Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— AYDINDA: | Zeybeği Enlyi — OynıyanBir — KöyHalkı p | Aydın, (TAN) — Halkevi bando i takımı Balta köyüne gitmiş, köylüle- A rimize muhtelif havalar çalmıştır. Bu köyün delikanlıları ve hattâ ihti- yarları, orijinalitesini hiç kaybetme- miş hakiki zeybek oyunu oynamakla I marufturlar. Bandonun gittiği gün ğ Balta köyünde akşama kadar eğlenil- 4 . Sürek Avı Aydın, (TAN) — Halkevi avcıla- — Tından otuz beşi Ortaklar istasyonu- D (na gitmişler, oradan Naipli köyü # dağlarına çıkarak bir sürek avı yap- mışlardır. Dönüşte Ortaklarda iki sa- at kalınmış, davul ve zurnalar çalı- narak eğlenilmiştir. h — * Aydın, (TAN) — Söke hususi ş muhasebe tahsildarı iken zimmetine — 256 lira geçiren Hâmit, ağır ceza ) mahkemesince, beş yıl on ay ağır ha- pise mahküm edilmiştir. - 55 Yaşında Katil Kadın Aydın, (TAN) — Sevgilisi ile bir- leşmek için, Ortaklar istasyonu kar- şısındaki evinde uyuyan kocası Rüş- tüyü gece yarısından sonra tabanca ile öldüren 55 yaşında Emir Hatice ö hakkında verilmiş olan karar temyiz mahkemesince nakzedilmiştir. Ağır — ceza mahkemesi eski kararında ısrar- la Emir Haticeyi yine 18 yıl ağır ha- pise mahküm etmiştir. * Aydın, (TAN) — Belediye, gay- ri sıhhi gördüğü şehir içindeki 14 ha- nı kapatmiş, bir hana da sıhhi eksik- - lerini tamamlaması için 20 gün mü- saade vermiştir. * Aydın, (TAN) — Belediye, zira- at nümune bahçesi karşısındaki mey- danda asri bir mezarlık tesisine ka- rar vermiştir. Mezarlık, 938 mali se- nesinde hazırlanmış olacaktır, geÜ eEn GKST O KİRSEHİRDE: Halkevinde Konferans ; Veriliyor Kirşehir, (TAN) — Halkevi, mu- hitimizin bütün kültürel ihtiyaçları- na cevap vermiye çalışmaktadır. Her hafta muntazaman faydalı konferans $ lar verilmektedir. j Temsil kolu gençleri, 23 nisan bay- k: ramı için bir müsamere hazırlamak- tadırlar. Halkevinin önündeki gazino kaldı- rılmış, orada bir park yapılması için hazırlıklara başlanılmıştır. Orta okul direktörü Bekir, okulun D | — önündeki parkı ıslaha karar vermiş, yüzlerce mazı getirerek diktirtmiştir. Gemlik Halkevi temsil kolu gençleri “Kavga Sonu” piyesini muvaffa- kıyetle temsil etmişlerdir. 23 Nisanda da “Aynaroz Kadısı,, piyesini oy- nayacaklardır. Resimde Gemlik gençleri grup halinde görülüyor. —H 21-4-938 ADANADA: Payas Maden Ihraç Iskelesi Olacak Adana, (TAN) — Etibank maden- lerinin ihraç iskelesini tesbit etmek üzere, mezkür bank inşaat müdürü İrfan, makine müdürü Kudret — ve krom şirketi müdürü Necip ile Eti- bank mektebinin mütehassısı Tans- ley'den mürekkep bir heyet gelmiş, Payas, Dörtyol ve Yumurtalık (A- yas) iskelerinde tetkikata başlamış- tır. Kuvvetle söylendiğine nazaran, Payas iskelesi, Etibank madenlerinin ihracı için daha müsait görülmekte- dir. Bu tahakkuk ettiği takdirde, Pa- KARACABEYDE : Iyi Su Geliyor Fidanlık ve Bir Yurt Kuruldu Karacabey, (TAN) — Belediye ta- rafından, üç saat uzaktaki Gölecik suyu buraya getirilmektedir. Be- lediye reisi Neşet Torun ve ilçebay Remzi Özman, inşaatın bir an evvel bitirilmesine gayret etmektedirler. Karacabey, (TAN) — Ziraat fen memüru Refik Ekincinin gayretile vücude getirilen sekiz dönümlük akasya fidanlığından bu yıl beş bin fidan alınmıştır. Bunlar köylere ve civar kazalara satılmıştır. Zirai vaziyet bu sene geçen yıllar dakinden iyidir. Halk bir taraftan kozacılığa hazırlanmaktadır. Bursa- dan getirilen 150 bin dut fidanı fen- ni şekilde dikilmiştir. Memur Yurdu Kuruldu Karacabey, (TAN) — Malmüdürü Osman İnselin gayretile bir “Memur lar yurdu” açılmıştır. Başkanlığa Os man İnsel idare memurluğuna —e4 hendis Niyazi Açar, mühasipliğe Zi | raat Bankası memur muavini Recai Pekel, veznedarlığa müstantik Nu- ri Günenç, kâtipliğe maarif memuru Şevki Okyay getirilmişlerdir. Yur - dun azası 64 ü bulmuştur. Güzel bir kitaphanesi ve radyosu da vardır. —- — B— —— GEMLİKTE : Gemlikte Köy Bürosu Gemlik (TAN) — Bu sene burada mükemmel bir köy bürosu kurulmuş ve 1493 lira 34 kuruş harcanmıştır. 400 kilometre uzunluğunda telefon hattı vücude getirilmiş, buna da 1888 lira 73 kuruş sarfedilmiştir. 420 lira 30 kuruş sarfile korucu- lara elbise ve ayakkabı alınmıştır. KAŞTA : Ihracatı Artan Bir Ege Limanı: Şirin Kaş Kaş, (TAN) — 70 sene evvel ye- rinde kömür ambarlarından başka bir şey bulunmıyan Kaş bugün 700 nü- fuslu küçük, şirin bir kasabacık ha- lini almıştır. Evlerinin adedi 200 e yakındır. 10 sene evveline kadar harap bir manzara arzeden kasabamız, son yıl larda imar edilmeye başlanılmış ve çehresi tamamile değişmiştir. Köy - lerde de umran hareketleri görül- mekte, köylüler yeni evler yapmak imkân ve fırsatlarını kaçırmamakta- dır. Bilhassa köy yolları hiç durma- dan ıslah ediliyor. Kaşın iktısadi vaziyeti hafif ise de, son yıllarda palamut, kereste, kö yasın sahasında çabuk ilerli- yeceği iddia olunabilir. Esasen Pa- yas küçük olmakla beraber güzel ve kaza olmıya namzet bir nahiyedir. VANDA : Doğu Üniversitesi Van (TAN) — Alınan haberlere göre, Maarif Vekili Saffet Arıkanın riyaseti altında bir heyet yakında buraya gelecek, Doğu Üniversitesi- nin Vanda mı, yoksa Van gölünün başka bir kıyısında mı kurulması lâ- zım geleceği hakkında tetkiklerde bulunup katarını verecektir. mür, buğday, arpa, miyankökü, pi- rinç, fasulye gibi, istihsalât ve ihra- catı artmıştır. Kaşın sahilde ve Ro- dos, Meis adaları yakınında bulun- masi, ihracat imkânlarını artırmak- ta, bu da çiftçiyi ve tüccarı daha faz la çalışıp daha fazla kazanmaya sev- keyliyen bir sebep olmaktadır. CEYHANDA İMAR FAALİYETİ : Ceyhah gittikçe güzel bir şehir haline geliyor. Belediye yeniden bir- çok binalar yaptırmış, yollar, ağaçlı bulvarlar açtırmıştır. Resimde güzel bir cadde görülüyor. ( Hikâyeden Mabaat ) Kutupta Bir w we Öğle Yemeği (Başı 6 ıncıda) mekleri göremiyoruz... Haydi ba- kalım... Açlıktan ölüyoruz... Petenin tavayı yakaladığı gibi büyük bir soğukkanlılıkla içeri gö türdü... Köftelerin görünüşü. umu- mi bir sevinç doğurdu... Herkes ye rinden fırlıyarak bizi tebrik etti... Peteninle ben masanın bir köşe- sine iliştik... Süt dökmüş kediler gibi fıtnanın kopmasını mütevek- kilâne beklemiye başladık... Köftelerin ilk tadına bakan Vo- dopiyanov oldu.. Köfteden koca- man bir parça kopararak ağzına attı... Düşünceli bir vaziyetle lok- mayı çiğnedi, sonra bize dönerek: — Aferin çocuklar, dedi. En mü kemmel bir lokantada bile bundan iyisini yapamazlar... Bunun peşinden diğerleri de köfteleri atıştırmaya başladılar... Ben, bu olan biten işlerden hiç birşey anlamıyordum.. Bu yeme- ğin bu kadar süratle yendiğini öm- rümde görmemiştim... Bizim tayya- redekiler köfteleri öyle acele yi- yorlardı ki neredeyse biz bile im- renecektik... » Benim, köftelere el bile sürmedi- ğimi gören Vodopiyanov: — Sen ne yemiyorsün?. diye sor du. Ben: — Bilmem neden, Miyor... Tarzında birkaç kelime mırılda- narak hemen yanımdaki ile konuş- maya