200-3038 İSEYH ŞAMİL YAZAN: ZİYA ŞAK z Şeyh Şamilin Gençliği - Ne: 5 — ue 6 J ve İlk Mücadeleleri tiği kelimelere tatlı bir ahenk itmekte o kadar meharet gösterir in beş kelimelik bir cüm- “, dinliyenlerin dimağında, da- 8 | alara akisler husule getirirdi. amil, onu dinlemekten büyük * zevk duyardı. Fakat Gari Med, ancak birkaç kelime ve- It cümle söyledikten sona, der Susardı. |, Şamil onun sükütundan ekseriya et ederdi: pi Gazi!.. Gene, taş gibi sustun. ler söylesene... a? Xi |, Sazi, dudaklarında tatlı ve cazip tebessüm olduğu halde, büyük © Vakar ile cevap verirdi: > Susuyor muyum zannediyor- Şamil?.. Bilâkis, kendi nefsim İl #onuşuyorum. Ve kalbimin sesi- ) | “inliyorum. , Düdan dört yaş küçük olan Şa- İç 5 bu sözlere henüz akıl erdire- ördu. Yalrız, bu büyük arkada- ; yaş, boy ve vücut farkların- 5 başka; henüz idrak edemediği, bir mâna veremediği bam- ta bir büyüklük te mevcut ok Sunu hissediyordu. , Gezi, doğduğu (Yimri) köyünde- | İlk okumasını bitirip te, orta tah Rİ yapmak için (Betliha) köyü- Bittiği zaman yalnız kalan Şa- || © kalbinde âdeta bir öksüzlük - | hissetmişti. Hattâ, mektebin SÜ zamanlarını beklemiyerek, 0- karşı hissettiği iştiyakı teskin için birkaç kere atına atlı ik Betliha'ya kadar gitmişti. Ve, geçen seneler içinde, ilk bitirerek, Şeyh Cemaletti- Mektebine gitmeyi, büyük bir canla beklemişti. bunun içindir ki; Şeyh Ce - inin mektebine ayak bastığı itibaren Şamil hayatın- REN A Ba 2 rk İRİ Ni; .. Gazi, mütebessim çel» in vakar ve sükünü ile: | > Zaten, ayrı rm idik, Şamuel, ep İş Sümilin küçük dimağı, bu sözle İhceliğini anlıyacak kadar yük mişti. Zaten o, © kadar bü - bir sevinç ve heyecan içinde i- “İkik artık sözlere kıymet vere - halde değildi. ; mektepteki tahsilini, so . Sevgili arkadaşi- & mektepte böyle yüksek bir ğı kazanarak herkesten hür - a ay örmesi, Şamile bir hayli guru ia adam olan Şeyh Cema - bu iki talebesinin arasında- Üyük alâka ve rabıtayı anla - e gecikmedi. Bir gün Gaziyi O Şamil ile çok sevişiyorsu - * un hocalık şerefini, sana orum. Benden ne öğrendin. pi hâdise; biribirlerine candan ile merbut olan bu iki arka İN”? hislerini büsbütün yükselt- » İh, Pümil; Gaziye olan sevgisine, ” (hocalık) hürmeti ilâve etti, “İp de; Şamile karşı beslediği , Pbete; onu bizzat yetiştir - için bir kat daha kuvvet ver- in, * Yazımızın başında nakletti- » WU Canavarı vakası cereyan Zaman, henüz on dört yaşla- Şamilin büyük savaşlarına sahne olan Kubaçi'de “Kuyumcular mahallesi rında bulunan (Şamil) in vaziyeti, bu merkezde idi. amil, tam mânasile, Gazi Mollanın disiplinine gir mişti. Birçok defalar: — Ne öğrendimse, ne biliyor - Sam; herkesten fazla, Gazi Molla- ya borçluyum, © Demesine bakılırsa, Şamilin ha- © kiki hocası ve mürebbisi, onun bu çocukluk arkadaşı idi. Gazi Molla, otuz üç yaşına ka - dar, Dağistanın en namlı ülemâsın dan ne mümkünse öğrenmişti. Ve öğrendiklerini de kâmilen Şamile öğretmişti. Bu itibar ile bu iki ar- kadaşın dostlukları gibi, fikir ve içtihatları da, ayni noktada birleş- mişti, Gazi Molla da tipkı Şamil gibi cesur, ve kahramanca hislerin mef tunu idi. Eğer öyle olmasaydı, Şa- mil gibi sevdiği bir varlığı, o kor- kunç su canavarı ile mücadeleye göndermezdi. O tarihte; küçük Şamilin cevheri ni, başlıca