile, sıçrıyarak U - yandim. Kendimi şöyle bir yokla- dım. Bir yerimde acı, sızı yoktu. Fakat arkadaşım Dimitrinin yata- ği içinde hırladığını işitmiş, dep - rendiğini sezinlemiştim. Işık yak - mak yasak bulunduğu için oda ka ranlıktı. Seslendim. Cevap yok. Odayı iniltiyle karışık uzun, sert bir hırıltı, sonunda da bir mezar sessizliği kaplamıştı. n Bu îsnada gardiyanlar _telaşlfı kapıyı açmış, odaya _gırmışlerdı. Getirilen fenerin fersiz ışığı_oyî: Nan faciayı göstermişti._ îım;uı başından, yüzünden &îldlgl i Iıur ç Şun yarasiyle ölmüştü. Kan çinde yatıyordu. Gardiyanların kapıyı 'açî:iı:ıîını gösterdikleri telâş ile DİMMTE kanlı cesedi başındaki ıeıaşlğ'ff_me rasındaki fark hemen Bî;:k n Çarpmıştı. Hele beni SaB bu iade larına açıkça hayret mânası aü eden şaşkın bakışları, barllıı $ı ile hin içyüzünü, bmün.çı_ıvhk ıiğı * îmatmağa kâfi geıfr:ğşttı— âr bana sıkılmış faka!, Yer değiştirmek yüzünden ztîıvalh Dimitri, yok yere yurulmuştu. akanın hemen ardı SiTâ lhî'; pishane ve polis memur; K İşe el koymuş, gardiyanları, T0 * betçileri sorguya çekmışletdl- ah Tip değil mi?.. Bu kurşunları SÜ kanlı ellerin sahibini b“lmf;ğn lardı. Tahkikatın bu derect l;üı - körü yapılması şüphelerim! a Ütün arttırmış, beni bügğ;s aygısına düşürmüştü. —. ».i . Odama geıenşhapishane müdürü he; -— Gospodin, rica Simdi eski dolabıma Sö Ünkü, Dimitriyi vuran | ğ bi dört tarafı kîpalı ve içi d;î as Gi lâhlı jandarmalarla mUh“'(”na gö- an su binada bulunamadığ'ıma Te, ecel kuşunun benim başdırmak Onmıyacağına beni inap Pek güç olur. bya Demiş, pılımı pırtimi _“,7? ayal Tak, eski yerime gitmek “ı":w DENE iremiştim. Bu ısrarım KAT iinek Müdür de dileğimi kab' Onjî.kı];;;îöîdürmek İstemişlerdi n Yerlerimizi Değiştirdiğimiz İçin lerini, vakayı haber alınca savuş- ULGAR SADIKİ En Esrarlı Çehresi: Zavallı Dimitri Ahrete Gitmişti! mecburiyetinde - kalmıştı. Bir kaç ay sonra, aramızdan su bile sız - mıyacak kadar candan dostluğunu kazandığım gardiyan (Naum), o gece yapılmak istenilen şeyi ol - duğu gibi anlatmıştı. Atılan kur - şunlar, tıpkı tasınladığım gibi, Di- mitriye değil, can hasmım olan Sandaneskinin adamlarından «“Strance,, kaptan tarafından bana sıkılmışmış. Daha doğrusu, her şe- yi yapmağa, yaptıdmağa mukte - dir olan komita tarafından sıktı- rılmış. Hapse girdiğimin üçüncü a - yı da bitmiş 1328 yılı teşri- nievvelinin dördü olmuştu. Aylar- danberi gidip geldiğim halde bir türlü bitmiyen davamızın o gün yine muhakemesi vardı. Başkan General “Jokof,, neden bilmem, daha sinrli, âzalar daha telâşlı gö- rünüyorlardı. Ben de hepsinin yüz lerine ayrı ayrı bakarak bugünkü değişikliğin mânasını çıkarmağa uğraşıyordum. Bu esnada arkamda ayak pa - tırdıları oldu. Bakmak için dön - düm. Kimleri görsem iyi. Bizim (İkilülef) le, (Pop Naydanof) de - ğil mi?.. Birinisağıma, diğerini de soluma geçirdiler. Durdulum yer- de eridiğimi hissetmiştim. Sesim, soluğum kesilmişti. Yine bir sürü kâğıtlar okunduktan sonra, sorgu başlamıştı. eneral (Jekof) aylardanberi bana sorduğu sualleri ayni sertlikle bunlara da tekrar' edi - yordu. Verdikleri cevaplardan, ar- aralarında verildiğini öğrenince, hemen oradan uzaklaşmak lüzu - munu hissettim. Avukatımın ve mebus Ethem Ruhi beyin kıymet- li yardımları bana Sofyadan ay - rılmak fırsatını bağışladı. O ak - şam trene atladım. irkeci garına indiğim zaman, aylardanberi ayrilığının a- cılarını çektiğim sevgili İstanbu - lumun toprağına kapandım. Öp - tüm, öptüm ve ağladım. İki gün sonra da yeniden tayin edildiğim Üsküdar taharri baş memur!'uğu vazifesine başladım. Harp patlamış, cihan tutuş - muştu. Zamanın s.yasetçi - leri özledikleri kan ve barut ko - kularına kavuşmuşlardı. Sıçrıyan bir kıvılcım Çanakkaleyi ve Şark sınırımızı yakmış, hükümetimizi de ateşe atmıştı. Çok acı ve yakı- cı günler yaşıyorduk. 1331 yılı martının birinci günü idi. Polis müdüründen aldığım bır emirle İttihat ve Terakki Cemiye- tinin Şeref efendi sokağındaki u - mumi merkezinde, yine Trahmetli Talât Paşa ile yüz yüzeyd m. Pa- şanın sağında, solunda, şimdi isim lerini pek iyi hatırlıyamadığım bü yük rütbeli dört Alman zabiti o - turuyorlardı. Biraz sağı gerisinde bulunan bir süvari binbaşımız da tercümanlık ediyordu. Ne gibi hiz met ve yararlıkları görüldüğünü bilemem, o günlerde İttihat ve Te- rakki fırkasının gözdeleri arasında birdenbire beliriveren süyari po- lisi komiserlerinden İştipli Denkof TAN Adanada Bir Çiftlik Basan Haydutlar Adana — Kiliseköyü çiftliği dört haydut tarafından basılmıştır. Yüzle- ri maskeli, ayakları poturlu olan hay- dutlar çiftlik müdürü ile müstahdem lerini bağlamışlar burunlarından kan gelinciye kadar döğmüşlerdir. Yük- te hafif, bahada ağır dört1 bın lıralık eşya ile bir miktar para aldıktan son ra da savuşmuşlardır. Jandarmalar, haydutları aramak- tadır. ——— İzmirde Kız Enstitüsü Binası İzmir — Yatılı Eğge kız enstitüsü binasının temeli atılması için Maarif Vekâletinden 32 bin lira gelmiştir. Binanın 250 bin liraya mal olacağı söyleniyor. Kız enstitüsü çatısı al- tında akşam kız sanat okulu ve sipa- riş atelyesi bulunacaktır. Şimdi kız enstitüsünde 250 akşam sanat okulunda 1030 talebe vardır. L N ü Busada Fındık Yetistirilecek Bursa. (TAN) — Arazisi yabani fındık ağaçlarile dolu olan Sogukpı- nar nahiyesi ve köyleri halkının fın- dık yetiştirmek için vuku bulan mü- tacaatları üzerine ziraat müdürlüğü- Giresundan fındık fidanları iste- miştir. Bunlar, köylülere hemen tev- zi edilecektir. Ame—i; Cocukları İçin Yuva İzmir — İnhisarlar idaresinin Al- sancaktaki sigara fabrikasında bir çocuk yuvası açılmıştır. İşç'terin kü- çük çocukları buraya alınmakta ve kendilerine bakılmaktadır KER HONM dsiz 3 Kacaokçı Tutuldu Adana, (TAN) — —Kaçak eşya getirmekte olan Hüseyinoğlu Ali, Derviş oğ'u Mustafa ve Osman oğlu İsmail. Payasta gümrük muhafaza er- leri tarafından pusuya düşürilmüş- lerdir. Bunlar (dur!) emrine riayet ler, U il- HİKAYE Sesesees0 — Yazan : Baba ve ananın mürebbiye, guvernant ve hususi ders- lerle evlât yetiştirmekleki sma- törce teşebbüsleri topu atınca, işi, profesyonel maarif el aldı. Para- lı ve parasız sürü sürü muessese- ler vardı. Baba ana başbaşa