başladım... Fakat Vodopiyanov yakami bı- rakmıyordu: — Kibarlıktan vazgeç te yemek ye!., diyordu. Sonra birşey bula- mazsın!.. Oradakilerden birisi, bu defa da, Petenine musallat oldu: — Sahi yahu, siz ne diye yemi- yorsunuz?.. Petenin büyük bir soğukkanlılık canım iste- la — Bizim karnımız tök, dedi. Biz kızartırken on taneden fazla köfte Peteninin bu sözlerini duyar duy aa İszer Te y erimn e ea garmdaeıı TZcçlan hakikati söyleseydi de böyle ka- bahatten büyük özürler atmasaydı, Herkes biribirine baktı.. Salonda u- fak bir mırıltı oldu... Buhran baş- göstermişti... Yemğeini bitirenler- den biri ayağa kalkarak son kalan iki köfteyi önümüze itti. Sertçe bir sesle: — E bari şunları yiyin, dedi.. rtık mukavemet etmek mâ- nasızdı. Peteninle bakıştık- tan sonra kahkahalarımızı zor zap tederek önümüze birer köfte çek- tik.. Daha yemeden ağzımızda benzinin kokusunu ve tatlımtırak lezzetini duyar gibi oluyorduk. İlk lokmaları ağzımıza attık... Çiğnemiye ve biribirimize bakmı- ya başladık... Fakat hayret.. Köfte- I Levazım Amirliği İlânlar ı mARRTELARLANN GKT NERLOATAR A Eşya ve Teçhizat anbarı için 50 bin metre kaneviçe 25 Nisan 938 Pa- zartesi günü saat 15 de Tophanede Istanbul Levazım âmirliği satınalma komisyonunda kâpalı zarfla eksilt- mesi yapılacaktır. Tahmin bedeli 7500 lira, ilk teminatı 562 buçuk li- radır. Şartname ve nümunesi komis- yonda görülebilir. Isteklilerin ihale- den bir saat evvel kanuni vesikalari- le beraber teklif mektuplarını ko- misyona vermeleri. — “480,, *1898,, * Istanbul Levazım âmirliğine bağ- l1 müessesat için 25 bin kilo zeytin tanesi 25 Nisan 938 Pazartesi günü saat 15,30 da Tophanede Levazım âmirliği satınalma komisyonunda ka- palı zarfla eksiltmesi yapılacaktır. 'Tahmin bedeli 5000 lira, ilk temina- tı 375 liradır. Şartnamesi komisyon- da görülebilir. Isteklilerin kanuni vesikalarile beraber teklif mektupla- rını ihale saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri. “481,, “1899,, * İdareleri İstanbul levazım âmirli- ğine bağlı mü t için al l olan 22 bin kilo taze bakla 35 bin a- det enginar 20 bin kilo Semizotu, 12 bin kilo bezelya 7500 demet de- reotu, 10 bin adet marul, 10 bin de- met Maydanoz, 11 bin adet yeşil sa« lata, 11 bin demet taze soğanın pa- zarlıkla eksiltmesi 21 Nisan 938 Per şembe günü saat 15,30 da Tophane- de Satınalma Komisyonurfda yapıla- caktır. Hepsinin tahmin bedeli 5073 lira ilk teminatı 380 lira 47 kuruş- tur. Şartnamesi Komisyonda görüle- bilir. İsteklilerin kanuni vesikalarıy le beraber belli saatte Komisyona gelmeleri. (2203) TAVŞANCILDA : Postane İsteniyor Tavşancıl, (TAN) — İki sene evvel nahiye merkezi olan Tavşancılda pos- ta yve telgraf idaresi kurulmamıştır. Bu sebeple trenlerdeki posta memur- ları, Tavşancıldakilere gönderilen mektup, gazete ve saireyi gelişi gü- zel insanlara teslim etmektedirler. Bunların yerlerine yarması da bir talih işi olmaktadır. Bu derdin izalesi içın arakâdcarlârın seri himmeti bek- leniyor. ler harikulâde güzeldi... En ufak bir koku bile duyulmuyordu... İlk lokmayı yuttuktan sonra Petenin'e dönerek: — Nasıl?. dedim... Petenin bayağı içerlemiş bir hal- de; - — Biz bu işte öyle bir atladık ki, azizim... Yazık güzelim köftelere.. Boşuna yememişiz!.. Herkes hayretle bizim bu konuş mamızı dinliyordu. Oturup herşeyi anlatmak icap etti.. Bizim halimize uzun uzun güldüler.. Bizse, tayyare benzininin harikulâde uçuş hassa- sını düşünerek