damil, Casusluk ve Ihanet İşine Ehemiyet Veriyordu İÇ amil, muhite göre (maliye teşkilâtı) da vücuda getir- . Kurduğu hükümetin varida Başlıca şunlardan ibaretti: (Hal- zekâtı - Harplerde, düşmandan ganimet - mahsulât ve hay rdan alınan vergi - varis bırak vefat edenlerin para ve mal 1.) Vergiler, çok muntazam tahsil liyordu. Ve hükümetten maaş inların hakları da yine büyük İntizam ile veriliyordu. Camlle ve mekteplere tahsis edilmiş o- paralar hiçbir bahane ile tehir İllniyordu. Yalnız Şamil, tembel talarla dervişleri hiç sevmiyor - * Evvelâ, bunların eli silâh tu - pi larını ordunun milis kıtalarına dermişti. Sonra da işe yaramı nları, memleketten tardetmişti. Harplerde malâl kalan ve çalışa yanlara, imamın hazinesniden a üç gümüş ruble veriliyordu. ipsiz kalan ailelere de, nü - nisbetine göre yardım edili- ordu. O tarihe kadar, Dağistan ve Çe- $istanda posta ve sair muhabere isıtası mevcut değildi. Şamil bu de ehemmiyet vermiş; şehirler sında posta tatarları icat-etmiş- Hükümete ve harbe ait işlerde, Yun mesafeleri süratle aşmıva bur olan posta tatarlarına, her Il - ve hattâ herkes - yardım et- *kle mükellefti. Böyle mühim iş- e ve muhaberelerde, posta ta- rlarına balk tarafından derhal h yürük atlar verilir; bu yardım Mp yesinde posa fatarları, sildlerce, İlometre mesafeyi fasılasız olarak Rabilirlerdi. Şamilin en ehemmiyet verdiği Neselelerden biri de casusluk ve i- met işleri idi, Şamil bunun önü fi almak için de, şüpheli mıntaka da ahaliyi onar kişilik gruplara rmış; bunları biribirini kontro * memur etmişti. Eğer bu on kişi hin içinden hükümete ve millete i- hanet olursa, bütün grup, o cezaya İtirak ederdi. Bu müteselsil kefa- let meselesi sayesinde, casusluğun Ve vatan hiyanetinin önüne geçil- mişti, Ceza hususunda hiç küçük bir Taaf ve merhamet göstermiyen Sa- Mil, mükâfat hususunda da çok cö- ertti.Harplerde liyakat gösterenleri derecesine göre koyun, at, inek, kı iç, tüfek, para gibi hediyeler ver mek suretile taltif ederdi. Harpte korkaklık gösterenlerin *muzlarına birer keçe parçası diki İlirdi. Harpten kaçanlar eçer idam Sezasından kurtulacak derecede bir Mazeret gösterebilirlerse, bunların omuzlarından aşağı yine bir keçe barçası sarkıtılarak böylece halka teşhir edilirdi. Bu işareti tasıyan adam, büyük bir kahramanlık ese- Ti göstererek o keçeyi oradan kal- İİ dırtmıya muvaffak olamazsa; âde- İ ta medeni haklardan iskat edilmiş Bibi muamele görür. Bilhassa, hiç bir kadınla alika ve münasebet tesis edemezdi. Ordu tekemmül etmiye başla - dıkça, Şamil de teşkilâtına inti - zam vermişti. Asker kuvvetlerini Üç kısma tefrik etmiş; her kısmı, (General) kudret ve salâhiyeti ile bir (Naip) e vermisti. Bu kumandan arın biri,(Ahverdi Muhama), diğe ri, (Şuayib Molla), üçüncüsü de, (Uluğ Bey) di. Gerek bu büyük ka mandanları ve gerek diğer kücük kumandanlar ve zabitlerin, rütbe - lerine göre göğüslerine birer plâ a takmaları, usul ittihaz edilmiş. Askerin en mümtaz sınıfı, yine (Mürit) ler idi. Son zamanlarda a- detleri bine kadar çikan müritler daima o şerefli ünvanın kıymetini muhafaza etmişlerdi. Başından 80 huna kadar devam eden harplerde, bunlardan hiçbiri sağ olarak düş - | man eline geçmemişti. Hepside kılıç elde olarak can vermişlerdi. İki Tarih Arasının Hülâsası amil, bu teşkilât ile neler yaptı? Ve azameti dünyayı sarsan koca (Çarlık) ile tam yirmi beş sene nasıl uğrâştı?. Bunların cevabını lâyıkıle vere- bilmek için büyük, çok büyük bir harp tarihi yazmak icap eder. Bu ise, bizim sadedimizden hariçtir. Aholko felâketinden, esaret fa- ciasına kadar devam eden iki tarih arasında, Şamilin hemen hemen fasılasız olarak geçen harp ve gaza hayatı, Türk terihinin en şerefli bir zafer silsilesidir. Bunu, onun dostlarından evvel düşmanları iti- Taf etmişler.. Onun için tarihler yaz mışlar; onun nâmma müzeler vü- cuda getirmişlerdir. İki tarih arasında geçen bu ha- yat, baş döndürücü bir kan ve ateş fırtınası. Hürriyet ve istiklâlini mu hafaza etmek uğurunda beşeri fe. dakârlığın son haddine kadar va- ran bir avuç Türkün yarattığı bir ölüm kasırgasıdır. Bu fırtına ve bu kasırga, kaç insanın hayatına mal oldu?.. Bunun cevabını doğru ca verecek bir hesap defteri yok. Şamilin dostları, mübalâğadan ka çınarak kendi hesaplarını söyle - mekten fhtiraz ediyorlar. Onun düş manları İse, hakikati mümkün ol- duğu Kadar saklıyarak, Şamilin bayrağı altına toplanan bir avuç Türkün, Çar ordularına (yüz yir- mi binden fazla telefat) verdirdi - ğini söylüyorlar. Bu adede inan - mak doğru mudur, değil: midir?.. Buna hükmedebilmek. için; meş- «hur Rus Görera'lerinden (Geyman) ın hatıralarından, şu satırlari ay» nen naklediyoruz: (Bizim kaybettiklerimizi örtmek için dalma düşmanın kayıplarını fazla gösterecek raporlar yazılıyor du. Halbuki, düşmanın zayiatını bilmek ve öğrenmek mümkün de- ğildi. Onun için her harpten son- Ta, rapor yazan yaver, kumandana soruyordu: — Düşmanın zayiatını ne kadar gösterelim?.. Kumandan, gülerek şu cevabı ve riyordu? — Düşmana merhamet edecek değiliz ya?. Ne kadar istersen, o kadar yazıver, Harpte öldürülemiyen adamlar, raporda katlediliyordu. Eğer veri » len raporlarda yazılmış olan düş « man zayiatı hesap edilecek olursa, bugün Kafkasyada bir tek insan kalmamış olması lâzımgelir. Hal - buki biz orayı tamamile ele geçir dikten sonra o kadar çok adama tesadüf ettik ki, buna hayret et - memek mümkün değil...) Bu doğru sözlü düşmanın, şu mert çe mutaleasına bir kelime ilâve et- meden, iki tarih arasında yani; A- holko felâketinden, Şamilin esaret gününe kadar cereyan eden büyük hâdiselere, süratle göz gezdirerek, bu bahse de hitam vereceğiz. Ş amil bu müddet zarfında ne yaptı?.. General Grabbeye ilk darbeyi in direrek (Aholko) nun İntikamını aldıktan sonra, birçok kabileleri ve avulları dolaştı, Müessir hutbeler. le hisleri, fikirleri, vicdanları he - yecan içinde bıraktı. Çarlığa karşı kalplerde mevcut olan nefret ve hu sumeti büsbütün artırdı. Rus