Nv. 29 Nasıl doğdu? - Nasıi yaşadı? - Nasıl battı? — İKİNCİ KISIM — Yazan : Ziya Şahir Fırkacılık ihtirası öyle alevlenmişti ki.. Yeni fırkanın daha ilk günlerin bu şekli alması, Miralay Sadık taraftarlarını pek sevindirmiş Hi. Bunlar, Sadık Bey İstanbula ge- gelmez fırkada mlhim hâdiseler #ereyan edeceğine kanaat getirmiş” lerdi, Ve henüz Mısırda bulunan Sadık Beye de, bu yolda mektup- göndermişlerdi. Fakat Sadık Bey, bir türlü gele Miyordu. Rakiplerinin, ve ezcümle artık devletin bütün kudret ve 88- Mâhiyetini eline geçirmiş olan Da- Mat Ferit Paşanın —kendisine fe- Na bir oyun oynamalarından kor- iyordu. Halbuki Damat Ferit Paşa, Şu anda Sadık Beyi düşünecek halde değildi. Onun bütün aklı, fikri, en dişeleri, tek bir noktada temerküz etmişti, O da, artık mevcudiyeti günden güne küvvetlendiği hisse- dilen; (Kuvayı Milliye) tdi. * Saray ve Ferit Paşa hükümeti; bol paralarla kullandıkları muhte- lif casus şebekeleri vasıtasiyle, (Kuvayı Milliye) denilen gizli ce- miyetin maksat ve mahiyetini bi- Taz daha iyi öğrenmişlerdi. Bu casus şebekesi vasıtasile, © âne kadar sarayın ve Damat Ferit Paşa hükümetinin edindiği malü- Mat, başlıca şunlardan ibaretti: 1 — Kuvayi Milliye namı verilen bu gizli cemiyet, İttihatçılarla hiç bir alâkası olmıyan büyük rütbeli bir kumandanın ilhamile teşekkül etmiştir. 2 — Cemiyetin erkân ;asliyesi e eke İsi (chi ve deniz ilüihalçi Yar) dan mürekkeptir. Bunların he men bepsi, yüksek rütbeli zabitler- dir, İçlerinde memleketin münev. ver zümresine mensup birkaç sivil de vardır. 3 — Kuvayi Milliye, büyük bir cemiyet ve firka değildir. Bütün bu teşekkül, ancak yirmi beş otuz ki- şiden mürekkeptir. Ancak şu var ki; cemiyeti teşkil eden zevat, or. .dunun emniyet, itimet, ve hürmeti ni kazanmış temiz, fedakâr ve haki katen vatanperver şahıslar olduğu için hemen hepsi de birçok tarafta- ra maliktir. Bu itibarla, bu gizli €emiyetin hudutları geniş ve kuv- vetlidir. 4 — Kuvayi Milliye erkânından ekserisi, (İttihatçı) olmakla bera- ber; bu cemiyetin gayesi, İtthiatçı- ların işlerile katiyen alâkadar de- ğildir. Bu cemiyet, çok kısa bir program takip etmektedir. O da; Türk milletinin mukaddes varlık ve şerefini son haddine kadar ko- rumak için her türlü mücadeleye girişmek... on madde, gerek sarayın ve gerek Damat Ferit Paşa hü- kümetinin bütün plânlarını altüst etmiye kâfi idi. Onun için sarayda, ve Ferit Paşa ile - bu iki kuvvetin müzahir ve istinatgâhı olan - Hür- Tiyet ve İtilâf fırkası mahafilinde, Sok ciddi bir endişe husule getir- Mişti. Çünkü; onların programı; - her ne babasına olursa olsun - saltanat makamı ile padişahı yaşatmak için bem dahili ve hem harici düşman- Jara mfimaşat etmek.. onların yöz- lerine gülmekti. Bu arada (milli iz- Zeti nefis), (milli gurur), (milli var Mik), (milli şeref) gibi sözler ve fi- mi katiyen mevzuu bahis değil Halbukt; (Kuvayi Milliye Cemi- Yeti) denilen bu gizli teşkilât. or- taya (milli bir mücadele) esası çı- ak fikrini takip etmekteydi. Şu halde; sarayın. Damat Ferit Pa- Şanın, ve (Hürriyet - İtilâf fırkası) mın pişirmekte oldukları aşa, bir anda soğuk su katıvereceklerdi. Saray ile Damat Ferit Paşa; ce- Miyetin müessis ve erkânina, bu “Büyük gayeyi veren o büyük ku- mandanı arayıp bulmak için bütün gayretlerini sarfetmektelerdi. Fa- kat herkesin (milli ve mukaddes bir siper) gibi sakladıkları bu isim etrafındaki ketumiyet - perdesinin bir ucunu bile kaldırmak muvaffa- kıyetini gösterememişlerdi. Kuvayi Milliyonin bu mânevi te siri, bu korkak ve hasis ruhlar ü- zerinde o kadar büyük bir tesir hu- sule getirmişti bu cemiyet hak- kında resmi takibata da girişeme- mişlerdi. Uzun uzun düşimdükten sonra; nihayet, şöyle bir karar ver- mişlerdi: — Vatanperverane hisleri istih- daf ederek milleti mücadeleye sev- ketmek istiyenler, ancak İttihatçı- lardır... Bunların her hareketleri, hükümetin zararınadır... Şayet bu hareketlerle, itilâf devletlerini gü- cendirerek, onları şiddetle mukabe lelere mecbur edecek olurlarsa, me suliyet tamamile onlara ait olacak- tar, Onların fikrince, (vatanpervera- ne hisleri istihdaf ederek milleti mücadeleye sevketmek Istiyenlerin alınlarına birer (İttihatçı) damgası vurulacak olursa, ötedenberi İtti- hatçılardan hoşnut olmıyan halk kütlesi, bunların teşviklerine ve te- şebbüslerine uymayacak.. Böylece, bütün teşebbüsleri akim kalacaktı. urada, küçük bir istidrat yap mayı pek İüzumlu görüyo- ruz.. Dört küsur sene devam eden (mütareke ve mücadele seneleri) nde (Hürriyet ve İtilâf fırkası) nın başlıca hedef ittihaz ettiği siyasetin. esaslarını bildirmek için, o zaman- ki vatanperverlerin maksat ve mef kürelerini kısaca hülâsa ediyoruz: İtilâf devletleri, mütareke şart larını bizzat kendileri ihlâl etmiş- ler. Muhtelif bahanelerle, Anadolu nun muhtelif mahallerine büyüklü küçüklü asker kıtaları göndererek oraları işgale girişmişlerdi. Gerek İstanbulda ve gerek Ana- doluda yapılan bu işgal hareketle- ri, iyi neticeler göstermiyrodu. Bir taraftan bu işgal kuvvetleri, diğer taraftan bu işgal kuvvetlerine da- yanan Rum ve Ermeni komitecile- ri, üçüncü olarak ta bu fırsattan İs- tifade ederek şahâi menfaatlerini te min etmek için (Hürriyet ve İtilâf fırkası) na mensup olan eşraf, mü tegallibe ve hasis ruhlu memurlar; - kendilerini müdafadaan âciz olan masum bir halk kütlesine hücum e- diyor. Türlü türlü garazkârlıklar başgösteriyordu. Beş on gün içinde; koca Anndo- hu, baştan başa bir zulüm ve seyi. at sahası şeklini alivermişti. Hep. hangi bir sebepten dolayı biribirle- rine husumet besliyenlerin, hasim- larına karşı: — Bu adam İttihatçıdır. Vaktile bizim hakkımızı gazbetmişti. Diye bağırması, kendisine mu- vaffakıyet kazandıracak kadar kor kunç bir hâle gelmişti. Bu hal hiç şüphesiz ki birçok masumların bak larım çiğnetiyor.. Zaten senelerden beri fena idarenin, memlekete felâ- ket getiren harplerin iztiraplarile kıvranan zavallı Anadolu halkını artık canından bizar ediyordu. B' zulüm ve seyyat, gun geç tikçe şiddetini arttırıyordu. Ve arttırdıkça da, Türk münevver lerinin gözleri bir kat daha açılı- yor. Hassasiyetleri tezayüt ediyor. Ruhları, vatanperverane tohumları derhal inkişaf ettirebliecek. işlen- miş bir tarla haline göliyordu. | Vatanpsrverane hisler, böylece inkişaf etmekte iken; İstanbuldaki (Kuvayi Müliye) de Türk milleti- nin kabahati bir tarla haline gelen ruhlarına şu tohumları serpmiye ça yordu: : 1 — Min varlığı kurtarmak için münevver Türk kütlesine bir vazi- fe düşmektedir. O da, derhal, varlı- ğına düşman olanlarla mücadeleye geçmektir... Eğer hâdisata boyun e- yersek âcizane bir tevekkül ve tes- limiyet gösterirsek; kendi katlimize kendimiz hükmetmiş olacağız.. Or- tada, milletin hakkını ve İstiklâli- ni müdafaa edecek bir hükümet mevcut değil. Umumi siyasetin ma- nivelâsı, tamamile düşmünların e linde. Düşmanlar, kendi siyasetle rini istedikleri gibi çevirebilmek i- çin, Türk münev#erlerini yavaş ya vaş ezecekler, “imha edeceklerdir. Bunlar hakkında resmen (idam) ka rarları veremeseler bile. vaktile memleketlerini ve mevcudiyetleri. ni müdafas eden (Bocr Generalle- ri) gibi bunları anafatandan uzak- laştıracaklar.. Bir adaya götürüp o- rada bir zindana koyacaklardır. Böylece de, Türk milletine deh- şet vermeye çalışacaklardır. 2 — Düşmanlar, kendilerile mü- cadeleye girişecek kuvvetlern önü- ne geçmek için, memleketin (irfan) anı da söndürecekler, Türk milleti- ni, Hindistan halkına döndürecek- ler. Münevver Türk tabakasını im- ha edeçekler.. Kendi kültürleri da- hilinde münevver bir zümre yetiş- tirecekler.. Türk milletinin varlığı- Bı, derin bir hüsran içinde eritip gi- decekler.. Şu halde?. (Arkası var» TAN Bir Sene İçinde Sinemaya Gidenler 10 milyondur (Başı 7 incide) yurmak için bir yemeğe 80 - 100 kuruş vermek lâzmdır. Ucuz lo- kantaya giderseniz, haftasına kal- maz, mide fesadına uğrarsınız. Fa- kat şunu da ilâve edeyim: İyi bir lokantada bütün İstanbullular öğ- le yemeği yemiye teşebbüs etseler, kırk gün, kırk gece nöbet bekle - mek mecburiyetinde kalırlar... KR başka, bir de İstanbu- lun yaz eğlencesi var. Ya- pılan bir istatistiğe göre, yazın, pa zar günleri, gezmiye, eğlenmiye. hava almıya giden İstanbulluların sayısı 70 bin kadardır. Yani nüfu- sun onda biri, pazar günleri gez - miye gidiyor. Nakil vasıtalarının tuttuğu bir istatistik pek te sahih değildir. Çünkü. her vapura ve tre- ne binen mutlaka eğlenmiye gitmi- yor ki... Bir zat şunları anlatıyor: — Yazın, Sirkeci garında bakar sınız ki. binlerce insan trene binip Floryaya doğru gidiyor. Hepsinin plâja gitmek için, mütevazi bir va tandaş maaşının dörtte birini sar- fetmelidir. Hayır. Yolcuların çoğu Çekmeceye gidiyor. Orada kırlar- da, çayırlarda oturup akşama ka- dar eğleniyor. Hava alıyor. Evin- den getirdiği nevale ile de karnın doyuruyor. Gelirken de ne yapıyor biliyor müsunuz? Kilosu 30 kuruşa Alâ, buz gibi et alıyor. Birkaç ki- lo, o aileye bir hafta gider. İşte ya zın, tren yolcularının mühim bir kısmı da et müşterisidir. Zeki mühatabım biraz durduk- tan sonra, gülerek ilâve etti; — Plâja gidenlerin de ekserisi et müşterisidir ya... Berlin ve Romanın Yeni Bir Elbirliği (Başı 1 incide) ve mitralyöz sevkedilmektedir., Popoula're gazetesi göyle devam ©. diyor: Birçok yerlerden gelen haberlere göre, İtalya, asilere silâh ve İnsan göndermekte devam eylemektedir. Palmude Majorgue ismindeki Italyan teyyarelerinin Valensiya, Barselon ve sür şehirleri ş'ddetli br surette bombardımana devamları da bunu göstermektedir. Mussolini, Ispanya işini “çabuk bitirmek,, istemektedir. Her zaman olduğu gibi, dehli ve ha. rici güçlüklerini bir ileri hareketle örtmek tasavvurundadır. Tervel, Is. panyada faşizm müdahalesinde yeni bir safha açmaktadır. Londra, 23 (A.A) — Işçi mebus. lardan Bayan Ellen Wilkinson, Sun. day Refare gazetesinde neşrettiğ. bir makalede, Hitler ve Mussolininin Martta Ispanyada yeni büyük bir ta- arruz