Tenkitlere Cevap Vermeyi Bilmek Lâzımdır Atletizmde Bugünkü Hakiki Kıymetim iz Nedir? Bir basta farzediniz ki iyi gitmiyor. Onun günden güne düştü- Zünü görüyorsunuz. Lâkin doktora sorduğunuz zaman; — Merak etmeyin! Turp gibi Nihayet günün birinde hasta ! Diyor. vefat edince yine ayni doktor: — Ne yapalım, ömrü vefa etmedi. Cevabımr. veriyor. İşte bizim atletizm bu haldedir. Bu ana sporun her gün biraz daha düştüğünü itiraf etmek şöyle dursun. Onda büyük bir inkişaf belirdiğini yalnız bu bahtsız sporun federasyon adamları müstear isimler altında teş ilâtın resmi gazetesinde yazarlar, dururlar ve akla kalmayıp bu işleri beğenmiyenlere karşı da müte- caviz lisan “kullanırlar. İşin daha harikulâde tarafı bu yazıları için de ayrıca ücret alırlar. Türk gençliğinin müdafii görünen 'bu zatların para alış verişlerine hattâ şuna buna tariz edişlerine diyeceği. miz yoktur. Yalmz bunların işlerini omuzlarına aldıkları atletleri ve at. letizmi ileri götürdüklerine spor ef- kârı umumiyesini inandırmıya kalk- malarına mahal veremeyiz. Zira bu- na susmak onu tasvip etmektir. Hâdise şudur: 19 mayıs günü bir milli bayram ol- mak itibarile her tarafta olduğu gibi Ankarada da birtakım spor hareket- eri yapılmaktadır. Bu arada iki se- nedir merkezimizin büyük stadında Ankara, İstanbul ve İzmirden gelen atletler müsabaka yapmaktadırlar. Bu müsabakaların yegâne vasfı atlet Jerimizin bu gençlik bayramına işti- rak etmelerinden ibarettir, Mevsimin erken oluşu, gençlerin imtihan ve si- mıf geçme demlerinde bulunuşu gibi sebepl8r zaten bu müsabakalara tek- nik bir kiymet atfedilmesine mâni- dir. Şu halde bu üç şehir müsabaka- sının memleketi daha ziyede temsil eder şekilde her mıntakadan beş, on atlet çağınlarak ve memleketten mümkün olduğu kadar çok genç da- vet ederek daha şümullü bir şekle 80 kulması lâzım !ken bu yapılmamak- ta ve üç mıntakaya hasredilmektedir. Mevsimin erkenliği, gençlerin hazır- lıksızlığı itiraf edildiği halde bu mü- sabakalara zoraki teknik bir kiymet verilmek istenmektedir. rejim rabıt ye matuftur. Lâkin ne fayda ki atle- tizm federasyonunun başka atletik hareketi olmadığından bu merasim müsabakalarında teknik kıymet arar ve tabif bunu bulamaz. Fakat İçlerinde Avrupanın kadın atletizm rekorları derecesinde sonuç lar bulunan zayıf bir takımı neticeleri geçen seneden daha iyi diye daha fenaya nisbet ederek yükselmiş gös- terir, Zaten dünyanın hiçbir yerinde 19 mayıs rekoru şeklinde tarih rekorla» rı yoktur, Milli rekor demek bir mem leket gençliğinin senenin en müsait bir gününde ve en iyi zamanında el- de ettiği en iyi netice demektir. Re- korlar, ya mevk! ile, yahut mevsim- le mukayyettir. Gün rekoru, teknik atletizm tarihinde görülmüş şey de- gildir. Meğer ki, bu, atletizm mevsi- minin ortasında bir gün ola! Atletizm işlerinin yolunda gittiğini ve atletizmin bizde inkişaf ettiğini gösterecek deliller, federasyon reisle- rinin biribirini metheden ve tenkit e- denlere hakaret eyliyen sözleri de- gil, şa maddi rakamlardır: 1 — Yeni federasyonun işe başla- dığı 936 ilkbaharındanberi kr rılan Türkiye rekorları, 2 — O tarihtenberi artan müsec- cel atlet adedi. 