asık bir suratla ak- şama kadar aç aç dolaştık... bildiğim için, yüksek sesle bağırmağa, bana vaktimi kaybettirdikleri için bunları muahazeye başladım. Fakat hâlâ beni Sender'in şahsiyetini çalmakla it- ham ediyorlardı. Fena halde kızdım, hepsini tahkire başladım. Bu şekilde aptallıkların bize harbi kaybettireceğini söy- ledim. Hayretle yüzüme bakıyor, hâlâ beni yakalayıp götürmek istiyorlardı. Götürmelerine izin vermek- ten başka çare kalmamıştı. Mahalli komitede beni gayet fena karşıladılar. Ben daha birşey söylemeden, komitedekilerden biri beni tevkif edenlere yüksek sesle çıkıştı. Orasının polis istasyonu olmadığını, a- damları tevkif edip oraya götürmenin münasebetsiz olduğunu söyledi. Fakat bu sözlerin arasında eğer ben bir iş üstünde yakalanmışsam, bu lekenin bana ait olduğunu da ilâve etti. Ben gülerek, nefretle bunu reddettim. Fakat tavır * larından, ve işlerin gidişinden bu meselenin beni me zarlığa pek güzel götürebileceğini görüyordum. Tek- rar sesimi yükselttim, öyle şiddetli bir lisan kullan- dım ki, içlerinden birisi ruvelverini masanın üstüne koydu ve patlatmıya başladı, kurşunlardan biri bir ar kadaşı, veya gizli düşmanlardan birini öldürebilirdi. Nihayet bunları kandırdım, fakat beni otomobille e- vime götüremiyeceklerini söyledikleri zaman, saba- hın da beşi olmuştu. Beni öldürmeye teşebbüs ettik- leri halde, ortada değişmiş bir vaziyet yokken gitme- me müsaade etmelerinin budalalık olduğunu söyliye cektim, fakat münakaşanın tekrar karışacağını düşü- nerek vazgeçtim. Eve yürüyerek gittim. Yolda ikide bir karakollar durduruyordu, fâkat bunlara, geçmek için ismimi söy lemek kâfiydi. Hattâ bir karakoldan ötekine bana ,Mmüşkülât çıkarmamaları için emirler dahi veriyor- lardı. Madridin çok garip bir görünüşü vardı. Bütün pencereler, balkonlar açıktı, bütün sokağa bakan ya tak odalarında ışıklar yanıyordu, fakat sokaklar ka- ranlıktı. En büyük binalar karanlık ve bomboştu. Â - —17— betçinin biri seslenyiordu: * — O'Donell sokağına gitmeyiniz, orası tehlikelidir. Alcala tarafından gidiniz. ğ İkide bir korka korka atılan rüvelver sesleri du- yuluyor, ve sonra birdenbire kesiliyordu. Fakat bun- lar Guadarramadan gelen bir adamı korkutamazdı. Ben kalenderane yürüyor, tenha görünen sokak- ları tercih ediyordum. Alcalanın köşesi, ve Prencipe de Verzara pek şahane idiler. Zenginlerin en büyük evlerindeki avizelerin haşmetli ışık yağmuru pence- relerden dışarıya aksediyordu. Çünkü evlere pence- re ve balkonların aydınlık tutulması emri veril- mişti. Bundan maksat ta evlerde saklanan faşistleri kolaylıkla bulabilmekti. Her gece b dan biri, e- linde silâhile yakalanıyordu. Bunlara tatbik edilen iki nevi ceza şekli vardı. Bazan elinden silâhını alır, kendini ya pencereden, ya balkondan sokağa atar- lar, yahut en yakın siyasi teşkilâta götürürlerdi. Sa- bah olunca cesetleri şehrin haricine nakletmesi için Salibiahmere telefon ederlerdi. Yalnız şüpheli olan- ları emniyeti umumiyeye götürürler, bunları âdi mah kemelere teslim ederlerdi. İşte ben, bu garip ışıklarla aydınlatılmış, Madridin en karışık sokaklarından böylece geçtim. Evime gel- diğim zaman gün doğmuştu. Yatmadım. Bir kadın arkadaşıma telefon ettim, fakat onu bulamadım (ta- bil bu telefon edilecek bir saat değildi) h bir gittim, kumandan otomobili ile beni oraya götürecek ti. Kumandan söz verdiği dakikada oraya gelmişti, fakat bana öğleye kadar hareket edemiyeceğini söy- ledi. Gidilemiyeceği için otomobilini bana verdi. Ben de Müdafaai Milliye Nezaretine bir yazıcılar teş- kilâtının şubelerine, en sonra da Guadarramaya gi- deceğini haber aldığım beşinci alayın barakalarına gittim. Bu küçük gezintide, sathi olmakla beraber yeni mü şahedeler elde etmiye muvaffak oldum. Yazıcılar teş kilâtında bir tek muharrir bulmadım, fakat birçok züppelere rastgeldim, hâdiselerin mânası bu kadar açık belirdiği bu dakikalarda bunların hareket tarz- larını öğrenmek benim için bir zevkti. Bu züppelere Müdafaai Milliye Nezaretinde de rastladım. Bunların birçoğunun ismini bilmiyordum, fakat bunları pek çok yerlerde; müteaddit defalar görmüştüm. Resim- de bunlar da tanınmış insanlar kategorisine geçmiş- lerdi. Bunlar hiç beklenmeden yalnız çok görüldük- leri için insanın hayatına karışıverirler, Ne aktör, ne de eserin muharriri olmadıkları halde bunları tiyat- ro sahnelerinin arkasında görürsünüz, yazı yazma- dıkları halde muharrirlerin içtimalarında, resimden ,çakmadıkları halde ressamların klüplerinde bulunur lar. Bunlar her yerde sanat üzentileri oldukları için bunları ateş etmeseler de siperlerde de göreceğimi mektup yazıp postaya verdim. Bundan sonra Güadar ramaya gidecek bir kumandana verdiğim randevuya yEE çe 4 #YARROECRO ' ştım. Fakat bu sahada züppelikleri iflâs etmişti. Bunları bir alay mevzuu olarak alamazsınız, çünkü pek çok kereler bunlar kendilerini birçok yerlerde iyi muhakemeli ve istidat sahibi adamlar diye kabul ettirirler. Bunların kudreti, hercailiklerinde, hemen bir muhit yaratmak züppelikliğindedir. Bunların a- rasında iddialı şairler bulunur, daima aralarında a- vam dedikleri halka çirkin bir güzellik telkinine ça- lışan cinsiyetini bozmuş, kadınlaşmış bir erkek var- dır, veya kadın tipini, sert çehresile bozan, içinde ka dın hazzı bulunmadığı halde, aklınca kadın alâkâsı uyandıracak sırrı keşfeden, taklitlerile, edalarile bir kadın şahsiyeti temsil etmiye çalışan anormal efemi- ne tipler vardır. Beni büyük bir tecessüsle karşıladılar. Guadarra- ma'dan geldiğimi söylediğim, ve oranın vaziyetini anlattığım zaman, kendi iddialarile beni tashihe ça- lıştılar. Kendilerinin bu sırları bildiğini gösteren bir tavır takındılar, bütün hâdiseleri kabul eder görün- düler, fırtınalara, heyelânlara kumanda veren bir ton takındılar, tayfunların yolunu değiştirip başka bir istikamete çevirmeye özendiler, Guadarrama'da olup bitenlerin hakikatini bana anlatmıya çalıştılar. Bunları önce büyük bir merak- la dinledim, fakat bana öyle yalanlar, öyle deli saç- maları söylediler ki, bir saniye kendimi delilerin veya isteriklerin arasına düşmüş sandım. (Bunlar her şeyi herkesten iyi bildiklerini id dia etmek ma- nisine tutlmuş bir nevi isteriklerdir, bu sebeple ga- yet kolaylıkla hâkimiyetlerini ilân ederler). Bana intihar eden miralayın nasıl öldüğünü, üzerimizde uçan tayyarelerin uçarken neler yaptıklarını anlat- tılar, Ben bunlara itiraz ettim, fikirlerimiz birleş- meyince, benimle beraber Guadarrama'ya gelip han- gimizin haklı olduğunu ispat etmeyi teklif ettiler, Bazıları sapsarı kesildiler, diğer cephelerden bahse başladılar. Bazıları benim fikirlerimi tecavüzkâra- 'ne bulduklarını bana söylemeden, kızdılar. Hemen taktiklerini — değiştirdiler. Toledo'dan, Cordoba'dan, Hueska'dan bahis açtılar. Ben bunları yine ayni müstehzi nefretle, tıpkı bir gece evvel a- narşistleri dinlediğim gibi dinledim. (Devamı var)