Bugün size “Lâle devr?” denilen Türk teceddüt inkılâbını yaratan Ve bu eseri uğurunda seve seve $i- tsk kanını akıtan Nevşehirli İbra him Paşanın Şehzadebaşındaki ir- fan ve içtimai yardım manzumesi Mİ tanıtacağım: Eminönünden ge- Jen tramvay bizi Şehzade durağın- da bırakır. Sağımızda hendesenin en zor şekillerile dokunmuş tunç bir parmaklık ve arkasındaki muh teşem mezar taşları, köğedeki göz kamaştıran sebil bize yüksek bir sa nat âbidesinin önünde bulunduğu- muzu söyler. Bir şimşek süratile sinirlerimizde dolaşan bedii zevk dediğimiz heyecan bizi uyandır. yor, hadekalarımızı fotoğraf vbjek tifi gibi âyarlıyorux. Sebilib etra- fını dolaştıran yaya kaldırımı bi- zi sağdaki sokağa sokuyor. Harap bir saçağın altina sığınmış bir çe$ menin süsleri gözlerimizi çekiyor. Çeşmenin susuz kalan musluğu es ki ihtişamına ağlaya ağlaya kör olmuş bir göze benziyor. Biraz da- ha ilerliyoruz. Büyük bir kapının süs ve sanat İhtişamı gözlerimizi ve gönüllerimizi bi yor. Arap yazısının Türk kaleminde kemale eren, ti üsile 12. mısralık, arapça ir Kitabe. altın Vale göbek ve üst hordürlarindeki oya gibi stalâkütler Türkün teşçılıkta ve sanatındaki yüksek kabili - yetini gösteren örneklerdir. Sebilin, çeşmenin, muazzam ka- pının üstlerindeki kitabeler, nakiş Jar, oymalar, kabartmalar ve bun Jarı yüksek bir âhenkle birleşti yen müstesna mimari tarzına İs- tanbulda başka bir yerde az rast- Jarız. Gözlerimiz doymadı. Bu üç eseri bir daha görmek İstiyoruz, * tekrar dönüyoruz. Tramvay yolu- na geçerek sebili bir daha süzüyo- Tuz: Narin mermer sütunların beş cepheye ayırdığı sebilin tunç par- maklıklarında carlanan hendese şekilleri, bunların ortasında bir sanat gülü gibi açılan yüksek gö- bekleri, şebekenin üstünü enli bir dantelâ gibi kuşatan ve üstlerinde #kişer satır ve dörder mısra halin- de bir manzumeyi tamamlıvan mer mer levhalar ve satırları besliyen süsler insanı hayranlığın ve gaşyin ılık denizine düşürüyor. Yüksek bir talikle yazılan ve; Reşidâ müjde edip teptegine söyle tarihin Sekili Ayni İbrahim Paşadır, için sahha 1152 Tarih mısralarile biten 20 satır- ık akıcı bir manzume okuyoruz. Bu tarih kasidesini Nedim devri nin en yüksek bir âlimi olan Reşit Efendi söylemitşir. Müstakim zade “Tuhfel Hattatin” inde bu müesse. senin yazılarını, İran battatlarına bile üstatlığını kabul ettiren ve talike erişilmez bir mevki veren Şeyhislâm — Veliyettin Efendinin yazdığını söyler (1) Çeşmenin üze- rinde iki kitabe vardır. Yukarıda- ki sekiz mısralık sülüsle yazılmış tarih kitabesi şöyle Zebani lülesi der teşneye tarih için Ra Bu iç bu Şeşmel Damad İbrahim Paşadan 1132 Bu yüksek parça da Lâle devri- nin büyük şairi ve tarihçisi Raşi- dindir. Altında da koca hattat Ve- iyeddinin imzası görünmektedir. * Pırlanta kiymetindeki sebilin se nelerdenberi silinmiyen ve yosun tutan parmaklıklarının önü şimdi bir fakirin çiçek sergisi olmuş, te3- ti kırıklarina ve konserve teneke- Çar aze $ YAZANS ç Mörahim Hakkı; : Konyalı ; Na Medrese odalarının çöken kubbelerin den gök böyle görünür, lerine dikilen çiçekler