GÜREŞ: Tekirdağlı Önce Güreşmek İstiyor Ağırsıklet serbest güreşçilerimiz | le boy ölçüşmek üzere Iki ecnebi peh livanın şehrimize geldiğini haber vermiştik. Dünkü nüshamızda gelen İrenk pehli arının dereceleri hak kında biraz malümat verdik. Dün matbaamıza Türkiye başpeh livanı Tekirdağlı Hüseyin geldi. Bu sefer de "Tekirdağlı şikâyetçidir. Is- tanbula gelen ecnebi pehlivanlarile ilk veya ikinci güreşmek meselesi "Tekirdağlı ile Mülâyim arasında ek- seriya münakaşa mevzuu olmuştur. Bu defa da böyle olmuş... Hüseyi ndiyor ki: — Ben geçen hafta meydana çıktığım vakit, gelecek ecnebi pehli- vanlarla galiplerin karşılaşacağı ilin edildi. Kara Aliyi yendim. Şu halde ga- lipler arasında bulunuyorum. Neden dolayı beni bu haftaki güreşlerden mahrum etmek istiyorlar. Bu ne ta- lidir ki, her yerde karşıma çıkar. Parise giderim, güreşmek isterim or- ganizatörlerin işine gelmez. Buraya gelirim, ecnebi pehlivanlar gelmişler dir. Ben de ilân edildiği gibi galip vaziyetteyim. Yine başkalarını ben- den evvel güreştirmek isterler. Bunun sebebini sordum. Verdik- leri cevap şudur: Gelen ecnebi pehlivanların dere- celerini halka anlatmak lâzımdır. E- ğer sana lâyık olduklarını isbet e- debilirlerse, sonradan seninle tutu- şacaklardır. Eğer Mülâyime ; yahut Kara Aliye yenilirse, ayarında ol- madıkları meydana çıkmış olur. Bu sözler akla sığar mı? Madem Ki frenklerin derecelerini anlıyacak larmış, benimle tutuştursunler, kar- şımda dayandıkları dakikalara Ove güreşlerine göre kıymetleri belli o- lir. Benden evvel başkalarile tutu- şur da yenilirlerse ben güreşsiz kal. mış olurum... TAN: Hüseyinin Li aldığı - mız sözlerine hak vermemek kabil değildir. Fakat bir şartla; Organiza- #örler Hüseyinin istiyeceği parayı hesaplarına uygun bulmazlar yahut ia çok yüksek görürlerse, hâsılatın taksimini teklif ettikleri takdirde ka bul etmek vaziyeti hâsıl olur. Çünkü onlar da Hüseyine diyebi- Tirler ki: “Evet sen sözlerinde haklısın, Fa kat, biz frenk pehlivanlarına epey yol masrafı ve ücret vereceğiz. Bu parayı bir güreşe taksim ettikten #onra geriye kalacak miktarı payla. şabiliriz. Yoksa senin istediğin ka - dar para verirsek hâsılat ihtimal ve. receğimiz pehlivanlık ücretlerinin üçte ikisini kapıyamaz.,, Her şeyde bir usul ve âdet vardır, Güreş istiyen pehlivan hâsılat yüz - üçgündenberi dost ve müttefik desini ekseriya kabul eder. Futbol : Güneş Bu Hafta Oynamıyor Fenerbahçenin Milli Kümeden çı- karılması üzerine yerine konulan altı klüp muhtelitinin bu hafta Fener- bahçe yerine Güneşle müsabaka yap malar icap ediyordu. Fakat, bu cihe- ti Güneş klübüne bildiren mıntaks tebliğine, Güneş klübü ret cevabı vermiştir. Güneş klübü bu cevabında sebep |) Zörk gazetecileri Atinada Matbuat Nazırı ile birarada olarak, Fenerbahçenin yerine konul- VEKİLLERİMİZ YUNANİSTANDA Başvekil B. Celâl Bayar ve Hariciye Vekili B. Rüştü Aras, yorlar. Vekillerimizin bu ziyareti, komşu memlekette Türk - Yunan dostluğu lehinde büyük ve samimi tezahürata vesile verdi. Aşağıdaki resimler, Atinada yapılan büyük istikbal merasiminden muhtelif intbaları tesbit ediyor : Celâl Bayar, istasyonda kumandanlar tarafından selâmlanıy, * Yunanistanın misafiri bulunu- Vatandaşla SEE ii Bekliyen Ölü Topanede Medrese sokağında 40 numaralı evde oturan Hamdi Meh- met Perol yazıyor: “Muharim; altı evlât babası iken bunları topr: gömdüm. Yedin. olan 8 aylık yavrum Mahmure dahi hastalanarak tedaviye rağmen bir tür li kurtulamıyarak 25—1—938 tari- hinde saat dörtte öldü. Bu yavrumu bir an evvel