yapmak üzere mutabık kaldık. larmı bi'dirmekte veiki diktatörün bu taarruzlarının Japonların İngilte. reyi endişede brakmak emelyle Hong Kong civarında yapacakları bir tanrrüz İle ayni zamana tesadüf ede. €eği ömld'nde bulunduğunu ilâve ey- lemektedir. Wikincon, Hitler ile Mussolin'nin, Mart ayında Avusluryayı Almanya. ya ilhak etmek hususunda da muta. bik kalmış olduklarını yazıyor, Teruel muharebesi Saragossa, 23 (AA) — Ha muhabiri bildiriyor: 5 Geçen pazartesi günl general Franco ordusunun Tervele karşı baş ladığı yeni taarruz çok kuvvetlidir. Karşı tarafı (o Alfambra nehrinin sol kıyısma mecbur eden harekâtın ilk üç günü esnasında şi- maile elde edilen İleri hareketi, ba- x noktalarda 7 kilometreyi bulmak İtadır. Cuma günündenberi. Franco kuvvetleri, tazyiklerini gevşetmişler dir, Yalnız ileri hatlarını bir hizaya gruplarma rastlamakta iseler de bu gruplar umumiyet üzere muharebe» yi kabul eylememektedir. Cümhuri- yetçiler buna mukabil Alfambra neh rinin s0) kıyısındaki vâdiye hâkim Cerracorlda tepelerini tahkim etmek tedir, Bugün Franco kuvvetlerinin ileri hatları, cenubu garbiden şehir sur- larına birkaç yüz metre garpten aza- mi bir kilometre, şimalden de 4 kilo- metre mesafededir. Teruel etrafında- ki Franco hatları Turta vadisinden Alfambra'nın sol kıyısına kadar bir hilâl teşkil eylemektedir. İbtimal verildiğine göre, Franco kuvvetleri, Teruel'i hücum ile almak istememektedir. Bilâkis dört taraftan çember altına alarak teslime mecbur etmek arzusundadır. Hava taarruzları Perpingnan, 23 (A.A.) — Bügün. öğleden sonra hücum ve bombardı- man tayyarelerinden mürekkep iki Franco hava filosu iki defa Pulgcer- da üzerinde uçarak şehri bombardı- man etmişler ve şehrin bir çok nok- talarına 30 kadar bomba atmışlardır. Bu bombalardan birkaçı hedefe isa- bet etmiş ve birkaç kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. İstasyonun bazı müştemilâtı ile uzaklarda bir çiftlik binası yıkılmıştır. Tayyareler, bun- dan sonra iki defa Fransız toprakları üzerinden geçerek Fransız toprakla- rına 10 kadar bomba bırakmışlardır. İlk defa olarak hava bombardıma- nina maruz kalan Pouigcerda ahalisi paniğe tutulmuş ve Bourgmadame Fransız köyüne kaçmıya başlamıştır. Yaralıların Bourgmadame'da ilk te- davileri yapılmıştır. . Fransa üzerinde Perplgnan, 23 (A.A.) — Franco tay yareleri Puigcerda'yı bombardıman ederken iki defe Fransız toprakları üzerinden geçerek Osseja'ya bomba- lar bırakmışlardır. Burada hudut mu hafazası kıtasından iki Fransız neferi meleri için tahkim eylemektedir. AK |buriyetinde kalmıştır. Angoustrine'de fambra vâdisinde her tarafta Fran -İbir tarlaya da bir bomba düşmüş, fa- ko kuvvetleri müfrezeleri dolaşmak | kat patlamamıştır. Fransız köylerin-| gâristan Türklerinin anavatanda yer tadır. Bunlar münferit cimhuriyetçi İde hiçbir yaralı yoktur. en vr e Rai Yeni Adli Kanunlarımız (Başı 1 incide) muştı. O tarihe kadar memleketi mizde esaslarını fikıbtan ve Fran siz Ticaret Kanuhundan slan bir Ticareti Berriye kanunu vardı. Fa kat 926 da Ticaret Kanununun ka bul edilmesi pek aceleye gelmişti ve kanunda biribirine zıd hükümler kalmıştı. Borçlarla ve Medeni Ka nunia mübayin noktalar o zaman göze çarpmamışlı. Aradan tanr 11 sene geçti. Tatbi kat gösterdi ki Ticaret kanunu di ğer kanunlara ayak uyduramıyor. birçok noktalarda aksamalar ve sürçmeler oluyor. Bu sebeple vekâlet İki yeni tica- ret kanunu lâyihası hazırlatmış- tar. M ahkemelerden ve diğer Adli ye dairelerinden şahislara tebliğ edilmek üzere çıkarılan ev rak bugün Adliye mübaşirleri ve bazı hallerde polis ve jandarma ta rafından dağılmaktadır Halbuki Avrupanın bazı ileri memleketle rinde bu işi posta idaresi üze- rine almıştır. Bu usulün Türkiyede de kabulü ne karar verilmiştir. Bu maksatla #eçen s'ne Adliye Vekâ'eti adl! tek ligatı posta ile yaptıran memleket lerin mevzuatını getirterek üzerin de tetkikler yaptırmıştır ve bir ka nun projesi vücude getirm tir, Diğer kanun lâyihalarına gelince; yeni avukatlık kanun lâyihası Mil » let Meclisine verilmiş bulunuyor. Noterlik için de yeni bir lâyiha ha - sırlanmıştır. Bu iki lâyiha, Türkiye avukatlığı ve noterliği en modern müesseseler haline getirecektir. Yine yeni lâyihalar arasında, meş hut cürümler muhakeme #isteminin tatbikatta genişletilmesi için de mü kemmel bir lâyiha hazırlanmak üze redir, Mahkümların iş yerlerinde çalış- maları: Mahkümları çalıştırmak... Bu maksat'a kurula Imrali ve Edirne “apishanelerinden çok müsbet ran drman alınmıştır. Görülmüştür ki iş, hem mahkümun tehzibi ahlâk et mesinde faydalı bir rol oynuyor. hem de mahkümu devlete yük ol maktan kurtarıyor, bilâkis onu bir müstahsil vaziyetine geçiriyor. Geçen sene bu sahada daha ileri gidildi ve mahkümların fabrikala ra ve diğer sms! müesseselere yer leştirilmesi düşünü'dü. Tlk tecrübe lerde, ümidin fevkinde muvaffakı yet ve fayda görüldü. Ve kısa bir zamanda Adliye Vekâletine iş ver lerinden mahküm siparişleri yağımı ya başladı. Görütdü ki, mahkümlar diğer işçilerden daha iyi çalışıyor lar. Bilhassa kömür havzasındaki amele buhranının Önlenmesinde faydalı bir âmil oluyorlar. Bir yan dan bu şekilde devlet kazanırken bir yandan da mahküm kazanıyor ve birçok kuvvetli kollar hapisha nelerde muattal kalmaktan kurtu tuyor.. Bu sene, vekâlet bu fikri daha ileriye götürmek ve belki de bunun için yeni bir kanun hazırlamak ta savvurundadır. Bu sahada Iktisat Vekiletile birlikte çok cömert ince- lemeler yapılmiştır. Bu yeni kanun lâyihalarından birkaçının Meclisin önümüzdeki devresinde müzakeresi kuvvetle muhtemeldir, Bulgaristan Türkleri ( Başı 1 incide) Bulgaristanla yapılıcak anlaşma- da, Romanya ile yapılmış olan iskân mukavelesinin ana şartları gözönün- de bulundurulacaktır. Bu mukavele- ye göre, Türkiyeye gelecek olan göç menler tam bir serbesti içinde maj- tarını satabileceklerdir. Bundan baş ka ekim âletlerile hususi eşyalarını getirebileceklerdir. Bulgaristan Türk serinin, öz mallarını düşük bir fiat- la satmamaları ve bir istismar mev zuu haline getirilmemeleri için ted- birler alınacaktır, Büyük Millet Meclisinin mart dev resindeki toplantısında, normal iskân programı dışında olarak ve sırf Bul- Yeşmelerini temin için üç milyon bi - dır BAŞMAKALEDEN MABAAT Gayrimübadiller Meselesinin Tasfiyesi (Başı 1 inetde) meyince binlerce vatandaşlar bugün, yarın diye sürünmüşlerdir. Eski mal, ları eller ne geçmedikten başka ha yat'arının uzun senelerini de maddi ve manevi İşkence içinde akim inu zarlarla israf etmişlerdir. Yunanistanla anlaşma olup bittik. ten sonra Yunan ve firari mallarına takım takım sah'pler çıkmıştır. Pat r.khane etrafındaki bir Rum avukat- lar ve iş takipçileri heyeti, gayrımü. badillere ait diye hesaba konulan bir çok malları elden kaçırmak için sene krce büyük bir ustalıkla çalışmıştır. Gazı mübadillerin mallarının karştir ği bir defa bu e hetten azalmıştır. Bir taraftan da Maliye Vekâleti, emanet diye elinde bulunan bir kısım malları, geyrimübadillerin lehine satılığa Çi. karmamıştır. Haklarının “7, 45 derecesinde bir kısmını, tedavü! eder bir hale getir. mek maksad'yle gayrimübadillere ve- rilen bonolar bu yüzden bir aralık kıymetlerinin onda biri derecesine kadar düşmüş, geri kalan yüzde elli beşe karşı da para olarak pek az bir. gey ödenmiştir. ütün bu vaziyet, Cilmiveriyet maliyelerinin yüksek ölçüle- rine göre idare ed İmiş bir vaz'yet di- ye telâkki edilebilmekter uzaktır. Me sele esaslı bir surette tasfiye edilmi. ye muhtaçtır. Bunun da en kestirme yolu şudur; Emanet olarak hüküme- tin elinde bulunan kömür madeniyle diğer gayrimübadil malları tamamiy- le hükümete geçmel', hükümet tara- fından diğer milli mallar gibi muame- leye tâbi tutulmalıdır, Buna karşı ellerdeki gayrimüba- di) bonoları için muayyen-bir müdde- tin vasati fiyatına nisbetlebir kıy- met biçilmelid r. Bu kıymete ve bir de tahakkuk etmiş istihkaklarm he- nüz bonoya çevrilmemiş kısımların& mukabil Maliye Vekâleti gayrimüba- dillere bonolar vermeli ve bunları kü- çük bir faizle muayyen bir müddet içnde ödemelidir. - Bu busmolmamı Maye metini muhafaza için tedbir olmmalı ve gayrimübadillerin biriken ihtiyaç- ları yüzünden bunları birdenbire pa- raya çevirmelerinden dolayı büyük zararlar görmelerine ve asıl kârm mutavassıtların ve spekülâtörlern © line geçmesine meydan bırakılmama- hıdır. Bu tasfiye usulünde gayrimübadil- ler için zararlı taraflar vardır, Fakat gayrimlibadil bonolarından çoğu baş- kalarının eline geçmiş bulunduğu için zararın bir kısmı zaten gayrimüba diller tarafından sineye çek İmiştir. Muayyen bir zamanın vasatisine göre tayın edilecek bir bedel, ellerinde bo- no bulunan gayrimübadillerin de, sa tilik, meşru bir kıymet diye bunları hüsnüniyetle satın alan diğer tasar- ruf sahiplerin n de hakkını karşılamı- ya kâfidir. Asıl mesele gayrimübadillerin ta- mamiyle kendi ellerinde bulunan yüz de elliden fazla istihkakın, hakiki bir kiymete çevrilmesidr, Arada geçen uzun seneler esnasında gayrimübâr diller hiç şüphesiz tasarruf hakların. dan mahrum kalmışlar ve zarar gör- müşlerdir. Bu bakımdan uzun sene ler içinde hükümet tarafından öden cek yüzde yüz bono bile kendileri için zarar demektir. Fakat bu zarardan çok fazlasını gayrimübadiller “gerine yerleştirmiş bulundukları için hükü- metin işi alarak kendi bonolarını tev- zi etmesi, gayrimilbadiller tarafından en büyük birnimet diye karşılana- caktır. MaLyemizin umumi prensiplerine aykırı olan bu işi hükümetimizin ya» km bir zamanda ele alacağına ve Cümhuriyet maliyeciliğinin yüksek ölçülerine uygun bir surette tasfiye e- 'deceğine. böylece binlerce vatandaş arasmdak haklı bir şikâyet sebebini ortadan kaldıracağına hiç şüphemiz yoktur. (Ahmet Emin YALMAN)| m a rak bir tahsisat vermesi muhte - meldir. Bu tahsisatla Bulgaristan Türkleri için yeni köyler kurula - kümetin böyle âcil ve süratli tedbir almasını icap ettirecek vaziyetler var i l il . İl