muharrirleri diyorlar ki: “Da ğistanm Ova kısmında yaşıyan halk ülemadan, beylerden, beşikte süt e men çocuklara varıncıya “kadar, başkumandana müracaat ettiler: — Artık biz, uykumuzdan uyan- dık. Aradığımız sahip ve müdafi bulduk. Artık bizim topraklarımı zı terkedin. Aksi takdirde, Allahın büyük ismi üzerine andiçiyoruz ki; bu ovalar size ve bize mezar olacak tr. Dediler... Bu halde gösteriyor du ki; artık Dağistanda Çarlığın hâ : kimiyeti, nihayete ermek üzere idi.,, Şamilin manevi saltanatı, artık tamamile vicdanlara ve imanlara istinat ediyordu. Avaristanda ka - zanılan parlak muvaffakıyeti, Ko- muk ovalarında, ve Sulak hattın- da kazanılan zaferler temin eyli yordu. General Grabbe ile, Çarlığa mer but olan Beylerin ve Şemhallerin kuvvetleri, Şamilin kahir darbele ri altında müdafa vaziyetinde bile tutunamıyordu. Ş in ordusu, Çeçenistandaki Rus ordusunu sürüp çıkarmıştı. Sonra şarka doğru yürümüş, Hazer denizi sahillerine kadar bütün o 0- vayı taramıştı. Yerli düşmanlardan ve ekseriya iki yüzlü rol oyniyan münafiklerden çoğu da, Rus kıta - larile çekilmiye mecbur kâlmış - lardı. Çarlık, büyük telâş içinde idi. Hükümet, yeniden bir ordu sevki ne karar vermişti, Fakat bu sırada Rusya ile Osmanlı hükümeti ara- sında (Kırim seferi) zuhur etmişti. Osmanlı hükümdarı Sultan Ab- dülhamit, Şamile bir ferman gön- dermiş, yardım istemişti, İstanbul- da bulunan Dağıstan beylerinden mürekkep bir heyet vasıtasile Şa- mile takdim edilen bu fermandâ (1) Şamile karşı çok tumturaklı cl- faz ile hitap edilmekte idi. Asıl ga- ribi şurasıdır ki; bu hâdiseden bir sene kadar evvel Şamil tarafından Osmanlı hükümeti erkânile temas- ta bulunmak için İstanbula gönde- rilen heyete kimse ehemmiyet ver memiş; Şamilin giriştiği gaza ve el hadın mâna ve maksadına, ne Ba- bıali ve ne de saray, en küçük bir alâka bile göstermemişti. (1) Bu fermanın sureti, OMazinei evrak) ta 5454 numara ile kayıtlı- DIŞ TİCARET: Almanya Ile Ticaret Müzake- resi Başlıyor Almanya ile yapılacak yeni tica- ret anlaşması için alâkalı dairelerde hazırlıklara başlanmıştır. Yeni anlaş manın müzakerelerine girişilmeden evvel, Almanya ile münasebette bu- lünan ithalâtçı tüccarlarımızın fikir ve mütalealarım dinlemenin faydalı olacağı düşünülmüştür. Halen meri- yette bulunan anlaşmanın geçen bir jsene içinde ne gibi mahzur ve fay- daları görüldüğü tetkik edilmekte- dir. İthalâtçı tüccarlarımızın fiyat ve kredi meseleleri etrafındaki düşün celerini ve normal şekilde mal ithal etmek için ekonomik vaziyetin müsa- adesi nisbetinde alınması İcap edecek tedbirlerin nelerden ibaret olduğu tesbit ve araştırılmaktadır. Bu mevzu üzerinde göt zere bütün ithalâtçı tüccarlarımız TTürkofisle temasa davet edilmişler- dir, Almanyaya İhracat Azaldı Son günlerde Almanyaya yapılan hıracat azalmıya başlamıştır. Alman- ların diğer bazı memleketlerden mal aldıkları ve Türkiyeden aldıkları mal ların miktarını bundan dalyı azalttık ları haber veriliyor. Alman ithalât bürolarının verdikleri primler de ge- çen seneki kadar geniş tutulmamış- İtir.*Alman kontenjanım henüz ta- mamen doldurmıyan daha bir çok Türk maddeleri kalmıştır. Almanya ile olan klering hesapla- rının da yavaş yavaş eritilmekte ol- masi geri kalan Alman kontenjan mü saadesinde kullanılmıyacağı bakkın- da bayı şsyislara yol açmıştır. Fa- kat bu şayiaların ihtiyatla karşılan- ması lâzımdır. Demir Fiyatları Arttı Avrupa demir kartelinden gelen haberlere göre, son günlerde dünya demir piyasalarında ton başına yüz-| de 10 - 15 arasında bir yükselme kay dedildiği bildirilmektedir. Bunun se- bebi olarak ta bazı memleketlerin bu sene demir sarfiyatını artırmış olma- ları ileri sürülmektedir. Mektepler Kapanınca... lüzumlu olan güneşten, temiz ha- yadan mahrum eder. Onun için gidilecek kin açıklık olmasına dikkat etme Sınavsız, yalnız karne notlarile geçilen sınıflarda dersler bitti. Öte- kilerde de imtihanlar yakında bite cek... Şimdiye kadar düşünmedi- nizse, artık karar vereceğiniz şey çocuğu mutlaka hava tebdiline gö- türmektir. Kendinizin hava tebdiline gitme ğe niyetiniz yahut vaktiniz olma- sa bile, kırlık bir yerde akrabanız, dostlarınız bulunur. Çocuğa hava tebdili yaptırmak lâzımdır. Köylerde, kırlık yerlerde yası- yan çocuklar bile senenin bazı mev simlerinde yer değistirince bundan istifade ederler. Şehir çocuklarının hava tebdilinden istifadesi daha »i yade belli olur: Şehre döndükleri zaman daha iyi büyümüş ve daha gürbüz olarak gelirler, Ai tebdilinin faydalı ol için biraz uzuncu silrmesi lü- zumludur. Zaten ilk haftdsı yeni ik lime alışmakla geçer. Çocukların bazıları bu ilk hafta içinde yorgun Tuk, rahatsızlık hile gösterirler, Ha va tebdiline ilkbaharda gitmek mümkün olursa, oradan istifade i- kinci haftanın basında meydana çı kar. Yaz mevsiminde gidilince ilk alışkanlık ve rahatsızlık zamanı on beş güne kadar sürer ve istifade ondan sonra belli olur. Hava tebdi- li yerinde ne kadar kalınacağı da mevsime yöre değişir, ilkbaharda çocuk yalnız on beş gün kırlık yer de kalmaktan kuvvet bulduğu hal de, yar mevsiminde en ar iki a; kalması lâzüm olur. Çocuğu hava tebdiline götürme- fe, yahut göndermeye karar veril dikten sonra da, gidilecek yeri seçmek tabil ehemmiyetli mesele- dir. Vâdi içerisinde, yahut de- re boyunda, bataklık hir yere ya- kın, hattâ pek sık ağaclı bir hah- çe ortasında ev çocuğun teneffüsü edeceği havayı, lügat manasile, değiştirir ama, ona iyilik vereceği yerde kendisine herşeyden önce yerin il- lidir. Bu da ancak deniz kenarın da, yahut yüksekçe yerlerde, dağ- ların, tepelerinde ve eteklerinde temi: lebilir, Çocuğun en çok vaktini geçireceği bahçenin biraz gölgeli olması iyidir. Fakat ağac ları pek sık bahçe zararlı olur. Pek küçük çocuklar deniz kena rından istifade edemezler. Hazım- ları zaten yolunda gitmiyen, sık sık sinirlenen, uykudan çabuk w- k çocukları deniz ke- üirmemelidir. o Onlara yüksek yerlerin havası daha iyi ge lir. Daha büyücek, mektep yaşına gelmiş çocukların da hepsi deniz kenarından istifade edemez. Be- yaz derili, lenfatik, boyunlarında bezler bulunan yahut bademcikle- ri büyük, burunlarile boğazları- nın arasında da etler olan çocukla ra deniz kenarı havası iyi gelir. Bunun gibi kemiklerinde yahut ey nak yerlerinde iltihap bulunan ço cuklar da deniz kenarında hava tebdiline götürülür, Fakat barsakları sık sık bozu- lan, sik sık kayeden, baş ağrıların dan çok şikâyet eden, egzemaya ve kurdeşene istidadı olan, gözlerin- de, yahut kul: ında bir hasta lik bulunan, yüzünü gözünü oyna min bronşit hastalığı çeken, hastalığına tutulmuş ali) ind lar deniz kenarı havasından daha ziyade rahatsız olurlar. Onlara yük sek yer havası iyi gelir. Büyük ço cuklar haylice yüksek yerlere ka dar çıkarılabilir. Küçüklere 800 metreden ziyade yükseklik doku- nur, GÜNLÜK PIYASA Dün piyasamıza 390 bin kilo buğ- day getirilmiştir. Bunun 96 bin ki. losu sert ve Ziraat Bankası tarafın- dan makarnacılara kilosu alti kuruş tan satılmıştır. Yumuşak buğdayla. rın Kilosu da 5,37 - 6,10 kuruş ara- sında verilmiştir. * Samsuna teslim şertile kırk beş bin kilo arpa 4,175 kuruştan, kırk dokuz bin kilo birinci yemeklik zey tinyağı kilom kırk kuruştan, beyaz peynirler kilosu 3i,16 - 38,04 kuruş arasında satılmıştır. Samsunda teslim şertile kırk beş hutlardan bir parti kilosu 5,30 ku- ruştan, çalı fasulyalarından bir par- ti kilosu 930 kuruştan satılmıştır. Piyasamıza on beş bin kilo çavdar, 33 bin kilo mısır ve İl bin kilo su- sam getirilmiş ise de dün satılma- maştar. İHRACA!' Fındık Stoku Temamile Ihraç Edilecek Mevsim geçmekte olmasına rağ- men fındık talepleri artmıya başla- mıştır. İhracat için muhtelif memle- ketlerden iç tombul fındık aramk maktadır. Piyasamıza yapılan talep- ler üzerine geçen senenin fındıkla- rından tombul iç olarak 10 bin kilo- luk bir parti kilosu 55 kuruştan sa- tılmıştır. Sivri kabuklu fındıklardan da geçen senenin malı olarak 10 bin kiloluk bir parti kilosu 19,10 kuruş- tan verilmiştir. Fındık alıcıları iyi malara yüksek fiyat vermektedirler. Bu seneki stokun tamamile ihraç ve sarfolunacağı ümitleri gittikçe kuy- vetlenmektedir. ORS'A | ÇEKLER Açış © Kapan 8,26 123.— 2513 6.6550 28.8173 69.1325 İ 50.16 l 7108 1.450 PARALAR KOZANDA : Camiye Bırakılan Çocuk Kozan, (TAN) — Sabahın alaca karanlığında, cami önünde henüz doğmuş bir çocuk bulunmuştur. Be- lediye, çocuğu bir süt anneye vermiş tir, Zabıtaca çocuğun anası, babası 2- raştırılmaktadır. "Taş Parçası,, Temsil Edildi Kozan, (TAN) — Gençler birliği temsil kolu, yirmi gün süren bir hs- zırlıktan sonra, “Taş parçası” nı tem sil etmiştir. Temsilde, köylü ve ka- sabalı bir çok halk bulunmuştur. Hasılat, birlik kütüphanesine ve temsil kolunun inkişafina sarfedile - cektir. İÇ PİYASALAR: Şehrimize Her Taraftan Bol Meyva Geliyor Piyasalarımızda umum şekilde bir durgunluk başlamıştır. Mevsim itiba- rile her sene bu aylarda işler biraz gevşemektedir. İhraç mevsiminin İgeçmekte olması, bir kısım halkın sayfiyelere gitmesi, bazı ticarethane sahiplerinin mal toplamak üzere se- yahate çıkmaları, bu durgunluğun başlıca sebepleri arasındadır. Pera- kendeci piyasalarda yazlık eşya ve yiyecek maddeleri üzerinde işler de- vam etmektedir. Şehrimize Adans, Mersin, Ege mıntakalarından, Koca- W civarından bol meyva ve sebze gel mektedir. Sıcaklar arttığı için, bu sene kiraz lar turfanda denilemiyecek kadar er- ken ve bol yetişmiştir. Yaş üzümlerin de erken geleceği talımin edilmekte- dir. Takas İşlerinde Kolaylık Son çıkan takas kararnamesi ile ta- kas işlerinde bir çok kolaylıklar gö- rülmiye başlanmıştır. İhracat mevsi- mi geçmek üzere olduğu halde takas işleri normal olarak devam etmekte- dir, Amerika ile de bazı takas mua- meleleri olmuştur. Amerikaya en faz- la gönderilen av derileridir. Yugoslavyadan Bir Teklif Yugoslavyada bir müessese, Al man maden izabe yüksek dereceli gra fitlenmiş, orijinal Boruto, kolloldal yatak madenini Balkanlar ve Türki- ye için imal etmek salâhiyetini haiz olduğunu ve bu iş için Türkiyede tek- nisyen bir mümessil aradığını ticaret odasına bildirmiştir. Hariçten Raptiye İfhalâtımız Şehrimizde çalışan bir madeni rap tiye imalâthanesi, bu sene yurdumu- za hariçten ithal edilmesine ihti; kalmıyacak kadar raptiye" yaptığını Ticaret odasına bildirgiştir. Bu mii essesenin imal ettiği raptiyelerin miktarı 30 milyondur. Raptiye sarfi- yatının günden güne arttığı söyleni- yor. Sovyet Rusya hesabına dün yine piyasamızda ötedenberi Sovyetlere tiftik veren bir tüccarımızdan yüz kırk altı balya alınmıştır. Dün satılan bu tiftiklerin kilosu 106 - 107,5 kuruş arasında verilmiş- tir, KAŞTA: Sıtmaya Karşı Şiddetli Bir Mücadele Lâzım Kaş, (TAN) — Milâttan 500 yıl evvelki Ksantos Cümhuriyeti arazi - sini işgal eden kazamızda umran ha- reketleri 5—6 yıl evvel başlamıştır. Zaten tabiatın güzelliklerile bezen - miş olan Kaş, bugün çok şirin bir ka- saba haline gelmiştir. Köylerde, köy aralarında yol inşaatına devam edi- iyor. Kaşa ve Kalkan nahiyesine hafta - da iki defa vapur uğrıyarak nakil ih- tiyacını karşılamakta ise de, köyler- de nakliyat henüz pek iptidai vasıta- larla temin olunabilmektedir. 61 köyü ile iki nahiyesinde 24 bin nüfus yaşıyan Kaşta ancak 5 ilk mek tep vardır. Kalkan nahiye merkezile kasaba ve Akörü köylerinde büyük birer mektep inşa edilmiştir. Fakat bu kadar köye ve bu kadar nüfusa beş mektebin kâfi gelmiyeceği mey- dandadır. Köylüler, maarifin intişarı için ellerinden gelen her yardımı memnuniyetle yapmaktadırlar. Kazamızda hükümet tababeti ve sıtma mücadele teşkilâtı varsa da son bir iki sene içinde sıtma hastalığı maalesef ileri gitmiştir. Daha sıkı bir mücadele beklenilmektedir. İ Milâttan evvelki Ksantos Cümhu- riyetinin merkezi olan Kınık ve Ova köylerinde, tarihi kıymeti haiz eser- lerle dolu şehir harabeleri vardır. Buralara muntazam yollar yapıldı - ğı ve diğer kolaylıklar da gösterildi ği takdirde, seyyah celbi mümkün o-