ver- diler, düşünüp - taşındılar. konu komşuya danıştılar. Tahsilin yer- lisi, Alman tarzı, Amerika, İtalyan ve İngiliz usullüsü vardı. Mesele asıl, çocuk hangi çeşitten bir iş- kenceye tâbi tutulacaktı ki adam olsun. Sultan Hamit devri idi. Bit- tabi baba ve ana, çocuğu yer yü- zünde mevcut olmıyan bir mektebe verecek değillerdi ya. Akıbet küçük Hasan ecirebi mekteplerin birisine verildi. Yani körpe ve masum insan oğlunun başına gelebilecek en büyük felâ- kete uğradı. Ve nezleye tutulur- casına tahsile tutuldu Küçük Ha- san bu yakalandığı şeyden tiksini yordu. İrfan diye başına örülecek külâhın ne matah olduğunu he- saplıyacak çağda değildi amma, necaset — kokusundan “'ğreninesi için gübre mütehassısı diye Ska- toloji profesörü olması beklene- mezdi ya, vvelemirde, mektep bir ha- pishaneydi. Çünkü — Hasan oraya kapatılıyor, çıkması, girme- si yasak ediliyordu. Hattâ bir ha- pishaneden şu farkla bin beter- di ki, hapishanelerde, hapishane müdürünün her aklına eseni kitap diye yazıp mahpuslara czberlettiği yoktu. Mektepte ise Hasana bü iş- kenceyi de reva görüyorlardı. Küçük Hasan hiç te slâkadar olmadığı tatsız, tuzsuz, kupkuru mevzular hakkında eşek arısı gibi zırıldatılan şeylere, sanki bir ziruh fakat bir putmuş gibi, Tanrının günü dinlemek mecburiyetindey- di. Bu saçma sapanları belliye- Haylâzın Defterinden Halikarnas Balıkçısı 000000000 A bir işe yaramaz, hiç bir Payeye götürmez. Küçük Hasanın gönlü usançtan can çekişirken amali er- baaya kulak mı verebilirdi. Dört unsurun içinde insana en benziyeni ateştir. Ateşin tamamen insan olabilmesi için, aklını başına toplayıp aman sönmeyim diye, sudan geçerken köprü kurması; a- man donmayım diye, binalar in- şa edip oda oda yanması lâzım ge- lir. İnsan nebatatın güneşten top- ladığı Hidro Karbonu, yani kömü- rü yer ve yanar. Bir fasulye piya- zının dinamik infilâk kuvveti ko- ca bir şehri sünbüle bürcüne uçu- rur. Küçük Hasan tutuşmıya ha- zırlanan bir meşaleydi. Fakat a. teşi olmuyan o irfan ocağında, han- tuklarını ve fakat bir müddet son- ra Rusçukta tutulduklarını anla- mıştım. Onlar da üstlerine atılan suçla- rı tamamiyle inkâr ediyorlar ve beni, ferahlandırıyorlardı. — Bizi ıuçlsndırmak için bir türlü kuv - wetli delil bulamıyan General (Je- kof) büsbütün kızmış, kızarnıştı. Bağırıyor, hepimizi idam ettire - ceğini söyliyerek bizi korkutma - — Mmarık şimarık ta siritiyordü. uur F, O ORTU ' TSMAL di yördar. den yaralı. diğerleri sapsağlam yaka- alât Paşa beni al l ta- nıtiırken lüzumundan ziyade cömert davranmıştı. Hiç te lâyık olmadığım yüksek hasletleri, sı - fatları ismimin başına eklemekte, bağışlamakta bayağı müsriflik yap mış, beni ütandırıp kızartmıştı. Al manlar hayretli bakışlarile beni süzerlerken Talât Paşa da söze baş Jamıstı: (Devamı var) dır. gLA Gi ea <e Fuar ve Ticaret Odası İzmir, (TAN) — 939 fuarırnın 9 ev- lâül ve Montrö kapılarında inşaatı başlamıştır. İzmir ticaret odası bu senek! fuara geniş mikyasta iştirak edecektir Oda pavyonunda İzmir mıntakasının mah sülleri. sanayi ve maadin faaliyeti grafik ve