defnedebilmek için, mensup bulunduğum Galata nahiye İtabibine müracaatla muayenesini ve İmezar kâğıdı vermesi ricasında bu - lundum. Uzun uzadıy İcuğun hastalığı ne idi, hangi dokto- İra tedavi ve münyene cttirdin, or: İdan bana bir kâğıt getir, sonra sana müsaade vereyim, dedi. Doktora git- tim, rapor veremiyeceğini ancak men sup olduğum belediye doktoruna mü racaatım lâzım geldiğini söyledi “Muayene etsin, ona göre saha kâ - İnt versin,, dedi, Akaretlerdeki ço- cuk doktorunun bu ihtarı üzerine tekrar Galstaya geldim. Meseleyi ar- zettim, Be eta tahkir edercesi- me: “Herif, haydi buradan. Doktor - dan muayene kâğıdı getirmeden sa- na izin vermiyeceğim,, dedi. Ve beni miükamından kovdu: “Hay i dışarı git, defol... dedi. Ağlıyarak lata nahiye müdürlüğüne gittim. Nahiye müdürü bir iş için dışarı çik- mış. Nahiye müdürlüğü kâtibi dek- tora telefon etti. Bu kâtip iyi kalpli bir insandı. Fakat, doktor rar edi- yordu. Oradan Beyoğlu kaymakamı ğına gittim, Meseleyi anlattım ve öğ. ladım. Çünkü, yedinci evlâdimın bu feci âkibetine dayanamadım. Muh- terem kaymakam çok alâka gösterdi. Çocuğu tedavi eden Beşiktaşin Aka- retlerdeki doktora telefonla sordu ve aldığı cevnbı alâkadarlara bildirdi Bu emir üzerine hemen müsande kâ- ğldi verildi, Ertesi günü saat 16 da ölen çocuğumu defnettim. Fakat, ö- lüsü yirmi dört saat evde bekledi. Bu doktorun acaba vazifesi nedir”, Bir muayene zahmetine katlanmamak i- gin vatandaşlara bu kadar müşkülüt şıkarıyor; hakaret ediyor, kovuyor. Halkı temsil eden bir makamdan halkı nasıl kovabilivor? Alâknearin. rın nazari dikkatine arzederim. OKUYUCU Mektupları mak İstenen bu altı klüp muhteliti- | bar için de eldeki mevzuat müsait LI KIRIKHANDA : : nin, Milli Kümenin başında oraya iştirak eden takımlar arasında mev- cut olmadığını, zaten bu muhtelitle yapılan maçta galebe ve mağlübiyet mevzuubahis olmadan Mil Küme takımının üç puvan alacağını ve'bu maçta oyuncuların da yaralanmak ih timali bulunduğuna nazaran böyle beyhüde bir maçı yapmakta bir za- ruret ve fayda görmediklerini ileri | sürmüştür. Bu işin başlangıcında da yazdığı- mız gibi nizami ve teknik hiçbir kıy- meti olmıyan bu takımın Milli Küme ıçlarında ciddi bir telâkkiye uğra- ağım tahmin ediyorduk. Güneş klük ünün pek haklı ve mantıki olan bu cevabı da bunu teyit etmektedir. Nizami vaziyeti yani, kazanç hakkı olmıyan bir takıma karşı şebeke ne- vinden müsabaka yapmıya Güneşi ic- değildir. Fenerbahçe Ankaraya Gitti Futbol Federasyonunun verdiği son karar üzerine Milli Küme maç- larından ihraç edilen Fenerbahçe klü bü Ankara klüplerinden ikisi ile mu tâbık kalarak iki maç yapmak üze- re dün Ankaraya hareket etmiştir. ” Ankarada cumartesi günü Anka- ragücü, pazar günü Gençler birliği ile iki karşılaşma yapacak olan Sarı Lâcivertliler bu seyahate en kuvvetli kadrolarile ve 20 kişilik bir kafile halinde çıkmışlardır. Şehir stadyomu müdürlüğünün sahaya çim ektireceğini ileri sürerek maçlara müsaade etmemesi üzerine Fenerlilerin yapacakları müsabaka lar Ankaragücü stadında oynanacak- tar. FE Çocuk Bayramı Neşeli Geçti Kırıkhan, (TAN) — 23 nisan cu- martesi günü saat dokuzda Kırık - han Halkevinde Hâkimiyeti Milliye ve çocuk bayramı kutlanmıştır. Ce- vat Abahoğlunun nutkile başlıyan merasim saat 22 de bitmiştir. Tale - benin de iştirik ettiği şenliklere köylerden de gelen binlerce kişi o- yunlar oyniyarak neşeli saatler ge- çirilmiştir. Sinema, Halkevi tara - fından kiralanmış, birçok vatandaş lar gelmişlerdir. Gece şenliklerinde: küçük Bayan Neclâ ve Bay Sabahaddin Sovanla mektep talebesinden Hüsnü Arif muhtelif manzumeler okumuşlar çok alkışlanmışlardır. Cezayı Hak Etmiş 2041 numaralı otomobil sahibi ve 3143 sicil vumaralı Mürtaza yazıyor “28 Nisen 1088 #srihli yucular sütununda tenizin oku. “bir ön şikâyeti, serlevhalı yazıyı şu e düzeltmenizi rica ederim: Sah günü saat 11,55 te B: sinde Sümerbank Bu srada motörlü ivil memurun ge- lerek yolu işgal ettiğim İçin haklı olarak İ hakkımda bir zabıt tuttu. keyfiyet bun- dan ibaretti alar endde önünde duruyordum. Çocuk ve Sinema (Başı 5 incide) ların, bilhassa küçük şehirlerdeki küçük sinemaların kapılarını ka- Çünkü İs- k şehirlerimizde olduğu gibi küçük şehirlerdeki sinemalar da yalnız Cumartesi ve Pazar günleri iş yap makta, sair günler masraflarını bile çıkaramamaktadırlar, Cumar- tesi ve Pazar günleri ise sinemaya gelen halkın hiç değilse yarısını çocuklar veya çocukları hatırına sinemaya gelen aileler teşkil et- mektedir. Böyle bir yasak hele kü çük şehirlerde halkı yezüne zevk ve eğlenceden mahrum etmiye se- bebiyet o verecek, Cümhuriyetin ilânımdanberi inkişafa kavuşan si- nemacılık ve filmeilik mesleğine | ağır bir darbe vuracaktır. Netice itibariyle, mize göre, bu mesele hakkında ve rilebilecek en doğru karar, çocuk- ların umumiyetle sinemalara gir- mesini yasak etmek değil, fakat çocukların göremiyecekleri film- ler varsa bunun tayin ve tefrikini film sansür hey e bırakmaktır ki bugün Almanya, Fransa, İngil tero ve hattâ Amerikada mer'i o- lan kanunlar yalnız bu şekilde dir.,, zim kananti. sordu; bu ço-İZ ört "> I stridye ve diğer mezelik de niz hayvanları satardı. Es- mer teni, siyah gür saçları, ve ca- na yakın güzelliği seyyahların na- zarına çarpmaktan geri durmazdı Bir gün bir İngilize epey şeyler sattıktan sonra yanından geçiyor- dum. Bana — Ne olur, beni La Dorade lo- kantasında bekleyin!. Tablayı e- ve bırakıp geleceğim. Bir gönül işi için size danışacağım. dedi...“ İnanmıyan bir çehreyle gülümse diğimi görünce ilâve etti; — Ne zannediyorsunuz, göğsü- mün altında kalp yerine bir taş ta şımıyorum ya... Deniz kıyısındaki küçük lokân- taya gidip oturdum. Denizin küf ko kusu bulunduğum yere kadar ge- Uyordu. Nihayet Maria göründü. Bir Şyanti ismarlıyarak içini dök- miye başladı — Düşününüz dum dostum, İliklerime kadar tutul tutuldum. Yoleu vapurlarında çalışan bir ge miciye abayı yaktım, Güzel bir de likanlı... Böyle uzun baylu, geniş: rek eliyle havada kocaman bir şekil çizdi) yirmi altı yaşında. İskenderiye yen bir va puraa çalı eçel sene yazın tanıştık. İkimiz de sahildeydik. De nizde yüzen bir Amerikalı kadını bana göstererek, “siz bunun gibi yüzer misiniz!” diyince: “ben on- dan hem daha güzel, hem de daha hızlı yüzerim" iye cevap verdim, Hemen bir kabineye girdim, 80- yunmamla denize atılmam bir ol- du. Amerikalı kadını bir çırpıda altı kulaç geçtim. Denizden çıktı ğam vakit ısmmam için bir bar. dak Asti teklif etti. Astiden sonra bir yemek.. Yemekten sonra sine- ma Sinemadan ötesi de malüm.. — Marie'ciğim bu küçük aşk ro manı iyi başlamışa benziyor. Hele sonunu bekleyin!. Sevgi lim yani Reppo o vakit mezundu. Biribirimizi her gün görüyorduk. Sevişmemiz son haddini bulmuştu. Yazık ki bu tatlı zamnalar çok sür medi, Reppo tekrar işine döndü. O güzel sadakat yeminlerine karşı bir kart postal, bir selâm bile yol- lamadı. — Gözden irak olunca... — Evet, amma ben öyle kullanı- ıp ta bir kenara atılacak paçavra- lardan değilim, şimdi bana bir akıl verin. Repponun gemisi bugün öğ- leden sonra geliyor, Reppo