sıralanmış. Tarihin ulusa emenet ettiği bu sa- nat incisi şimdi bir saygısız sda- mın amansız tasarrufuna geçmiş. İşte birkaç otomobil durdu. İçin- den çıkân ecnebi seyyahlar fotog- raf makinelerini çıkardılar. Abide- mizin resmini çekiyorlar. Kimbilir bu resimler hangi yabancı bir mem lekette kadirnaşinaslığımızın bir öl çüsi Müesswsenin ka olarak neşredilecektir. pısı üstünde İri harflerle ve sülüsle yazılmış arap- ça 12 misralık bir kasidesi okuyoruz, İçeriye giriyoruz. Sağı- mızda ve solumuzda sekizer sülun- Yu iki revakın arkasında yükselen iki narin kubbe var. Nazarlârımı- 71 yukariya çeviriyoruz. Üstlerin- lerini! kubbelerin hayatiye- tine daldırmış birer alyandoz or- mâni göfüyoruz. Sağdaki İbrahimi Pasa dârü'hadisinin dershanesi, sol daki kütüphanesidir. Bizden daha evvel giren ecnebi gezginler ders- hanenin mermer söğeleri önünde bir ihtiram halkası çevirmişler. Biz de görelim. Kapının sağ ve #ol sögelerinde Lüle devrinin ayırdıcı alâmetlerini Yaşatan ler çiçek kabartması var. Ayni sögelerin iç taraflarında da çiçeklerin ihtişa- manı arttıran altın yaldızlı ve renk M istaltitler (damlalar) na - zaslarımızı oksuyor. Kapının üs *ünde kuvvetli bir kalemin altı awsralık arapça tarih kitabesini o- kuydruz. Sonradan bir mimber ve minare eklenerek cami hâline ko nan dershanenin içerisindeyiz. İçe riye bel ışık döken * pencerelerin üstünde dorshaneyi kuşatan Ahmet İlmi Efendinin 20 misralık arapca yüksek bir manzumesinden Darül hadisin mimari kıymetini ve eşsiz- liğini öğreniyoruz. Kapının iç söge lerindeki süs, damlaların renkleri solmadığı için dışarıdakilerden da ha caziptir. Denebilir ki İstanbul. da Bizans ve Türk eserlerinin hiç birinsinde bu kapı süslerinin eşle- rine rastlanmaz. Müesseseye bey- Şehzadebaşı İbrahim Paşa Darülhadi sinin umumi görünüşü ve zavallı binanın damında biten ağaçlar Nevşehirli Ibrahim Paşa Medresesi Ne Halde nelmilel bir.şöhret verende bun- lardır. Kubbesinin üstünde koca- man sekiz ağacın bulutlarla öpüş tüğünü görmek insanın yüreğini yakıyor. Kütüphanesinin kapısı üs tünde de İmamı Sultani, Arap 7a- de Abdurrahman Efendinin altı misralık bir arapça tarihini oku- dum. (2) Sağlı ve sollu bu iki kubbe Lâle devrin suğiyetlerini yaşatan müessesenin bütün inceliklerini ve hu ,iki altın kanadı gibidir. Geniş taş- lıktan İlerliyoruz. Karşımızda ve bâhçenin tam ortasında 8 mermer sütunun tuttuğu bir kubbenin al- tında sekiz dılında servi kabartma ları bulunan bir şadırvan görüyo- Tür. Narin bir göbek sönen yıldı - zına ve kura bahtına için için ağ- lar gibi havuza su sızdırıyor. Kub benin ortasında bir mührü Süley- man göze çarpar. İsterseniz bura- dan dönelim. Çünkü, bizden daha €vvel İlerliyen seyyahlar medrese odalarının revaklarına*sokulamıyor lar, gökten bir bomba düşecekmiş gibi ürkeklik gösteriyorl. alın- larından müthiş bir inkisarın ka- Ta İstifbamları sarkmış gibidir. Za Tar. yek... Onlar gördüler, biz de kendi malımızı ve hünerimizi sey redelim. İşte solumuzda ve ön müzde tam on tane oda. Hepsi in kubbelerinin üstleri çayırlık ve sar