Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ezxc——— 18.-10937 <— MİKROFON ÖNÜNDEZ) Radyomuzun Güzel Sesli Tabip Mugamnisi: Kâmil Cemal ize evvelâ bir sır ifşa eF- mek isterim: Cemal Kâmil, bir tabiptir, diş tabibidir. Tahsili- ni memleketinde ve Avrupada yap- mış kıymetli bir gençtir. Hayret r.nı ediyorsunuz, bir tabibin muganni- lik etmesini tuhaf mı görüyomfı- nuz? Ben bir doktorun çok iyi bir muganni olabileceğine inanıyorum. Belki doktorlar, mugannilerin ve musiki üstatlarının en birincileri olmıya namzettirler. Deneseler”ve bir uğraşsalar, bütün musiki dün- yamıza onlar hâkim olurlardı. I'Ve— den mi? Diyorsunuz. Arzedeyim: Hayattan insanların derdile ve ıztıraplarile, bu dertlerin ve IZti - rapların dindirilmesile en çok meş- gul olanlar doktorlar değil mi? Bü- tün günlerini çeşit çeşit dertlere Ça- re bulmakla geçiren bu kıymetli in- sanlar kalplerinde biriken, kafa - larmı — buran acıları ne ile teskin edebilirler? Ne ile kendilerine ğır yudum teselli temin edebilirler ? Sanatin nezih kucağına atılmak- tan başka çare var mı? Ve Sana- tin berrak ve sonsuz ufkundan baş ka bir ufuk bu engin iştiyakı tat- min edebilir mi? ö A Onun için ben, Cemal Kâmil üs- tadın, asıl meslek bakımından bir tabip olduğunu haber aldığım za- man onun mikrofon kUŞ'S'nd_a mMu- siki eserleri okumasına katı)'ye_n şaşmadım. Bilâkis onu, en te_mız teselli kaynağfını bulmuş bahtiyar bir insan saydım ve kendisine gıp- ta ettim, emal Kâmilin hayatta ne güç bir işle meşgül olduğunu düşünün bir kere! İnsanm uzviyetleri “içinde, ga- Niba, kendi kendini tamir edemiye- ni dişleridir. Tabiat bunların tami- rini insan zekâsına ve insan hüne- rine bırakmıştır. İnsansa bu işi çok geç anlamış ve çok geç başarmı- ya başlamıştır. Dişlerin tamiri ise insanın sinirlerini en çok bozan iş- lerden birilir. Zarif ve nazlı, frenk- çesile kaprişyöz bir bayanın dişle- rini sökmek, tamir etmek veya ye- nilemek ne müşkül iştir. En ince okşayışlardan bile canı yanan ba- yandan Cemal Kâmilin neler çek- tiğini, ne ben tasvir edebilirim, ne siz tasavvur edebilirsiniz. Fakat, Cemal Kâmil cidden akıllı bir a- dam. Çünkü o çektiği bütün ıstı- rapları, muayenehanesinden ayrı - lıp evine döndü mü, yeni iki şar- kıyı meşk veya terennüm ederek unutur ve ertesi gün, gecen gü - nün bütün serencamma musikinin asil nağmelerinden bir perde çeke- rek yeniden meslek hayatına ka- vuşur. Cemal Kâmili mikrofonun önün- de ilk gördüğüm sırada onun diş tabibi olduğunu öğrenir öğrenmez, bütün bunlar aklımdan geçmisti. Daha sonra onun hayatma daha yakmdan asina olunca aklımdan gecenlerin tam hakikat olduğunu anlryarak sevindim. emal Kâmili, mikrofonun ö- C nünde biraz bırakalım da arkadaşlarını görelim, Ön safta Bayan Fahire, tanburi Üstat Refiğin refikası, kemençe üs- tadı Fahire. Ve yanıbaşında zevci Üstat Refik! Bu zevç ile zevceyi, hayatta fi- kir ve kalp birliğinden doğabilecek Baadetin en güzel veen heyecan ve- rici timsali sayabilirsiniz. Birini gördünüz mü, mutlaka berikini, ve berikini gördünüz mü mutlaka ö- tekini hatırlar, görmek istersiniz. Zaten onlar da daima beraberdir- ler; Hayatta, sanatte ve her yer- de, Bayan Fahire, işittiğime göre, Musiki nağmeleri arasında doğ - Muş, ve hizmetçilerine varıncıya ka dar her biri muhakkak saz çalan bir ailenin evlâdı olarak yetişmiş, büyümüş. O zaman saza başlamış, daha sonra mukadderat ona bir A A YAZAN: ğ Ömer Rıza ! DOGRULğ B. Cemal Kâmil musiki üstadını koca ol?rak, ya - hut onu © musiki üstadına zevce olarak nasip etmiş ve musiki nağ- meleri içinde başlıyan hayat, mu - siki nağmeleri ve bediaları içinde | Nihayet Koccsınİ Kur_:uı'dı j İ Kİ ! | —- zarp ' fse ı lll | ın "” “3rce "i cia arasında ne şayanı alâka oıanlaıî vardır. Meşhur Ameril—:ah. tayyareci Dahi, Ispanya Cümhuriyeti hızm;tme girerek asileri bombn'arşen': Fran: kistlerin eline esir düşmüştü. Karısı Misters Edith Dahl'in uğraşması ve nihayet Frankoya bir mektupla bera ber kendi resmini göndermesi Saye - sinde kocasını bugünlerde kur_tanı_uş bulunuyor. Meşhur tayyareci Jim Mollison güzel Bayan Dahl ile bera_. ber bir tayyare ile Salamangaya gi- derek kadının kocasını alacaktır. Ba- yan Dahl'in resmini görünce Fran - konun yumuşayışma şaşmamak pek elden gelmiyor. devam etmiş, devam ediyor ve İn- şallah uzun bir zaman devam e- decek. Fakat Bayan Fahirenin yalnız hayatı değil, kendisi de bir musi- ki bediasından farksızdır. Sanki fitret nağmelerden, nağ- melerin ahenginden ve ahengin fü- sunundan bir insan yaratabileceğini göstermek için ona can vermiş. Fakat kocası üstat Refik te bu hu- susta kendinden farksız. O da nağ menin sanki heyecanından ve he- yecanın enerjisinden yaratılmış bir adam. F ahirenin kemençesi ile hem- hal olduğunu gösteren öy- le bir tavrı var ki, kocasınm tan- bur ile ahenkleşmesine benzer; İ- kisi de sazlarına ve sazları da ken- dilerine tam mânasile uygun, ke- mençe Fahirenin elinde ideal bir saz, Ve tanbur da kocasının elinde ayni mahiyettedir. İkisi de sanki sazları için, daha doğrusu ikisinin sazları da kendileri için yaratıl- mış! Hiç unutmam: Yine Fahire ile Refiğin çalıştıkları bir gece idi, Av- rupan'ın hangi tarafından geldiği- ni unuttuğum bir heyet Tradyo stüdyosunu ziyaret etmisti, Türk sazı dinliyordu. Heyetin her şey - den fazla, göziüne çarpan musiki âleti, bu necip Türk kızının bir gü- vercin büyüklüğündehi sazı idi. Bu bir damlacık göğüsten bir ahenk selinin fekırması hensini havrete düsürmüstü. İelerinden biri, Fahi- renin işini bitirip gitmesini fır- sat fanrvarak ayasa kalktı, kemen- çeyi görmek istedi ve Bayan Fa- hire hem sazmı eösterdi, hem izah etti. Uzaktan dikkat ediyordum. Onun — sazını anlatışında, ©o saza —bağlanışmın — ve inanı- şınm bütün hararet — ve heyeca- nr vardı. Ve vabancı misafirin ilk önce hissettiği havretin yavaa Vüâ- vaş hayranlığa ve takdire çevrildi- ği yüzünden okunuyordu. emal Kâmili mikrofonun ö- C.ıunde fazla beklettik galiba. Hemen ona dönelim. Cemal Kâmil, okuduğu müddetçe yüzünden ay- rılmıyan gülümseme ile, doktorlu- ğunu unutturacak ve yalliz mu - ganni olduğunu hatırlatacak kud- rette orijinal bir şahsiyet oşdu- ğunu tebarüz ettiren bir salâhiyet- le okuyor. k Geçenlerde radyo neşriyatının - kı üç dakikalık mesai fasılası ara- sında güzide sanatkârlarımızdan birkaçı konuşuyorlar. ve radyo- da yeni çalışmıya — başlıyan bir gençten bahsediyorlardı: Üstatlardan biri bu genç hak- kında: — Henüz kendini bulamamış, de“ di. ı Üstat Kemal Niyazi ilâve etti: — Calışırsa şahsiyetine sahlî_’ ğ lur. Cemal Kâmil de ilkönce .Mî yaptı. Fakat sonra sahsiyetini bul- du ve tebarüz ettirdi. Ben de ilâve edeyim ki, C'—’-—'—“_f*I Kâmilin şahsiyetini bulup tebarüz ettirmesi on, on beş senelik c_aUŞ]' manım neticesidir ve Cemal Kâm! hiçbir fiırsat kaçırmadan çallâl_.”'or' her boş vaktini sanatin sinesind? bes'ivcr&k zevkini olgunlaştırıyo” Hele sadece, muganni olmak g_ı'lye' sini gütmeden, yani sanati Saı; nat için severek çalıştığından (:0] büyük muvaffakryetlere namzet 0'- du#u şüphe götürmez. Bir gün kendisine sordum: — Musikiye " verdiğiniz emek: meslek hayatmıza müdahale edi - yor mu? Cevan verdi: — Asla! Kati bir hakikati ifade ettiği '*’:' li idi. Belki onun musikiye hasre'- tiği saatler, meslek hayatında mesaisini hızlandırıyor, Ve 0’::1'1 mesleğini, yalnız bir fen adamı Ş gisile değil, bir sanat adamı Z© kile, ve sanatin insan ruhu der'n - liklerine varan sezisile yavmasna ve basarmasına yardım edi.vaıl'ıc Radvomuzun doktor n_rtlstl_ ;' mal Kâmildir. Bir gün size m sd- ade ederse avukat artistimizden C€ bahsetmeyi umarım. TAN Bu sene kış, öteki yıllara nisbetle daha erken, hattâ çok er- ken geldi. Bugünkü soğukları, fırtınaları, biz diğer seneler, bundan bir ay, bir buçuk ay sonra görürdük. Halbuaki daha Birinciteşrinin ilk günlerinde havalar bozdu, yağmurlar başla- dı. Ve on gündenberi şemsiye elde, palto sırtta geziyoruz. Fırtına cayırtılarından da kulaklarımız - tırmalanmış bir hal- E de... Bu münasebetle işte size, yeni 1937 KIŞININ İLK FİLMİ Bref, birkaç a: .) AD Erken Gelen Kışın İlk Resimleri EEFPFPEHERHEENHEUEMmMHEMeENUE E BE .“ ' E HEEEEEHE pi Bu delikanlı da ısınmak için mangalırı hazılıyor — Tuha ve Garip Hâdiseler Londrada 78 yaşında Elisa Faris isminde bir büyük anne birkaç gün evvel T5 yaşmda Sidney Hit adinda bir ihtiyarla evlenmiştir. Kadın, ko- casına 4 ay evvel' ilk rastlayışta â- şık olmuştur. Kadımın düğününe ilk ocasından olan i£ etmiş, torun ve çocukları 30 kadar çelenk göndermişlerdir. Sahte Doktorlar Polonyanın Yankov kasabasında hırsızlar, para çekmek için acayip bir cürüm işlemişlerdir. Sahte ev - rakla doktor olduklarını ve kasaba- nın çocuklarına aşı yapmak için gel- | diklerini belediye reisine söylemişler, | bunun üzerine belediye reisi de kasa- banin meydanlığında topladığı 500 ço |cuğa kibar hırsızlar, aşı yaparak 10 bin zloti ücret almışlardır. Kafeste Grev Avustralyada Sidney şehrinde bir aslan mürebbisi, kafeste taım aslanım | yanında bulunduğ'ı anda grev ilân et ımiştir. Içeriden kafesin kapısmı da kilitledikten sonra, sirk idaresi tara- findan maaşının artırılmadığı tak- | dirde kafesten çıkmıyacağını söyle- miştir. Nihayet, maaşmnın artırıldığı ıhskkmda teminat aldıktan ve kafes- | te 24 saat kaldıktan sonra dışarı çık- | mıştır, 'ı Sevgi Sigortası Neyyorkta Don Juan'lara, yani ka- dm avcılarına karşı nişanlı genç kız- ları sigorta eden hususi bir sigorta müessesesi kurulmuştur. Sigorta e- dilmek için alman ücret az olduğun- dan müessese çok inkişaf etmiştir, | Linç Etmişler ı Jorj Kiphüresu adında 60 lık bir Romen zengini, 18 genç kızla SeVİŞ- miştir. Jorj, kızlara, bir müddet tec- rübe için malikânesinde beraber ya- şamaları şartile Tresmen evleneceği ni vâdetmiştir. Kızlar biribirlerinden haberi olmadan ihtiyarm tesbit etti ği muayyen günlerde zenginin mali- kânesine ayrı ayrı gidip bir müddet onunla kalmışlar, fakat kızlardan hiç biri ihtiyar Romen zengininin zevki- ne uymamışlardır. Bunun üzerine kız- lar, toplanarak bu ihtiyar Don Juan'ı malikânesinde attıkları taşlarla linç etmişler, öldürmüşlerdir, Milyoner Dilenci Prag mahkemesi Ana Polak adm- da milyoner bir kadımı mahküm et- miştir. Kadının- bankalarda 800 bin frank kıymetinde bonoları ve evleri varmış, Kiraya verdiği evlerinden ayda 30 bin frank alıyormuş. Buna rağmen, Bayan Ana Polak kilise ön! lerinde dilendiği için tevkif edilmiş, | ve bu suçla hapise mahküm edilmiş- tir. . Sakat Kızla Evlenmiş Ingilterede Dorset şehrinin, en gü zel erkeklerinden sayılan Filip Vil. yams, geçen gün Mis Meri Voker na. mında bir sakat kızla evlenmiştir. Sa kat kız, nikâhmın kıyılması icin kili- seye bir hasta arabasile götürülmüş. tür. Kızım sakatlığı, alfı ay evveli at- tan düşme neticesinde belkemiğinin kırılmasından ileri gelmektedir. Fa kat bu sırada nişanlı bulunuyorlardı, Erkek, kendisini çok sevdiği için bu sakat kızla evlenmeyi kararlaştırmış tır, Çölde İlk Kilise Afr'kada Sahrayikebirin ortasında bulunan El Gole çölünde 20 Mart 1938 yılında bir kilisenin resmikiüsa- dı yaprlacaktır. Bu kilise, Sahrayike- birde ilk kilise olacaktır. Yurddaş! 31 Birinciteşrin “Beynel- milel — arttırma günüdür,, | Yurddaş! O gün diğer ulus- lardan geri kalmamamız | | için bankaya az da olsa pa- | ra yatır. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu L İakaı ee