3 — O tarihtenberi yapılan nizami ve fenni koşu pistleri ve sahalar. 4 — Şimdiye kadar'doğrudan doğ- ruya atletizmin. ınkişafına sarfedilen paralar. 5 — Şimdiye kadar atletizm hak- kında neşredilen eser, broşürler. 6 — Şimdiye kadar yapılan bey- nelmilel müsabakalar ve neticeleri. İşte bu suallerin cevapları ancak atletizmin vaziyetini gösterecek şey- lerdir. Üst tarafı dedikleri gibi ker- vandan İbaret kalır. Son Postada, at- letizmin en kesif merkezi sayılan İs- tanbulda atletlerin koşacak bir pisti Herkes gibi biz de biliyoruz ki, ge çit resmi şeklinde yapılan bayram ha reketlerinin gayesi milli hislerimizi, ——— —- Galatasaray Yarın Yugoslavyayâ Hareket Ediyor i Galatasaray Milli küme maçlarını üçüncülükle bitiren ve memleketimizin kıymetli klüplerinden biri olan Galatasaray lar, Yarın Yoguslavyada 25 gün sü- Tecek bir turneye çıkıyorlar, Bundan birkaç ay evvel şehrimize gelen Yu- goslavya klübünün yıldönümü müna sebetile tertip ettiği beynelmilel tur- neye İştirak edecek olan sarı kırmı- nhlar bu seyahatlerinde Macaristan şampiyonu Franşvaroş ile Yugoslav. yanın en kuvvetli klüplerinden Be. ogradski ve Yugoslavya klüplerile oynıyacaklardır. Galatasaraylılar 12, 13, 16 haziran da yapılacak olan bu turnuvadan son ra Barovaya giderek Bata takımı ile karşılaşacaklardır. Diğer taraftan bir Türk takımının Yugoslavyada turneye çıktığını ha- ber alan diğer Yugoslav klüpleri maç yapmak üzere klübe müracaatta bulunmuşlerdr. Bu müracaat eden olmadığını bağıran Ömer Besimin bu feryadı bü sporun ne halde olduğunu göstermiye zaten kâfi bir cevaptır. futbol takımı klüplerle anlaşma yapıldığı takdir. de İstanbula avdet etmeden evvel bir kaç maç daha yapılması ihtimali var dır. Klüp, umumi kâtibi Adil Oğuzun başkanlığı altında hareket edecek o- lan kafile 14 futbolcüden mürekkep- tir. Seyahate şu oy mektedir. Kaleci: Sacit, Necmi. Müdafi: Salim, Adnan, Turhan. Haflar: Nobarik, Halil, Mustafa, Eştak. Muhacimler: Necdet, İ Gündüz, Haşim, Bülent. Sarı kırmızılılara dost Yugoslav- yadan güzel neticelerle dönmelerini temenni ederiz. Kafile, yarın akşam 20,30 da Sir- keciden kalkan konvansiyönelle ha- reket edecektir. uncular iştirak et- Süleyman, alarımızı ilân ve takviye." Bugün atletizmi bırakmış olan sürat rekortmenimiz Semih Dünya Kupası Haberleri | Bazı Milli Takım-! lar Formalarını Değiştirecekler Dünya kupası tasfiyesinin yarı çeyrek müsabakalarında karşılaşacak | bazı takımların forma renkleri biri- birine benzediğinden birkısmının baş ka renkte forma giymesi mevzuuba- his olmuştur. Her millet giydiği formayı değiştir mek istemediğinden bu nazik iş kura ile tayin edilmiştir. Kuraya nazaran, yarı çeyrek mü-| sabakalarında Macarlar, Brezilyalı- | lar ve Çekler formalarını değiştire- ceklerdir Brezilyalılar, mavi fanile Brezliya alâmetinin sırma ile işlen- miş şeklini giyeceklerdir. Macarlarla Çekler beyaz giymiye karar vermiş- lerdir, Beynelmilel Futbol Kongresi Pariste yapılmıya başlanmış olan futbol dünya kupası maçlar; münase- betile beynelmile! futbol federasyo- nu kongresi de içtimaa davet edil- miştir. Henüz mukerreratıni öğrene- metliğimiz bu kongrenin ruznamesi çok yüklüdür. | İntihap meselelerinden başka bu| sene rüznamede şunlar yardır: 1 — Panama, San Salvador ve Ve- nezüella'nın beynelmilel federasyona kabulleri, 2 — Beynelmilel müsabakalarda müsabakanın idaresine nezaret ve yardım etmek üzere bir nevi hakem muavinliği ve yar! hakem muavinliği pi hakkında Belçikanın teklifi. 3 — Kendi memleketleri arasında ki müsabakalarda yaralanan oyuncu- ların değiştirilebilmesi hakkında İs- kandinavya memleketlerini teklifi, 4 — İnterneyşinelBord'a kabul e- dilmesi hakkında İrlanda hükümeti. nin talebi, 5 — Bir memleketten diğerine o- İyuncu geçerken eski federssyonun bir sertifikasının aranması hakkında beynelmilel federasyon komitesinin teklifi; 6 — Her kıtanın yani Avrupa, A- merika, Asya, Afrika ve Avustralya- üstüne İtine muvafakat Taksim Meydanı Hakkında Bir Fikir Okuyucularımızdan müteah- hit Sabri Sancal yaziyor: Şehircilik mütehassısı Prost- un, gerek güzel İstanbulumu: | zun, gerek yurdumuzun diğer bazı şehirlerinin imar plânlari- nı, yüksek ilminin bütün kud- ret ve inceliği ile işlediğine hiç bir vatandaşın şüphesi yoktur. Fakat bir İstanbullu olmam | dolayısiyle Beyoğlu Taksim ci- hetinin güzelleştirilmesinde be- nim de aklıma şöyle bir fikir | geliyor: Taksimden oAyaspaşaya git mek için Tramvay yolundan sa ğa döner dönmez, solda camlı köşkün önünden başlıyarak tam karşıya gelen karakol binasına doğru giderken solda kalan ada kaldırılsa tâ Harbiye mektebi ne kadar olan saha büyük bir meydan haline gelir. Eğer, Cüm buriyet âbidesi tam bu meyda- Bin ortasına konulur ve iki başı birer kapı halinde meçhul aş- ker âbidesiyle süslenirse, zan- rum ki yalnız İstanbulun | hattâ bütün dünyanın en şahane, en büyük meydanların- dan biri olabilir. Zaten bu bir de kolay tarafı vardır ki, o da İ şudur: Bu sahada öyle hatırı sayılır hiçebir büyük bina olmadığı Rgi- İbi, pek çok kısımları da blediye ve devlete aittir, Bu bakımdan yapılacak işin büyüklüğüne mukabil istimlâk ve tanzim İşlerine harcanacak | para çok ehemmiyetsiz olacak» tır, Bilmem bu fikir B. Prostun güzel plânı içine sığdırılabilir mi? Düşüncemin o mütehassısa ulaştırılmasına gazetenizin va- sıta olmasını dilerim.,, İ Bize yazık d kuyusunarımızden “Bi ve Osman, yaziyer: “Seki Yrtaköy att veryağiği beri inhisarlar İdaresi ütün deposunda çalış- şınız tütün islerinde çülişmi- işli değil diye, bir ay evvel teb- Jundular. Bu bir ay içinde ken. bir iş bulunuz! dediler. n 96 tarihinden İtibaren de işimizden çıkamıldık, Sekiz senelik emeği- mize karşılık olmak Üzere küçük bir ikra- miye almakli Bizim kanun! hakkin azdır. Arkaduşlarımız bu parayı ay & at biz her nedense unu- gün sonra gelip alırmnız igin ayın yedisi, hâlü paramızı alarmıyaruz... Bügün, yarın diye hep başlarından #9. , Hergün Beşiktaştan Ortaköye, &r Şemsi Paşa grupuna gi- dip ge biz fakir sdami Alaca- gumz paranın yarısını yollarda ik değil mi bite, Cümhüriyet ka- ın bu gibi yolsuzluklara katiyen ah etmiyeceğine eminiz. Aldkas 'darların dikkat nazarlarını çekmenizi di-| leriz., < dediler, geldik, gitti enüsü —— —ğ— “Alman » İtalya - Japon Sporcuları Karşılaşıyor Japon spor federasyonu 1940 olim- piystlarından evvel bu seneki sonbâ- harda Jeponyada Alman, İtalyan ve Japon sporcuları arasında muhtelif üsabak pılması için te- miştir. Alâkadar fe- derasyonlar Japonların bu müracsa- cevabı verdiklerin- den üç memleket sporcularının 3 kinci teşrinden 23 ikinciteşrins ka- dar Tokyo ve Ozakada karşılaşmala- rı takarriir etmiştir. Bu karşılaşmalara Almanya 14 at- let, 14 hentbol oyuncusu, 12 hokeyci 5 jimnastikçi, 5 güreşçi, 2 atıcı, 2 hal terci, 2 yelkenci ile iştirak edecektir. İtalya ise 10 atlet, 10 hentbol oyun susu, 5 boksör, 5 bisikletçi, 2 floreci, ile iştirak edecektir. Futbol takımlarının da bu münase- betle aralarında bir turnuva tertip et sneleri için müzakere devam etmek- tedir. Bizim peramızla 360 bin liraya va sacak olan karşılaşma masraflarını Japon federasvonu taahhüt etmiştir. ———— ———— da birer futbol konfederasyonu ve bunların toplanmalarından da bey- nelmilel futbol federasyonu teşkili hakkında Cenup Amerikası memle- ketlerinin teklifi. ” 8-6-938 HARB TABA A SEA BAE AA SED AAA TERA ODEA SATMAM EREA ANİ TERASA» Tapt., Tap! Tapi.. Avluda yanan petrol lâmbasının yeşil ışığı altında hayal meyal far kedilen bir insan kütlesi, meyda - na açılan kapıya doğru yürüyor * du.. Dışarı çıktıkları zaman karla örtülü yolun üstünde kâh bir çiz- me, kâh bir kundura izi görünü - yordu. Sabaha karşı idi. Olanca hirsile esen kış rüzgârmin şiddeti yetmiyormuş gibi lâpa lâpa kar da yağıyordu. Galiba karla beraber dolu da düşüyordu. Bu yağış hiç durmadan on beş gündür devam e- diyordu. Bu öldürücü ve donduru- cu ava dışarı çıkan gölgelerin hep sini titretti, Soğuğa ve kara rağ - men gölgeler yürümekten geri dur muyorlardı., Tap!.. Tapl.. Tap'. Tipinin şiddetinden biribirini göremiyen ve sürünür gibi yürü - yen bu insan grupunun içinden ince yüzlü bir genğkorkunç bakış larına rağmen güzeldi. Uykudan uyanıyormuşçasına silkindi. Helin belliydi. İleriye doğru bakarak gö- zünün önüne son günleri getirdi; yüksek bir yerde oturan, hilekâr çehreli, şeytan bakışlı, toparlak suratlı sanki güzelliğini tamamla - mıya pek lizımmış gibi pos bıyıklı biri canlandı. Kulağında da haşin olmıya çabalıyan çığırtkan, söyliye- ceği şeyden pek keyif duyduğu bel li ölan bir ses çınladı: “İlâve ede- cek başka bir şeyiniz var m? Son karar size tebliğ edildi; karar der- hal tatbik olunacaktır. Bu sesi tekrar duyar gibi olen genç. ürpererek titredi. Ah, o suratı param parça etmek istemişti. Ya bu ses, ya bu sesi Bu sesin o anda kisilabilmesi için neler feda etmezdi! Bir lâhze, bu- lunduğu grupun içinden sıyrılmak ister gibi oldu. Bir iki adım altı. Biraz evvel isbatsiz, delilsiz ölüme mahküm edildikleri kendilerine bil dirildiği vakit o, diğer arkadaşları gibi bunu sükünetle dinliyememiş, bağırıp çağırmış ve hiddetten ken- dini kaybedecek bir hale gelmişti Onlar buna müstahak mıydılar? He le kendisi! Genç, hassas, samimi kuvvetli bir şairdi. Göğsüne bir süngünün sivri ucunun saplandı » ğını hissetti. Zaten zayif olan bu göğüs yirmi gündür süren gıdasız- kk, ışıksızlık yüzünden büsbütün cılızlaşmıştı, Düşünceleri, kendi ni merhametsizce dürten askerin süngüsile dağıldı. — Hay Allah müstahakını ver - sin, ne; acele ediyorsun be? Azral- lin gelip sanını almıya daha vakti var. Sabret biraz... Bu kabalıktan irkilen genc s- dem kendini müdafaa etmek ister gibi elini kaldırdı. O anda onun ve yanındakilerin ellerindeki, ayak larındaki zincirler harekete gel - di. Fakat o, ne bu zincirlerin sesi- ni ne de bsşka bir ses duyabiliyor du. Hakikati anlar gibi oldu. On - lar, bir yere gidiyorlardı. Kafasına garip düşünceler hücum etti. Gö- zünün önüne unululmıyacak kadar güzel, müşfik bir bakış geldi; bu bakış sanki kalbinin içine akmışonu sarhoş etmişti. Kalbinin sızladığı- vi e ik a EMEA BEAR AL AAA MEYİL Hürriyete Doğru.. Tap.. Tap.. Tap! Yazan : Ting Ling — Çeviren: Faik BERCMEN nı, yandığını, ve bu kavruluşların adalelerine kemiklerine kadar işle diğini duydu G ökyüzü kapkara idi. Bu ka- ranlık içinde düşen, karla karışık dolu şiddetle esen şimal rüzgürile sağa söla uçuşup yuvarla nıyordu. Siyah insan gölgeleri “cel Jatlarla kurbanları, bu karın altın da yavaş yavaş İlerliyorlardı. Zin « cir ve süngü sesinden başka bir gü- rültü yoktu. Hiç kimse konuşmu- yordu. Mahkümların göğsünde ne bir inilti, hattâ nefes alışları bile duyulmuyordu. İdam yeri yapılan moydanlığa giriyorlardı. Hepsi de: “Ah köpekler ah! Daha gelmedik mi? Bizi nereye götürecekler bun- lart,, diye düşünüyorlardı. İkinei sıradaki mahkâmların için den genç bir kız arada sırada $a * birsızlıkla kafasını ileriye, geriye götürüyor, esen rüzgâr, kısa kesik miş olan saçlarını alnına doğru dö küyordu, iy Sane alam, isimler kopumask” larını ısırdı. Medet umuyormuş gi bi başını çevirip sağına baktı: Yın tıcı gözlü, baykuş suratlı bir Ja - pon askeri.. Soluna çevirdi: Aptal yüzlü, bürun delikleri bir kuyu ka- dar derin, kalın dudaklı yine baş” ka bir asker. Gözü ansızın, âşina ve sevimli bir yüze ilişti. Bu yüzdeki ışık, gözlerdeki şefkat ona, söyle - necek en müessir sözler kadar tesir etti; ve bununla acısı dindi. İçinde bu yüzü elleri arasına almak, öp- mek koklamak hasreti vardı. Karın üstünde çıkan ayak sesle- ri ve yerinde rahat kumandası di» yuldu. Emri anlamıyan bir iki ki- şi yürümek İstediler: — Nereye, miskinler? Geldiniz ar tık! Arkasından askerlere: “Hepsi- nİ birer birer bağlayın!.. emri v8 rildi. Askerler olanca hoyratlık ve vahşetlerile rahat ve sıcak evleri dururken burada soğukta titreme” lerine sebep olan mahkümları bi - rer birer direklere bağlamıya ba$ ladılar.. Hiç kimsenin sesi çıkmi * yordu, Ortalığı acı bir süküt kap” lamıştı, Bu vaziyette ölümün ağ" zına gelmişlerdi. Artık kurtulu$ çaresi yoktu, Hava da onlara ağlı yor gibiydi. Ne rüzgâr ve ne de kar durmuş değildi. Üzerlerindeki pal *oları daha avludayken çıkarılmış olan yirmi beş idam mahkümu ölü mün heyecanından soğuğu, üşüm6 yi unutmuşlardı. — Hizaya gel". Gecenin karanlığı içinde bu em- ri duyan gölgeler ağır ağır yan YA” na dizildiler. — Tamam! Buraya koyun! SâY şu köpekleri! Bir asker ileri doğru yürüyerek” Bir. iki.. üç. diye saymıys başladı. Emir zabiti askerlerin önündeY” di. Hazırlıkları gören mahkümların göğüsleri bir daha şişti. Baslarım dan tırnaklarına kadar vilcutları #* teş içinde yanmıya basladı. “Ah ellerinde ayaklarında pranga olmA saydı; ve kolları arkaya bağlanma" miş bulunsaydı!..., CArkası: sayfa 9, siltun 5 1)