maşık tarlası olmuş. Kubbelerin iç leri yosun bağlamış, tehlikenin vak Jaştığını gösteren uzun çatlaklar acilmiş, bazı kubbeler © tamamen cökmüs, odalar cöplük ve abdest hâhe olmuş, Türk mimarisinin ve tarihinin bu essiz eseri ihtizer de- mini yaşiyor. Bir vazlik daha öm- TÜ Ya varya yok; Eğer tarih kuru munun yüksek ve kurtarıcı eli y- Zanmezsa önümüzdeki kış âbide , yere uzanacaktır. Taşları, tuğlala- rı dökülen ve sökülen kubbe ve te- mellerinde daha fazla dayanma mecali kalmamıştır. Biraz da devrinin bütün incelik lerini taşlarında yaşetan mezarlı- ğına uğrayalım. Burasi bir mezar- hik deliği, yaprakları taş olan bir divan, yahut seçme şiirler mecmus sıdır. Ortada müessesenin kurucu- su İbrahim Paşanın; tarihçi As min 10 mısraı taşayan ve 1143 H de öldüğünü gösteren tasını gör yoruz. Paşanın sağında ve solunda 1182 de ölen oğlu Gönç Mehmet Paşanın, 1179 da ölen kızları Fat- mâ ve Hibetüllahın, 1188 de ölen Ayşe Hatunun, 1156 da ölen hem- şirezadesi Kerimonin ve Mehmet Paşanın, 1209 da ölen karısı Fat- ma Hatunun ve bü familyaya inen sup diğer ölülerin mezar tasları vardir. Bunların hepsinin üstünde de Nedimin. şair İzzetin, tarihçi A. sımın şimdiye kadar divanlara geç miyen tarih kitabeleri vardir. Bu- rada İbrahim Pâsenın /ki tası var dır. İkisi de ayni kitabeyi taşıvor. Başı ucundaki taşta hattatın Cok kelimesini. Cün gibi o yazdığı, ve incir ağacının eltinda du - ran ikinel taşta da ayınla yazılma sı lâzımgelen (âridir) kelimesinin elifle yazıldığı görülüyor. Bu manzume, devrinin bütün şa irlerini coşturmus, en parlak kasi- deleri ilham etmiştir, Şairlerin bu külliye için söyledikleri parçalar toplansa ortaya muazzam bir cilt çıkı (1) Tuhfetülhattatin; Sayfa 780 (2)-Hadikatilcevami: Sayfa 41 TAN Londrada Geçen Kanlı Bir Aşk Macerası Bir kaç gündür Londra mahikeme- leri meraklı bir cinayetle meşguldü. Hâdisenin en belli başlı kahramanı Madam Casserley namında 38 ya » şında bir kadın, Bay Casserley nar munda 58 yaşında bir erkek, ve Ba- yan Casserley ile sevişen, onunla ka- rı koca gibi yaşıyan Edvard Chaplin namında 35 yaşmda bir şahsı salis. Madam Casserley İle âşıkı olan Chaplin, uzun bir müddettenberi sıkı fıkı dosttular. Bu dostluk gittikçe ol gunlaşmış ve şiddetli bir aşka çev - rilmişti. Bayan Casserley âşıkından gebe kalmış ve doğurması gün me- selesi olmuştur. Fakat bu muaşaka geçen martın 23 üncü günü bir patlak verdi. O gün Chaplin, Bayanın evine gelmiş, ka- Pıyı çalıp içeri girmiş ve Bay Casser- ley ile karşılaşmıştı. İki erkek biri- birile el sıkışıp hoş beş ettikten son- Ta âşik, zevç olan etğeke karısından bahsetmeğe, onun gebe olduğunu söylemeğe başlumış ve en nihayet “bu hüdiseden ben mesulüm!” de - mişti, Fena halde hiddetlenen Casserley yerinden sıçramış, yazıhanesini aça- rak bir tabanca çıkarmış ve hasmı - nın İlzerine atılmiş. Iki rakip biribirinin yakasına sa-| rılmışlar, Ckaplin tabancayı yere dü şürmek için uğraşmış, fakat muvaf- | fak olamamış Tabuncadan bir, son- | ra bir kurşun daha fırlamış. Fakat garibi şu ki tabancadan fırlıyan kur- Şunlar