az 1.7.9837 Rusyad BÜTÜN HÂKİMLERİ HALK KENDİSİ İNTİHAP M oskova mahkemeleri reisi 5 Smirnov Yoldaş, bizi Mos- ova adliye binasında iyi döşen - MİŞ, sakin Ye sessiz odasmda kâ- il etti. Kendisi orta boylu, çok Zeki bakışlı bir adam. Öyle bir Sözleri var ki, yüzünüze baktığı zaman kalbinizden geçenleri an- acak zannediyorsunuz. ,, Herhalde onun karşısına kalbin- 4 bir gizlisi olarak çıkmak insa- Ya çok fena bir his verecek. yaz Yaretimizin sebebini evvelden & *yordu. Çünkü randevümüz var N Arkadaşım kendisine rusça 0- arak suallerimi söyledi. O da Rüs Şa olarak cevaplarını verdi. Bana mülüketı terime eden her Za- Manki gibi sevimli mihmandarım oldu. — Sovyetlerde mahkemeler na- 5 kurulur? Hâkimler tayin mi © dilirler, yoksa halk tarafından mi intihap edilirler? — Bizim kanunu esasimize gö- re, hâkimleri halk intihap eder. Her Uç senede bir yeni intihabat kk ye Üç sene içinde hükü- kın ona verdiği hâkimlik artar memnun diş Se Sİ Onu İşinden çıkarabilir. Bi. m ©sâ5 mahkememiz halk mah- Şe Halk, yalnız hükimle. ” değil, âzaları da intihap eder, Moskova şehrinin 175 halk hâki- Mİ, Yani jürisi vardır. Bunların her biri en aşağı senede iki mah- kemede vazife alırlar , Ni 1936 senesinde bu yardımcı âza rın yani jürilerin Şe 78 4 Stalin DOYisİ, iscilerdendi. — İçlerinde nekadar kadn var? — “e 48 kadın âza vardır. öğ Sovyet mahkemesinin, diğer Mmleketlerdeki | mahkemelerden tarkı yedir? — Size bunları şöyle sayayım: e Bizim prensibimiz bir cü- Fe gi ny olduğu zaman bur kali an almak değildir. Biz si atliyi yeniden hayata getir. male terbiye etmek isteriz, Bu kil © çalışarak yeniden terbiye di çok iyi neticeler elde ©k. Şimdiye kadar mahküm et- tiğim mukabil ihtilâlcileri ve ka- SE kendi metodlarımızla terbi- z #ttik. Ve onlardan cemiyete “Ydalr insanlar elde ettik. 5 büyük misal Ramxindir. O bir vatan haini idi. Fa. ny oX stidafir adamlardandı. O- dügün gibi çok büyük mühen leri şimeldeki kanalda çalıştır. di Ve biz onların üzerinde çeliş- Si Şimdi, tamamile değiştiler, , , *erakki ettiler. Memleket için #€yler keşfediyorlar, İyi çalışı. Kat çok Baltık ve beyaz deniz kanalda Salışan mahkümlar; iki buçuk se- Pe bu işte çalıştılar. Ondan sonra kendilerine o büyük mükâfatlarla Lenin nişanı verildi. Ve tekrar ha- Yata döndüler. 2 — Bizim mahkememiz bir si if mahkemesidir Evet, “bizim mahkememiz de bir sınıf mahke- mesidir.. Bunu inkâr etmiyoruz. Çünkü bir ecnebinin psikolojisini biliriz. O hiçbir zaman bunun ak- sini &sbil eğmez. Çünkü sınıf ol. Marsan bir öemisetie bir mahka “EDİYOR — SEYAHAT NOTLARI : 12 Yazan: Suat; Derviş o * | 77 .. « i .... re Moskovadan bir köşe meye ihtiyaç yoktur, Bizim mahke memizde bir smıf mahkemesidir. Fakat, sOsYalist bir mahkemedir. Burada hükümler sosyalist noktai Bazârile Yerilir ve işte onun İçin diğer memleketlerdeki mahkeme » lerden farklıdır, Mahkemeye çağ rilan her mücrimin istediği avuka- tı tutmıya hakkı vardır. — Memleketinizde el'an para mevcut olduğuna ve rejiminizde de sosyalist bir rejim bulunduğuna göre herkesin kazancı bir olmama- Idır. Avukatların da tabii ücretsiz çalışmadıklarını tahmin eğiyorum. O halde sosyalist bir memlekette herkesin İşine göre kazandifı na- zari itibare alınmca herkesin İs- tediği avukatı da tutmasına im- kân var mıdır? Yüksek avukatla rın Ücreti çok yüksek olmuyacak mıdır? — Hayır, avukatın tereti müt- tehimin aylığına uygundur. Meselâ milttehimin kazancı bin ruble İse bunun ancak yüzünü yani onda bi- rini avukata verir. Kazancı yüze on, müttehimin Avukat tutmıya iktidarı yoksa acndikaşı, yahut mes leki birliği avukat parası verir. — Eskisine nisbeten şimdi cü- rümler artmakta mi, yoksa eksil- mekte midir? — 1923 senesinden bugüne ka- dar tutulan İstatistiklere göre cürümler, Şe 65 eksilmiştir. Biz dalma Sovyet birliğinin yirmi ya- şmda olduğunu söyleriz. Bu bir ha tadır, Vakıa yirmi senedir ihtilâli yaptık ve reğimimizi kurduk. am- ma.. Hayatımızın ilk devreleri: ya” ni ilk on sene dahili harplerle geç- ti. On senedir. normal bir hayat ya şıyoruz. Eğer bize daha on beş se- me rahat yaşamak imkânmı verir- Si harpsiz, gürültüsüz, patır. Own me oldaş Smirnov! sustu. Göz- leri bir an bir noktaya dal dı. Sonra gayet mânalı'bir yüz ifa- desile: — O zaman gelip te bizim mah- kemelerimizi görsünler, dedi. — Burada en çok işlenilen suç nedir? — Sarhoşluk kavgaları, hırsızlık çok eksildi. Cinayet te azdır. He- le para çalmak için cinayet he- men, hemen hiç yok gibidir. Cina- yetin sebepleri ekseriya kıskanç- hık oluyor. — Hukuk mahkemelerini işgal eden davalar nedir? — Karı koca davaları görülü- yor. Napolyon koduna göre, bir koca karısını dövebilirdi. Şimdi Sovyetlerde kadın şikâyet ederse değil döven, karısına fazla haka- ret eden bir erkek bile gayetle ağır surette cezalandırılıyor. onra yine o kanuna göre, bir kadın gayrimeşru bir çocuk doğurursa bu çocuğun ba- basmdan çocuğu için hiçbir hak is- tiyemezdi, Halbuki şimdi bizde bir erkek bir kadınla tanışıp ondan bir çocuğu olursa sonuna kadar san- ki meşru evlâdı imiş gibi bu çocu ğa bakmıya mecburdur. Bunu yap mazsa suçlu telâkki edilir. — Sizde çocuk mahkemeleri var mıdır? — Hayır bizde çocuk o mahie- meleri yoktur... Fakat, çocukları edici enstitüsyonlarımız doğrudan doğruya hastaneye yök larız. 4 — Hırsızlık eden bir çocuğa ne yaparlar? — Hırsızlık eden bir çocuk bü- lunursa, üzerinde nafiz olmıyan a- na ve baba mahkemeye getirile- rek mesul tutulur. Onlar, eğer 69 cuğun terbiyesine lâzımgelen © hemmiyeti vermiyorlarsa çocuk €* beveyninden alınır, tecrübeli pe dagoklar tarafından idare edilen terbiye evlerine verilir. Fakat, çocuğun ne polisle, ne de mahke- me ile münasebeti olur. — Bir çocuk benim çantamı! çalsa ben polise şikâyet etsem, ocuğa ne yaparlar? ; 5 GE tutamaz, Çocuk şubesi vardır, Bu polis şubesi çocukla met gul olur, O şubedeki memurlar du edagoklardır. z Mühim işleri arasında nazik mahkeme reisini, dah çok yormek istemedim. Teşekkür ederek yanı- dan ayrddım. TAN İSTANBUL - MOSKOVA - TAHRAN m MERAKLILAR E ARASINDA D eğerli mebus ve eski gaze- teci Osman zade Hamdiyi, “Çiftehavuzlar” . daki köşkünd ziyarete gidiyorum. Saate baktım. Henliz erken.. — Bay Osman zade Hamdi, her halde gün uykusuna yatmıştır! Çok bekliyeceğim.. diye düşünü. yordum, Fakat, biraz sonra, sevim- li mebusumuzu, sırimda pijaması, elinde bahçe makası ile çiçekler a- rasında dolaşır görünce, şaşırdım. Hakiki bir bahçe meraklısı ile karşılaşmakta olduğuma, bu de- kordan daha milkemmel şahit ara- pr mıydı? — Rahatsız etmiş olmıyayım. diye kendimi tanıttım. Osman za- de Hamdi, derin bir tevazu içinde elimi sıkarak: — Allâh, sizden rarı olsun, dedi, sizi görmesem dinlenmek aklıma gelmiyecekti! İşe öyle dalmışım ki.. Bin bir çiçek- ten örülmüş muh teşem bir bükete benziyen bahçe- sinde, bana göl- geli bir köşe gös- tererek ilâve et- — Şuraya otu- rabiliriz.. Oooh! âdeta yorulmu- şum.. Geniş koltuk- lara gömülerek, kahvelerimizi içiyoruz. Osman z4- de Hamdide İyi yetişmiş çocuğuy- le, haklı olarak iftihar eden bir ba ba hali var. Fakat, gösterişi sevmediği için, onu nasıl yetiştirdiğini uzun uzâ- dıya anlatmak istemiyor. — Bahçe merakı sizde nasıl baş tadı ? Bu sualimi cevapsız bırakmasın dan korkuyorum. Fakat, Osman zade, tevazun sevdiği kadar misa- firi de seviyor. Bu temmuz Sicâ- ğında, kendisin! görmeğe gelen bir gezetesiyi, eski gay» retile boş çevirmek istemiyor: — Bende bu merak, babadan, hattâ dededen kalmadır, diye sö- ze başlıyor. Fakat, bahçeçiliği ba- na asıl öğreten, Ankara oldu. An- kara, beni bahçe yetiştirmek için hdeta cebretti, Bu iradeyi, Ankara stepinin sert ve haşin mukaveme- tinden aldım, Toprak mukavemet ettikçe, benim ısrarım arttı, Mut- laka birşeyler yapmak, âzmi ile ça lıştım. E vimin irliçük bahçesinde, ilk tecrübelere başlamıştım. Malüm ya, insanlar, her yeniliğe karşı hasım kesilirler, yerliler &- rasında, işten anlar görünenler; — Nafile uğraşma,. Burada bir. şey olmaz! dediler. Kenlilerine sor dum; — Tevrüibe ettiniz de mi olmadı? — Hayır! dediler, tecrübe et - medik, — Tecriibe etmediğiniz şey hak- kında nasıl hüküm verebiliyorsu- Mİİ rrserr© İngilterede Sermon adında bir at vardır. Halis kan Ingiliz yarış ati, Yaşı otuzu aşkın olan bu mü- tekait at, kazandığı yarışta mü kâfat olarak şimdiye kadar yirmi: den fazla nişan ve madalye almış tır. Me“ Kudüste bir Yahudi, işlemiş ol duğu muhtelif cinayetler ME e kadar sekiz kere ilama mahküm olmuş, fakat her defsnn da da muhtelif vesilelerle ölüm ce- zası affedilmiştir. Şimdi hapistir. g. e.» Amerikanın Neo London şehrin de Juli adında on sekiz yaşında bir genç kız durup dururken kör ol muş, İki gözü de akmıştır. Doktor- lar sebebini bir türlü anlıyamamıŞ- lar. .. . Cemubi Amerikada on beş sene- denberi tetkikat yapan bir Mnglliz hayvanat âlimi, şimdiye kadar meç hul olma 20 çeşit hayvan keşfet- mistir. e a. 2 TUZU Garıp .. ç Dünya , rr Holandada Frenç isminde yet- mişlik bir ihtiyar, hayatmı lsan öğrenmiye vakfetmiş, o bilhassa vahsi kabilelerin llsanlarını öğren- miş. Tamam 152 dil biliyor ve ko- Buşuyormuş. wp 9 Bir ipe kaç türlü düğüm atılır? Meraklı bir ingiliz balıkçısı, tamamı seksen beş türlü düğüm bilmekte» dir. Bunların elliden fazlasını ken- disi icat etmiştir. ... Bir Fransız hayvanat âlimi si- mekler üstünde tetkikat yapmış, ga rip bir netice elde etmiştir. Sinek- lerin hiçbiri, biribirine benzemez, Hepsinin az veya çok farkları var- dır ... ingilterede et yemiyenler cemiyeti gibi bir de ekmek yemiyenler ce- miyeti kurulmuştur.Cemiyetin şim- dilik altmış kadar Âzası vardır. O- Tüneiye kadar ekmek yememiye ka rar vermişlerdir , Osman Zadenin Ciçek cennetinde: Neler Gördüm?. 2.224 ..... Yazan: Salâhaddin Güngör B. Hamdi nuz? Sustnar, Belki biraz da hakları vardı. Ihmal edilmiş toprağın Yazi- yetine göre hüküm veriyorlardı. Bilmiyorlardı ki, azim ve irade ö- nünde herşey eğilir. Hele, karar verenden korkmalıdır, derler, Uzat- mıyalım, aradan seneler geçti, O kü çük bahçemde, herşeyi yetiştir. dim. Bugün, Ankarayı, İstanbul- dan daha zengin bir ağaç ve bahçe kültürüne sahip bir şehir olarak tasvir edebilirim, B u kalkınmanın başımda da yine Atatürkü gördük. An- karadaki Orman Çiftliği, onun bin bir mucizelerinden bir tartesidir. Yapılamaz, başarılamaz sanılan nice işler gibi kupkuru bir tabiat ortasında, bu yemyeşil köşeyi ya” ratmak ta, ancak onun elinden g&- lebilirdi. Aziz Başvekilimizin, Çan- kayadaki köşkünün bahçesi de bü- yük bir zevkin mahsulüdür. Hasılı, Ankarada yaratılan çiçek ve ağaç zevki, büyük şeflerimizin ölmez eserleri arasmda, milletin hâfızasına nakşolunmuştur. Bugün Orman çiftliği denilen sahada gü- neş; girecek yer bulamıyor. Ön, on iki sene evvel, burası bir yağız topraktı. Bugün Ankaranın yarısı, Orman Çiftliğine koşuyor ve haftanın bütün yorgunluklarını oradâ dinlendiriyor. Size, Ankara (toprağı İçin, Londra sefirimiz Fethi Okyardan dinlediğim bir hikâyeyi anlatayım; İngilterenin OAnkara sefiri Sir Persi Loren'in refikası, Çankaya- 1 Mebus Osmanzade köp Rünün bahçesindeki 3 çiçekler arasında | daki sefarethand” bahçesinden bi avuç toprak slip tahlil edilmek Ün SE Londray& Tahhif zere gönderir. toj g mişsiniz. Bunu yanlışlıkla bir bin& ankazından almış olmayasınız?em Ne şunu da unutmamak © ki, Avrupanın birçok ş6* hirlerinde toprak, Ankaranmki kan dar sert ve haşindir. İnsanlar, bü © haşin toprağı, yumuşatmasıni bil mişlerdir. i Meselâ, Berlin toprağının Anka © ra toprağından hiç farkı yoktur. Öyle iken, Berlin, bugün dünyanın“ en olgun nebatat bahçelerine mâ İik şehirler arasındadır. İstanbulu da bir Kaliforniys sanmıyalım. Burada her ekilen şey” biter, demek hatâh bir yola süp- mak olur, İstanbul toprağı da tam mânasile kudretli, bakir bir top- rak değildir. Onu da ıslah etmek Yâzımgelir. : — Bahçenizde neler yetiştirdiğiK nizi sorabilir miyim? : sman zade Hamdi, belli be- lirsiz içini çekti: — En mühim noktaya temas ettiniz. Bir kere şunu biliniz ki, bizim bahçelere, bahçe denmez. Ye gillik denir, Memleketimizde, öte denberi, çiçek ve ağaç cins itibarla le çok mahduttur. Vaktile Lâle ü- zerinde biraz hareket yapılmış, fa kat elde edilen lâlelerin cinsi yine sekizi, onu geçememiştir. Çoğumu gun bildiğimiz çiçek nevileri, gül, yasemin, lâle, sünbül, menekşe ve karanfil hududundan ileri geçmez, Bununla beraber, son zamanlarda, çiçek zevkini tatan kimseler, Avs rupadan getirttikleri yeni cins a- ğaç ve çiçeklerle buhçelerini süs. lemeye başladılar. vi Ben, çeşit yetiştirmekte, belld biraz ileri gitmişimdir. Fakat, hâ. Yâ yetiştirdiğim bahçelere, bahçe adını vermekte tereddüt ederim; O sman zadeye tekrar sordum$ — En sevdiğiniz çiçek?. — Hani, şu dikenli çiçekler vape dır: Topuna birden Kaktüs dere ler. Ben işte bu kaktüslerin mef- tunuyum. Kaktüs mahlükunun doğurduğu çiçekler, dünyanın en emsalsiz Çin çekleridir. Meselâ, şu küçük saksi- daki dikenli çiçekleri, pazara çe karsanız, kimse ön para vermef, Fakat, ben, varımı yoğumu, fedâ ederek, onları getirtir, karşıma dis zerim, Londraya yaptığım son seyabs- timde, (Garden) | gezdim. Yer yüzünün bu en büyük nebatat buh- gesindeki kaktiln koleksiyonların gördükten sonra; kendi kaktüs kolleksiyonumu ikmal etmek, be” nim haddim olmadığını anladım. Düşünün ki, Hamburgda, bir” Kaktüs cemiyeti var. Ben, geye sene bu cemiyete müracaat ederek, bir kaktüs kolleksiyonu istemiş” tim. Cemiyet reisi, kaktüsler üze“ rinde tetkikat yapmak için Vene- züellâya - gitmiş! O gelmedikdi, arzumu yerine getiremiyeceklerini bildirdiler. (Lütfen sayfayı çeviriniz «ği