nümunelerle teşhir edile- cektir. ğa uğraşıyordu. Bu da bulun- duğumuz odanın kapısı birden a - çıldı. Sonradan kralın yaveri ol - duğunu öğrendiğimiz bir binbaşı hizla içeri girdi. General “Jekof., u selâmlarken yüksek sesle: — General, dedi. Şu anda Os - manlı hükümetiyle harp halinde Rah li (TAN muhabirin - bulunduğumuzu, gerek zatiâliniz'n gerekse arkadaşlarınızın h mahkemeyi durdurup maznunla - rı serbest bırakmanız lüzumunu kralın emri olarak arzederim. akşam elçimiz Fethi Sey, O Sofya belediye bahçesinde bizi kurtaranların şereîlgrine, mü- kellef bir ziyafet vermışti'. _Bu Z- afeti, o zaman Sofya elçılîğııı_ıizde ğmşemiliter olan Atatürkümüz de reflendîl'miiti' Ziyafet esnasında beni bir kenara çekmiş ve: — Sadık, yaptığın işi ve bu işi yıptıranlann fikirlerini hiç SADA edim. Ancak, milletimiz2 enmösterdiğ.n bağlılığa, fera- kerii fgedakârhğa değer biçmekte ğ“.”e’k,ıdlm Seni bütün varlığımla CİZ « ederim. ğ yen teıgğîıerile gönlümü almış, elimi i sıkarak hakkımda biz kıî’:ıiiî’uî gösterm şti. Nite - kı.ıder Milli Savaşta Alemdağı ve İt de çalıştığım sıralarda da, h."l::î hükümetine karşı mü - İstan ve himaye buyurmak sure - îıiîîlâe değersiz şahsımı şereflen - dirmişt: cinayet mahkemesinin îîr:ia verdiği karar, tabii ko- hgkk ların hiç te hoşlarına gitme- mitaci ahkemeye verdiremedik - mişti. ü kararımın, bir. komita deçk GÜĞ da Sandaneski ve arka - den) — Kozlunar ve Mimetler köyleri halkı arasında kanlı bir kavga olmuştur. Bu iki köy arasında 2,5 kilo- metre mesafe vardır. İki - kilo - metrelik «aha, geçen sene hükü met tarafından Mimetler köyüne verilmiştir. Kozlunar köyülüleri, © sahayı on üç pulluk ile sürme- ğe başlamışlar ve bunu haber a- lan Mimetler köylüsünün hücu Babaeskide Iki Köy . Halkı Birbirine Girdi muna uğramışlardır. İki taraf da tüfek, çifte ve sopa ile birbir- lecine girmiştir. Yarım saat son ra jandarma kuvveti hâdise ma halline yerişmiş, kavga bastırıl miştır. İki köy halkından 12 ha- fif ve 2 ağır yaralı vardır. Yüze yakın köylü jandarma ka rakoluna yötürülüp ifadeleri a- . hınmıştır. Müddeiumumi, kav - ga sah gidip tahkik bu lunmuştur Posof, (TAN) — İlçimizde açılan | ğitmen okulunun temel atma mera- 13 eğitmen okulunun inşaatı ikmal | simi yapılmıştır. toığlııntlimısrm_hn üzerine -kendi gaşların edilmistir. Al köyünde de yeni bir e- / Ş | baslihliiri ' b Kü CA b la konuşursa (insanın hayvanı na- tık olduğu unutuluyordu) azar e- dilecekti. Kımıldanırsa haşlana- caktı. ve sorulan suallere. vaşa- mak cesaretinden mahrum oldu- Bunu ispat edici budalaca cevap- lar vermezse yine pataklanacak- tı. Eğer pataklanmazsa. Tevlit et- tiği kin ve zehir dolayısiyle sopa- ya ve köteğe kat kat taş çıkaran sözüm ona moral bir dayağa uğrı- yacaktı. Keşke candan parlıyan bir öfke harlayışıyle, tuzu biberi yerinde, al takke ver külâh, bir paparaya maruz kalaydı. Haş.anır yanardı, fakat marifet yapıyoruz diye, soğukkanla verilen yapma- cık moral ders kadar yenilmez yu- tulmaz bir şey olmazdı. Zaten Hasanın alelâde dersleri yetmiyormuş gibi üstelik bir de moral derse tâbi tutulması onu dayaktan kurtarmış olmuvordu ki.. Çünkü dersin alelâdesi ve mo- rali bitip te oyun saatleri gelince, kendisinden daha yaşlı ve bina- enaleyh daha kuvvetli talebeden boyuna dayak yiyordu. Dayak atı- cı babayiğitler, kabadayıdır cesur- duür mesurdur diye bütün öteki mahpusların yahut talebenin gıp- ta ettikleri bir model oluyordu. Bir takımı talebeye cinsiyat hak- kında ameli ve nazari moral ders- ler de veriyorlardı, K üçük Hasana ders veran ee- nebi muallimler hiç alelâ- deden gayri bir fikir düşünmemiş, ömürlerinde hiç alelâdeden gayri bir harekette bulunmamış, güzel- likle alâkadar olmamış, hakikatle alâkadar olmamış. Olur olmaz yerde gülmemiş yahut kaş çat- mamış. Münasebetsiz bir halde bu- lunmamış, insanlardı. İşte küçük Hasan, canlı ve yaşayıcı değil, fa- kat ölü, mıymıntü ve can sıkıcı şeylerin gölgesinde güya inkişaf edip parlıyacaktı. Geçmiş zama- nın ufak tefek formüllerile fade edilemiyecek devâsâ fikir hare- ketleri olürken Hasan ö#ğrenecek- ti. Neyi? Öyle bir öğrentiyi ki, o öğrenti hiçbir. şeye bir şey daha ilâve- etmez, hiçbir şey değiştir- mez, hiç bir şeyi kışkırtmaz. hiç çocuk- Mektep Hasanın tutuşmıya ha- zırlanan hayalini tutuştu- ramıyor, hiç bir şey hakkında on- da bir merak uyandıramıyordu. Bi lâkis beşer hayatının o dramatik a- kışına, güzelliğin herhangi bir şek line, hakikatin herhangi bir teza- hürüne karşı Hasanda bir alâka- sızlık peydalanması isteniyordu. Buna mukabil spora, giyim ve kuşama (hoş geldin, hoş buldun) ları nasıl diyeceğine dikkati töl- bih ediliyordu. Bu yoldaki irfan, pek sönük, pek nazik, pek terbiye- li, pek haysiyetli köleler yetiştir- mek için birebirdi, adam yetiştir- mek için değil. Ne var ki para ve giyim dola- yısiyle çocuklarla - birlikte yaşa- mak mecburiyeti muallimlerin de ağırına gidiyordu. Bu sebepten, elâlemin bu sürü sürü yumurtâk ve tomurcaklarına, babalarına a- nalarına, ve soysoplarına — lefisi- yorlardı küfürü. Ve kendilerimin de çocuklar gibi hiç sun'u takfir- leri olmadan doğdukları şu dfüh- yanın böylesine lânet ediyorlardı. Çocuklar muallimlerin yüreğin- den sin sin yanan ağının farkına vardıkları için, hocalarına karşı değme muzipliği ve yaramazlığı yapmayı cana minnet biliyorlardı. Hocanın yürüyeceği yere sabun sıvıyorlar, onu şapa oturtmıya ça- lışıyorlardı. Küçük Hasan ise, ho- calarını bu hapishane kılıklı mek- tepte, canları hiç olmazsa kendi canı kadar sıkıldığını görerek, fe- lâket arkadaşı hocalarına, o toplu iğnemsi kurnazlıkları vanmaktan zevk almıyordu. Z avallı hocanın sesini nasıl tat hlaştırmıya uğraştığını Ha- san pek iyi görüyordu. Ne var ki hoca sesinin balını arttırdıkça giz- li zehiri de o kadar artıyordu. Ve çarpmak istiyen akrep gibi hıncını almıya hazırlanıyordu. Ona çarp- mak fırsatını verecek olan hare- keti kim yapacaktı? Biltabi çocuk yapacaktı. Hasanı saman altından su yürütürcesine 6 harekete doğ: ru kışkırtmak, hoca gibi yaşını ba: şinı almış bir adam için işten bile olmazdı. İşte bundan dolayı Hasan (Arkast 10 uncuda) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: