21 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B N *”W)ç AA TEZE| STT L ea $ P —:0 R FutbolFederasyonu Fenerbahçeyi Milli Kümeden Çıkarttı Milli Küme Maçlarına Fenerin Yerine Bir "Altı Klüp Türkiye şampiyonu Fenerbahçe klübünün milli kümeden çıkarılma- sına karar verildiği, dün, mıntaka - —. dan gönderilen şu mektupla klübe tebliğ edilmiştir: “Milli kümeye dahil klübünü- zün üç defadır bu maçlara işti- râk etmemesinden dolayı milli kümeden çıkarıldığı ve iş'arı ahi re k_ııdır milli kümeye dahil bu- hunan klüplerle ne hususi, ne de resmi maç yapmanıza müsaade edilmiyeceği futbol federasyo - nundan bugün alınan 19-4-938 tarihli telgrafı ile l mıza bildirilmiştir. Keyfiyeti bil- dirir, saygılarımı sunarım.., Bu tebliğte göze çarpan en bariz nokta, Fenerin bundan evvel yap - madığı maçlardan dolayı para ce- zasile tecziyesi kararları milli küme talimatnamesi hükümlerine istinat ettrilimekte iken bu seferki kararda bu cihetin tamamen mesküt geçil - mesidir. Milli kümede gördüğü ida- resizliklere karşı yaptığı itirazları bahane ittihaz ederek İstanbulun ve Türkiyenin en muntazam, en faal ve kuvvetli bir klübü hakkında bu de- rece yıkıcı bir karar vermek sure- tile bizzat kendi nizamlarını çiğne- Taeelerini teşkilât idarecilerinden bek lemediğimizi itiraf ederek bu aykı- Muhteliti,, Girecekmiş ! giden bütün klüplere de 800 lira tam verilmiştir. Bütün bunlara rağmen Fenere 150 lira eksik ödenmek iste- nilmiş ve bakiyesinin avdette veri- leceğine dair bir kâğıdın verilme - sinden da imtina edilmiştir. NE- DEN? 2 — Harcirahlardan, hattâ ilâma raptedilmiş borçlar gibi itiraz gö - türmez paralar bile kesilemez. Çün- kü bu para masraf mukabilidir. Sa- hibinin de mahalline gidebilmesi va ranın tamamen verilmesine bağlı- dır. Fenerin vaziyeti de bunun ayni - dir. Harcirahiı tamam — verilmediği için İzmire gidememiş, bundan do- layı milli kümeden kovulmuştur. NEDEN? 3 — Fenerin İzmire gidememesi- ne harcirahının eksik verilmesi se- bep olduğuna ve bunu futbol fede- rasyonu yaptığına göre kendi se- bep olduğunu bu hareketten dolayı yine bu federasyon Feneri tecziye- ye kalkmıştır. NEDEN? * 4 — Fener, harcirahını tam aldı- ğı halde bile İzmire gitmeseydi mil li kümeden çıkarılmasına karar ve- rilemezdi. Çünkü bir klübü milli kü meden kovmak için iki defa dışarı gitmekten imtina etmesi şarttır. Fe ner ise yalnız bir defa gitmemez - lik etmiştir. 5 — Fenerbahçe değil böyle bir denlâ rı kararın ne derece oldu- ğunu tetkike başlıyoruz: -Malümdur ki, futbol federasyo - nunun bu sene bütün deplâsman maç lâarini 'Taksim stadıinda * yaptırmaya karar vermesine itiraz eden Fener - bahçe, bu yüzden İstanbulda Üçok ve Harbiye takımlarile karşılaşma- mış, ve 250 lira para cezasına çar- pılarak hükmen de mağlüp sayıl - mıştı. Fener buna itirazla uğraşır - ken milli küme fikstürü mucibince < İzmire gitme sırası geldi. Talimatna meye göre bu seyahat için Fenere peşin olarak verilmesi icap eden 800 liradan 150 lira eksik verilmek is- tendi. Fener de zaten üç gün geç ve- rilen bu parasının ya tamamen tes- viyesini, yahut bakiyesinin avdette ödeneceğine dair eline bir kâğıt ve- rilmesini istedi. Bu talebi kabul e- dilmediği gibi haricirahı da tamam- lanmadı. Fenerbahçe de bu yüzden İzmire gidemedi. Beklenen hareket milli küme ta- Limatnamesi sarahatine rağmen Fe- nerin parasını eksik vermiye kalkan ların muahazesi idi, halbuki, bunun aksi çıktı. Feneri milli kümeden kov maya ve üstelik akranile hususi maç p bile üsaade etmiyen bir boykot cezasına çarpmaya karar verdiler. Halbuki: 1 — Fenere 800 Tira verilmesini milli küme talimatnamesi emreder. Fenerden evvel İstanbuldan İzmire p 1 maçına gitmemekle, hat- tâ bütün milli küme maçlarına iş- tirak etmese bile hakkında müadat. siz müsabaka boykotu derpiş edile- ceğine dair ne milli küme talimat- namesinde, ne de kurumun diğer mevzuatında hiçbir. kayıt yoktur. Sarahat yokken tayini ceza etmeye de imkân olmıyacağı en basit hukuk icaplarındanken, Fenere boykot ve- rilmiştir. NEDEN? 6 — Kaldı ki; Fenerin bu hareke- tinde âmil olan yalnız idare heyeti olduğu halde müsabaka böykotile bu kararda tesiri olmıyan klübün yüz- lerce genç sporcusu faaliyetten me- nedilmektedir. NEDEN? Görülüyor ki Fenerbahçeyi hedef ittihaz eden bu acı karar, meycut nizama aykırı ve tamamen örtfidir. Işin en firaklı tarafı, futbol federas yonunun bizzat reisi de bu kararın aleyhindedir. Fenerin yerine kim giriyor? Mıntaka mahfilinden aldığımız ma lümata göre, Fenerin milli kümeden çıkarılmasile boşalan yere, birinci ligin milli küme haricinde kalmış o- lan altı klübünden yapılacak bir muhtelit takım. getirilecektir. Şimdi ye kadar dünyanın hiçbir yerinde klüp takımları arasında tertip edil- miş lig müsabakalrına böyle muhte- lit takım getirilmesi görülmüş şey olmadığına göre bu tedbir de emsal- siz bir şaheserdir. Futbol : Yunan ve Mısır Milli Takımları Davet Edildi Ecnebi t ına fazla yet veren futbol federasyonu, Yunan ve Mısır futbol federasyonlarına mil li takımlar arasında — karşılaşmalar yapılmak üzere müracaat etmiştir. Müuvafakat cevabı alındığı takdirde her iki milli takım Ankarada Türk milli takımı ile karşılaşacaklar, ay- Fd ; /— rıca İstanbula ve İzmire uğrıyarak muhtelit takımlarla müsabakalar ya pacaklardır. Bu müsabakaların milli müke maç Hariçte: Halterde Yeni Bir Dünya Rekoru Kırıldı Pariste tertip edilmiş olan ağır atletizm müsabakalarının birisinde Isviçreli Halter şampiyonu Piyer Ko- ti 114,3 kilo kaldırmak suretile ye- ni bir dünya rekoru kırmıştır. Bun- dan evvelki rekor 113,5 kilo ile Al- man Özendoyç'ta idi. larının hitamından sonra haziran or- talarında yapılması tekarrür etmiş- tir, GÜREŞ: İstanbula gelmek üzere yola çıkan İsveçli Naygrin Tekirdağlı, Pazar Güreşine Yetişecek Başpehlivan Tekirdağlı Hüseyi - nin pazar günü Taksim stadında sa- bık başpehlivan Kara Ali ile tutuşa cağını evvelce yazmıştiık. Ayni gün, Avrupadan gelen Mülâyimle Him - met pehlivan karşılaşacaktır. Bu vaziyetin tekarrür etmiş bulunduğu şu sıralarda Balıkesir Idmen Birliği başkanlığından bir mektup aldık. Bir davet şeklinde yazılmış olan mek- tubu aynen alıyoruz: Teeyin eV aA BS'LASAR' cümartesi günü Balık 'de ya - pılacak olan pehlivan güreşlerine y!şti— râk etmek üzere Balıkesire davet edil- miş ve kendisile antant kalınmıştır. Büğ'ye Köndülle”boy ölçüğmek istiyen Bandırmalı Kara Ali pehlivan ile Himmet pehlivanların da bu müsa - bakaya davet edilmelerini klübümüzden istediği cihetle keyfiyetin — gazetenizde yazılmasını dileriz. Kara Ali ile Hüseyin pehlivanın pazar günkü Taksim güreşine söz verdiklerini işittiğimizden hemen tahkikata başladık. Kara Aliyi bul- duramadık. Fakat onu - tanıyanları ve niyetlerini bilenleri bulduk. On - lar diyorlar ki: — Kara Ali Hüseyinle Taksim sta- dında tutuşacağmı ve kuru güreş ya pacaklarını çoktan bildiği için pazar güreşine hazırlanmaktadır. Balıkesir teklifinden haberi olduğünu bize söy l diği gibi gideceğine dair de bir şey £ dı. Bu iy göre, Kara Ali Huseymı burada bekliye- cektir, sanırız. Şu halde Tekirdağlı Hüseyin peh- livan Balıkesir güreşlerini bitirip hemeh bir otobüse atlıyacak ve İs- tanbula pazar güreşine — yetişmeye çalışacaktır. Biz aldığımız haberlerden, Kara Alinin ve Himmet pehlivanların Ba lıkesir güreşlerine gidemiyecekleri kanaatine vasıl olduk. İki pehlivan daha geliyor Pazar günü burada topl k ©- TAN WVatandasşla Mülakat Yeni Avukatlık Kanunu Karacabeyde Garipçe mahallesin- de emekli subaylardan arzuhalci İb- rahim Yılmaz imzasile aldığımız bir mektupta, adliye encümeninde mü- zakere edilmekte olan yeni avukat- lık kanunu lâyihasından bahsedili- yor. Kariimiz, iptidai tahsil ile zabıt kâtipliğinden başlıyarak hâkim sını- fına kadar yükseldikten sonra istifa veya tekaüt suretile ayrılanların a- vukatlık hakkı müktesepleri yeni lâ- yihaca kabul edildiğini, buna muka- bil ayni lâyihanın arzuhalciliği avu- katlara has ve tahsis ettiğini söyle- dikten sonra işte bu son ciheti doğru bulmamaktadır. Mektup sahibi, 1632 sayılı askeri ceza kanununun 206 ıncı maddesi “e- mekli subaylara askeri mahkemeler- de müdafilik,, hakkını verdiğini, bu | - hakka sahip bulunanların arzuhalci- lik edememeleri bir tezat teşkil ede- ceğini yazıyor. Memlekette, cüzi te- kaüt maaşlarile geçinemedikleri için arzuhalcilik eden binlerce mütekait bul Slle TYAK da yük- sek tahsil veya lise tahsili görmüş- ler de bulunduğ şimdi bunl. arzuhalcilikten men'i mevcut işsiz- lere - aileleri de gözönüne getirilir- se - mühim bir yekün ilâve edeceği- ni söylüyor ve netice olarak, müte- Kaketnei halcilik istiyerek lâyihaya bu yölda bir mad- de ilâvesini temenni eyliyor. OKUYUCU Mektupları sercencerce Gülh parkının Okuyucularımızdan Emekli Sübay Z. B. İmzasile aldığımız mektupta deniyor ki: “Ben eski eserleri seven ve korumak is- tiyen bir vatandaşım. Bu münasebetle, şeh- rimizde alâkasızlık yüzünden günden gü- ne tahribe uğramakta olan eserleri gör- dükçe yüreğim sızlar. Gülhane parkına a- rasıra giderim, Parkın orta dört Aakil AF SA y hak ÇA Tn '. uıııuımmı VAKGEAACARELACAREAOAALERLALACARD U Illll“llllll"lllll AUA GEREOAETA UK UAC FK CUCEL D A TURER — İvan Dimitriç, dedi, kuzum şu toz da ne oluyor? Zehir midir; nedir? Papanin içerledi: — Zehir sensin, dedi.. Bu ne - den zehir oluyormuş? Sizin anlıya- cağınız buna “tavuk tozu,, derler.. Gıda enstitüleri bunu bilhassa be- nim tavsiyem ve talimatım üzeri- ne yaptı.. Bunun içinde... Papanin, fevkalâde sevdiği bu mevzu üzerinde uzun bir konferan sa girişti.. Bu tozda nekadar kalori bulunduğunu, bunun bilmem kaç gramının bilmem nekadar tavuk e- tine bedel olduğunu, bundan köf- te ve saire gibi bir sürü yemekler yapılabileceğini uzun uzun anlat- tı. — Demek bu tozdan köfte de ya- pilabilir? diye sorduk.. — Hem de nasıl bir köfte? Petenin kendini tutamadı: — İşte bu güzel, dedi.. Her hal- de bu, şimdiye kadar Kutupta ya pilan bütün yemeklerden daha iyi olacak.. Biz rekoru kırmış olaca - ğiz!. MA Bunun ynpılış tarzı hakkında Pa le izahat aldıktan l&ıg:rk pek kıg;r;&th aslan hâk ıar%'l zıları da çakı yve çivi ile hâtıralarını yazar- lar, Yasak edilmesi için her defa bekçileri ve alâkadarları ikaz ettiğim halde Maale. sef önüne geçilememektedir. Bir metre ka dar yükseğe kaldırılması veyahut birer parmaklık çekilmesi gibi tedbirleri de söy- Tediğim halde aldıran olmadı. Tek çiçeği olmıyan bu'parkın her köşesinde çiçeklere el sürülmemesi hakkında ilânlar vardır. Hiç olmazsa bu aslan heykellerine de birer lev- ha asılsa ne olur?. Bu işle alâkadarların meşgul olacağını ümit ederim.' * Buldan Ticaret Mümessilliği Denizli Ticaret Odi d sımı'n hemen işe giriştik. “Enmühim mesele tozün Sü Te karıştırılması işi idi. Bunun kıya- mını buldurmak lâzımdı. Bu me- sul işi Petenin deruhte etti... Ha- muru o kadar ciddiyetle yoğuru- yordu, ki âdeta altınla gümüş ha- litası yapıyor zannettim... Oldukça koyu bir et hamuru meydana geldi... Ben de bunu mu- ayene edip bilgiç bir tavırla: — İyidir!.. Hükmünü verdikten sonra, köf- teleri kocaman tavanın içine sıra- ladık.. Az sonra büyük bir zevkle bunların nasıl cızırdadıklarını sey- retmiye başladık. mektupta deniyor ki: “Buldan Ticaret ve Sanayi Odası Yüksek İktısat Vekâletinin Emrile 1932 yılında O- damıza rabtedilmiştir. 1931 Yılında müs- takil Buldan Odasının Vekâletçe tasdik edilmiş Bütçesi yekünu 482 lira 50 Ku- lrüuştan ibarettir. Her sene Vekâletçe tasdik edilen Mü- messillik bütçelerinin tamamen tahakkuku görülmemiştir. Denizli Vilâyeti Ticaret ve Sanayi Odası Buldan Tüccarlarından 1932 Yılından beri 4435 gibi para tahsil etme- mişti. Bu Odalar kendi varidatlarının az- lığından dolayı idare edemedikleri için İktısat Vekâletince lâğvedilmiştir. 4435 Lira gibi bir Bütçeyi tahakkuk ettirmeleri- ne manen ve meddeten imkân yoktur. Bu- rada da 1932 Yılından beri bir Mümessil. lik mevcuttur.” MEMLEKETTE: lan ağır cüsseli pehlivanlarımızla güreşmek üzere Avrupadan iki peh- livan getirtileceğini de mevsukan öğ rendik. Gelecek pehlivanlardan biri Amerikalı Şerman'dır. Diğeri Isveç li Oskar Naygrin'dir. Bu iki pehli- vanın da dalavereli güreşler yapma- dıkları temin olunuyor. 'İsveçli pehlivan otuz yaşındadır. Kilosu 97 dir. Burada ilk ağızda kıy metini hakkıyla göstermek üzere başpehlivandan evvel iki müsabaka yapılmasına, onlarda muvaffak ol - duğu takdirde bışpehlıvanln çar - karar veril Çocuğun en çok sevdiği şeyler annesi, gü- neş, sü ve temiz havadır. Bunları her gün çocuğa veriniz. Ayancıkta Bir Spor Sahası Açıldı Ayancık, (TAN) Ayancıkta spor faaliyeti gittikçe artmaktadır. Buradaki Ayancık spor ve Zingal spor klüpleri gençlerin bedeni inki- şaflarını temın etmektedir. Ayancık spor klübü 10 bin lira sarfederek bir bina ve bir futbol sahası yaptırmış- tır. Bu sahada iki klüp pazar gün- leri karşılaşmaktadır. Buranın en he yecanlı ve alâkalı maçı, her sene tekrar edilen ihtiyar ve genç takım ların karşılaşmasıdır. Zingal spör klübü, daha ziyade memur ve işçi- lerin toplu bulunduğu bir teşekkül olduğundan, voleybol, basketbol, te- nis, koşma ve atlama sporlarına da mühim yer vermektedir. Fakat sevincimiz uzun sürmedi. Tavadaki köfteler acaip bir istiha le geçirdiler.. Evvelâ şişitiler.. Son ra yayıldılar.. Nihayet hep bir a- raya gelerek tuhaf ve sulu bir ma- cun halini aldılar. Biz büyük bir dehşet içinde gözümüzün önünde- cereyan eden bu sihirbazlığa ba- kıyorduk. ihayet ilk kendine gelen ben oldum... Dehşet içinde tava- ya bakmakta olan Petenin'e döne- rek: — Herhalde bu, böyle olmıya- cak, galiba.. dedim. Petenin elindeki bıçakla tavada- ki sulu macun karıştırarak birşey ö Ku'l'upi'a Bir Ogle Yemegı Yazan : Spirin - Çeviren: B. Tok 21-4-938 AOĞUAAAALOURA AO CU KACOUR AUADA LEROAA D UD UU D EKUC UKO OUU DA UUA KU CÜDÜ PC UDU DU GGRRDE İKİ GÜNLÜK HİKÂYE ÇERDAAGAM AT EUCUTECETAACU TU EREEE CUT we W GELEGABUYGOLGETTE TEEAAA AAA BUT L LI rine serpmek olacağına karar ver- Hakkiaten düşüncemizde aldan- mamışız... Tozları köftelerin üzeri- ne serper serpmez köfteler koyula- şır gibi oldu. Fakat.... bir dakika geçmeden bunlar da eskilerinden beter bir şekilde sulandılar. Ve bi- ribirlerine yapıştılar... Mesele ciddi bir mahiyet alıyor du. Çünkü öğle yemeği zamanı yak laşıyordu. Halbuki biz henüz hiç birşey yapmamıştık... Tam biz tavanın başında kıvra- nıp dururken yanımıza tayyareci Bobuşkin geldi... Bobuşkin kutüp- te aşçılık sahasında Papanin'in en tehlikeli bir rakibi idi... Tavaya, şöyle, bir göz attıktan sonra bize dönerek gayet alaycı bir sesle: — Delikanlılar, dedi, görüyo- rum ki bu işlerde pek acemisiniz! Öğrenmek lâzım.. Öğrenmek.. Köf teleri evvelâ galeta tozuna bular- lar ve ondan sonra kızartırlar... Biz üçüncü defa kollarımızı sı- vadık ve şu menfur köfteleri yeni baştan yapmıya koyulduk. Artık bu defa da muvaffak olamazsak hepsini buzların üzerine döküp bu radan kaçacaktık!. Yıne eskı ameliyd başladı. 'Kö!- vaya dızıldı Kalbımız atarak bü- yük bir heyecunla tehlikeli ânın ge lip geçmesini beklemiye başladık Fakat Bobuşkin haklı imiş.. Yani zaman geçtiği halde köfteler dağıl- mamıştı.. F erahladık.. derin derin nefes aldık.. Ve benzin ocakların- dan uzaklaşarakbirer sigara tellen- dirdik... Fakat çırağım sigarasını ağzına götürmeye vakit bulamadan yerin- den fırladı.. Benzin ocağındaki ben zin bitmiş ve ocak sönmüştü... Bü- tün aksilikler bizde idi... Benzin o- cağını ağzına kadar doldurduk.. Ye nıden ateşledik... Tavayı benzin o- üstüne koyarak beklemiye başladık Biz ocağı doldururken köfteler tuttu.. Ateşin üstüne ko- yunca cızırdamiya başladılar.. Ak- si gibi ateş te fazla geldi.. Bütün köfteler yanma tehlikesi geçiriyor lardı... Çaresiz, benzini azaltmak lâzımdı... Tekrar tavayı yere indir dim... Benzin ocağını söndürdüm... Yanındaki vidasını çözerek benzini boşaltmıya hazırlandım... Fakat vi danın bir ucunu açmamla beraber bir benzin fıskıyesinin yükselmesi bir oldu.., Arkamdan bir feryat koptu..: Fıs kıye halinde sıçrayan benzin doğ- ler öğrenmiye, bu hokkab sebeplerini anlamıya çalışıyordu. Ben onu dürttüm: — Herhalde bunun içine konma- sı lâzımgelen birşey koymayı u- nutmuş olacaksın?. Petenin suratını ekşiterek: — Mahflesef öyle dedi.. Bunun içine galeta tozu koymayı unut- muşum... Elimizde hazır galeta tozu yok- tu.. Galetalari ve çekiçleri elimi- ze alarak bunları karşılıklı dövmi- ye başladık... Hem bu işi yapıyor, hem de böyle belâlı bir işe giriş- tiğimizden ötürü kendi kendimize küfür ediyorduk... Öyle ya!.. Biz kim, köfte yapmak kimdi?.. Nihayet galetalar” hazırlandı.. Fakat ne ben, ne de Petenin bun- ru tavanın içine gitmişti... Pete- nin bunun için haykırıyordu... Artık olan olmuştu... Yapılacak hiç birşey kalmıyordu... Esasen ye- mek zamanı da çatıp gelmişti... Herkes acıkmış, sabırsızlıkla bizim gelmemizi bekliyordu... İki rahmet ten birini yapmak mecburiyetinde idik: Ya namuskârane bir şekilde gidip herşeyi itiraf etmek... Veya- hut hiç ses çıkarmadan köfteleri olduğu gibi önlerine koymak.. Pe- tenin köftelerin olduğu gibi götü- rülmesi taraftarı idi: — Korkacak ne var?. diyordu.. Geçen gün Vodopianov'un koca- man bir bardak benzin içtiğini gö- zümle gördüm. Benzin zararlı bir şey değil ki... ları nasıl ve ne şekilde kull ğımızı bilmiyorduk... Uzun tered- dütlerden sonra ikimiz de, en mu- vafık tedbirlerin bu tozları tavada- ki henüz dağılmamış köfteler üze- Biz ar münakaşa edip dü rürken tayyarenin “lokanta” sın- dan bize seslendiler: — Hey aşçılar, neredesiniz?. Ye (Devamı 8 incide)

Bu sayıdan diğer sayfalar: