——— 2.1.9938 BİR MEMLEKET MESELESİ: Gayrimübadiller İşinin Tasfiye Yolları MM oieketin her tarafınd. yerleşmiş bulunan gayrimü badillerin sayısı birkaç bini geçer. Bunların içinde geçirme vaziyet- lerini düzeltmiş, ev berk sahibi ol- muş kimseler bulunmakla beraber mühim bir kısmı maişet zorluğu içinde kalmış ve bütün ümitlerini hükümetin kendilerine vadettiği hak yardımına bağlamışlardır. Vak tile servest sahibi olan bu vatan- daşlarin gayrimübdillik vasfı ile Yaziyetlerinin bugünkü halini'an- lamak için kendilerile temasa. geç mek istedik. Gayrimübadil olarak hakları tesbit edimiş ve edilmekte bulunanlardan birkaçı ile görüş tük. Senelerdenberi devam eden gavrimübadillik meselesi etrafında neler düşündüklerini, bonoların kıymetlendirilmesi için ne gibi ted- birler alınmasını istediklerini, geyrimübadil işinin sona erdirilme- #i yolundaki mütalealarını topla- dik. B cemiyet halinde toplandık- Tarı mdur. Fakat, ekseriyeti teşkil eden bir kısım daha vardır ki bunlar cemiyete girmemişlerdir. Cemiyete girmiyenler ancak kemi- yet itibarile ekseriyettedir. Cemi- yet mensupları keyfiyet itibarile, yani Yunanistanda en çok mal ve &razi bırakmış olanlardır. Garbi Makedonya gayrimübadil- derinden Bayan Sabiha, birkaç çift lik bırakmış bir ailenin kı zadır. Düşüncelerini şöylece hülâsa ediyoruz: «— Bu işi artık bitirmelidir. Hiç birimizin tahammülü kalmadı. Hü- kümet, tam bir babalık yapacak- #8 bizi tatlı. fakat erişilmez hayal. lerden, Ümitlerden kurtarmal'dır. Biz, hakkımızdan fazla birşey is- temiyoruz. Elimizde bono kalma- miştir. Yök bahasina satmak mec- büriyetinde kaldık. Satmasak aç kalacaktık. İki çiftlik bıraktım. Bugün 50 - 100 dönüm bir tarlam olsa köye giderek müstahsil olmaya bile razı- yim. Artık, hükümete bâr olmak» tan kurtulmak istiyoruz.” Bi #miyete mensup Yanya gay rimübadillerinden Zeynel Şunları anlatıyor : «İstanbulda satılabilecek daha çök Oemval vardır, Lâkin bunların kıymeti gayrimübadille- Tin istihkak karşılığına kifayet 6- decek kıymette değildir. Bundan sonra gizli emval de çıkarılıp bize verilemiyecek. Hepimiz bu yüzden ıstırap İçindeyiz. Şu Işin tasfiye za- manı gelmiştir. Hükümetten bunu dileriz. Yoksa komisyon kalkmış, Ziraat Bankasına devredilmiş. bun dan bana ne! Ben müktesep hakki- mi hükümetten beklerim. Hüküme- tin kararıns boyun eğerim.» Yine cemiyetten Yanyalı Bayan Nuriye söze karışarak ilâve etti: «— Evet! bu işi Celâl Bayar hü- kömeti, halledecektir. Cemiyet, ko- misyon bunların hepsi lâftır. Hü- kümet bir kaç bin vatandaşın hak- kından marhum kalmasına elbette rez olmıyacaktır.» Gayrimübadiller dert yanacak bir gazeteci bulduklarından dola- yı birer birer toplanıyorlar. «— Yahu, sen de söyle.. Ne kor- kuyormun.. Bu dert, yalnız benim veya senin derdin değil. Memleket işidir bu.» sözlerile biribirlerini teçvik ediyorlar. Cemiyet mensup- rından Giritli Hamide, Garbi Ma kedonyalı Abdülgani, Şefika. Ba- yan Kaya. Makedonyalı Mahir s8- ze karıştılar. Hak srayan bu vatan- daşlarla dert ortağı olmamak kabil değildi. Hepsini