ATI EB TAN Gündelik Gazete yin hedefi; Haberde, fikirde, #eyde temiz. dürüst, samimi çalışmaktır. ğe — ABONE BEDEL — Ecnebi A800 Ke, 3 Bene 2800 Kr, » SAy 1500 » M0 > saz > s0 » MO 3 taş Küetlerarası pota Hrihadma dahil ol en mermlekecler için 30, 16, 9, BA ra Aİ e. Abone bedeli peşindir, Adres değiş yi kuruştur, Cevap için mektup - kuruşluk pul üğeesi lâzımdır, “İHayat Niçin l lidir ? IYazan: M. Zekeriya) Yat pahalılığı ile mücadele ede- için evvelâ | pahalılığın se- ini bilmek ve tespit etmek lâ- - Hastalık keşfedildikten sonra tedavisi kolaydır. Mi, © Yalnız İstanbulda değil, bü- Türkiyede hayat pâhalılığının iyilk sebebi gerek işi; gerek ser- rasyonel şekilde kullanma- fr ri! fiz Ne fabrikalarımızda, ne atölyele- , hattâ ne de hususi hayatı- Yirda İŞ İyi organize değildir. Ras- I çalışma sistemi kurulmamış Mer taraftan sızıntılar vardır. A- bir kalburla su taşıyor va dm eYiz. Böyle olduğu için, işçili. Ti ucuz olduğu memleketlerden Ba olduğumuz halde istihsalâtımı- Maliyet fiyatı yüksektir. Avrupa- n birkaç misli fazla İşçi ücre- | kağan fabrikaların mamulâtile re #demiyoruz, Halbuki Japonya, ucuz çalışması sayesinde A- &n modern sanayi mem. Fekabot tesisine muvaffak - Çünkü çalışma sistemini şeklide organize etmiş, s- pan delikleri tamamen kapa- Ve işçiden âzami randıman ola» #iyanın maliyet fiyatını düşür. JELİ / eri 24# giti Pakir memleketlerde sermaye ği, * olur. Sermaye de işçi gibidir. hay, Şalışmak İster, ve yaptığı işe el bir ücret talep eder. Bu üc- İeçg, “di fnizdir. Zengin memleket- kaleşizis miktarı az, fakir memle. de yüksektir, meselâ Türkiye Gil enin temin ettiği fiz, İn dı, “Ye nisbetle 3 — 4 misli fazla meyil olduğu halde biz sermayeyi İste, **İ şekilde kullanmıyor, onun ay li ücreti lüzumsuz yere yüksel fi Palm İstanbulda inşaata kapatılan tin gz ei göz önüne geti Şeh- iye yerlerinde öyle inşant yapı- da” bir müddet sonra buraya ya ai geye yarı kıymetini kay- » Her bina ötekinin deniz ve rana kapıyarak onu sıfıra in- Serhan 3 suretle inşaata yatırılan tekilg © faydasız, hattâ zararlı bir Be kullanılmış oluyor. tad, «© pahalılığın ana sebebini bu- Say, rak lâzımdır. Martta ber eşyanın kendine has tiki,» vardır ki, bunları da ayrıca tabu #tmek zaruridir. Meselâ İs- Sebep 2 et niçin pahalıdır? Birinci sekil, isin ve sermayenin rasyonel dı,, £ Organize edilmiş olmaması İkinci sebebi de belediyenin a- eyi esimle almasıdır. İstanbul be- Dalyan bir varidat kaynağını kay- kalg, ek için mezbaha resminin hi, Silmasına değil, azaltılmasına Yağ, 7921 değidir. Halbuki şekerin fi ta gi istihlâki arttı. Bu, bü- Peta inyanın yaptığı ve müvaffakı- Sahygştice aldığı bir tecrübedir. İs- Baha st sarfiyatı azdır, çünkü et Ün, ge Rüsumu azaltınız, et fiya *ek, , Tinİz, derhal istihlâk arta Ül yg, min azalmasiyle kaybedildi- Ünlmayiyılen varidat, istihlâkin ço- Muya; © temin edilmiş olacaktır. Se Pahalılığını intaç eden bü- detyeğ, ddeleri biraz birer tetkik € Deh, , Bötürüz ki, hepsinin ana se- Sw, © maddeye ait hususi sebep- İl Mi rasyonel | çalışmanıva, » Bunlar ıslah ve izalesi hatalardır. Fakat bir an a koymak ve yol yüstermek Bu bau akımdan hükümetin tetkike- layareb binlerin memnuniyetle mümkün değildir. İsafirperverlik, hayırse- verlik, cömertlik Türkün baş meziyetlerindendir. Sık sık toy ve şölenler tertip eden dedelerimiz çadırlarmın önü- ne birer bayrak dikerek konuk davet ederlerdi. İbni Batuta Özbek yurdunda Maçar şeh- rinden (Beşdağ) a giderken Sultan ordugâhmın yanına in- miş ve kurduğu çadırınm ya- nma - Türk âdetine uyarak - bayrak dilkmiştir. Ordugâhta bulunan Mehmet Özbek Ha- nm dördüncü karısı Emir İsa Beyin kızı da tepedeki çadırı- nm üstüne bayrak çekmek su- retile gelen misafiri davet et- işti, Türk hüktimdarları saraylarının üstüne çok uzaklardan görünebil mek için sitından dokunmuş birer çadir kurarlardı. Bu çadırlar, Türk Âlicenaplığınm, *rtisafirsevertiğinin ve oömertliğinin birer paratoneri idi. Uzaktan misafirleri hükümda rm sofralarma çekerdi. Türkler misafir çağıran bu çadırı mukad des sayarlar ve taparlardı. Ana yurttan Viyana kapılarına kadar gelen Türkler girdikleri şehirlerde sayısız ibadethane, medrese, mek- tep, imarethane, şifahane, misafir hane, sebil, sahrınç, hamam, ç$ me gibi kültür ve içtimai yardım müesseseleri, yollarda, çöllerde köprüler, kervansaraylar, hanlar, kuyular, hisarlar yapmışlardır. opkapı sarayında sayısı üç, dört yüzü aşan vakfiyeleri tetkik ederken bulduğum bu mev zu Üzerinde bazı örnekler vermiye çalışacağım. Bu vakfiyelerden bir kısmı doğrudan doğruya ilim, hayır ve ibadet müesseseleri yaptıran devlet erkânı ve zenginlere aittir. Vakıfların çoğunu da servetleri doğ rudan doğruyu bu gibi mileasoseler kurmaya kâfi gelmediği için yapı Biliç Ve lerini GEL maksadile kudretlerinin yetiştiği kadar para, emlâk bıraltanlar teş kil etmektedir. Öyle diyebilirim ki buğün yalnız Istanbul mektep, med rese ve hastâhaneleri için yapılan vakıfların gelirleri toplanan devle tin tâhsis ettiği parayı bırakacak rakamlar elde edilir. Dedelerimiz bilhassa irfan ve hıfzissıhha miles seselerine önem vermişlerdir. Top kapı sarayında yeni eserler kütüp hanesindeki vakfiyeler arasında Türk kültür ve içtimaf yardım tari hini aydmlatacak çok mühim vak #iyeler vardır. opkapı müzesi vakfiyeleri a yasmda 392 numarada kayıt » Darissande ağası Mehmet Ağa- Sayfalar SKİ nın vakfiyesi, gerek vakfettiği eser ler ve gerekse vâkıfın yüksek ve temli ksatları bakımından eşsiz Sinan, vezir Ferhat ve Mehmet Pa gaların ve daha birçok devlet bt yüklerinin de şahadet imzalarını ta şıyan bu vakfiye 999 hicri tarihi dir. Mehmet Ağa vakfiyesini tesçil ettirirken vefat ettiği için vakfiye sinin mabaâdini ilk kısımlarında tesbit ettirdiği mütevellisi ikmal ettirmiştir. Dördüncü yaprağında Padişahın bir turası, altında da Rumeli Kazaskeri Hüseyin bin Meh medin tasdik mühür ve imzası var dır. Birçok vakfiyeler arapça tan #im edildiği halde bu vakfiye türk 46 yazılmış olduğu için dil bakımın dan da çok mühimdir. Vakfiyenin ilatünde yarım şemse içinde padişa Bin (makbulümdür, imza oluna) şeklinde bir «| yazısı vardır, GÜNLERDE İÇTİMAİ YARDIM ÖRNEKLERİ A ; ? o Yazan: ç İ. Hakkı ç Konyalı İT MM Ağa gunları vakfedi yor : Istanbulda Beyceğiz mahallesin de bir cami, Usküdarda bir mes çit, Isatnbulda Hocarüstem mâ hallesinde ön bir odalı ve dershane M bir medrese, on höcreli bir Da rülhadis, 12 höcereli bir zaviye, medresenin bitişiğinde bir sebil, üs tünde biülylik ve muhteşem bir mek tep, Irgatpazarında Dörtyol ağzın da bir sebil, karşısmdn bir çeşme, Mercamağa câmi havlımında mus luklar, Eskisaray yanında bir çeş me, Edirnekapısından Terkos kö Bülendin Mektupları ir arkadaşın oğlu var. Ben de evlâdım kadar severim, Almanyaya nmeli ve nazari elek- trik tahsiline gitti. Selâmetlerken kendisine demiştim ki; - Bülent, memleketini biliyor. sun. Şimdi de yabancı bir diyara, bahusus garbin en canlı bir ülke- sine gidiyorsun. Bir malüm ve bir meçhul arasında kalmış olacaksın, Bunlarda biribirine benziyen ve- ya hiç benzemiyen o ehelhmiyetli ne görürsen bana yaz. Can kulağı ile dinlemiş. | İlk mektubundan itibaren intibaları- nı yazmıya başladı. Cidden dik- kate şayan şeyler. “Vatandaşları ma da belki faydaları dokunur!,, dedim, neşte beveslendim. İlk mektubunu haklediyorum işte “Malüm ile meçhul arasında bi- ribirine bensetebildiğim tek şey, insanlığımızdır. Bundan ötesi bi. ribirinin okadar zıddı ki.. “Burada içtimai teşkilât artik makineleşmiş. Umumi hayat gü- zel bir (türbin) in muntazam ça- lışmasını andırıyor. Hiçbir aksak- hık hissedilmiyor. Zaten bu mille- tin en bariz hususiyeti bu nokta- İYAN da. Okadar teşkilâtçı ve okadar tânzimci ki, biraz daha gayret ot- seler, zannederim amma, 65 mil yon Alman bir anda nefes alip bir anda nefes verecekler. Nefes al- ma ihtilâfını bile zamandan bü- yük bir kayıp addediyorlar. “(Ziyan) Alman kafasına yıldı- rim gibi çarpan bir mefhumdur. Bakın size bir vaka anlatayım; “Geçen gün fabrikada o nöbeti- mizi bitirdik. Yıkandık. * Tam çi kacağımız sıra müthiş bir ses işit- tik. Mitralyöz yaylım ateşi gibi bir sesti bu. Koştuk. (İşbaşı) nin göz“ leri anadan uğramış, boyun da- marları parmak parmak kubar. mış; yüzü pancar gibi kıpkızıl bir halde bağırıp çağırıyor; beş on a- meleyi azarlıyordu. Ama bu tarx bir lisan ilet “— Efendiler! diyordu. Siz hâ- li uykuda misiniz, yoksa halis Al- man mu değilsiniz? Bilmiyor mu- sunuz ki Almanya büyük bir hatp- ten çıkmıştır. Bütün müstemleke- lerini kaybetmiştir. O begün bir gram demir tozunu israf edecek halde değildir. Bir gram demir to- sunda 65 milyon Almanın hakkı var. Onu israf etmek Almaynanın istikbaline biyanetle müsavidir.. “Şaşırmış kalmıştım. Bu müthiş tuğyanı kamçılıyan ziyan, israf a- caba ne idi? Bir (pota) mı çatlatıl- mıştı? Çok kıymetli bir parça mı kaybedilmişti? Merak ettim, sor- düm, araştırdım, öğrendim. Bili- niz bakalım ne imiş o israf? İm- kâni yok tahmin edemezsiniz. An- latayım da gülebilirseniz