geldi- ği zaman hep Delle Sireno gazi- nosuna gider. Bu akşam saat se- | kizde mutlaka ordadır. Benim bir tabanca alıp — Hadi vazgeç deli misin?. Silâ- hı bir yana bırak!.. Öldürüp te eli- ne ne geçecek ? Deliğe tıkılmaktan başka bir işe yaramaz. — Hayır, hayır, ben böyle atıl- maya razı olamam. Mutlaka onu yuracağım... Eğer Reppoya bir ders ver- İ'mek istiyorsan, ben sana tehlike- | siz ve sade birşey söyliyeyim. Eli- nin altında sana tutkun kimse yok mu?. Varsa, onu yanına alıp sinet maya, yemğee git. Reppo ikinizi görecek elbet. Şayet seni biraz se- viyorsa ıstırap çekecek; > kendisile alay edebilecek bir vaziyette oldu gunu anlıyacak ve bu suretle on- dan intikam alrnış olacaksın. Maria bir lâhza düşündükten sonra Sahi! dedi. Küçük Angustoya bir işaret ederim.. Onu tanımıvor NAPOLİ AŞKI Çeviren: Faik BERCMEN l ö MAYALAMA AKMA LA MTA AYLA SALA VERA LAMA AAA ALAYA “a musunuz?, Strada della Marinella daki balık tüccarının muhasebeci si.. Epeydir peşimde dolaşıyor. Yüz verişimden herhalde çok memnun olacak... — Gördün mü?. İşte bu mükem- mel.. Buk sonu ne güzel bitecek. Ben de bu akşam orada bulünaca- Eğim ve senin muzafferitini seyre- deceğim, A G azinoda bir iki müdavimden başka kimse yoktu. Gişe ö- nünde, bir levanten armonik çal yordu. Sekizi on geçe Maria arkı #ında kırmızı saçlı, zayıfça bir damla içeri girdi. Herhalde, muhs- sebeci bu olacaktı. Eliyle gizlice be ni selâmlıyarak pek uzağımda ol- mıyan bir masaya oturup yemek- lerini ısmarladılar. Sekiz buçuğa doğru gazinoya, Akdenizde bir ay lık seyahatten sonra karaya ayak basanların duyduğu sevinç İçinde üç adam girdi. Patron onları gö- rünce: — Hoş geldiniz tosunlar, ne erm- redersiniz?. diye bağırdı. İçlerinden biri sandalyesine yer- ieven hidmanhira bali m. ri Marianın oturduğu masaya di- kilmişti. Herhalde bu güzel Reppo idi. Merakımdan çatlıyordum. Ve- fasız âşığın kendisine verilen dersi nasıl karşılayacağını öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Reppo bir ham lede onların yanına vardı, hakaret âmiz bir edayla muhasebecinin üs“ tüne atılarak: — Hey Maria, dedi, nereden buldun?. Maria kafa tutmak istedi. Sara- Tan muhasebeci yerinden kalktı: — Reppol.. Fakat Reppo genç kıza dönmü$ olduğu halde homurdandı: — Bu kokmuş balığı ne diye bur raya getirdin?. Zer muhasebeci boyun Reppo kelimesini | tekrar” dan başka birşeyler yapmıyordü. Gemici tarafından pek nazikön€ bir surette yakasından tutulup bir defa kaldırıldıktan sonrü yere çar” pılan zavallı muhasebeci, süklüm büklüm olduğu halde, ve yine ReP po tarafından melonu kafasına $* çirildi; bir bardak limonata içmek için lâzimgelen zamandan daha #$ bir müddet içinde bir tekme neti cesinde lokantadan dışarı atılmışi” Genç kız bu sahneyi ağzı açık seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtu” mamışken Repponun kuvvetli eli onu bileğinden tuttu ve oturduğü yerden kaldırdı. Birdenbire gemi” nin dudakları kızın ağzını kaplsd* Havva kızlarından hiç birinin Pe dedemiyeceği uzun ve sürekli buseyle öpüldü. Yakışıklı Reppo kadaşlarile beraber oturduğu Yı göstererek kıza emretti. — Haydi gel yemek yiyelim” Sinemadan sonra bunun hesabi” verirsin!, bu sıskayı diye mırıldandı. Maria memnun ve bahtiyar PİR halde dostunun yanında otururk© ben de çilek dondurmasını ağ?” da erite erite düşünü: üyordum ceranın bu neticesinden meri” dum. Fakat yanımdaki masadı basebecinin yemesine meydan Ki madan duran yemeğe gözüm W ce zavallının başına gelen bu İf dolayı kendimi mesul tutarak vicdan rahatsızlığı duvdum.