Antrenör İşinde Ilangi Prensiplere Uymak Ankaradan gelen haberlere göre| 'Türk Spor Kurumu Genel Merkezi, bu seneki faaliyetine bir takım antre »ör meselelerinin hallile başlamış ve bu yolda bazı İrararlar vermiş... Biz bu kararları “TAN,, oküyucu- Tarıma vaktinde haber verd'k: Şimdi bu behse dönüşlümlüzün sebebi, antre Ö z esaslı bir nok- tai nazara dayanmadığını hatırlat - maktır, Vaktile bir atletizm, bir güreş, de eskrim antrenörümüz vardı. Mmtakalar bu antrenörleri payla gamadıkları için her, kongrede fede- rasyon reisleri bu yüzden hırpslanır ve sporun şu veya bu mmtakağaki | ikselişi oralara antrenör gönderil- mesinin neticesi g'bi gösterild'ğin - den federasyonlar bu bakımdan ba- yağı bocalarlardı. Halbuki zamanla bu antrenörlerin oralara gönderi - mesi imkânları bulununca anlaşıldı ki, antrenör sporcu yaratmaz. Sporcu varsa antrenörden İstifade eder. Ne ise, basin bu tarafımı beşka bir zamana bırakarak yine antrenör İşi- mize dönelim, Teşkilâtm bugünkü şek'i kuruldu- ğu zaman rivasete geçen General Â- KW Hikmet, İlk“iş olarak. memlekete bol antrenör getirilmesi fikrini * ileri sürdü ve eh geniş spor olan futbolde de bu fikrin! tatbila başladı. Nitekim futbol federasyonu o zaman Üç İngi- İz antrenör getirmişti, Bu antrenörler işe başlamadan ev- vel Genorni Ali H'kmet. sıhhati dola - yis'le Fileh relslikten çekildi. Yeni ge- len kurumi başkanının zamanımda sa- bik futbol federaayonu relsi , Hamdi Emin de çekil'nce mevcut futbol an- trenörler'ne yol verildiği gibi Amari- kadan güçlükle getirilmiş olan bir A- merikalı atletizm antçenörüne de ge çen Balkan oyun'arının muvaffak - yetsizliği yüklenerek İzin verildi ve ir ay kullanıldıktan sonra ona da İBy- vallah!) denildi. Böylece bir aralık elli tane antrenör getirteceği gazete lere söylenen teşkilât, antrenör tec- rühesinden vazgeçmiş göründü. Son günlerde ise teşkilâtm tekrar antrenör bahsini ele alışmı görünce şu gecm'ş tarihi hatırlamaktan ken- dimizi alamadık. Antrenör işindeki bu ileri geri hareketler gösteriyor ki, tenkilât, antrenör. bahsinde henüz Yazan ALI RIZA SEYFİ Korsanlardan, İspanyoles bilen birkaç kişi: Lâzım ? azım : kati bir noktainazar tespit etmemiş. tir. Federasyonların ve Spor, teşkilâ- tmm başına geçen zatlar değiştikçe antrenör siyasetimiz de değişmekte dir, Futbol için antrenör getirileceği haberi eğer doğru ise, bundan evvel. kilerin savulması sebebi ne idi? Mev. cut antrenörlerin hepsi de fena de - Bildi yat, Bu cereyanı Yugoslavlara karşı | oynadığımız milli maçı 1:3 kaybedi- şimizin bir aksi ameli olmak ihtima, Wide vardır, Yalnız şuraya İşaret emek İstiyo- ruz Kİ, bir milli takım için antrenörü muvaffekıyetin ilk şartı değildir. E- ğer getirtilecek adam mm'lli takrmı ça lıştırmak için getirilecek ise hakika - ten narava yazıktır. Çünkü bir kere şimdi takımlerm hepsi iğ maclarile meşguldür, milli takım antrenmanı yapamazlar. Mevsim müsait değildir. İkincisi, mil takım kadrosu tespit edilip çalışma devresi başlayınca memlekette mevcut bir iki antrenör den hiris! bu ise memur edilebilir. Bizce, futbolde milli takım itin de Zil klipler için antrenör lâzımdır. Bu nunda antrenör getirtecek klüplere teskilâten aviröm meselâ yarısı veril mek şeklinde bir yardımla temini mümkündür. Güreşe gelince; bugünkü antrenör hakkında söylendeek söz kalmadığın. dan.bu bahse tekrar dönmek İstemi. İ ruz “ki, bir milli takım için antrenör Jan Mâcar hoceahm iki sene daha kon. tratı tecdit edilmiş: olduğunu hay. retle okuduk. Bütün bu mülihazalarm sonunda surayi açıkça söylemek isteriz ki, teş kilât adtrenör bahsi Uzerinde iyice tetkik yapmadan, antrenör getirmive kalkarak yerine göre acele . verina göre zararlı iş görülmüş olur. Onun İçin bunlardan #vvel'haneri sporlara, ne sek'lde ve nicin antrenör getirme 1? Bunü tespit etmek gerektir. B.F. Sipahi Ocağı Konkur Hipikleri Yarın Yapılıyor Sipahi Ocağı tarafından tertip edi leh mevsim konkurhipiklerinin sonun İcusu yarm yapılacaktır. Yedi seri üzerine taksim ed'len mü sabakaların en mühimmi olarak Tür Hintli Pehlivan Hareket Etli Haftaiardanberi “beklenen “Hintli perlivanım nihayet İstanbula gelmiye karar verdiğini geçen gün haber ver miştik. Cümhuüriyet bayramında Tekirdağ lı ve Mülâyimle iki güreş yapması te- karrür eden Hintliden dün akşam ge. len bir telgrafa göre Hintli pehlivan geçen çarşamba günü Londradan trene binmiştir. Bu vaziyete göre ya- rn öbür gün buraya gelmesi muhte. meldir, Görülüyor ki epey zamen kendir! güreş meraklılarma bekleten Hintli nin güreşlerini İstanbulda seyretmek mümkün olacaktır. Boks Maçları Şehrimiz vasat sikletleri ile dö miye gelmiş olan Yunanistanın kıy- metli boksörlerinden Vasis ilk müsa- bakasını bu Pazar Taksim ştadyo -| munda yapacaktır. Yunan boksörü bundan birkaç se ne evvel Amerikaya gitmiş ve orada birçok muvaffekıyetli, maçlar yap - miştm Simdi hiraz gackin nlrka'la beraber şehrimiz boksörleri içi A - merikan Ringlerinde edindiği tecrü- beler itibarile çok tehlikelidir. Pazar günkü maçmı gördükten sonra Yunanistan boksörünün bugün kü beynelmilel derecesi hakkında da- | ha esaslı bir fikir edineciğimiz şüphe sizdir. —— terilebilir. Bu müsabakaya OLondrs yüksek atlama müsabakalarında 2,20 metre gibi İyi bir derece alan Eyüp kiye yüksek atlama müsabakası gö: İ Önel iştirak edecektir, '— Öyleyse, bize aborda Zarhları' parlıyan Ispanyol kumandanı kalıcmı TU zın Make TAİ İİ e de bir çocuğu var. Kanu ocasıind dönmek için ona fırsat bitakmalısın.” Hslu - t$ Af başını eğdi. Çekince “Bir de (Güzarmağanı)nı dil cuk annesinden “büyüt birr " Yağlı ka “Bön baka- m diye mi kor dm tesbihini run. Yoksa sun söh söz ilstüine erkek kalktı, klaştı, Kadın arkasmdan hâlâ ıriyordu “Bi Zu baha iyilik olsun Güzarmağanı bana ait Mahvolan benim soyum değil Seninki amma ne de olsa ben deo Soyun ekmeğini yiyorum. Sen yaş lanmen çocuğa benzedin, Aklmı fik Tini kaybettin. Ne kadarcık ömrüm « kaldr ki, bu kadı. na böyle dört elle. sardıyorsun. Ben soframda rakip görmiye tahammül edemem.” Hsiu « ts Ai bu söylenenleri duy- mamak, söyliyeceklerini de kesmek için çoktan uzaklaşmıştı... Yazım bebeğin başında çıban çık t1. Arasıra da hafif bir nöbet geli yordu. İhtiyar kadın derhal faali- yete koyuldu. utlara yalvar yor, bebeğe içirmek, başına sür- mek için ilâçlar bulup buluşturu- yordu., Anne buna pek ehemmiyet vermiyor, ilâç yüzünden çocuğu bir düzüye ağlatıp kan ter içinde bırak mak istemiyordu. Şöyle bir tadına bakıp ilâçların çoğunu gizlice att ordu. İhtiyar kadın kocasına şikâyet. ler ediyordu: “Görüyorsun ya çocu ğün ne hastalığına aldırıyor, nede zeyıfladı gelen sev; en yalan Genç kadın bunlara gizli gizli ağ lyordu. Erkekse hiç birşey söyle- miyordu. (Güzarmağanı) nm ilk yıldönümünde güzel bir şenlik ha- zulandı. Otuz. ERİR çağını. dı. Bunların. hasıl, ing getirdiler; Bazıları yiyeceki ki- misi boynuna asmak iç 4 inanıyor. Zaten içten derin olur, zl3 resmini getirdi, Her davet iş yeninden ortaya başka e çıktı. Her biri çocuğa başka bir saadet diledi: Parlak bir meslek, sonsuz bir ömür., ilâh.. Ba banın yüzü pırıldadı. Tıpkı bir ak- şam güneşi gibi O günün akşamı, tam davetliler ziyafet sofrasına otururlarken âla- ca karanlık içinde avluya yeni bir misafir girdi.. Saçları upuzu kerek, Deli Bayra- KÖLE ANA (EŞ ? Yazan: JON SHİL $ Çeviren: N. K , Mrnananaran anar amaaa i başı yırtık pırtık, korkunç, yabani bir adam. Kolunun altında kâğıda sarılı bir paket vardı, Evsahibi hay ret İçinde onu karşılamıya gitti. Ne reden geldiğini sordu. Dili tutul- muş gibi duran adamin cevaplar dan birşey anlaşılamıyordu. Hstu - ts A: birdenbire onun kim olduğunu anladı: Bu, herhalde derici olma- kıydı. Yavaş sesle: “Niye hediye getir- din, dedi, getirmemeliydin.” Yeni misafir ceyap vermeden ön- ce ürkek ürkek etrafma bakmadı: “İstedim... İstedim ki gelip baya- na uzun ömür dileyeyim ve bin. Gm paketi çözmiye koyul- ou, Titriyen parmaklarile ilki üç teonka kâğıdı açtı. İçinden her biri bir pus iriliğinde, gümüş kaplamalı dört madeni marku çıkar dı. Bunlarda şu sözler yazılıydı: U- »Comup dağları». miş gibi DİE tavrrid, Yöklaşıp yeni misafiri süzdü. Fakat Hsiu - ts Al, onu davet sofrasına götürmekte be is görmedi. Orada şimdi misafirler biribirlerine birşeyler fısıldamıya başlamışlardı bile. İki saat süren yemek, şarap fâ8 lından sonra davetlilerin gürültüsü arttıkça arttı. Rağırısa çağırışa 0- yanlar oynuyor, büyük kâselerle şa raplar içiliyordu.. Herkes biribiri- ni içkiye çağırıyordu. Petırtıdan ev sik sik sallanıyordu. Yalnız derici, i bardak şarap içtiği halde, sessiz Yiğit kumandan bir haç çıkardı ve yalnız şu sözleri söyledi 23-10- j / # j sadasız bir köşede oturuyordu. Za- ten ona aldıran da yoktu. Şarabın tesiri geçince misafirler birer kâse pirinç yemeği âtıştırdılar, Sonra el lerinde fenerlerle ikişer üçer dağıl dılar. Deri tüccarı sofrada en sona kal dı. Tâ hizmetçi kapları toplamıya gelinceye kadar yedi. Kalkınca bal konun en karanlık köşesine çekildi, Ve orada kiraya verdiği karısını buld iye geldin ”' Kadının . sesinde derin bir keder vardı. “Sanma ki istiy, rek geldim. memek elimde de; “Öyle ise niye bu kadar geş gel din?” “Hediye almak için nereden pa- ra-buldum sanıyorsun? Bütün gün dolaştım, dilendim. Sonra hediyeyi almak için şehre kadar gittim, Yü- rümekten hem yoruldum, hem acık tım. Hem de geç kaldım.” Kadın acele acele sordu: “Ya (Bahar Armağanı) ?,, Erkek derin derin içini çekti! “İşte ben de onun için geldi “(Bahar Armağanı) için mi? Zavallı anne hıçkırıyordu. , Gel zaman erkek ağır ağır an- . latiam “Bütün yaz Bahar. Sönülar gli güz hastâ, Param olma: ığı için tabil ne do getirebildim nede ilâç bn Şimdi daha fena hasta. Eğer bir gey yapamazsak öleceğe benziyor.,, Biraz durdu, Sonra “Bunun için Benden biraz ödlinç para istemiye geldim... dedi. Genç kadın göğsünün içini kodi. ler isirp tırmalıyor, bütün uzuvla. rı koparılıyör sandı. Ağlamak iste» "akat ellerin (Güz Armağanı)na saadet dilediği böyle bir günde © nasıl ağlıyabilirdi. Yaşlarını tuttu: (Arkası var) Ressamı : MUNİF FEHİM '— Amin!" mın zaferini kutlamak istermişçesine selâm verdi. Sonra büyük bir res- miyetle iğildi ve cevap veli. im Sinyor; lâkin ben namusumu lekeliyecek bir işi yapamam.,, Kahramanlar, namuslu insanlar nerede olurlarsa olsunlar, no'ndar ayrı milletlere, memleketlere mensup bulunurlarsa bulunsunlar biribir. lerini tanırlar, severler, hiç olmazsa sayarlar... İspanyol kumandanının böyle, namus ve vazife uğrunda ölüvermesine Bayram Reisin yiğit kal- bi burkuldu. Kazandığı zaferin sevincini unutacak gibi oldu ve: “— Öy- le ise Sinyor, Tanrı size acısın, Dedi, Ortalığı tekrar bir sessizlik kaplamıştı, Kelyonun glvertesindeki yarm- arm iniltileri duyulurken koca teknenin baş ve bel kısmı korkunç bir göküşle sulara gömülmüştü. Karınca gibi üşüşen İspanyol asker ve ge micileri denize dökülmliştü. Denizin üstünde yalnız geminin kıç kasa- rası ile ipek kumaş Üstüne sırmalı İspanya bandırası ve zohlı kuman- dan görünüyordu. Dalgalarm yüzünde ise kopan tahta-parçalarma, di- rek kırıntılarına sarılarak su yüzünde tutunmıya çabalıyan ve inleyip haykıran sefil kılıklı Ispanyol gemicileri ve askerleri vardı, Müğrur ks)- yondan arta kalanlar iste bunlardı (Arkası vari diye bağırmıya başlamışlardı. Fakat Bayram Reisin çelik se- Busun! diyordu, Kendi kaptanlarma karşi gelen ve vazifesini bi- rakan ödlekleri bir Türk kaplanı teslim almaz!,,, Bu sözler bütün kor- sanlatın ağzını kapatmıştı. Rels, bu sefer ortalığı kaplamış olan derin lik içinde, batmakta ölan kalyonun bandırası altnda hâlâ o vazi- yette duran Ispanyol Kumandanma döhdü. Bir an, bu adamı süzdükten sonra iyi bir Ispanyolca ile şu sözleri söyledi: “— Sinyor; Tanrı aşkına $u yalvaran askerlerinize acıyarak teslim olunuz. Emrinize karşı durdu- lar, amma yiğitçe dövlişmüşlerdi...