B 0 AM | > e. GA SF e OA — Ş n eu K * . A L YE G KA e Ş 11-1- 1939 AFRİKADA İTALYA Ür 0 w UN Mülke SaNeFİ Ğdfp Trabulusu Afrikada İstilâMerkezidir TÜNÜUS VE İTALYAN” LİSYASI | H TUNUSUN n—mwı;—n._.ş.?ı": # şeniN GüRoLOMiZE EDİLEN HUOUT MANTIKASİ BeRKERA HUUT MANTIKAMAR — A AK DENİZ İTRABLUS abalbii . NEFUBA, ŞUK YA İtalyanın Burası İslâm Propagandası, Askeri Harekâtın Ussü ve İstilâ Hareketinin Merkezi Olarak Hazırlanmıştır Tunus serhadlerinden Mısır hududuna kadar bütün_'l'ral lusgarp faaliyet içindedir. Feld Mareşal ve ayni za- manda vali olan İtalo Balbo birbirile alâkadar ve yekdiğerile bir kül teşkil eden dört büyük işi atbaşı yürüterek, başarmak üzeredir. 1 — Trablusun sömürgeleştiril- mesi işi: İlkteşrin 19388 de garp 'Trablusuna çıkarılan yirmi bin İtal yan muhacir bakir toprakları işle- meğe koyulmuşlar, ve yeni İmpa- ratorluk için bir hububat ambarı hazırlamağa başlamışlardır. İtalyan mühendislerinin kazdık ları erteziyer. kuyuları vasıtasiyle sulanan bu yerlerde müruru za - manla suyun kıtlaşacağı ileri sürül mektedir. Bu İtalyan teşebbüsünün bir muvaffakıyet olup olmadığı, ancak on beş sene sonra, şimdi di- kilmekte olan zeytin ağaçları ilk mahsullerini verdikleri zaman bel li olacaktır. 2— Teslihat: İtalyanlar Garp Trablusunda yüz bin kişilik motö rize bir ordu teskil etmislerdir. Bu ordu mekaniki vasıta itibarile Av - rupadaki kıtaattan hiç te aşağı de ğildir. Bu böyle olmakla beraber, motörize kıtatın en ziyade muhtaç olduğu madde, makinelerini işle - tecek mahrukattır. Halbuki bu or dunun bütün mahrukatı deniz yo- lu ile İtalyadan gelmek mecburi - yetindedir. Eğer İtalya Akdenizde hâkimiyetini ve binaenaleyh İtal - ya ile garp Trablusu arasında mü- nakaleyi temin edemezse, Trab - lustaki kuvvetlerin kıymeti harbi- yesi, ancak o kuvveti teşkil eden yüz bin kişinin çıplak göğsünden ibaret kalır 38 — Turizm: On beş asırdanberi kumlarla örtülmüş olan — Leptis Magna şehri tamamen meydana çi karılmıştır. Neden İtalya turizm uğrunda bu kadar paralar sarfettiği suali sorulabilir. ünkü İtalyaya gelecek sey - ç yahların o memlekette bı - rakacakları dövizlerle, fukara İ - talya, teslihatına devam için elzem olan paraları bulmuş olacak, 4 — Propaganda: Faşizm müs - lümanların dostluğunu celbetmeğe çalışıyor. Unutmayalım ki İtalyan ların Sinusilere karşi hareketi mis li namesbuk tarzda gaddar oldu. Mareşal Graziani'nin hükümeti zamanında, 40,000 Sinusi idama mahküm edildiler. 1925 ile 1933 senesi arasında bü tün Sinusiler, mevaşi sürüleri ile beraber, kurak havaliye nakledil- di. Susuzluk ve yeyisizlikten ev - velâ mevaşi sonra da insanların hepsi öldüler. Dört senedenberi ta Ki odiler RE Şu Garip Dünya: Maymunlar İçin Elbise Yapılıyor Londra anat bahçesi mü lüriyeti, — may - nunları soğuk - an korumak için yususi — elbiseler liktirmeye karaâar vermiştir. Maymunların, bizim kıyafetimi- ze çok benziyen esvapları, Londra - nın en tanınmış terzilerine diktiril- mekteymiş. Maymunların Hayvanat bahçesin de, kar üzerinde de rahat gezebilme leri için, ayaklarına da ayakkabı giy dirilmesi zarüreti hasıl olmuştur. Şimdi maymunlar, içine su geçir- miyen kauçuk pabuçlarla dolaşmak - taymışlar. Maymunların başlarına şapka giy dirilmesi de düşünülmüşse de, bu ta- savvur tatbik olunamamıştır. Yapı - lan tecrübelerde, maymunlardan ço ğu, şapkalarile oynadıkları, sonra da yırtıp parçaladıkları için, şapka giy dirmek mümkün olamamıştır!. e Kurnazca malını satan