İki kişi keşfetmişti. Bu- nun biri, onun ruhunun bütün in- celiklerini anlamış olan, (Gazi Mol- la), diğeri de, hem Gaziyi, hem de Şamili yetiştiren Betliha köy mek tebinin hocası, (Şeyh Cemalettin) idi. Bu derin görüşlü adamda, Şa- mile karşı o derece büyük bir mef tuniyet husule gelmişti ki; nihayet ona kızını vererek kendisine damat etmişti. uraya yazdığımız yazılar, Kafkas kahramanı (Şamil) xe onu yetiştirenleri tanıtan bir başlangıçtan ibaretti. Artık, bu bü yük kahramanın menkibelerine geçmek icap eder. Fakat bunda, acele etmemek lâ- amdır. Çünkü, Şamilin menkıbe- lerindeki çhemmiyet ve azameti an lamak için evvelâ muhiti tanımak şarttır. Biz; ne bir Kafkas tarihi ve ne de bir Kafkas coğrafyası yazmadı. ğımız için uzun sözlerle muhterem karilerimizi yormaktan tamamile içlinap edeceğiz. Yalnız, mevzüu muzu alâkadar eden meseleler ve hâdiseler üzerine, temas edip geç- mekle iktifa eyliyeceğiz. aradeniz ile, Hazer denizi ara- sında sıkışmış olan bu dağlar ülkesi; tarihin malüm olan ilk dev rindenberi, kanlı mücadelelere sah ne olmuştur. Mısırlılar, Midyeli - Jer. Elenler, Romalılar, İran- kılar, Araplar, (Tatarlar; coşkun birer deniz dalgası gibi yuvarlana “ yuvarlana Kaf dağlarının etekleri ne kadar gelip çarpmışlar,. Fakat hiçbiri; ne o yalçın kayalarda, ve ne de o yalçın kayalar üzerinde yük selen vahşi yayla ve ormanlarda barınamamışlardı... Yalnız; şark - tan gelen büyük Türk göçlerinde, Türk ulusuna mensup bazı unsur- Jar, ve bilhassa Avarlar; Karadeni- zin üst sahillerine ve (Tuna) kıyıla rına doğru akıp giderlerken bura- da oldukça mühim miktarda bir döküntü bırakmışlardır. Bu Avar bakiyesi, bu çetin dağ lar arasında yerleşmişlerdir. Baş - larına, (Usmei-Avar) isminde bir Avar prensini geçirmişlerdir. Yu - karıda arzettiğimiz muhtelif mil - letlerin buralarda bıraktıkları dö- küntülerle uzun ve sürekli harple- re girişmişler, ve bunları kâmilen mağlüp ederek hâkimiyeti tama - mile ele geçirmişlerdir. Ve ayni zamanda, mağ'üp milletlerle de ih tilâta girişerek muhtelif kabileler vücude getirmişlerdir. Fakat, (A- var) kökünü, hiçbir zaman kaybet- memişlerdir. (Avar lisanı) esas olmak üzere (Hunzah lehçesi) yapılmıştır. Fe, kat bu da, birtakım küçük lehçe- Jere ayrılmış; âdeta her kabile, ken dine göre bir lisan yaratmıştır. Hazer denizinin garp sahillerin- den başlıyarak, Kafkas dağları- nın yarısından fazlasını işgal eden Avarlar, - ileride arzedeceğimiz se- beplerle - (İslâm) dinini kolayca kabul etmişler.. Ve kabul ettikten sonra da, Arap lisanını (okuma, yazma lisanı) yaptıkları gibi, eski Türk âdet ve an'anelerini de, İslâ- miyetin en iyi usul ve erkânile mez ceylemişlerdir. (Devamı var) YEMEK Samsundan, M. Erden İmzaslle ge- len bir mektup burada derin bir bah- sin açılmasını istiyor. Bu sayın okuyu- cumuz geçenlerde yazdığım, lüzümun- dan fazla veya ar yemek öğütlerinden hakkile istifade etmek için, başka baş- ka yemeklerimizde türlü gıda maddelerinden hangi misbetlerde bu - lunduğunun da bilinmesine lüzum gös- teriyor. Bonra da bir Insanın genç, orta veya geçkin yaşta olduğuna göre, ada. lelerile veya kafasile çalıştığına göre, uzuvlarından birinde bir hastalığa tu- tulduğuna göre me yemesi lâzım gele- ceğinin bildirilmesini de Miva ediyor. Yani sağlıkta ve hastalıkta tekmil ye- mek bahsi... Vakıd, şimdiye kadar burada yemek bahsi üzerine yazılarımda o yemeklerin kimyaca terkiplerini, verecekleri kalo- rileri mümkün olduğu kadar ax söyle miştim. Okuyucularımın bu bilgileri ço- cuklukta okudukları kitaplarında gör“ düklerini düşünerek bilinen şeyleri tek« rar etmek istemiyordum. Böyle düşünmenin yanlış olduğunu bu mektup bana anlattı. İnsanın en iyi ha-» tırladığı geyler çocuklukta öğrendikler rl olmakla beraber, yıllar geçtikçe bün- lar da unutulabilir. O bilgileri vakit va- kit İszelemek lüzumsvz olmaz. Sonra, daha mühim bir nokta: Yemek bahsl durmadan genişliyor. Eeki bilgis lere yenileri katıldıkça İyi beslenmek i gin kaideler de değişiyer, Meselâ, yakın vakte gelinciye kadar, yediğimiz yemeklerde ne kadar azot, yağ ve şeker verecek madde bulunduğunu, bunlardan her birinin me kadar Kalori ZİRAAT; Kongre Için Hazırlanan Teklif Raporu Ziraat kongresi için hazırlanan bir rapora göre, yurdumuzun senelik tiftik hasılatı 65 - 70 bin balya tut- maktadır. Her balya 85 - 90 kilodur. Tiftik yetiştiren merkezler sırasile Ankara, Eskişehir, Kastamonu, Kon- ya, Bolu, Amasya, Sıvas, Mardin, Kayseri, Diyarbekirdir. 937 senesinden 938 mahsulüne ka- dar vasati fiyatlarda oğlak tiftiği ki- losu 190 - 135 kuruştur, Eskişehir, Karahisar, Kütahya malları 123 - 125, Ankara, Beypazarı, Polatlı 120 - 122, Bolu, Gerede ve Çerkeş 115 117, Kastamonu, Safranbolu 130, Kır- şehir, Konya, Kayseri 115 - 117, Kon- ya vilâyetinin renkli çengelli malla- ları 130, deri tiftik 80, kaba mal 75 - 80, dabakhane kireçli malları 65 - 70 kuruştan satışları yapılmıştır. Şarap Satışının Serbest Olması İsteniyor İzmir (TAN) — Ankarada topla- naçak ziraat kongresine gönderil- mek üzere Ticaret odasınca hazırlar nan raporda bilhassa şarapçılığa e- bemmiyet verilmektedir. “Temenni edilen tedbirlerin başlıcaları şunlar- Ge Eğede şarapçılık esaslı bir mev- zu olarak ele alınmalı, daimi bir bağ- cılıkla ve şarapçılık enstitüsü kurul- malıdır. Mühim bağ mıntakaların- dan, bu enstitüye bağlı istasyonlar tesiş edilmeli ve Ttalyada yapıldığı gibi üzümlerin iyi yemeklik ve şa- raplık çeşitlerinin vasıfları tesbit e- dilmelidir. Kükürt ve göz taşından tasarruf- la maliyet fiyatını indirmek için hastalıklara 47 çok mukavim üzüm cinsleri seçilmelidir. Şaraplık üzüm yetiştirecek mın- takalar ayrılmalıdır. Amerika çü buklarile yeniden tesis olunacak bağ» lardan en aşağı beş sene vergi alın- mamahdır. Şarap inhisar resmi kaldırılmalı, nümune Şarapihaneler açılmalı, şa- rap satışı üzerine mevzu kayıtlar kaldırılmalıdır. * Iktisat Vekâleti, 1935 ve 1936 senelerinde zeytin mahsulünün azlı- ğından dolayı çalışamamış veya ez çalışmış olan fabrikaların sınıfları- pın tenzil veya ruhsatnamelerin iptal BAHSİ hisil edeceğini bilmekle bir insanın tam, ilme uygun olarak beslenebileceği sanı lurdı. Yemek bahsinde hâkim olan sa- dece Kalori sayılırdı. İnsana lürumlu 9- lan kalorilerin etten veya sebzeden gel. mesine bile ehemmiyet verilmezdi. Et lokmasının yerine zeytin tanesinin ayni Işi görebileceğine inanılırdı. Yemeklerin kimyaca terkipleri ve her birinin vereceği kalori yine temeldir. Pa kat lüzumlu olan kalorilerin herhangi türlü yemekten gelmesi ehemmiyetsiz olmadığı gibi, bir insana idim kalori miktarı hakkında fikirler bile imdi mü. © nakaya edilmektedir. Halbuki, Insanın yaşaması İçin yalnız kalori yetişmediği şimdi iyice biliniyer, Vitaminlerin hayata lüzumunu kes biliyor. Yemeklerde mi Hunmasına İhtiyaç dar değiise de, o yatta ne işe yaradıklarını burgda yaz» dığım İçin, belki hatırınızdadır. Daha yeni olarak, radiyasyon ve elek- #rik tetkikleri ilerledikçe yediğimiz ye- meklerde onlardan da bulunması lüzu- mu meydana Şikiyor... Samsundaki çkuyucumuzu haklı bu- Mayorum. Onun lüşünen daha başka lunan gerektir. Ye- mek bahsinde caki bilgileri hatırlatmı- ya, yenilerini jim. Fakat, bunları yazarken içinizi sık mamiya çalışmak da vazifem olacaktır. Biteviye yemekten bahsetmek en kuv- Vetli iştahı bile keser, Zaten, yemek yaşamak İçin olsa da Nüve etmiye galışaca» yaşamak sadece yemek Işin değildir. BU- yük Bâdi'nin sözü sağlık öğütlerinde de unutulamaz. i GÜNLÜK PIYASA Balıkesir paruklarından 4290 ki- loluk bir parti kilosu $$ kuruştan, ti£ fik mal cinsi kilosu 127 den, Ban- &rma yapağılarından 9280 kiloluk bir parti 64 kuruştan satılmıştır. * Geliboluda vapur tetlimi olarak $ yüz bir kiloluk bir parti arpa kilosu 3,36 kuruştan ve Fethiye #malların- dan 19 bin kiloluk bir parti susam kilosu 16,20 kuruştan verilmiştir. o $ * İstanbul vapur teslimi şarlile Ge- Ubolu kuş yemlerinden otuz üç bin kilo çift çuvalk olarak kilosu 7,13 kuruştan ihracat İçin satılmıştır. DIŞ TİCARET: Mısıra, Ziraat Mahsülleri . - Gönderemiyoruz Mısır hükümeti, hariçten ithal o- İumacak nebat mahsullerinin üzerin- de hastalık böcek ve yumurtalarının bulunabileceği ihtimalini düşünerek birçok nebatların meyva, tohum, 80- İğan, kök ve yapraklarının ve taze fi- danların Mısıra ihtimalini meneden bir kararname çıkarmıştır. Bu karar- name hükümlerine göre, yurdumuz- dan Mısıra ziraat mahsullerimizden hiçbir maddenin ithaline imkân kal- mamaktadır. Mısır Ziraat Nezaretinin tesbit ettiği fasıllara giren nebatların 58- yısı çoktur. Bunlar arasında Mısırın memleketimizden itbal etmekte oldu- ğu cinsler arasında yaş ve kuru meyvalarla yaprak tütün vardır. It hali yasak edilen nebatların fasile- leri şunlardır. Armut, elma, erik, bâ- demler, kaysi, şeftali, kiraz, vişne, Malta eriği, ağaç çileği, çilek, üzüm. cinsleri, fındıklar, cevizler, keste- ne, limon, portakal, mandalina, tu- runç, ağaç kavunu, graptrüi, kene vir, sebzelerden patlıcan, domates, biber, patates, bakla, bezelye, nohut, mercimek, fasulya, miyankökü, de mirhindi, ıhlamur çiçeği, söğüt, ka- vak ve çam cinslerinin bütün çeşit- lerinin nebatları veya parçaları bu yasağa girmektedir. 4 Her ne şekilde olursa olsun hariçten ithal edilmek istenilecek taktir aletlerinin kazan ve inbikleri- nin İnbisar idaresinden müsaadesi alınmadıkça ithaline müsaade edil- miyecektir. A4 Samsunda vapura teslim şar- tile beş yüz bin kiloluk büyük bir parti sert buğday ihracat için satıl- mıştır. Satılan buğdayın kalitesi yüz- de 3 - 4 çavdarlıdır. Bu buğdayların kilosu 5,22 kuruştan verilmiştir. BORSA 10—3—1088 İ PARALAR | Alış Satış Frank M— | Dolar 14,— 1a— İ Liret 0— 14— | Belsin Fe d0— si— Drâhmi 8— #—| İsviçre Pr B70— 080 Lava 2—- 2 Florin 65 TO Eron Çek Me— Bi Silin Avusturya o 21— 23— Mark 2— — Zioti m— m2— Pengo n— 15 Ley n— M— Dinar 40— 52 30 z IHRACAT: | Martın Ilk | Haftası Içinde İhracatımız Martın ikinci haftası içinde İstan- bul gümrüğünden ihraç edilmiş olan $ Türk mallarının yekün kıymeti 821,972 lira tutmuştur. Bu miktarın 415,634 lirası İtalyaya gönderilen kitre, koza, yumurta, yapak, yün. tiftik, keçi, oğlak ve koyun derileri, kıl, balıkyağı, razmol, kemik, çavdar ve k kırpıntılarıdır. 61,418 liralı- ) Almanyaya gönderilen portakal, iacı çekirdek, yaprak tütün, ham ke- ten, dışbudak kütüğü, ceviz kütü, koyun derisi, yaş barsak, sığla yağ İkaymetidir. Elli bin liralık mal Ingil tereye gönderilmiştir. o Bunlarda razmol ve kıldır. Fransâya gönderi İlenler elli bin lira kıymetinde nohut, ipek kozası, bam afyon, tütün, pa- çavra ve kitaptır. Romanyaya 28 bin Urahık çiroz, iç badem, zeytin, bal mumu, susam gibi maddeler gönde- rilmiştir. Amerika yalnız bir miktar barsak ve av derilerinden 14,448 )i- ralık tavşan, 27986 liralık porsuk de- risi ile 1174 liralık barsak almıştır. Mısıra 14,267 liralık yaprak tütün ile 308 liralık bağ bıçağı ve 180 lira- lık kestane çubuğu ihraç olunmuş- tur. Avusturyaya 140,572 Vira kıyme- tinde yaprak tütün yollanmıştır. Di- ğer memleketlere gönderilen malla- rımizin tutarı da 57,881 liradır. A Bazı ecnebi memleketlerden yurdumuzun sert buğdaylarından sâ- tın alınmak üzere tüccarları müracaat edilmiştir. Bu seneki buğdaylardan ihraç edilecek miktar. da malımız mevcut olduğundan bus günlerde İyi satışlar alacağı ümit e diliyor, BORSALARDA Frank Üzerinde Yeni Temevvüçler Frank üzerindeki temevvüçler devam ediyor. Londra borsası açılış olarak bir sterlin. karşılığın 162.31 bildirmiştir. Bu miktar 161,18 fran- ga kadar inmiştir. Kapanış fiyatı gel memiştir. Bir sterlin 4,0593 dolar. İdir. Paris borsasında ünitürk 363 franklan muamele görmüştür. Borsa- mızda ünitürk 19,20 liradır. Gayri- mübadil bonosu 22,5 lira ise de alıcı yoktur. Diğer milli tahvillerde deği- şiklik olmamıştır. Borsanın Nakli İşi Borsanın Ankaraya mari hazır lıkları bitmiş gibidir. Bir kısım esya Ankaraya gönderilmiştir. Borsa sa- Tonunun eşya ve malzemesi de hazır- lanmış, amballğına başlanmıştır. Bor- sanın ilân tabelâsı da sökülerek An- karaya gönderilmiştir. Bütün bu ha- Tırlıklar ayın yirmi ikisine kadar ta- mamlanacaktır, Martın 31 inci günü- ne kadar borsanın şehrimizden alâ- kasını kesmemek için bir iki memur burada kalacaktır. Hayvan Borsasında Fiyatlar Hayvan borsasına satılmak üzere getirilen 344 beyaz karaman, 139İ kızıl karaman, 516 dağlıç, İl kıvır- cik, 9İ karâyaka, 2122 süt kuzusu. ile büyük baş hayvanlardan 32 öküz, 24 inek 2 dana, iki boğa, 9 manda ve iki malak satılmış ve Mezbahaya gönderilmiştir. Diri olarak satılan bu hayvanların fiyatlarında yüksek- lik olmamıştır. Bankanın Buğday Satışları Ziraat Bankası 150 bin kilo yu- muşak buğday satmıştır. Yumuşak- ların kilosu 528 kuruştan verilmiş. tir. Tüccara ait 45 bin kilo arpa ki- losu 4,03 - 4.02 kuruştan, beyaz m- sırlar 4,145 kuruştan ve çuvallı Bandırma ile Karabiğa sarı mısırla- rından 25 bin kilo 4,38 - 4,30 kuruş- tan satılmıştır. ne YURTTAŞ: — Yurdunun eşsiz ve güzel meyvalarından bol bol ye ki hem köylünün yüzü gülsün, hem sen kuvvetli ve sağ: lam ol. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu