a a AY, Pa ve A m lv Ehliyetsiz Bir Ebe, Bir Faciaya Sebep Oldu Erbaa, (TAN) — Aladum köyün- de bir doğum faciası olmuştur. Meh- met karısı Nuriye doğururken, diplo masız bir ebe bulunmuş ve çeke çeke nevzadın o bacağım £ dizkapağın - dan © koparmıştır. Ebe (bu facia : nümlük Erzincan yı gizlemiş, belediye hekimi Halet Ea düseli; Bu Yaz Açılmış Olacak Firat Üzerindeki Asma Köprülerin Erzincan, (TAN) — 600 Inşaatı Bitirildi bin dö- ovasını her tara- Çoruha müracaat olunmuştur. Dok- tor köye gitmiş, çocuğu almış, baca- ğının kopuk olduğunu görünce hay ret etmiştir. Biraz sonra mesele anla- fından civar vilâyetlere bağlıyacak şoselerin açılmasına ilkbaharda baş- Tanılacaktır, Bu ana yollar, Teşrini- evvelde inştatı buraya varacak olan gılmış, çocuk ta, anası da ölmüştür. Müddeiumumllik tahkikata başla-| yacak olan mıştır. yeni yolun Erzincan hududu için: : ki kısmında toprak tesviyesi BURHANİYEDE: miştir. Köprü ve menfezlerinin y Şehir Klübü Salonu Bir Misli Genişledi Bürhaniye (TAN) — Geçen sene a- çılmış olan Şehir klübü salonunun beş misli büyültülimesi kararlaştırıl-! mıştır, Bunun için Halkevi civarında yeni bir bina tedarik edilmiştir. Bu- günlerde açılma töreni yapılacaktır. Yeni salon her türlü toplantılara müsaittir, Halkevinin kendi malı gi- bidir. demiryolunu besliyecektir, Erzincanı en yakın iskeleye Kelkit pılması müteahhide verilmiştir. ları döşendiği ve yolun Gümüşhane vilâyetine ait kısmı da tamamlandı. ğı tâkdirde, Erzincan — Trabzon a- rasındaki nakliyat kolaylaşacak, yaz ve kış kesilmiyecektir. | Giresun, Karahisar, Kemah, latya şoseleri de Erzincan için himdir. Bu yolun Refahiye — Ke- ma demir köprüleri bitirilmiştir. mah arasındaki noksan parçası an evvel tamamlanmak lâzimdır. Bu nün açılma merasimi yapılmıştır. işi başarmıya hususi muhasebenin | Erzincan İstasyonunun birinci Sı- varidatı kâfi gelemiyeceği için, Nafıa |nif bir gar olmasına karar verilmiş. vekiletinin yardırnı beklenilmektedir İtir. istikamı bitiril- Kemah - Fırat üzerindeki Ma- mü- yeni asma köprü Fırat üzerinde, İliç ve Kemah as- bir Bunlarla beraber beş beton köprü- Halkevi, mükemmel bir radyo ma- kinesi kazanmıştır. Ev, muntazam bir programla çahşıyor ve foaliyeri- Je, Bahkesir valisi Etem Aykut ya- kından alâkadar oluyor. ORDUDA: Daimi Encümen Seçimi | Bu Hafta Yapılacak Ordu, (TAN) — Bir aydanberi top- ianmakta olan vilâyet umumi meeli- si, son celsesini vali Baranın reisliği altında yapmış, daimi ericümen Âza- Tiğına şunları seçmiştir: Ordudan Ziya Çürüksu, -Fatsadan Bayan Cevade, Mesudiyeden Hüse- yin Ekşi, Ünyeden Haşim Yıldırım. Bir Felâketzedeye Yardım Ordu, (TAN) — Halkevi, evi gucuğu yanan Capulacı Salim için! halktan yardım temin etmiştir. Bu- nunla felâketzedeye küçük bir yuva temin olunacaktır. # Ordu, TTAN) — Halkevi avcılar klübü bir domuz sürek avı tertip et-! miştir. Ordu, (TAN) — Kızılay gabesi, | burada ve köylerdeki Kızılay gerç- lik teşkilât bulunan okulların yok- YURTTAN RESİMLER ; Mei 1 — Erzurum Avcilar Klübünün son hazırladığı sürek avi çok muvaf- Sul yavrularına kırtasiye göndermiş” | fakıyetli olmuştur. Yukarda avcıları bir aruda görüyoruz. tir, Bunlar, kültür direktörlüğü vası- tasiyle dağıtılmıştır, yapılmıştır. 2 — Bursa Yenişehirinde Mekti köyde gayet güzel bir ilkokul binası ERZURUMDA: Bu Sene İçinde tep Yapılacak | Erzurum, (TAN) — Vilâyet umu- mi meclisi açılmıştır. Vali, halkı bu toplantıya davet et- miş ve celse açılmadan evvel bir kon | ferans vererek yapılan ve yapılacak | işleri anlatmıştır. Bu arada bilhassa, hususi muhasebenin bankada bin lirası bulunduğunu ve borcu ol-| madığını, 28 ilkokul yapıldığını, bu! sene de 10 ilkokal yapılacağını söy- lemiştir. Beş dakika istirahatten son- ra umumi meclis açılmış, reis vekil- liğine Ahmet Güner, kâtipliklere Hüseyin köycü ve Recep yazıcı seçil- mişlerdir. Hayat Pahalılığı Devam Ediyor Erzurum, (TAN) — Burada hayat pahalılığı devamı ediyor. Etin kilosu 30 kuruşa kadar yükselmiştir. Elek- triğin kilovatı 30 kuruşa çıkarılmış tir. Mahrukat azdır ve çok pahalıdır. Ey kiraları pek yüksektir * Erzurum, (TAN) — Bir sene içinde vilâyetimizin nüfusu 6360 kişi artmıştır. Kilometre başına 14 insan düşmektedir. Erzurumda Yeni Kooperatifler Erzurum, (TAN) — Toprak ve hayvan mahsulleri satışlarını idare etmek, çiftçinin kredi işleriyle uğraş mak üzere bu yıl merkezde, kazalar- da zirai kredi ve satiş kooperatifleri kurulması için hazırlıklar yapılmak- tadır. CİNEDE: Çocukları Koruma İşi Çine, (TANI — Çocuk Esirgeme Kurumu kongresi toplanmıştır. Kor-| gre başkanlığına ilçebay Cevdet Sa- lih Çanga, sekreterliğine maarif me- 100 | e muru Salih seçilmişlredir. Kurum re- isi Rıza Münip Derebay oğlunun ver- diği izahat ittifakla kabul edilmiştir. Başkanlığa yine Münip, kâtipliğe İz- zet Ülgen, veznedarlığa Mahmut E- sat, azalığa M. Hilmi Güney, Kadri Çıkrıkçıoğlu seçilmşilerdir. KIZILCAHAMAMDA: Hayvan ayvan Cinslerinin Islahı Tedbirleri Kızılcahamam, (TAN — Çok bozul muş ve kuvvetten düşmüş olan çift hayvanlarının ıslahı İçin, ilkbaharda MEM İNEVROZİN 21-2-938 Baş, diş, nezle, grip, romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün Yeniden 10Mek- ağrılarmızı derhal keser. İcabında günde üç kaşe alınabilir. Gözlük reçtelerinizi yalnız Kanzuk eczanesinde yaptırınız.. Kanzuk gözlük servisi zengin ve mutena çeşitlerile profesör- | tevkif edilmiştir. İnter Fare ögesi va ARAÇ TE lerimizin mazharı takdiri olmuştur. Gayrifenni gözlüklerden sakınınız. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞLU — İSTANBUL MERSİNDE: Bir Otomobil Kazası i Hikâye (Hikâyeden Mubaatl Mersin, (TAN) — Şehrimizin şeş) Konferansı tacirlerinden Mehmet Sabağ oğlu Ze ki, kadın ve erkek arkadaşlarile be- raber otomobille Kızkulesine gitmiş- tir. Dönüşte, otomobilin yüzde elli mülkiyeti kendisine ait olduğu için, şoför Bakiyi yerinden çekerek oto- mobili idsreye başlamıştır. Bu esns- da, orman muhsfaza memularından 328 doğumlu Halil, aramak üzere o- tomobili durdurmak istemiş, fakat Zeki otomebili durduramamış, Halili çiğnemiş, yoluna devam etmiştir. Bi- Taz sonra hâdise haber alınmış, Zeki Halil hastanede- dir. Ççarmananmanaaaaş 4 KÜÇÜK HABERLER rami trik tesisatına başi asılmak üzeredir. 60 beygir kuvvetinde bit dinama ali- nacaktır. Tesisat 3 ayda lamamılana- (Başı 6 menda) bir adam, otomobil altında kalıyor: Fakat sağ salim kurtuluyor. Buri- da Şarli Şaplinimsi bir koku, ha- fH bir hüzün, gözyaşları arasında gülümseme gibi. Anliyorsunuz ya. Biraz du muthike. Çok değil am- ma. Kivam meselesi. Aşa serpilen tuz biber kadar. Herif hazırladığı hikâyevi kabul ettirmek için oto- mobil altında kalmaktan başka bir çare bulamamış. Burada işte küçük adama ya dünya güzeli bir kız ya» mamalı, yahut film yıldızlarının bi rine abayı yaktırmalı. İşte bu ka- dar, ötesini artık siz allayıp pulla yınız, yapıp yakıştırımız. onferans azaları biribirinin yüzlerine bakakaldılar. Fa- kat direktörün heyecanı sari idi. Direktör yerinden kalkıp küçük a- danun yanına vardi. “Nasıl iyileş “tin ir aiye soreu — Evet teşekkürederim. , ger — Eve gidip râhat etmelisin. — Olur efendim. caktır. — Nerede oturuyorsun? Osmaniye, (TAN)—Ankara Dil, — Pimlico'da. Tarih ve Coğrafya Fakültesi talebe- sinden 40 kişilik bir grup profesör- leriyle beraber buradan geçerek Ada naya gideceklerdir. rarlaştırılmıştır. Kızılcahamam, (TAN — Kazs- mızda resmi dairelerin hepsi kira ile tuttukları binalarda oturuyorlar. İlk — Direktör kapıcıyı çağırdı. “Bu adami bir taksiye koy” dedi. Ce- binden iki şiling çıkararak “nah! taksinin ücretini ver” diye ilâve et- ti. KELEPİR FİYATINA Satılık 2 ev ve 1 bina Şişlide Halâskâr Gazi caddesinde büyük bir bahçeyi havi ve arka s0- bağa da nazır 2 ev ve büyük bir bina defa olarak Tayyare Cemiyeti şubesi | kelepir fiyatına satılıktır. İstanbul kendisine bir bina yaptırmak kara- 176 No. lu posta kutusuna (DS) ru damızlık hayvanlar getirtilmesi ka- rını vermiştir. müzile müracaat, Hasan o gün beni evde görmiye gelmişti... Bu not- Yanı, tahta döşemeli, öt binderli, beyaz çatlak duvar li, küçük odamda okuduk. Defteri kapattığımız 2a- mah oda iyise kararmıştı; Hasan gitmek için syağa kalktı; sonra, pişman olarak tekrar oturdu, ellerimi tuttu, başmı omuzlarıma bıraktı... Iki elimle (o Hasanın küçük, dırdım. avuçlarım ıslanmıştı... — Çocukluk ediyorsunuz, dedim. Hasan hirçırlaştı, isyan etti; — Çocuk değilim, Yıldız Hanımı Beni anlıyama- dığımız için asıl çocuk, hem de kaskatı bir çocuk olan sizsiniz... Rica ederim, benimle böyle konuşmayınız? Biraz duygularıma hürmet ediniz... Hiçbir şey söyle- *aeseniz daha iyi olur.. Zayıf başını; kal- Kara bir kış başında idik; bundan evvelki kışlar gibi, İstanbul evlerine, İstanbul sokaklarına yine sonsuz bir sefalet çökmüştü... Yollarda kanlı cenk- lerin korkunç, acıklı hatıralarını taşıyan insanlar dolaşıyor... Birinin bir kolu, birinin iki bacağı kesik... Birinin yüzü yarıdan bölünmüş, burnun arka kemik lerile dişlerin yarı iskeleti ve gırtlak meydanda... İn- sanlığın kara bahtı sonsuz acılığile karşımızda siri- tıyor.... Bir yandan da Anadoludan yeni umut haberleri geliyor: Mustafa Kemal başkumandan olmuş!.. Bü- yük kahraman bir işaretile bütün milleti ardından şürükliyerek son kati emrini veriyor: “Türk çocuğu son ferdine kadar ölecek, lâkin memleket kurtulacak! Millet ona, o millete inanıyor... Bundan sonra, z8- ferler zaferlerin ardından yürüyor. Türk ırkının ta- rihine (İnönü), (Sakarya), şehnameleri yazılıyor... Sakarya yaferile yeryüzünde Türkün heyat, is- tiklâl hakkımı tanıtmış oluyoruz... Ru umutlu günlerin neşesi içinde yaşadığımız sı- kıntılı günlere katlanıvoruz... Artık altımızda bir ——— — küçük bir yer bulduk: otuz, kırk aza ile işe başladık: Alinin ihtiyar anasını derneğe aldık, mektebe yerleştirdik. kendisini de YALNI e — DONUY RUM ÜFE NİHAL Ven a gere ışığı yanmış gibi, hâlâ fopraklarımızı çiğniyen yabancıların ârasında gururla dolaşıyoruz. Hasan'a yine $ik sık görüşüyorum. O geceden son- ra birçok zaman aramızda kendimize ait bir bahis geçmedi... Memleket heyecanile, zaferlerin gururile « o kadar dolgunuz ki... Bir akşam Topkapı yollarında bir küçük ses ortaya çıktı; hava karardıktan sonra, uzaklardan, belli belirsiz, incecik bir şarkı duyulur, gittikçe ya- kınlaşır; yükselir, keskimleğir, coşar; sonra yavaş ya- vaş yine'hlçalır, uzaklaşır, kaybolurdu. “İnönü dağlarında çiçekler açar, İnönü dağlarinda çiçekler açar; Şehit olanların anası ağlar; Şehit olnaların anası ağlar.,, Ve karların arasından yalınayak, baş açık, küçük bir gölge sürünür, geçerdi... Her âkşam, hep o saatte, günlerce, haftalarca bu yanık, içli, dertli, coşkun ses, yolun tâ uzaklarından başlıyarak gittikçe yakınlaşır, yükselir, coşar, son- ra yavaşlar, uzaklaşır, sönerdi. Yalınayak, başı a- çik, küçük gölge karların, çamurların arasından ko- şa köşa keybolurdu ve ben arkasından onun sönen sesile beraber tekrar ederdim: “Şehit olanların anası ağlar,,, Bir akşam kapının önünde küçüğün yolunu bek- Tedim: onunla konusmak, minimini kalbinin derdini anlamak istiyordum. Yanık şarkısını söyliye söyliye, yine ayni sâztte geçerken onu eve çağırarak Oodama çiksr- dım; tam © sırada Hasan geldi. Küçük yavrunun der- dini beraber dinledik: Adı Ali idi; babası, iki büyük kardeşi, cenge git- miş, hiçbiri dönmemiş; ihtiyar anası ağlıya ağlıya görmez olmuş!. Küçük Ali hamallık ederek kör ve yaslı anaya bukıyormuş!, Para verdik, almadı; ben çalışıyorum, dedi. Sonra evinin adresini istedik, belki annesine bir Yeli & debiliriz, diye... Küçük Al gittikten sonra Hasanla karşı karaya gözlerimiz dolarak düşündük; onun gibi, onun kör ve yaslı anası gibi memlekette şimdi ne kadar ko- runması lâzım gelen zavallılar, kimsesizler vardı. Hasan bir şey teklif etti. Bir cemiyet kurarak bu yoksul, muztarip insanları korumak. Bu teklifi çocuklar gibi ellerimi çırparak sevinçle kabul ettim. Hasan ne iyi gençti, ne iyi kalpliydi, ne anlaşacağım arkadaştı... Bu mesele için yengemden istifadeyi düşündük; onun eski tanıdıklarından zengince aileler vardı, on- ların yardımile Hasanın düşündüğü bu cemiyeti pek Kursbilirdik., Fikrimizi yengem de sevinerek kar şıladı; cemiyetin adını (Harp Öksüzleri Derneği) koy- duk. Hasan müsande almak için uğraştı, Bayaztta Artık Hasanla derilerimiz büsbütün birleşmişti; ber akşam buluşarak cemiyetin işlerile uğraşıyor, oraya barınmıya gelenlerin dertlerini beraber din- liyorduk... Bu dertlerle kaç defa karşılıklı ağladık. Hele bir tanesi, ikimizi de ne kadar derinden üzmüş» tü... Nadide adlı, sekiz, doküz yaşında bembeyaz saçlı bir kız çocuğu vardı; hâlâ korkunç bir şeyler görü- yor gibi bilinmiyen bir yere bakan gözlerini aça aça, anlatıyordu: “Sakarya köylerindendi; bir büyük odaları vardı; bir yanda kendileri, bir yanda hayvanları yaşardı. Bir köşede bir ocak vardi; orada yemek pişirirler, ısı- nırlardı, Nadide, cılız ve hastalıklı idi, İki ağabeyi, bir ablası vardı; Mustafa ile Ali ve Faize.. Baba, çok» tan şehit düşmüştü; anneleri ağırca hasta idi, Nadi- de de bir köşede hasta yatıyordu; annesi kısık ses- le: — Nadide, gel; başımı tut, başım yaniyor. Nadi- de, gel, ellerini bana ver; diye inliyordu. Nadide bu sesi işitiyor, ama kımıldıyamıyor; has- ta anneye ses veremiyondu.... Paraları yok; hepsi aç.. Hasta anneye, hasta Nadi- deye kuru ekmek bile veremiyorlar... Büyük ağabey şurada, burada patates kabuk'arı buluyor; bunları kaynatarak ağır hasta olan *wne ye ieiroyorlar: anne onun hepsini içmiyor, kuç , rusunu gösseriyor: — Ona da verin... Bazı ekmek kırıntısı bulurlarsa aralarında pavla. şıyorlar, Düşman gelmiş, köyde erzak diye ne varsa alıp götürmüş. Şimdi artık hayvanları da yok, onun iğin böyle aç kaldılar. (Arkası var)