âşıka isabet edeceğine zevce isabet elmiş ve onu öldürmüştür. Hâdiseyi müteakip âşık, kendin! temize çıkarmak için çareler düşün müş, ölen zevcin : paralarını alarak Madam Casserlay oo sofadaki masanın üzerine * koymuş, | sofadaki pencereyi sralık bırakmış © gün eve uğramadığım söylemiş, elhasıl tahkikatı şaşırtmak için elin- den geleni yapmış... Neden bu şekilde hareket etüiğine dair sorulan suale verdiği cevap Şu: — Maksadım Bayanın şerefine toz kondurmamaktı! Onun bir iskandal mevzuu teşkil etmemesi idi! Tabancanın Bay Çasserley tarafın dan çekilmiş olması, iki erkeğin dö- vüşmesi, ve dövüş yüzünden yara - lanmaları nihayet Chaplin'in kendi- ni ölümden korumak için hasmının elindeki tabancayı ona doğru çevir- #aiş olması, bu öşikı son ağır bir ce- zadsn kurtarmıştır. Mahkeme, : Bayan (o Kasserley'in mevkufiyet: müddetini' kâfi görmüş ve âşık Chaplin'i 12 sene hapse mah- küm etmiştir. Madam Casserley hükmün veril - mesini müteakip tahliye edilmiş ve gazetecilere Aşıkı le evlenmek ve karamda taşıdığı çocuğuna ismini vermek için her şeyi yapacağını söy | lemiştir. Madam — âşıkımın . 12 sene| hapse mahküm olduğunu: anlayınca bayılmış ve güçlükle ayılmıştır. Mahkemenin izdivaç için mah mu bir kaç gün tahliye edeceği anla- şilıyor. * 8 milyon frank miras bırakan futbolcu Tanınmış İngiliz futbolcularından Filip Bah geçenlerde Londrada öl müş, mirasçılarına & milyon frank bi Takmıştır. Futbolcu Bah, bütün ha- yatında fütbolle meşgul olmuştur. Başka bir mesleği de yokmuş. Fut- bol kendisine o-kadar fazla gelir te- min etmiş ki, servetinin ancak pek az bir kısmını hayatta iken yiyebil- miştir. 1 zeezz Akdenizde ftaly Ile Ing iltere Çarpışacak Olursa.. Kim Kazanır ? Bu Meraklı Sualin Cevabını Bulmıya Süveyş üzerinde uçan İngiliz harp tayyareleri Akdenizde bir harp patlamış ol- saydı bunu İtalya ms İngütere mi kazanacaktı? Bu mühim muammayı çözmiye uğraşan Alman gezetelerinden Frankfurter Zeitung şöyle bir ya- zı neşretmiştir: “Harp halinde İngilterenin Ak- denizde kendine ait olan 2800 ki- İometrelik bir sahili sevkulcey3 noktasindan kontenlii altında tu - tup tulmıyacağı keyfiyeti şayanı dik kattir. Bunu muhtelif eksperler muhtelif şekillerde mütulea etmiş- ler kimi müsbet, kimi menfi neti- celere varmışlardır.Eksperlerin ek- mümkün olmadığı #krini ileri sü- Tüvorlar. İngiltere “eti tehlikenin Bü Akdenizde şimalden cenuba doğru uzanmış olan İtalyanın sevküleeyş hoktsinazarından haiz olduğu te - fevvuktür, Bu tefevvük bilhassa Sardenya adası Spezia, Sicilya.Pan tellaria gibi mevkiler tarafından geniş bir mikyasta kuvvetlenmek- tedir. Buraları son zamanda asrın en ehemmiyetli terakkilerine maz- har.olmuş harp vessitile tahkim &- dil ir, Bütün bu sebeplerle İngiltere yalnız ticsret yollarının emniyeti ni değil himayesi altındaki sahille- ri eli sitında bulundurmak mese - Böyle bir harp vukuunda Süveyş kanalının muhafazası da güç bir olarak meydana çıkmakta « dır. İtalyanın Mısira teveccüh cde- cek herhangi bir tecavüzü karşıl, mıya İngilterenin siyasi haysiy kurtarması noktasından mec « buriyeti vardır.Italyanın Kufra va hasından, Libiden ve Habeşistan - dan bir çember halinde kıyrılacak te cavüz tazyikini bertaraf etmek kolay bir şey değildir. İtalya şarki son elde ettiği munzzam ler sayesinde Kızıldenizde Babülmendep, Aden gibi İngiltere üssü bahrilerini tekdit edebilecek vaziyette olduğu gibi yine Kizlde nizde mütemadi seyrüseferlerile A- rap kabilelerinin siyasi idarelerini elde bulunduran harp gemileri için de sıkicı bir mânla teskil edebilir. Şimdiye kadar İngiltere için bir Kızıldeniz meselesi mevcut değil- di. Fakat son zamanda Hariciye Na iri Mister Edenin Avam Kamara- sındaki beyanatında, Kizildenizin Asya sahiline çıkacak bir yabancı devlet ayağı olmadığımı söylemek lüzumunu hissetmesi bu mesele - nin bugün mevcut olmıya basladı- ğunı ima eden bâdiselerden adde - dilebilir. Bilhassa !ddin edilebilir ki, hava vasıtalarındi temin edilen herhan gi bir fenni terakki İtalyanm bu İşteki şansının artmasına setop o - maktadır. Bunun için İngiltere has saten bu denizde bulundurduğu #- losuna hava taatruzlarından kurü- yacak en mükemmel vesaiti ilâve yolunu tutmuştur. Bahriye Nezare nin mütsleasınca yeni vasıtalar sayesinde yalnız havadan değil de nizaltı. yolhyle yapılacak bücum - ların tehlikesi de sıfıra yaklaştırıl- mıştır. Bugün İngiltere Bahrisefitte, de nizde olduğu kadar kara teşkilâtı- ni da tanzim ve takviye etmek mec buriyetini hissetmiştir. Mısır ile 1936 tarihli muahede İtalyan - Ha- beş harbinin hissettirdiği bir mee- buriyetten doğmuştur. Bu mus- hede büyük Britanyaya büyük askeri külfet ve mükellefiyetler i halde İngiltere bunu istikbal için faydalı addetmekte ve bu külfetlerden kaçınmamaktadır. Filistinde güdülen İngiliz siyase - ti ayni gayelerin tahskkukunu isti "yek emetlerden Baka bir “sebebe atfedilemez: 30 Tümikuz 1998 tarihli Çanak- kale anlaşması da İhğilterenin lebi ne kaydedilecek bir siyasi hâdise olmuştur. Çünkü burada Büyük Bri Akdenizdeki İngiliz kuvvetlerinder bir eüz'ü tam tanya Türkiye gibi bir memleketi Boğazların müdafii olarak bulmuş tur. Bu memleketle birlikte Yu - nanistan, Yugoslavya gibi memle- ketlerle dost kalmayı da siyasi hat tı hareketine ithal etmiştir. Bütün bunlarla beraber İngilte - renin Akdenizdeki “vaziyeti bil. hassa Fransa ile müşterek hareket etmesini icap ettirmektedir. Bu deş letin bütün endişesi Akdenizin şar kı ile yakın şarktaki muvasala hat larının herhangi suretle tehdit edil memesidir, Fransa için de keyfiyet aynidir. Tunus, Cezayir, Karok, gibi geniş müstemlekelerin anavatanla olan irtibatı, Madagaskarın. Hindiçini » nin yolları emniyet altında kalma - lıdır. 1678 senesinde İspanya Elcezi - rede bazı tahkimat yapmıya giriş #ği vakit İngiltere bunu siddetle protesto etmişti. Sonunda İspanya Bu fikrinden vaz geçti. Büna mu- kabil İngiltere Eleezire körfezine vâki olacak bütün tecavüzleri Ts. panya lehine tardetmek işini üze- sine aldı; Geçen sene hükümet gemileri General Frankonun nüfmzu altında bulunan bu sahili döverken İngil- tere bu vâdini yerine getirmediği Târkilm: Sayfa 10, süten 6 daj