<a . —— 20-3-938 In MN Gündelik Gazete ia TAN'ın hedefi: Maberde, fikirde, her- Meyde temiz, dürüst samimi olmak, kariin gazetesi oolmıya çalışmaktır. skn ABONE BEDE e ti Türkiye 1400 Kr, 1 Sene 750 » G Ay ei 400 » SAy s0 » 150 » Ay 3 » Milletlerarası posta ittibadma dahil ol. Buyan memleketler için 30, 16, 9, 8.5 lira dir, Abone bedeli peşindir: Adres değiş Yirmek 25 kuruştur, Cevap için mektup lara 10 kuruşluk pal ivesi lâzımdır. e —x—— — GUNUN MESELELERİ | Kaçmak İstiyorum IYazan: M. ZEKERİYA) Bir Avrupa gazetesi, bugün Avru- © Dada yaşıyanların ruhi hâletini bu *ümle ile ifade ediyor. Diyor ki; “Son günlerde nereye gitsem, ki- Minle konuşsam hep ayni şikâyeti yorum: — Şu Avrupadan kaçıp, dünyanın Sakin bir köşesine sığınabilsem! . — Bütün dileğim, şuradan bir va- Dura binmek ve bir daha dönmemek wzaklara gitmek. — Bankada azacık param olsa, ilk Yapacağım iş Avrupadan kaçmaktır. © “Bu sözleri söyliyen. Avrupadan Befretini bu şekilde izhar edenler si- birli ihtiyar kimseler değildir. Fa- buhranlardan, harp tehlikesin. bıkan namuslu basit vatandaşlar- Bugün Avrupada yaşamak mtite- Mmadiyen yıldırımlı bir havada açık ta durmak gibidir. Top sesleri, sakin inmenize mânidir. Gökte müte- madiyen yıldırımlar dolaşıyor. Ne ğunu anlamıya vakit bulmadan z üstünde bir tarraka İşitiyor Ve etrafınızdaki hudutların yanıp si- liğini görüyorsunuz, Biraz sulh, biraz süküm.. İşte bu- Künkü Avrupanın en ziyade aradığı Ye muhtaç olduğu şey budur. im satırları okurken Türkiyeyi dü- ei Fig e ale iğ dde Heli m e rı eğ li parçası addedilen Türkiye, bu- Sün bütün bu bubranlardan, bütün| tehlikelerden uzak, sulh ve sükün | b ir. Bütün dünya, harp hazır- Ağı ile meşgulken, biz memleketi İ- Mar için çırpınıyoruz. / Bir Avrupalının hasret çektiği bu Ye sükünu, bize rejimin sulhçü 'Yaseti temin etmiştir, Kimsenin top- Tağında gözümüz yok. Milli hudutla- iz içinde korkusuz ve endişesiz Yaşamak yegâne gayemizdir. Bütün Komsularımızla dostluk misakları uk- izdir, Ne mutlu Türkiyede yaşıyana ve mutlu Türküm diyene! ein sonra, o Avrupayı ehdlit eden büyük tehlike ne Çekos- rn ne de Litvanya meseleleri. Bunlar da ergeç Avrupanın uy- Nunu kaçıracak, ortalığı harp kor- ile dolduracaktır. Yakat, bugünün tehlikesi Da > ordularının İspanya cüm- #tçilerini ikiye ayırmak üzere | Unması, İspanya harbinin son saf- ima yaklaşmakta olduğu kanaati- ır. İspanyanın Franco nin eline, dolayısile”faşistle- geçmesi Fransayı endişeye iştür, Çünkü, Fransanın Af- şimalindeki müstemlekeleri ile » kaybetmesi tehlikesi vardır. insa her tarafından faşist devlet- a ile sarılmıştır. Akdenizdeki Fran lm kapanması, Fransa için panamıyacak bir tehlikedir. ie bu tehlikeyi gördüğü için der Pirene hududuna asker sevket- Ür. İngiltereyi de harekete geti- Ni tedbir almıya teşebbüs 'ransanın İspanyaya asker — mevzuubahis değildir. ye İspanyada bir faşist rejiminin Vyiş yasına müsmade etmesi de pek Pİ eörünmemektedir. bele Fransa, Berlin - Roma le Çekoslovakyadan evvel İs. | i e karşılaşma mecburiyetinde ln sebeple Avrupada karışıklık i « ihtimali olan en büyük teh- N İpanya meselesidir, TAN İspanyada, zaman zaman şiddetini artıran dâhili harp, son günlerde Frankistlerin lehine bir değişiklik gösteriyor. Harbin bu şekilde inkişafı karşısında hükümetçiler ne yapacaklardır ? Aşağıdaki satırlarda, son Frankist #aarruzlarının doğurabileceği neticeleri ve en son harp ii askeri bakımdan tam bir hulâsasını bulacaksınız. lilerin sonileri krekeli ne gibi neticeler doğurabilir? * spanyada, muharebe va- I ziyeti, Frankistler le- hine büyük bir değişiklik gös- termektedir, Bu, geçen ayın 22 sindenberi Teruel şehir ha- rabesinin, oFrankistler tara- rafından, geri alınmış bulun- masından değil, General Fran- co'nun, kaybettiği bir şehri zaptetmek, prestiji düzeltmek için, üç aydanberi yaptığı çok kanlı muharebeleri nihayet bi- tirdikten sonra, sade stratejik bir harekete geçmiş olmasın- dandır. Kati bir netice çıkarması muh- temel görünen bu hareket. onun 9 Mart sabahı, Saragosa ile AL fambra (Tetuelin 23 km. kadar do ğu şimalinde) arasından yaptığı büyük yarma taarruzudur, Alınan eksik ve dağınık malü » mattan çıkarabildiğimize göre, General Franco, bu yarma için, 'Tervel geri alındıktan sonra, Ge - neral Yaguc kumandasında, Fas Korundan (kolordusundan) yaban- cı Lejyon (alay) larından, Ga- Tice, karabinacı ve birinci Navara 'Tümen fırkalarından, mavi ve kara ok adındaki teşkilâttan ve kuyvet- li bir Alman hava filosundan mü- rekkep bir orduyu, Saragosarın ba tı cihetlerinde ve Teruel harekâtı- na İştirak eden General Aranda Korunu Alfambranın batı şimalin- de, Gamanas YARİM GİKSARKİR, oğla. dk eli gu ik 9 mart 1938 resin o kadar ça buk ve gizli yapmış ki hükümet orduları başkumandanlığı, muka - bil hiç bir tedbire vaktinde teves- süle imkân bulamıyacak kadar ga fil basılmıştı. ine, pek eksik haberlerden anlaşıldığına göre, General Yague ordusu, Ebre nehri ile Mon- Beşte Gelenin iy Evde bir hazırlık görüyardum. Salonu pencereleri açıp havalan- oltuklarda bir perişanlık oi» kkat adiyorlardı. in mü ortalık süşürüyorsu. — Kim bu? Bu kadar itibar ettiğiniz? — Vallahi biz de bilmiyoruz. Yalnız bu smbah biz evde yokke: bir madam imiş, Almanya, müğe — İsmin! öğrenemediniz mi? — Hayır, Belki söylemiş ama hizmet. gi antıyamamıştır. — & kim olabilir? — Vallahi, Almanyadan gelecek ma- dam deyince aklıma falan fabrika mü- dürünün karısı geldi, Biz Almanyada I- kan ahbaplık etmiştik. İstanbula gelirse- niz bize buyurun, demiştim. Muhakkak 0, olmalı, — Kendi mi telefon etmiş? — Hayır, kendisi türkçe bilmez. Her halde otelden falan telefon ettirmiş el- malı. Biz orada İken çek ahbaplık et miştik te, Şimdi kadına itibar edelim, diyoruz. — Adi net — Allah möstahakkını versin! Aş da bir türlü hatırlıyamıyorum. Hal sam otellere soraşağım, — Zararı yek, bir kere bir Alman mi var mı diye otellere sormalı, Beşte gelene ne verilir? Çay. Çay da yalnız verlimez yal Sandviç Neli? Dilli, havyarh (Almanlar hari yara). Apgüvezli. Biraz da pas- Pasta da olmaz. Bir gate al- ister. Yahut portakal şerbeti yaparız. Yazan: GENERAL H. EMİR İspanyadaki son harp vaziyetini gösterir kroki taiban'ın doğusu arasından, başlı- ca üç kol ile, cepheyi yarmış ve en kuvvetli olduğu anlaşılan orta kol, yarma muharebelerinin 2 inci gü- nü, yani 10 mart akşamı, cephenin 30 km. gerisinde, mühim yolların kavuştuğu Belehit'e, sol kol Ebre nehri boyunda, bir düşman kuv- veti tarafindan müdafaa edilen Fuentes de Ebre'de Fuentes ya- kaslaruğa ve.sağ kol .Monevaya General Aranda korunun he- defi, Montalban olduğu anlaşıl - yorsa da, hükümetçilerin kuvvetli oldukları bu mıntakanın sarp dağ- larını nispeten daha ağır sökebil- mektedir, 'Taarruzun 3 üncü günü yani 11 Martta Yague'nin sol kolu, ancak Belehite cihetinden yapılan bir yardım ile Fuentes de Ebre'yi ala- bilmiş, orta kol Belehit'in 5 km. do- Kusuna kadar ilerlemiş, siyah okla rın teşkil ettiği sağ kol Montal- ban'ın şimal doğusundaki sırtlara gelebilmiş ve G. Aranda kıtaları bu kasabanın 7 km. kadar cenup batısındaki hâkim tepeleri tutmuş- tur, Bundan sonra hükümetçi kıtala- rin mukavemetini çok azalmış gö- ük. 12 sümilin Ebre kenarındaki 'Eskutran ile bunun cenub batısın- da bulunan Hijar ve sağda Montal ban; 13 martta, Akdenizden 80 km. uzak, Caspe İle Alconiz kolay- lıkla düştüler. 'rankist tümenlerinin Akde- nize doğru ilerlemesini dur durmak için, hükümetçiler, çabuk davranarak, bu son iki şehirle de rn Yazan: | BURHAN FELEK MM İsterse içer. Almanlar Içki içerler mi? Aman, şimdi bir de içki düşünemem, ç imi Bugün beşte bize gelir yıp amma, Almanyadan bir dostum ge- ilyor da, Türk sösyetesini lik görecek, — Aman, onu, yarına bırakırsın. Hem kunduracılar yalancıdır. İnanma, ha- zırlamamıştır. Sen gel, Gecikme sakın! Mors canımı Ötekini — Aysel sen bugün bop musun? Hahi dam ahbabım gelecek. K: dolduralım. Hay Allah razı olsun. Ta- mam görümceni de getirirsin. Üçündüsüne, dördüncüsüne, beşincisi ne, böylece beg altı da kadın ahbap ça- ikiden Hlburen çay masasının ter tibi, Mangi takımları koyafım? Renkil olmaz. Burası Kir mı? İğlemelileri ko- e Dört buçukta davetli figüran bayan- lar da gelir. Görüşüyorlar: — Ayol, kim bu madam? — Vallahi ismini bilmiyorum. Bir fab rika müdürünün Karısıdır. — Neve görüşeceğiz? — Çatra patra almanca. — Aman ne olacak kardeş. Görüşün te masal anlatacak değiliz ya? Hoş bep, Basılsin, iyi misin? İçte o kadar, Saat )- lerledikçe, kadınlarda merak artiyor: — Şık bir zan kapı çalınır: — Hahi Odur. Açarlar. Pesta müvezzli.. ısını versin. bet. Bir daha kapı | Ona da sinirle. ie şıkları var ki. Tam bu sirada zer yeri pek yek. İçeri girip kapıyı ya. vatça kapadıktan sonra — Dekter Zartaryan bunda oturur? Diye sormaz mıt Hazırunda bir kahkaha. Kadıncağıza Yanlış geldiği anlatılıyor ve yol göstari- Ayer, Bant beş gelen giden yok. Beşi çey- rek geçiyor. Yine gelen giden yek. — Ayol! Hani bu Almanlar, saat şaş- maz derler ya? — Kardeş, ne bileyim ben. Telefonda kıza öyle söylemiş. Uzatmıyalım. Saat altıya yirmi iki ka. la Kapı kuvvetle çalınıyor. Memem ss. yirtip aşıyorlar. Bir adam, Koltuğunda bir ufak portakal sandığı ile içeri giriyor. — Bay falanın evi bura mı? — Evet! — Zabahun (sabahleyin) tilifan et - #ilerdi yat İşte o, benimi — Ne diye telefon ettiler? — Alanyadan bir adam gelecek de- diler, Gelen adam benim.Bu sandığı da si 76 falanca gönderdi. Bana bir kâğıt ve. ein sandığı aldık, diyel Adam sandığı yere indirirken, evde» kilerde bir kahkaha, Almanyadan bir madam gelecek — Alanyadan bir adam | niz arasında umumiyetle cenuptan şimale akan derelerden ve arala - rındaki, müdafsaya elverişli, bir- çok yüksek dağ geçit ve sırtların- dan istifade edemezlerse, Fran- kist kıtaların yakında Akdenize in- diklerini ve cümhuriyet İspanyası topraklarının ve âskeri kuvvetleri- nin ikiye bölündüğünü göreceğiz. General Franco kıtaların üç gündenberi Alcaniz - Csspe hat - tını geçmemiş olmalarını, büsbü - tün, bükümetçilerin şimdi bahset- tiğimiz melhuz, bir mukavemeti- ne atfedersek acele etmiş oluruz. Gerçi Belchite mıntakasında geri giden cümhuriyet o kuvvetlerinin geriden gelen diğer yardımcı kuv- vetlerle beraber Alcaniz - Caspe ö- nünde bir mukavemet hattı teşkil etmeleri pek tabiidir; fakat, fszla- ca ilerlemiş olan, Yague ordusunun sol ve orta kollarının Guandalop deresinin gerisinde duraklamala - Tının asıl sebebi, 60 km. açıkta çe- tin bir arazide muharebe ile ilerle mek mecburiyetinde kaldıkları an laşılan sağdaki kuvvetlerin de yü- “ümesini beklemek olsa gerektir. undan başka martın 9 un - dan 13 ne kadar 75 km.lik bir mesafeyi. hısım bir Ohalkfle meskün bir memleketin içinde, az veya çok düşman kuvvetleri ile de muharebe ederek, almış olan bir ordunun geriden getirilecek bir- çok ihtiyaçları (bilhassa cephane ve benzin), yeniden tanzime ve iş- lemiye muhtaç bir menzil battı var dır, Gerçi, Ebre boyunca inen bir demir yol ve bundan Catalayud'a, Daraca'ya ve Montalban'a giden üç yap hattın bulunması Frankist. ler için büyük bir faydadır. Fa - kat, Ebre demiryolunun, nehrin doğusundan topçu ateşi altında ol- madiğı veya geri giden hükümet- çi kıtalar tarafından tabrip edil - ler malüm değildir. Yi bütün bunlar durakla- mıya birer sebep olabilir- ler, ancak sebepleri ne olursa ol - sun bu tavakkut pek muvakkat ol mak icap eder; çünkü, kaybedile- cek her günü hükümetçilerin, sağ- dan ve soldan ve uzak yerlerdeki ihtiyatlardan o Aragone kuvvetler getirerek yeni bir müdafaa sistemi hazırlamak ve yahut bir mukabili taarruz tertip etmek hususunda iyi ce kullanacaklarını, ve harpte, bir defa kaybolan fırsatın bir dahâ güç ele geçireceğini bilirler, Vaziyet herhalde hükümetçiler aleyhinedir. Fakat, oCümhuriyet İspanyası ikiye ayrılsa da, bir ordu mevcut ve vazifesinde mukdim oldukça harp kati bir neticeye var miş sayılmaz. Kati zafer ancak düş man ordularının imhası ile müm- kündür. Meğer ki, hasım muhare- beden vâzgeçsin, yani teslim ol Sun. u sebeple Franconun, bu yarma taarruzunun hedefi sadece liğe ve Valansiyada Ak deniz kıyılarına inmek değildir, bu hareketin asıl mânası ve asıl hede- fi, ancak, sonradan bütün kuvveti» le ve ağlebi ihtimal sola dönerek, Aragondaki hükümetçi ordu üzeri- ne kati bir taarruz hareketi yap - makla tezahür edecektir. Ayni 24- manda İspanyadaki harbin, iki ta- rafta yabancıların da olmasına rağ men, nihayet İspanyollar arasında bir iç ve bir ihtilâl kavgası oldu- ğunu ve bir buçuk senedir, kar. değ harbinden yorulmuş ve bıkmış bir halkın fikir, hissiyat ve sinirle ri üzerinde, bunca can Ve mal fedakârlıkları opahasma alınan Teruelin ziya, cephenin yarılması memleketin ve ordusunun ikiye bö İunmesi gibi mühim bozgun haber lerinin son haftalarda biribiri üze- tine gelmesinin, yapabileceği çok derin, menfi ve dağıtıcı tesirleri de besaba katılırsa vaziyetin hükd İZ Sulara Dalan Gözle! Yazan: SABİHA ZEKERİYA Halit Fahri Ozansoy bu isimle bir şiir kitabı neşretti. Şiirin beynel- milel dünyada can çekiştiği bir de- virde, “Sulara dalan gözler, şairinin çıkardığı eseri merakla gözden geçir- 'dim. Acaba şiir bizde ne âlemde? Şairin gözleri bir rüya denizine dal mış, ayın izlerini seyretmiş, yirmi yaşında sevgilisinin dizlerinde seyret- #ği