—— 10-3-98 — İSTANBULUN İÇİNDEN: TAN Kadınlar Sarık Sarıp Püskül Takmağa Başladılar B aşı göklerde olan Bayanla- rımız, mavi kubbeye daha gok yaklaşmak için olacak, uzun şapkalar giymeye başladılar. Es- ki Babil müneccimlerinin külâh- larına benziyen şapkalardan tutun da, sarıklı, püsküllü, yuvarlak, renk, renk çeşit çeşit, acayip şey- Moda, kadın hürriyetini bir kıs- kaç içinde sıkıyor. Halbuki, Ba- yanlarımız hürriyete ezelden gö- nül kaptırmış olmakla beraber, modanın esiri olmayı arzuları ve hazla kabul ediyorlar. Şapka müessesesinin sahibi, Be- yoğlunda bir rubu asra yakın za- Tandanberi, kadınların başına kü- lâh geçirmekle meşgul, * tecrübe- li ve yaşlı bir Banaydı. Beni yu- karı katta, prova salonunun ya- Tındaki küçük odaya aldı; — Bir dakika, dedi, küçük bir Provam var da.. — Hay, hay, dedim, işinize be- kınız... Kapı aralıktı. Yeni şapka yaptı Tan ve İlk provasını gören müşte- Tİ Bayanın kim olduğunu görmü- yordum, fakat, sesini duyuyordum: — Çok methediyorsunuz, Ma- dam.. amma... bilmem ki.. Ben çok hoşlanmadım... — Ne demek Hanımefendi.. sizi öyle açtı, öyle açtı ki.. daha büyük olursa saçlarınızın kupunu bözâr, — Bu da pek küçük amma. Li- mon gibi tepemde kaldı. apkacı kadın bana: “Bir da- kika..., diyerek yanımdan ayrılmıştı. Müşterinin şapka sipa- Tiş vermiş bir Bayan olduğunu hö- saba katarak ben çeyrek saate ra- Zi idim. Fakat, 25 dakike-bekle meyi, ve onların uzun münakaşası- Bi dinlemeyi hiç te aklıma getir- memiştim. Nihayet, muhterem ve sayın müşteri gitmişti. fakat, şapkayı al- madan... Bazı küçük tadiller yapı- lacaktı. Müessese sahibi yanıma geldi: — Of, diye, derin bir nesef aldı. Bitkin ve yorgun düşmüştü. Ya- mımdaki koltuğa çökerek: — Bilmezsiniz, dedi, müşteri ile Uğraşmak, & beğendirmek ne zör şeydir. O kadar müşkülpesent müş terilerimiz vardır ki, saatlerce keyiflerine göre bizi oynatır, du- Turlar. — Yirmi beş dakika beklediği- mi biliyorum, dedim. Ne kadar ev- Vel işe başlamıştınız, bilmem. Bütün meslek ve sanat sahipleri Elbi, şapkacı kadın da şapkacılı- Bin en zor iş olduğunu söyledi. Bir #ürü dert yandı. Fakat, işlerin iyi Eitmesinden memnun görünüyor- du. Sordum: — Çok kazanıyor musunuz?. — Çok şükür.. Bayanlarımız git- tikçe daha iyi ve temiz giyiniyor” Yar, Muhakkak ki, Istanbul kadın- Yârı dünyanın en itinalı giyinen kadınları arasındadır. Fakat, on» lar, gittikçe bu işin ustası oluyor- lar. Bizim vaziyetimiz daha çok Mühimleşiyor.. Her şeyi kolay ko- lay beğendiremiyorsunuz. Oyle bünımetendiler tanırım, bir terzi- den, bir şapkacıdan daha fazla mo- da mecmualarına abonedirler. Bi- tim görmediğimiz modeller, onla- tin eline geçiyor. Söz, son monda şapkalara inti- kal etmişti. Bilgili ve tecrübeli MU hatabım: —Moda yenilik demektir, dedi. Modadan şikâyet etmeyiniz... Siz #rkekler, belki masraf gizlerin © Muzunuza yüklendiği için moda” dan şikâyet ediyorsunuz» Fakat, Üşününüz ki, insanlar daima ye- hilik isterler... Yenilik bize ta79 an verir, Heyecansız Yaş” Şık BİR een mm iie | YAZAN: ! i Reşat Feyzi | İİ Külâh biçimi şapkalar, hayli zamandır İstanbulda görünüyor çıkarmasılar, bu işi bizzat müşte- rilerimiz yapacak... Bize yeni şey- ler istediklerifii 881yetekler, aca- ip binler tarif edecekler. Halbu. ki, bu değişikliği, bu-yenitiği, bu işten daha iyi anlyan insanların yapması daha muvafık değil mi- dir? Çünkü yenileşmek bir ihti- yaştır. Modanın bu kadar güzel tefsir ve teviline hiç tesadüf etmemiş tim. Şapkacı kadın hararetli hara- retli anlatıyordu: İk PLÂJ ELBİSESİ ÖRNEĞİ / Bu şık kıyafet, Hint deseni üzerine Bir mı?. Moda müesseseleri, büyük İbir plâj elbisesidir. Banyodan son- beynelmilel terziler yeni modeller İra, istirahat . saatlerinde giyilebilir. — Fakat, dedim, biz erkekler, moda ile o kadar fazla münasebet- te değiliz... Yenilik, değişiklik ih- tiyacını duymuyor muyuz? Kadıncağız zarif bir gülüşle: — Oyle düşünmeyin, dedi, sizin heyecana ihtiyacınız vardır. Fa- kat, bu heyecanı, hayatın içinde tadıyorsunuz.. Günlük hayatınız, kadınlarınkinden daha dağdağalı değil midir? Dikkat ediniz, dışa- nda çalışan ve fevkalâde meşgul olan kadınlar, modanın yeniliğine karşı en az ihtiyaç duyanlardır. A“ kapıdan, salonda birkaç genç kızın, mankenler ü- zerine henüz tamamlanmamış şap- kalar giydirdiklerini görüyordum. Sempstik muhatabıma: — Bana biraz yeni şapkalar hak kında izshat verir misiniz, dedim. Şapkacı birden heyecanlandı: — Ah... Yeni modellerimiz çok şıktır... Buyurun salona geçelim... size birer birer göstereyim. Yürüdük. Geniş ve uzun masa- ların önünde duruyoruz. O anla- tıyor: — Sivri şapkalar yeni modelle. rimiz arasındadır. Nasıl, hoşunuza gidiyor mu?.. Bu sivri şapkalar çok rağbet görüyor. Hanımlar, bunları seviyorlar. Fazla uzun olmamak şartile, şık duruyor. Sonra, boy- ları uzun olmıyan bayanlar bil- hassa bu şapkslardan istifade edi- yorlar, — Demek, bayanlar külâh giy- mekten hoşlanıyorlar?... Madam, bunun manasını anlıya- mamıştı. Sıra İle diğer modeller ö- nünde durduk. Izahate devam e diyor: — Bu sene şark kıyafeti pek modadır. Elbiselerde, şapkalarda, mayolarda, plâj elbiselerinde her şeyde... Eski taribi kıyafetlerden de istifade edilerek... yeni şık mo deller vücüde getiriliyor. Zaten, tarih tekerrürden ibaret değil mi- dir?. Eski Misır, Hint, Çin ve A- sur kıyafetlerinden çok ilham alın- mıştır. Meselâ bu yaz, plâjlarda €ski Asur kıyafetine benziyen ma- yolar, ve elbiseler ( göreceksiniz. Şapkalar'da öyle: Bakınız.. sarık- lı, püsküllü şapkalar. zarif dur- muyor mu?. Kadınların yeni saç modelleri de âdeta bir sarık gibi- dir. Başın etrafını çevreliyen bir sarık... Ustünde de şapkanın sari- ğı. Renkler muhteliftir, Fakat, ek- seriya koyu renkler intihap edili- yor. Kadınların, eski şark dekoruna niçin rağbet göstermiye başladık- larını bir türlü anlıyamadım.. Mo- da, bize garptan “geldiğine göre, bu, garp terzilerinin, şark kostüm- lerine karşı bir kaprislerinden baş ka bir şey olmamak gerek.. Bizim bayanlar da, Parisin modelini mut laka benimsemeye mahküm bu- lunduklarına göre, mesele aytınla- niyor.. Hele püsküller çök tuhaf geliyor insana.! Eskiden fes giydi- gimiz devirde bile, püskülün lü- zumsuzluğuna dair propagandalar yapıldığını hatırlarım. Terbiyeci Ismail Hakkı ve rüfekası püskül- süz fes giymişler, bu, o vakitler, uzun neşriyata vesile olmüştu. Anlaşılıyor ki, bayanlar, yalnız moda taraftarı, Kim bilir, moda, diye alıp giyecekleri, daha neler göreceğiz.? apkacı Madam, daha birçok şeyler anlattı... İstanbulda şapkacılık gittikçe genişliyormuş.. Sırf şapka işlerile uğraşan, terzi- lerin sayısı gittikçe artıyormuğ. Kadın şapkalarının fiyatları hak- kında ds bir fikir edinmek İste- dim; müessese sahibi: — Muayyen bir fiyat söylemek mümkün değil ki, dedi. Çarşıda 150 kuruşa da hazır şapkalar var. Uş 'iraya, beş liraya, 10,15, 20 Uraya da şapka var... Malma gö- Te, müşterisine göre, Gülerek ilâve etti: — Her müşteri bir olur mu?7.. . z Yeni Çin Taarruzu (Başı T incide) Çinlilerin tebliği Hankov, 29 (A.A) — Çin resmi tebliği: Geçen çarşamba günündenberi Çin ordularının yapmakta oldukları mu- kabil taarruzlar “bütün cephelerde kati bir muvaffakiyetle neticelenmiş- İtir. Çaoşvang ile mühim bir sevkül İceyş noktası olan Linşing şehirleri dün zaptedilmiştir. Düşman hattının 180 kilometre ge rilerinde harekâtta bulunan sol ce- nahımız Tsining üzerine süratle iler- lemektedir. Sağ cenahımız Japonla- nn Linyi üzerine yaptıkları taarru- zu püsküttükten sonra düşmanı ta- kibe başlamıştır. Düşman Şuşsiyan istikametinde ricat etmektedir. Büyük kanala kadar ilerlemiş ©- lan Japon askerlerinden 1.000 kişi Linşong ve Çaoşvang'ın kıtaatımız ta rafından zaptı üzerine esir düşmüş - tür. Bu son şehrin zaptı sırasında da düşman muharebe meydanında 1000 ölü bırakmıştır. Düşman kuvvetlerinden iki bin ki- şi darmadağın şimal istikametinde kaçmıştır. Bundan başka düşman « dan 40 mitralyöz, sahra topçu bö yaları ve 31 subay da ele geçirilmi tir. Çinliler taarruza geçtiler Bu muharebede düşmanın beş tan kı da tahrip edilmiştir. Linsig de- miryolu kıtaatımız tarafından kesil- diği için cephe boyunca ricat etmek- te olan Japon ordusu muhtelif isti- kametlerde dağınık bir halde geri çekilmektedir. Cenup cephesinde düşman kuvvet lerinin iki taze firka ile takviye e dilmiş olmasına rağmen akıncı kuv- vetlerimiz düşmanın ilerlemesine ma ni olmakta devâm ediyor. Kıtaatımız düşmanı durdurmakla kalmamış bazı noktalarda mukabil taarruzlara da geçerek Suvey'in ce- nubunda Kuvanteh'i zaptetmiştir. Japon tayyarelerinin Vuhu Üzeri- ne yaptıkları son taarruzda ekserisi kadın ve çocuk olmak üzere 110 kişi ölmüş ve 114 kişi de yaralanmıştır. 'Tsining'in-kıtaatımız tarafından zap- İti hakkında gelen son rapora göre, küvvetlerimiz, şehir ve civarını ta- mamen düşmandân temizlemiş ve ge neral Saufulin'in kumandası altında- ki Çin ordusu Taisu'nun Taenşov şi- mendifer istasyonunu ele geçirdikten sonra ricat etmekte olan düşman or- dusunu arkadan vurmuş ve bu suret- le düşman ricat istikametini değiştire rek şarka çekilmeye başlamıştır. Şanghay, 29 (A.A.) — İngiliz kıta” atı kumandanı, iki İngiliz subayının uğradığı tecavüzü Japon kumandan- lığı nezdinde protesto etmiş ve ileri- de bu gibi tecavüzlerin tekerrür et- memesi için İngiliz kıtaatının icap eden tedbirleri bizzat alacağını bil dirmiştir. Lord Halifaks'ın Nutku işe yaramıyacağını ilâve etmiştir. Tord Halifax Milletler Cemiyetin- den bahsederken şu sözleri de söyle- miştir: “Milletler Cemiyeti toplandığı tak dirde ya faydasız kararlar verecek, yahut tedafüi bir ittifaka teşebbüs etmek, muhasım milletleri daha şid- detli husumete sevketmekten başka bir işe yaramaz. Bize gerekleşen ma- kul olmaktır. Vazifemiz memleketi. miz İçinde demokrasiyi korumak ve hariçte hak olduğuna inandığımız davalara müzaheret etmek, milletler Jarasında anlaşmayı ilerletmek için çalışmaktır... İngilteredeki Almanlar Avam Kamarasında Alman gizli polis teşkilân olan Gestapo'nun İn- gilterede ikamet eden Almanları ta- rassut altında bulundurduğuna dair sorulari bir suale Sir Samvel Hor ce- vap vermiş ve şu sözleri söylemiştir: “Alâkadar mebafil bu işle mesgul olmaktadır. Buna dair fazla söz söy- lemek, menafii âmme lehinde değil dir. Memleketimizde yaşıyan bütün yabancılar İngiliz kanunları dafresin de herşeyden istifade, etmektedir. 7 Edebiyat Tarihimizde Bir Sarmısak Davası ski Limni mutasarnfı Bay Mihran Yurder bizi ziyarete geldi. Edebiyat tarihimize alâkası ©- lan eski bir hâtırası hakkında bir ya- n getirdi, elindeki vesikaları ve ga- zete parçalarını gösteterök kendini tanıttı. Gösterdiği vesikalardan biri, Ke- mal zade İEkremin Akdeniz adaları valisi sıfatile yazdığı 1 İlkteşrin 328 |(1912) tarihli bir teğkeredir. Bu tez- İkerede o zaman soyadı (Boyaciyan) İolan Bay Mihranın Balkan harbi çık tığı zaman Limni müslüman shali- sinin haklarini korumak ve bir Yu- nan tecavüzünün önüne geçmek su- retile oynadığı rolden dolayı teşek- kür edilmektedir Ayni:sıralarda İs- tanbulda çıkan türkçe gazeteler, B. Mihranın Limni mutasarrıfı sıfatile memlekete ettiği fedakârca hizmet- lerin “ tarihe altın kalemle yazılma- ya lâyik derecede” kıymetli olduğu yolunda yazılar yazmışlardır. B ay Mihranın anlattığı şudur; “Mülkiyeden çıktığım zaman Bey- rut vilâyeti maiyet memuru olmuş- tum. 1890 senesinde ayni sıfatla Ku- düse gönderildim Orada Reşat Pa- şa adında bir mutasarrıf vardı, Bü- yük Edip ve vatanperver Namık Ke- malin sırdaşı ve sürgün arkadaşı idi Kemale ait anlattığı fıkralardan bi- ri zihnimde saplandı. Meğer Namık Kemal sarmısaktan nefret eder, ko- Kusundan kaçar, lâkırdısını ettirmez miş, 1898 senesinde Keşan kaymakam- liğından Mürefteye nükledildim. Yo lum Gelibolu ve Bolayırdan geçti. O zamanın gençliği içinde Namık Ke male sonsuz bir saygı vardı. Bola- yırda merhumun mezarinı arayıp zi- yaret etmeyi tabii bir vazife saydım. Burası o.zaman'için yasak bir böl- ge idi. Kemalin mezarını ziyaret yi zünden başıma bir belâ gelebilirdi. Fakat'bunu göze'alarâk mezarın ye- İrini soruşturdum. Bazıları sualimi İcevapsız bıraktılar, bazıları bildikle- rini söylediler. Nihayet türbederı buldum. Beraberce Namık Kemalin gömüldüğü noktaya geldik. Bir de ne göreyim: Kemalin, altında yattı- ğı toprağın üstüne baştan başa sar- misak ekilmemiş mi? hâtıra illetini bu kadar seven, onun için güzel eserler yaratan, | İtedakârlıklar eden büyük adamın İmezarı yerinde en küçük bir taş ve| İbâtıra görülmedikten başka ona en İbüyük hakareti yapmak ister gibi İ mezarının üstüne o kadar nefret et- İtiği sarmısak ekmişlerdi. Derin bir İteossüre düştüm. Ağzımdan “baht- sız Kemal, zavallı millet!” sözleri dö İ külüyordu. Milleti, asırlarca süren uykudan! uyandırmaya uğraşan büyük edibin, hayatında sürgünden sürgüne gittiği yetişmemiş gibi ölümde bile arkasını bırakmamışlar, mezarina sarmısak ekmişlerdi! Hassus ruhuna bir eza İ- çin böyle bir imkân bulmuşlar. icat etmişlerdi... Gördüğüm . manzara (o karşısında ağzıma geleni söyliyerek içimi dök- tüm. Kemalin eserlerinden ezberim- de kalan parçaları okudum. Sonra Bolayıra döndüm. Çirkin manzaraya Yıldızın, Namık Kemalin Mezarını Nasıl Yaptırdığına Dair Bir Hatıra B. Mihran teftişlerini yarıda bırakmıya ve me- tice ne olursa olsun İstanbulda Ma- beyine giderek Namık Kemalin ölü- süne ve bülirasına yapılan saygısiz- lıktan ve hakaretten dolayı Şii etmiye karar verdi. İlk vapura atla» dı, giti... bdülhamidin her nasılsa iyi bir saatine rastgelmiş. Belki de Kemalin o zaman mabeyinde kâ- tip olan oğlu Ekrem Bey de elinden geleni yapmış. Herhalde Abdülha- teşebbüsünü düş- manda karşılayacak yerde sahte bir teessür göstermiş ve sarmısak tarla- sının ortadan kaldırılmasını, Kema- ln mezarına masrafı Abdülhamidin hazinesinden verilmek üzere bir tür- be yapılmasını irade etmiş. Geçenlerde eski kâğıtlarımı karış- tarıyordüm."Namik Kemalin mezarı- nin bir sarmısak tarlası halinden kur - tulmasına ve: kabrinin yapılmasını mit, Rifat Beyin İbir tesadüfün sevkiyle vasıta oldü- İğumu hatırlatan bir, iki not buldum. Mazide gömülü hayatımın en canlı bâtıralarından biri budur. Bu hât- ramı gazeteniz anlatmak arzusunu yenemedim. Bu suretle Kemalin fe- dakâr ruhunu bir an için şâd edece imi umdum. Mihran Yurder (Boyaciyan) Yeni Üniversitenin Hazırlıkları Başladı Van, (TAN) — Halkevimiz faali- yetini artırmaktadır. Her ayın prog“ ramı daha zenginleştirilmektedir. Yeni ve büyük bir halkevi binasi yapılması — tekarrür (etmiş, İn şası bir müteahhide verilmişken bun dan bilâhsre sarfınazar edilmiştir. | Bunun sebebi, doğu Üniversitesinin kurulacağı yerin Van vilâyetine mer kez itlihazı tensip edilmiş, fakat ü- niversitenin yeri henüz kararlaştı- rılmamış olmasıdır. Bu vaziyet kar- şısında, vemcut o halkevinin birkaç bin lira sarfile ıslah edilmesi tekar- rür eylemiştir. Halkevimizin her ay verdiği mü- samereler, temsil iktiyaçlarını karşı- lamaktadır, Geçenlerde, Hasan Bed- rettinin “Ebulülâ" sı profesyonel bir trup tarafından © halkevi salonunda yeni şahit bulmak üzere eşim ve di- Zer bir bayanla beraber tekrar Ke- malin mezarına döndüm. Ertesi sabah anladım ki türbedar bu fazla alâkamdan ve söylediğim sözlerden dolayı beni mutasarrıfa Jurnal etmiş, Gelibolu mutasarrıfı İbrahim Sarım Bey iyi bir adamdı. Behi çağırttı. Devrin halini anlata İrak babaca nasihatlerde bulundu. İşi örtbas etti, Möretiye vardıktan dört ay sonra çok garip bir tesadüf ol du; Namık Kemalin damadı Rifat B. (Sonradan âyan relsi ve Hariciye ge- Hükümet, gayrimeşri her faaliyete karşı gelmiye muktedirdir.,. Londra, 29 (A.A.) — Fransadar bu sabah dönen B. Çurçil dış bakanlı ğında bir saat Lort Halifaksla görüş- müştür. ç nel sekreteri Numan Menemencioğ- Jİunun babası) Maliye müfettişi sıfa- tile teftişe geldi. Bolayırda; gördü- güm manzaranın acılığını gözyaşla- rımla anlattım, Rifat Bey'derecesiz teessür duydu. Edirne vilâvetindeki temsil edilmiş ve çok alkışlanmıştır. Halkevi gösterit kolu da “Yaşıyan ö- lü” ve “Mahcuplar” adlı eserleri tem sile hazırlanmaktadır. maya BURSADA Sağlığın Korunması İçin Kurs Bursa, (TAN) — Vefik Paşa hasta- nesinde bir bucuk ay devam etmek üzere bir “Sağlık koruyucuları, kur su açılmıştır. Merkezden ve bütün civar köylerden toplanan kurs müda vimleri. edindikleri bilgilerle mubit- inde halkın - sağlığım için en pratik tedbirleri alacaklar ve Sıhhat Vekâletinin yardımcıları ola. taklardır. Kursta nazari derslerle ba kam 6 österilm » korumak > | | | 4l