Niyazi Hakkı Milli Takım “Rasih elgratta Yugoslav milli ğ takımına karşı oynıya- cak milli takımımızın ne şekil- — lerde yapılabileceğini tetkik et- |— Mek üzere bu yazıya başlıyo- — rum. Şahsi kanaatime uygun ğ ;dm muhtelif kadroları göz- “den geçirirken, yalnız çağırı- — Tan butbolcüler üstünde hesap- lar yapacağım. Çağırılmamış o- anlar hakkında hüküm yürüt /— meği bu bahse ait görmedim. | Mademki, Yugoslavlara çıkabi- Jecek kadromuzu bütün ihtimam- | lariyle hesaplıyacağız. Evvelâ ya- kiplerimizin evsafını kısaca hülâ- - Ba edelim. Bu yol bizi daha kolay neticeye çıkarabilir. Bu suretle Yu- | goslavlara göre daha elverişli ge- — lecek takımı bulmak kolaylığını ev — yvelden ortaya atmış oluruz. — | On ay evvel yerlerinde uzunca — Mmüddet gördüğüm Yugoslav fut- — bolü; benzeyiş itibarile Avustur- /— yadan ziyade Çek oyununa yakın- — dir. Açıkların uzun pas - aldıkları /| vakitler kaleye girişleri nadirdir. |— Şütleri ekşeriya üç orta tecrübe e- “der, Gol atacak mesafeler içinde “dahi çok kere golü daha pişirmek İçin kısa paslarla geciktikleri gö- — rülür. Takım oyuncularının bırak- tıkları umumi tesir süratliden faz- l& yavaştır. “ . Ğ İ B elgrad oyuncularımnı Zagrep futbolcülerile mükayese e- lersek, Zağreplilerin daha ateşli “ve seyyal olduklarını görürüz. Bel- gratlılar maça başladıkları tem- — poyu, oyunun cereyanı ne olursa — Olsun, değiştirmeden devam etti- /| rirler. Zagrepliler hislerini, heye- /|Jcanlarını oyuna katarak oynar- |lar, Yani zaman zaman parlayışla- |Yi sönüşleri olur. Tempolarının â- maçın cereyanile alâkadardır. — Rakiplerimizin korkulacak taraf- “ları, paslarmın isabeti ve oyuncu- '5' yerlerini kaybetmemeleri- dir. Hasımları nekadar büyük fırtı a koparırsa koparsın, Yugoslav takımını allak, bullak edip paniğe doğru sürükliyemez. Altı gol ye- - seler yine temkinlerini bozmazlar. V Topların üstüne canla başla koş- — tuklarma sık tesadüf olunmaz, Ya - ni topu arıyan, zorla bulan şekilde “oynamazlar. Yer tutarak, topla- rin kendilerini bulmasını temine — çalışırlar. Bu halleri, çok canlı ve heyecanlı rakipler önünde onların ekseriya kusurunu teşkil eder. Çün (kü topların peşine arayıcı fişeği ' gibi düşen seri rakipler, onlar bek- | lerken çok defalar işlerini görmüş olurlar. ” —| Şiicum hatlarınım üç ortası epey tecrübe görmüş ve biribirleri- — Je rabıtaları vasattan epey yüksel- / miştir. Esasen tehlikelerin çoğu- 'nu onlar hazırlarlar. Ve neticelen- /" dirirler. Hafbek hatları gürbüz ve " paslarmı şaşırmazlar. İşte bize çıkacak takımın umu- mi evsafı budur. Şu tarifimde ha- ta etmediğimi, diğer ecnebi mü- — nekkitlerin de Yugoslav futbo- lünün meziyetleri ve kusurlarını Sayarlarken kullandıkları cümle- (Yazan: Eşref Şefik) lerden anlıyorum, Bu kıratta bir takıma karşı çı- karılacak — çocuklarda - aranacak hassaların başında, sürat ve didin- me gelir, Süratli ve mücadeleci bir takım yapacağımıza göre, ço- cukları ilk tertipte şöyle diziyo- rum: Cihat — Faruk, Hüsnü — Eş- fak, Hasan, M. Reşat — Niyazi, Hakkı, Rasih, Fikret, Rebii. Şimdi bu takıma çağırılan bazı oyuncuları neden koymadığımı i- zah edeyim: Evvelâ, İstanbuldan çağırılan bütün oyuncuların milli takıma gir- meleri şartile çağırılmadıklarını düşünüyorum, Malüm ya bir de İs&- tanbul muhteliti yaprlacak ve Bel- grat muhtelitine karşı öyniyacak- tır. Burada hem Zağrepli hem Bel- gratlr oyuncularla çıkacak olan Yugoslav milli takımını hesaplıya- rak bizim takımı yapıyoruz. Zağ- repli ve Belgratlı oyuncuların da ruhi kalitelerini yukarıda bildir- miştim, aleci olarak, Cihadr âsabı daha hırpalanmamış oldu- ğundan ve kgrışık vaziyetler hari- cinde, düzgün çekilen şütleri daha sağlam yakalıyabileceğini sandı- ğımdan koydum, Yugoslavlar bo- ra gibi oynamadıklarına göre, çe- kecekleri şütler karışık zamanlar da pek değildir. Müdafaa hattından Yaşarı, Fa- ruk'un solda sağdakine nazaran ancak yarı oyununu tutturabilece- ğinden feda ettim. Faruk gibi kü- çük murabbalarda her müdafiden daha çabuk davranan bir bek Yu- goslavlara karşı panzehirdir. Ya- şar solda kendi oyununu oyniya- bilseydi. Hüsnü ile arasında tered- düt edebilirdim. Şu halde, Hüs- nü gibi canlı ve sert çıkışlı, fakat dönüşleri biraz zayıf müdafiimizin yanına yalayıcı bir oyun oynıyan Faruku vermekle her ikisinin ku- surlarını arkadaşının meziyeti ile örtmüş olduğumu sanıyorum, uavin hattının sağ tarafın- da Eşfak sürati ve isabeti ile lâzımdır zannındayım. Karakte- ri itibarile çok mücadelecidir. Hü- cum hattında en münasip mevki olan sağiç yerinde Hakkı daha düzgün — ve — şiddetli — olduğun- dan Eşfakın sağ muavin oynaması akla daha yakın geliyor. Ortaya Ankaralt Hasanı koyduğumun se- bebi, Rızadan daha hücumcu olu- şundandır. Rıza Belgrat muhteliti- ne karşı merkez muavin yerinde biçilmiş kaftandır. Zira, Belgratlı- lar milli takımda bulunacakları ta- bil olan Zağreplilerden daha birte- viye oynarlar. Rızanın müdafaa kabiliyeti Hasandan daha istikrar- h olduğundan Belgrada onu, Hasa- nı da ancak mütemadi hücum oyu- nile kazanabilmemiz ihtimali olan Yugoslav milli takımma karşı koy- dum, Sol muavin M. Reşat için söz yoktur. Sol muavinliği bilhassa bu sene bâtapu ve hakkile ele ge- çirmiş olan M. Reşat her iki takım- da da oynar. Rebii Reşat Eşfak H ücum hattınım sağında Ni- yaziyi Ankaralı Selimden daha münasip görüşüm, Niyazinin milli takım tecrübelerinde kale ağ- zında Selimden daha ani görünü- şündendir. Sağiçte Hakkı, gözümüzü dol- duruyor. İç mühacimler geride ya- rı muavin oynadıklarına nazaran Hakkı ileri geri oyunda birinci ter tipten oynar zannederim. İzmirli Saidin gerilerdeki manevrası ve şütlerinin kuvveti Hakkı derecesin de görünmüyor. Mukabil taarru- za kalkarken umumi vaziyeti kav- rayış ve süratle beşleyiş bakımın- TAN K omachi, bu gece yüzüncü gece, dedi ve ipek kadar yumuşak siyah saçlarını küçük el- lerile düzelterek bahçeye çıktı. Ma vi gökyüzünde daha gündüzden Solgun bir ışıkla titriyen ince ayın hayali, semaya çöken akşam ka- ranlığı ile beraber parlamış, şim- di bahçenin beyazlaşan yolları ü: zerine tomurcuklanan yemiş ağaç- larının kıvrımlı gölgeleri ile nakış- lar işliyordu. Komachi, tahta san- dallarını ktrmızı lâke köprünün ü- zerinde tıkırdatarak çiçek açmış e- rik ağacının altındaki oymalı ka- napeye yürüdü, ve: — Bu, yüzüncü gece, diye tek- rar etti. Yüzüncü gece ve baharın ilk gecesi. Fakat ben baharın bü- tün çiçeklerinden daha güzelim. Benim aşkım Shosho, tâ uzaklarda ki sarayından doksan dokuz gece siyah yağmurların, beyaz duman- larm, ve büyük kurşuni rüzgârla- rın arasından geçerek oymalı ka- napeme keskin ve parlak bıçağı ile küçük bir işaret oymaya geldi. Bu gün yüzüncü gece. ir gün Shosho ona: — Tâ uzaklardaki evim- den buraya kadar senin aşkın için geldim Komachi, demiş ve Koma- chi de ona : — Doksan dokuz gece bu bah- çeye gelir de şu oymalı kanapeye bir işaret koyarsan, yüzüncü gece bana aşkından bahsedebilirsin, di ye cevap vermişti. * Komachi, badem çiçeklerinin yaprakları kadar pembe parmakla- rmı kanapenin Üüzerinden geçire- rek çentikleri saydı. — Bir, iki, üç, dört... Tam dok- san dokuz. Doğrusu büyük feda- kârlık!.. Shosho benim bir emrim üzerine doksan dokuz gece buraya geldi. Ben âe onu karşılamak için bu gece sandığımdan, şafaktaki bu lutlar kadar beyaz, güllerin üstün- deki buğular kadar yumuşak, çi- çekli elbisemi gül ağacı sandığım- dan çıkararak giydim. Elimde cen- net kuşlarının beyaz tüylerinden yapılmış büyuk yelpazem var. ve benim kadar genç ve ince 'ay, ki- raz dallarının tepesinde kıvrılıyor. Şimdi Shosho, keskin ve parlak bı- çağı ile kanapeme son çentiği yoönt maya gelecek ve güneş batarken pırıldayan ilk akşam yıldızından bi le güzel olan Komachiyi çiçek aç- mış erik ağacının altında bulacak, Amma baharın ilk gecesi ne ka- dar soğuk oluyor. Shosho gelince- ye kadar bahçede dolaşayım. Ve küçücük tahta sandallarını kırmı- zı lâke köprünün üzerinde tıkırda- tâarak yürüdü, yürüdü. Yy. kızıl bir kor gibi yana ya | na kiraz ağacının arkasın- ı Bie İ4PON HİKAYESİ Japon Hikâyesi / Çeviren : Beyza Birson t ae aA dan bakarak kaybolmuştu. Ko- machinin soğuktan titriyen elleri- ni, ipek elbisesinin uzun kolları bi- le isttamıyordu. — Acaba Shosho doksan dokuz gece gelip te yüzüncü gece gelmi- yecek mi? dedi. Amma muhakkak gelir. Çünkü Shosho cesurdur ve Japonyanın en güzel kızı Komachi- dir. Benim bir emrim üzerine tam yüz gece bahçeme gelmiyecek bir tek Prens yoktur. Amma keşki alt mıs maca d. dim. Riütünh . leri beklemek ne kadar uzün sür- dü. Ve minicik tahta sandallar kü- çük kırmızı köprünün üzerinde tıkırdadı, tıkırdadı. Yıldızlar sönmiye, gökyüzü ağarmıya Ve yemiş ağaç- larının arasındaki yol kurşunileş- meye başlamıştı. Komachi: — Onu niçin bu kadar güç bir imtihana soktum diye, hıçkırd. Yüz geçe çok uzun zaman. Belki artık yüzümün güzelliğini bile u- nutmuştur... Şafak soğuk. Çiçek- ler üzerine çiğ yağıyor. Fakat i- pek elbisemin uzun kolları gözyaş- dan da Hakkınm üstün olduğunu tahmin ediyorum. Fikreti içe koyduğumun sebebi, son zamanlarda muavinlik vazife- sine de oyununu epey yatırdığından- dır. Kale önüne gidecek olukta bu- lunması şütlerinin isabeti itibari- le de daha muvafıktır. Fikret açık ta oynadığı zaman, kale ağzına kıvrılmak ve yer değiştirmek iti- yatlarmı takımınm son - mecburi- yetleri yüzünden epey kaybetmiş görünüyor. R ebiiye gelince; vakra bu 0- yuncu Güneş takımınm sol içinde olduğu vakit hücumu ya- pan ve tanzim eden futbolcüdür. Fakat kanaatimce mütemadi hü- cum oyniyacak yukarıdaki gibi bir milli takım hücum hattında açık- ta daha dayanabilir. İçerde oynarsa ilk devre hızlı bir oyunu sürüklerse ikinci devre- de şüt kudretini ve isabetini kaybedebilir. Esasen Fikretle Ra- bil usta oyuncular olduklarından yerlerini icabına göre değiştirerek te oyniyacaklarından ikisi de Za- man zaman içte zaman zaman dış- ta çalışacaklardır. Maamafih oyu- nun birinci devresine Rabii iç ve Fikret dışarda başlanıp, yarım sa- at sonra yer değiştirmek de ka- bildir. Bu şekilde takımın tarzı de- giştirilmiş ve rakiplerimizin oyun- cularımızın tarzlarını kavramaları güçleştirilmiş olur. Atletizm Şampiyonluğu İstanbul atletizm şampiyonluğu nîüsabakalm 15 Ağustos Pazar günü Kadıköy stadında yapılacak- Bu müsabakalar Balkan oyunu- na gidecek milli atlet takımmı seç mMiye yarıyacak mahiyette olduğun dan diğer senelere nisbetle çok mü him olacaktır. Bu şampiyonaya memleketin bütün atletleri davet edilecektir. Moda Yarışları Çok Parlak Olacak 25 Temmuz Pazar günü Modada yapılacak olan deniz yarışlarının fevkalâde muhteşem olması için ça lışılmaktadır. Moda denizcilik klübü tarafın- dan tertip edilen bu yarışlara İk- tısat Vekili Celâl Bayar riyaset e- decektir. Yarışlardan sonra gece Ankara ve Güneysu vapurlarile deniz klübünde balolar verilecek- tir. Gece eğlencelerinin muhteşem olması için sureti mahsusada Al- manyadan getirilen maytaplar ya- kılacak ve bu gece şimdiye kadar İstanbulda görülmemiş derecede zengin geçecektir. “Gündüz yapılacak yarışlar arası- na bilhassa halkı alâkadar edecek birçok yeni müsabakalar ilâve edil- | eridi, bahar geldi, yarım son g© miştir.* 18.7 - Yöl L Bi larımla ıslandı. Sevgilim ne zamal gelecek? y Yüzüncü defa kırmızı köprüdef — geçerek erik ağacınm altına doğ* | ru yürüdü. O ne? Kanapenin y& nmda bir gölge vardı. Shosho K& — kin ve parlak bıçağı ile kannpey.: son çentiği yontuyordu. j — Shosho, Shosho! Bu tam YÜ züncü gece, Neden bu kadar... Komachi sözünü bitiremedi. içinde biribirine kenetlenen elleri N tutmuş, küçük 'talbi korkudan * teş kesilmişti. İ Shosho doğrularak: — Evet, bu yüzüncü gece, dedi: Doksan dokuz gece öğle güııeşini—lı j altında pirinç tarlalarını geçereki' akşam olurken göl “ğ:enarlarmd!“' Zat yıldızlı, bazan da kapkaranlk / gecelerde tepeleri tırmanarak buzâri | ya geldim; oymaliı kanapene iste* — diğin işaretleri oydum. Ve doksafi dokuz kere sarayıma, tam tekrâf yola çıkmam lâzımgelen saatte döB düm. S onbahar yaprakları ayaklâ” rımın altında sararıp burü a şurken güzel Komachiye şiirle:' yazdım, Yağmurlar üstümü örtef” — Bp ken dünyada Komachiden güZ? | kız yoktur dedim. Komachi benimi | olacak. Ayaklarım ilk karlar üZ€” | rinde izler bıraktığı zaman kalbilf | onun eşsiz güzelliği ile dolu İdir — Fakat artık göl üstündeki sişler 8? tikçe soğuklaşıyor; yüksek tePt” — lerin keskin rüzgârları nefesimi F? siyor; yorgun bacaklarım ovalsf’ aşamıyordu. ü Doksan dokuzuncu gece vücül11ti mü yakan ateş kemiklerimi eze": | ken, yollarda sendeliyerek yüf'" düm ve kanapene bir çentik dat — yonttum. “Artık kış bitti, Kat dedim. “Fakat yollar her zamf” — dan daha uzun. Komachi çok md' p hametsiz. Onun güzelliğine olan i madı uğuruna doksan dokuz 8? yürümekten belim büküldü, da$' — rı aşmaktan vücudüm.- ihtiya” / l o ğgle üzeri, gittikçe u”y;:' yollardan sendeliye SeP ğ liye sarayıma ulaştım ve dmı:eİ : mek için biraz uzandım. Fakat rar yola çıkmak zamanı gıel'm'fe rimden kalkamadım. Derilerim Ş miklerimin şeklini almış, kalb*mv' artık çarpaçak hali ka.lmamî“, . Yorgun vücudüme: “Bu gect , züncü gece”, dedim. "Güzel'ler j zeli Komachi çiçek açmış erik ak’f' cının altında seni bekiylor.” FS7' | — vücudüm bu yorgunluğa V© arıü dayanamadı. Onu kara toprakl “,f rahat kucağına bıraktım V©€ bi onsuz geldim Komachi. y Shoshonın ruhu, keskin VE BE lak bıçağını oymalı kanapey* ”.n; Ilarak kollarını sevgilisin? 44 Fakat Komachi ellerini yüzÜT? 4, padı ve çiçek açmış erik a8? KE LA nın ince dallarını titreten * haykırışlarla sarayıma kaçtf- LA SFS TP L BKT BKK M — e w e