bu suları ayni şekilde görmeme- si, yani ihtiyarlamıya başladığının te- essürü var içinde © İhtiyarlık, biraz da olgunluk de - mektir. Bundan sonraki şiirlerde bu olgunluğun izlerini aradım. Meğer Halit Fahri hâlâ gençmiş. bütün mev- zular: “Deniz ve kalbim”, “Gönül buzlu bir camdı,,. “Ellerim saçlarin- de”, “Bir kadın uyuma da”, “Dizlerin de,, , “Beyaz gece, , “O kadın,, , “Şi- İadaki kadın,, » “Yaz,, gibi hülyalı ge- celerde kanat çırpan, göklerde uçan, semavi sularda yıkanan, pembe ve mavi hayallere sit mevzular... Kadın, tablat, hülya, rüya... Edebiyat, cemiyetleri, insanları ve tabiati aksettiren bir aynadır, derler, Bir devrin edebiyatını okuduğumuz zaman, o devrin insanlarını, tiplerini, hayatımı, içtimai yaşayış şekillerini, düşünüşlerini görürsünüz. Şiir de ayni şekilde devrine göre ya büyük harpleri, ya cemiyetin mü- cadelelerini, hayatın içindeki vükınla- rı, hâdiseleri aksettirir. Bunun içinde tabiat te, aşk ta, güzellik te, vardır. Fakat şiir ve edebiyat sadece tabiat ve aşk demek değildir. © “Sulara dalan gözler, şiir meemu- asını okuduğunuz zaman, sanki şair insanlığın üstnüde, hayat ve cemiye- tin üstünde bir mahlük imiş, Türk cemiyetinde yürüyen bir inkılâp, de- Eişen bir hayat, değişen düşünceler ve insanlar yokmuş gibi, sadece ken- dini, kendi ile tabiat arasındaki mü- nasebetleri, kendi aşkım, kendi duy» gularını terennüm eder görürsünüz. Şkispiri okuduğumuz zaman © zaman ki İngiliz cemiyetini, Tolstoy'u okudu. umuz zaman Çarlık Rusyasını, Hü- goyu okuduğumuz zaman 6 zamanki | Fransız cemiyetini, duygularını ve dü şüncelerini anlarız. Sulara dalan göz- leri okuduğumuz zaman sadece Halit Fahriyi anlıyoruz, suya bakınca ne duyarmış, nesil severmiş, bü kalaba « İlik cemiyetin içinden ayrılıp nasıl pembe rüyalar görürmüş... Bana ne?... Şiir ölüyormuş, nasıl ölmesin ki, ondan evvel şair ölmüş. metçiler için hiç te ümit verici ol. madığı görülür, ümhuriyet ordasu, son za 2 manlarda dışardan epey yal dım görerek teşkilâtlandırılmış ve talimi, silâh ve teçhizatı oldukça tamam birçok muntazam tümen (fırkajlar sahibi olmuştu. Fakat, Cümhuriyetçiler eğer dışardan bir yardım gördüyse Frankistler iki görmüşlerdi. Bunların arkasindaki iki Emperyalist devlet, İspanya işi ni, ne pahasına olursa olsun, biran evvel Francocuların nihal bir zafe- rile bitirmiye azmetmiş görünü - yorlar ve bunun için; Franco'ya pa ra, uçak, tank, her nevi top ve si- lâh, bol cephane, teknik personel, gönüllü asker ve hattâ türlü türlü adlarla müşekkel Faşist ve Milis kıtalar veriyorlar. Cümhuriyet ordusu, iyi bir teş- kilâtın. talim ve terbiyenin ve kâ fi derecelerde teknik vasıtalara ma lik olmanın faydalarını, geçen sene 15 birincikânun ayında 3 kolordu ile Tervel çıkıntısına şimal, cenup ve cenubu garbiden yaptığı Se fakıyetli taarruzda görmüş ve birin. ci Teruel savaşı ancak teknik ve temiz bir askeri mesainin ve sade bir stratejinin İspanya harbinde, ilk güzel bir eseri olmuştu. Evet, birinci Teruel savaşında, yeni İspanya Cümhuriyet ordusu Terueli almıya ve güzel bir zafer kazanmıya muvaffak olmuş idi; fa kat bu ordunun büyük bir kısmı ve iyi elemanları ikinci Teruel sa- vaşında bozuldular ve eridiler. Aa eni malümata göre 1938 ve 1989 sınıfları, genç efrattan teşekkül eden 66 ıncı ve 67 inci tü- Devamı ya 3 f