ayrı ayrı dinledim. Hepsi de güya önceden sözleşmiş- ler gibi dileklerini bir merkezde topluyorlardı: Tasfiye yapılsın... ir kısım gayrimübadillerin emiyete girmemiş olanlar da” ha heyecanlı söylüyorlar : «— Varımız, yoğumuz zaten ne «utar ki! Bizi ilk bartide ve daha Nar ar lr ar Gayrimübadil'er © arasında X İ yaptığımız bir anketin ne X ticerini şu satırla öeriyoruz EE Mal'ye Vekilimiz B. Fuat Ağralı kolayca kurtarmak kabildir diyor lar. Bunlardan bilhassa Tsalyalı Hayri diyor ki: «— Güyrimübadiller komisyonu- hun kaldırılmasını istiyen cemiyet mensuplarıdır. Ayni cemiyet evvel ce Ziraat Bankasının bu İşten vaz- geçmesini istemişti. Şimdi, eskiye avdet fikrini ileri sürüyorlar. Bu hatâdır. Komisyon. hükümeti tem- sil ediyor. Hükümet, ne İsterse onu Yapar. Bu işler bankaya devredile- cek te ne olacak? Evveleö bânka- As İkon sanki ne olmuştur? bu derdin #ebeplerini anlayıp ça- resini bulmaktır. Ben Size açıkça herşeyi söyliyeyim: Evvelâ Ankaradaki Temyiz ko- misyonu kalâırılmaladır. Bunun ayda 3 bin lira masrafı vardır. Komis- yönun buradaki işi bitmemiştir. Bi. tince derhal kaldırılmalıdır. Mese- lâ: Hazirana kadar işleri bitirmeli, ilân edilmeli, artık başka iş alma” malı ve ondan sonra hesapları tas- fiye etmelidir. Geyrimübadiller i- çin karşılık gösterilmiş malların mühim bir kısmı elden çıkarılmış» tır. Meselâ, Adanada bir fabrika 450 bin liraya satıldı. Parası Gey- rimübadillere tevzi olunmadı, Se- bebi güya o hesaba dahil değilmiş. Fakat, bu fabrika Yunanlı ma i- di. Yunanlı malı Trabzonda 50 bin ,———— ———— iralık bir hastahane var, satılmı- yor. İzmirde Yunanlı malı telgraf. Bane var, 400 bin liradır, satılmı- yor. Eğor bu binalar hükümete |â- zımsa mukadder kıymetleri nisbe' tinde gayrimübadiilere parası veri) sin. Zonguldakta muhtelit mühade- le komisyonu tarafından 1.5 mil yon lira kıymet takdir edilen sırf mülk bir kömür ocağı, ve tesisit var. Yunanlı malıdır. Bankaya dev. redilmiştir. Bunun parası ile gayri. mübadillerin mühim bir kısmı re- faha sevkedilebilirdi. Hâsılı bunlar bizim hakkımıza karşılık olan pa- ralardır. Biz, bu vaziyet karşısın. da çürük çarık binalara kaldık. Kö- mür ocağı için dava edecek olduk Şurayı devlete 50 bin lira harç ya- tırmak lâzımgeldi. Bunu yapama- dik. Yoksa, kanunen kömür ocağı bize ait olmak lâzımgelir. Netice, | bizim aldığımız yüzde 45 bono ve | yüzde iki para ile binde 3 - 4 para- dir ki metrukâtımızın 80 de birini ancak tutmaktadır.» İ irili Bay Mustafa şunları | söylüyor : «— Memlekette evvelâ Yunan. sonra etabli. daha sonra firari mal- ları vardır. Burlardan bize verile- cek hemen hiç birşey kalmamıştır. Yalnız 10 milyon lira kıymetinde etabli malları mübadillere verilmiş ve kısmen satılmıştır. Fakta, para- $i bize verilmemiştir. Muhtelit mü- büdele komisyonunda Yunnalılar- dan alınan 150 bin İngiliz lirası e tabli Rumların mallarına mukabil yine Yunanistandaki Rumlara tes- viye edilmiştir. Binacnaleyh ne Yu aanlı, ne etabli ne de firari malla ci kalmamıştır. Bize verilecek şey- ler ise her gün gazetelerdeki ilân- lardan bellidir Bunlar, bir yudum * su dermanını bile vermez. Size mev suk olarak söyliyebilirim: Hazinei hassadan emlâki milliyeye devre- dilmiş 200 milyon lira kıymet tah- min olunan emva) vardır. Bu em- valin senelik iradı yalnız 18 bin 1i- radan ibarettir. Bina gibi olanları hergün yıkılmaya namzettir. Hal buki bütün bu milli emvalin bakı- mı, muhafazası gibi senede tamam 200 bin lira masrafı vardır. Emvali metrükeden olan yerler imar kay- dile herkese verildiği hulde. biz hak sahipleri hakkımızın karşılığı olan bu yerlerden niçin mahrum ediliyoruz?” (Gezrimübedillerin birçoğu tas fiyenin yapılmasını son tak- TAN Şu Garip Dünya: Tayyareleri Durduran Bir Dalga Ftorentiyalı bir mühendis, Roma- da, havada uçan tayyarelerin, motör- lerini durdurabilecek bir nevi radyo dalgası keşfetmiştir. Köşifin ismi he- müz bildirilmemektedir. Tayyareler üzerinde gizli tecrübeler yapılmak-| tadır. Markoni de, öleceğine yakın. böy- le birtakım radyo dalgalarının keşfi- le üğraşmıştı. Öleceği sırada, bü keş- fini Mussoliniye söyliyecekti. Fakat söyliyemedi. Mussolini, Markoninin yanımdan ay rıldıktan sonra İtalyan Ayan mecli- sinde şunları söylemişti: «Markoni, deniz suyundan istifade temini için çalışıyordu ve yeni kısa ültra radyo dalgalarını tatbik etmek le meşguldü. Bu dalgalarla Roma ya- mında yaptığı askeri tecrübelerinde ben de hazır bulundum. O zaman, Markoni, sonuna kadar gideceğimiz bir yolun başında bulunuyordu. O- nun tamamlıyamadığı İşlerin bitiril- mesinç devam edilecektir.» . Baloda bir köpek Makedonyada. Kostur kasabasında yılbaşı gecesinde verilen balo, bayan- diri kıymet için bir müddet tayin |lar için çok aci bir şekilde neticelen- olunmasını istiyorlar, Komisyonun |miştir. Bir bayan çok sevdiği köpe- elinde bulunan bütün emvalin hü- ğini de a getirmiştir. Hayvan, kümete iadesi muameleleri bitiril. |evvelâ baloda uslu uslu durmuş; fa- dikten sonra da vaziyetin kati şekl İkat gece yarısına doğru birdenbire de tesbitini temenni ediyorlar. Bü. |değişmiş, etrafında bulunan 20 ka- nun için de evvelâ: Gayrimübadil. erin ellerinden çıkmış olan bono- ların ortadan kaldırılması için bir tedbir bu” malıdır. Elden çıkmış o- Jan bonolar tahminen 6 - 7 yüz bin lira kadardır ki, şunun bunun elin- dedir. Bu bonoların alım satım fi- yatları 10 - 25 lira arasında olmuş- tur. Bunun vasati bir nisbet üze- rinden parası ödenilerek imhaları mümkündür. Bonoların bir kısmı gsyrimübadillerin elinde bulunu- yor. Bu bonoları hükümet, malüra olan numara ve serilerile tesbit ettikten sonra damgalayarak hazi- ne bönolarile mübadele edilmek ü- zere sahibine inde etmelidir. Pi- yasada satılmış bonoların tekrar gayrimübadillere geçmesine mâni olacak tedbirler de bulunabilir. Bu suretle bono meselesi halledilmiş olur, Geri kalan hak için, bir tasfi- ye sekli aranmalıdır. Bu şekil de, müli emlâk uhdesinde bulunan em valin bir kısmını tasfiye karşılığı 0- larak satmak. üst tarafına da mw- ayyen bir nisbette, fakat on sene- lik vade İle ödenecek yüzde 3 gibi az faizli hazine bonoları çıkarmak» tıra ... dımı ısırmıştır. Köpeğin kuduz olduğu anlaşılmış- tır. Isırılan bayanlar, derhal baloyu bırakmışlar ve Selânikte tedavi altı- na alınmışlardır. . Yeni bir m'kroskop Berlinde politeknik lâboratuvim s8“ rında yeni bir elektronik mikroskop yapılmıştır. Bulunan bu mikroskopla şimdiki âletlerle zor görülebilen en küçük bakteriler 2 800 defa büyültül- mekte ve çok iyi teşhis edilmektedir. - AÂnne'er gönüllü yazdıracak İngüterede Harbiye Nazırı Hor Be- lişa, İngiliz kadınları arasında anne- lerin İngiliz ordusuna daha ziyade gönülü yazdırmalarını söyliyerek vatan mildafaası yolunda propa- ganda yaptırmıya başlamıştır. Filistin mahkemesi, son İsynalar doleyısile ilk defa olarak bir kadını mahküm etmiştir. Arap olan bu kadınm evinde bir çok mühimmat ve tüfekler bulun - muştur. Zahiri Basal İsminde olan bu kadın, bu cephaneyi nereden elde et- tiğini söylemeyince 10 sene hapse mahküm olmuştur. Baba ve Kız Arasında Facıa Ile Biten Bir Aşk Macerası Madam Hollis Amerikanın Pensilvaniya hüküme- tinin bir köyünde 47 yaşma varan Nelson Meese nammda bir adam 17 Yaşında Nelli isminde bir kızı sev. miş, kız da yalnız kalmış olmak yü- zilnden ona varmayı kabul etmiştir. Kısa bir zaman sonra Möter Mecse kızm anası Madam Hollis ile karşılaş Mmiğ ve eski bir dostu olan mlistakbel kaym Yaldesi ile görüştükten sonra almak üzere olduğu kızın kendi Öz kızı olduğunu anlamıştır. Çünkü ken- disi senelerce evvel, almak üzere kı- zın anasiyle görlişmüş ve bu görüşme den bu gayri meşru çocük doğmuştu. Kızın anası daha sonraları başka bi- risiyle evlenmiş ve boşanmıştır. Fa- kat bu gayrmeşru çocuk, babasını bulmaktan memmun olup onunla bir baba — evlât hayatı süreceği yerde Aşkını feda edemem'ştir. Babası da ayni moşru kızma hissettiği sevgiyi Teda edememiştir. Fakat baba ve kız arasmda evlenme eşiz olmadığı için tabil kâh ta kıyılmamıştır. Bununla beraber birkaç gün sonra kız da, babası da ayrı ayrı yerlerde ölü olarak bulunmuşlardır. İSTANBULUN İÇİNDEN : Sinemaya Gidenler On Milyondur a | YAZAN: REŞAT FEYZİ stanbullular © eğlenebiliyor mu? Büyük şehirlerde isti- rahat ve eğlence yerleri, o beldele- rin belli başlı müesseseleri halin- dedir. 700 bin nüfuslu İstanbul şebri halkının henüz istirahat ve eğlence ihtiyacı tamamile belirme miştir. İstanbulluların ne kadarı, nerelerde eğleniyor” Bu mevzuu tetkik ederken şu hakikatle karşı laştım: İstirahat ve eğlenmek ihti- yaç ve itiyatlarımız arasına gir - memiştir, Büyük bir eğlence ve istirahat mücssesesi sahibi, yılbaşı gecesi eğ lencelerinden bahsederken şunları anlattı: — Gazetelerin yazdığına bukar- sanız, yılbaşı gecesi, İstanbulda çok neşeli ve eğlenceli gevmistir. Fa- kat, hakikötte böyle imi? İşte size müspet rakam: Şehirde belli bâşlı salonların sayısı onu zor bulur. Yılbaşında bu salonlarda toplanıp da eğlenen insanların miktarı on bini geçmez.. Bu da mübalâğal bir rakamdır. Masalar, iskemleler mey danda.. Sayınız, anlarsınız. İkinci derecede müesseseler gelir.. Bunlar bildiğimiz lokanta ve meyhaneler- dir. Her biri yüz kişi zor alır. Şe- hirdeki meyhane ve İokantaların mecmuu beş yüzü bulmez.. Sonra kahvehaneler, kırazihaneler gelir, İstanbulluların en çok rağbet çtti- #l yerler de buralarıdır. Fakat nü- fusa nüzaran, bu müesseselerin sa- yısını da fazla zannetmeyiniz. 550 kadar kahvehane vardır. Yılbaşı gecesi eğlenen. para sa. feden, danseden çiftleri, hesaplar» sanız, size bunların 25 bini geçme» diğini söyliyebilirim Bu rakama ev lerinde toplanıp eğlenen. dans eden ler de dahildir. Çünkü İstanbulda 12 bin kadar radyo nhonesi var - dır. Bunları mühim bir kısmı res- mi mahallerdedir. İkametgâhlar- daki radyo sayısı 7 - 8 bini geçmez. Radyo olmıyan yerlerde de danse- dilmez ya... uhatabım, kati ifadelerle, İstanbulluların, yılbaşı ge- cesini 'ne fakirsne ve mütevazane geçirdiklerini anlatıyordu. İlâve et- tiz — Bilhassa gençler. yılbaşı ge- celerinde dans etmelidir. Dans de- yince hatırıma geldi. Bir zaman- lar, dans merakı İstanbulda almış, yürümüştü. Şimdi. nerede? Bilen- ler bile dansı unuttu. — Barların vaziyeti ne âlemde? — Barlar mı? Kaç bar var ki... 'Topu topu 7 - 8 tane. Buraya ge lenlerin miktarı gecede vâsati beş yüzü bulmaz... ,lüks bir şey addediliyor. Öğle ye- — Eğlenemememizin sebebi ne- dir? — Başta parasızlık.. Günlük ha- yatımızı programlaştırmamak.. İyi eğlenmiyen insanlar, iyi çalişamuz; diye bir söz vardır, bu, doğrudur. Hâtirima sinemalar gelmişti Si. nemaların eğlence yeri olup olmas dığmı sordum: — Tabil eğlence yeridir. dedi... Evet.. Sinemalar, en fazla müşte risi olan müösseselerdir. İstanbul da bir yılda sinemaya gidenlerin sayısı vasali on milyon kişidir. Ga liba İstanbulda irili ufaklı 50 - 60 sinema vardır. Fakat on milyon ki şiyi çok bulmayınız.. Nüfus mikta- rına göre taksim ediniz. Bir kişi yılda 14 defa sinemaya gidiyor. de mektir. Yani ayda bir defa.. Fakat, haftada bir iki film gören çocuk- meraklısı genç kiz - ... Rakamın kabarma Sha sebep onlardır. Hakikatte, yıla da bir defa bile sinemaya gitmi- yen insan çoktur. Sonra, sinemâ- lar, birkaç yıl evvele nisbetle çok ucuzdur. İstanbulda on kuruşla bir le girilen sinemalar vardır. On ku- rüş pahalı değildir. Yine birkaç yal evvel 110 - 120 kuruşa olan lüks koltuklar bugün 70 - 80 kuruştur. eğlenmek bahsinin bürasın. da, İstanbul hayatını iyi bi len muhatabırı bir lâhza durdu: — Bu şehirde, dedi, değil eğlen- mek, öğleyin yemek yemek bile meğini evinden dışarıda yemek ye mek mecburiyetinde olan insanları düşünün... Bir de lokanta sayısını ve lokantalardaki masa ve iskem- le adedini gözönüne getirin. Eğer berkes. öğleyin bir lokantaya gi dip yemek yemek arzusunu gösler- 8s, İstanbulun büğünkü lokanta &- dedinin on misli fazla lokanta aç- mak icap eder. Çoğumuz. evimizden kuru sey - ler getirip, çalıştığımız yerde ye- TİZ. Öğle yemeğine chemmiyet ver memek eski bir itiyadımızdır. Bir- çokları, sabahleyin kuvvetlice kah valtı ederler. akşamı tutarlar. Bu işte, İstanbulluların hakkı da var- dır. Mide bozınadan bir karın do- » b uncuda)