gülünüz. Bir tezgâhın altında (eğe) den dö- külerek birikmiş topu topd bir g- vuç demir tozu!, Hademe atölyeyi süpürürken dikkatsizlikle süprün- tüye karıştırmış; çöp sandığına at- müş, Ne dersiniz. sandığı yere döktü- ler. O, bir avuç doldürmaz tozu ayırdılar, (65) milyon Almanın hakkıdır, diye depoya kaldırdı. ARE, . Gülmek istedim, gülemedim. Evlerde hizmetçilerin (kırdıkları tabakları, çanakları, çöp teneke sine attıkları gümüş çatalları bi. sakları; ahçıların saçıp döktükle- ri yağları düşündüm. Kafamda küçük bir kıyas yaptım, hesapladım; güleyim derken, için için ağladım. Rülendin 'Amaası yüne giden yolun üstünde çukur çeşme, kendi camlinin bitişiğinde #üslü bir çeşme, Usküdarda üçü Hoca Abdil mahallesinde olmak ü #ere beş çeşme. Mohmeta ğa, mektebinde okuyan çocuklar için her sene yazlık ve kiş dık ayakkabı, elbise ve kürk, ayrıca haftalık birer mikdar para da vak fetmiştir. Çocukları vakfedilen el bise, ayakkabı ve kürklerin cinsle ri, renkleri bile tesbit edilmiştir. Vakfiyedeki elbise, ayakkabı ve ku maşların adları bu gibi şeylerin ta Tihlerile meşgul olanlar icin tetkik (Yazan: Aka Gündüz) Yer bulamadığımız için masala- rındaki iki boş yeri rica ettik, Neza- keğje kabul ettiler. Üç kişi idiler, İ- kisi yakışıklı delikanlı. Birisi de da- ha şişmancasının kaşı gözü yerinde paçuzu, Bayan paçuz, delikanlılar kadar güzel Türkçe konuşuyordu. Bir ma- sada oturuldüktan sonra kulağa pa- muk tıkılsa bile işitilmemesi müm- kün olmuyor. Çok şen gençler ve çok temiz konuşuyorlar, Birşey dikkatimi ve hayretimi çekti, Delikanlıların ikisi de —iyi bir tahsil gördükleri belli olmasına rağ- men— çok yemin ediyorlardı. Yerli yersiz, lüzumlu lüzumsuz yeminler, Yeminlerin bini bir paraya... Gözüm çıksın! Kör olayım! Şerefim namına! Namussuzüm ki! Vallahi billâbi! Şu ekmek gözüme dursun! Anamın ölü- siinü öpeyim! Gençliğimin hayırı görmeyim! Şerefsizim ki! Namusum namına! Dikkat ettim. Yöârenliklerinde ba yeminlerden birinin binde yarımmı söyletecek hiçbir sebep yoktu. Sırf bir dil alışkanlığından başka birşey değildi. Hattâ daha çok yemin etme» si cinsi iktizası lâzım gelen bayan paçuz bile birkaç defa ihtar etti; — Ortada yemin edecek birşey yok. Niye bu kadar bol yemin edi- yorsunuz canım! Bakınız ben yemin ediyor muyum? Hakkı vardı. İki saat içinde iki de- likanlı iki yüzden fazla yemin ettik- leri halde bayan tek yemin etme- mişti, Gerçi yemin dahi barı yerde ve zamanda küfür kadar lüzumludur. Fakat bu kadar cömertçe değil. Doğrudur, isterseniz tecrübe edi- niz, yerinde ve zamanında bir küfür —şatafatlı oluşımun derecesile mü. tenasip olarak— gönül ferahıdır. İn- #anin ruhuna, zekâsına, cerbezesine keşayiş verir. Böyle bir küfür, enerji motörüne esanslık eder, Hayatta ne- fes gibi, su gibi, gıda gibi, uyku gibi, #ıhhat ve afiyet gibi lâzım olan kü fürü; onlar gibi iyi muhafaza edip uluorta harcamamalıdır. Küfür aya ün düştüğü zaman galiz ve cürüm o- lar. Yemin de böyledir. Karşınızdaki hambıldır, söylediğinizi — anlamaz. İşittiğini mantığa vuramaz, muhake- me edemez. İdraki kıttır. Önüne kırk edilecek ayrıca bir mevzudur, Meh met Ağa Çarsambada da iki ha mam vakfetmiştir. &hmet Ağanın en büyük ese Ti Tuna boyunda Ismail ge “ gidi civarında kurduğu Menendi Bağdad (Mehmet Abid) adlı kasa ba ve bu kasaba civarında yolcula r: çapulculardan korumak için yap tırdığı hisardır. Bu hisarın suru Üs- tüne de Adimlissani büyük bir ca mi, hisar haricine yolcuların inme leri için bir han yaptırmıştı”. Bura da bir hamamla kendi adma nisbet ettiği kasabada birçok dilkkânların derhal yaptırılması için para ayır mış ve bunu da vakfiyesine geçir miştir, Mehmet Ağa saray Dartis saade ağülarını vakıflarma Nazır seçm'$ ve sâraydaki Darissasde da irelerinin tebhir ve tathiri için de günde üç akçe ayırmıştır. Vâkıf Galata tarafında da birçok içtimal yardım müesseseleri vakfetmiştir. Edirnede de zikre değer evkafı var dır. Met Ağa meleri işin de ya zin kar vakfetmeyi unutmamış tır. Yazın her sebi'lde halka buzlu Su dağıtılırdı. Ağa vakfiyesinin bir çok yerlerinde bol varidatlı memba lar gösterirken katiyen israf edil memesini, tasarrufa son derece rla yet olunmasını tavsiye etmektedir. Mehmet Ağa her ay çarşambadaki kabri üstünde iki koyun kesilerek etlerinin fıkaraya dağrtılmasını da vakfiyesine koymuştur. Hadikattil cevami sahibi, Mehmet Ağa cami ini tasvir ederken: ca esbaba vesile olan Elhaç Meh met Ağadır ki camii gerifinin dai resinde bir âli türbede medfundur. Tarihi rhleti 909 dur” diyor. Fa- kat evkafı hakkında verdiği malâ kitap serseniz, seksen şahit koysa- »ız, yüz altmış misal yapsanız inan- maz. Fakat bir şatafatlı yemin etse niz apaçık yalan bile olsa inanır. Böylelerine çene yormaktansa süslü bir yemin edip geçivermek daha a- kılhca iş olur. Fakat böyle olmıyan ların biribirine, tek ayak üstünde kırk yemin edişi pek galiz oluyor. Arkadaşım bu mütaleamı beğen- medi. — Biz, dedi, yersiz yemine anne lerimizden, ve zamansız küfüre ba- balarımızdan alıştık. Yeni neslin ye- nİ anneleri ve yeni babaları bu ha- talara düşmiyeceklerdir. j Maarifte : | Yabancı Mektepleri İçin Yeni Bir Karar 'Türk müdür muavini bulunan az- lik ve yabancı okullarında talebeye ait nakil, tasdikname, diploma vesa- ire gibi muameleler bundan sonra maarif müdürlüğü yerine mektep müdür muavinleri tarafından yapı- lacaktır. Mektep Kitapları İçin Kâğıt Maarif Vekâleti, gelecek yıllarda basılacak kitaplar için Almanya ve İzmit kâğıt fabrikalarına küğit sipa- rişleri vermiştir. Bunların muhafa- zası icin. Sülevmaniyedeki Süleyma Hiyeisani ve Süleymaniyeluli med. reseleri tahsis edilmiştir. Sırt Hamallığı Yapanlar Sırt hamallığının vasak rağmen şehrin bâzı örra köşelerinde bu yasağa riayet edilmediği oörül müştür Gerek zabita gerek beledi ye memurları sikı kontrollar vana. caklar ve yasağa karşı gelenleri şü detle oezalandırscaklardır. ng mat gök noksandır. Mehmet Ağa nın vakfiyesi dil, tarih ve içtimai yat bakımından tetkik edilecek mü him bir eserdir.