Çinli S Z Çinde bazı eya- 'lerde halk çok ıikirdir.. Küçük üccarlar, malla - ını satamadıkla - undan maişetleri - | ni zorla temin ederler. Bunun i- çin sivri akıllı kurnaz bir tüccar, şöy le bir usul bulmuş: Satmakta oldu- v kutul a. semere vereceğini tayin şimdilik mümkün değildir talyanların Garp Trablusun- daki faaliyetleri çok ehem - miyetlidir. Mısır ve Cezair arasın- da iki tarafın birine ani ve şiddet- li bir darbe indirebilecek bir harp makinesi hazırlanmaktadır. Bu harp makinesinin ilk hâamle- de vuracağı darbe de uzun müddet devam etmesi ise mevzuu bahis o- lamaz. Fakat İtalyanın Trablusu teslih ederel: istihdaf ettiği gaye- ler ancak fırsat düşünce sağa veya sola sarkıntılık etmekten ibaret değildir. Bu Roma eyaleti vasıtasiyle, Afrikanın ta göbeğine nüfuz etmek ve Berlin-Roma mihverinin Chad'a kadar dayanması mevzuu bahis ol maktadır. gu- cardal, birini. aç- miş ve içerisinden çıkardığı balıkları müşterilerine birer birer satmıya başlamış. Paraları nisbeten çok olan Çinliler, birer tek balık alarak gidi- yorlarmış. Böylelikle balık, tüccarı bütün sardalya kutularını satıp bitirmiş. Kutularda kalan salça suyunu da fakirlere, birer çorba kaşığile satma ğa başlamış. Böylelikle fakir halk da tatacak kadar birer çorba kaşığı ba- lık suyu almak imkânını buluyor - muş. Almakta oldukları bu birer ka- şik balık suyunu da pişirdikleri pi - rincin üzerine salça olarak sepeli - yorlarmış. Bu suretle kurnaz tüccar, epey para kazanmıştır. Fakir Çinli- ler ise böylelikle yemeklerine bir çe- Hay -| 1939 da dünyanın ağırlığı Alışkanlık! — Müstemleke istiyor! — Meze olarak mı, yoksa çe- şitlik veriyorlarmış. — GAZETELER ARASINDA Hayvan ve İnsan kıymeti! kşam,, gazetesinin bir yazı- sından öğrendiğimize göre, Londra hayvanat bahçesinde 45 bin İngiliz lirası kıymetinde hay- van mevcutmuş. Fakat, içimizde hâlâ “Hayvan,, kelimesini “küfür,, yerine — kulla- nanlar var. Bir de, insan kıymeti bilmeyi- şimizden şikâyet edenler var. Bak za En beğ d ğimiz #nsanlara bile: “— Hayvan!,, diye küfür et- mekle, yarım milyon lira kıymet biçmiş olmuyor muyuz? © Eteklikli Kumandan! ine “Haher,, refik'miz, yine koca puntolarla su suali 50- ruyor: kökli dilr mi?,, Meğer, bu sual, Rumanyada ge- çen bir hâdiseye müteallikm'ş. Rüumanyada, orduya giren kadın tayyareciler, terfi etmek istiyor- larmış. Halbuki, Rumen Harbiye Nezareti, bu talebe şu cevabı ve- riyormuş: kumandana itaat e- «0 Bu kadınlar, terfi ede ede daha yüksek mevkilere çıkacal FIKRALAR rez diye mi? Aühartindasün CABA lar. Ve o takdirde, Rumen sübay- ları, eteklikli kumandanlara itaat ctmi_vecektir!,, Bilmem Rumanyada, artık “Ki- lot,, veya pantalon bulunamıyor mu? Fakat kadın kumandanlara pan- talon bulunamasa bile ne çıkar? Eteklikli kumandana niçin itaat edilmesin? Çoğumuz, kumandayı, gönül vı- zas'yle onların ellerine vermiyor- muyuz? o Gizli (!) nasihat! ünkü “Sabah,, gazetesinin birinci sayfasında intişar eden ve gazete sahibinin imzesı- nı taşıyan bir yazının serlevhası da şuydu: “İstanbullulara gizli hat!,, Demek, gazetesinde çıkan yazı- ların kimse tarafından duyulmu- yacağını kendisi de biliyor! Bravo... Halbuki ben onu, hiç bir şey bilmez sanırdım! bir nasi- Akı Gündüz — arkadaşımızın avcı olduğunu bilirsiniz. Bu spora olan merakından dolayı ek- seri kış mevsimini avda geçirir. Son günlerde I: bulund huld. — Ne oluyor, yahu?!. O sırada dükkâna dönmüş otauı berber ustası Aka'nın merakını i- zale etmiş: — — Bayım! Çocuğun ilk traşıdır da, hani babası anası, kardeşleri, konu k gö ğe geldiler.. ğu sıralarda da Çatalca ve Silivri köylerinde avlanmağa çıkmıştı. Bu spor gezintisi sırasında yo- lu bir küçük kasabaya düşmüş. Bir kaç gündür traş olmadığı için Aka kalkmak istemiş ama, us- tura altında kıpırdıyamamış. Son günlerde muharrir arkada- şımızın çenesinde bir iki çentik — Alo! Bay öğretmen! Bizim küçük Durmuş hastadır. Bugün Mektebe gelemiyecek. — Kimdir telefon eden? — Babam! Pek küçük buluyorsanız dai ça ilâvesi mümkündür. ŞUNDAN Solaklığın faydaları! Solıhınu bunu bir kusur say: mağa yer kalmadı. Bilâkis, sağ elini kullanan ekseriyete kar- şı övünülecek bir meziyetiniz var demketir. En son fennı tetkiklere göre solaklar, dosdoğru koşmağa muktedir oldukları halde her İşle- rini yapanlar buna imkân bulama makta ve ekseriyetle sola doğru nhirmf etmektedirler. Sağ elin! örenli bu hikâyeyi öğr l bir karış olan sakalını traş merakl izale etmişlerdir. ettirmek için bir berber dükkânı aramış. Çarşıda köyün biricik ber- berini göstermişler: “Turan berber salonu,, Neyse içeri girmiş ve traş ni- yetinde olduğ lisanı münasi le anlatmış. Berber ustası kalfasını çağırıp: — Traş et Bayı! diye emir ver- miş ve dışarı çıkmış. Çocuk başla- mış Aka Gündüzün yüzünü sa- bunlamaya,... Bir müddet böylece arkadaş zın çenesini sabunladıktan sonra eline ustrayı alıp tam traşa başlı- yacağı sırada içeri bir köylü gir. miş, bir köylü daha, arkasından bir daha! Bir kadın, iki çocuk. Aka saşırmış ve sormus: e Şunu ben yapsam ne derdin? ir de bektaşi hikâyesi leyin! Bir bektaşi bir dere kenarında ayaklarını suya sokmuş dinlenir- miş. Iki çocuklu bir kadın gelmiş. Çocuğun birisi üç yaşında, öteki altı aylık ve kucakta: Üç yaşındakini bektaşinin yanı- na bırakmış: — Şu küçüğü evvelâ karşıya geçireyim. Sonra döner büyük kardeşini alırım, demiş ve altı ay- lık çocukla dereye girmiş. Diz ka- pağa kadar gelen dereyi geçmiş. Küçük bebeği karşı kıyıya bırak- mış. Geri dönmüş. Tam derenin din- kullanan bir adam çölde pusulasız veya yol gösteren diğer vasıtala- rı kullanmasından dosdoğru yürü- düğü takdirde yirmi dört saat son ra, aşağı yukarı yola başladığı noktaya döner. Çölde yollarını orta yerinde bir derinlik varmış. Ayağı oraya kaymış, düşmüş ve boğulmuş. Bir taraftan annesinin gelmedi- ğini, suya düştüğünü —gören üç yaşındaki çocuk ağlarmış, karşı kıyıda da yalnız kalan altı aylık yavru. Bektaşi bir ona, bir berikine baktıktan sonra başını yukarı kal- dırıp sormuş: — Hey yarabbi! Şunu ben yap- sam sen ne derdin? kaybeden kimselerin kendilerini yola başladıkları noktada bulmala rmın sebebi budur. Fen bu hâdi- senin sebebini izah ed kte idi. Belki de bu hal asabi cihazı - mızim farkında olmadığımız hu - susiyetlerinden biridir. Fakat so- laklar böyle değildir. Bunlar doğru yürümek İmkânını haizdirler, ; Alman kumandanlarından bi- — ri şunu anlatıyor: Geceleyin ta- | nrmadığım bir memlekette yı;l" almak icap ettiği zaman askerle- rimin başma bir solak geçiriyor. ve onu sol cenahtan yürütüyo(— rum. Çünkü o zaman dosdoğru yü rüdüğümüze inanabiliyorum e« Erkekler kadınlardan gevezeymiş! Herkes kadmların erkekler . den daha çok geveze olduk- larma inanır, Halbuki Minnesota üniversitesi profesörlecinden Knowler bu fikirde ş dir. Bu üstada göre, erkekler ka- dmlardan daha çok gevezedirler, Hattâ erkekler, kadınlardan fazla lâfı alırlar, ve arkasını getirme: ler. heit ü öün ü DA Ü